@saturnsring
|
Günaydın 🪼
güzel bir gün olmasını temenni ederek bitmeyen mesaiye devam ediyorum🪽🪽
Sesindeki netlik soğuk bir ürperti gibi etrafımı sararken mırıldandım: 'Katilimizi bulun.'
Yaptığı son anostan sonra bizi kendi karanlığımıza hapsetmişti ya da bir kaçımızı... Uykusuz bir gecenin sabahında yeniden adımlarımı kütüphaneye çevirirken yapacağım araştırmaya odaklanmaya çalışıyordum.
Adımlarımı ilerlettiğim sokak o çıkmaz sokağa hizalandığın da gözlerimi kaldırıma diktim. Bir sarhoşun bağırarak idrarını yaptığı o kaldırımı zihnim yeniden kana bularken adımlarımı geriye doğru çektim.
Kulağımda yeniden anons sesi yankılandığında sesinde ki netlik katilin kim olduğunu biliyorum der gibiydi ve bir katilin var olma fikri istemsizce ürpermeme sebep oluyordu.
Adımlarımı kütüphanenin tersi yönüne çevirirken bugün araştırma mı yapamayacağımı biliyordum.
Okuduğum bölümü seçerken toplumları gözlemlemeyi, onları eleştirmeyi ya da onlarda ki eksiklikleri ele almayı hedefliyordum. Bu konu hakkında tez yazımı ortaya çıkarmak için hocamdan aldığım süreyi değerlendirmek için yeniden bu kasabaya dönmüştüm. Çünkü insan içinde doğduğu toplumu çözemeden yeni toplumları anlamlandırmaz görüşünü delicesine savunuyordum.
"Romeo'da defalarca öldürmüştü sevdiğini."
Kapısının önündeki çardakta oturmuş sigarasını içen Efla ile göz göze geldiğimiz de karşı komşumuzdan nefret ettiğim aklıma geldi.
"Romeo kendisinden senin gibi birinin bahsettiğini bilse muhtemelen var olmazdı."
"Benim gibi biri?"
"Evet."
Adımlarımı evimizin bahçesine yönlendirdiğim de sesi enseme üfler gibi yakından gelmişti.
"Tek dolaşma. Şu delinin anlattığı katil gerçek olabilir."
"Ben katilim olabilecek tek kişi tanıyorum. Oda şuan karşımda Romeo diye sayıklıyor."
"Bence ön yargılarını tez konun yap."
"Beni rahat bırak."
"Eve kendin gitmiyorsun Alaz. Ben sana engel olmuyorum."
Söylediği ile sinirim sınırlarını zorlarken adımlarımı sertçe yere vurup eve girdim. Hızla odama doğru ilerlerken annemin sesini duydum.
"Kütüphaneye gideceğini sanıyordum?"
Sinirli solukları mı duymuş olacak ki merdivenin alt basamağında yeniden seslendi.
"Efla ile mi tartıştın? Yine neyi paylaşamadınız?"
Sorusuna cevap vermeden odama ilerlediğim de elimi radyoya atıp rastgele bir yabancı şarkı çalan kanalda bıraktım. Müzik etrafımda dalgalar halinde yayılırken gürültüler içinde sessizliğe boğuldum.
Katil kelimesi yeniden kulaklarıma dolduğunda görgü tanıklarının anlattıklarını hatırlamaya çalıştım. Birde senelerce aynı sokaklardan geçtiğim bazen gülüştüğüm Ela'yı düşündüm.
Kanlar içindeki ilk halini gördüğüm de yüzündeki gülümseme ye bakarak mutlu olduğunu düşünmüştüm. Kendi içinde anlatamadığı o savaşı kaybetmiş ya da kazanmıştı. Bilmiyorum ama yüzüne yansımış bir gülümseme ile boş boş bakıyordu. Huzurlu gibiydi sanki intihar etmiş dediklerinde onun yaşam enerjisine bunu yakıştıramadım. Ama içten içe en çok ona yakıştığını da biliyordum. Çünkü aşırı uçlarda duygular yaşayan, çoğu kişinin bu noktadan bir kez geçtiğine emindim.
Ama şimdi birisi bir katilden bahsediyordu ve o kişiyi bulmamızı istiyordu. Duvarıma yansıyan fener ışığı ile kendimi hapsettiğim karanlığın kuytusundan çıkıp pencereme yaklaştım. Karşı binanın çatısından feneri tutan Efla'ya gözükmemek için camın en dibine sinip onu izledim. Üzerinde hiç bir şey olmadan bu soğukta nasıl üşümediğini düşünürken elimdeki sigarasını cılız ateşi parladı.
Telefonum titrediğinde mesajın ondan geldiğini biliyordum.
Romeo: Camın kenarına sindiğini biliyorum oradan çık ve bir sıcak çikolata içelim.
Başımı yeniden camın kenarından çıkardığım da feneri gökyüzüne doğru çevirmişti.
Mesaj atmak yerine üzerime geçirdiğim sweetin kollarını çekiştirerek evden çıktım. Karşı bahçenin çiftlerinden atlayıp evin dışından olan merdivenler sayesinde çatıya çıktım.
Elinde bardağı yanındaki boş minderi ile beni bekleyen Efla'ya içten içe öfkelenirken bu durumu açıklayacak bir cümlem yoktu.
Yanına doğru adımlarken elindeki sigarayı söndürüp diklendi. Yanındaki mindere çöktüğüm de yanındaki termostan bardağıma sıcak çikolata doldurmuştu.
"Sence katil kim Efla?"
"Bence düzen! Bir sosyolog adayı olarak toplumumuzu bir değerlendir. Bu sonucu sende göreceksin."
"Uyuz."
"Senden bilgili olmamı kıskanma sonuçta bir sene daha önceden yaşıyorum bu hayatı."
Sıcak çikolatamı yudumlarken ikimizde mahallenin sessizliğini dinledik. Evlerin çoğunda sönmüş olan ışıklara inat halen ışıklar içinde uyanık evleri izledim. Bir süre gözlerim Meltem teyzenin evinde takılı kaldığında bahçesinde oturmuş el kol hareketleri yaparak sessizce eğlenen kadını izledim. Muhtemelen eşinin yanında yine dinleyemediği bir müziği dinlemek için kulaklıklarına sarılmıştı.
"Meltem teyze aşık olduğu o çılgın adamla gitseydi nasıl bir hayatı olurdu acaba?"
"Benim merak ettiğim daha farklı. Halen içinde bir yerlerde öz benliğinin savaşını hissederken nasıl böylesine yaşam enerjisine sahip bilmek isterdim."
"Buna yaşama arzusu diyorlar."
"Bende ki en eksik yan sanırım."
"Böyle bir eksikliğin varsa neden toplumsal dertlerin peşindesin Alaz?"
"Belki birilerinin çıkaramadığı ses olmak için."
"Buda senin yaşama arzun olmuyor mu?"
Sözlerinin doğruluğu beni rahatsız ederken huysuzca kıpırdandım. Benim için insanları bilgeliği ile ezip geçen bir egoistti. İçimdeki ona öfkeli kızı gün yüzüne çıkarıp yeniden sıcak içeceğime yöneldim.
"Huysuzlanma."
"Beni tanıyormuşsun tavırlarını bir kenara bırakırsan neden olmasın?"
Yavaş yavaş soğuyan sıcak çikolatayı yudumlarken bir yandan da Meltem ablanın kendi seyircisine yaptığı dansı izliyordum. Yani hayaletlerine, bu dünyada güvendiği tek varlık kendi hayaletleriydi sanırım.
Saçımda hissettiğim parmaklarla dikkatim Efla'ya yoğunlaştı.
"Etrafta bir katil var dikkatli ol!" soğuk sesi içimi ürpertirken parmağını dudağımın kenarına sürtüp orda kalmış bir damlayı sildi. Gözlerimin içine bakarak parmağına bulaşan lekeyi kendi dudaklarına götürdüğünde katilin o olma ihtimali zihnime doldu.
~ Hi ❣️
|
0% |