@sarsfarah_
|
Daha ona yaşındayken eline bir kelepçe takılmıştı ve ondan kurtulmak için yıllarını vermişken ikincisini kaldıramazdı şimdi. ”Lütfen, bırakın beni!” diye yalvardı arkadan onu ittire ittire emniyetin içine götürmeye çalışan adama. “Ben suçlu değilim ki! "Neden beni tutukluyorsunuz ?” Esas suçlular varken "Bana bunu yapmayın!" Ne söylerse söylesin adam onu duymamazlıktan geliyordu. Çaresizlikten neredeyse ağlayacak hale gelmişti Nazlı çünkü içerde kimliğini soracaklardı ve işte o zaman kaçınılmaz son gerçekleşecekti. Son bir defa daha şansını denemek istedi, ”O adamı tanımıyorum yemin ederim." "Ne olur inanın bana!” Ana bina girişinin önüne kadar gelmişlerdi ve adam ilk defa duraksayıp ona baktı. ”Aracın içinde işin neydi o zaman ?” dedi. "Birilerinde kaçıyordum ve yolda kamyonu görünce gizlice bindim. Şöförün bile haberi yoktu.” Ayrıntıya girmeden aceleyle bunları söylemişti. “ Demek birilerinden kaçıyordun!" başını iki yana salladı adam "Ne suç işlediğini söyle de rahatlayalım bari." “Özel durumlar yüzünden..” dedi en sonunda Nazlı. İstediği cevabı almamıştı adam, ”Merak etme sorguda öğreniriz özel durumlarını!” İğneleyici lafından sonra yine kolundan çekiştirip içeriye sokmuştu bu. Onu peşinden sürüklerken çalışan herkesin gözü onların üstüne dönmüştü. Kimisinin yüzünde şaşkınlık kimisinin ise alışmışlık vardı, birkaç koridordan geçtikten sonra ışığı az olan bir odaya girdiler. Odada bir sandalye ve masadan başka hiç bir şey yoktu.Sandalyeyi işaret etti. ”Otur şuraya!”dedi sert bir tavırla.Nazlı gösterdiği yere geçmek üzere arkasını dönmüşken seslenmişti. "Dur!” Öylece arkasını dönmüş ne yapacağını beklerken attığı iki adım sonrasında onu tam arkasında hissetmişti. Bir dakika geçmeden anahtar sesini duymasıyla bileğindeki kelepçeler çözülmüştü. Elini önüne alıp bileğini ovalamaya başladı, bayağı kızarmışlardı ama canı yanmıyordu öyle çok çünkü bağışıklık kazanmıştı. Komiser karşısındaki masaya yarım yamalak oturup, "Anlatmaya başla!” dedi sabırsız olduğu her halinden belli. Ona bakmadan, “Söyledim zaten her şeyi" dedi. Nazlı'nın bakışları masadaki lekeye takılmıştı, masa bembeyazken o her şeyi bozuyordu. Geçmesi için baya zorlamışlardı ama izi hala duruyordu. Acaba yaşadığım acıların izi de bende böyle kalacak mıydı ? Komiser elini uzattı, ”Kimliğini ver! " Aldığı emirle, başını kaldırıp onun gözlerinin içine baktı,"Yok” dedi. İçine kaçmıştı sesi. "Ya sabır!" ”Tepemin tasını attırma, ver şunu!” Halinin kızgın bir boğadan farkı yoktu şimdi. ”Size yok dedim!” Kızın dediği şeyden sonra ayağa kalkıp küçücük odada volta atmaya başladı. "Üstünü aratırım o zaman!” Yine bir tehditle gelmişti. Zaten insanlar bir sorunu çözemediği zaman bu yola başvurmadan yapamıyorlardı. ”Yapamazsınız.” dedi Nazlı. İlk defa bağırmıştı o da. ”O zaman uslu olup kimliğini vereceksin ve her şeyi de anlatacaksın!” Bu sefer daha uzlaşmacı davranmıştı komiser ama yanıtı duyana kadar sürmüştü. ” Yapamam..” dedi korku dolu bakışlarını kaçırırken. Bu adamı daha da sinirlendirmişti sakinleşmek için burun kemiğini sıkarken bunu dışa vurmayı da ihmal etmemişti. "Neden ya neden ? Ne saklıyorsun sen ?” bu seferki sesinin şiddeti her zamankinden on kat daha fazlaydı bu da kızın direncini kırmaya neden olmuştu. ”Korkuyorum, anlamıyor musunuz ya!” ” Kimden ?” dedi. ilk defa sesinde merak vardı. “Herkesten..” Belki de anlatmalıydım her şeyi “O araca nasıl bindin ?” yumuşak bir tonla sormuştu bunu sanki bana güven dercesine. ”Onlardan kaçıyordum ve başka çarem yoktu" doğruyu söylüyordu çünkü yalanla bir yere varamayacaklarını anlamışıtı Nazlı. ”Kim onlar ?” Bunun cevabı o kadar basit değildi, onu yıllardır esir alan insanlar demek istese de tersi bir şey ağzından çıkmıştı. ”Ailem..” tuhaf bir ses tonu vardı bunu söylerken sonuçta yıllar sonra mecburiyetten bu kelimeyi kullanmıştı. Komiser bir süre öylece durdu durdu… gözlerinin içine baktı. Nedenini anlamak istiyordu. “ Nereye kaçmayı planlıyordun ?” Aslında sadece o evden kaçışı planlamıştı ondan sonrası yoktu. “Kimsenin beni bulmayacağı bir yere." "Öyle bir yer var mı ?" dedi nereye gidersen git seni bulmak isteyen illaki bulur imâsın da bulunmuştu. “ Olmalı… Yoksa..?” Boşu boşuna bu kadar eziyet çekmiş olacam. “Yoksa ne ?” dedi sesinde bir şey öğrenebilme ihtimalinin heyecanı vardı. ”Boşverinde öyle bir yer biliyor musunuz ?” bir umut sormuştu işte.Belki burdan çıktığında gidebilirdi oraya. “ Evet..” Aldığı yanıt hoşuna gitmişti Nazlı. ” Neresi söyler misin ?”hevesle sormuştu bunu. Meraklı ve heyecanlı tavrına anlam vermeyen komiser, “ Mezar..” dedi. “ Bu gidişle oraya girecem…” dediğinde adam acıyarak ona bakmaya başladı. Bütün bunları neden yaptığını anlamadı kızda anlatmadı. Konuşmaları bölen şey adamın çalan telefonuydu ekrandaki ismi gördükten sonra hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Kızın içini tarifsiz bir korku sarmıştı, ya onlar bir haber yollamışsa ve burda olduğunu öğrenmişse diye. O zaman tamamen kapana kısılacaktı. Ne olursa olsun hemen burdan çıkmanın bir yolunu bulması gerekiyordu. Yaklaşık beş dakika sonra biri geldi ama bir dakika bu gelen kişi diğer komiser değildi, başkasıydı. Nazlı'ya mahcup mahcup bakarak,” Kusura bakmayın hanımefendi bir yanlış anlaşılma olmuş. Artık burda kalmanıza gerek yok, çıkabilirsiniz.” dedi. Güzel bir haber vermişti vermesine de bir şeylerin ters gittiği belliydi. Ayrıca diğer komiser yerine bunu yollamalarının bir nedeni olmalıydı. Nazlı çıkmasını bekleyen komisere döndü "Teşekkür ederim” dediz Bunu duyduktan sonra adam acıyarak bakmıştı ona. Gitmesi için açtığı kapıdan hızlı adımlarla dışarıya adımladı o da onu yönlendirmek için arkasından geliyordu. Çıkışa yaklaştıklarında kapının ardında gördüğü yüzlerle olduğu yere çakılmıştı Nazlı. Buraya kadar mı yani ? Bunlar kayınpederi Fahri Kızıltepe’nin adamlarıydı ve sadece bir kişi de değildi birden fazlaydılar. Eli koymuş gibi bulmuşlardı onu şimdi nasıl kurtulacaktı onlardan ? Demek bu yüzden onu sorgusuz sualsiz bırakmışlardı. “ Bir sorun mu var ?”dedi arkasındaki komiser. Hiçbir şeyden haberi yok gibiydi. ”Evet… yaşadığım stresten dolayı midem bulanıyor. Acaba çıkmadan lavobaya gidebilir miyim ?” başka kaçış yolu bulana kadar orda saklanmayı düşünmüştü. ”Tabi, bu taraftan gelin..”Onlar kızı fark etmeden uzaklaşmıştı kapıdan. En azından düşünmesi için vakit kapanmıştı. Çok yürümden bir kapının önünde durdu, lavobo olduğunu gösteren işareti gördükten sonra içeri girdi. Umarım çıkmamı beklemezdi çünkü uzun bir süre burda takılabilirdim. Saniyeler, dakikalar, saatler geçti…..Sayısız insan oraya girip çıktı ama o kaldı bu dört duvar arasında. Tıpkı on yıldır yaptığı gibi. Sanırım artık akşam olmuştu, bu da emniyetin daha az kalabalık olabileceğini gösteriyordu. Yavaş yavaş harekete geçmeye başladı. Giderken aynadaki yansıması dikkatini çekmişti.Başında yarım yamalak duran bir yazma, feri sönmüş mavi gözler, kuruluktan çatlayan dudaklar, parmak izleriyle dolu boynu ve açlıktan olsa gerek bembeyaz kesilmiş bir surat vardı karşısında. İnanamıyordu kendisi olduğuna. Bu ben miydim, sahi en son ne zaman aynada kendine baktın ?Başka kim olabilir ki !Ama yirmi yaşında olan birine göre fazlasıyla çökmüş. Evet ama burdan tamamen gittiğinde iyileşecek. Elimi yazmama atıp boynuma sardım, saçlarımdaki tokayı söküp attım. Beni sıkan hiçbir şeye hayatımda yer yoktu Kapıyı sessizce açıp dışarı çıktı, ortalıkta kimse görünmüyordu ve dış kapıda çok uzakta değildi. Oraya adım adım giderken duyduğu kalın sesle duraksadı, ”Bugün arkadaşınız Yağız’ın burdaki işinin son günüydü. Buna rağmen elindeki işi bitirmek için yine çalıştı. Ona her şey için teşekkür ediyoruz ve bundan sonraki hayatında mutluluklar diliyoruz..” Sonra bir alkış tufanı koptu. Birine veda ediyorlardı ve herkes o alanda toplandığı için kimse ortalıkta yoktu. Nazlı kendisini fark etmesinler diye duvarın arkasına geçip köşeden onlara baktı. Orta da iki kişi duruyordu ama arkalarını döndükleri için onları göremiyordu diğer herkes etraflarına çember kurmuşlardı. "Her şey için sağolun amirim! Burda sizinle ve ekibinizle çalışmak onur vericiydi. Hakkınızı helal edin.”dedi ortadaki kişi" Duyduğu ses ona aitti, buraya girmesine neden olan adama. Hazır herkes buradayken Nazlı da artık çıkabilirdi. Arkasını döndü ve hızlı adımlarla kapıdan çıkıp kendisini caddeye atmıştı. Çıkışı girişi kadar zor olmamıştı. Önce derin bir nefes çekti sonra önünde akıp giden yollara bakmaya başladı. Gecenin bu saatinde nereye gideceğini düşünüyordu elindeki üç kuruş para ile. Sağdan soldan geçenler ona dik dik bakınca iki adım ondan uzakta duran banka oturdu. “Sonunda gidiyorsun oğlum..” ”Öyle Serdar.. Vakit geldi.” "Bizi hemen unutursun şimdi sen.” ”Saçmalama oğlum, kimse sizin yerinizi tutamaz” ”Aynen öyle. Direk havaalanına mı gidiceksin değil mi?” ”Evet….uçak 01.00 da kalkacak anca yetişirim.” ” O zaman gel bir son kez sarılalım..” Şahit olduğu konuşma Yağız denen komiser ile arkadaşı arasında geçmişti. Arabanın yanında duruyorlardı ve aralarında çok az bir mesafe vardı bu yüzden rahatlıkla onları duymuştu. Karanlık olmasa onu fark edeceklerdi. Bagajı açıp eşyalarını yerleştiriyorlardı. Nazlı onlara dalmış bakarken yolun karşısında gördüğü pahalı araba dikkatini çekmişti. İçinden birisi sanki onu izliyor gibi hissetmişti. Düşünecek zamanın olmadığını biliyordu, hızlıca aradaki mesafeyi kapatıp elini kapının kulpuna attı. ” Allah’ım bir kere kader yüzüme gülsün ne olur kapı açık olsun…” Kilit yerinden çıkınca neredeyse havaya uçacaktı ama kendini tutmayı başarmıştı. İçeriye doğru süzülüp kapıyı aynı yavaşlıkla içerden kapattı bu sefer. Arabanın arka koltuklarını altına süzüldü, onu fark etmesin diye. Bir kaç dakika sonra öndeki kapının açılıp kapandığını duyunca nefesini tuttu. seslerini duymasın diye Arabanın çalışma sesi duyduktan sonra soluğunu bırakıp rahatlamıştı. Rahatlamam sadece on dakika sürmüştü, çünkü o meşhur sesi yine kulaklarımda yankılanmıştı. "Senin arabamada ne işin var ?"
Yorum ve oylamadan geçmeyin. Daha iyi edit yaparım derseniz beklerim
|
0% |