Yeni Üyelik
15.
Bölüm

En yakın arkadaşlar

@saturnsring

 

MERHABALARRR

 

Görüş ve önerilerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın ♡♡♡♡

 

'Dün neden o kadar kötü oldun Ayşin'


'Senin yüzünden'

Kevin yüzümde ki kararsızlığa göz kırparken benim yerime cevap veriyor olmasına takılmadım. Benden daha mantıklı cevaplar verebilirdi.

'Benim yüzümden ?'

'Evet Arslan Bey neden şaşırdınız kendisinden hoşlanan bir beyefendinin önünde yaptığınız şov ile ikiniz hakkında ki iddialara ekleme yapmış oldunuz.'

'Problem olan gerçekten Andrei miydi?'

Yüzünde ki keyifli ifade ve söylerken ki aşağılar tıslama ile Kevin bir gözünü devirirken bana bakıyordu. İfademi sabit tutmaya çalıştığım için gözünden yansıyan izle ifadesine karşılık veremiyordum.

' Bir nokta da evet sonuçta tavrınız bu oluşabilecek ilişkiyi olumsuz etkiledi. Ama rus çarı vazgeçmez bence'

'Neden Rus çarı diyorsun'

'Kendimce bir şaka, tıpkı Aslancık gibi'

Dişimle dudağımı ısırmaya devam etmenin ekmeğini yiyordum yoksa Alp'in aslancık kelimesi ile kasılan yüzünü beliren damarlarına karşılık kahkahamı serbest bırakabilirdim. Üzerimdeki poların bana uzun gelen kollarını avuç içime toplarken olduğum yerde bir ileri bir geri adım atarak kendimi ciddi olmaya zorladım.

'Dün gördün Aslancık kimmiş?'

'Ah kan ve vahşet dolu evet epik bir yanı var o ortamda muazzam ama gerçek hayatta işe yarıyor mu?'

İkisinin de gözleri üzerimde ki hırkada dolaşırken olduğum yerden gerilemeyi düşündüm. Bacaklarım bir adım daha geriye gittiğinde gerçekten de ikisinin de anlamadığım bir dilde birbirini süzmesi beni geriyordu.

'Bu polar bende kalsın nasıl fikir hem baya sıcak bizde ekibe bu tarz bir hırkamı yaptırsak acaba'

Dünyanın en alakasız sorusu ile onlara baktığım da arkadaşımın gerçekten bu mudur diyen ifadesi her noktadan belli oluyordu. Gerçekten bu muydu diye kendi kendime de soruyordum ama en azından anlamsız bakışmaları dağılmıştı.

'Senindir isterseniz tüm ekibe yaptırmanıza da yardımcı olurum'

'Düşünelim takım hırkası fikrini dimi Ayşin bir düşünelim'

'İyi olabilirdi'

Yüzüme yansıttığım gülümseme ile kafasını iki yana doğru salladığında yeniden birbirlerine döndüler evet bu ara favorileri bir birlerini süzmekti.

'Ben gidip tasarımlarıma devam ediyorum, sende skandallar için arkadaşımdan uzak duruyorsun'

'Skandallar unutulur demişti bana Ayşin aslında '

Kevin başını hafifçe eğip bana baktığında gerçekten de üzerinde durduğum platformdan düşüyor gibi hissettim. Ayaklarımın yere sağlam bastığını bilmesem belki de düşüyorum derdim. Gözlerinde ki sen gerçekten iflah olmazsın bakışları ile uzaklaştığında yeniden ikimizin paylaştığı o ana döndük.

'Gerçekten de o Andrei bu kadar önemli mi ?'

'Yaşayıp göreceğiz '

Kendimi desteklemek için ellerimi iki tarafa doğru açtığımda bir adım daha geriledim. Gözlerinde ki kararsız ifade ve etrafımızdaki meraklı kalabalıktan uzaklaşmak için ona arkamı dönüp hızla kulis için ayrılan bölüme girdim. Zihnimde yanıp sönen alarmlar ile yoluma devam ederken gerçekten de yolun sonunu göremiyordum. Bilinmeze giden kayıp gemi gibiydim. İşin kötüsü o okyanusta koca bir mavilikte kaybolurken ben buz dağını saklayan iki küçük mavi birikintide kayboluyordum.

Kızların makyajlarını kontrol ettikleri aynaların arasından geçip en sonda kalan kıyafetlerimin yanına adımladığımda üzerimdeki çiçekleri çıkarmak için oldukça yavaş hareket ettim. Bu muhteşem fikir tamamen Kevin'na aitti sanki gerçekten bir bitkiymiş gibi görünmemiz için her yolu deniyordu. Bu bölgenin çiçeklerinden oluşturduğu tasarım fikri ise değişik bir şekilde hoşuma gitmişti. Vucüdumuzu saran tıpkı bir su gibi gözüken değişik elbiselerde vardı. İlginç bir defile olacağı ortaydı. Üzerimdeki çiçekleri tek tek kenara bırakırken zihnimde tekrarlayan görüntü düşüncelerime tezat bir durumdaydı. Dün geceden beri defalarca gördüğüm kanlı yüzü ve gözlerimin içine bakıp iyi misin dediği an bu sefer sessiz bir görüntü olarak bana kendini göstermeye devam ediyordu. Ellerimde gezinen çiçekler aklımda dolaşan görüntüler ile yeniden kendi bedenimde kalabilmeyi istiyordum. Bir köşede sessizce oturup uzun uzun bomboş kalabilmeyi düşledim o anda bile bana kısılmış gözleri ile gülen bir adam silüeti etrafımdaydı. Bir gölge gibi hep etrafımdaydı.

Üzerime giydiğim şort atlet ikilisinin üzerine hırkayı yeniden geçirdiğimde gerçekten ebat farkımızın tokadını yiyordum. Uzun bir kızdım zaten ama onun geniş omuzları ve kaslı yapısının yanında minik kaldığımı daha iyi görebiliyordum adeta içinde kaybolmuştum hırkanın. Kollarımda ki uzunluklarını katlayıp çantama uzandığımda dekor için çalışan kızlar dışında tek olduğumu fark ettim. Ben kendi iç hesaplaşmam ile uğraşırken diğerlerinin dağıldığını fark edememiştim bile.

'Kolay gelsin kızlar'

'Teşekkürler'

Sahne alanının dışına çıktığımda güneşin batmak üzere oluşu ile bir kaç saniye gökyüzünün kızıllığını izledim. Aldığım derin nefes ile kısa mesafeden dolayı kullanmadığım arabamın yokluğunda ilerlemeye başladım. Gözlerim dükkan tezgahlarının üzerinde gezerken aklımda hep lisede bu yolları yürüyen halim dönüp duruyordu. Değişen şeyler vardı ama değişmeyen halen aynı kalan şeylerde öylece önümde duruyordu. Gözlerim birbiri ardına dizilmiş bitişik tezgahların sokağın her iki tarafını süsleyişine dalıp giderken gözüme alan renk cümbüşleri ile sokağın ortasında kaldım. Gözlerim kalabalık sokakta gezinirken bir anda bu andan koptuğumu hissettim. İçime yayılan boşluk hissi kulaklarıma kahkaha olarak dolarken hemen yanımdan koşup giden kendi gençliğimi gördüm. Saçlarımın örgüsü dağılmış elinde çiçekli tokalarımı sallayarak peşimden koşan Alp kahkaha atarak beni takip ediyordu.

İçimde oluşan o ezilme ile yutkunduğumda kalabalığın aslında o kalabalık olmadığını kendimin o andan çok uzak bir yerde durduğumu biliyordum. Bilmenin yetmediği bir andı. Bu sokaklara yeniden neden dökmek istemediğimi haykıran değişik bir an. İçim eziliyor tabirini hissedebiliyordum. Karnıma vuran tekmeyi o kalabalığa karışan kahkahayı uzayıp giden günü tam boğazıma sıkı sıkı tutunurken hissediyordum. Nefes almama engel olmaya çalışır gibi kuvvetle asılan bu his ile gözlerimin yanmaya başladığını fark ettim. Yeniden gökyüzüne baktığımda muhteşem pembe bulutlardan bezeli o gün batımı gittikçe koyulaşıyordu. İçime düşüp kararan her duygu gibi.

Üzerimde ki polar diğer her şey gibi boğazıma sarılmaya başladığında önümü açtım. İçime dolan hafif esinti ile yeniden akşam kalabalığına esir olan sokağa baktığımda insanların bana değen bakışlarını görebiliyordum. Hepsinin aklından bambaşka şeyler geçiyordu muhtemelen ama en net olanı gerçekten de gözleri önünde büyüyen bu küçük kızın gelmeyi başardığı noktaydı. Yine de tüm bu bakışların gölgesinde bir çok yerden daha özgürdüm. Evet iznim olmadan resmimi çekip paylaşıyorlardı ama nefes almama engel olmuyorlardı. Hem belli bir mesafe vardı yanıma gelip konuşan kişilerde vardı. Eski arkadaşlarımdan bir kaçı bir kaç saniyeliğine görüyordum mesela ama artık yakın olmamanın verdiği o soğukluk ile çok uzak noktalarda duran iki obje gibi birbirine değen bakışlar dışında pekte bir hamlemiz yoktu. Zaten buradan gittiğim günden beri kopup giden bağların geri dönme şansı yoktu.

'En çok bu sokağı özlemiş olabilir misin?'

Bir gölge gibi diyen iç sesim ile hemen yanımda duran adama baktım burnuma dolan ciğer sızlatan koku ile aramızdaki mesafeye göz attım. Söylediği şeye bir cevap bekleyen hali ile yeniden sokağa döndüğümde bir an için yeniden koşan slüetleri gördüm.

'Özlediğimin sokak olduğunu sana düşündüren nedir?'

'Kaç dakikadır öylece sokağı izliyorsun'

'Peki sen kaç dakikadır bir gölge gibi ensemdesin'

'Hemen hemen aynı anlar sanırım'

Yumruk atmak isteğim yeniden avuçlarımı kaşındırırken bu pişkin haline yılmış bir nefes bıraktım. Ne yapmak istediğini asla anlamlandıramıyordum. Gerçi yüklediğim her anlamın elimizde patladığı da çok olmuştu.

'Oyuncağını kaybetmiş çocuk gibi olan bu tavrın ne zaman bitecek Arslan'

'Aramız ne zaman eskisi gibi olursa'

Eskisi gibi nasıldı ki eski ilişkimiz. Neyini özlüyordu yada neyin inadı ile kovalıyordu. Yüzündeki ifade yumuşayıp dağılırken onunda gözleri bir anlığına uzayıp giden sokağa değdi.

'Biliyor musun eskisi gibi olmak fikrinden uzaklaşsan güzel olur. Çünkü en son istediğim şey buradaki halime ve burada olan insanlara dönmek '

'Kendi özünden demi kaçmak istiyorsun'

'Özüm mü?' Kahkaham bir öfke gibi dudaklarımdan patladığında şuan değil diye tekrarladım bir sokağın ortasında değil söyleyeceklerimin şuan yeri değildi.

'Buraya aitsin'

'Ne kadar eminsin bundan'

'Adımın Alp Arslan olduğu kadar desem'

Yüzündeki emin ifadeye yeniden bir kahkaha bıraktığımda tökezlemesi yüzüne yansıdı. Gözlerinden taşan karasızlık ikimizin de etrafında gezinirken gülmeme engel olmadım. Bu sokak alışkındı bu kahkahaya.

'Sana kötü bir haberim var Alp tüm hücrelerim buraya ait olsa da hatta artırıyorum her düşünce ve duygum buraya ait olsa da ne var biliyor musun? Beynim halen zehir gibi buraya baktığında senin gördüğünden daha farklı şeyler görüyor o yüzden burada durup sokağı izliyorum ihanetler aklımda dolaşıp duruyor ama asla güzel anılar yok mesela. İstersen adını değiştir çünkü artık istesem de buraya ait olamam.'

'O zaman ne olduğunu hiçbir zaman anlatmayacak mısın? Bir gecede bastın gittin sonra seni ekranda görene kadar yaşadığını bile bilmiyordum.'

Yüzündeki kasılmalar gözlerine dağılırken mavilerinin dalgalandığını görüyordum. Gözlerimi ondan ayırıp yeniden etrafımıza baktığımda meraklı gözlerin halen yerlerinde durduğunu görebiliyordum.

'Hak ediyor musun? Yada zaten bildiğin bir şeyi neden soruyorsun hoşuna gitmedi dimi bir gecede oyuncağının elinden kayıp gitmesi.'

'Seninle yakındık biz arkadaşımdın hatta daha fazlası. Kendinden oyuncak diye bahsetmen saçmalık'

Daha fazlası daha fazlası gerçekten sınavdan geçiyordum sanırım. Ona bir ipucu verdiğimin farkında bile değildi açıkça yüzüne bakıp sen anlattın bunları demek geçiyordu ama henüz bu tarz bir yüzleşme için hazır değildim. Dünyaları başarmıştım neleri aşmıştım ama küçük bir anı bir kaç dakika aklımdan çıkmıyordu resmen.

'Dimi saçmalık bende onu diyorum ya saçmalık ama bu oyuncak muhabbeti benden mi çıktı sence Alp zihnini kullan, aldığın darbeler bıraktıysa gerçi. '

'Söylediklerinden bir şey anlamıyorum'

Yüzünde ki bomboş ifadeye baktığımda gerçekten de onun için öylesine yapılmış bir konuşma olması fikri içimin ezilmesine bir ağırlık daha ekledi. Karnım kasıldı omuzlarım sızladı içimde baş gösteren umudun üstüne tuğlalar attı bakışları. Onun için öylesine söylenmiş sözlerin bugün halen bende yara olması da ne büyük ahmaklıktı ama.

'Düşün anladığın bir an tekrar konuşalım ama mümkünse o zaman kadar bırakta biraz memleket özlemi gidereyim. Nede olsa günlerim sayılı nefes almak istiyorum'

'Ayşin'

'Efendim'

'Ne zaman anlatacaksın'

'Bilmem belki hiçbir zaman üzerinden geçen zaman gibi olur belki de. Şimdi dükkanlar kapanmadan sevdiğim bir kaç şeyi alıp eve gitmek istiyorum sende karış karış gez memleketi'

Dakikalardır adımlayamadığım sokağa yeniden yöneldiğimde gözlerim ile hızlıca bir çiçekçi buldum annemin sevdiği adını asla aklımda tutmadığım mor çiçeklerden bir buket seçtiğimde onun geride bir yerlerde halen beni izlediğini hissedebiliyordum. Ama ısrarla o noktaya bakmaktansa önümde hazırlanan buketi izliyordum. Hazır olan buketim ile ilerlemeye devam ettiğimde yemeyeceğimi bildiğim tatlılara adımladım. Şuan defile öncesi yediklerim programlıydı ama yine de bir ritüeli tekrarlar gibi limonlu pastalara baktım. Gözümün önünde uzayıp giden tatlılardan seçmeler yaparken umarım annemler hepsini yiyebilir diye düşündüm. Kevin bunlardan her hangi birini yersem muhtemelen beni pataklardı.

Elimde ki tatlılar ve buket ile evin bahçe kapısından girdiğimde burnuma dolan kokular ile evde bir ziyafet olduğunu anlayabiliyordum. Burnumun ucunu sızlatan bir hisle mutfak kapısından küçük alana adımladığımda beraber yemek yapan ailem ile karşılaştım. Bahçede ki çocukken kullandığım minik odayı arkadaşıma tasarımlarını rahatça yapsın diye bırakmışlardı ve masada duran tabak sayısı onunda burada olduğunu fısıldıyordu.

'aaa Ayşin kızım neden geldiğini belli etmiyorsun'

Kapının pervazına yaslanmış bir şekilde onları izlerken arkasını dönen annemi korkutmak en son istediğim şeydi. Baş parmağı ile damağını kaldırırken ellerimde tuttuklarımı havaya kaldırdım gözleri buket ile kısılırken yüzünden oluşan gülümseme ile ona sarıldım. Keyifli kıkırtıları ile babama döndüğünde gelecek olanı az çok tahmin ediyordum.

'Neyse ki güzel kızım bana benzemişte annesine çiçekler getiriyor ya babasına benzeyip ruhtan anlamasaydı. Teşekkürler tatlım'

Saçlarıma bastırdığı dudakları halen gülümsemesinin izlerini taşırken bana yalancı bir kızgınlıkla bakan babama omzumu salladım.

'Hayatım ruhtan anlamıyorsam seni nasıl ikna ettim.'

'İşte tam bu noktada atalarımızın o güzel sözü devreye giriyor köprüyü geçene kadar devamını söyletme biliyorsun'

Babam beni kolunun altına çektiğinde onunda keyifli bir şekilde göz devirmesine gülümsedim. İkisinin yan yana verdikleri enerji tam olarak huzur demek gibiydi o yüzden bu anlarını bozmamak için çoğu zaman birinin hemen kolunun altına yaslanıp izliyordum. Hemen hemen hazır olan masaya son eklemeleri yaparlarken konuşmadan hareketlerinin sekronize uyumunu izledim. Birinin ait olduğu yeri bulmasının nasıl bir şey olduğunu onları her gördüğümde tekrar anlıyordum. Asla sahip olamayacağım bir duyguyu izliyordum.

'O üzerindekini nerden buldun'

Gözlerim üzerime çevrilirken halen üstümde duran hırka ile irkildim. Tüm o konuşma boyunca da üzerimdeydi.

'Alp verdi podyum biraz soğuktu'

'Demek yeniden ayrılmaz ikili oluyorsunuz.'

Annemin kararsız sorusu ile başımı olumsuzca salladım. Ayrılmaz ikili olmak gibi fikirlerim yoktu. Belki düşman olurduk umarım düşman olurduk umarım peşimden biraz ayrılırdı.

'Ayşin biraz yumuşaya bilirsin bence siz zor bulunan iyi anlaşan takım arkadaşlarındansınız.'

Annemin ılımlı sesine tezat bir şekilde olumsuzca başımı salladığımda gözleri bana hüzünle baktı. Ne hissettiğimi gayet biliyordu hamurumu o işlemişti hem de ilmek ilmek.

'İyi takım arkadaşı Kevin o olsa olsa hayal kırıklığı olur. Ben bir duş alsam güzel olur'

'Çok geç kalma her şey hazır olmak üzere.'

Onları onaylayıp hızla üst kata çıktım. Soğuk bir duşun halledemeyeceği acı yoktu zamanla bunu keşfetmiştim. Buz gibi suda düşünmek imkansızdı ve acı çekme şansın kalmıyordu.

********

En unutulmaz acıların bile bir gün geçtiği söylenir. En çıkmaz sanılan yolların son bulduğu karanlığının aydınlığa kavuşması gibi binlerce umut vadeden cümlelerle çevriliydik. Etrafımızda ki herkes bir şekilde tahminlerde bulup tavsiyeler vermekten oldukça keyif alırdı. Ama kim gerçekten karşısındakini görüyordu. Birinin acılarını daha görmeden anlayabilmek ona sarılabilmek farkında olmadan acısının ateşine su serpmek kaş kişinin arasında mümkündü.

geri döndüğümden beri bendeki her değişimi kesinlikle okuya bilen yegane insan Kevin'dı bakıyordu ve görüyordu. Sırf kafamı dalıp gideceğim dehlizlerden garip anılardan korumak için elime işler bırakıyordu oyalana bilmem için. İkimizde şuanda konuşmanın her şeyi alt üst edebileceğini biliyorduk. Çünkü yuvarlanıyordum ilk andan beri her anı ile geçtiğim her köşe kaldırım ile beraber eskiye doğru yıkılmaya devam ediyordum. Şimdi durduğum atölyede bana verdiği sözde boncukları dizmeye devam ederken aslından çokta uzaklaşamadığımı biliyordum ama deniyordum.

Yıllarca umut ile avutulmuş bir ruhun en umutsuz anda denk geldiği şey elimde ki boncuklardı işte. Kevin ile ilk tanıştığımızda da elime bir avuç boncuk doldurmuş renkleri kendim seçerek bir şeyler denememi istemişti günlerce yaptığım hiç bir takıyı beğenmemişti yıkık bir apartmanı andıran evde komşu olmamız kaderin cilvesiydi ama uğraşıp sonunda istediği şeyi ortaya çıkardığımızda yolunun aydınlanması tamamen onun eseriydi. Geride bırakabileceği şeyleri olan insanlardan değildi ama yine de beni de çekip çıkarmıştı. İlk karşılaştığımız anda bende gördüğü ifadeden dolayı her zaman küçük kardeş rolüne uyum sağlıyordum. Kendimin de belkide en ihtiyaç duyduğu şey bir abim olmasıydı o yüzden onun bu sahiplenişine aynı şekilde karşılık veriyordum.

'Demiyim diyorum ama delirteceksin kızım beni kim öldü Ayşin'

Bir anda yükselmesi ile elimdeki iğneyi parmağıma batırdığımda bağladığı sarı saçlarını yeniden toplamaya çalışıyordu. Gözleri tekinsiz bir haldeyken beni süzmesi ile boncukları havaya kaldırdım.

'Yapıyorum işte'

'Ayşin '

'Batıyorum işte görüyorsun ama diğerleri anlamaz merak etme'

Genelde podyumda ki ifadesiz halimle dolaştığım için beni derinlemesine tanımayanlar asla anlayamıyordu ne olduğunu. Onlara göre hep aynıydım ki bu gerçek bir avantajdı.

' Onu biliyorum ama bu iyi değil hem belkide yüzleşme vakti gelmiştir.'

'Çocukça bir şey için yüzleşmeye gerek yok'

'Onu duyduğunu bilmeli bence, ayrıca belkide yanlış anladın.'

Yüzüme yansıyan gülümseme ile ona baktığımda yüzünde ki çaresiz ifadenin benden koypalandığını biliyordum. Oda biliyordu ki konuşma bitene kadar dinlemiştim hatta o gidene kadar kalmıştım olurda yanlış yorumlarım diye her şeyi detaylıca aklıma kazımıştım. Kendime kızdığım nokta onun söylediklerinden çok benim bunlara inanmamdı. Günlerce süren bir kabullenişten sonra bir anda gitmek en mantıklı karar gibiydi. Şimdi olsa kalırdım yüzüne bakar dediği her şeyin elinde patlamasını isterdim ama aynı zamanda biraz da çocuktuk diyebiliyordum.

'Her şeyi dinledim'

'Biliyorum'

'O zaman'

'Yüz ifaden beni bu noktaya getiriyor. Boncuklarıma korkunç bir şey gibi bakıyorsun'

'Bence bir çok terapi yöntemindense senin yöntemin en iyisi. Ayrıca boncuklarını seviyorum'

'Klinik mi açsam yaşam koçu falan olur diyorsun benden'

Dalga geçerken her zaman yaptığı gibi başını sağ omzuna yatırdığında yüzünde ki memnuniyetsiz ifade hemen ardımda duran kumaşa değdiğinde halen emin olmadığı tasarımlarının canını sıktığını görebiliyordum.

'Bence yanılıyorsun yine çok konuşulacak. Ayrıca gençlere fırsat veriyor olman bile şuan konuşulurken '

'İnanarak mı söylüyorsun'

'Bu ara tek inandığım şey bu ayrıca tıkır tıkır kiminle mesajlaştığını ne zaman söylersin bana '

Boncuklarla uğraşırken durmadan gelen mesajların sesini duyuyordum. Zihnim ne kadar puslu olsa da arka fonda çalan bir ezgi gibi sürekli duyuyordum o sesi.

'Dalgın dalgın duruyordun bir de resmen gizlice beni izlemişsin'

Bir adım geri çekilip hızla telefonunu cebine attığında onun bu hareketleri ile daha da meraklandığımda gözlerini ayıplar gibi kısmıştı.

'Tanrım gerçekten mi? Mesaj sesini kapatmamak seni suçun kim peki'

' Benden duymadın ama bak. Sanırım senin küçük aslanda doğru akıl hocasının ben olduğumu düşünüyor. Ondan geldi ama ne olduğunu söylemeyeceğim'

ne demek böyle bir detayı verip ne olduğunu söylememek arkadaştık biz ya hem de en yakın arkadaştık.

'Biz en yakın arkadaşız'

'Sır paylaşmam'

*********

star ışıkları 🌌

Loading...
0%