@saturnsring
|
🤭 Helloooooo 🍪
Yeni yol yeni bir serüven diyerek kolları sıvıyorum 😉
Başlama tarihlerinizi buraya bırakabilirsiniz🌌
Sıkı sıkıya tuttuğum kağıt parçasını masanın üzerine bıraktığımda üzerime giydiğim kostüme son dokunuşları yapan ekip üyelerine gülümsedim. Herkesin üzerinde inanılmaz bir gerginlik vardı yılın bu zamanı her zaman böyle geçiyordu. Bu ekiple beraber olduğum dördüncü yıl sonu moda defilesiydi ama her zaman hemen hemen aynı isimler oluyordu kuliste. Gözlerim üzerimi ikinci bir beden gibi saran cam hissi veren elbisede gezinirken bir yandan da son düzeltmelerin bitmesini bekliyordum. Her an kırılacak gibi duran kıyafetin esasında bir kumaş olması tasarımcının nasılda yetenekli olduğunu gösteriyordu. Kollarımdan etrafa saçılan mavi minik çiçek detayları yüzümdeki mavi taşlarla bir bütün olmuştu. Sanki kıyafeti ben taşımıyordum da onun bir parçası gibi olmuştum. 'Şimdiden her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum bu gecenin benim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorsunuz her şeyin sorunsuz geçtiğinden emin olacağım.' Her defasında heyecanının gizleyemeyen ses kulaklarıma dolduğunda yeniden dümdüz duran ifadem de uzaklaşıp gülümsedim. Hemen kulağımın ardında titreşen heyecan taneleri ile bana ilerliyordu Kevin yüzündeki her an ağlayacak gibi duran haline anlayışla baktım. Uzun zamandır hakkında yazılan çalıntı iddalarına bu geceki defile ile cevap verecekti. Onun gözünde birisi onun kuyusunu kazıyordu ve bende buna tamamen katılıyordum. İnanılmaz bir tasarımcıydı her zaman bir öncekinden daha iyi şeyler sergiliyordu ama rakipleri için bu durum pekte güzel değildi o yüzden de bir yerlerden çelme takan çoktu. 'Ayşin ' 'Herşey mükemmel Kevin biraz rahatla' 'Korkuyorum bu geceden sonrada yine aynı şeyleri yaşarsam gerçekten de bu işi yapacak enerjim kalmaz ' 'Emin ol bu geceden sonra yeniden zirvede olacaksın içerdeki herkes uzun zamandır senin yanında olan ve güvendiğin insanlar aksilik çıkmayacak ' 'Senin kariyerinde kötü etkilemek istemiyorum' 'Hadi ama bu kariyer için sana borçluyum bana fırsat veren sendin' 'Ayşin' 'Her şey yolunda yakışıklı sen geride kal ve sahnenin tozunu attırmamızı izle birde etrafa göz at' Yüzüne sonunda ulaşan gülümseme ile ona göz kırptım. Gerçekten de ne yapacağımı bilmediğim özgüvenimin sıfır olduğu bir anda bana bir yol açan kişi oydu ve şimdi onu tek başına bırakma fikri kendime olan saygımı sıfıra indirirdi. Aynadaki kıza baktığımda gördüğüm her şeyi onun fırsat tanıdığı yola borçluydum. Sahne anonsları başladığında ekrandan sıramı takip etmeye başladım Sahneyi kaplayan yeşil sis etraftaki canlı dekorlar sayesinde insanları gerçektende amazon ormanındaymış gibi hissettirirken gözlerimi podyumda gezdirdim. Her hangi bir aksaklığı aç kurt gibi bekleyen kişilerin önünde son kıyafeti taşıyacaktım ve en iyi anın bu an olması gerekiyordu. Sırtımdaki kıyafetin ağırlığı her geçen saniye artarken sıra gittikçe bana yaklaşıyordu. Azaldıkça yenilenen sisler arasında sıranın sonuna ilerlediğimde sahneden dönen kızların rahatlayan ifadelerini izliyordum. İlk defa sahneye çıktığımda ki o çaylak anım aklıma gelirken onların bu taze heyecanının bir parçasını o günün hisleri ile üzerime çektim. Ayaklarımı saran sissin içinde bir duvarı andıran ifademi takındığımda yüzüme gelen parlak ışığın çoğunun flaşlardan olduğunu biliyordum. Artık ikinci bir bedenim gibiydi bu ışıklar o yüzden sanki hiç yoklarmış gibi ilerledim sahnede ilerlemeye devam ederken gözlerim seçemediğim konuklara değiyordu. Daha sonradan kimlerin katıldığına bakarsam bilebileceğim insanlardı. Tek bildiğim bir yerlerde Kevin'ın tırnaklarını kemirmeye devam ettiğiydi. İnsanların bazılarının şaşkınlık dolu sesleri kulağıma müziği bastırarak ulaşırken gerçekten de bu sefer kusursuz olduğunu biliyordum. Piyano notalarının en uç noktaya çıktığı anda durup en net fotoğraf için bir saniyelik es verdim. Işıklar daha parlaktı yüzüme vuran ışıltının ardında kulis için geri dönmeye başladığımda hemen ardımda bıraktığım kalabalığın kapanışı bekleyemeden alkışlamaya başladığını duyabiliyordum. Sahneye yeniden çıkmaya başladığımızda hemen ardımda duran Kevin'a göz kırptım geçen bir yılda hakkında söylenen onca ithamı bu gece susturuyordu. Yeniden ilerlediğimiz sahnede en öne çıktığımda birkaç saniyede aldığım yerimde gerçek kahramanın gelmesini bekledim. Kevin her zaman ki gergin adımları ile gelip önümüzde durduğunda artık iyice patlamış olan beyaz ışığın arasında yükselen alkış seslerini hepimiz duyar olmuştuk. İnanılmaz yorgun hissediyordum gösterinin en sevdiğim kısmı ayaklarıma terlikleri çekip pijamalara büründüğümüz son kısmıydı. Araca doğru ilerlerken görüntü alınmamsı için özellikle önlem alınan perdelerin arasından ilerleyip minibüsün en arka koltuğuna kendimi bıraktım. Gözlerim tüm günün hatta haftanın yorgunluğu ile kapanmaya çalışırken yinede bu keyifli anda kalmaya çalıştım. Kevin asla yerine oturmadan çılgınlar gibi çalan şarkıya eşlik ediyordu ve kızlarda onun bu haline eşlik ediyordu. Herkesin neşesinin yerinde olduğu bu anlar en kıymetli zamanlardı. 'Ayşin bitkin görünüyorsun' 'Sanırım biraz hasta olacağım ' Pınar'ın bana uzattığı sodayı alırken ikimizin de birbirinden yorgun haline baktım. Bana diyordu ama çoktan uykuya teslim olmak üzereydi. 'Ayşin yarın ki başlıkları düşünüyorum' 'Bence Kevin'in dönüşünü izleyeceğiz bir süre en azından artık çalıntı iddası olamaz aylardır bir odaya hapsetti kendini tasarımlar için üç kişi dışında kimseyi kapıdan sokmadı deli' 'Gerçekten de deli ona ne giyeceğimi önceden görmek istiyorum dediğimde asla kabul etmedi şans eseri son dakika görüp giydiğim elbise ile nikahıma gider gibi hissediyorum' 'O nasıl bir mantık' 'Bak şimdi bir anda aşık olursun ve sonra tamam evlenelim dersin ama bir anda ve şans eseri bir butikte son anda gördüğün bir elbise ile nikah masasına oturursun ya çok iyidir yada berbat' 'Kevin her zaman iyi ama' 'O kısma katılıyorum ama yinede gergindim.' 'İlk defa bende gergindim Pınar bir an ilk günüm gibi geldi' 'O zamanlar çok garipti' 'Evet ' Şimdiler de garip duruyordu. Ama o zamanlar henüz kendimi bile tanımayan bana verilen bir şansın bir gün bana böylesi bir yol açacağını kimse tahmin etmiyordu. Babamın en fazla bir iki defileye çıkarsın ve bu işin sana göre olmadığını anlayıp akademik kariyerine geri dönersin dediğini hatırlıyordum. Annem ise tam tersi parlayacağımı söylüyordu. Bana bu ismi boşuna vermemişti ve durmaksızın bir yerlerde olduğumu hayal ediyordu. Zihnimin geri kalanında çok küçük bir anı olarak devam eden günlere şimdi çok uzaktan bakıyordum. Tam zamanlı mankenlik yapıyordum. Defileler moda şovları dergi çekimleri ve daha fazlası. İnsanların takip ettiği sevdiği rol model aldığı bir insan olmak beklentilerimin arasında yoktu ama şuanda olduğum konum tamda bununla tanımlanıyordu. Bir su markasını elimde görseler yarın herkes o suyu içiyordu gibi garip bir durum vardı. Evet garip bulduğum tamda bu duyguydu alışamadığım tek şeyde buydu. İnsanların beni kopyalıyor olması durumunu en başından beri anlamlandıramıyordum . Sonuçta bende bir insandım ve doğrularım kadar yanlışlarımda vardı. Gerçi artık yanlış yapmamaya uğraşıyordum. Zaten hakkımda defileler yada marka işbirlikleri dışında pekte skandal denilecek bir haber yapılmıyordu. 'Ayşin eve dönüyorsun dimi' 'Evet evimi özledim ve ciddiyim dostum biraz uzak kalmak hepimize iyi gelecek' 'Ama plaj partisi yapacaktık' 'İki hafta sonra yeniden yapacaksın bunu' 'Doğru' Kevin'ın rahatlayan yüz ifadesi ile minik isyanlarını dinliyordum. Eve gitmek biraz da olsa bu karmaşa hissinden uzaklaşmak ve biraz özgür olmak istiyordum. Belki birazda babamın yemeklerini yemek istiyordum emin değildim. Evet annemden güzel yemek yapan bir babaya sahibim. 'Altı üstü bir saatlik bir mesafe gittiğim yer Kevin hem bir telefon ile yanına gelebilirim' 'Bu da doğru ama direk partileriz demiştim.' 'Benim başka planlarım var maalesef' 'Gizli işler' Başımla onayladığımda ikimizin uzun zamandır arkadaş olmasının bir getirisi olarak ne düşündüğümü anladığını biliyordum. Ayrıca eve gidip dinlenmek için deliriyordum. Onlardan ayrılıp kendi aracıma geçtiğimde saatin sabaha doğru beş olduğunu ancak görüyordum. En sevdiğim şarkıların olduğu bir çalma listesini açıp yola koyulduğumda babama bu sabah erkenden kahvaltı hazırlaması için ricada bulunduğum bir mesaj atmıştım. Avukat birisi olarak geceleri pek uyku sevmediğini daha çok bir şeyler okuduğunu biliyordum. Yol gittikçe kısalırken yeşilliklerin doldurduğu bir dehlize düşmüş gibi hissettiren yola girdiğimde evime geldiğimi biliyordum. Güneş ışıklarının patlamak üzere olduğunu fısıldayan pembelikler geniş ormanın ardından gözlerime ulaşırken bir yandan da camı açıp sabahın bu dingin soğukluğunu hissetmek için kendime fırsat verdim. Burnuma dolan orman kokusu kendini doğdum yerin kendine has kokularına bıraktığında evde olduğumu biliyordum. Herkesten önce açan ve çoktan ilk ekmeklerini satmış olan fırının önünde durduğumda birkaç kişinin daha ekmek için fırının içinde olduğunu gördüm sessizce arkalarında sıraya girdiğimde. Hararetle konuştukları şeyin buraya gelem sebebim ile alakalı olduğu için istemsizce onları dinliyordum. 'Kesinlikle kazanacak kazanmama şansı varmı?' 'Bilemeyiz biraz da şans işi bu işler. Onu bırak ta gerçekten de bilet bulabildin mi sen bize' 'Buldum tabi ki abim ikimiz içinde bilet ayarladı. Uzun zaman sonra ilk defa burada maçı oluyor kaçıramazdım' 'Biraz fazla abartıyorsun sen bu adamı' 'Herkes ona hayran kızım' Doğru herkes ona hayran aklıma düşen buz mavisi gözler ile içim ürperirken önümde açılan boşlukta ilerleyip biraz ekmek ve birkaç çeşit çörek aldım. Aklımda ki düşünceleri uzun zaman önce bağladığım ipler ile kumanda etmeye alıştığım için yine aynı yöntemi denmeyi seçtim. Evet herkes ona hayran gözlerim hemen kıyı şeridinin sonundaki kayalara çapraz şekilde bir nevi kaleyi andıran eve takıldı. Uzun zaman önce oraya bir ev kurma fikrinin sahibi bendim ama eve sahip olan o olmuştu. Aklıma eskilerden kalma küçük bir anının sızı gelirken sakin kalmaya çalışarak yeniden yoluma devam ettim. Lanet olasıca ev küçücük kasabanın her yerinden görünüyordu. Tabiki de kendi evimden de. Bahçe kapısını açıp hızlı adımlarla kapıya yaklaştığımda burnuma dolan kokular babamın çoktan ayakta olduğunu fısıldıyordu. Kapının ben çalmadan önce açılması ile bu hayatta en sevdiğim erkek olan Kerim Bey'e baktım. 'Söylediğin saatten yarım saat geç kaldın küçük hanım' 'Haklısın babama ama bu gün herkes sıcak ekmek alma kararı vermiş' 'Hoş geldin' Babama sarılırken hemen ardında gözleri uykunun her tonunu taşıyan annem ile göz göze geldim. 'Neden insan saatleri değil de karga saatlerinde eve geliyorsun Ayşin' 'Bilmiyorum sultanım ama işim bittiği gibi buraya koştum.' 'Defileyi izledik muhteşem görünüyordun o üzerinde ki gerçekten de kumaş mıydı bence cam çünkü baban ile dün gece boyunca bunu tartıştık.' 'O zaman kazanan babam oluyor çünkü kumaştı.' 'Kevin yüzünden sürekli kaybediyorum' Annemin tatlı isyanları eşliğinde sevdiğim her şeyin kombinasyonun olduğu masaya yerleştiğimizde bir yandan da onun defileyi övmesini dinliyordum. Gözlerinin ışıl ışıl parlaması beni de mutlu ediyordu babamın bir ona bir bana bakan gözleri ikimizi de sevgiyle izliyorken bunu hissediyor olmak içimi her defasında küçük bir çocuk gibi mutlu ediyordu. 'Kaç gün kalacaksın bu sefer' 'Biraz kalırım diye düşünüyorum programımım bu sefer biraz daha boş' 'Ayşin çok yoruluyorsan bırakıp buraya geri dön kızım' Buraya geri dönmek gözlerim istemsizce yeniden o eve giderken buradan gittiğim ilk günleri ve buraya dönmek için ağladığım o anları bir kare fotoğraf gibi aklıma düşerken babama olumsuzca başımı salladım. 'Bir süre daha dışarıda olacağım baba hem ünlü kızım var diye mutlu olmuyor musun?' 'Açıkçası Kevin'in avukatı olduğum için baya önemli birisi oluyorum ama yinede seni yorgun görmek hoşuma gitmiyor' 'Sen benden daha yorgun görünüyorsun ama baba' 'Tüm gece uyumadı yeni bir davası var ona çalıştı' 'Demek ki bir noktada sana benziyorum baba ' 'İkinizin de bu iş aşkı beni çok yoruyor birazcık nefes alsanız' 'Nefes almak için buraya geldim ya kraliçem ' 'İnanayım mı?' Başımla onayladığım da yeşilliklerden oluşan mezeye uzandım babamın kendi kendine keşfettiği on milyonuncu mezelerden birisiydi. Damağıma yayılan ekşilik ile karnımı doyurmaya devam ettiğim de iki gündür sadece babama haber vermek için kullandığım teflonumu elime alıp biraz videolarda gezindim. Daha çok dün geceki defile hakkında yapılan editlere baktım. Hayranlarımın çoktan beni yakıştırdıkları bir iki kişi ile yaptıkları editlere baktım. Sürekli beni yakıştıracak birilerini buluyorlardı ve inanılmaz senaryoları vardı. Gerçekten aşk hayatımın koca bir hüsran olması dışında problem yoktu. Birkaç saatlik uykunun ardından uyandığımda üzerime geçirdiğim bol siyah tişört ve şortumun üzerine siyah bol bir yağmurluk geçirdim spor ayakkabılarımı giydiğimde gitmek için hazırdım. Saçalarımı açık bırakıp beniz biraz daha gizlemesi için başıma geçirdiğim şapkanın da yardımı ile salonun bilet kontrol noktasına ilerledim. Her tarafta barbar takımı yazan sweetler giyen kızlar ve erkeklerin arasında maçın kapılacağı alana ilerledim. Etraftaki afişlerin birkaç saat sonra kalmış olacağını biliyordum. Oturduğum yerden ringi izlerken içime her defasında dolan gerginliği yok saymaya çalıştım hiçbir şey olmayacak diye fısıldadım. Kalabalık çığlıklar arasında organizasyonun sahipleri yerini aldığında midemi rahatsız eden gerginlik ile yanımda getirdiğim suyumdan bir yudum aldım. Sahnede duran hakem ve yapılan anoslar ile iki tarafında ekibi alana gelirken yanımda bitmek bilmeyen çığlıklar devam ediyordu. 'Barbar kendi evinde en ezeli rakibi ile karşılaşıyor. Şimdiden tahminlerin çoğu onun kazandığı yönünde ' Kulağıma dolan tok seslerin eşliğinde içimden bildiğim tüm totem ve duaları geçirdim. Sol taraftan gelen iri yarı adama bakarken bir anlığına rakibinin bu kadar korkunç gözükmesi soluğumu kesti.İnsanların deli gibi yuhalamaları arasında keyifle gülerek gelen adamın pekte korkmuş gibi bir hali yoktu. 'BARBAR' Adının anılması ile gittikçe artan gürültü ile herkes ayağa kalktığında dikkat çekmemek için bende ayağa kalktım uzun zaman sonra ilk defa canlı canlı göreceğim adamı bekliyordum. Ayağının altındaki zemin döver gibi yürüyerek yüzündeki nefreti gizlemeden ilerleyen buz mavisi gözleri alanı çoktan görmeyi bırakmıştı tek odağının çoktan karşısında ki sarışın adam olduğunu biliyordum. Ringe çıktığında onun için toplanan kalabalığa doğru eldivenleri kaldırdığında mümkünmüş gibi daha da artan ses ile bir an için nefessiz kaldım benim olduğum tarafa da dönen yüzünün aslında hiçbirimizi görmediğini biliyordum. Genelde her şeye her zaman kördü. Maçın başlaması ile oturduğum koltukta öne doğru kaydığımda yanımdakilerin konuşması eşliğinde bir sorun çıkmaması için dileklerde bulunuyordum. Rakibinin çenesine savurduğu yumruk sonrası geriye doğru bir iki adım attığında bir anlığına dikkati dağılır gibi olmuştu. Bu fırsatı değerlendiren rakibi tabi ki de en zayıf noktası olan sol omzuna bir tekme atmıştı. Kural yoktu hatta sonuç ölüm bile olsa kimse bir şey demiyordu. Maça çıkanlar bu şartları kabul ederek çıkıyordu. Mavilerinden ince bir çizgi geçer gibi olduğunda gerçektende sakatlığının ciddi olduğunu anladım. Hakkında atılan birkaç haberde önceden planlanan maçtan çekilme ihtimalinin konuşulduğunu biliyordum ama hırsına yenik düşmüştü rakibin 'o korkak bir adam değil basit bir sakatlık için vazgeçmez' çıkışından sonra geri çekilmediği ortadaydı. İlk tur rakibinin üstünlüğü ile sonuçlandığında kaşının açıldığını görebiliyordum. Yıllardır asla alışamadığım kızlık yanağına doğru yol alırken onun bomboş bir ifade ile insanlara bakışını izliyordum. Bir anlığına göz göze geldiğimize inanacak gibi olsam da bu mesafenin sadece siyah bir gölge olduğunu bilecek kadar podyuma çıkmıştım. Işıkların ardında kalıyorduk. O yüzden seçiyordum bu koltuğu. İkinci tur tamamen hırsın ele geçirdiği bir maç izlerken durumu eşitlemişti. Üçüncü turu yüreğim ağzımda izlerken bir yandan gözlerim bitmek bilmeyen süreye gidip geliyordu. Bir tekme bir tekme daha anoslar birbiri ardına atılan tekme yumruklardan bahsederken içice köşeye sinen rakibinin çenesi vurduğu sol yumruk ile sol omzunun bitme noktasına geldiğinin farkındaydım. Hakem geri sayım başlattığında yerde yatan sarışın adamında pek içler açısı bir durumu yoktu. Boks eldivenin süslediği sol eli havaya kalkarken etrafımdan yükselen sesler ile oturduğum yerden ayrılmak için hareketlendim. Sonuna kadar hiçbir zaman kalmadığım yerden çıkmak için çıkışa yöneldim. Yüzüme vuran esinti ile içime işleyen soğuk havaya gülümsedim neyse ki hayatta diyen iç sesim ile içerden çıkmaya başlayan kalabalığın arasında heyecanla anlatılan övgüleri dinleyerek ilerliyordum. Uzun zamandır gelmediğim bu yerin halen aynı hissettiriyor olması da benim lanetimdi. Birkaç kişinin evinin önüne gitme fikrini dilerken sessizce yoluma devam ettim. Bu kasabada özgür hissetmemim en büyük sebebi buydu herkesin hayran olduğu tek kişi oydu. O yüzden dikkat çekmeden hareket edebiliyordum.Çalan telefonumu elime aldığımda ekranda yanıp sönen isim ile derince bir nefes aldım. Evet değerlendirme zamanı. 'Efendim' 'Bitti demek' 'Bitti' 'Nasılsın Ayşin' 'İyiyim bir sıkıntı yok ' 'Sesin neden cam yutmuş gibi acı çekiyor' 'Kevin' Beni benden iyi tanıyan arkadaşım ile olduğum yerde kalırken gözlerimin dolmak için bu anı beklediğini biliyordum. Uzun zamandır arkadaş olmanın getirisi olarak beni benden iyi tanıyan adamında benimle beraber derince bir nefes alması ile ilerlediği kaldırımın bir kenarına doğru yavaşladım. Kalabalık iyice azalırken sokağın sakinliğinde daha rahattım. 'Sanırım sakatlığı ciddi.' 'Ayşin' 'Biliyorum Kevin bu benim dert etmem gereken bir durum değil ama biliyorsun işte olmuyor.' 'Ne zaman vazgeçeceksin' 'Zaten vazgeçtim Kevin kimse görmedi beni kimse bilmiyor da' 'Bu vazgeçmek mi oluyor sence' 'En azından denemek oluyor' 'Denemek için hayatına birini almaya ne dersin' ' Bu o kişiye haksızlık olur' Ayağıma doladığım küçük taşı her seferinde daha uzağa atarak ilerlemeye devam ediyordum bir yandan da her söylediğim şeye farklı bir anti tezi olan arkadaşımı dinliyordum. Onun gözünde yıkık bir aşıktan farkım yoktu gerçi aynada baktığımda bende böyle görüyordum kendimi ama yinede engel olamıyordum içimdeki bu büyük ormanı yeşertme isteğime. Yak ormanı diyen onca sese rağmen her defasında büyütüyordum sanırım en acınası yanım buydu. 'Ayşin kızım beni duyuyor musun?' 'Duyuyorum desem yalan olacak' 'Buraya gelmeliydin sıcak deniz kumlarında güneşlenip soğuk içecekler ile kendini mutlu etmeliydin. O soğuk kasabaya gitmemeliydin' 'Burası benim evim' 'Biliyorum canım ama sonuç benim dediğim gibi dimi' 'Kevin' 'Tamam tamam susuyorum sadece iyi misin diye merak ettim?' 'İyiyim' 'Gerçekten mi' 'Daha kötü zamanlarım olmuştu.' 'Doğru ağlayarak beni aramadın sonuçta' 'Bana hatırlat diğer defilene çıkmayacağım' 'Ah beni yaralama Ayşin' Onun neşeli sesi içimdeki yangınları soğuturken attığım taşın durduğu yerde duran araba ile bir anlığına da olsa durakladım. Arabayı yirmi metreden tanıyacak kadar iyi tanıyordum. Bir anda neden durmuştu şimdi bu nasıl bir tesadüftü. Geriye doğru gelmeye başlayan araba ile adım atamıyordum. Hemen yanımda duran arabanın arka camı açıldığında kulağımda ki telefonda bana bağıran Kevin'ın sesi bir buluttun arkasında kaybolup gitti. Bu sefer göz göze geldiğim buz mavileri üzerimde dolaşırken istemsizce yutkundum. 'Ben seni arayacağım Kev sonra konuşalım' 'Ne oldu Ayşin' Cevap vermeden kapattığım telefonumu sıkıca tutarken beni anlayacağına emindim. Benim için durmadığını kendime hatırlatıp yürümeye başladım. Sakin ol Ayşin diye kendimi telkin ediyordum. Peşimden gelen adım sesleri ile ensemden aşağıya dağılan sıcaklık ile adımlarımı hızlandırmaya çalışıyordum. 'Biliyorum mankenler bizden daha hızlı yürüye bilir ama koşamaz Ayşin' Mideme giren kramp ile adımlarım yavaşladığında sakin olmak için son kez derin bir nefes aldım. 'İstersem senden daha hızlı koştuğumu hatırladığını düşünüyorum' 'Eskiden vardı öyle bir şeyler' Sol kolunun sargılı olduğu giydiği yağmurluktan belli olurken bir süre gözlerimi oradan alamadım. 'Önemli bir şey değil bir süre dinleneceğim için geçer' 'Merak etmiyorum' 'Olsun ben yinede açıkladım.' 'Ne istiyorsun gece gece' 'Nasıldı maç' 'Ne maçı' 'Hadi ama Ayşin senin orda olduğunu bilecek kadar elim kolum uzun' Yanağının sol tarafında beliren çukur ile bana gülümsediğinde arkamızda kalan arabanın farları söndüğü için iyice karanlığa düşmüştük. Karanlık içimi üşütürken bir an acaba Kevin'lar la gitse miydim fikri aklıma doldu. Yinede hemen karşımda durmuş bana gülen adama baktım. Demek içerde olduğumu biliyordu kendinden emin olduğu her halinden belli olurken inkar etmek istemiyordum. 'İyiydi beklediğimden daha az kan vardı ama' 'Sen kandan hoşlanmıyorsun diye bir az kan döktüm' Söylediği şey ile kahkahama engel olamadığımda onun da bana eşlik ettiğini gördüm aramızdaki mesafeyi iyice azaltmıştı. Birkaç saniye önce karanlıkta kalan her detayı artık gözlerimin anlaya bileceği kadar netken onun bu halini izledim bir süre. 'Duyanda gerçek sanır' 'Gerçek ama' 'Ne istiyorsun' 'Seni eve bırakmak olabilir' 'Ne' 'Hava soğuk Ayşin sende pek kalın giymiyorsun' Gözlerim kendi üzerime döndüğünde onunda beni süzdüğünü biliyordum. 'Daha ince ve açık şeyler ile karda çekim yaptım' 'Biliyorum gördüm' 'O zaman üşümediğimi de biliyorsun' 'Ayşin hadi seni eve bırakayım' Ne oluyor diye isyan eden sesim ile bir adım geriye gittim. Gözleri aramızdaki boşluğa düşerken zihnime fotoğraf kareleri gibi gelen birkaç anıyı anımsadım. Saçlarımı ördüğü aralarına çiçekler taktığı saçma sapan çocukluk anıları. 'Teşekkür ederim kendim gidebilirim. Hem yolunun tersinde kalıyorum' Gözlerim inşa ettiği eve değdiğinde onunda bir süreliğine oraya baktığını biliyordum. İçimde hissettiğim burukluk gittikçe büyürken kendime sakin olmak için telkinde bulunuyordum. 'Kasabanın bir ucundan diğer ucu toplasan yirmi dakika sürmüyor ayrıca saatler sürse de fark etmez' Kendime engel olamadan güldüğümde onunda beni taklit eden gülümsemesine baktım gerçekten tamda şuan ne oluyordu burada. 'Kendim gidebilirim Arslan ayrıca beraber görünmemiz senin için pekte hoş olmaz diye hatırlıyorum' 'Ayşin' 'İyi geceler Barbar' İlerle kızım podyumda en zor kıyafeti taşıdığını düşün ve soluksuz bir şekilde ilerle köşeyi döndüğün an her şeyin başka bir ana evrileceğini biliyorsun . Birkaç saniye hatta dakika sonra bu an sadece bir anı olarak kalacak.Titremeye devam eden telefonum ile adımlarımı hızlandırırken adeta koşmaya başladığımı hissediyordum. O söylediğinden beri daha çok soğuk hissettiren rüzgar içime dolarken bahçe kapımızı gördüm gerçekten de koşuyordum sanırım. Kapıyı hızla açıp içeri girdiğimde nefes almak için bir saniye bekledim. Hemen ardımdan gelen ses ile arkama baktığımda ilerleyen araba ile bu gün yaşadığım ikinci şoku yaşadım. Beni neden takip ediyordu şimdi. ~~~~
Bölüm ve hikayenin girişi için fikirlerinizi buraya bırakabilirsiniz🦋
|
0% |