Yeni Üyelik
47.
Bölüm
@saudade47

Alnına silahın ucunu her bastırdığımda öfkem harlanıyordu. Belki de doğru diyordu İpek beni sat...


Satmaz! Ben onu tanıyorum. Gözlerim Kerem'i buldu. Gözlerimden ne demek istediğimi anında anlayıp yanımızdan hızla uzaklaşırken silahı alnından çekip arkama yerleştirdim.


Alihan yere doğru kan tükürüp dengesiz bir şekilde ayağa kalktığında burnunu siliyordu bir yandan.


"Ne oldu abi, şimdi de evine adam yolluyorsun? Sen yüzleşmekten korkuyorsun diye Kerem'i mi yolladın?"


Sert bir nefes çekip elimdeki telefona geri döndüm. Sonra geri kapatıp Alihan'a döndüm.


"Kesin mi?" Diye sordum buz gibi bir ifadeyle.


"Bilgisayara kayıtlı hepsi abi, sana o yüzden yakınlaşmış. Kesin." Dediğinde telefonum çaldı. Ağır ağır telefonu açıp "Evet?" Dediğimde sesini duyar gibi oldum.


"GÖTÜNE PAMUK TIKAYACAĞIM ALİHAN! EMİN'E BIRAKMAYACAĞIM SENİ! KENDİ ELLERİMLE GEBERTECEĞİM SENİ YANCI HERİF! İMDAT DUR BE SEN DE YERİNDE BIR ŞEY KONUŞUYORUM ŞURADA!" Bir inleme sesi geldiğinde hızla Alihan'a döndüm.


Öldürecek gibi bir bakış yolladığım da telefona döndüm acilen.


"İpek? Neredesin güzelim ne oluyor lan orada?" Bir sessizlik ardından İpek'in tiz çığlık sesi yankılandığında arkadan bir ses daha duydum!


Sabri!


"Emin.." diye bağırdı. Ardından konuşmaya devam etti. O sırada Alihan'ı tutmaları emretmistim.


"Alihan kaçarsa sizden bilirim. Şimdi bir ekip daha ayarla yengenizi almaya gidiyoruz."


"Çıkmışsın cezaevinden."


"Benden kurtulduğuna pek sevinmişe benzemiyorsun küçük hanım. Halbuki bir sevinirsiniz zannettim. Tüh, hayallerinizi suya düştüğü için üzgünüm."


"Lan şimdi sinirlenmenin zamanı mı dingil herif! Kurtar beni buradan! O yancı herifi defalarca aradım açmadı, onun işini ayrıyeten ben ilgileneceğim! Bırak şimdi bana olan kızgınlığını da kurtar beni!"


"Neredesin sen?" Mekandan çıktığım gibi arabama binerken bana sövmeye devam etti.


"Kaçırıldım dingil Horoz! Bunun daha nasıl izah edeyim sana! Cezaevindeyken aklını mı kaybettin ne yaptın salak!"


"Aklımı yitireli çok oldu İpek. En çok da sana güvenerek aklımından kalan son kırıntısı da kaybettim!"


"İmdat vallahi de billahi de imdat! Delireceğim Allah'ın kudurduk horozu! Telefonundan beni nasıl bulursun bilmem ama beni şu an kurtarmazsan..."


"On beş dakikaya oraya varıyorum İpek! Ve çeneni gelince öpmekten sabahın olduğunu anlamayacaksın bile! Kendini koru hatun. Sen bana lazımsın."


"Ne?"


"Telefondan sinyali aldım, geliyorum. Telefonun açık kalsın ve ne olur sana zarar gelmesin. Git saklan bir yere."


Şaşkındı biliyorum ama dediğimi de yaparak koşmaya başladı. Nefes alışverişinden anlıyordum. Arkadaki adamım telefon sinyaline ulaşmıştı şükür.


Alihan'a gelince... Ona ne yapacağımı sonra düşünecektin şu an tek umudum hatunuma kavuşmak.


"Adamı karete eğitimden kaptığım hareketlerle Nakavt etsem de domuz gibi çıktı. Dayak yemeye doymuyor. Emin, ben bilmiyordum. Senin oraya düştüğünü. Yemin ederim ki ben yapmadım. Bana inan olur mu? Nasıl oldu bilmiyorum ama biri bilgisayarıma erişebilmiş..."


Sözünü kestim.


"İpek sırası değil bunların. Biz geliyoruz az kaldı yolumuz."


"Tamam ama şunu unutma ben seni çok seviyorum. Ayy imdat sen dokuz canlı mısın be adam! Bayıltmak da mı işe yaramadı!" İpek'in tedirgin sesiyle telefon hattı kesilir gibi oldu. Hızlandım. Başına bir şey gelirse tüm dünyayı sana dar ederim şerefsiz!


"Merhaba Emin'im. Beni hatırladın mı?"


"Sabri köpeği!"


"Bingo! Sana ulaşmak çok zor oldu be Emin'im. O sağ kolun Telefonunu almış bize Telefonu açmıyor çok saygısız canım, senin bu adamın. Hiç mi terbiye vermedin?"


Sinirim katbekat arttı. Direksiyonu sıkmaktan ellerim bembeyaz oldu.


"Lan seni öldüreceğim duydun mu beni! Onun kılığına bir zarar gelirse ölümden ölüm beğen şerefsiz!"


"Ama sen benim karımı alıkoyarken ben sesimi çıkarttım mı hiç! Sen de sesini çıkartma Emin'nim."


"Daha ben ona Emin'im demedim be! Birken iki mi çıktınız başıma!" İpek'in sesini duymamla dediğine sırıtmak istedim eğer bu durumda olmasaydık.


"Ee sen de kocacığım dersin hatun?"


"Yazıyordan çevrimdışıyım."


"Kesin lan aranızda sevişmeyi! Beni dinle Emin! Karım nerde?"


"Sevişmekten kastın ne acaba şerefsiz bey?"


"Sus kadın!" Diye bağırıp bir yere vurdu. İpek'in acı dolu sesi kulağıma ulaşınca gür bir şekilde bağırdım.


"Senin evliyatını sikerim Sabri! Ellerini İpek'ten çek yoksa uzatacak elin olmayacak!"


Öfkeden yüzüm kıpkırmızı kesildi.


"Aaa ayıp ama Emin'im ben sana bir yerlerini sikerek küfür ediyor muyum?"


"Lan!"


"Karıma karşılık senin ki? Yoksa bu güzellik ölür." Deyip telefonu kapattığı gibi Direksiyona yumruğumu geçirdim.


"Senin o Götüne öyle bir pamuk tıkacağım ki ölsen bile o pamuk sana ıstırap verecek."


Beş dakika sonra bir arazide boş bir deponun yanında durduğumda korumalar etrafı sarıp yerini aldığın da ön kapının kilidini silahla kırıp içeriye girdim. Kimse yoktu burada!


Sağa doğru ilerledikçe sesler gelmeye başladı.


"Bırak kolumu zaten sıkı sıkı bağladın! Ayaklarımı niye bağlıyorsun be ayı!"


"Tekme atma diye."


"Mantıklı. Ama bir şey unutmuyor musun sen de?" Alayla sırıtışını duydum.


"Neyi unuttum?"


"Bunu!" Deyip kafa attığında bunu fırsat bilip ilerledim. İlerlediğim gibi sağdan soldan korumaları çıkınca ateş ettim.


Hemen ardından bizimkilerde geçince bir çatışma çıktı. İpek de ateşin tam içindeydi. Hızla onun yanına yürürken bir yandan da ateş ediyordum.


"Dingil Mafya ateş ediyor böyle ayrı bir karizma mı oldu ne?"


"Övgülerini evimize sakla hatun. Burası yeri değil."


"Yangının ortasında öpüşmeye ne dersin?" Bir de göz kırpıyor mu?


Arkasına geçip ellerini çözdüm. Ardından ayaklarınındaki ipleri de çözünce bir el ateş ettim yanı başımdaki Adama. İpek anında bana sığınınca korkuyla çığlık attı.


"İnsan bir haber verir ateş ederken!"


"Bir dahakine haber veririm hatun. Sus ve göğsüme sığın. Seninle evde kozlarımızı paylaşacağız."


Yerde hala yatan Sabri'ye görünce "Seninle ayrı ilgileneceğim." Dedim bağırarak.


Karanlıktan çok şey görünmese de İpek'in yüzündeki morlukları görebiliyordum.


İpek anında evini bulmuş gibi bana sığınırken kokusunu içime çektim. O sırada acıyla inleyen sesini duyduğum da karnını tuttuğunu gördüm..


Siktir! Benim kıyamadığım kadına ne yapmışlar böyle!


Bir el daha ateş ettiğim de İpek yine kızdı.


"Sen beni duymuyor musun be dingil herif!"


"Duyuyorum hatun. Ama şu an odağım sen değilsin. Başını kaldırma çıkıyoruz buradan!" Deyip bacaklarından tuttuğum gibi kucağıma aldım.


"Kerem! Bu şerefsizi bana ayırın!"


"Tamam abi!" Deyip bacağında vurdu kaçamazsın diye.


"Ateş etme diyorum sana!"


"Kadın bir sus sesine kurban olduğum!"


"Öpeceksen susarım." Deyişiyle hızla gözlerine baktım.


"Sen iyisin değil mi beyninden hasar almadın?" Endişeyle sormuştum.


"Bugünün Kuduruğu benim Mafya beycim. O yüzden..."


Anında dudaklarına yapışıp özlediğim tadını içime çekerken kısacık sürmüştü.


"Oldu mu arsız hatunum?" Gözlerime hüzünle baktı.


"Ama bu çok kısaydı!"


"Bu da sizin cezanız küçük hanım. Şimdi uslu uslu göğsümde uyu ve hiçbir şeyi duyamayacak çalış."


"Kalbinin sesi yeter tüm dünyanın sesini kısmaya."


🕯


İpek'ten


Gözlerimi zorlukla açtığımda beyaz ışık yüzünden gözlerimi hızla geri kapatıp açtım. Nerede olduğumu görmek için etrafıma bakınsam da tanıdık değildi burası.


Emin! Emin'e bir şey mi oldu? Yataktan hızla kalkmaya yeltendiğimde bir şey kırılıp yere düştü. O sesle balkon arkasından hızla buraya gelen Emin'le derin bir nefes aldım.


Şükür buradaydı.


"Emin!"


"Serum şişesini kırmışsın sana yenisini getirsinler diyerek odadan çıktığında elim ona doğru uzalı kaldı. Şaşkınlıkla tavrını izlerken tekrar içeriye doktorla girmesiyle bir kere daha seslendim.


"Emin?"


Doktor yeni serum takıp giderken Emin benim tarafıma bakmıyordu bile. Bu sinirimi bozdu.


"Bana baksana dingil Horozu!" Bağırışımla özlediğim gözlerle denk gelirken bana öyle bir bakıyordu ki yutkunamadım.


Mesafeliydi!


"Bir yerin ağrıyor mu?"


"Hayır?"


"Doktor ağrı kesici yapmıştı ondandır."


"Emin?"


"Sen dinlemene bak, morluklarına krem de sürüldü." Sözünü kestim yeniden.


"Emin!"


"Sen uyumaya devam et. Hiç iyi değilsin."


En son "Dingil herif!" Diye bağırdığında nihayet bana geri döndü.


"Efendim?" Deyişiyle o ağzıyla yüzünü yer değiştirmek istedim.


Ay imdat diye bağıracağım şimdi!


"Bu tavır ne?"


"Ne tavrı?" Dümdüz bir şekilde konuşuyordu.


"Sana da kafa atacağım şimdi imdat ya! Eğer hala sana ihanet ettiğimi düşünüyorsan..." hızla sözümü dudaklarıyla kesince kolay kolay bırakmaya niyetim olmadı.


Hemen ensesine yapışıp dudaklarına daha uzandım. Kana kana dudaklarını içerken benden uzaklaşmaya çalıştı fakat bana dokunamıyordu yaralarımdan dolayı. Bunu fırsat bilip daha çok hırslandım.


Alt dudağını emip ısırdığımda gözleri benimkine döndü. Ateşten kurtulmaya çalışır gibi didinse de o ateşe doğru koştu ve dudaklarımın hakimiyetini kendisi ele alınca gömleğin ucunu yakalayıp kendime doğru bedenini çektim. Üzerime doğru eğilse de temkinliydi.


Elleri saçlarıma gidince oradan da boynuma doğru ilerledi. Hırslanan dudakları bu sefer boynumda gezinirken derin bir nefes alıp verdik.


Boynuma uzun uzun öpücükler bırakırken saçlarını okşadım.


"İpek..." diye fısıldasa da duymazlıktan geldim.


Ellerim göğsüne doğru gitti. Gömleğinin iki açık düğmesinden elimi sokarken inledi.


"Dur be hatun. Benden daha kuduruk çıktın!" Nihayet iradesine sahip çıkıp benden uzaklaştığında hüsranla dudak büktüm. Kendini yanda duran koltuğa atıp benden iyice uzaklaştığında kendine hakim olmaya çalışıyordu.


"Biraz daha dinlen."


"Konuşmayacak mıyız?" Gözleri beni bulduğunda "Konuşacağız." Dedi ciddi bir ifadeyle.


"Ama şimdi değil."


"Neden? Bana kırgın mısın yoksa?" Bunun olmasından o kadar çok korkuyordum ki...


"Uyu İpek!" Dedi beni cevapsız bırakarak.


"Uyuyamam." Dedim küçük bir çocuk gibi. Tek kaşını havaya doğru kaldırıp "Neden, ağrın mı var. Doktoru çağırayım daha keskin bir ağrı kesici versin." Dedi tam ayağa kalkarken.


"Ağrım yok ama sensiz uyumak istemiyorum." Dediğimde bana sertçe yutkunarak baktı.


"Uyur musun artık!"


"Gel." Dedim elimi ona uzatırken. Derin bir iç geçirdi. Ayağa kalkıp yanıma, yatağın en uç kısma uzandığında ben olabildiğinde yanaştım göğsüne.


"Neden öyle uzakta duruyorsun? Emin yapma böyle zaten o yancı herife sinirliyim. Arıyorum arıyorum açmıyordu. Senin telefon ondaymış. Sana defalarca mesaj attım geri dönüş olmadı. Aklım sendeydi acaba o da mı öyle düşünüyor demekten kafayı yiyecektim! Sen şimdi bana mesafe mi koyacaksın? Peki, koy ama şunu bil ki ben yapmadım."


Ellerini yumruk yaptığı gibi yatakta doğrulurken kalkacak gibi durdu. Gözlerindeki öfke her neyse daha çok delirmesine Neden oldu.


"Alihan'ı mı çıktı telefonlarına? Ben de diyorum neden ona bu kadar öfkeyle...." Derin bir nefes aldı. Hayal kırıklığına uğramıştı ama sanki benim yüzümden değil de başka bir sebeptendi.


"Mesaj attın?" Diye teyit etmek istercesine sorduğunda başımı salladım. "Defalarca kez hatta. En son mekanına gittim kimse yoktu. Hiç kimse ama. Bende odanda uyudum belki gelirsin diye. Sonra senin ceza...evinde olduğunu öğrendim."


"Sen mekana gittin? Yalnız başına? Ben sana ne dedim İpek, oraya Gelmeyeceksin demedim mi?" Kızar gibi söylendi.


"Ya konumuz bu mu şimdi dingil Mafya!"


"Konumuz ne İpek? Bir öğreniyorum senin bilgisayarından deliller çıkıyor ama bunu yapmadığını söylüyorsun? Ben buna nasıl inanayım?"


"İnanmıyorsan Neden yanımdasın Emin? Neden kurtardın beni? Bıraksaydın..." Beni hızlıca kucağına çekerken yaralarıma dikkat ediyordu. Ellerim başının iki yanına giderken burun burunaydık.


"Bıraksaydın, ne İpek? Bıraksaydım da ölmene izin verseydim kadın! Senin için ölüp ölüp dirilirken bırakamazdım. Ne olursa olsun seni orada bırakıp gitmezdim. Çünkü sen ne yaparsan yap ben yine sana gelirim." Burnundan solurcasına içindekileri kusarken bir elimi yanağına koydum.


"Yani bana inanıyorsun?"


"İnanıyorum lanet olası kadın, inanıyorum!" Diye bağırdığında buruk bir tebessüm dudaklarıma bahşedildi.


"İnsan hiç sevgilisine lanet okur mu? Çok ayıp."


"Lanet okumuyorum kadın! İn üstümden!" Kendisi itemiyordu canım acır diye.


"Beni sen çektin kucağına? Şimdi geri mi çeviriyorsun?" Deyip boynuna doğru burnumu sürttüm. Kokusunu çok özlemiştim.


"Elimden bir kaza çıkmadan in üstümden İpek! Cezalısın hatta!"


"Ne gibi kaza çıkabilir ki? Ben yaralıyım ayrıca." Deyip yeni çıkan sakallarını okşadım. Göğsü kalkıp indi. Derin derin nefesler alırken dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.


"Cezalı mıyım Neden ki? Senin yerine geçtiğim için mi?" Diğer sorusuna döndüğümde ise bir eli belimi buldu. Beni kendine çekerken belini okşadı gözlerimin içine baka baka.


"Öyle işte cezalısın. Cezan ise..." diyemeden dudaklarına gömüldüm.


Geri çekildiğim de "Benden uzak dur mu diyeceksin mafya beycimm. Ama bunu kızların söylemesi gerekmez mi? Sen bana naz mı yapıyorsun bakayım?" Der demez beni altına aldı. Ardından sinirle homurdanıp durdu.


"Ne nazı da! Hakkım olan kırgınlığımı dile getiriyorum."


"Sen buna dayanabilecek misin peki?"


"Neye?"


"Buna?" Deyip yakasından tuttuğum gibi dudaklarından kana kana suyumu içmeye devam ettim.


"Narkoz da vermedik sana çarpsın? Serumda da afrodiyizak da yok ki nereden geliyor bu arsızlığın?" Diye homurdanıp üzerimden kalktı. Odadan çıkmak üzereyken bana dönüp parmağını salladı.


"Uslu uslu uyuyorsun, dinleniyorsun?"


"Sen?" Dedim huysuzca. Kendi kendine sabır çekti. "Ya sabır ya selamet ya imdat!"


"Benim işin var İpek. Dönünce bu konuyu Konuşmaya devam edeceğiz?"


"Peki bir şey sorabilir miyim?" Dedim aklımda olup da bir türlü söyleyemediğim soruyu.


"Sor hatun sor bela kadın!"


"Burası kimin evi?"


"Ne o benim dersem bir de burayı mı didikleyeceksin?" Bu söylediğiyle kalbimi kırsa da bir şey demedim. Bir iyileşeyim burnundan fitil fitil getirecektim!


"Benim hatun." Dedi yüzümün astığımı görerek.


Sonra da kapıyı açıp gitmişti. Nereye gidiyorsa öfkesini çıkaracaktı. Yatakta uzanmaya devam edip uykuya dalarken bir yastığı kolumun altına sıkıştırmıştım.


🕯


İpek: Sözünde durmamaya alıştın sende ha! Üçüncüsünü kabul etmem ona göre. Hani sabaha kadar çenemden öpecektin?


Emin: 


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Emin: Sen neden uyumadın?


İpek: Uykum kaçtı. Hem bu halde nasıl uyuyabilirim? Nereye gittin sen?


Emin: İşim var İpek.


İpek: Beni kovuyor musun?


Emin: Uyumaya devam et diyorum.


İpek: Sözünü tutmayan adamdan ne beklersin ki zaten!


*Emin kişisi bir fotoğraf gönderdi*


İpek: Affettim affettim.


Emin: Acıkmışsındır diye bir şeyler hazırlattım.


İpek: Hazırladım olmasın o? Üstüne önlük çok yakışmış mafya beycim.


Emin: Yardımcılar hazırladı İpek.


İpek: Hıhı. Kesin öyledir. Neredeler peki?


Emin:


Yazıyor...


Çevrimdışı...


Birkaç dakika sonra kapı açılıp kapandığında elinde bir tepsiyle Emin belirdi.


Yerimde doğrulup sırtımı yatak Başlığına yaslandığımda dizlerimin üzerine bırakıp yana oturdu.


"Seni mutfakta görmek de varmış mafya beycim?" Nefis gözüküyordu üstüne çok acıkmıştım.


"Bir daha görmeyeceksin zaten. O yüzden ye yemeğini."


"Dingil Mafya!"


"Duyamadım?"


"Sen de yer misin diye sordum?"


"Yok ben yedim zaten."


"Nereye gittin peki?" Diye sordum bu sefer.


"İşim vardı dedim ya İpek."


"Dedin de ne işi olduğunu söylemedin?" Dedim meyve suyumdan yudumlarken.


"Orada peynirli tost da var ondan da ye." Lafı değiştirmeye çalışınca yalandan canım acıyormuş gibi yüzümü ekşittim. Anında yanına gelip endişeyle bana bakarken "Kolum ağrıyor. Sen yedirir mısın?" Diye sordum.


"Diğer kolunla yiyebilirsin İpek."


Dudak büktüm. "Sol kolla yemek yenmez ki ama. Şeytanla yiyeyim kahvaltıyı?"


"Ya sabır ya selamet."


"Niye sinirlendin ki şimdi? Sen yedirmeyeceksen bari korumalarından birine söyle de o gelsin. Bu halde kolumu kıpırdatamıyorum bile."


Gözleri öfkeyle büyüdü. Tepsiyi kendine doğru çekip tosttan bir parça kesip ağzıma götürdüğümde içimden sinsice sırıttım.


"Korumaları bana siktirtme şimdi İpek!"


"Ee sen de bana yedirmek istemiyorsun ben ne yapayım hı?"


"Yediriyoruz ya!"


"Uzaktan uzaktan yemek mi yedirir insana?"


"Tostu ağzıma tıkıştırıp Sus der gibi gözlerime baktı.


Rahat durmadım. Yanına kayarak yaklaştığımda bana sert bir soluk vererek bakmaya devam etti.


"Ne yapıyorsun?"


"Sevgilime yaklaşıyorum. Çok özledim kendisini de?"


"İpek uzaklaş."


"Uzaklaşmasam?" Deyip elimi göğsüne yasladım. Kokusunu içime doğru çektiğim de gözlerini kapattı dokunmamaya çalışır gibi.


"İpek alan tanı bana kurbanın olayım! Sindirmeme izin ver."


"Hala mı inanmıyorsun bana peki?" Deyip uzaklaştım yanından. Bakışlarımı kaçırdığım sıra çenemde bir el hissettim. Kendine doğru çektiğinde alnını alnıma yasladı.


"Sana inanıyorum dedik ya hatun!"


"Ne bu geri çekilmeler o zaman?"


"Evimdesin hatun." Deyişiyle gözlerim kocaman oldu. Sırtına bir tane geçirirken "Hani kolunu kıpırdatamıyordun?" Deyişiyle "Geçti acısı çünkü." Dedim dik dik.


Kuduruk horoz!


"Ve bir süre de bu evde yanımda kalacaksın?"


Ne dedi o ne dedi?


Evlenelim mi dedi?


"Ama annemlere ne diyecektim Ay imdat!" Diye bağırdığımda ne oldu der gibi baktı.


"Annemler beni deli gibi merak etmiştir şimdi?"


"Merak etme hatun. Annenler arkadaşında kaldığını biliyor?"


"Hangi arkadaşımda?"


"Emine'de. Hatun."


Neeee!

Loading...
0%