Yeni Üyelik
48.
Bölüm
@saudade47

"Sen de iyi Fırsatçı oldun he! Emine de nereden çıktı. Annem bilir ki Emine diye bir arkadaşım yok."


"Artık var hatun." Deyip yanağımın ucuna derin bir öpücük kondurdu. "Seni bırakmayan ısrarcı biri hatta bu Emine. Yaraları iyileşmeden çıkamazmış bu evden." Dediğinde tek kaşımı havaya doğru kaldırdım.


"Bunu kuduruk bir horoz istemiş olmasın?"


"Olabilir...Hem benim ev yaşantımı da görmüş olursun." Deyip yataktan hızla kalktı.


"Şimdi ne yapıyoruz biliyor musun?"


"Ne yapıyoruz?"


"Salona indireceğim seni ve bana doğru düzgün her şeyi anlatacaksın. Bilgisayar mevzusunu, kaçırılma mevzusunu, Alihan mevzusunu." Alihan mevzusu derken altını çizer gibi söylemişti.


"Alihan'dan şüpheleniyor musun bana ilk önce onun cevabını verir misin?" Eğer ona güveniyorsa hala ben ne söylersem inkar edecekti.


"Alihan'dan uzun bir süredir şüphe ettiğim konular var. Yok değil ama bunu sana anlatınca ne değişecek hatun?" Kuşkuyla bana bakıyordu.


"Sen ne konuştun onunla ya da konuştun mu bilmiyorum ama bilgisayarımdaki silinen bilgileri bir şekilde almış olabilir."


Bedeni kaskatı kesildi. Yüzü öfkeyle kızarırken saniyelikti bu durum.


"Aşağıya indirelim seni?" Deyip beni kucağına aldığında yine kaçıyordu.


"Ben yürüyebilirim!"


"Kucağımda olmanın fırsatını tepemem üzgünüm küçük hanım." Diyerek göz kırpınca "Kuduruk herif!" Diye çığırdım.


"Sus da yürü kadın!"


"Yürüyemiyorum dingil herif!"


Munzurca bana bakınca "Doğru." Dedi imayla. "Kucağımdaydın değil mi?"


"Ay imdatt!"


Merdivenlerden sırıtarak inip beni koltuğa uzandırdığında yaralarıma dikkat ediyordu. Salona kısa bir göz attığımda hiç eşya yok denilecek kadar az eşya vardı. Çok eşyayı sevmiyordu sanırım.


"İyice bak hatun. Belki bir şey çıkar."


"Dayak çıkacak şimdi imdat! Sus artık!"


"Hatunum ne derse odur."


"Evlenme teklifi iki oldu haberin olsun. Üçüncüsü kuru kuruya teklif edersen almam seni!"


"Alma da göreyim hatun. O zaman kaçırmazsam namerdim."


Gözlerin kocaman oldu. "Kudurdu herif yine. Canım!" Dedim tek kaşını havaya doğru kaldırırken. "Geçti o Bolu'nun Pazarı! Sen aklını kaçırmadan önce düşünecektin bunu." Yaklaştı bana.


"Ha aklımı kaçırmışım ha seni ne fark var?" Ellerimle göğsünden ittirip uzaklaştırdığımda ben bu horozla aynı evde günlerce duramazdım.


Ay imdatlar olsun yine! Bu herif benim aklımı ne eder çeler bir bakarım kuru kuru evlenirim.


"Alihan diyorduk mafya beycim. O konuya mı dönsek hı?" Melül melül bir bakış attığımda sinirleri geri yüklendi.


"Ama o piçin adını ağzına?"


"Küfür edeceksem alırım! Şerefsiz herif telefonları suratıma kapatıyordu."


"Kaçırırken..." yutkundu sertçe. "Beni her arayışında ne diyordu sana?"


"Abimi boş yere meşgul etmeyi kes diye zırvalayıp duruyordu. Kaçırıldıysan bize ne! Zaten abim hapiste bir de seninle mi uğraşacağım!"


"Hepsini söyledi?" Diye sordu teyit etmek istercesine. Başımı salladım. Bir yerleri vurup kırmak ister gibi etrafına bakınırken bakışlarım ondaydı.


"Siktiğimin herifine bak sen! Adam olmuş da beni sırtımdan vurmaya kalkıyor! Seni kendi ellerimle geberteceğim!" Kendi kendine konuşup durduğunda bana döndü aniden.


"Peki bilgisayara ulaşan kişi gerçekten Alihan mıydı? Sen onları sildiginden Emin misin? Çöp kutusundan da silmiştin değil mi?"


Çöp kutusu mu? Oradan da silmek mi gerekiyordu? Sertçe yutkundum. Bakışlarımdan ne anladıysa "Eh be hatun!" Diye söylendi.


"Bunu nasıl yapılabilir ki? Uzaktan oluyor mu öyle?"


"Bilgisayarın birinin eline geçti mi hiç? İyi düşün İpek?"


Düşünmeye başladım. Bir ara bilgisayarım evde kalmıştı ve ben de dışarıdaydım. Bilgisayarda işim vardı o yüzden korumalardan rica etmiştim.


"Bilgisayarımı evde unuttuğum gün korumalardan birinden rica etmiştim."


"Kimdi bu koruma?"


"Tanımıyorum ama senin adamındandı."


"Alihan değildi yani?"


"Hayır değildi." Dedim arkama yaslanırken.


"Hatun bir dahaki sefere bilgisayara şifre de koy. Neme lazım beni senden vuranlar olur falan? İfşan yanmasın." Dediğinde ters ters yüzüne baktım.


"Mafyaya bak, ifşalanacak diye seviniyor? Hayır ifşalandı da yine durmuyor ki canım?"


Çenemden tutup kendine doğru çevirince "Üç kuruşluk adamlara yenileceğime sana yenileyim Dedim hatun olmadı mı?" Dedi sırıtarak.


"Senin ayarların hepten kaymış he! Ne diyorsun sen dingil Horoz?"


"Ben senin yanında ne dediğimi biliyor muyum hatun?"


Şirince sırıtıp "Oldu, kapı ne taraftaydı? Ben geç olmadan kaçayım ay pardon gideyim." Deyip kalkacakken belimden tuttuğu gibi kendine çekti.


"Nereye hatun?" Diye sorduğunda ellerim gövdesindeydi.


"Eve?" Dedim masum masum.


"Bir süre buradasın demedim mi sana?"


"Dedin?"


"Ee?"


"Ama bir genç kız bu saatte kadar bir erkeğin evinde kalamaz. Hemde parmağında yüzük olmadan?"


"Senin dalga geçtiğini bilmesem şu an evlenmek istediğini düşüneceğim?"


Gözlerim anında kocaman olurken inkar ettim hemen. "Ay tövbe! Bu yaşımda ne evliliği hem benim değerlendirme yapmam lazım? Bir tek sen değilsin ki beni isteyen?" Gözlerimi kaçırıp söylendiğimde burnundan soludu.


"Hatun bana olmayan erkekleri siktirme!" Ters bir bakış atmıştı. Kıskanıyordu horoz.


"Tamam tamam üzülme hemen, seni ben alacağım. Eh, sana benden kimse de katlanmaz ya! Ne yapalım kendimizi tehlikeye attık bir kere." Neşeyle kıkırdadığımda bana yoğun bir şekilde bakıp kendine doğru çekti.


Bir eli yanağımı bulurken "Nasıl yapıyorsun?" Diye sordu cevabını bilmediği bir soruyla.


"Neyi? Seni kızdırmayı mı? Çok kolay ya bir kıskançlığa bakıyor?"


"Hayır, ortamı güzelleştirmeyi nasıl yapıyorsun. Sana öfkelenmem gereken yerde bile bir konu açıyorsun sanki ve beni kendine yeniden hayran bırakıyorsun? Bu işin sırrı ne hatun? Beni böyle mi yok edeceksin? Eğer öyleyse ben ona da razıyım."


Burnumu burnuna sürttüm. "Kim bilir, belki de yeni planım budur?" Genişçe dudak kıvırırken "Dikkatli ol mafya bozuntusu her an seni bitirebilirim." Dedim uyarır bir şekilde.


"Dikkat ederim hatun. Ama sen de dikkatli ol."


"Neden ki?" Diye sordum sakallarıyla oynarken.


"Beni bitirmek isterken nikah dairesinde kendini bulabilirsin?"


"Bu üç oldu mafya bozuntusu. "


"Tüh tüm şansımı kendi ellerimle heba ettim desene? Ben de o zaman kaçırmak da çare bulurum. Sıfır risk."


"Mafya kolaya kaçtı. Bunu unutmayacağım. "


"İpek?" Dedi derin bir nefes çekerek.


"Efendim?"


"Ben uzaklaşamıyorum sen uzaklaşır mısın? Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak."


Anında uzaklaştım. "Hoş geldin kuduruk horoz. Yine modundasın bakıyorum?"


"Sen yakınımdayken hiç iyi düşünemiyorum ki."


"Şey mi yapsak bir şeyler mi izlesek? Çok sıkıldım çünkü."


"Sana bir film açayım hatun. Benim depoya geçmem lazım zaten."


"Depoda ne yapacaksın?" Alnımdan öpüp ayaklandı.


"Sana diyorum dingil Mafya! Duyuyor musun beni?"


"Duyuyorum hatun ama sana cevap veremeyeceğim. Aklını kaçırmanı istemem." Deyip evden ayrıldığında beni burada tek bırakmıştı.


Şaka gibi.


"Ay imdat! Asıl şimdi aklımı oynatacağım! Kapıyı çekip gitti resmen."


Film izlemekten vazgeçip evi gezintiye çıktım. Yat yat nereye kadardı.


İlk önce mutfağı gezdim. Şu an da kimse yoktu. Emin herhalde yollamıştı.


Tezgahın üzerinde duran tatlı mı o? Dayanamam ki ben şimdi. Bir çatal alıp Tezgahın üzerindeki tatlıyı mutfaktaki masanın üzerine koyduğumda kendime de bir sandalye çektim.


Yaralarım ilki gibi olmasa da acıyordu.


Emin'e fotoğraf atarak neyi kaçırdığını gösterdim. Beni bırakıp gidiyormuş ya! Görsün bakalım!


*İpek kişisi bir fotoğraf gönderdi *


İpek: Gör bak mafya bozuntusu. Bu güzelliği bırakıp gitmek yakışmadı sana.


İpek: O depoya gidip de adam dövmek daha cazip geliyorsa demek ki?


İpek: Akşam eve gelme, ceza sana! Gül gibi sevgilini evde tek bıraktın ya.


İpek: Allah'ın kudurduğu! Tek başıma ne yapacağım bu koca evde?


Emin: Arkamı dönmeye gelmiyor yemin ediyorum hatun. Neden kalktın sen?


Emin: Seni öpmek daha cazip doğru ama hayaller ve hayatlar be hatun.


Emin: Hayırdır hatunum, kendi evimden mi kovuluyorum?


İpek:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Yazıyor...


İpek: Ayyyy!


İpek: Evet canım, seni kendi evimden kovuyorum var mı bir diyeceğin?


Emin: Var.


Emin: Nikah için tarih alıyoruz, hem de şimdi.

Loading...
0%