Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Aslancık

@saturnsring

 

 

 

Merhabalar ⭐

 

 

 

Yıldız ve yorum atmayı unutmayın 💙 ⭐

 

Ona umut vermek istemeyen yanım teklifini reddetmeye hazırlanırken hemen ardında birkaç metreden gözüken araba görüş açıma girdiğinde kararımı değiştirdim. Bazı bağlar kopmalıydı.

Açtığım kapıdan koltuğa yerleşirken gözlerim dikiz aynasından hemen arkamızda duran araca değdi. Ondan kaçmak için pişman olacağım kararlar vermemeliydim.

‘Sabah için özür dilemek istiyorum’

‘Aslında senin hatan değildi sonuçta kaza’

Yüzünde beliren hafif gülümseme ile gözlerini kıstığında ona karşılık verdim. İyi biri olduğunu düşünüyordum gerçi çokta insan sarrafı sayılmazdım. İyi niyetlerle gelen birine umut verip ortada bırakma fikrim hiçbir zaman olmamıştı o yüzden bugünde aynı karardaydım.

‘Andrei buna neden devam ediyorsun’

Zeki bir adam olduğunu biliyordum. Su götürmez bir şekilde ortada olan duygularımın da farkında olmalıydı. Tüm bunları bilirken neden devam etmeye çalışıyor kısmı beni çelişkiye düşüren tek noktaydı.

‘Gördüğüm şey onu da istemediğin. Yanılıyor muyum?’

Gözlerim akıp giden yoldan dikiz aynasına değerken boş yol ile gözlerimi kapattım. Ne istiyorum sorusuna uzun zaman önce cevap vermeyi bırakmış biri olarak şimdi çıkıp net bir cevap veremiyordum. Yan tarafımda sorusuna cevap bekleyen adama verebileceğim cevap her iki durumda da durumu karmaşık bir hale getiriyordu.

‘Sanırım cevap vermek istemiyorsun? Dışarıdan gördüğüm bu sanırım elindeki fırsatı iyi değerlendirememiş Alp bense elime bir fırsat geçsin istiyorum. Hem denemeden vazgeçmek kendime haksızlık olur’

‘Sonunda üzülmeyecek misin? Ona gitmeyecek olsam bile sana da geleceğim muamma’

Büyük konuşmamak için kelimelerimi yuvarlıyordum. Asla yapmam dediğim çok şeyi yapmıştım. Asla göz önünde olmayı sevmeyen o küçük kızı bastırmış ve göz çıkaracak kadar ön plana geçmiştim. Okulun popüler kişisi olmak istemeyen Ayşin son birkaç yılını popüler birisi olarak geçiriyordu. Asla dönmem dediğim yerdeydim. Hem de hiç kaçmamış gibi aynı sokaklarda savruluyordum. Arabanın sahilde park etmesi ile gözlerimi mavilikten çektim.

‘İnsanoğlu sonunu düşünseydi dünya bambaşka bir yer olurdu Ayşin. Hem bu yola girmek için uğraşırken sen beni uyardın seni suçlayamam. Üzülmek baş edilebilecek bir duygu pişmanlık ile baş edemezsin. İhtimaller zihninden çekilmez susmazlar ve sen tüm ömrünü acabalarla geçirirsin. Benim hiç acabam yok ve olsunda istemem’

‘Durmayacaksın yani’

‘Seni rahatsız ettiğimi hissettiğim anda duracağım. Yada sen bir karar verebildiğinde’

Şuan da bile rahatsız hissediyorum diyemedim. Asla sevgi belirtisi göstermeyi seçemeyen kalbim ile onu izledim. Gözlerini kısıp beni izleyen hali benden bir cevap beklemediğini fısıldıyordu. O kendi cevabını kendi alacaktı.

‘Diyetiniz varmış o yüzden yemek yiyelim diyemiyorum’

‘Kevin mı söyledi’

‘Evet beni tehdit etti’

Arkadaşımın elinin birini ona doğru savurarak kilo almamam konusunda yaptığı uyarıları tahmin edebiliyordum.

‘Burada ki iş bittiğinde dinlenme planın var mı?’

‘Bu sene aslında programım daha hafif o yüzden dinlene bilirim diye düşünüyorum’

‘Biliyor musun Ayşin? İnsanların doğduğu yer ile bağlantılı olduğunu söylüyorlar. Ben Rusya’nın çetin bir kışında doğdum o yüzden de sanırım kolay kolay yıkılmıyorum. Şimdi buraya geldikten sonra seninde aslında doğduğun yer ile bağlantılı olduğunu görebiliyorum. İnsan doğduğu toprakları ruhunda bir parçaya taşıyormuş gerçekten’

‘Bende ki parça nedir?’

Söylediği şeyler ile kendi özelliklerimi tartmaya devam ederken bir yandan da onun doğduğu çetin kış havasını hayal ediyordum. Rusya gerçek anlamda soğuk bir şekildi ve insanlarının da çoğunun kişiliğinde bu soğukluğu hissedebiliyorduk.

‘Onu sonraki buluşmalarımızda söylemeliyim. Böylece bir görüşme şansım daha olur’

‘Bu özelliğinde doğduğun topraklarla mı alakalı?’

‘Belki de düşündüğümden çok fazla benziyorumdur o kara parçasına’

‘Buralarda soğuk oluyor ama tabii bir Rusya değil ama bazen geceleri bu sahilde üzerindeki mont bile yetersiz kalır içinin derinin altının hissizleştiği bir soğuk ile kalırsın. O yüzden belki de bende o soğuğu özümsemişimdir’

O soğukta oturduğum bir gecenin sonunda çıkıp gitmiştim buradan. Yine çok yorulduğum ama vazgeçtim artık düşmem o lanete diyip döndüğüm ilk gecede de öyle bir soğuk vardı sahilde içimde bir yerlerde o soğukluk ile derin bir bağ vardı.

‘Bu gece burada soğuğu denemeli miyim sence?’

‘Sıcak bir gece olur bu mevsimlerde ama onunda hissettirdiği farklıdır. Peki Rusya’da hayat hiç yaz günü gibi hissettirmez mi?’

İnsanın içini ısıtan bir meltem açık camlardan içeri süzüldüğünde yüzüme yayılan saçımı kulağımın ardına yerleştirdim. Sorum onda farklı bir pencereyi açmış gibi bir süre gözlerini kapatıp açtı. Kısacık bir an süren bu hali onu dikkatle izleyen gözlerimden kaçmadı. Herkesin kaçmak istediği havalar vardı demek ki.

‘Ben biraz kutuplara yakın bir yerde doğdum bir gün oraları görürsen yazlarının da bambaşka olduğunu deneyimleyebilirsin.’

‘Demek ki sana da yazı anımsatacak bir anı yok oralarda’

İkimizde bir süre sessizliğin içinde kalırken onun başını yasladığı elinin yumruk oluşunu izledim. Herkesin hikayesi bambaşka diyen iç sesim ile bir an için sorular sormak istedim. Hakkım olmadığı halde merakımın beni kamçılandırdığı bir andı. Sessizliğim tüm isyan eden merak duyguma rağmen galip geldi. Sonrasında pişmanlık istemiyorsam bazı sınırları aşmamalıydım. Çoktan aştığım bir sınır çizgisi varken bir yenisi sadece karmaşayı büyütürdü.

‘Çok özel değilse bir soru sormak istiyorum?’

‘Soruyu duymadan çok özel olup olmadığını nasıl anlayacağım?’

‘O zaman sorumu sorup cevap hakkını sende bırakıyorum. Alp ile aranızda tam olarak ne oldu’

Boğazımdaki yumru duyduğu isim ile kavrulurken bir anda ensemin yandığını hissettim. Aklım beni soğuk bir geceye savururken yüzüme dağılan hayal kırıklığını yansıtmamaya çalışıyordum. Boynumu yakan dudakların sıcaklığı halen aynı yerdelermiş gibi beni yakmaya devam ederken hava almak için cama doğru yanaştım.

‘Sanırım yanlış bir soruydu’

‘Bugünlük ayrılsak olur mu?’

Cılız sesimden duyulan sözler ile araç yeniden hareketlendiğinde unutmak için zaman harcadığım sokaklar bana kahkahalar atarak bakıyordu. Kapımızın önünde durduğumuzda kendimi toparlamıştım. Onun bende ne gördüğünü bilemiyordum ama kendimi açıklayacak bir cümlede yoktu.

‘Teşekkür ederim Andrei’

‘Özür dilerim Ayşim sabah için hem de tatsız bir soruydu’

‘Sorun yok sadece basit hatalara çok anlam yüklüyorum bence. Görüşürüz’

Arabadan indiğimde onun gitmesini bekledim. Bileğimin hafif sızısı kendini iyice belli ederken bahçe kapısından girdim. Bahçemizin her tarafına dağılmış çiçeklerin birbirine karışmış kokusu ile kapının önündeki minik merdivenlere oturdum. Burnuma annemin yaptığı limonlu kekin kokusu geliyordu şimdi. Mutluluğun kokusu uzun bir süre boyunca bu bahçeye tamda bu noktadan baktığımda aldığım kokuydu. Tanıdık koku genzimde gezinirken gözlerimde başlayan yangını hissediyordum.

Birini çok sevmenin de bir lanet olduğunu bu bahçede fark edebilmiştim. Şimdi akıp giden koca zamanın içinde halen aynı lanete sahip olmak gerçektende tüm hayatıma haksızlıktı. Oda bizi seviyordu diyen iç sesim bile sanki kendine bir beden bulmuş hemen yanıma oturmuş gibi bir andı.

Kendi içimdeki hesaplaşma her saniye artıyordu. Odama gidip yaz kış bir şekilde sarıldığım yorganımın altına girmek istiyordum. Bileğim sabahkinden daha çok acıyordu sanki. Kapıyı zorla açtığımda annemlere fark ettirmeden üst kata odama çıktım. Yatağıma doğru yıkıldığımda yorganıma sımsıkı sarıldım. Kendimden kaçamayacağım bir anda böyle saklanmak akıl işi değildi. Gözlerim perdelerin aralığında gözüken ışık huzmesine değdiğinde gerçektende bu yerin her noktasında onun varlığının altında eziliyordum. Doğru söylemişti buradaki en ufak anımda bile bir şekilde oralarda bir yerdeydi. Duygularımın şekli hiçbir zaman değişmemiş olsaydı şuan baktığım bu manzara bana neler hissettirirdi acaba.

İnsanın içi yandığında gözyaşlarına mazeretler araması gibi bende şuan ki halimin sorumlusu olarak bileğimi tutuyordum. Tüm gün boyunca hissetmediğim bir acı ile kavruluyordu bacağım.

Yinede yorgun beyinlerin bir noktada karanlığa düştüğü o ana kadar dönüp durdum.

Perdeleri aralık bırakarak uyumanın nasıl bir yanlış karar olduğuna gözlerime alan ışıkla daha çok ikna oluyordum. Benim aldığım kararların hepsimi yanlış sonuçlara çıkıyordu böyle. Üzerimden çıkarmadığım elbise sırtıma ikinci bir deri gibi sıkışıp kalmıştı önce ondan kurtulup rahat bir short giydim. Üzerime geçirdiğim tişört ile aynaya baktığımda göz altlarımdaki şişkinlik dünün eseri gibi bana bakıyordu. Neyse ki dün makyaj provası alınmıştı yoksa Nick benim sabrım ile oynaya bilirdi.

Mutfakta beni karşılayan hazır masa ile gerçektende annemin uyanış saati yeniden yüzüme vurdu. Kadın durmuyordu masada sadece benim için bırakılmış olan sandviçime uzandım. Dolabın üstündeki notta arkadaşları ile sabah kahveleri olduğunu yazmıştı. Yedide sabah kahvesine gitmek ne kadar akıl işi bir karardı. Muhtemelen yardım için sabahın erken saatlerini seçmişti. Kevin’da dün geceyi provaların yapıldığı yerde geçirmişti. Babam zaten muhtemelen dosyaları arasında bir yerde kaybolmuştu. Elimdeki sandviç ile kendimi sokağa attığımda yürüyerek gitmek ile arabam ile gitmek arasındaydım. Gözlerim kızımın boyasında dolaşırken biraz hız iyi gelebilir kararı ile arabama yöneldim.

Bileğimde ki ağrı dün gecenin acı hatıraları ile yok olduğu için daha iyi hissediyordum.Canlı bir müzik açıp yola koyulduğumda bir yandan da sandviçi bitirmeye çalışıyordum. İştahsız bir sabah diğer her günden kötüydü ama yinede annemin yaptığı şeyleri yememe şansım yoktu. Gözlerim varış noktama kitlenmiş iken hızla park yerine yerleştim. Çantamı yanıma alarak arabadan indiğimde aynadan gözlerime baktım. Kevin beni öldürebilirdi. Onsuz dertlenmem yasaktı bir süreliğine.

‘Günaydın Ay’

İsmimi tatsız bir şekilde kısaltan adama baktığımda onun yüzündeki keyifli ifade ile geriye doğru bir adım attım. Sevmediğimi bildiği halde bunu ara ara yapıyordu.

‘Sana da günaydın’

Yüzümdeki engel olamadığım samimiyetsiz gülüş ile ona karşılık verdim. Gerçektende gelecek olan erkek modeller arasında ona ihtiyaç var mıydı? Burcu ile denk gelmiş miydi?

‘Tüm gece uyumadın mı’

‘Tam tersi çok fazla uyudum’

Yüzünde ki rahatsız edici gülümseme yerini korurken gerçektende neden buradasın dememek için bir soluk aldım. Bu iyi olmamıştı Burcu bu durumdan hoşlanmayacaktı genelde denk gelemeyecekleri şekilde iş kabul ediyordu. Eski kötü sevgili tecrübelerinde zirvede birisiydi.

Onu ardımda bırakmak istesem de asla sınır tanımayan kişiliği ile yanımda yürümeye başladığında halen yüzüme bakıyordu.

‘Ne istiyorsun Nate’

‘Merak ediyorum’

‘Neyi’

‘Dün sahilde uzun uzun konuştuğun adamla mı birliktesin yoksa bu programın sponsorlarının veliahtı ile mi?’

Onu görmezden gelip adımlarımı hızlandırdığımda onunda benimle aynı hızda olmasına ses çıkaramadım. Tek tip yürüme kurallarımızın canı cehenneme diye sayıklayan iç sesimle podyumun olduğu alana girdim. Burcu saçlarının belirgin bukleleri ile neşe saçarak bir şeyler anlatıyordu birazdan bu neşeden eser kalamayacağını biliyordum. Gözüm bir ara korumasına değdiğinde adamın bir metre ilerisinde sessizce durduğunu fark ettim. Gerçek bir insan olduğunu yürüdüğü zamanlar hariç fark edemiyorduk bile.

‘Günaydın millet’

Sesimi enerji tutmaya çalışarak yaptığım seslenişim heyecanlı ve neşeli karşılıklar ile bir süre devam ettiğinde Burcu’nun çoktan Nate’i fark ettiğini gördüm. Gördüklerinden memnun olmadığı her halinden belli olurken bir şişe suyu eline almıştı bile. Gerçekten olaysız bu sürecin bitmesini bekliyor oluşum akıl işi değildi.Nate ona ulaşmadan ben ikisi arasına geçtiğimde arkadaşımın görüş alanı kapanmıştı.

‘Gerçekten de kim çağırdı onu buraya’

‘Diğer modacılar olabilir’

‘Aman Tanrım kızlar beni gördüğünüze bu kadar sevinmeyin’

Birkaç adım gerimizden gelen sesi ile ona doğru dönmemek için Burcu’ya kitlendim. Bizden önce etkileşim gösteren bir kişi vardı ama korumanın hızla ikimizin de önüne geçip Nate’i belli bir mesafeye savurması ile şaşkınlığıma engel olamadım. Burcu’nun yüzüne yayılan memnun ifade ile bizden uzakta kalan Nate’e tekrar baktım.

‘Gerçekten de Alp’i dövebilir mi acaba?’

‘Demek beni dövdürtme planın var’

Yan tarafımdan gelen ses gizli planımı yakalamış gibi bir izlenim verirken bizden uzaklaşan adamı izliyordum. Hemen yanımızda duran beden aramızdaki mesafeyi kısaltırken acaba bende mi bir koruma tutsam diye düşünmekten geri kalamadım.

‘Yalnız seni dövdürtmek benim planımdı Ayşin onay vermedi’

‘Demek onay vermedin’

‘Kariyerin zarar görsün istemem yoksa işsiz kalırsın falan sebep olmayalım istedim’

Gözleri bulunduğu durumdan keyif aldığını gizleyemezken ben koruma fikrine daha yakın hale geliyordum. Burcu bir adım geri çekilip gözleri ile bana bir şeyler anlatmaya çalışırken onu anlamazlıktan geldim. Etrafta ki herkesin ara ara bize baktığını görebiliyordum.

‘Sıkıntı değil kariyerdir çözülür’

‘Sen neden her gün buradasın Alp’

‘İlgimi çekiyor diyelim’

‘Mankenlik yapmak istiyorsan birkaç ajans önerebilirim’

Yüzümü tarayıp kafası ile onay verdiğinde tam olarak neyi onayladığını anlayamıyordum. Söylediğim şeyi duyduğundan bile şüpheliydim.

‘Uyumadın mı?’

‘Diyelim ki uyumadım ne olacak’

‘Bir sıkıntı mı var Ayşin. Dün o adamla çıktığını gördüm’

Aklıma Andrei ile sahilde oturduğumuz anlar dolarken istemsizce içime yayılana ürperti ile tenimin çekildiğini hissedebiliyordum. Yüzündeki ifade tatsız bir hal alırken söylediği şeyden memnun olmayan halini saklamıyordu.

‘Gayet keyifli bir vakitti.’

‘Keyifli’

‘Evet ‘

‘O yüzden mi gözlerin tam tersini söylüyor’

‘Alp bazen çok uyumakta böyle şeylere sebep oluyor’

‘Göz altların toparlanıyor ben gözündeki ruhun çekilme sebebini soruyorum’

İçimde büyüyen sebepsiz öfke boğazıma kadar yükseldiğinde aramızda ki mesafe gittikçe kısalıyordu. Gözlerim Kevin’ı bulduğumda bana sakin kalmamı işaret ediyordu. Patlama noktama henüz gelmemiştim böyle bir yerde gelmek istemiyordum da ama içimdeki öfkenin yumağı öyle çok sınanıyordu ki. Duygularımda ki değişime yetişememek beni yoruyordu.

‘Ayşin’

Kulağıma dolan fısıltı ile hemen önümde duran yüzüne baktım sakallarını kesmediği için kirli sakal boyutuna ulaşmış sakalları gamzesini gizliyordu ama yüzündeki gülümseme sanki benimle alay eder gibi orada duruyordu.

‘Ne var biliyor musun Alp? Tek suçlu senken kendini masum sanıyorsun. Beni rahat bırak rahat bırak ki nefes alabileyim yoksa sonucunda neler olabileceğini kestiremiyorum’

‘Yanlış kararlar alma diye buradayım’

‘İkidir aynı noktaya değiniyorsun kendinin doğru olduğunu sanman komik bir fıkra gibi geliyor kulağa. Ben sana anlatamadığım şeyleri ikinci buluşmada o adama anlatabildim. Sence yanlış karar mı?’

İkimizin de kısık sesle konuşuyor olması daha sarsıcı bir alan oluşturuyordu. Kelimeler dilden döküldükten sonra kıvrılıyor fısıltılar ile bize ulaşıyordu. Söylediğim şeyin biraz da olsun onun gülümsemesini bozmasını istiyordum. İstediğimi elde edişim ile gamze sergileme sırası bana geldiğinde gözlerinde ki dalgalar beni boğmak ister gibiydi.

‘Canın yansın istemiyorsan uzak kal Aslancık’

 

 

 

 

Attığım bölümler düşmüyor sanırım yine bu duruma çözüm bulamıyorum böle devam edecek muhtemelen 😿

 

 

 

Her akşam bölüm geliyor göz atmayı unutmayın 😻❣️

 

Loading...
0%