Yeni Üyelik
23.
Bölüm
@saudade47

Kolum kızarmıştı resmen. Nasıl gözü döndüyse salağın. Alnım da hafiften kızarmış gibiydi. Kafa atınca tabi haliyle acımıştı da. Bok böceği ne olacak kendi kendine hallenip durdu.


Alnıma buz tutarken bir yandan da şortumu bulmaya çalışıyordum. Hava epey sıcaktı. Üzerimdekilerle sıcaktan pişmiştim.


Yatağın alt kısmına düşen mavi şortumu bulduğum gibi giyerken rahatladım.


Salona geçip koltuğa uzanırken telefonum titredi. Mafya bey geleceğim diye tutturunca ne kadar itiraz etsem de dinlemedi.


Arkama yaslanıp mesajı açtım.


Dingil Mafya: Kapıyı aç. Kremi verip gideceğim.


İpek: Ha sen öyle geleceğim dedin?


Dingil Mafya: Başka türlüsü mü var gelişin??


İpek: Tamam, açıyorum.


İpek: Hayalleriniz yine suya düştü. (Gönderilmedi)


Somurtkan bir şekilde alnımda buzla kapıyı açarken karşımda yine o vardı. Ceketin kapüşonunu kafasına geçirmemiş yüzüme doğru ciddi bir şekilde bakıyordu. Elinde ise bir ton ilaç krem vardı.


Alt tarafı bir kolum kızarmıştı. Mafya bey eczaneyi satın alıp gelmişti.


Bakışları bu sefer alnımı bulunca sertçe soluklanıp gözlerini kapatıp açtı. Dudakların arasında ağır küfürler saydırmakla meşgul olunca göz devirdim.


"Krem alıp gelecektin alt tarafı. Sen gitmişsin eczaneyi satın almışsın resmen."


"O sığır herif kolunu çok kötü sıkınca... siktiğimin ibnesi... Ne olur olmaz gerekenleri alayım dedim."


"Gerekenden çok gereksiz şeyler almış gibisin, neyse. Yine de zahmet ettin Mafya bey. Teşekkür ederim."


İzin ister gibi bana bakmaya devam ederken ne der gibi kafamı salladım.


Elinden poşeti alıp ne diyeceğini boş vererek kapıyı kapatacaktım ki eliyle durdurdu.


"Ee, ne dikiliyorsun kapıda? Gitsene!"


"Aklım kalır."


"Ne?"


"Koluna kremi sürmenden emin olmam gerek."


Ben şimdi buna çok güzel espri yapardım yeri değildi kahretsin.


"Güvenmiyorsun tabi... Ne yapayım mafya bozuntusu size inandırmak için? Fotoğraf atayım mı içiniz rahata erer mi?"


"Ermez. Daha iyi fikrim var küçük hanım."


"Neymiş o fikir acaba? Evime girip de kremi kendiniz sürmeyeceğinize göre?"


"Tam da öyle yapmayı düşünüyorum."


🕯


"Maşallah krem hariç ne gereksiz şey varsa almışsın ama krem yok. Nerede krem?"


"Aldım. Oradadır."


"Kaç kere baktık yok işte? Gerçekten çok yardımcı oldun?"


Kaç kere baktık belki gözden kaçırmışız diye ama yoktu. Dingil Mafya krem almamış!


"Kafamın dibinde bağırma kadın! Aldım ben, eminim."


"Gerçekten eminsin zaten mafya bozuntusu. Her şeyde eminsin maşallah. Adından şüpheliyim fakat."


Ters bir bakış attığında ne der gibi omuz silktim.


"Küçük hanım?"


"Ne var be dingil mafya!" Ağzımdan çıkan sözlerle bana öyle bir baktı ki koltuğa iyice sindim. Bu adam katildi ne diye şom ağzını açarsın ki Allah'ın cezası! Bir de dibinde kaçışın yok öldürse de kimsenin ruhu duymaz.


Ay imdatlar olsun!


"Mesajlarda söylerken korkusuzdun. Şimdi aynı korkusuzlukla tekrar etsene?"


"Yookk. Hiç gerek yok hem de. Ne pis bir şeymiş ya o kelime. Bir daha ağzıma almam tövbe. Karşımda mafya varken hele asla." Şirinlikle gülümseyip durduğumda dibime yaklaştı. Yaklaştıkça tedirgin oldum. Kalbim hızlanırken alnı alnımı buldu.


Soluk alışverişleri hızlanırken bir eli kızaran kolumu buldu.


"Benden hala korkuyor musun?" Diye sorduğunda sertçe yutkundum. Korkuyor muydum?


Korkuyordum ama sonra o korku nedensizce cesarete dönüşüyordu.


Karşımda neticesinde bir mafya bir katil vardı. Hatta peşime adam takan, polise gitmeyeyim diye sürekli kontrol eden bir mafya....


Kulağıma doğru eğildi. Kıpırdayamadım.


"Benden korkmanı istemiyorum. Bende Korkma İpek."


Dudakla yanağımın arasında kalan kısma dudaklarını değdirdiğinde kıpkırmızı kesildim. Uzun uzun orayı öperken bir eli alnıma gitti. Ardından oraya da buse kondururken sıcaktan terlemiştim.


"Alnındaki kızarıklık geçmiş gibi..." Bana değil de kendiyle konuşur gibiydi.


Ah salak İpek ne diye elin mafyasını eve alırsın ki? Ya seni kurşuna dizecek ya da böyle sıcaktan yakınlığıyla gebertecek.


"O adamın elini tüm dünyaya siktirmesem Bana da Emin demesinler." Yine aynı sözleri bu sefer sesli dile getirince kaşlarımı çatıp kendimden uzaklaştırdım onu.


"Sen de iyi alıştın küfür etmeye. Ayrıca Eyüp'e dokunmayacaksın dokunursan polise şikayet ederim." Diye tehdit ettiğimde doğru olanı yapıyordum.


Kaşları hızla çatıldı. Ayağa kalktığı gibi öfkeyle bana bakarken hala onu savunmama delirmişti.


"Canını yakanı gebertirim!" Diye bağırdığında ben de ayaklandım.


"Sen kimsin pardon da? Hayatıma müdahale etmeye ne hakkınız var sizin? Sana ne ya sana ne! Eyüp'ten sana ne! Eğer ki ona dokunursan?"


"Ne olur mesela çok merak ediyorum küçük hanım?"


Daha da yaklaştı. Yaklaştıkça geri geri gidiyordum. Bir eli belimi buldu ve kendine doğru çektiğinde "O sığır sana zarar veremez." Diye fısıldadı sakin bir sesle.


"Verirse..."


"Ben icabına bakarım sana gerek yok. Ayrıca Eyüp benim kaç yıllık arkadaşım." Dedim meydan okuyarak.


"Arkadaş?" dedi teyit etmek istercesine.


"Evet arkadaşım. Sana ne? Gitsene sen ya! Ne diye benimle mesajlaşıyorsun sen onu bir anlatsana bana? Bu güvenmeme mevzusu ya da o öğrendiğim bilgilerle alakası yok. Krem getirmeler, endişe etmeler hayırdır?"

Loading...
0%