Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@saudade47

Mafya bozuntusu yüzünden uykumdan da olmuştum. Ne güzel derin bir uyku çekecektim. Şimdi koltukta tepin dur.


İpek: Senin yüzünden uykumun kaçtığını söylemiş miydim?


Emin: Söyledin bebeğim. Uyuyamadın mı?


İpek: Uykum kaçtı iyice. Hep senin yüzünden!


Emin: Sen de kışkırtmaya meyillisin ama? Ben seni suçluyor muyum?


İpek: Ben?


İpek: Seni kışkırtıyorum?


İpek: Düşündüm ve hatırlamadım.


Emin: Hatırlatayım hemen.


*Emin kişisi fotoğraf gönderdi*


*Emin kişisi fotoğraf gönderdi*


*Emin kişisi fotoğraf gönderdi*


*Emin kişisi fotoğraf gönderdi*


İpek: Oha oha bu kadar çok mu vardı be?


Emin: Bu ne ki? Daha fazlaydı da ağırdan atayım dedim. Mazallah sonra inkar ediyorsun.


İpek:


Yazıyor..


Çevrimiçi...


İpek: Acaba ben balık hafızalı olabilir miyim? Her şeyi unutmak var, var da var.


Emin: Sen, işine geleni hatırlıyor gelmeyeni de inkar ediyorsun bebeğim.


İpek: Vay anasını beni iki dakikada çözmüş. Bu taktik gizli kalması gerekiyordu ama mafya bozuntusu! (Gönderilmedi)


İpek:


Yazıyor...


Emin: Tıpkı sana itiraf ettiğim aşk itirafını inkar ettiğin gibi ya da unuttuğun mu demeliydim?


İpek: Ama sen de çok fenasın! Bir dur aa, bu ne celal bu ne sabırsızlık! (Gönderilmedi)


İpek: Unutmadım ki ben onu?


Emin: Öyle mi?


İpek: Hatta Alihan'cığıma itiraf etmişsin? Bak aklıma geldikçe kahkaha patlatıyorum.


İpek: Hayır hayır, gönderme mesajı! Gitme!


Emin: 


Yazıyor....


Çevrimiçi...


Yazıyor...


Emin: Ne saçmalıyorsun sen?


Emin: Alihan'cığım derken?


İpek:


*Emin kişisine fotoğraf gönderdi*


*Emin kişisine fotoğraf gönderdi*


*Emin kişisine fotoğraf gönderdi*


İpek: Bak buna kırıldım ama! Aşk itirafı benim hakkımdı sen gitmişsin yancı herife ilanı aşk etmişsin!


İpek: Hüsrana uğradım biliyor musun? Hiç mi kime attığını görmedin?


İpek: Random atmak istiyorum atamıyorum çünkü kelime sınırını bile geçecek kadar uzun uzun kahkaha atasım var.


Emin: Lan!


Emin: Bu ne?


İpek: Aşk itirafı işte Mafya beycim.


İpek: Aldatıldım, sevgili olmadan. Puh


Emin: 


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Yazıyor...


Emin: Sil bunları İpek! Aklından da galeriden de.


İpek: Hayatta silmem! Arada okuyup gülerim.


Emin: İpek!


Emin: Getirtme beni oraya!


İpek: Ha! Bahanen de hazır oh mis.


İpek: Gel ya, gel de yüz ifadenin resmini de çekeyim.


Emin: Aklımı sikeyim! (Gönderilmedi)


Emin: Geç dalganı geç! Eline çok güzel malzeme çıktı dediğin bu muydu?


İpek: Evet.


İpek: Çok iyi bir malzeme hem de. Ahajajah


Emin: Demek ki aşkından o kadar sarhoş olmuşum ki gözümün önündekini göremez olmuşum.


İpek:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Yazıyor....


Emin: Ne oldu pek bir sustun? Az önce kahkaha atıyordun küçük hanım?


İpek: Hala atıyorum ki.


Emin: Yalanını yiyeyim senin.


İpek: Hadi hadi çevrimdışı ol da ben de uyuyayım.


Emin: Geleceğim beş dakikaya. Bir de biz görelim şu kızaran yanaklarını;)


🕯


Kapı çaldığında yerimden kalkmaya bile üşeniyordum şu an. "Açıl Kapı Açıl desem de Kapı açılsa keşke. Her şeyi icat ediyorlar bunu da icat etselerdi bir yerleri mi şişecekti!"


Koltuktan doğrulup kapıyı açmaya gittiğimde mafya bey direkt içeriye girip beni kendine doğru çekmişti. Hemencecik yanaklarıma bakarken istediği olmamış gibi surat asarken "Kızarmamış yanakların?" Diye söylenmişti.


"Özür dilerim mafya beycim seni hüsrana mı uğrattık kıyamam." Çok görürdü o yanaklarımdaki kızarıklığı.


"Valla hüsrana uğradım, telafi et." Demesiyle bana daha çok yaklaşmasıyla ellerimi göğsüne koyarak geriye ittim. Hemen ardından koltuğa doğru ilerleyip oturduğumda kendisi de yanıma oturdu.


"Telafi şeklin öptürmekse çok beklersin."


"Bence beklemem." Gözlerimi kısarak ona döndüğümde bana munzurca bakıyordu.


"Ay sen ne... imdat!" Diyecek bir şey bulamayınca hemen çığlık attığımda sinirle soluyordum.


"Uyuyacağım ben mafya bozuntusu." Her an şuraya yığılabilirdim o derece uykum gelmişti.


"Bende o yüzden gelmiştim zaten. Ee, nerede uyuyacağız?"


"...cağız derken?"


"Ne demek derken? Birlikte uyumayacak mıyız küçük hanım?" Bakışları huysuzca kısıldığında yüzüme doğru yaklaşıp saçlarımı arkaya attı.


"Hem bana birçok hesap vermen gerek?"


"Birçok hesap mı? Ne kadar çok ki bu hesaplar?" Sertçe yutkunup şirince gülümsediğimde beni koltuğa doğru yatırıp kendisi de yanıma uzanınca saymaya başladı.


"Telefonumu kurcalamanın hesabı, sevgilim olduğunu inkar etmeler, beni çıldırtmaların, telefonu yüzüme kapatmaların daha sayayım mı?" Deyip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktığında ağzım şaşkınlıkla açık kaldı. Bunu fırsat bilip öpücüğe devam ettirirken "Yuh!" Nidası dudaklarımın arasından kaçmıştı.


"Peki, istediğimiz hesap vermeden başlayabiliyor muyuz?"


"Seç, beğen al. Dilediğin yerden başlayabilirsin."


"Öncelikle ben meraklı insanım."


"Bilmez miyim?" Diye mırıldanırken dudaklarıma küçük öpücükler devam ediyordu.


"Sözümü kesmesene mafya bozuntusu!"


"Tamam, devam et sen." Deyip gözlerime bakmaya devam etti.


"Alihan'cığınla en son o itiraf günü konuşmuşsunuz ve benim seni tanıdığım kadarıyla Alihan'la sürekli irtibat halindesiniz. Dikkatimi çeken son mesajla sadece bir kısmını okumuş olabilirim." Deyip elimle miktarını gösterince tek kaşını hayretle yukarıya kaldırınca bir anda hatırladığı şeyle ağzı içinde küfür etti.


"Başlayacağım Alihan'a! Siktiğimin herifi!"


"Ama çok güzel anlaşıyorsunuz ayıp değil mi şimdi senin küfür etmen?" Kahkahama engel olamıyordum aklıma geldikçe.


Ben kahkaha attıkça Emin daha çok sinirleniyordu. Birden koltukta hareket ederek üzerime çıkınca kahkaham dondu.


"Bir daha bana Alihan dersen seni çok kötü öperim kadın! Hatırlatma bana onu!"


"Ama komik ne yapayım?"


"İpek!" İyice kudurunca dudaklarına küçük bir öpücük bahşedip yana attım bedenini.


"Tamam kuduruk horoz gülmüyorum. Devam edeyim mi?" Diye sorduğumda mayışmış bir şekilde bana baktı.


Zorlukla yutkunurken "Neye?" Diye sordu.


"Hesap veriyordum ya?"


Aklı anlık gidip geldiğinde şaşkın bir şekilde "Ha!" Dedi. Daha sonra dudaklarıma yönelip "Sen devam et." Deyince dudaklarına bir tane vurup kaşlarımı çattım.


"Uslu dur!"


Derin bir iç çekip elinden oyuncağı alınmış gibi surat asarken beni kendine doğru çekip sarıldı.


"Bende işte ekran görüntüsü aldım. Seninle uğraşayım diye."


"İyi eğlendin mi bari?"


"Çok!"


"Çok fenasın, devam et." Dediğinde düşündüm. Diğerleri ahiret sorusu gibiydi mübarek. Telefonunu yüzüne kapatmanın hesabını verebilirdim evet.


Gözlerine melül melül bir bakış atıp göğsüne dokunup hafif okşadım. "Telefonu yüzüne kapattım çünkü beni deli ettin."


"O utandığın için olmasın acaba?"


"Sen de her an kuduruk gibi konuşma aa! Tabi yüzüne telefon kapanır. Ama böyle de hoşuma gitti. Arada yaparım bunu." Eğlenerek gülmeye devam ettiğimde "Yap." dedi fısıldayarak.


"Ben de bahanemle evine daha çok gelirim." Deyişiyle yutkundum. Bu açıdan hiç düşünmemiştim.


Ay imdatlar olsun!


"Fırsatçı!"


"Hayır, sadece seni daha çok görmenin yolları diyelim." Deyip bir elini belime attı. Hafiften okşayıp yanaklarıma dudaklarını değdirdiğinde "Uykum geldi." Dedim sıvışmaya çalışarak.


"Hesap vermen bitmeden uyuyamazsın!"


"Ama çok yorgunum."


"Kollarımdayken dinlenebilirsin küçük hanım."


"Aklımı çeliyorsun, olmaz." Dedim homurdanarak.


Hayretle dudak kıvırdı. "Çeliyor muyum gerçekten?"


"Hıhı." Dememle gözlerime döndü bakışları.


"İlerleme var şükür. Bir itiraf kaldı. Onu da alırım aklını daha çok çelerek." Diye kısık bir sesle mırıldandı.


"Ne diyorsun mafya bozuntusu! Benimle oynama."


"Devam et diyorum hesaplarına. Listen çok kabarık çünkü. Bugün yarısı biter."


"İmdat! Ne demek bugün bitmez. Ama mafya beycim ben o kadar dinç kalamam ki? Yığılıp kalırım başına. Sonra al başına belayı. Bence bugünlük hesap verme yeter, değil mi?" Gözlerine baka baka göğsünü okşayıp dudaklarının kenarından öptüm. Anında sukoyuveren bedeni gevşerken şeytani bir şekilde sırıttım.


"Aslında neden olmasın? Böyle bu pozisyonda hesap vermene Hayır demem doğrusu."


Gözlerim kocaman oldu. "Kuduruk horoz deyince de suçlu oluyorum. Adam hepten kuduruk ben ne yapayım?"


"Sevdiğine böyle ama."


"Uyuyalım mı?" Dedim onun yerine. Yoksa bu herif durmayacaktı.


"Birlikte uyuyacaksak neden olmasın. "


"Birlikte Allah'ın kudurduğu! Hadi kapat gözlerini, göreceğim uyuduğunu."


Kendini yana atıp başını boynuma yasladığında ben de onun tarafına dönmüştüm. Bir eli belime giderken tembihlemeyi de bırakmadı.


"Sonra yine kaldığımız yerden devam edeceğiz ama?"


"Ay imdat billahi de imdat vallahi de! Tamam dedik ya mafya bozuntusu! Sus da uyu!"


"Ama yine de ilk itirafı bana yapmadığın için sana kizabilirim. Munzur bir edayla kıkırdadığımda bana öfkeyle bakıp ardında imayla göz kırptığında "Sen de itiraf etmedin ben sana kızıyor muyum?" Demesiyle sustum.


"Ben neyi itiraf edecekmişim acaba?"


"Bilmem mesela telefondan benim adıma Alihan'a mesaj attığını itiraf edebilirsin."


Üsten bir bakış attığında kıvırmaya başladım hemen. "Şey o ya! Ekran görüntüsü alınca bildirim gidiyormuş onu şey ettim. Dedim."


Kıvıramadım imdat!


"Bir daha." Deyip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Telefonu kurcalamak yok. Yoksa.."


"Ne olur? Bu sefer başka birine ettigin aşk itirafın mı ifşa olur?" Tek kaşını yukarıya doğru kaldırdı anında.


"Belki. Bu sefer doğru kişiye ulaşır ama."


"Uzaklaş!"


"Ne?"


"Özel alanıma bodoslama dalıyorsun geldiğin gibi. Az mesafe mafya bozuntusu az uzaklaş." deyip azıcık arkaya ittirdiğimde homurdanıp yana kaydı. Çekyatı açtığım iyi olmuştu yoksa sıkıştığımız gibi üzerime abanırdı fırsat bilip.


"Delireceğim yemin ediyorum Delireceğim. "


"Az ötede Delir. Sabahtan beri sorgudayım zaten. Biraz da sen sorguda ol. Hesap ver bakayım bana?" Sinirle homurdanıp yana döndüm.


Anlamayarak "Ne hesabı?" Diye sordu.


"Hakikaten ne hesabı vereceksin bana. Unuttum... neyse ya Uyuyacağım artık. Kalkınca artık düşünürüm." Yorgunlukla esneyip koltuğa iyice kıvırırken gozlerim kapanmıştı bile


"Neyi unuttun yine acaba?" Deyişini zar zor duydum. Ondan sonra kendisi de yanıma kıvırıp uyuyunca tek gözümü aralayıp iyice sırnaştım. Ardından kulağına doğru yaklaştım.


"İyi geceler sevgilim." Deyip göğsüne sığındım.

Loading...
0%