Yeni Üyelik
41.
Bölüm
@saudade47

"Geldiğine hoşnut duydun mu bari?"


"Çok." Deyip kollarına sarıldığımda bir yandan da etrafa göz atıyordum.


"Bir eve geçelim ben sana hoşnut olmayı göstereceğim!"


"Kuduruk horoz yerini azıcık dingil Mafya'ya verir misin? Kudurursun derken ciddiydim."


Elimdeki sepeti kenara bırakıp koltuğuna geçerken arkama yaslanıp memnun bir şekilde gülümsedim.


"Sen işini biliyorsun Mafya bey. Rahatmış koltuk."


Kendisi de öndeki koltuğa otururken sepeti eline almıştı.


"Rahattır." Derken imayla bir bakış atıp sepetin içindekileri masaya koydu.


"Sana kızmak istiyorum ama kızamıyorum! Bu saate kadar aç mı kaldın?"


"Sen de gitmeseydin erkenden. Kıymet bil azıcık. Ayağına geldi kahvaltı."


"Özledim demiyor da!" Kendi kendine mırıldanırken munzur bir ifadeyle sırıttım.


"Bir şey mi dedin Mafya beycim?"


"Seni doyuralım dedim. Açken çok asabi oluyormuşsun görmüş olduk."


"Biraz daha aç kalırsam asabinin en delisini görürsün dingil Mafya!"


Masaya tüm eksikleri koyduğunda "Ye." Dedi ekmeği uzatırken. "Asabi hatunum."


"Asabi değilim." Deyip çayımdan da yudumlayınca gözlerimi yumdum. Gerçekten çok acıkmıştım.


"Çok acıkmışım."


"Kendini bir daha aç bırak bak ne oluyor?" Sinirle homurdanıp kapüşonunu çıkarıp kenara koydu. Ardından yaptığım tosttan bir ısırık alınca "Seni düşünen de kabahat." Dedim kaşlarımı çatarken.


"Horoza bak ya hem söz veriyor hem de sözünü tutmuyor." Plastik bıçağı önüne doğru savurunca gözleri bıçağı buldu.


"Bana bak mafya, bir daha sözünde durmazsan mahvederim seni."


"Hatuna bak, bıçak da çekermiş. Tehdidi bile cazibe be!" Hayranlıkla bana bakarken şaşkınlıkla ona baktım.


"Ay imdat, tövbeler olsun. Dingil Mafya'ya dön. Ne biçim mafyasın be sen? İnsan tetiklenir. Bıçak çekiyoruz adama bana cazibe diyor?"


Çenemden hafif tutulup öne doğru çekilince ne olduğunu anlayamadan dudaklarıma küçük küçük öpücükler bıraktı.


Gözlerimin içine baka baka "Tedbirliyiz hatun. Sen o canını hiç dert etme." Derken bir nevi uyarı verir gibiydi.


"Sevgilim, sonuçta gerçekte bana bıçak çekecek hali yok ya?" Deyince kuşkuyla yüzüne baktım. Sertçe yutkunup neşeyle haykırdım.


"Değil mi? Ben daha çok ifşa ile ilgilenirim." Deyip göz kırpınca arkasına yaslandı


"Bilmez miyim? Her konuşma sonunda tehdit edip sonra da imdat diye bağırıyordun."


"Bence bana bu konuda güvenmemeye devam et. Tepem atarsa mazallah?"


"Tehdit ha?"


"Hıhı." Mırıldandım eğlenircesine.


"Telefonumda sadece mesajlara mı baktın yoksa dikkatini çeken bir şey bulma ümidiyle karıştırmaya devam ettin mi?" Diye sorunca bilmem der gibi dudak büktüm.


"Sen de ortalıkta telefonunu bırakma yine de mayfa bozuntusu. Benim gibi olma." Göz kırpıp kahvaltı yapmayı kesip odanın içini izlemeye başladım.


Normal bir oda gibi duruyordu. İki dolabında da evraklar dosyalar vardı. Tam bir ofis işi gibi.


Siyah ve mavi ağırlıklıydı.


"Kahvaltını bitirince eve geçiyorsun İpek tamam mı?"


"Neden ya?"


"Tehlikeli yerdesin İpek. Ve ben seni tehlikenin içine sokamam."


"Tehlike dediğin de sensin Mafya beycim. Burası tehlike olsa ne olur?"


"Eve İpek eve geç, Buradan sana malzeme çıkmaz." Yüzüme doğru eğilirken yerimden kalkıp karşısına oturduğumda yüzüne doğru yaklaştım.


"Gitmesem? Burada dibinde kalsam?" Deyip dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. Sertçe yutkunuşuyla sırıtırken devam ettim.


"Madem birbirimizi tanımak istiyoruz ben de seni burada tanıyayım?"


"İpek, geri bas!" Kendine hakim olmak ister gibi bir bakış attığında bir elimi bacağına koydum.


"Niye, çok mu iradesiziz yoksa?"


"Eve git İpek!" Deyip geriye çekilince ayaklandı. Daha sonra yerine baş köşesine geçince kendini dizginlemeye çalıştı.


"Gitmiyorum." Diye meydan okuyup arkama yaslandım ve kahvaltımı etmeye devam edince kapı çaldı. Ardından Emin gel demeden içeriye dan diye bir kadın girince kaşlarımı çattım.


"Sen buranın yolunu bilir miydin Emin bey?"


Kimdi bu kadın?


"Sana odama girmen için izin verdiğimi hatırlamıyorum." Sert sesiyle öfkeyle soluduğunda kadın beni nihayet görüp tek kaşını havaya doğru kaldırdı.


"Misafirin mi var? Kahvaltı sepeti mi kaldı ya bu zamanda?"


"Sen de görgüsüzlükten kaldın canım ya! Nerede edep nerede görgü! Bir odaya izinsiz gidileceğini öğretmediler mi sana?"


"Senden mi öğreneceğim?"


Ayağa kalktım. Bu yellozla kavgaya tutuşacak halim yoktu. Emin'in yanına geçip masanın üstüne oturduğumda konuşmalarının bitmesini bekleyene kadar telefonumu kurcaladım.


Emin'in bakışları beni bulunca bir eli bacağıma gitti. Ardından kadına dönerek öfkeyle konuşmaya başlayınca kadının gözlerinin üzerimde olduğunu hissediliyordum.


"Söyle?"


"Misafirinin yanında mı?"


"Ben Misafiri değilim yalnız. Yabancı yok konuşabilirsiniz." Dediğimde gitmeye niyetim yoktu.


"Şimdi müsait değilim Ayla. Ne diyeceksen Alihan'a ilet."


"Ama!"


"Aması yok Ayla! Sevgilimin yanında iş konuşmam."


"İş dediği de mafyacık." Diye mırıldandığımda Mafya bozuntusu uyarır gibi baktı.


"Sevgilin mi?" Şaşkınlıkla konuşurken sesinde kıskançlık sezdim.


Şimdi saç baş girişmek vardı da dua etsin ben salon kadınıydım şiddete karşıyım.


"Çık dışarıya Ayla!"


"Peki." Deyip dışarıya çıkarken yanından kalkıyordum ki bacağımdaki eli durdurdu. Gözlerime imayla bakınca öfkeyle yüzüne baktım.


"Nereye hatun?"


"Eve?"


"Eve?" Diye tekrar edince "Daha demin debeleniyordun gitmem diye?" Diye devam etti.


"Gideyim gideyim sen de rahat rahat Ayla'cığınla iş konuşursun! Pardon mafyacılık."


Dudaklarımdan uzun uzun öptü. Bir eli belimi bulunca kendimi hızla kucağında buldum.


"Sen Kıskandın mı?"


"Ne münasebet aa, neyi kıskanacağım!"


"Kıskanmışsın." Deyip imayla sırıtmaya devam edince bacağımı okşamaya devam etti.


"Dua etsin saçını başını yolmadım!"


"Açıkçası şaşırmadım değil. Ben kafa atarsın diye düşünmüştüm?"


Gözlerim kocaman oldu. "Tövbe! Ben. Hayatta öyle bir şey yapmam. Ben hanım hanımcık salon kadınıyım. Kafa atmakla işim olmaz."


"Tabi hatun. Sen hiç kafa atar mısın hiç yani."


Kaşlarımı çatıp dudaklarına bir tane vurunca "Benimle dalga geçme!" Diye kızdım.


Dudaklarıma uzanıp tekrar öpmeye başladığında rahat durmuyordu elleri. Yanağımda, boynumda belimde gezen elleri bu sefer bacaklarıma giderken aklını yitirmiş gibiydi.


"Kıskanınca ayrı cazibeli oluyorsun ya, ölüyorum o an."


"Telefonda olsaydım yazıyordan çevrimdışı olurdum. İmdatlar olsun."


"Demek utanınca böyle yapıyorsun ya da diyecek bir şey bulamayınca?" Bu hoşuna gitmiş gibi gülümsediğinde ifşalanmışım gibi gülümsedim.


Bir sırrımız daha ortaya çıktı, imdat!


Dudaklarına uzunca öpücük kondurup aklını çeldikten hemen sonra kucağından indigim gibi odadan kaçarcasına çıktığımda arkamdan bağırdı.


Koridordan acil çıkış kapısını açıp merdivenlerin başında durduğumda odasına geri dönmesini bekledim. Birkaç dakika geçtikten sonra acil çıkış kısmından çıkıp koridorda yürümesini bir süre izledim. Ardından bir odaya girmesiyle peşinden ilerledim.


Kapı aralıktı ve sırtı bana dönüktü. Uzaktan bile Dalyan gibi be horoz! Alihan ve o yelloz kadın da oradayken benim yakışıklı mafyam konuşmaya başladı.


O sırada ses kaydı için telefonumu açarken acele ediyordum. Bir süre normal iş ile ilgili konuştuklarında sohbete son noktayı benim Mafya koyunca kapıya doğru döndü. O sırada geriye çekildim.


Beni görmesi an meselesiydi. İşe yarar bir şey de yoktu.


Adam Öldürmeli bir şey de konuşmamışlardı. Temkinli bir şekilde içeriye tekrardan bakacakken arkamda bir gölge hissettim. Anında refleks olarak arkama dönüp tekmeyi atacaktım ki beni kendine çeken bedenle atamadım. Ellerim havada kalırken bakışlarım yukarıyı buldu.


Kızgın gözlerle baş başa kaldığımda ağzım şaşkınlıkla açık kaldı. Az önce içerde değil miydi? Nasıl oluyor da arkamdan belirtmişti?


"İpek..." derken sesinde acı vardı.


"Ne yapıyorsun burada?" Diye sordu bu sefer sesindeki acı normal soru sorar gibi meraka dönüşmüştü.


"Eve gitmiyor muydun sen?"


"Koridorda yolumu şaşırdım."


Tek kaşını havaya doğru kaldırıp "Dümdüz yolu karıştırdın?" Dedi.


Başımla onayladım. "İyi, gel seni çıkarayım buradan." Deyip elimden tutunca tutuşunda bir soğukluk hissettim sanki. Ama sonra bana munzurca göz kırpınca yanlış anladığımı düşündüm.


"Kucağımdan kaçıp gittin ama bak yine yakaladım seni." Deyip kulağıma doğru eğildi.


"Bunun hesabını evdeyken almak nasip olsun. Herkesin içinde öpemem ne de olsa değil mi?" Dediğinde omzuna bir tane geçirdim.


"Kuduruk horoz!"


"Efendim hatun."


"Ay imdat billahi de imdat vallahi de!"


"İmdatlarını başka şeylere harca seni küçük hanım."


Gözlerine homurdanarak bakıp önden yürüdüğümde kalbim boğazımda atacak gibi oldu. Onları dinlediğimi öğrenirse çok kötü olurdu.

Loading...
0%