Yeni Üyelik
16.
Bölüm

O adam olmaz

@saturnsring

 

'Vay canına arkadaşımızın doğduğu yer bir cennetmiş ve bizden saklıyormuş'

'Hiçbir zaman saklamadım siz partilemeyi seçtiniz'

Pınar'ın kıvırcık saçlarını yüzüne hafif esen meltem ile dalgalanırken gözlerindeki hayran bakışlarla ormanla birleşen koyu izliyordu. Yavaş yavaş toparlanıyorduk herkesin defile öncesi yapması gereken provalar başlamıştı. Kevin her zamankinden daha gergindi ilk defa direk ev sahibi konumundaydık bende en az onun kadar gergindim. Tam beş gün boyunca gelecek olan misafirleri ağırlama kısmı Eğilmez ailesinin sorumluluğundaydı. Tıpkı kasabadaki çoğu şeyin sorumluluğu gibi. Gerçek çarlık sistemi burada devam ediyordu. Birde her an her yerden çıkan Andrei vardı gördükleri onun için engel olmamış hatta hızını artırmıştı. Bir gün elinde çiçek varsa diğer gün yiyebileceğim kalorisiz şeyler ile geliyordu. Sohbetlerimizin iyi ilerlediğinin farkındaydım ama bende yaprak oynamıyordu. Konu duygulara gelince tek odak noktamız yıllardır aynı delilikti. Ve bunu bildiği için yüzünde ki sırıtma ile saldırılarından geri kalmayan bir diğer Eğilmez'de oldukça etrafta dolanıyordu.

'Aşk ve macera dolu olduğunu bilsem daha önce gelirdim.'

'Pınar yaa'

'Tatlım sosyal medya kaynıyor ve bazı şeyler gayet ortada artık senin çıkıp birini onurlandırman gerekiyor'

'Onurlandırmak '

'Sonuçta erkekler için bu konum onurlandıkları bir yer hangisinin şanslı olacağı konusunu bende merak ediyorum kim önde'

'Bu bir yarış değil '

İfadelerini takip edemediğim bir şekilde abartılı bir hale soktuğunda saçlarını karıştırarak bana bakmaya devam ediyordu kahverengi gözleri detay yakalamak ister gibi beni süzerken ondan kaçmak için ilerideki bir kaya parçasını gösterdim.

'Şurada oturalım mı?'

'Delirme Kevin üstümüzde bir çizik görse bizi öldürebilir ayrıca kim önde'

Ortada iki kişilik bir yarış yoktu ki birisi önde olsun üzerime doğru gelen arkadaşımla bir kaç adım geriye kaçtım. Benim hareketlerime kahkaha atıp hafifçe belini eğdiğinde yumruk yaptığı ellerini bana doğru savurdu.

'Bu dimi?'

Arslan'dan bahsederken takındığı tavır kahkahama sebep olurken onunda bu durum hoşuna gitmişti. Yüzünde ki ifade beniz ilgi ile süzerken başımı sağ tarafıma yatırıp dudaklarımı öne doğru uzattım belki diye bağıran ifadem ile üzerime atılmaya niyetlendiğinde hızla geriye çekildim. Vurduğum bedenle öne doğru savrulurken kolumu sıkıca kavrayan el ile olduğum eğimde kalmayı başardım. Pınarın yüz ifadesinden önce burnuma gelen koku ile kendimi toparladığımda bizi süzen mavilere yalancı bir tebessüm yolladım.

'Önde olanda buradaymış'

'Pınar'

'İyi misin?'

'İki ayağımın üstünde durduğuma göre '

Evet yeni taktiğimiz herşeye muhalefet olmak üzerinden ilerliyordu. Gözleri üzerimde gezinirken Pınarda onun bu hallerini süzüyordu. Arkadaşımın iyi iyi der gibi bir ifadeye bürünen ifadesi ile ona bir dirsek attım.

'Bu arada önde olan muhabbeti nedir?'

Sorduğu soru ile Pınar'a döndüğümde sağ elimi ayağa kaldırıp ona doğru savurdum hadi açıkla, resmen ensemizde ne konuşuyoruz diye bekliyordu.

'Kayalardan bahsediyorduk'

'Kayalardan'

'Bir sakıncası mı vardı sizin için?'

Zeytin yağının suyun üzerindeki performans ile yarışır bir hızda su yüzüne çıkan arkadaşımın dedikleri tabiki de onun için bir kaç bahaneydi. Bazen üzerime verici taktığını düşünecek kadar çok karşılaşıyorduk. Sabah sporunda yürüyüşte, alışverişte akla gelebilecek her noktada bir yerlerden çıkıyordu. Kevin'ın tanımı ile zavallı Rus çarının işi çok zordu.

'Yürüyüş mü yapıyordunuz'

'Keşif yapıyoruz daha çok'

'Merak ettiğiniz bir şey olursa sorabilirsiniz?'

'Bende buralıyım ya Arslan'

'Unuttuğun şeyler var kaç gündür görüyorum bazı şeyleri hatırlamıyorsun, misafirimiz yanlış izlenimlerle ayrılsın istemeyiz buradan'

Beni gıcık etmekten keyif alan hali bir vücut bulup yüzüne yerleştiğinde derince bir soluk verdim. Sorsan Pınar ile konuşuyordu ama gözleri üzerimden ayrılmıyordu.

'Memnun ayrılacağımdan eminim Ayşin'ne kefilim unutulması gereken şeyleri unutmuştur o'

Arkadaşımın asla farkında olmadan tamda vurması gereken topa zamanında vuran futbolcu gibi golü atması ile keyiflenme sırası bana gelmişti. Gözlerimi kısarak baktığım ifadesi gerilirken bir adım daha yaklaştı aramızdaki mesafeyi sıfırlamaya yakın bir noktaya getirdiğinde genzimin yanmaya başladığını hissediyordum.

'Hatırlatırız.'

'Buradan imkansız gibi duruyor'

Saçımdan asla çıkmamış olan bir tutamı kulağımın ardına bırakır gibi bir tavırla yüzüme parmaklarını sürttüğünde geriye doğru çekildim. Yanaklarımın yandığı hissediyordum hatta boynumun da.

'Buradan da unutmadığın belli oluyor'

Ona aşık olduğumu hiçbir zaman itiraf etmediğim için şimdi böyle bir imada bulunuyor olması onun bunu çok önceden öğrendiğini fısıldıyordu. Bu durumda o gece söylenenleri bu durumu bilerek söylemiş olabilirdi belki de en başından beri biliyordu. Farkında olduğu duygularım ile beni yanında tutmuş umut vererek beni daha da bataklığa hapsetmişti.

'Ayşin daldın'

'Bizi rahat bırak Alp arkadaşım ile vakit geçirmek istiyorum'

Boğazımı yakan deli bir öfke hissederken Pınar'ıda peşimde sürükledim. Bir kaç dakika önce asla oturmamız gerektiği konusunda hem fikir olduğumuz kayaya hiç durmadan ilerleyip tırmandım. Önümüzdeki maviliği izleyerek sakinleşmeye çalıştığımda onunda sessiz oluşu işime geliyordu.

'Ben ne izledim tam olarak'

'Cehenneme girişi'

'Ayşin aranızda ne var sizin'

'Çocukluk arkadaşlarının arasında ne olursa o durum var işte'

'Ben hiç çocukluk arkadaşlarım ile bir nefeslik mesafeden konuşmadım. Hem hakkınızda ki dedikoduları da gördüm.'

Binbir çeşit senaryo dolaşıyordu ortada görmemiş olması şaşırtıcı olurdu. Kim çocukluk arkadaşı ile savaş veriyordu zaten ki. Her zaman aramızda ki denge diğerlerinden farklıydı ama bunun bu yaşlarda devam ediyor olmasının sebebini anlamamak için uğraşıyordum. Bazı ihtimalleri çoktan elediğimizden mantıklı sonuçlar elde edemiyordum.

'Sanırım anlatması zor bir ilişki'

'İlişkiden çok bir tür lanet gibi. Burada olduğum sürece süren bir lanet ama '

En azından komşu olduğumuzu öğrenene kadar öyle olduğunu düşünüyordum. Ama belli ki o bu durumu değiştirmek istiyordu yoksa burnumun ucuna kadar gelip girmesinin bir mantığı olamazdı. Anlayamadığım tek şey neden bunu şimdi yapıyor olduğuydu. Ellinde duran onca zamanın içinden neden bu zamanı seçmişti.

'Lanet mi? Büyü mü yaptı yoksa bu adam sana'

'Eğer gerçekten büyü yaptıysa muhtemelen kara büyüdür.'

' Dalga geçiyorsun ama Ayşin gerçek olma şansıda var sonuçta neler okuyoruz belki de o yüzden yıllardır hayatında birisi olamıyor?'

Hayatımda birinin olmamasının sebebi oydu bu bir gerçekti ama önceliğim bir ilişkiden çok durmadan çalışmak olduğu içinde devam etmişti bu karmaşık durum. Pınarın ciddi bir şekilde çenesini kaşıması ile gerçekten büyü ihtimalini tarttığına hayret ediyordum.

'Kariyer odaklı bir iş kolik olduğum için ilişkim olmuyor Pınar'

'Doğru her gün bir yerlere koşturuyordun neyse ki bu sene biraz sakinleştin.'

kafamdaki sesleri susturmak için en etkili yolun çalışmak odluğunu keşfettiğim andan beri durmadan çalışıyordum bazen nefes almadan çalıştığımı söyleyenlerde oluyordu ama bu duygunun bana ne kadar iyi geldiğini bildiğim için kimseleri duymadan yoluma devam etmiştim.

'Yapabiliyorken çalışmak en doğru olanı gibi geliyor bana '

'Bir tık abarttığının sende farkındasın'

'Sonuçta bu sayede zirvedeyiz'

Bana bunları söylerken kendisinin de nefes almadan çalıştığını biliyordu. Hepimiz muhteşem şanslı hayatlara sahip değildik ama en çok etkilendiğim Pınar'dı sanırım. Ona sunulan hayatı reddedip böylesine başarılı olması ona her seferinde saygı duymama sebep oluyordu.

'Onda haklısın'

'Pınar iyi geçti mi?'

'Bu sefer daha iyiydi en azından beni tanıdı bir an için olsa da '

Annesi bu hayatta en son aşık olması gereken insana aşık olmuş gördüğü şiddetin sonunda yoğum bakımlık olmuş ve o günden sonra on yaşında ki kızı dahil her şeyi hafızasından silip duruyordu. Pınar babasının elinden kaçmayı başardığı anda annesine ulaşabilmişti o beni unutsa da ben onun annem olduğunu biliyorum demişti bir seferinde o zaman ilk defa onun zayıf noktasını görmüştüm. Babası yüzünden yakın koruma ile yaşıyordu. Adamın ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu ama göz önünde olmanın avantaja çevrilme kısmını değerlendiriyordu böyle durumlar da Pınar. Güçlü bir kadındı tanıdığım her kadın güçlüydü ama onun bir farklı geliyordu bana.

'Onu gördün mü?'

'Bu sefer görmedim. Ayrıca görsem de bu sefer pek bana yaklaşma şansı olmazdı malum korumam adam yiyor.'

Kahkaha atarak söylediği şey ile gözüm bir kaç metre ilerde bizi izleyen iri yarı adama değdi. Gerçekten de Pınar'ın yanına kimseyi yaklaştırmıyordu. Onu gördüğümde ben bile bir an için geri çekiliyordum yüzünde ki ifadede taşan öfke hep sabit duruyordu.

'Bir tık gülümsese daha iyi hissedebilirim aslında ama'

'İşi bu sonuçta Pınar nasıl sen podyumda dümdüz duvar gibi oluyorsan oda öyle'

'Ama bugüne kadarkilerin arasında en iyisi o yüzden sessiz kalacağım.'

'Acaba Alp'i dövme ihtimali nedir?'

Aklımda oluşan yumruk yumruğa görüntüler ile midem kasılırken pekte tatlı bir fikir olmadığını kabul ettim.

'Dövdürebiliriz bence'

'Profesyonel sporcu sokak kavgasında haberlerini görmek hoş olabilirdi ama bu fikirden uzaklaşalım'

Gözümün önünde dolaşan yüzün o kanlı haliyle fikrimden uzaklaştım. En azından bir süreliğine.

'Belki de bir korumada senin etrafında olmalı malum ortada dolaşan iki adam var '

Gözlerinde ki muzip ifade hafif bir kısılma ile gülümsemeye dönerken koruma fikrine ilk defa sıcak baktım. Belki biraz da olsa onu benden uzak tutabilirdi.

'Aklına yattı sanırım bu fikir'

' Ortada dolaşan iki adama çare olacaksa sanırım evet'

Hiç kimsenin onun durduramayacağından emindim işin kötüsü belki diğeri vazgeçer diye beklediğim halde onunda her yerden çıkmaya başlamış olması çok garipti. Kevin'ı sürekli rahatsız ediyorlardı ve benim deli arkadaşım ikisine de farklı farklı akıllar verip onları parmağında dolandırıyordu. Cesaret edemiyor oldukları adımların Kevin sayesinde çözüleceğini sanmaları da hayli garipti. Yine de Kev ikisinin de neler çevirdiğini az çok bilmem daha iyi zarar göreceğin yerde sana söylerim diye bir mantık yürütmüştü ve buna sıkı sıkıya bağlıydı.

*******

Rutinlere dönmek sanırım ilk anlarda oldukça zordu ama buraya döndüğüm haftadan beri sabah koşumu bırakmış olmam sanırım en kötü karardı. Kendimi uyandırdığım yapacaklarımı zihnimden geçirdiğim bu kendimle kalma sürecini geri kazanmak için her zaman yaptığım gibi gün ışıklarının patlamasını bekliyordum. Gözlerimin sızısını hissedebiliyordum ama bir kalıp buzla beraber almaya çalıştığım şişkinliğe asla çözüm olmamıştı. Kevin tüm gece boyunca dram filmleri izleyip defalarca ağlamamıza sebep olduğu için Pınar'ın da gözlerinin aynı dolduğunu tahmin edebiliyordum.

Gözüme alan ışıklar gökyüzünde süzülmeye başladığında bir numaralı koşu rotama doğru ilerledim. Üzerimde ki ince yağmurluğun çıkarttığı hışırtılar ile kendimi orman yoluna yönlendirdiğimde burnuma dolan çam kokusu ile her defasında başka bir anıya gidiyordum. Çocukluğumun büyük bir kısmı dedemle beraber yeni keşifler yaparak geçtiği için oldukça şanslı bir çocuktum sanırım. Ne zaman sahil rotasında yada ormanın içinde olsam aklıma bana öğrettiği değişik şeyler doluşuyordu. Tıpkı ağaç fidanlarına aşı yapmak gibi. Ondan öğrenip hayatıma kata bildiğim şeylerin yanında eksik kalan şeylerde vardı. Onun gibi her konuda geniş pencerelerden bakabilmek isterdim olaylara. Oldukça sıradan düşünmek yerine bambaşka fikirler üretebilmek isterdim. Koluma değen el ile irkildiğimde öne doğru atacağım adımı yanlış yere bastım. Bileğime giren acı ile burkulduğuna emin olduğum bileğime baktım.

' Korkutmak istememiştim. Seslendim ama duymadın. İyi misin? Bu kadar derin ne düşünüyorsun'

Nefes almadan sorularına devam eden hali ile bileğime uzandığında kendimi geri çektim. Kendi iznim olmadan bana dokunulmasından hoşlanmıyordum özelliklede canım yanarken.

'İyiyim Andrei'

'Bileğin nasıl'

'Geçer birazdan'

İkimizin de gözleri ayağımdayken oturduğum yerde derince nefesler alıyordum. canımın acısının geçmesini beklerken derin nefesler almak mantıklı olabilir diye bir düşünce vardı aklımda.

'Sesimi duymadığın için uzanmıştım.'

'Kulaklığım vardı.'

'Görmedim. Sabah sporu yaptığını görünce beraber koşalım istedim.'

Üzerindeki kareli pijamalar ile göz göze geldiğimde üzerimdeki sporcu taytı ve atleti ile onun bu tişört pijama hali oldukça komik duruyordu. Beni gördüğü gibi peşime düştüğünü fark edebiliyordum. Bu durum içimde bir tedirginliğe sebep olurken aynı zamanda kendince ikimize zaman yaratıyor olması fikrinden kaynaklı olduğunu fısıldıyordum.

'Pek sporda gibi görünmüyorsun?'

'Açıkçası seni görünce direk koşmaya başladım yoksa koşu yapmam ama ikimizin vakit geçirmek için pek vakti olmuyor'

'Bu sıralar yoğunuz'

'Biliyorum ama fırsatı bulduğumda kaçırmama hakkım var.'

Tek başıma kalmak istediğim için yaptığım koşunun sonunda karşımda farklı bir durum vardı. Gerçekten hayat yaptığımız her planı sunmuyordu bize.

'Yürüyebilecek kadar iyi misin?'

Oturduğum yerden doğrulduğumda hafif bir sızı olsa da ayağım halen yürüyecek durumdaydı. Beraber dönüş yoluna girdiğimizde bugünde okyanusun kenarına çıkamadığımı fark ettim. Oraya gidip dalgaları izlemek diğer güne kalmıştı.

'İstersen koluma girebilirsin?'

'Teşekkür ederim ama tek başıma ilerleyebiliyorum'

'İstememenin sebebi o mu? Barbar denilen adam'

Beklemediğim yerden gelen soru ile durakladığımda beni izleyen gözleri sorduğu sorunun cevabından oldukça emindi. Sormakta ki amacının kendince bir doğrulama olduğunu bağırıyordu ifadesi.

'Arslan le alakası yok'

'Ama birilerine şans vermemenin onunla alakası var'

'Böyle bir çıkarıma sebep olan kaynak nedir?'

Gözlerini kısıp sağ elinin parmakları ile dudağının kenarını kaşırken bir yandan da beni süzüyordu. Yüzünde ki ifade bir çok şeyi aynı anda düşündüğünü işaret ederken aslında ne kadar doğru bir noktaya parmak bastığını görebiliyordum. Ama neden vazgeçmeden devam ettiğini kestirmek zordu.

'O gün sana doğru nasıl koştuğunu gördüm. Senin de ifadeni gördüm'

Maç gününü tekrar yaşadığımı hissederken hafif topallayarak yoluma devam etmeye başladım. Zaten emin olduğu bir konuda soru sorduğu için bir onay beklemediğini hissediyordum. Ama ona haksızlık yapmak istemiyordum İlk andan beri böyle bir konuşma yapmak pekte planladığım bir şey değildi ama geldiğimiz nokta ortadaydı.

'Açıkçası aramızda düşündüğün gibi bir şey yok ister miydim? Onu bende bilmiyorum ama doğru hissettiğin bir konu var şans veremiyor oluşum bir şekilde bu döngü ile alakalı'

'Aşık olduğun kişi o ama tek taraflı olduğunu düşünüyorsun'

'Daha çok bunun aşk olmadığını düşünüyorum ama tek taraflı kısmından yüzde yüz emin değilim'

Lanet olduğunu düşündüğümü söylesem muhtemelen bana gülerdi yada deli olduğumu düşünebilirdi böyle bir şey olmasını istemiyordum. İstediğim şeyler konusunda bile kararsızdım artık gerçekten de buraya dönmek bana iyi gelmiyordu.

'O zaman vazgeçmem için bir neden yok'

'Aslında var sana duygusal anlamda bir şey hissedemeyeceğimi biliyorsun? Bu vazgeçmen için bence bir işaret '

'Ben karşımda bir rakip olduğunu sanıyordum ama o çoktan bu savaşı kaybetmiş görünüyor'

Yüzündeki kendin den ifade ile gözlerini kıstığında derince bir nefes verdim. Savaşmadığı bir savaşı nasıl kaybetmiş sayılıyordu erkeklerin beynin çalışma yapısını anlayamadığım bir noktadaydım. Yine de ilerlemeye devam ettim. İş yerlerinin yavaş yavaş görünmeye başlaması ile soluklanmak için yeniden durdum.

'Duygular rakip olunacak bir şey mi?'

'Ortada bir duygu yok bence Ayşin sen sadece onu aşamıyorsun '

Duygu yok sen sadece onu aşamıyorsun sözleri defalarca kez zihnimde dolaşırken küçümser bir şekilde çıkan ses tonu ile içimde bir yangının başladığını hissediyordum. Birinin duygularını küçümsemek hele ki hayatına girmeye çalıştığınız birinin duyguları nasıl bir ahmaklıktı ama böyle. Boğazımın yanmaya başladığını hissediyordum söyleyemediğim her cümlenin boğazımda bir yumru olarak kaldığını fark ediyordum. Ama oturup duygularımı analtmak gibi bir derdim yoktu.

'Bence birnin duyguları hakkında konuşurken biraz ciddi olmalısın'

Yine de kendimi tutamamıştım dilimden çıkacak cümleleri filtrelerken etmek istediğim küfürlerin içimde ki duvarlara vurduğunu hissediyordum. Yüzüne yayılan yapay telaş ile gözlerimi kıstığım da gerçekten de gösterdiği gibi birimi olduğunu merak ediyordum. Bileğimde ki yanma hissi arttığı için yeniden ilerlemeye başladığımda adımlarım sekiyordu artık.

'Yanlış anlattığımı düşünüyorum'

'İfadeni yanlış okuduğumu düşünmüyorum Andrei '

'Ayşin'

'Seni anlıyorum ama söyleyiş tarzın ortada ayrıca beni tanımıyorsun bile sen podyumda gördüğün Ayşin'i tanıyorsun o yüzden böyle konuşuya biliyorsun'

'Ben seni her anlamda görüyorum tahmin edemeyeceğin her anlamda hem de'

Söyleyişinde ki asla anlam kazanmayan o tının içime bir korku olarak düşerken gözlerimi bir anlığına yüzüne çevirdim. Yüzünde ki ifadenin boşluğu söylediklerini anlamlandırmamı zorlaştırırken önümüzde ani fren ile duran araba ile bir anlığına sendeledim. Bacağım bu sendeleme ile yeniden sancılarken bana doğru koşan halini fark ettim. Sabahın bu saatinde ikisinede denk gelmiş olmama kaderin saçma bir trajedisi olmalıydı.

'Ne oldu ayağına'

'Sana da günaydın Arslan'

'Ayşin bileğin'

'Burktum sadece bir şey yok '

Gözleri Andrei'ye bir saniyeliğe kayarken ikisininde yüzünde ki öfke hali ile bir adım geriledim. Gözleri yeniden beni bulduğun da ifadesi yumuşayıp endişeli bir hal alırken aşamadığın birisi o sözleri aklımda dolaşıyordu.

' Bir acile gitmeliyiz bence'

'Biraz dinlendirsem düzelecek Arslan '

'O zaman seni eve bırakmalıyım.'

Yeniden varlığına tahammül edemediğini belli ettiği adama döndüğünde bir şeyler diyecek gibi olan hali anlamsız bir mırıltı ile sönerken beni arabaya yönlendirmek için koluma doğru bir hamle yaptı. Onu onayladığımı göstermek için bir adım attığımda Andrei'ye döndüm. Gözleri daha önce görmediğim bir ifade ile ikimiz arasında geziniyordu.

'Sana iyi bir gün diliyorum Andrei'

'iyi bir gün olacak seninle başladığından biliyorum'

Koltuğa oturduğumda söylediği şeylere cevap vermek için yeltendiğimde yüzüme kapan kapı ile bir anda afalladım. Bir kaç saniye içinde sürücü koltuğuna yerleştiğinde hızla çalıştırdığı araba ile hayretle olduğum yerden onu izledim.

'Sen ne yaptın öyle'

'Yeterince konuştunuz diye düşünüyorum'

'Arslan'

'Bir kaç dakika sonra bu konuşmayı yapsak nasıl olur'

Seyiren mimikleri ile öfkesini engelleyemediğini belli eden haline sessiz kalıp beş dakika sürmeyecek yolun bitişini bekledim evin önüne park ettiğinde inmek yada kalıp derdinin ne olduğunu yine sormak arasında gidip geliyordum.

'Herkes olabilir Ayşin ama o adam olmaz'

'Neden'

'Hakkında iyi şeyler duymadım'

Gözleri halen yolunun üzerinde geziniyordu gerginliği azalmış daha sakin bir tonda konuşmaya başlamıştı. Aklından ne geçtiğini yüzüne yansıtmamak için öylece kasılan mimiklerini izledim.

'Benim hakkımda da türlü türlü senaryo var '

'Ayşin duyduğum şeyler senaryo değil ayrıca sabahın bu saatinde buluşmak nerden çıktı'

'Buluşmadık denk geldik'

'Denk geldiniz demek '

'Arslan '

'Ne düşünüyorsun bilmiyorum, duyguların ne durumda emin değilim ama o adam olmaz Ayşin'

~~~~
Helloooooooooooo ⭐

Hikayenin gidişatı hakkındaki fikirleriniz nelerdir 🦋

​​

 

Loading...
0%