Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Bölüm Altı

@saryarayisardunya

Sınır mı

Yoksa iki günde bir gelen oy ve yoruma göre bir bölüm mü?

(Sınır geçilmeden atmam.)

 

Uyarı :

 

Siyah yazı haricindeki satır arası yazılar yazar ın yorumu değil lalinin diğer bir kişiliği içimdeki susturamadığı sesidir.

 

İç ses gibi değil, içindeki diğer kişilik

 

Lalinin cesur, şehvetli ve de zeki hali

Bir zaman sonra içi saflığa bürünecek

Dışı içindeki lalin olacak

 

Umarım anlatabilnmişimdir.

 

‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙

 

Dilara tekrar adımı seslendiğinde aklımdan feriha olup düşüp bayılmak geçiyordu.

 

Efkan elini Dilaranın beline koyarak biraz daha kapının eşiğine geldi. Dilara yine kibirli yüz ifadesini takınmıştı. Efkanın üzerinde olan siyah atlet ile özel anlarını bozduğum hissine kapılmıştım.

 

Gerçekten mi efkan? Birine söylemişmisindir diye ölüp ölüp dirilirken gelmeme sebebin dilara mıydı.

 

Unutmadı lalin. Herkese söyle dediğin için gelmeyeceğini düşündü.

 

Unutmuştu...

 

Aksinin mümkün olduğunu düşünmüyordum.

 

Efkanın arkasındaki yılmaz abiyi kısa bir an görünce yutkundum.

 

"Dilara." Dedim kısık bir sesle

 

Efkanın mimikleri keyifliydi.

Zor durumda olmam onu mutlu etmesi me tür bir şeydi.

 

"Yanlız konuşalım mı? " Dediğimde Efkan kaşlarını çattı.

 

Dilara, "Ne konuda. " Derken

 

Efkan beni sıkıştırmak için. " Neden geldin? " Dedi ne söylememi bekliyordu. Kendimi siktirmeye geldim diyecek halim yoktu ya!

 

Lalinnn.

Desene...

Efkanı delirtirsin hem...

 

"Dilara ile konuşmak için, " Dedim başımı yere eğerek "efkan izin verir misin? " Dedi Dilara Efkana bakmadan

 

Boşver lalin boşver

İzin istiyor?

Seninle konuşmak için

Sevgili süs köpeği dilara...

 

"Bunun için evime mi geliniyor. " Dediğinde dudaklarımı bir tebbesüm sardı. "Dilara? " Dediğimde kapının eşiğinden çıkarak yanıma yaklaştı. Bende arkamı dönerek evden bir kaç adım uzaklaştım.

 

Sen dur lalin.

Sıra bende...

 

"Seni burada görünce gelip konuşmak istedim. " Diyerek ona döndüm. Efkana gözüm iliştiğinde kısık gözlerle bize doğru bakıyordu.

Tekrar bakışlarımı dilaraya çevirdim.

 

"Siz efkanla yanlız kalsanız? " Diyerek gözlerimi kaçırdım.

"Abini de benimle yani... Demek istediğim. Yılmaz, " Dilaranın yüzünden geçen ifade ile ruhumun dudakları iki yana kıvrıldı.

 

"Abime ilgi mi duyuyorsun? "

 

"Hayır! Yani evet ama öyle sadece konuşmak ıstiyorum ama bunları söylemek değil tabi aslında bunu anlamak için konuşmak istiyorum." Sanki heyecanlanmış gibi yaparken dilaranın yüz ifadesini adım adım izliyordum.

 

"Hem siz yanlız kalmış olursunuz?"

 

İşte bunu aptal lalin yapamazdı.

Heyecandan iki kelimeyi bir araya getimerez safça alık alık bakmaya devam ederdi.

 

Haklısın.

 

"Ama abine açık açık söyleme lütfen. "

 

Dilara tek kaşını kaldırırken dudakları iki yana doğru kıvrıldı.

 

"Şanslısın ki abim de sana karşı boş Değil, " Diyerek göz kırptı.

 

Sikir. Siktir. Siktir...

Ya flört edersek bir anda sonra köyde duyulursa evlenmek zorunda kalırsak çocuk isterse, efkan ile yaptıklarımız ortaya çıkarsa yıldırım benden intikam almak için çocuklarla kapıya koyarsa??????

 

Aptalım aptal

 

"Abi! Lalin geldi, " Diyen Dilara ile yüzümde bir şok dalgası yayılırken dilara bu halime kıkırdadı.

 

"Ne yapıyorsun dilara? Ne diyeceğim ben-"

 

"Hoşgeldin Lalin. " Diyen yıldırım ile zoraki bir tebessüm yerleştirdim dudaklarıma ona dönerek

 

Dilara, "abisine kız bulmak farz oldu. Yüzü beş karış dolanıyor ortalarda zaten... Sahi abi var mı seninde bildiğin bir kız? " Söyledikleri ile "yaa, " Diye mırıldandım.

 

Aptal efkan bey yüzünden düştüğüm şu durumlara bak!

Ah ah! Hepsi safinazın suçu da bakma...

 

"Kızım ben ne bileyim karı kızla ne işim olur siz daha iyi bilirsiniz. " Diyerek yanımıza kadar geldi.

 

Kanka bu çocuk karşı köyden kız kaçırmamış mıydı?

Kızı ailesi almaya gelincede o köyden başka kızlara mektup gönderdiği ortaya çıkmamış mıydı...

 

Dilara 'tabi tabi' diye mırıldanırken

"Neyse abi Lalini evine bırakır mısın? Diyecektim asıl, " Diye sordu.

 

"Bırakırım tabi, " Diye atıldı hemen. "Polarımı alıp geliyorum. " Diyerek içeri girdiğinde Dilarada

Kulağıma doğru eğilerek, "ben şimdi ona bir şeyler çıtlatırım. " Diyerek eve girdi.

 

Efkan ise omzunu yasladığı kapıdan bedenini çekerek bana doğru yavaş adımlarla yürüdü.

 

"Yıldırımla ne işin var senin! "

Yutkunamadım bir an

Şimdiye kadar meğer hiç sinirlenmemiş diye düşünürken

 

"Eğer onunla konuşmak ve de gitmek gibi bir hata yaparsan, " Diyerek bir adım daha attı.

 

"Seni sikerim." Hiç bir söz bu kadar ürkütücü olmamıştı. Üzerine basa basa kurduğu bu cümle içimde depremlere neden olacak kadar sarsıntılıydı. Gözlerinde ve de sesinde en ufak alay ya da daha önce duyduğum ses tonuyla ilgisi yoktu.

 

Ne diyeceğimi bilemez halde yüzüne bakarken, "anladın mı? " Dedi keskin bir tonda

"Anladım." Diye bende yanıtını verdim. Cılız bir tonda korkuyordum ondan hemde deli gibi yutkunarak "efkan." Dedim

 

"Kimseye söylemedin değil mi? Düm için özür dilerim bir daha asla sana öyle davranmayacağım. "

 

Sinirle bir soluk verdi.

 

"Seni affetmem için gözlerinde o pişmanlığı görmem gerek..."

 

"Pişmanım zat-"

 

"Ben ağzını sikerken. Gözlerinde o pişmanlığı görmek için gözlerine bakacağım. Şimdi ne dersen de ikna olacağımı sanmıyorum. " Dediğinde gözlerim irileşmişti duyduklarımla

 

"Yapmayacaksın değil mi öyle bir şey? "

 

"O dilinin ayarı yok lalin. Seni cezalandırmam içinde o ağzını becermem gerek ki senin dilin ayarlansın. Benim bildiklerim köy meydanına dökülmesin. "

 

"Efkan ne olur. Bir daha as-" Gelen silah sesi ile yerimde sıçradım.

"O neydi? " Derken ikinci bir silah sesi ile Efkanın yanına biraz daha yaklaşarak koluna elimi sardım.

 

"Efkan ne oluyor. " Bu bizim köydekilerin silahlarının sesine benzemiyordu.

 

Efkan kolunu tutmamı umursamadan tepenin uç kısmına doğru yürüdü. Bende arkasından giderek aşağıda kalan köye baktık. Üç tane eski usül jeeplerden inen eli silahlı adamları görünce geri çekildim.

 

Asker ve polis olmadıkları her halinden belliydi bunların. Eşkiya mıydı bunlar. "Efkan korkuyorum."

 

Kork diye demiyorum ama bunlar sizin eve de girer.

 

Evden çıkan dilara ve yılmaz yanımıza geldiklerinde efkan, "eve girin! " Dedi Dilara da benim gibi korkmuştu efkandan ya da o adamlardan.

 

Dilara "kim bu adamlar? " Diye sorduğunda yılmaz, "bilmiyorum." Diye yanıt verdi.

 

Efkan, "içeri, " Diyerek eve girdiğinde yılmaz onunla konuşmak için içeri girdi. Dilarada peşinden girince tek başıma orada kalmıştım. Tekrar aşağı baktığımda adamların evlere girdiklerini gördüm.

 

Bizim ev buradan net görünmüyordu. Ne yapacağımı bilemez halde geldiğim yere mısır tarlasına doğru gittim. İçimden bildiğim tüm duaları ederken bir yandan da kulaklarımı kapatmış silah seslerini bastırmaya çalışıyordum. Jandarma karakoluna gitmek için köyün alt tarafına inmem gerekirdi. Ama onların geldikleri yönde alt taraftaydı. Tarlaların içinden onlara görünmeden elbette gidelirdim ama o kadar korkuyordum ki alt tarlaya inmeye bile cesaret edemiyordum. Mısır tarlasının yanındaki dere kenarına yaklaştığımda artan silah sesleri ile derenin kenarına koştum. Derenin bu kısmı çalılıklar ve yaban otlarıyla doluydu. Uzun kamışlar ile yutkundum. Bir ağacın altına oturarak ellerimi dudaklarıma götürerek hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım.

 

Korkudan gözlerimi bile kırpmadan sessizce ağlarken her silah sesinde yerimden sıçrıyordum.

 

Aptal bir korkkaktım.

Bencildim.

 

Kendini suçlama

Oraya gidip ne yapabilirdin?

Sanki adamlar Senin için bastı köyü oraya gidip kahramancılık mı oynayacaksın.

 

Abime bir şey olursa babama ya da anneme her ne kadar sevmesemde onlara bir şey olursa kimsesiz kalırdım. Anneannem...

 

Anneannem yanlızdı!

Annemler ve dayınlar mal yüzünden kavga edince hem dayım hem annem küsmüştü anneannemle evde tek başınaydı. Bizim evde en azından babam ve abim eskide olsa bir tüfek vardı.

 

Anneannem tek başınaydı.

Saklanamazdı da kim bilir nasıl korkmuştur!

 

Kendini düşün.

Kendini düşün.

Kendini düşün.

 

Köyden sadece bir kaç silah sesi. Gelmişti bizim köylülerin silahlarından. Karşılık veren çok yokru anlaşılan ona rağmen durmadan ateş etmeleri.

 

Anlımı dizlerimin üzerine koydum.

Karakola gitmem gerekiyordu.

Jandarmaya haber vemeliydim.

 

Silah sesi karakola ulaşıyordur.

 

Hem hemen hemen herkesin cep telefonu var aramışlardır jandarmayı,

 

Saçımda hissettiğim eller ile çığlık atarken saçımdaki eller saçımdan tutarak beni kaldırdığında bağırarak arkamdaki kişiyi itmeye çalışırken sırtımın sertçe ağacın gövdesine çarpması ile inledim.

 

"Sen salak mısın! " Diyen ses ile bakışlarımı kaldırdım. Karşımda gördüğüm efkan ile hıçkırıklara boğulurken saçımdaki elini umursamadan ona sarıldım.

 

Bedenim titrerken, "ben korkağın tekiyim. " Diye mırıldansam da sesimden ve hıçkırmamdan dolayı duysa da ne dediğimi Anladığını sanmıyordum.

 

"Değilsin." Dediğini işittim. Saçımda ki eli gevşerken bu sefer bir elini belime sardı.

 

"Jandarmayı arar mısın? " Dediğimde kekelediğimden dolayı jandarmayı iki kez söylemiştim.

 

"Kimsenin telefonu çekmiyor. "

 

"Be- ben jandarmaya git gitmeye korktum. "

 

"Gidemezdin zaten köyün tüm. Çıkışları kapalı her tarlada adam var. "

 

"Efkan." Dedim sızlanır gibi

"Kim bu adamlar. "

 

"Eşkiya, "

 

Örümcek adam değil miymiş

 

Eşkiye dedikten sonra belimden tutarak beni kendisinden uzaklaştırdı. "Hangi kafayla geldin buraya! " Diye kızdı.

"Eve demedim mi ben! "

 

Başımı eğdim.

Ne yapmaya çalışıyordu eşkiyalardan korkamaz en çok benden korkmalı diye mi kızıp azarlıyordu beni bu kadar korktuğumu görmüyor muydu?

 

"Ben dilara dedin sandım nereye gideceğimi bilemedim. " Düzgün bir cümle kuramayacak haldeydim bazı harfleri yutarak verdiğim cevaptan tatmin olmamış olacak ki

 

"Sana dedim asıl eve gel diye aptal! Yılmaz ailesinin yanına gider diye düşündüm. Ne bileyim eve saklanacağını, şuna bak! " Dedi benimle alay eder gibi

 

"Yüzün gözün kıpkırmızı madem ölüyordun korkudan neden geliyorsun buraya kadar seni bulacağım diye akla karayı seçtim!"

 

"Sen korkmuyor musun? " Diye sordum. Yılmazın korkmasına takılmamıştım. Normal olan buydu çünkü üç araba dolusu eli silahlı adam köyün çevresini saran adamlar, yılmaz korkmakta haklıydı.

 

"Nesinden korkacağım! " Diye beni azarladı. Ve arkasını döndü. O geldiği yönde giderken, "bende geleyim mi? " Diye sordum. Benim sorumla yerinde durarak başını yukarı kaldırdı. Omzunun arkasından bana bakarak, "sen orada mı duruyorsun. Yürüsene! " Diye kızdı.

 

İt. 

 

Arkasından hızla giderek ona yetiştim her ne kadar onunla aynı hizzada yanından yürümek istesemde hızlı adamları ile beni her defasında geliyordu.

 

"Neden geldiler ki köyümüze ne istiyorlar? "

 

"Sormadım."

 

Aksi

 

"Telefon neden çekmiyor onlar mı bozdu. "

 

"Ne bileyim kızım ben babamın oğlu mu onlar. "

 

"Bağırmasana bana, " Diyerek önüme döndüm. Sormayacaktım bir şey

 

Sessizce onunla yürürken onun evini geçmiştik nereye gittiğimizi deli gibi merak etsemde soramıyordum. Köyden gelen silah sesleri kesilmişti. Belkide gitmişlerdi.

 

Sessiz sedasız yirmi dakikadır yürüyorduk. Kayalık bir yere geldiğimizde etrafa kısaca göz gezdirdim.

 

Deli gibi merak etsem de hiç Bir şey soramıyordum. Efkan ise biraz daha sakinleşmiş gibiydi. Kayalıklara biraz daha yaklaştığımızda efkan arkaya doğru dönerek, elini uzattı. Elini tuttuğumda bir kayanın üzerine çıktı beraberinde benide çıkardı. Kayaların üzerinde yürürken

 

Kısık bir sesle, "ben mağraya girmem. " Dedim. Mağralarda yılan çiyan tilki hepsi vardır ve de karanlıkta duramazdım.

 

Avuç içim terliyordu. Onun tuttuğu elim yakıcı bir hisle sızlasada elimi çekemiyordum, Oysa elimi çekmeyi hiç denememiştim.

 

Bana herhangi nir yanıt vermeden mağraya girdi. Girdiğinde elimi bırakarak cebine götürdü elini ve telefonunu çıkardı. Flaş ışığını açarak mağrada kayaların kenarına doğru gidince bir iz gibi bende peşinden gittim. Telefonunu bana uzatarak, "gaz lambasını yakayım. Tut, " Dedi hafif bir mırıltı ile elinden aldım.

 

Cebinden çıkardığı kibrit ile gaz lambasını yakarken bende ışık tutuyordum. Gaz lambası yandığında lambayı asılı olduğu yerden aldı.

 

"Yatağa otur. Ben diper lambayı yakayım. " Dediğinde ışıkla mağranın içine baktım.

Kurulu bir düzen vardı. Yatağa yaklaşsam da oturmaya korkmuştum. Yatak mağranın iyice iç kısmında değildi. Giriş ile aramızda bir metre kadar bir şey vardı. Ama yere yakın olduğu ve de çevredeki ağaçlar yüzünden ışık almıyordu.

 

Efkan diğer gaz lambasınıda yakarak yanıma geldi. "Otursana, " Dediğinde omuz silktim.

 

"Korkuyorum."

 

Başka bir şey bilmez misin?

 

"İlk günden beri senden korkuyorum dışında pek bir şey duymadım. "

 

Haklı...

 

"Çünkü korkunç birisin. " Dediğimde yataktaki battaniyeleri alan elleri dondu. Kısa bir an duraksamamın ardından battaniyeleri yere atarak yatağı boşalttı. Ve oturarak sırtını yasladı.

 

O oturunca bende yatağın bir köşesine oturarak etrafa baktım.

 

"Jandarma beni ararken burada saklanıyordum. " Yutkundum. Sahi Birde katildi değil mi?

 

"Hala kaçağım sormak istediğin buysa, "

 

"Jandarma seni bulur diye mi geldik buraya? "

 

"Aynen öyle, "

 

Oda benim gibi etrafına baktı.

Ardından tekrar bana dönerek

"Yat dizime, " Dedi

 

Dediğini yaparak dizine başımı koyarak cenin pozisyonda gözlerimi kapattım.

 

"Çok korkağım. "

"Ufacıksın daha normal. " Öylesine bir ifadeyle söylemişti ki sıradan bir şeyden bahseder gibi gerçekten olan buymuş gibi

 

"Bana çok kızdın mı dün? "

"Sinirlendim." Dediğinde gözlerimi açarak ona döndüm.

 

Rahatsız bir ifadeyle bedenimi süzerek, "memeni aç, " Dedi

Dediğini yapmak için sırt üstü uzandım. Kazağımı kaldırarak sütyenimi aşağı çekiştirdim.

 

"Bu yaşadıklarımızı kimseye bahsetmeyeceksin mi? "

 

Cevap vermek yerine elini göğsüme attı. Avuç içine aldığı göğsümü sıkıp bırakırken ucunda parmağını gezdiriyordu.

 

"Dün ben gittikten sonra ne yaptın?"

"Getirdiğin yemeği yedim. "

Bu kadar mıydı? Beni sinir ettikten sonra oturup yemek mi yemişti.

 

Misal aşkım.

Mahale yanarken orospu saçını tararmış...

 

"Eve ne zaman gideceğiz? "

"Sabaha karşı, "

 

"Efkan." Dediğimde bir yanıt vermeden bakışlarını yüzüme çevirdi. "Ben uyusamda sen sakın uyuma olur mu? Uyuyacağında beni uyandır. " Diğer eli saçlarıma uzandı.

 

"Seni döve döve sevmek istiyorum." Dediğinde kıkırdadım. "O anlık korkuyla bir şey demedim ama saçım çok acıdı, "

 

"acısın diye asıldım. "

 

"Yılmaz arkadaşın mı? "

 

"Hayır."

 

Romantik adam işte sevgilisi için yılmaza katlanıyor.

 

"Sen! " Diyerek bir anda hiddetlendiğinde ani tavrı ile irkildim. "Yılmaz ile yanlız kalmak ne demek! "

 

"Canım istedi. "

 

"Senin canını sikerim! " Derken göğsümdeki elini sıktı. İnleyerek elinin baskısından kaçmaya çalışsamda nafileydi.

 

"Efkan ne olur bırak acıyor. " Zar zor konuşmuştum öylesine acıtıyordu ki nefesimi kesiyordu elinin bu baskısı.

 

"Bırak lütfen! " Diyerek çığlık attım.

 

"Bir daha yılmaz ile konuştuğunu duyarsam seni sağ bırakmam. " Dediğinde kanım dondu.

 

"Efkan." Kısık bir şekilde adını söylediğimde göğsümü bıraktı.

 

Seni sağ bırakmam...

Öldürür müydü yani beni,

 

Adam katil,

Belkide seri katil jandarmadan köşe bucak kaçıyor. Ve seninlebir mağrada burada seni öldürüp br kayanın arkasına atsa anca kemiklerin bulunur yıllar sonra,

 

Gitmeliydim...

 

Kazağımı indirerek göğsümü kapattım. Dizinden kalktığımda bakışları üzerimdeydi. Başımı kaldırıp yüzüne bakacak cesaretim yoktu.

 

"Ben gidebilir miyim. " Dedim her an ağlayacakmış gibi çıkan kısık sesimle onu daha fazla kızdırıp sinirlendirmek istemiyordum. Üç gündür onu tanıyordum... Daha doğrusu tanımıyordum

 

Bana cevap vermediği jer an onu sinirlendirmişim gibi hissedip daha da endişeleniyordum. Yavaşça yataktan kalktım.

 

"Neye küstün? " Diye sordu normal çıkan sesiyle "küsmedim." Dediğimde aniden ayağa kalktığında geriye doğru bir kaç adım atarak elimi yüzüme götürdüm. Derin derin nefesler alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. "İndir elini. "

 

Ellerimi yüzümden çektim. Yanıma doğru yaklaşırken gözlerimi sımsıkı kapattığımda çenemi tutarak başımı kaldırdı.

 

Gözlerimi açarak ona baktım. Çenemdeki elleri çok sert değildi. Canımı yakmıyordu.

 

"Benden korkuyor musun? " Dedi anlamaz bir şekilde sanki bu tepkime anlam veremiyor gibiydi.

 

"Efka-" Hıçkırdığım için dudaklarımdan anlamsız bir mırıltı döküldü. Çenemdeki elini bıraktığında yere çöktüm.

 

"Küçük kız, " Diye fısıldadığını işittin.

 

Efkanın yanında kalırsam efkan zarar verecekti.

Eğer yanından gidersem herkese söyleyecek bu sefer babam öldürecekti beni

 

Ne yapacağımı bilmiyordum. Öylesine bir çıkmazdaydım ki

Şuan köydeki eli silahlı adamların kurşunu daha cazip geliyordu çünkü babamın döverek öldüreceğinim bilincindeydim.

 

Başıma nasıl bir bela almıştım böyle

 

"Evime gitmek istiyorum." Dedim ağlarken ben bunları yaşanak istemiyordum.

 

Yanıma iyice yaklaşarak omuzlarımdan tutup kaldırdı.

 

"Burada benimle olmaktan mı korktun? "

Başımı iki yana salladım.

 

"Sen söylemeden benim anlamamı bekleme! Neyden korktuğunu söyle,"

 

"Dediklerinin ne anlamada geldiğini bilmiyor musun? "

 

"Kısık sesle konuşarakta seni duymamı bekleme. " Dedikten sonra beni yatağa oturttu.

 

"Senin rahatlamaya ihtiyacın var, belki birazda sevgiye değil mi küçük lalin. "

 

"Ne? " Dediğimde dudakları kıvrıldı. "İlgiyi duyunca nasılda çıkıyor o sesin öyle, " Diyerek

 

Yatakta uzanmamı sağladı.

 

"Eteğin çok güzel lalin. " Diyarek o da yatağa oturdu. "Kalçalarını çok güzel sarıyor. "

 

"Efkan... "

"Efendim." Böyle konuşması çok tuhaf hissettiriyordu.

 

"Bana ufaklığı göstermek ister misin? " Diyerek göz kırptığında yutkundum.

 

Başımı olumlu anlamda salladığımda elleri eteğimin eteklerine giderek yukarı belime kadar kaldırdı.

 

"Pembeyi çok mu seviyorsun? " Dediğinde gözlerimi kaçırdım.

"Efkan söyleme öyle, " Diye sızlandığımda üzerime doğru uzandı. Yüzlerimiz aynı hizzaya gelince "oyun oynayalım mı? " Dedi bir eli kahküllerime ulaşırken

 

"Yaşına ve bedenine göre, " Dediğinde yutkundum.

 

"Sana hediyeler almamı ister misin? " Diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Gerek yok teşekkü-" Dudaklarını vir tebbesüm sardı. "Böyle değil, " Diyerek dudaklarımın üzerine kısa bir öpücük bırakarak kalktı. İç. Çamaşırımın üzerinden okşarken

 

"Çok tatlı görünüyorsun lalin. " Dedi

"Temiz kalpli olman çok hoş ayrıca diyerek elini biraz bastırdığında inledim. " Ah birde itaatkar olsan..." Dedi düşler gibi

 

İç çamaşımın lastiklerinden tutarak indirdi. Çıkardıktan sonra

 

"Lila rengini teninde görmek isterim. " Dediğinde alt dudağımı ısırdım.

 

"Sana lila bir takım alalım. " Diyerek ellerini bacağımın iç tarafında gezdirdi.

 

Elini özel bölgeme götürerek parmaklarının arasına tepe kısmı aldı. "Kendine hiç dokundun mu? "

Dediğinde ona baktım.

 

"Benim dokunduğum gibi, " Diyerek braz daha bastırdı parmaklarını inleyerek gözlerimş kapattım.

 

"Dokunmadım."

 

"El değmemiş olduğu için mi bu kadar pembe? "

 

"İçi ayrı dışı ayrı? " Diyerek göz kırptığında artık tek pembe o bölgem değil yanaklarımında olduğuna emindim.

 

"Deliğin beni istiyor gibi, " Diyerek işaret parmağını önce gezdirdi ardından içine soktu. Başımı geriye atarak inlediğimde diğer parmağınıda sokarak gözlerimin içine baktı.

 

"Bu dar etekle yılmaz ile birlikte mi gidecektin Eve? " Diyerek parmaklarını büktüğnde acıyla inleyerek kalkmaya çalıştım.

 

"Kıçını saran bu eteği bir tek bana gelirken girebilirsin. " Dedi keskin ve titraz istemeyen bir ses tonuyla

 

İçimden parmaklarını çıkardı.

"Yüz üstü yat ki, kalçaların bu ilgiden mahrum kalmasın. " Dediğinde yüz üstü yattım. Kalçalarım omun kucağına gelecek şekilde konumlandırarak iri ve kemikli. Elleri kalçamda dolaştı usulca

 

"Böyle durmak çok utanç verici, "

Dediğimde sol elini özel bölgeme götürüp

Baş parmağı ile girişimi okşadı.

 

"Senin tenin benim hazinem. " Diyerek baş parmağını içime itti.

 

Baş parmağı ile duvarlarımı okşarken beklemediğim bir hamleyle beni sırt üstü yatırdı.

Eli kemerine gittiğinde kemerini çıkararak yere attı. Düğmesini çözüp fermuarını indirirken gözlerimi kaçırdım.

 

"Gel buraya, " Dediğinde yüzüne baktım. Dediğini yaparak yatakta oturarak biraz daha ona doğru yaklaşacak iken elini omzuma koyarak beni durdurdu.

 

"Eğil ve ağzına al, " Dediğinde gözlerim hayretle açıldı. "Ne? " Derken saçlarıma uzanarak arkaya itti ve eline sardı sarı tutamlarımı

 

"Hadi güzelim. " Diye fısıldadı.

"Eğer beni tatmin edersen karşığını alırsın. " Dediğinde sızlayan alt bölgem ile yutkundum.

 

"Utanma, ben utanmanı gerektirecek biri değilim. "

 

"Korkma, " Dedi kısık bir sesle elimi iri eline hapsererek erkekliğine götürdü.

 

Elim erkekliğine değdiğinde irkilsemde onunda yardımı ile sardım onu. "Okşa bebeğim. " Diyerek, dudaklarını şakaklarıma bastırdı. "Hadi küçük kız. " Diyerek kendi elini çektiğinde işaret ve orta parmağımda aşağı ve yukarı şeklinde okşadım.

 

Bu hareketim efkanın dudaklarından bir kıkırtı dökülmesine sebep oldu.

 

Başımı kaldırıp ona baktığımda

"Bakma kahkülerinin altından öyle çipil çipil, " Diyerek kahkülerimin üstünü öptü.

 

Dudakları o kadar naif

konuyordu ki tenime, tenimin ona aşık olmasına izin verecek kadar etkili ancak buna izin veremeyecek kadar kısa

 

 

Loading...
0%