Yeni Üyelik
49.
Bölüm
@saudade47

İpek: Nee!


İpek: Ne nikahı! Sen iyice aştın kendini ha?


İpek: Ay bu herif baktı böyle olmuyor direkt nikahı bahane etmeye başladı.


İpek: Ah, ben de çok isterdim biliyor musun Emin'im ama aramızda bir engel var :(


Emin: Ne engeli? Yok öyle bir şey. Seni benden alan engeli ben sikerim!


İpek: Çok ayıp insan kayınbabasına küfür eder mi?


İpek: Valla seni şikayet ederim görürsün o zaman. Bak bakalım seni bana veriyor mu?


İpek: Ay imdat, bana seni veriyor mu yazacaktım!


Emin: Seni bana vermez mi?


Emin: Hiç mi?


İpek: Hiç vermez. Hele ki zırt pırt evden çıkıp gidiyorsa?


İpek: Ben babamın evine gidiyorum.


İpek: Bu ne canım, evinde durmayan kocayı ne yapayım ben? Turşusunu mu kuracağım!


Emin: 


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Yazıyor...


İpek: Ay kıyamam. Kal geldi adamcağıza. Korkma sevgilim babam vermezse kaçarım sana ya da sen kaçarsın bana.


Emin: İpek?


İpek: Efendim mafya beycim?


Emin: Hani bir sözüm vardı ya?


Emin: Diyorum ki o sözü şimdi mi uygulasam?


İpek: Ne sözü o?


İpek: O kadar çok söz verdin ki bana hatırlamıyorum.


Emin: Sabaha kadar çenenden öpme sözü hatta sabah olduğunu anlamayacak kadar bitkin olacağın o sabah.


İpek:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


İpek: Senin Depoda işin vardı değil mi? Ben seni daha fazla tutmayayım. Eve Ekmek getirdiğin de yok zaten. Sana kolay gelsin mafya beycim.


İpek: Ay imdat!!


Çevrimdışı...


Emin: Kaç bakalım kaç. Akşam eve gelmeyecek miyim sanki?


🕯


Emin'den


Depoya bir de telefona bakakaldığım da ev daha cazip gelse de işime dönmek zorundaydım.


İpek bana ne yaptı bilmiyorum ama yanından bir saniye olsun ayrı kalamıyorum.


Depodan içeriye girdiğimde yüzümdeki gülümsemeyi yok ettim. Kerem de arkamdan gelince Sabri ve Alihan sandalyeye bağlı bir şekilde oturuyorlardı. Bir tane de kendime sandalye çekip ters çevirerek oturdum. Ellerim aşağıya doğru sarktığında ise Alihan'a uzun uzun baktım.


"Senden başlayalım mı sorguya? Belki bana bir şeyler itiraf edersin?"


Gözlerini benden kaçırınca susmayı tercih etti.


"Tek bir soru Alihan, Neden?"


"Daha da yükselmek varken neden senin altında çalışmaya devam etsin değil mi ama?" Yan tarafından Sabri'nin sesi gelince sert bir şekilde tekme attım bacaklarına. Acıyla inledi.


"Yukselmek?" Dedim Alihan'a dönüp alayla sırıtırken. "Koçum sen zaten yükseklerdeydin? En üsttelerdeydin az mı geldi sana bu yoksa?"


"Bilgisayardan silinen dosyaları sen mi aldın Alihan?" Diye sordum bu sefer.


Bakışları beni bulduğunda zorlukla yutkundu. Gözü, yüzü her tarafı kan içinde kalmıştı. Hırsımı alamadan bir tane daha yüzüne patlatırken "Ne de olsa kurtulurum dedin gittin suçu kızın üstüne atayım dedin değil mi Alihan? Bu planı sen yeni kurmadın değil mi her şeyi planladın sen? Hatta bilerek o kızı seçtin, telefonlarımız karıştı sonra sen gittin bunu bile bile İpek'e mesaj attın. DEĞİL Mİ ALİHAN! AMA İŞLER İSTEDİĞİN GİBİ GİTMEDİ! LAN BENİ YANIMA ALDIM CAN DOSTUM BELLEDİM BU MUYDU LAN KARŞILIĞI?" Diye bağırsam da öfkemi bir türlü atamıyordum içimden.


"Nasıl baktın lan yüzüme aylarca? Nasıl hiçbir olmamış gibi konuştun benimle? Nasıl lan nasıl yaptın bunu bana?"


Alihan artık daha fazla dayanamayıp bayıldı. Sandalyeyi geriye ittim. Kerem'e dönerek "Ayıltın şunu?" Diye gürleyip bu sefer Sabri'ye döndüm.


"Sen..." Dedim korkutucu bir sesle. "Sen, bu şerefsizden daha beter hale geleceksin? Sevdiğim kadının canını yakmanın bedelini daha ağır ödeyeceksin! Ona ne yaptıysan bin katını yapacağım sana!"


Sırıttan yüzünden başladım ilk başta. Yüzünü tanımaz hale getirirken bu sefer ellerini kırdım Tek tek. Çığlıkları Depoda yankılanırken elime bulaşan pis kanını üstüne sildim.


"Sen yavaş yavaş öleceksin! Ölmek için yalvarana kadar her gün aynı işkenceyi yapacağım sana!"


"Abi telefon?" Diyen Kerem'le hırsla soluklanıp elinden telefonu aldım.


Ekranda yazan ismi görmemle açarken sesi doldu kulağıma. "Ya sen kaç saattir neredesin?"


"Hatunum, ne oldu? İyi misin?"


"Sence oradan bakınca iyi gibi miyim? Bir gittin bir daha gelmedin dingil herif!"


Saate baktığımda baya Depoda kaldığımı fark edince Kerem'e döndüm.


Kaş göz işareti yaptığımda depodan çıkmıştım.


"Evi bensiz tadını çıkaramadın değil mi? Tam bir evli çift gibi olmadık mı? Sen, geç kaldığım için bana fırça atıyorsun ben ise senin gönlünü almak için eve çiçeksiz gelmiyorum? Hayali bile çok güzel."


"Bak bir hayal de ben anlatayım mı mafya bozuntusu?" Dediğinde sırıtarak "Anlat?" dedim.


"Bol dayaklı, kocayı evde kovmalı nasıl ama hayalim güzel mi?"


"Yalnız bir şeyi unutuyorsun hatunum?" İmayla gülümsediğim de hafif sinirli bir sesle "Neymiş o eksik olan şey?" Diye sordu.


"Ben senin kocan değilim. Beni evimden kovamazsın. Ha direkt evlenelim dersen de başım üstüne."


Telefondan bir çığlık geldi. "Ay imdat billahi de imdat vallahi de! Babamın evine döneyim de gör gününü!"


"Nereye gidiyorsun sen acaba? Sen artık bu Evin hanımısın unut o diğer evi."


"Kuduruk horoz!"


"Ben de seni çok seviyorum hatunum. Kendine iyi bak, yorma kendini ben gelene kadar."


"Canın cehenneme, gelme eve! Git o çok sevdiğin adamlarınla yat."


Yüzüme telefonu kapanmasıyla mesaj attım.


Emin: Ne bu sinir hatun? Özlediysen açık açık dile getirebilirsin. Ben de seve seve gelirim koynunda uyurum.


İpek: Sana açılacak kapı bulursan uyursun canım! Aaa, bak ne yok. Kapı, tüh yazık oldu.


Emin: Bende yollar çok hatun. Pencereden sızarım içeriye. Hadi git dinlen. Çünkü sonra hiç uyumayacaksın. ;)


İpek: BU BİR AHLAKSIZ TEKLİF Mİ?


Emin: İçin fesat senin hatun. Ben sadece tüm gece film izleriz diyecektim?


İpek:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Çevrimdışı...


İpek: KUDURUK HOROZ!


🕯


Evde tek kalmaktan sıkılıp bir şeylerle oyalanmak istediğimde kendimi mutfakta buldum. Bir ara annem arayıp iki muhabbet ettiğimizde Emin horozun uydurduğu yalana tabi ki inanmamıştı.


İkna etmekte bir hayli zorlansam da birkaç günlüğüne yaralarım iyileşene kadar yırtmıştım.


Telefonum çaldı o sıra. Eylem'in aradığını gördüğüm gibi aramayı cevaplayıp hoparlöre aldım.


"Kaçak sen neredesin ha! Neredesin, bir kayboldun o kayboluş!"


"Dans kursları, yarışmaları derken kaybolmuş olabilirim evet. Sen ne yapıyorsun bakayım? Hala eğlence peşinde misin?" Derken soğan doğradım. Emin yemek yaptığımı, kendimi yorduğumu görse kızardı.


"Ay evet duydum haberi. İkinci olmuşsun tebrik ederim bir tanem!" Sevinçle çığlık attığında gülümsedim.


"Çok teşekkür ederim bebeğim. Bir birinci olamasak da iyidir."


Soğan gözlerimi yakınca istemsizce hıçkırdım. Bunu yanlış anlayan Eylem hemen endişeni dile getirdi.


"Sen ağlıyor musun? Ne oluyor İpek?"


"Soğan doğruyorum manyak! Gözlerimi yaşarttı." Soğanları tencereye attığımda "Eğlence peşindeyiz tabii kızım. Eğlencesiz hayat mı olur?" Dedi şen şakrak.


"Eğlenceye ara ver biraz Eylem. Her gün her gün olur mu?" Dediğimde Eylem'in hayret dolu sesi yankılandı.


"Bunu sen mi diyorsun manyak kadın! Sen de öyle değil miydin? Var sen de bir değişiklik zaten. Çıkar yakında kokusu."


"Tövbe! Kim ben mi Eğlence manyağıydım? At da ufak at be!"


"Eyüp'le sürekli dışarıda olan bendim zaten." Gözlerim kocaman oldu. Alma şu şerefsizin adını!


"Sen bana ne ima ediyorsun?"


"Siz ikiniz baya baya yakarsınız ortalığı diyorum? Anla işte kızım."


"O haysiyetsizce işim olmaz bu bir. İkincisi benim bir ilişkim var zaten Eylem." Dedim ters bir şekilde.


Bir süre ses gelmeyince telefon kapandı sandım ama hala açıktı.


"Ne? Gerçekten mi, ne zaman oldu bu? Neden söylemiyorsun hain?" sevinçle çığlık atınca kestiğim etleri de tencereye attım.


"Ay Eylem sen bir bana sorsana idrak edebiliyor musun diye? Ben hala onun varlığını hayal sanıyorum. Sonra ona dokununca anlıyorum gerçek olduğunu." Hayranlıkla bir iç çektiğimde tezgaha yaslanıp mutfağı inceledim.


"Benimle bir uğraştığı hali var bazen sinir etse de çok seviyorum. Hep öyle kalsın istiyorum. Bir bakışı var beni hipnotize ediyor. Ben onu kaybetmekten çok korkuyorum be Eylem!" Arkamı dönmüştüm son sözlerimi söylerken.


"Zaten giydiği o kapüşonu yok mu? Onun içinde sığınağımı bulmuş gibiyim."


"Ay sen kör kütük aşık olmuşsun kızım!"


Doğrumdan vazgeçecek kadar hem de...


"Aman duymasın şimdi. Yerin kulağı var." Dedim kendime.


"Neden ki? İtiraf mı etmedin yoksa salak kızım benim?"


"Şımarıyor kud... Adam sonra. Kurtul elinden kurtulabilirsen."


"Ay bırak şımarsın adam. Gül gibi kızımızı kapmış ne de olsa." Kıkırdadı neşeyle.


"Değil mi canım! Benim gibisini nerden bulacak sonra." Ocağın altını kıstım yanmasın diye.


"Aklı varsa seni hiç bekletmeden alır nikah dairesine götürür."


"Götürürüm valla." İkimizden farklı bir ses duymamla belime sarılan ellerle çığlık atıp tekme savunacaktım ki arkandan sıkı sıkı tuttu.


"Ya sen manyak mısın be adam! Öyle sessizce gelinir mi?" Diye kızdığım da telefondan Eylem'in imalı sesi geldi.


"Oldu, ben kaçtım İpek. Siz eniştemle konuşun ben seni sonra ararım. " Bir şey dememe izin vermeden kapattığında Emin bunu fırsat bilip beni kendine doğru çektiği gibi dudaklarıma saldırdı.


Ardından geri çekilip munzurca sırıttığında "Demek beni çok seviyorsun böyle sinir edecek kadar?" Deyip eli belime gitti.


"Sen ne zaman geldin ya?" Diye sordum hala idrak edemezken. Yana bırakılan ekmek poşetini görmemle gözlerine döndüm. Üzerini de değiştirmişti.


"Sen arkanı döndüğün vakit. Çok güzel itiraflar aldım. Hoşuma gitmesi için de öpmen gerekmiş?"


"Allah Allah kim diyor bunu?" İmayla tek kaşımı yukarıyı doğru kaldığımda dudaklarıma küçük küçük öpücükler kondurdu. "Çok kör kütük aşık olduğun biriymiş?"


"Adı belli miymiş peki bu aşığın?" Göğsüne yaslanıp gözlerine gülümseyerek döndüğümde "Belli. Adı da Emin'miş. Dünyanın en şanslı adamıymış ve sana çok kızacakmış?" Demesiyle anlamayarak "Niye?" Diye sordum.


"Sen niye ayaktasın? Yormaman gerek kendini hatun." Der demez kucağına aldı. Ellerim boynunu bulduğu vakit çığlık atarken huysuzca söylendim.


"Ay imdat! Sıkıldım oturmaktan azıcık başka şeylerle oyalanayım dedim."


Koltuğa bıraktı bedenimi. Ardından yanıma geçince İmayla sırıttım.


"Ekmek de almışız? Bu kadar mı dokundu zorunuza mafya beycim?"


"Evli bir adam olacaksam eğer eve ekmek de geçirmesini bilmeliyim değil mi?" Deyip yüzüme doğru yaklaştı.


"Koca olmak bunu gerektirir ne de olsa değil mi karıcığım?"


İmdat! İmdat bin kere imdat!


"Sen o lafa bu kadar taktıysan oho işimiz var seninle." Dedim şirinlikle.


"Ben sana taktım yetmez mi? Ömür boyunca da seninle işimiz olsun be hatun?"


"Sen bu lafları nereden buluyorsun ya? Senin gibi mafya kişilikten ağzının iyi laf yapması şaşırtıcı."


"Demek ki karşımdaki kadın çok güzelse. Ağzımdan çıkana engel olamıyorumdur?"


"Aferin o zaman sana mafya beycim. Çok büyük bir başarı. Yemek yanacak ona bakayım?" Tam kalkıyordum ki engelledi.


"Sen kalkma ben bakarım yemeğe?"


"Emin misin?"


"Eminim hatun. Sen rahatlığına bak."


Başımla onaylayıp arkama rahatça yaslanırken yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum.


"Sen ne yaptın bu arada? Depoya olan aşkınla özlem giderebildin mi?"


Emin yan bir bakış attığında koltukta bir bacağımı öne doğru uzatıp elimi Koltuktan aşağıya sarktım.


"Sence ben seninle bu konuyu konuşur muyum hatun? Aklın alıyor mu?"


"Aa sende yani. İki kelam edemeyecek miyim seninle?" Diyerek göz devirdim.


Ocağın altını kapatıp yanıma geri geldiğinde bacaklarımı dizlerinin üzerine bırakarak yanıma oturdu.


"İki kelam dediğin şey masum olmayan işler hatun. Ve evet bu konu sohbete kapalıdır." Deyip çeneme doğru uzanacakken araya elimi koydum.


Şimdi sırası değil mafya bozuntusu. Önce konu sonra istek.


Huysuzca söylenmeye başladığında tek kaşımı havaya doğru kaldırdım. "Hiç huysuzluk yapma! Ciddi konuşmamız gereken iki konu var?" Dedim sert bir şekilde.


"Konuşalım hatun ama arada sırnaşarak Konuşalım öyle daha çok katlanılır oluyor konuşmak." Deyip önüne engel niyetinde koyduğum eli aşağıya indirip çenemden öpmeye başladı.


"Uslu dur kuduruk Horoz! Bana anlatman gereken konular var!" Dedim kaşlarımı çatarken.


"Seninle uzun bir yolumuz var hatun. Gereksiz şeyleri yoluma taş diye koyamam. Boş ver gereksiz mevzuları biz asıl mevzuyla ilgilenirim?" Deyip yanağımdan öptü. Ardından morluk olan kısmı öpünce engel koydum.


Göğsünden ittirip geriye çekilmesine neden oldum.


"Anlat!" Diye direttiğimde ciddileşti hemen.


"Ne bilmek istiyorsun?"


"Alihan'ın neden böyle bir şey yaptığını?"


Anında öfkeyle kaşlarını çattığında ismini duymaya bile tahammül edemiyordu.


"İpek, yavrum. O meseleye seni alakadar etmeyeceğim. Bu konuyu da kapattım. Bir daha açılmamak üzere. İlerisi için düşünmek istiyorum şimdi."


"Mafyalığın raconu bu mu? O zaman ben de seni alakadar etmeyeceğim!" Dememle "Neye?" Demesi bir oldu.


Yanına yaklaştım. "Orası da seni ilgilendirmez mafya beycim. Bu da benim raconum yersen."


Dudağına kısa bir öpücük bırakıp ayaklarımı üzerinden çekip Koltuktan kalktım. Mutfağa doğru ilerledigim de "Yemek sıcakken yiyelim sonra şu diğer mevzuyu konuşuruz." Dememle yanıma doğru gelip "Raconunu yiyeyim senin!" Dedi iç geçirerek.


"Yemeğini ye acıkmışsındır adam döverken." Dedim imayla. Bir tabak çıkarıp yemekten bolca koyduğumda elimden almıştı.


Kendime de koyup sofraya geçtiğimiz de tek kaşını havaya doğru kaldırdı.


"Hatunum bu gidişle evlenmeden bana trip manyağı olacak. Az bir Durul hatun, evlenince bol bol tribini çekerim dert etme."


"Rüyanda mı göreceksin evliliği mafya bozuntusu. Ah kıyamam ki sana gerçekte baktın olmuyor sen de rüya aleminde bari gerçek olsun mu diyorsun?" Alayla sırıttığımda kendisi de bana imalı bir bakış attı.


"Morlukların bir iki güne daha çabuk geçer gibi duruyor? O zamana kadar evlilik ile ilgili idman yapabilirsin hatun. Eve döndüğün gibi seni ailenden istemeyi düşünüyorum? Nefes al hatun boşanıyoruz demedim evleniyoruz dedim." Deyip yanağımdan bir makas kaptı.


AY İMDATLAR OLSUN!


Merhumu nasıl bilirdiniz?

Loading...
0%