@saturnsring
|
‘Canın yansın istemiyorsan uzak kal Aslancık’ Aramızda birinin canı yanacaksa bu kesinlikle bendim ama bunu bilmesine gerek yoktu. Sürekli üzerimde hissettiğim o buzları benden uzak kalmalıydı yoksa zaten düştüğüm bataklıkta boğazıma kadar batmaya devam ediyordum. Kevin’ın benim üzerinde ki gözlerine doğru ilerlediğimde üzerimde ki kıyafetlere nefretle baktı halimin yıkıntı olduğunu anlamıştı bile. ‘Göz zevkimi kaybetmemem için üzerine bir şeyler giy lütfen’ ‘O kadar kötü değiller’ ‘Öyle söylemiyorlar ama, gerçi daha çok kurtar bizi bu aptal kadından diye bağırıyor kıyafetlerin’ ‘Aptal değilim’ ‘Arkanda bıraktığın diğer enkaz aptal olduğunu söylüyor ama ‘ ‘Kev şuan değil’ ‘Şuan değil tabii ki yıllardır süren kovalamacanız mümkünse bu şovun bitiminde devam etse’ ‘Deniyorum’ Şovun sonuna kadar dayanırmıydı bu durum emin olamıyordum ama tüm gün boyunca oturduğu yerden bizi izlemeye devam eden hali sabrımı sınıyordu. Normalde tüm gün burada olmamasına rağmen bugün tüm vaktini burada harcıyordu. Hiç kimsede ne yapıyorsun burada demiyordu çünkü oluşabilecek küçük sorunlar için görevlendirilmişti. Küçük sorunlardansa kendisi başlı başına kocaman bir sorundu. Burcu’nun da benden aşağı kalır olamayan gerginliği ile diğerleri izliyorduk yeni başlayan kızlar henüz istediği kadar iyi değillerdi. Bu yüzden eğitmen durmadan direktifler veriyordu. Kevin bir köşede halen tamamlamadığı tasarımları için gelen kumaş parçaları arasında bir an gözüküp bir an yok oluyordu. Burcu ile oturduğumuz koltuklarda boncuk diziyorduk. Eskisi gibi işe yaramıyordu ama en azından ikimizde sakince oturuyorduk. ‘Kevin’a diyeceğim yarın gelmeyeceğim’ ‘Mümkün değil izin vermez ne kadar takık olduğunu biliyorsun’ İzin vermeyeceğini bildiği halde halen denemek istediğini biliyordum. Başka bir yerde olsak iki günde bu süreçten kurtulurduk ama burada maalesef ki hep beraber ev sahibi konumundaydık. O yüzden de bomboş oturacak olsak bile gelmemizi istiyordu. ‘Acaba bir günlüğüne uzaklaşsak mı Ayşin’ ‘Nereye mesela ‘ ‘Yakınlarda bir yere ‘ ‘Yani bir yan kasabaya mı gidelim’ ‘Biliyorum orada da kafamızın içi bizimle ama değişiklik olur’ ‘İzin almadan gitmemiz lazım hatta senin şu korumayı da atlatırsak gidip eğlenebileceğimiz bir yer biliyorum’ Gözlerim hemen birkaç adım mesafede etrafı inceleyen adamın üzerindeydi. Herkesi atlatmak kolaydı da her an gözetleyen birisinden kaçmak zordu. Birde döndüğümüzde uğraşmamız gereken birisi olacağı ortadaydı. O yüzden en azından geceden kaçmak sonraki gün gece dönmek en mantıklısıydı. Aklımda nereye gideceğimizin planını bile yapmaya başladığımda verdiğimiz karardan emindik. ‘Beraber ayrılalım buradan sen beraber gezeceğimizi geç döneceğimizi söylersin, Yarın akşamda döneriz nasıl fikir’ ‘Anlaştık’ Sessizliğe büründüğümüzde ikimizde bize verilen görevleri beklemeye devam ettik. Saatin durmadan yavaşladığı bir günün sonuna gelebildiğimizde arabamın yanına önce ben gittim. Burcu’nun korumasını kaldıkları yere yönlendirmesini bekliyordum. Gözlerim biraz ilerimizdeki park yerinde arabasına binen Alp’in üzerinde gezindiğinde oturduğu koltukta bir süre gözlerini kapatıp saçlarını karıştırmasını izledim. Siyah saçları buraya geldiğimizden beri uzamıştı normalde yaptığı spordan kaynaklı hep kısacık olurlardı. Otoparktan çıkmasını beklemeye karar verdim. Yan kapı açılıp Burcu sağ koltuğa oturduğunda bir an gözlerimi izlediğim manzaradan ayırdım. ‘Alp çıktığında hareket edeceğim’ ‘Tamamdır’ Telefonunda bir şeyler yapmaya döndüğünde gözlerimin odağı düşünceler içinde öylece duran adamdaydı. Sonrasında ne olduysa telefonuna bakıp park alanından çıktı. Gidişinin ardından birkaç dakika geçtikten sonra bende hareketlendiğimde gitmeyi planladığım yer ne çok uzaktı ne çok yakın. Yol merkezin ışıklarından ayrılıp bir tarafı sahil şeridi bir tarafı orman oluncaya kadar ikimizde sessiz bir sakinliğin içindeydik. Gözlerim yeşilliklerin koyu renge döndüğü gökyüzüne uzanan ağaçların üzerinde dolaşıyordu. Aslında birkaç dakikadır yoldaydık ama sessizlik sanki çok sonralardan bir andaymışız gibi hissettiriyordu. ‘Neden buradan ayrıldın Ayşin’ ‘ Okul için ‘ ‘Hadi ama tek sebep bu değil o adamda tek başına sebep olamaz’ ‘Birazda kendimde kaçtım sanırım. Burada kalsaydım sanki özgür olamayacaktım gibi geliyordu. Zaten okul için ayrılma fikrim vardı ama sonrasında bir şekilde buraya dönecektim.Ama dönmek istemedim bir an geldi ve sanırım o zamanki o büyük duygusal acının içinde kendimde ki özgüven eksikliğinin de etkisi ile geri dönmemek için kaçar gibi gittim.’ ‘O yaşlarda özgüven çok zor birde sanırım hepimiz özgür olmadığımızı sanıyoruz.’ ‘Belki de diyorum ya şuan ki aklımla olsaydım bambaşka şeyler yapardım ama on yedisini yeni bitiriyor olan birisi için tercihler sonsuzdu.’ Tercihlerin arasında en doğru olanı seçtiğimi biliyordum. Kendim için verdiğim savaşta yaptığım tek doğru şey kariyerim olabilirdi. Dönüp yeniden şekillendirsem yine aynı noktada olmak isterdim. ‘Bazen bende neleri farklı yapardım diye düşünüyorum. Sonra en doğru seçenekte olduğumu fark ediyorum en azından kendimi koruyabileceğim bir noktadayım.’ ‘Kendini korumak zorunda olman canımı sıkıyor. Kadınların bir şekilde bu duruma düşmesi gerçekten canımı sıkıyor ama seninki birde aileden’ Kadınların kendilerini ailelerinden korumak zorunda olmasın yaşadığımız hayatın en büyük saçmalıklarından birisiydi. Babası yüzünden çektiklerini düşündükçe onun yerinde olsaydım ne yapardım sorusunu onun gibi sağlıklı cevaplayamıyordum. ‘Bazılarımız böyle yaşıyor ‘ ‘Sen yazgını değiştirmiş bir kadınsın Burcu’ ‘Doğru bana biçilen hayatı kabul etmeyip kendime bir yol buldum’ O yolu inşa ederken bile savaşıyordu. Şimdi sakinleşmiş hayatında bile halen dikkat etmesi gereken şeyler vardı. İnsanın babasından kendini korumaya çalışması asla anlayamadığım bir konuydu. ‘Peki gittiğimiz yer neresi’ ‘Lise zamanlarımda kaçtığım bir yer’ ‘Bende seni hep okuldan eve bir öğrenci sanıyordum’ ‘Bu beni üzer’ Gözlerimi yoldan ayırmadan dudaklarımı ona doğru büzdüğümde kıkırtısı ile bende güldüm. Telefonumun sesini duyduğumda sessize almayı unuttuğumu fark ettim. Kevin’ın bize ulaşmaması lazımdı yoksa gittiğimiz yerde kafa dinleme şansımız olmazdı. Yol üstü bir markette durduğumda telefondaki aramın Arslan’dan olduğunu gördüm. Beni neden aradığını merak etsem de geri dönmeyecektim. Kendime verdiğim sözü tutmalıydım. Telefonumu elime alamamak için kapattım. Kendi içimde irade savaşım önüme uzatılan et paketleri ile dağıldı. ‘Sence et mi alalım yoksa köfte falan mı?’ ‘Yağsız et alsak daha iyi olabilir’ ‘Tamamdır sen sebze reyonuna gidiyorsun salata için bende etleri ayarlıyorum’ Neşeli hareketleri ile yanımdan ayrılan Burcu’nun ardından birkaç saniye baktıktan sonra manav reyonuna doğru hareketlendim. Yiyeceğimizi miktarı hesaba katarak yeşillikleri paketlerken bir yandan da aklım hep ihtimallerde dolaşıyordu. Zihnimin boş bulduğu anda planlar yapmaya başlaması yeni bir şey değildi. Gözlerim pembe domatesleri seçerken aynı zamanda yarın akşam neler olacağını da düşünebiliyordu. Aldıklarımın ikimize yetecek kadar olduğuna emin olduktan sonra Burcu’yu aramak için reyonların arasında turladım o sırada gözüme çarpan bir iki şeyi daha aldığımda. Elindeki paketle bana doğru gelen arakdaşımı bekledim. Kasadaki işimizi hızlıca halledip yeniden yola koyulduğumuzda gittiğimiz yerinin halen sağlam olması için dua ediyordum. En son buradan gitmeden önceki gece gitmiştim kulübeye çünkü. Orman içinde belli noktalarda olan bu küçük kulübeler genelde yabancılar yollarını kaybettiklerinde konaklasın diye yıllar önce yapılmıştı. Tabi ki bizim zamanımızda kasabadaki gençlerin uğrak yerlerindendi. Uzun süredir gitmediğim bir yeri tercih etme sebebim hem konumu hem de gerçek anlamda sessizliği arzuluyor olmamızdandı. Arabanın gidebileceği son noktada kör bir noktaya arabayı park edip patika yola girdiğimizde. Adımlarımın benden çok önce ezbere gittiği yollarda ilerlemesine güveniyordum. Yirmi dakikanın sonunda kulübeyi bulduğumuzda halen ayakta olması ile rahatladım. Anahtarı dışarıdaki ahşap masanın bacağının altından aldığımda içerisinin iyi durumda olduğunu tahmin edebiliyordum. Demek ki halen gelenek devam ediyordu. ‘Gerçekten iyi fikir buraya bir kulübe yapmak kime ait burası’ ‘Herkese ait orman çok karışık olduğundan buraya gelenler kaybolduğunda ulaşabilsin diye birkaç tane daha var hatta’ ‘Duyduğum en mantıklı fikir ‘ ‘Bence de’ İçeride ki karanlığa adım attığımızda marketten aldığım feneri kayıp kapıdan tek odalık alanı taradım gözlerim ışık vermesi için kenarlarda duran gaz lambalarına ulaştığında asıldıkları yerden çıkardım. İçeride ki tek ışık kaynağı ile masaya oturduğumda cam kısmını çıkarıp fitili yaktım. Camı dikkatli bir şekilde yerleştirdiğimde odadaki diğer gaz lambalarını da yaktım. ‘Sanırım burada çok zaman geçirdin’ ‘Evet arkadaşlarımızla bolca gelirdik’ ‘Bu arkadaşların içinde malum şahısta var sanırım’ Sorudan çok emin olduğu bir şeyi dile getiren arkadaşımın sorusu ile bir süre gözlerim etrafta dolandı. Maalesef ki en önde o vardı. İçimde ki minik cazgır sesin bana göz devirdiğini hissedebiliyordum. Çünkü bu sefer kendimde istemsizce geldiğim yerin her şeyi bilen bir yer olmasının farkındaydım. Kaçtığımız yerin kaçmak istediğimiz duyguya ait olması ne saçma sapan bir durumdu ama. ‘Daldın’ ‘Kaçmak istediğim şey ile kaçtığım yer arasında ki bağı düşünüyordum sadece’ Mutfakta ki malzemeleri kurcalayıp bize lazım olanları temizlediğimde bir yandan da hazır olan etleri pişirmek için içerdeki sobayı yakmak için gerekli odunları almak için dışarıdaki küçük dolaba ilerledim. İçten içe buranın halen kullanılabilir halde olmasından mutlu oluyordum. Birilerinin bizim bırakıp gittiklerimize yeni anılar yaratıyor olması içime sıcaklık yayıyordu. Yanan ateşin üstüne bıraktığımız etleri beklerken bir yandan da salata hazırlayan arkadaşımı izliyordum. Gözlerim ahşap duvarla ve onun kestiği malzemeler arasında gidip geliyordu. Tek odanın bir yanında mutfak için kullanılabilsin diye oluşturulmuş alan bir süredir kullanılmadığı için daha tozluydu ama yatak kısmı kullanıldığını gösteriyordu. Birileri daha yeni buralardaydı. Bizim sabahlayacak olduğumuzu bildiğim için oturduğumuz sandalye kullanımındaki ahşap koltuğun üzerine sermiştim kalın battaniyeyi. ‘Bu koltuğu kapıya doğru çevirip açık kapıdan gökyüzünü izlesek mi?’ ‘Olabilir yemekten sonra yapalım’ Burcu’nun keyifli sesi ile söylediği şeyi onayladığımda. Görebileceğimiz gökyüzünün eskisi gibi hissettirip hissettirmeyeceğini düşünüyordum. Aklımda dolaşan onca anıdan birini yakaladığımda dışarıdaki iki basamaklı merdivende oturmuş içerdeki sesleri dinleyerek gökyüzüne bakıyordum. Kulağımdaki kahkahalar her saniye artarken savrulmuştum o ana. Alp’lerin sorusu kızların hızlı itirazları ile kahkahalara dönüşürken dokuz kişinin sesini de ayrı ayrı duyabiliyordum. Yüzümde ki keyifli ifade ile ağaların arasından gözüken karanlığa bakıyordum. Yıldızların bir görünüp bir kaybolduğu gökyüzü içimdeki merakı tetikliyordu. ‘Demek yine kaçtın’ Yanıma oturan bedenden önce kokusu burnuma dolduğunda gelenin kim olduğunu biliyordum. Saçlarıma dolanan elleri en sevdiği şey olduğunu sürekli söylediği dağınık saçlarımı örmeye başladığında gözlerim halen karanlıktaydı. ‘Ne düşünüyorsun Ayşin’ ‘Dolunayı buradan görürüz sanmıştım ama göremiyoruz ‘ Gözlerim buraya gelirken en çok görmek istediğim ayın gözükmediği o küçük açıklıktayken. Onun hmmlama sesleri kulağımdaki sesleri bastırıyordu. ‘Sahille inelim mi ?’ ‘Döneceğiz zaten dönerken izlerim’ Saçlarımdan ayrılan elleri ile ona döndüğümde yüzündeki gülümseme banada yansıdığında bir süre birbirimizi izledik. Uzun zamandır ona bakarken içime dağılan sıcaklık yeniden boynuma doğru tırmanmaya başladığında hislerimi anlayamıyordum. Bana çok uzak gelen bu heyecanı yanlış yorumlayıp sahip olduğum her şeyi kaybetmekten korkuyordum. ‘Sence yıllar sonrada burada durup gökyüzünü izleyebilir miyim Arslan’ Yüzüne yayılan ifadeden bunun olacağını hissediyordum. Yinede ondan duymak bana iyi gelecekti. Gelecekte de bu şekilde yan yana burabileceğimizi hissediyordum. ‘Bence gökyüzünü şu yamaçta yapmayı düşündüğün evden izleyeceksin.’ ‘Onun için uzun zamanlar lazım.İstediğim evi yapmak çok zor ‘ ‘ Ben sana yardım ederim hem gökyüzünden Ay’ın göründüğüne de emin oluruz’ Hayalime her zamanki gibi kendini de ortak ettiğinde boynumdaki yanmanın kalbimi sıkıştırdığı hissediyordum. Yüzümdeki gülümsemeyi sabit tutmaya çalışırken kalbimin gelecek ile ilgili hayallerle hızlanmasını engelleyemiyordum. Omzuma dokunan el ile yeninde kapalı kapıyla karşılaştığımda Burcu’nun sesi ile ona döndüm. ‘Etler hazır oldu’ İkimiz de sessizce yemeklerimize odaklandığımızda boğazımdaki yumrudan dolayı lokmalarımı yutmak zor geliyordu. Hayalini kuruduğum gelecekten o kadar uzaktım ki. O evi yaptıracak güce sahiptim ama artık hiç sahip olamayacağım ev karşımda duruyordu sürekli mesela. Yiyemediğimiz yemekler ile beraber kapıyı açıp gözükmeyen gökyüzünü izlemeye başladığımızda ikimizin de bu sessizlik içinde kavrulduğunu hissediyordum. ‘Annemi alıp çok göz önünde olamayan bir yere yeniden bir hayata başlamayı hayal ediyorum’ Sesindeki acının yükü omuzlarını düşürürken gözlerinin daldığı karanlığa baktım yeniden. Sessiz bir fısıltı gibi kurduğu hayalini dinlemek aklımdaki anı ile kesiştiğinde gözlerimi kapattım. ‘Bence gerçek olacak inan buna burcu’ ‘Bazen inanıyorum ama kadın beni hatırlamıyor bile nasıl yaşayacağız beraber’ Annesinin kendisini bile unuttuğunu biliyordum. Kadın kendini hatırlayamadığı bir noktada nasıl kızını hatırlayacaktı ki.Burcu’nun ezildiği yükü anlaya bilmem için aynı durumda olmamız gerektiğinin farkındalığı ile onun açmak istediği kadar açıyordum her seferinde konuyu. ‘Gelecek bilmediğimiz bir an Burcu belki de her şey değişecek ikiniz içinde ‘ Umut vadi veren sesimin aksine aklımdaki ses beklediğimiz gelecekte yokuz belki de diye düşünüyordu. Yaşayamayacağımız bir geleceği hayal edip duruyorduk. ‘Biraz da yakın gelecek yarın Kevin bize ne yapar’ Sesindeki konuyu dağıtma istediğine uyum sağladığımda ikimizin de yarın için endişelenmediğini biliyordum. Yarın birkaç saat sonra ellerimizin arasında akmaya başlayacaktı. ‘Sanırım yarın zor bir gün olabilir’ Gelirken yaptığımız planın aksine sabahtan orada olacağımızı biliyorduk. Gece güne dönerken ellerimin içindeki sıcak kupanın son seferinden sonra soğumasını hissediyordum. İçimdeki sıcaklığın hiç soğumadığı bir gecede soğuk fincanı temizleyip kenara bıraktığımda gün çoktan doğmuştu. Sessizce adımladığımız orman patikasında burnumuza dolan çam kokuları ile arabaya ulaştığımda ikimizde geceden beri bakmadığı telefonları yeniden hayata döndürdüğümüzde yola çıktık. ‘Sanırım bir felaket olmuş’ ‘Neden’ Burcunun gözleri telefonu ile benim aramda dolaşırken kendi telefonuma ard arda düşen bildirimler ile göz göze geldik. Yani bir gecede savaş çıkmış olma ihtimali yoktu sanırım. ‘Kevin delirmiş bir sürü mesaj var korkmuş sanırım bana ulaşamadığı için. Sonrasında da babamın ikimize de zarar verdiğini düşünmüş sanırım’ ‘Birkaç saat içinde bu senaryoya ulaşmış olması gerçek mi?’ ‘Sanırım arkadaşımızın evhamlı olduğu gerçeğini unuttuk Ayşin’ Telefonu yeniden çalmaya başladığında ikimizde gelecek olan gürültüye hazırdık. Burcu telefonu kulağına yaklaştırmadan duyduğumuz ‘Açtılar Kevin Bey ‘ sesi ile arayanın koruması olduğunu anladım. Burcu’nun cevap vermesine izin vermeden hızla konuşmaya başlayan arkadaşımın sesi ile gerçektende babası yüzünden korktuğunu anlayabiliyordum. ‘Kevin iyiyiz iki kişi biraz kafa dinleyelim dedik’ ‘Nasıl kafa dinlemek bu haber neden vermiyorsunuz tüm gece kasabada delirdim. Kafamdan geçen soruları biliyor musunuz? Nerdesiniz’ ‘On dakikaya oradayız’ Telefon kapandığında ikimizde derince bir yutkunduk. Burcu’nun babası ile ilgili ihtimalleri unuttuğum için ilk ulaşamadıkları anda bunu düşünecekleri aklımıza gelmemişti bile. Hızlanarak devam ettiğimde yolun sonunda bizi bekleyen kişileri görmeye başladığımda geriye doğru dönmeyi döndüm birkaç saniye. ‘Sanırım Kevin orduya da haber vermiş’ Burcu’nun isyankar sesi ile koltuğumda küçülmek istediğimde babam ile gözlerim kesişti yüzünde ki ifadenin rahatlığı en azından onların sakin kaldığı fısıldıyordu. Yerin de durmayan arkadaşımız araba durduğu gibi önce Burcu’nun kapısına koştuğunda bunu tekrar etmemeyi kafama kazıdım. ‘İyisiniz dimi kızım neden haber vermiyorsunuz. Koruman sana ulaşamadığını söylediğinde aklım yerinden çıkacak gibi oldu’ ‘Özür dileriz Kev’ ‘Sus Ayşin’ ‘Sakinleşmesini bekleyin’ Babamın sakin sesi ile ona sarıldığımda annem de bize sarıldık. Sadece bir gecede gerçekten bunların yaşanıyor olması trajediydi. Kucaklaşmamız son bulduğunda babamın gözleri Kevin’ın üzerinde dolaşıyordu. Kolunun altına aldığı Burcu ile bana yaklaştığında ikimizi de sarılıp ağlamaya başlaması ile pişman olduğumu hissettim. ‘Aklım çıktı Ayşin’ ‘İyiyiz Kev. Çalışıyorsun diye haber vermedik.’ Bizi sımsıkı tuttuğu kollarının arasında kaybolur gibi hissediyordum gözlerim arkadaki birkaç kişiye döndüğünde onun endişesini daha iyi anladım. ‘Bir daha yapmayın bunu yaşlı kalbim kaldırmıyor ikiniz bir den ortadan kayboldu kardeşlerime bir şey oldu sandım.’ ‘Kev’ ‘İkinizde tek kelime etmeyin’ Bizden zorlukla ayrılabildiğinde halen kolu Burcu’nun omzundaydı. Gözleri ikimizin de üzerini tararken emin olamıyor gibiydi. ‘Nereye gittiniz kısım Alp Arslan diğer kasabaya da baktı ama yoktunuz’ ‘Ormanda ki kulübelere gittik’ ‘Orası kullanılmıyor ki uzun süredir sağlam yer nasıl buldunuz’ Her zaman gittiğimiz kulübenin gayet sağlam olduğunu gözlerim ile görmesem babamın söylediklerine inanabilirdim. Gözlerim Burcu ile kesiştiğinde kalabalığın dağılması ile ikimiz de biraz rahatladık. Gözlerim birkaç adım gerimizde yaslandığı arabadan bizi izleyen adama baktığımda yüzündeki boş bakışları zeminde dolaşıyordu. Bizi aramak için diğer kasabaya gitmiş olduğu gerçeğinden daha çok takıldığım bir şey vardı. Adımlarımı ona doğru atıp hemen önünde durduğumda yerdeki gözlerini zorlukla bana çıkardı. Yüzündeki dağılmış ifade içimde ki bir noktayı durmadan dövüyordu. ‘Sen mi gidiyorsun oraya gittiğimiz yer gayet sağlamdı’ ‘Bazı şeyler hatırladığın gibi kalsın istedim. Ama oraya gideceğin aklıma gelmedi.’ ‘Yakın bir noktaydı’ Gözleri hemen arkamda kalan arkadaşlarımın üzerinde dolandığında aramızdaki mesafeyi bu sefer ben azalttım. Yaptıklarını anlayamıyordum benim için neden aynı kalmasını istiyordu ki. Anlıyorsun ama kabullenemiyorsun diyen iç sesim ile onu izlemeye devam ettim. ‘Sandığımın aksine hatırlıyorsun demek ki bazı şeyleri son konuşmamızda unuttun sanmıştım ama hata etmişim’ Dün yaptığımız konuşma aklıma dolarken kafasının içinde neyi nereye koyduğunu kestiremiyordum. Düşüncelerini ilk defa daha çok merak ettiğim bir andı. Gözleri uykusuzluğunun eseri olarak küçüldüğünden mavilerindeki dalgaların karanlık sulara döndüğünü zorla fark edebildim. Yüzündeki endişe ile karışmış o dağınık hal içimi yakarken yeniden kendimi geri adım atarken buldum. ‘Endişelendirdiğimiz için üzgünüm Alp, Kevin korktuğu için biraz büyütmüş’
Merhabalar ⭐
Fikir ve görüşlerinizi yorum olarak atarsanız çok sevinirim💙
|
0% |