@saturnsring
|
iyi pazarlar 🪽
Uzaktan dünyanın en saçma hareketlerini sergileyen bu ikili aslında bir ateş yakıyordu. Baş kaldırıyorlardı. O cızırtılı sesin yanında olduklarını gösteriyorlardı. Ve emindim ki tüm herkes bunun farkındaydı.
Uzun bir gecenin sabahı her zaman güneş ışıklarını karşılamıyordu, özellikle de Osborn'da. Gök gürültüsü yeryüzünü yarıp geçerken camımı döven yağmur damlalarının öfkesini izliyordum.
Sanki dünyaya öfke kusarcasına yeryüzüne düşerken öfkesinin haklılığı içime doğru aktı.
Yanımdaki hoparlörün sesini yükselttiğimde odamı kaplayan One Ok Rock grubunun 'We are' şarkısının beni sarmalamasına izin verdim.
Yapayalnız hissettiğim her an bu şarkının, grubun fanları ile söylenen özel versiyonunu dinlemek artık bir rutine dönüşmüştü.
Neden yalnız hissettiğim ise bir meçhuldü. Bazen sanki bu güdü ile doğmuş gibi hissediyordum. Efla'nın beni tanımlarken bile bu yönümü sürekli diline dolanması belki de bu yalnızlık hissine daha çok kapılmama sebep oluyordu.
Ona göre sosyoloji okuma sebebim bile bu histi. Yalnızlık hissime sebep olan bu toplumu anlamaya çalışıyormuşum. Solistin sesi yüksek notaya çıkarken gözlerimi kapatıp kendimi yatağıma bıraktım.
Toplumlar, topluluklar, yaşamlar, yaşayışlar, var olma savaşları... Beynimi sarmalayan onlarca soru onlarca anı ve bir yerlere vardıramadığım çıkmazlarım.
Yarın güneşin tüm evrenimi yakacağını biliyordum belki de yağmur bir iki saat içinde geri çekilip güneşi geri verecekti. Sabahın ilk saatleri ile uyanma huyumdan vazgeçmeliydim belki de. Bu saatlerde uyanıp yağmuru izleyecek çok fazla insan yoktu. İnsanların uyuduğu saatlerde uyanık olmayı seven garip bir insandım. Dünyanın sessizliğini izlemeyi severdim.
Müziğin kaçıncıya tekrar ettiğini sayamadığım o anlarda yağmurun dindiğini biliyordum. Dışardan gelen gülüşme sesleri yağmurun çoktan kavurucu sıcakla yer değiştirdiğini gösteriyordu.
Yerimden kalkıp müziği kapattığımda evin içindeki sesleri dinledim. Muhtemelen kahvaltı sofrasını işgal eden ailem beni rahatsız etmemek için yanıma gelmemişti.
Adımlarımı mutfağımızın ferah ortamına yönelttiğimde annemin şen kahkahası kulaklarıma doldu. Bıcır bıcır bir şeyler anlatan insan tabirine en uygun kişiydi şüphesiz. Bardağıma su doldururken konuşmalarını bölmemek için masada duran tostlardan birini elime alıp suyumla beraber bahçeye çıktım.
Elimdeki sade tostumu ısırırken karşıdan sırtında gitarı ile koşan Efla'yı izledim. Yine tüm gece bir yerlerde kayıp bestelerini çalıp geri dönüyordu muhtemelen. Evlerinden önce bizim bahçeye baktığında göz göze geldik. Yüzündeki gülümseme büyürken adımları bana doğruydu.
"Çizgi film izlemeye devam ediyorsun dimi rockçı kız?"
"Çizgi film?"
Gözleri üzerimde dolandığın da çıkartmayı unuttuğum pijamam aklıma geldi.
"Bir yanının çocuk kalması güzel ama bu pijamalarla üşürsün. Sabah baya yağmur vardı."
"Biliyorum."
Elimdeki tostan bir ısırık daha aldığımda gitarının sarkan kolunu yeniden omzuna geçirdi. Gözleri elimdeki tostaydı. Aç olduğunu bildiğimden tostumu ona doğru uzattım. Isırdığım yerden büyük bir ısırık aldı. İnsanın birisi ile hem bu kadar yakın olup aynı zamanda bu kadar nefret etmesi nasıl bir çelişkiydi?
Mahallenin sokağında geçen insanları izleyerek tostu bitirdiğimiz de sessizliği bozan taraf oldum.
"Sence gerçekten bir katil var mı Efla?"
"Olabilir."
"Ama görgü tanıkları kendini nasıl bıraktığını anlatılar. Kimseyi görmemişler."
"Katil sadece canlı kanlı insan mıdır Alaz?"
"İntihar da özünde cinayettir diyorsun?"
"İkimizde onu tanıyoruz. Yaza giriş partilerinde ki neşesini hatırlıyorsun değil mi?"
"Hatırlıyorum Efla."
"Alaz biliyorsun o neşesi ile ışıldardı."
"Sende ona hayran olanlardandı değil mi?"
"Ben başkasına hayrandım ve bunu bilip anlayan tek kişiydi."
Söylediği ile içime yayılan sızıya anlam yüklememek için ellerime odaklandım. Hiç bir zaman onu anlayan kişi olamamam gerçeği yüzüme vururken sessizliğime geri döndüm. Onu neden anlamak istiyordum? Neden onun hayranı olduğu kişi olmak istiyordum? Bunlar sorgulanmamam gereken sorularda başı çekiyordu.
"Tostu bir dahakine soslu yap."
"Sade tost seviyorum ben."
"Sosluya da alışırsın."
"Neden alışıyorum?"
"Orta yol bulmalıyız Alaz bu karmaşa başka türlü dinmez." saçlarının bittiği noktaya iki parmağını sürtüp asker selamı vererek yanımdan uzaklaştı. Yolun karşısına geçişini eve girişini bomboş gözlerle izlerken onunla aramda oluşabilecek orta yolu düşündüm.
Elimdeki bardağa yeniden su doldurup bahçedeki sandalyeye çöktüğüm de geçip giden insanları izlemeye daldım. Dünyanın kaosunu izlemek için en iyi aktivite buydu. İnsanların bir telaş içinde olması aynı zamanda buna tezat bir şekilde günlerini gün etmesi fikri öyle karmaşıktı ki yazacağım teze nasıl bir gidişat çizeceğime karar veremiyordum.
Etrafı saran uğultular artarken ne olduğunu anlamak için yolun ortasına doğru ilerledim. Gökyüzünden geçen bir drona tutturulmuş kağıtlar etrafa saçılırken önüme düşen kağıt parçasına uzandım.
İtalik yazı dili ile yazılmış kelimeleri okurken birinin dikkatimizi bir noktaya çekmeye çalıştığını anladım. Birisi bizim bir şeyleri fark etmemizi istiyordu.
"Katilin geçtiği sokaklarda nefes alıyorsunuz ve hiç sorgulamıyorsunuz."
Elimdeki kağıda göz gezdirirken üzerimde hissettiğim yoğunlukla başımı Efla'nın camına çevirdim orada durmuş karmaşayı izliyordu.
~
Bölümde adı geçen şarkı medyada mevcuttur. Şiddetle dinlemeniz tavsiye edilir❣️ yorum bırakmayı unutmayın🦫
|
0% |