Yeni Üyelik
37.
Bölüm
@saudade47

İpek:


Yazıyor...


Emin: Her neyse benim de işlerim var onları halletmem gerek.


Emin: İşin bittiğinde haber ver seni almaya geleyim?


İpek: Emin...


Emin: Efendim?


İpek: Bozuldun mu sen?


Emin: Hayır, gerçek olan bu zaten. Bunu hep dile getiriyorsun, ben de ne olduğumun farkındayım.


İpek: Peki bir şey soracağım, o gün beni gerçekten öldürecek miydin?


Emin:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Yazıyor....


Emin: Hayır.


İpek: Daha ilk dakikada cazibeme yenildin o halde?


İpek: Ben korkudan ölüp ölüp dirilirken eğleniyordun değil mi pis mafya bozuntusu.


Emin: Benim aklımı senin aklından korusunlar. Sen gerçekten....


İpek: Cazibeliyim değil mi?


Emin: Evet lanet olası kadın. Evet.


İpek: Söylenme bak almam seni!


Emin: Tehdit mi bu şimdi?


İpek: Evet beğenemedin mi?


Emin: Beğenmedim. Ne biçim tehdit bu?


Emin: İnsan, seni alırım başına bela olurum der.


İpek: Çok Beklersin.


Emin: bekleriz küçük hanım. Sen bir evet de,


Emin: Bak sana neler edeceğim!


İpek: Ay imdat, senin işin yok mu?


İpek: Gitsene artık!


Emin: Sevgilini kovma ayıp.


İpek: Sevgili değiliz dingil Mafya. Kabul etmedim daha.


Emin: Dün gece tekrar edelim o zaman kabul edersin;)


İpek: Oldu, biz başa döndüğümüze göre yollarımız bu mesajdan sonra ayrılıyor demektir.


İpek: Görüşürüz


İpek: Kuduruk Mafya bozuntusu (Gönderilmedi)


Emin: Ayrılık falan tövbe çek. Evini basarım bak yine?


Emin: İpek tövbe der misin hemen!


Emin: İpek buraya dön.


Emin: İPEK!


🕯


Hazırlanıp evden tam çıkıyordum ki kapı çaldı. Yüzümdeki gülümseme ile kapıyı açmaya gittiğimde buraya geleceğini biliyordum çünkü delirmişti yine.


Ee delirtmek de hoşuma gitmiyor değildi.


"Ama böyle olmaz mı mafya beycim. Zırt pırt ev basılmaz." Kapıya açarak konuşmaya devam ediyorken kapıdakinin Emin olduğunu sanarak eğlenir gibi sırıtmaya devam ediyordum ki karşımda onu görmemle yüzümdeki gülümseme soldu.


Anında kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda "Beni içeriye almayacak mısın?" Diye sordu.


"Ne işin var senin burada?"


"İnsan sevdiğine böyle mi davranır?"


"Senin gibi yavşaksa evet."


"Bu acıttı."


"Daha da acısın ister misin?" Diye tehdit vaki bir şekilde uyardigimda bu ona iltifat gibi geldi ve kapıya yaslanarak "Olur." dediğinde bir tane kafa attım yüzüne.


Acıyla geriye çekilirken burnunu tutuyordu. Burnun kırılmıştır inşallah yavşak herif.


"Alnımda kızarıklık olmamıştır inşallah yoksa sevgilim seni pamuklara sarar." Derken imayla arkasını işaret ettim. Bir yerlerine pamuk tıkamak misali.


"Sevgilin mi?"


"Evet, sevgilim. Ne o sevinmedin mi?"


"Tanışmak isterim? Senin aklını çelen kimmiş öğrenelim?" Dediğinde dudak kıvırdım.


"Malesef. Ben değer verdiklerime sevdiğim adamı tanıştırım sadece. Senin gibiler de tanışamaz."


"İpek?"


"Defol git! Sünepe, yavşak herif. Çalma bir daha kapımı!" Yüzüne doğru kapıyı çarpacaktım ki ayağıyla durdurup içeriye geçti.


"Aa olmaz ki böyle. Bir tanışalım eniştemizle. Kimmiş neciymis öğrenelim değil mi?"


"Emin seni döverken zevkle izleyeceğim öyleyse. Kılımı bile kıpırdatmam. Sen çoktan temiz dayak yememiştin değil mi?"


"Ee, ne zaman geliyor seninki?"


"Birazdan kapıya damlar." Dedim sırıtarak. Korumalar zaten çoktan haber uçurmuştur.


Kapı birkaç dakika sonra sertçe çalmaya başlayınca yerimden kalkıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığım gibi içeriye girip beni kapıyla kendi arasına sıkıştırdığında delici gözleri beni buldu.


Şirince sırıtıp el salladığımda konuşmaya başladı.


"Sen beni kudurtup kudurtup zevk mi alıyorsun?"


"Evet." Diye doğruyu söylediğimde gözlerini kıstı. Tam bana yaklaşacaktı ki koltuktaki yavşak sertçe öksürdü. Emin kaşlarını çatıp benden uzaklaştığında sorar gibi bana baktı.


"Aile var burada. Ayıp."


"Kim bu yavşak?"


Eser alınmış gibi davranarak gözlerini devirdiğinde "Sen de mi enişte?" Diye sordu. O sırada bakışları alnımı ardından Eser'in burnunu bulunca kaşları öfkeyle çatıldı.


"Sen yine kafa mı attın?" Bana sormuştu bu soruyu.


"Alnım kızarmış mı?" Diye sordum homurdanarak. Ardından aynanın karşısına geçince bilerek huysuzlanmaya devam ettim.


"Kızarmış işte!"


"İpek sana diyorum?"


"Ne diyorsun sevgilim."


Şaşkınlıkla bana baktı. Yutkunmakta zorlanırken genzi hareketlendi.


"Kim bu yavşak ve neden sen kafa attın? Bana deseydin ya, ben bir güzel kafa atardım. Senin canın da yanmazdı."


"Senin kafa atışın hastanelik oluyor canım. Ve ayrıca kuzenim olur kendisi. Biz böyle anlaşıyoruz." Dediğimde oturduğum koltuğa oturup tam dibime girdi.


"Evet, kuzeniz. Adım Eser sen de meşhur sevgilisi Emin olmalısın?" Deyip elini uzattığında bir yandan memnun olmuştu.


"Memnun olmadım." Diye dürüst davrandığında Eser'in dudakları kıvrıldı.


"İlerde olursun merak etme."


Emin direkt bana dönüp daha sonra buzdolabına gitmek için ayaklandığında ne yaptığını izledim.


Üst kısmı açıp buz çıkardığında yanıma geçip alnıma dayadı. Gözleriyle bunun hesabını sonra vereceksin deyince sadece sırıttım.


"Sanmıyorum. "diye cevap vermişti Eser'e. "Sevgilimin alnındaki kızarıklığa sebep olduktan sonra hiç hem de." Derken sevgilim kelimesinin üzerine basa basa söyledi.


Üzgünüm mafya beycim daha teklifi kabul etmedim. Ağzımdan çıkana bakma sen. Arada bir arsızlaşır.


"Kahve yapacağım içen var mı?" Ayağa kalkıp ortamı sakinleştirmek için kahve yapmayı teklif ederken Eser ortaya atıldı hemen.


"Eniştenin ki tuzlu olacaksa bol şekerli olsun."


"Sen gerçekten temiz bir dayağı hak ediyorsun!" Deyip uyardığımda Emin sinirden deliriyordu. Dövmeyi çok istese de ben buradayım diye bir şey yapamıyordu. Aslında biraz hırpalasa iyi olurdu ama o günden sonra Eyüp'ün halini görünce vazgeçtim.


Mutfağa geçip üç tane fincan çıkardığımda kahve makinesini de ocağın yanından alıp kahve yapmaya koyuldum. Allah vere de ikisi birbirine girmezdi. Her ne kadar ağzıyla Yüzü yer değiştirmesini istesem de mafya bey iki yumrukla yetinmezdi.


Kahvenin olmasını beklediğim sırada arkamdan sarılan bedenle bacaklarına refleks olarak tekme savurdum. Emin acıyla geriye çekilirken bacağını tutuyordu.


"Bir an senin siyah kuşaklı olduğunu unutmuşum ah!"


"Arkadan sessizce gelinir mi dingil Mafya?"


"Çocuklarımızı da mı hiç düşünmüyorsun?" Dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla büyüttüm.


"Ne çocuğu be? Sen de yürümüyorsun koşuyorsun resmen!"


"Salondaki yavşak olmasa ben sana yapacağımı bilirim." Deyip doğrulduğunda tekrar yanıma yaklaştı.


"Az uzak dur bakayım? Git git." Diyerek elimle git işareti yapınca anlamasa da dediğimi uyguladı.


"Şimdi konuş ne söyleyeceksen?"


Böyle uzaktan uzaktan daha sakindi. Daha iyiydi.


"Kim bu yavşak?" Diye sorusunu tekrar ettiğinde kahveye döndüm o sıra.


"Kuzenim dedim ya!"


"Kuzenin?"


"Evet."


"Her kapına dayandığında kafa mı atarsın?" Diye sordu.


"Evet."


"Seni sinir ediyor yani?" Dedi iyice sinirlenirken.


"Hiç o tarafta gözün olmasın. Saldırmak falan yok. O günkünden beter yaparım seni?" Diye uyarmıştım. Bizim anlaşma Biçimiz böyleydi sadece.


Kahveleri fincana doldurup tepsiyi elime alacakken Emin yerinde durmayıp bana sokuldu yine.


Bu sefer hareketleri temkinliydi.


"Ağzıma sıçtın o gün zaten. Tövbe bir daha senden habersiz birini dövmem."


"Mafya bey tırsmış mı?"


"Ne tırsması ben tırsacak adama mı benziyorum?" Anında öfkeyle parlayıp beni kendine doğru çektiğinde imayla göz kırptım.


"Sen daha çok benden tırsıyorsun diyelim?"


Gözleri kısıldı. Belimdeki eli sıklaştığında dudaklarıma doğru yürüdü.


"Etme bulma dünyası işte küçük hanım. İlk başlarda sen korkuyordun şimdi ise ben..."


"İnkar etmiyoruz?"


"Etmiyorum. Bence sende İnkar etme?"


Burnunu burnuma sürttü.


"Neyi?" Benim Aklım yine iflas ettiğinde sertçe yutkundum.


"Sevgilim olduğunu. Ağzına ne güzel yakıştı. Öpse miydim acaba?"


"Ben dedim? Ne Zaman demişim? Kuru iftira."


"İftira değil aşk itirafı." Tam dudaklarıma yapışacaktı ki içerden Eser'in sesi gelmesiyle Mafya bozuntusu sinirle hırladı.


"Kendini dövdürtmek için iyi malzeme veriyor, sen de haklısın. Ben bir dövüp geleceğim. Sonra da o öpücüğü alacağım senden." Diyerek salona geçti. Arkasından hızla ilerlerken zar zor tutmuştum.


Eser hiçbir şeyden habersiz keyfine bakarken "Ee kahve?" Diye sorunca "Sus." Dedim sertçe.


"Ne susu kızım hani kahve yapıyordun? Enişteninki tuzlu benimki bol şekerliydi yapmadın mı?"


"Eser bence sen sus yoksa o pamuk." Deyip imayla gözlerimi kıstığımda arkasına yaslandı.


"Enişte öfkeden delirmiş gibi duruyor? Mutfakta sakinleşmedi mi yoksa kuzen?"


"Yok ben bunu döverim!" Diyerek üzerine doğru ilerlediğinde Eser'e kötü kötü baktım. Kaşınıyordu yavşak.


"Sizinle mi uğraşacağım be! Ne yapıyorsanız yapın ben dansa geçiyorum. Zaten geç kaldım." Aralarındaki gerilime son noktayı koyup kaşlarımı çattım.


Eser'le sonra konuşacaktım. Buraya boşuna gelmezdi. Çantamı alıp evden çıktığımda bir taksi tutacakken son anda korumalar aklıma geldi.


Emin'in arabası hangisiyse ona binip beni bırakmalarını isteyince diğer arabayla gitmeyi önerdiler ama dinlemeyip sert bir tavırla sürmesini istediğim de el mecbur kabul etmişlerdi.


O sırada dikkatimi çeken bir şey oldu. Yan koltukta duran telefonla yüzümde şeytani bir tebessüm oluşunca telefonu çaktırmadan çantama attım.


Bakalım mafya bey neler çeviriyor?

Loading...
0%