Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Yaralı

@sarsfarah_

Gecenin karanlığında ki sesin, rüzgarın şiddetli uğultusuna iki insanın acı iniltisi de eşlik ediyordu. Uçsuz bucaksız bu yerde bedenleri öylece biribirinden uzak yerlere savrulmuş can çekişiyordu.Araba uçurumdan yuvarlanmadan önce kendilerini dışarı atmayı başarmışlardı ama yaralanmaktan kaçamamışlardı. Kendine gelen ilk Nazlı oldu, gözlerini açtı ve etrafına baktı ne olduğunu anlamak için ama karanlık izin vermiyordu. Bu sırada alnı ve kolunun direseklerinden de kan akıyordu . Birkaç saniye öylece durdu, üstündeki şoku atmak için sonra yalpayarak da olsa kalkmayı başardı. Sadece yıldızların ve ayın aydınlattığı yolda adımlamaya başladı. ” Komiser…” dedi sesi bir cızıltıdan farksız. Bekledi bir süre hiçbir ses gelmeyince önüne doğru düzgün bakmadan ağrıyan yaralarına rağmen deli gibi dolaşmaya başladı. Ruh hali tüm duygularını dışa yansıtıyordu adeta. Korku, panik ve endişe içindeydi. “Lütfen ses ver! Karanlık seni göremiyorum.” Hiç bir yanıt gelmeyince kendisini daha fazla tutamadı ağlamaya başladı. “Nerdesin ya nerdesin…” devamını getiremeden ayağı bir şeye takılıp düşmüştü. ”Allah kahretmesin ya bir bu eksikti!”Kafasını kaldırıp altındaki şeye baktı. Yerde yatan Yağızdan başkası değildi. Lafımı geri alıyorum.

Hemen üstünden kendini geri attı. Özür dilerim, burda olduğunu görmemişim.”dedi Nazlı. Bu sefer gözlerineden mutluluktan dolayı yaş akıyordu. Adamın gözleri ise kapalı, canlılıktan yana bir belirti yoktu. Ondaki bu durumu fark eden Nazlı korktuğu şeyin başına geldiğine inanmak istemiyordu. “Hey! Kalksan diyorum artık!” dedi. Yine bir tepki yoktu. Seni de mi kaybettim ya!” Kime diyorum ben !” Sesi daha da yüksek çıkmıştı bu sefer ve iki eliyle göğsüne vurmaya başladı Kendine gelsin diye. ”Komiser! Eğer şaka yapıyorsan bir ömür benden kurtulamazsın!”Uyanmak zorundasın. ”Yağız…”dedi. Ses tellerini patlatacak kadar şiddetiydi bu haykırış ve sadece gökyüzü buna şahitlik etti. İlk defa adını sesli dile getirmişti çünkü kaybetme korkusu tüm zihnini ele geçirmiş savunmasız bırakmıştı onu. Sana yalvarıyorum uyan!”derken adamın başını yerden kaldırmak için elini ensesine yerleştirdi ama onu bir şey duraksatmıştı. Bir süre hissettiği şey yüzünden durdu. Nefesini tuttu, titreyen elini korka korka geri çekti. Koyu bir sıvıydı, kandı bu. Onun kanıydı.

Hayır hayır olamaz…Ölmüş olamaz Toparlan Nazlı sanki daha önce görmediğin bir şey.

Tekrar denedi, başarmıştı bu sefer. Adamın kulağına yaklaşıp fısıldadı. Beni bir cehenneme de sen atma.”Bir eli adamın göğsündeyken bir eli yüzündeydi. Gözlerindeki yaşlar boşalırcasına adamın yüzüne akıyordu, durmuyordu. Bu yola çıkarken karşıma senin çıkacağını ve başına bunların geleceğini bilseydim inan çıkmazdım. Kölelik hayatıma devam etme pahasına kalırdım. Ne çok gözyaşın varmış! Akmak için bu anı mı beklemişler. “Duyduğu sesle eğdiği başını kaldırıp adamın yüzüne çıkardı. “ Uyandın…” dedi. Ağlamaktan boğuk boğuk çıkmıştı sesi. ”Ayrıca aşırı tuzluymuş.” Yağız yine acısını şakaya vuruyordu. ” Ne ?” Şaşırmıştı kız, onun hem uyanmasına hem de böyle konuşmasına. ”Diyorum ki ne bir daha aktığını görmek istiyorum ne de tatmak.” derken yavaşça yerden kalkıp oturmuştu. Nazlı onu anlamaya çalışmayı bıraktı, daha fazla kendine hakim olamadı ve sıkıca sarıldı. “Çok şükür! Yaşıyorsun ya bu bana yeter!”dedi sevinçle. Saçları ondan bağımsız adamın yüzüne dökülmüştü. Başta kızın bu hareketine şaşırsada nedenini anlayınca o da karşılık vermişti. Tek koluyla kızı kolaylıkla sarıp sarmalamıştı çünkü az önce onun dediklerinin hepsini duymuş ve korkusunu azaltmak için bunu yapmıştı.

En son ne zaman bir adama sarılmıştım sahi ?

”Boğarak beni öldürmek mi istiyorsun ?”Yağız’ın sorusuyla gerçek dünyaya geçiş yapmıştı sanki, hemen kendini geri çekip, “ Kusura bakma, aniden şey olunca dayanamadım.” dedi. Utanmıştı Nazlı.Adamın yüzü dışında her yere bakıyordu. Başka zaman olsa adam buna gülecekti belki ama önceliği başkaydı. Senin yaraların nasıl ?”Konuyu değiştirmişti. Birkaç sıyrık, ciddi bir şey değil.”

Alışkınım zaten. Hem bu ne ki ?

Adam onun dediğine inanmadı ve görebildiği kadarıyla kızı inceledi. Gördükleri hoşuna gitmemişti. “Yürümemiz gerekiyor ana caddeye kadar. Arkalarındaki yolu gösterdi. Kızın çekindiği bakışları görünce, “ ne oldu ?” dedi. Ben… ben çok yorgunum. Nerdeyse kaç saattir uyumadım ve adım atacak kadar gücüm yok.”Evden kaçtığından beri zar zor ayakta durabilmişti ama bu kaza onu çok hırpalamıştı analaşılan. ”Sen istersen git..” dedi yine ama isteksizdi bunu söylerken. Saatlerdir araba kullanan adamda yorgundu aynı zamanda yaralıydı ve dinlenme fikri ona da cazip gelmişti. Üstelik sabaha ne kalmıştı ki şunun şurasında. “Tamam..” Hemen kabullendiğini gören Nazlı şaşırmıştı. Git derken ciddi değildi ki. Adama bir şey demedi sadece sırtını döndü. Seni durdurmaya hakkım yok.

Bu hareketine anlam verememişti Yağız.” Yine ne oldu ?”Ona seslenen adama omuz silkti, konuşmak istemiyordu daha fazla. Yoksa ağlayıp gitme diyecekti. Önüne geçti bu sefer adam, “ Bana ne olduğunu söyle!”Adamın ısrarına daha fazla kayıtsız kalmadı. “Hiçbir şey! Lütfen artık gider misin ?” dedi. Siniri ses tonuna da yansımıştı. Söylediklerinden sonra adamın kafasında bir şeyler oturmuştu. “ Madem öyle istiyorsun, tamam.”Blöf yapmıştı Yağız ama kızdan bir tepki alamayınca arkasına doğru yürümeye başladı. Dakikalar geçti ve adım sesleri gittikçe uzaklaşmıştı. Nazlı ise yere oturmuş öylece karanlıktaki boşluğa bakıyordu, onu durdurmaya çalışmamıştı bile. Sadece ardından, “Geç bile kaldın. O yolda hiç durmasaydın başına bunlar gelmeyecekti!” “Ayrıca korkmuyorum tamam mı ?”

Beni geceleri karanlık ahıra kapatan insanların arasından geldim bir kere. ” Dağ başında olabiliriz ve ayı da gelebilir ama…” Fark ettiği gerçekle ayağa fırladı. Parçalanarak ölmek istemiyorum ben..” korkmuştu bundan. Etrafına baktı, kimseyi göremedi. Ne yöne gideceğini kestirememişti bu yüzden rastgele yürüdü. Karanlık önünü net görmesine engel oluyordu. Nerden gitti ki o ?”

“ Aptal kafam inat edersem…” ayağının boşluğa gelmesiyle belinden sertçe tutulup geri çekilmesi bir olmuştu. Anın verdiği şokla kalp atışlarının sesi dışardan duyuluyordu. “Kör müsün Nazlı ! Orası uçurum.” dedi Yağız.

Sesi öfkeliydi çünkü sadece bir oyun oynamak istemişti ama bu noktaya gelebileceğini düşünmemişti. Onun sesini duyunca derin bir nefes almıştı, yine hayatını kurtarmıştı adam. “Gittin sandım” dedi, sesi titremişti. Düşecek korkusuyla belindeki kolunu tutmuştu. “Sonra ölmeye mi karar verdin !” Bir adım sonrası uçurumu gösterdi. “Hayır ben öyle bir şey düşünmedim.”

Bu zamana kadar yaşadıklarıma rağmen hemde

”İnandırıcı değil.”

"Neden ?”

”Çünkü bakışlarında bazen…” dedi duraksadı. Nasıl söyleyeceğini düşündü Yağız.Ne görüyorsun ?” merak ettmişti Nazlı bu yabancı adamın onda ne gördüğünü. ”Ölü birini" duyduğu bu iki kelimeden sonra dudağında acı bir gülüş peydah etmişti.

Evet çoktan ruhumu kaybettim ama bedenim hala yaşamak için çırpınıyor. Yalnız beni hiç tanımadığın halde bu kadar iyi görmen hiç hoşuma gitmedi Komiser.

Yağız güvenli bir yere geçene kadar kızı bırakmamıştı, kendini atacağından korkmuştu. Nazlı serbest kaldığında boşluğa düşmüş gibi sendelemişti ya da yorgunluktan. O halini gördükten sonra hak vermişti ona adam. “ Sabaha az kaldı” dedi ve ilerdeki geniş kayalığı işaret etti. “ Orda biraz uyuyalım, gün aydığında yola çıkıp yardım isteriz."

” Teşekkür ederim.”Her şey için..Günü geldiğinde kabul ederim.” dedi ve yürümeye başladı.

Yuvarlak ve düz sayılabilecek bir kayalıktı. Üstüne çıktılar, Yağız’ın elinde telefon vardı ve ışığıyla aydınlatıyordu. Aldığı darbelere rağmen ufak hasarlar dışında çalışıyordu ama şebekesi yoktu. Sessizce aralarında biraz mesafe bırakarak uzandılar ikisi de aynı gökyüzüne bakıyordu şimdi ama düşünceleri farklıydı. Nazlı üşüdüğü için yan dönüp iki büklüm uyumaya çalıştı. Onun bu halini gören Yağız dayanamadı ve kalkıp üstündeki montu çıkarıp üstüne örttü. Bedenin hissettiği temasla oturur pozisyona geçmişti hemen Nazlı. Adamın ne yapmaya gördükten sonra,”Sağol ama istemiyorum.” Ona montunu geri attı ve arkasına döndü. Açık kalmakta zorlanan gözlerini kapattı.Yağız da aynı şekilde iade etti

“ Teklif etmedim zaten" dedi. Nazlı oflayarak başını arkasına döndürdü, gözlerini yaram yamalak açıp " Peki sen ?"

”Çok mu umrunda ?”

Senin ki kadar” Yağız istediği cevabı almıştı, cesaret almıştı. “O zaman birazdan yapacağım şey için bağırma"dedikten sonra kıza sorma fırsatı bile vermeden iyi olan koluyla onu belinin altından kavrayıp kendine doğru çekti. Sen…. Ne ?” şaşkınlığından doğru düzgün bir tepki bile verememişti. Kızın sırtı göğsüne yaslanmıştı ve maratondaymış gibi atan kalp atışlarının sesini duyuyordu.Kolunu kıza yastık yaptı ve kulağına eğildi“Sakin ol.. sadece donmaman için.” dedi. Onun sözlerini duyan Nazlı tuttuğu nefesini bırakmıştı. Sessizliğini evet kabul eden Yağız yaralı koluyla montu üzerlerine örtmüştü. Mecbur kaldığın için bunu yaptığını biliyorum ama lanet olsun ki sana alışmama neden oluyorsun.

Güneş doğmuş, karanlık son bulmuştu tıpkı her gün olduğu gibi. Uyku sersemiyle bedenleri bir bütün olmuştu. İlk uyanan Yağız oldu. Gözüne gelen ışık onu rahatsız etmiş, kaldırmıştı. Göğsünün üstündeki ağırlığa baktı.Kızın kafasından başka bir şey değildi. Daha fazla vakti yoktu ve bir an önce harekete geçmeleri gerekiyordu. Hafifçe öksürdü. Altındaki bedenin hareketlenmesi Nazlı’yı kendine getirmişti. Başını yavaşça kaldırdı, gördüğü gözler onu şaşırtmıştı. “Ne oluyor ya ! Uzak dur benden.”Telaşla hemen kendini geri çekmiş, toparlamıştı. “ Bir şey olduğu yok. Kalktığına göre artık yola çıkabiliriz.” Yağız onun bir şey demesine fırsat tanımadan kayalıktan atlayıp ana yola doğru yürümeye başladı. Sinirlenmişti Nazlı’nın imasına. Ana caddeye çıkana kadar ikisinden de çıt çıkmamamıştı. Yarım saate sonra anca yoldan geçen arabalardan biri durmuştu. Bir transit kamyondu.

“Buyur evlat!” dedi kırk yaşlarındaki şöför. Bizi en yakın otogara bıraksanız.”

” Ne oldu size ?”Adam şüpheli bakışlarını ikisinin de üstünden gezdiriyordu. Yağız polis kartını çıkartıp gösterdi. “ Arabamız uçurumdan yuvarlandı ve yolda kaldık.”

“ Vah vah iyi misiniz şimdi ?”

”Çok şükür.”

” Madem öyle atlayın benim külüstüre. “

” Eyvallah dayı.”

” Asıl eyvallah bizden evlat. Sizin yaptıklarınızın yanında bu hiçbir şey ama elimizden anca bu gelir. “İkisi de geçip öne bindi. Şöföre yakın oturan Yağızdı. Nazlı sessizdi. Camdan dışarıyı bakarken kulağı da onlardaydı. “İstikametiniz neresi ?”

" Ankara..”Benim neresiydi peki?

” O zaman sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim. “Hayır dememişti Yağız. Bu işine gelmişti, birde otogara gidip tekrar araca binmekle uğraşmak istemiyordu. Dışarıya dalan kıza döndü. Kulağına yaklaştı.

“ Neden bazen hiç dışarıya çıkmamış gibi davranıyorsun ?” dedi. Aniden duyduğu ses onun irkilmesine neden olmuştu. “ Şey sadece temiz hava almak istemiştim.”

” Sanki yıllardır bir yere kapatılmış sonradan kurtulan birine benziyorsun. “

”Haklısınız..”

Ne ?” Şaşırmıştı.

Yağız’ın tepkisini görünce ağzından kaçırdığı gerçeğin farkına varmıştı. “Yani öyle göründüğümü demek istedim.” Durumu böyle toparlamıştı. ”Buna da şükret çünkü gerçek hayatta o durumu yaşayanlar var.”

Bende onlardan biriydim…

Hay aksi, söylemeyi unuttum!” Eliyle kafasına vurmuştu.

” Neyi ?”

” Adımı. Selami ben ya sizin çocuklar ?”” Yağız..” dedi ve yanındaki kıza döndü. Yanıt vermesini bekledi ama oralı bile olmamıştı, duymamıştı onları. Peki hanım kızımızın ?”

Nazlı...”

Anlamını taşıyan birine benzemiyor.”

dedi adma ağzının içinde ama Yağız onu duymuştu ve en başından beri o da bunu fark etmişti. Bu yüzden sessiz kaldı. Yolu ara ara sohbet ederek bitirmişlerdi. İstediği adresin kapısının önüne bırakmıştı onları şöför. Araçtan indiler. Hakkını helal et dayı! El sıkıştılar. “ Hak varsa helal hoş olsun size. Allah’a emanet olun.”dedikten sonra yoluna döndü.

“ Neresi burası ?”dedi Nazlı. Yol boyu süren sessizliğini sonunda bozmuştu. Bakışları yanı başındaki kızı buldu, gözlerinin içine baktı. Birazdan duyacağı gerçekten sonra vereceği tepkiyi merak ediyordu.

” Nişanlımın evi…” dedi soğukkanlılıkla.

 

Yorum ve oylamadan geçmeyin🙏

Asıl hikaye bundan sonra başlıyor…

Okuyun, okutturun🥰

 

 

Loading...
0%