Yeni Üyelik
46.
Bölüm
@saudade47

Annemler gitmemi istemeseler bile dinlemeyip mekana geçtiğimde zifiri karanlıktı her yer. Tıpkı içim gibi. Kimse yoktu. Korumalar dahil neredeydiler bunlar? Nereye gittiler?


Burası hep böyle boş bırakılırsa giren çıkanı belli olmazsa ne anlamı kalır güvenliğin?


Emin burayı boş bırakacak insan değil ki?


Emin neredesin!


Koridordan ağır ağır ilerlerken odasının kapısının önünde durdum. Hızlıca kapıyı açıp içeriye girdiğimde Emin'i burada olman ihtimaliyle yanıp tutuştum ama yoktu. Burada da değildi.


Bir şey mi gelmişti başına? Hıçkırarak baş köşesine koltuğuna otururken ışığı bile açmamıştım.


Kuma bozması herif de yoktu ortalıkta. İnsan bir yengesine haber verir değil mi?


Masanın üzerindeki çerçeveyi göğsüme yaslayıp koltukta iki büklüm bir şekilde uyumaya çalıştım. Burada kalırsam belki döner diye...


Dönersin değil mi Emin...


"Ben size burayı boş bırakmanın cezasını sonra keseceğim! Abim yok diye gevşediniz siz. Lan bu kadının burada ne işi var?"


Etrafta sesler git gide yaklaşmasıyla uykulu bir şekilde gözlerimi araladım. Koltukta uyuduğum için boynum tutulmuştu.


"Ah!" Acıyla elim boynuma giderken karşımda Alihan'ı görmemle yerimden nasıl kalktım nasıl yanına gittim hatırlamıyorum. Endişeyle gözlerine baktığımda bana anlamadığım bir şekilde öfkeyle baktı.


"Emin nerede Alihan? Dünden beri yok. Bir şey mi oldu, başına bir şey mi geldi? Söyle ne olur?"


"Başına çok büyük bir bela geldiği doğru." Dedi sinirle nefes alıp verirken korkum daha da arttı.


"Ne geldi Söylesene Alihan?" Ceketinden tutup sarstığımda ellerimi sertçe tutup geriye çekti. Parmaklarını öne doğru savurup üzerime doğru gelince zorlukla yutkundum.


"Ne gelecek? Başına senden daha büyük bela ne gelebilir ki? Yaktın ulan abimin başını!"


"Ben ne yaptım? Emin'e ne oldu söylesene!"


Alihan burun kemerini sıkıp kolumdan tuttuğu gibi dışarıya atıyordu ki odadaki korumalar engel olmaya çalıştı. Fakat Alihan'in sert bakışlarıyla geriye çekilmek zorunda kaldıklarında kolumu ondan kurtarıp göğsünden ittim geriye.


Kim oluyordu da bana dokunma cesaretinde bulunuyordu.


"Bir daha abimin etrafında dolaşmayacaksın!"


Alayla güldüm. Hatta kahkaha attım. "Hadi ya kim buna karar veriyor, sen mi? Bana bak yancı herif! Benim damarıma basma görürsün olacakları!" Kahkaham ciddi ifadeye büründüğümde tehdit vaki bir şekilde uyardım.


"Bir daha sakın yaklaşma bize!" Diye tekrar edince tepem attı. Anında kafa attığımda geriye gitmiş eliyle yüzünü tutuyordu.


"Umarım yine alnım Kızarmamıştır, Emin yoksa façandan tutup tavana asar! Emin nerede söyleyeceksen söyle! Söylemeyeceksen de boşa kafa ütüleme!"


Diğer korumalara döndüm bu sefer. Belki içlerinden biri söyler diye.


"Emin nerede?"


Hepsi Alihan'a döndü onay almak için. Sabrım taştı taşacaktı.


"SİZE EMİN NEREDE DİYE SORDUM!" kimseden çıt çıkmayınca bu sefer bağırmakla çare aradım.


"Cezaevinde!" Diye bağırdı Alihan.


Elim ayağım boşaldı o an sanki. Kulaklarım uğuldamaz oldu. "Ne?"


"Neden?" Sesim çıkmadı neredeyse kendim bile sesimi duyamayacak hale gelecektim.


"Senin telefonundan, bilgisayarından bazı kanıtlar çıktı. Abimin fişini çekecek kanıtlar."


Algılamaktan zorlandım. "Ama bu nasıl olur?"


"Ne ne nasıl olur? Hala mı bilmezlikten geliyorsun! Sen mahvetmedin mi abimi!" Başımı anında onaylamaz bir şekilde salladım.


Yapmadım ben öyle bir şey!


"Yapmadım ben. Yapmam. Ben o kanıtları çoktan yok etmiştim. Silmiştim ben onları. Bu nasıl olur?"


Kafayı yemek üzereydim. Emin...


Emin benim yaptığımı düşünmüş müdür acaba? Yemin ederim ben yapmadım sevgilim. Nasıl oldu bilmiyorum ama ben zaten arabada konuştuğumuz günden sonra hepsini yok etmiştim.


Bana inan Emin ne olur.


"Ya bırak! Bana burada masum ayağına yatma! Ta en başından beri böyle değil miydi? Yok yok suç sende değil ki? Suç abimde, sana çok güvendi. Yapmaz dedi. Yaparsa da umurumda değil dedi. Alanına soktu seni. Telefonunu almana rağmen bir şey yapmadı."


Nefes alamıyorum!


"Ama buraya kadar. Defol, abimin hayatından defolup gideceksin! Bir daha karşısına çıkmayacaksın duydun mu beni!"


Nefes alamıyorum...


"Abimin hatırına seni öldürmek istemiyorum ama velakin bir daha karşısına çıkarsan acımam!"


Ben yapmadım!


"Hangi Cezaevinde?" Diye sordum söylediklerine duymazlıktan gelerek.


Deli gibi kahkaha attı. "İhanet ettiğin adamdan af dileyecekken boşuna uğraşma. Seni görmek istemiyor!"


İstiyor biliyorum. Bunlar onun sözleri değil.


"Nerede?" Diye bir kez daha bağırdım. O sırada yakınımdaki korumanın önünden silahı alıp alnına yaslarken.


Alihan bana soğuk soğuk baktı ben de ona öyle.


Alnını silahın ucuna daha çok bastırırken diğer eliyle de korumalara işaret çekti.


"Vuracak mısın yoksa?"


"O sizin uzmanlık alanınız." Dedim.


"Silah çektiysen vuracaksın. Süs diye mi tutuyorsun elinde?"


"Vurmayacağım ve sen de bana hangi Cezaevinde olduğunu söyleyeceksin!"


"Söylemeyeceğim, vur."


"... Cezaevinde." Dedi biri. Kim olduğunu öğrenmek için yana doğru kisa bir bakış atınca arkadaki yapılı bir korumaydı.


Bunu bizim evin yanında gördüğüm korumaydı.


"Eyvallah." Deyip silahı bırakıp mekandan hızla çıktım. Aceleyle yolda ilerlerken arabam az ilerledeydi.


Arabama ulaşamadan kolumdan tutulup geriye doğru çekiştirirken "Allah'ım dualarımı bu kadar çabuk kabul ediyorsun Allah razı olsun da bunu neden kabul gördün yarabbim. Ay imdatlar olsun. Kaçırılmanın sırası mı? Emin'i görüp öyle kaçırılsaydım!" Diyerek onlardan kurtuldum.


Kızım sen siyah kuşaklı değil misin? Göstersene gücünü!


İki kişi üzerime gelirken ikisine de birer yumruk atip bacaklarına vurdum ardından. İkisi de iki büklüm yere düşerken yandan gelene dirsek atıp geriye savurdum.


"Emin bu hallerime yükselirdi şimdi burada olsa."


"Ay imdat git git gelme!" Üzerime doğru gelen adamı da tekmeleyip kaçarken birden saçımdan tutulduğum gibi ensemde bir sızı hissettim.


"Bir kızı tutamadınız geri zekalılar! Kızın zayıf olmasına rağmen sizden iyi dövüşüyor. Taşıyın lan kızı arabaya. Bari bunu becerin."


Bunlar duyduğum son sözlerdi.


🕯


Enseme nasıl vurdularsa hala sızlıyordu.


Tebrik ederim İpek. Hayatında bir kaçırılma eksikti o da oldu tam oldu!


Benin kastettiğim bu değildi imdat!


"Uyanmışız dans güzeli?" Bir sandalye alıp ters bir şekilde oturup gözlerime bakarak konuştuğunda "Kör müsün sen tabiki uyandım." Diye tersledim. Arkadan çok sıkı bağlanmıştı ellerim. Ay sıkılmaktan kızarmasa bari.


"İyi bir dövüşçüsün takdir ettim bak?" Memnun kalmış gibi sırıtırken "Ne sandın!" Dedim küçümsercesine.


"Korkmuyor musun?" Dedi bu sefer.


Genişçe sırıttım. "Niye korkayım! Kurtulacağım ne de olsa?"


"Bu korkusuzluğunu o mafyaya mı borçluyuz?"


"Yoo. Kimseye borçlu değilim." Yalan at da ufak at İpek! Neredeyse altına sıçacaksın geri zekalı!


"Duyduğuma göre ihanet etmişsin. Sana bir sır vereyim mi? Kimse bu kadar yakınına girip de tereyağından yağ çeker gibi senin yaptığını yapamadı. Takdiri şayan gerçekten. O hapiste sen burada."


Kafa atmak istiyorum ama çok uzaktı kafası bana. "Yaklaş." Dedim.


"Ne?"


"Bir yaklaş ya!"


Yaklaştığı gjbj kafa atmamla geriye çekilip burnunu tutması bir oldu.


"Ahh seni kal*ak!"


"Bir daha bana ihanet etmişsin gibi cümleler kurarsan kafanı patlatmaktan daha beter hale sokarım!"


"Ne o ağırına gitti? Halbuki sırtından bıçaklamışsın?" Der demez bir tekme savurdum ayağımı mümkün oldukça yukarıya kaldırıp yüzüne hizalarken.


"Seni oruspu!"


"Sensin orus*pu! Bir daha de hele! Bu sefer en kıymetli yerine tekme yersin. Kıymetsiz kıymetli olanından ama!"


Ayağa kalktı anında. Deponun bir ucundaki koridora doğru yükselince birileri daha geldi. Üzerime doğru gelen adamlarla derin bir nefes alırken ilk yumruğu karnıma yemiştim.


Bu sefer gerçekten imdat, beni öldürecekler!


"Ah!"


Bir tane bir tane derken gözlerim baygınlıktan kapandı. Karnım o kadar çok ağrıyordu ki bir süreden sonra hissedemez oldum.


Emin gel beni kurtar desem gelir misin?


Yoksa sen de benim yaptığımı düşünüyorsun...


🕯


Emin'den...


Koğuşun kapısını kıracak derecede tekmeleye devam etsem de öfkem dinmiyordu bir türlü.


İnanmak istemiyordum ihanet edişine. Kabullenemiyordum.


Yapmaz benim hatunum gizliden de olsa bana ihanet etmez. Gözlerinde gördüm lan ben o güveni. Göğsümde uzanışından anladım.


O değildi. Olamazdı.


Kim bilir ne haldedir? Benden bir haber gelmedikçe delirmiş midir benim gibi?


O da kahroluyor mudur bensizlikten?


Sözüm vardı lan ona! Sözümü tutamadığım için yine kızmış mıdır acaba?


En sonunda gardiyan kapıyı açmış beni yaka paça başka bir koğuşa götüreceğini sanırken alt kattaki müdürün odasına götürdüğünde nihayet çıkıyordum buradan.


Müdürün karşısına geçtiğim de bana öfkeyle baktı. Buradan yeniden kurtulma ihtimalime sinir olmuştu.


"Paçayı sıyırdın yine dört ayak üstüne düştün."


Koltuğa yayılarak oturduğumda sinir bozucuyla sırıttım.


"Bu sefer elinizde delil de varmış müdür? Hayırdır bu sefer çıkma sebebim nedir?"


"Bize getirilen kanıtlar gayette seni içeriye tıktırmalıktı ama birileri seni çıkarmak için çok uğraşmış."


Alayla burun kıvırdım. "Sağ olsunlar. Yaparlar öyle."


"Kes! Imzala da defol. Ama ensendeyim Emin. Bir gün seni sonsuza kadar hapise tikacagim. Çürüyeceksin orada."


"Beni her zaman bulamazsınız. Şansınız yaver giderse elinizi çabuk tutun." Deyip imzamı attım.


🕯


Mekana geçtiğimde korumalar anında diken üstünde karşıma geçtiler. Bakışlarım Alihan'i ararken sevinçle yanıma gelmişti.


"Abi çıkmışsın!" Diyerek bana sarıldığında ben de dostane bir şekilde sırtına vurdum. Diğerleri de beni gördüğüne sevinirken Alihan'a döndüm.


"İpek nerede! Evinde mi yoksa dansta mı?" Diye sorduğumda Alihan anında sinirle nefes alıp verdi.


"Abi sen hala nasıl o kadını soruyorsun? Sana ihanet eden biri, kanıtlar da anbean göz önündeyken hala İpek mi diyorsun?"


"Sana ne lan! Nerede İpek!" Deyip gözüm sağda duran Kerem'i bulunca tek kaşımı sorar gibi yukarıya doğru kaldırdım.


"Sen niye buradasın? İpek'in evinin önünde durman gerekirken ne halta buradasın?"


Kerem bakışlarını kaçırınca bir şeyler ters gittiğini anladım. Anında Alihan'a dönüp yakasından tutup sıktığımda "Ben sana Kerem'i oraya koy diye emir vermedim mi? Burada ne işi var?" Diye kükredim adeta.


"Ben dedim buraya gel diye." Gözüm seğirecek gibi oldu.


Elimi yumruk yapıp gözüne götürdüm sertçe.


"Ben sana korumaları arttır. İpek'in evini boş bırakmayın demedim mi? Başına bir şey gelmesin diye de başına seni dikmedim mi ulan!"


"Telefonumu ver!" Dedim öfkeyle solurken. Cebinden telefonumu çıkarıp bana uzattığında direkt mesaj kısmına girdim. İpek'ten tek bir mesaj bile yoktu.


"Seni sattı üzerine bir de mesaj mı bekliyorsun Abi? Bu kadar mı göremiyorsun sana ihanet ettiğini! İpek yok abi. Yok. Seni satan bir daha arar mı sanıyorsun? İşi seninle bitti, seni kullandı. Ben seni uyardım Abi. Bu kadında bir şey var dedim. Bu kadar güvenme dedim."


Kulaklarım uğulduyordu. Alihan'ın ne dediğini duyamaz hale gelmiştim.


Konduramadığım gerçeği kafama vura vura hissettirirken nevrim döndü o an. Sırtımda hissettiğim bıçak darbesini hazmedemeden Alihan'a saldırdım. Sinir krizi geçiriyordum. Yüzünde vurulmadık yer bırakmadan yumruklamaya devam ederken zihnim bulanıklaştı.


İpek sana ihanet etti. Seni sattı.


Seni bir daha arar mı sanıyorsun!


Silahımı belimden çıkardığım gibi alnına bastırırken korumalar engel olmak ister gibi hareketlense de benim bir göz temasımla geriye çekildiler.


Silahı alnına bastırmaya devam edip "İpek beni satmaz!" Diye tekrar ettim yeniden.


"Etmez."

Loading...
0%