Yeni Üyelik
50.
Bölüm
@saudade47

"Ay Tövbeler imdatlar olsun! Sen ciddisin? Yok öyle yağma. İlk önce teklif!" Dedim parmağımı işaret ederek.


Emin munzurca dudak kıvırırken beni kendine doğru çekip elini belime attığında "İstediğin teklif olsun karıcığım ama ilk önce isteme gerçekleşecek." Deyip dudağımın kenarına baştan çıkarıcı bir öpücük kondurduğunda nefesim kesilir gibi oldu.


"Uzaklaşır mısın dingil Mafya, hayır aklımı yitirmiş değilim ama her yaklaşımında aklım biraz da kayıp gidiyor benden. Evlenmeden bana bir daha yaklaşmama cezası veriyorum sana!" Deyip ellerinden kurtulduğumda yerine geçtim yeniden.


Emin'e göz ucuyla baktığımda yüzü renkten renge girdi. Ne oldu canım yemedi değil mi?


Huysuzca yüzünü buluşturdu. Gözleri hızla benimkileri bulunca sert bir solukla "O işi unut." Dedi. Bahsi bile geçilemez der gibi tepki verirken ciddiyetimi korumaya çalıştım.


"Hangi işi Mafya beycim? Açık açık Söylesene çekinme."


"İpek!" Diye soludu.


"Evlenmeden sana zırnık yok tamam mı mafya bozuntusu. Biraz iradene hakim ol canım! Azıcık kudur ki işin eğlenceli hali olsun değil mi? Aa pardon sen zaten her saniye kuduruktun değil mi? Unutmuşum pardon. Yemeğimizi yediğimize göre bence yatabiliriz. Şahsen benim çok uykum geldi." Deyip sofradan kalktığımda Yorgunlukla esnedim. O sırada peşimden kalkan Emin'le "Nereye?" Diye sordum.


"Ne demek nereye hatun? Uyumaya gitmeyecek misin ben de geleceğim?"


"Sen az önce ne dediğimi algılayamadın herhalde Mafya beycim. O teklif gelmeden bana yaklasman yasak. Ve bu kurala birlikte uyumak da giriyor. O yüzden sana iyi geceler Mafya bozuntusu. Bu saatte depoya gitmezsin umarım. Biraz evinin yolunu bil canım aa." Diyerek yukarıya çıktığımda peşimden gelmeye devam etti.


"Depoya gittim diye bu işkenceyi yapmıyorsan benim adım da Emin değil! Teklif bahane."


"Emin misin Mafya beycim?"


"Eminim." Diye balıklama oltaya anladığında gülmemeye çalıştım. Yoluma devam ettiğimde bana anlamayarak baktı.


"Aklına ne geldiyse paylaşır mısın? Ne diye gülüyorsun şimdi?"


"Gülmüyorum ki."


"Kendini sıkıyorsun gülmemek için. Söyle söyle içinde kalmasın."


Odaya doğru ilerledigim de kapıyı araladım ve bana huysuzca bakınan adama döndüm.


"Adının Emin olması ne kadar iyiymiş ya. Her An dalga geçecek bir espri yapabiliyorum ve sen bunu anlamıyorsun bile. En çok da bu halin çok hoşuna gidiyor Emin. Sen düşüne dur Mafya beycim ben uyuyacağım." Kahkaha atarak kapıyı tam kapatıyordum ki eliyle durdurdu


"Senin bir ifadeni alma zamanı geldi de geçiyor küçük hanım. Sen gelsene şöyle." Diyerek beni, kapıyı örttüğü gibi kapının arkasına yasladığında bir eli kapının yukarısına gitti.


Onunla kapı arasında sıkışıp kalırken odadan kovacak zamanı kollayamamıştım bile.


"Genç bir kızı kaçırdığın yetmiyor bir de onu odaya mı kapatıyorsun Mafya bozuntusu!"


"O genç kız da hiç masum değil şimdi. Beni kudurtmayı çok iyi biliyor. Yapıyor yapıyor sonra kendisinin yaptığı hinliklere itiraz ediyor. "


Gözlerim kocaman oldu. "Ben ne yapmış olabilirim ki mafya beycim. Benim gibi hanım hanımcık kız, sizi nasıl delirtebilir ki?"


"Aynen böyle yapıyor işte." deyip dudaklarımdan öpünce kısacık bir öpücüktü ama aklımı başımdan almaya yeterliydi.


"Kuru iftira. Sen her an kuduruktun zaten. Benim ek bir çaba sarf etmeme gerek yoktu."


"Öyle mi diyorsun"


"Hıhı. Şimdi uzaklaş da uyuyayım. Malum sabah erken kalkacağım. Uykumu alayım değil mi?" Masum masum gülümseyip göz kırpıştırdığımda bırakmak yerine daha çok yaklaştı.


"Ben daha ifadeni almadım hatun. İlk önce ifade."


"Hay senin ifadene!"


"Demek benimle dalga geçip egleniyorsun?"


"Eh evet eğlendiğim söylenebilir. " dedim ellerim boynuna giderken. "Sen de çok çabuk kanıyorsun canım ben ne yapayım?"


"O zaman biraz da ben eğleneyim hatun?" O bakış o munzurluk. Evli değiliz be adam!


"Sen gelsene şöyle?" Huyuna gidip ona daha çok yaklaşıp kapıdan uzaklaştırdım. Biraz aklı dağılsın diye dudaklarından öperken hemen karşılık vermişti. Hiç bu fırsatı kaçırır mı!


Kapıdan nihayet uzaklaşsa da ben kapıya yakındım fakat kapı koluna hala uzatktım o yüzden Emin'i kapıya doğru çevirip geriye doğru ittirirken bana uymaktan başka bir şey yapmıyordu. Ben nereye çekersem oraya geliyordu.


Nihayet kapıya ulaştığımda ses çıkarmadan araladığımda üst dudağını ısırdım. Bu onu daha çok cezbetmiş olacak ki bir elini bacağıma atıp beline doğru kaldıracaktı.


Kapı dışına kadar bedenini ilerletip ondan ayrıldım. İkimizde nefes nefeseydik. Bir nefes daha çekip öpmeye devam edecekti ki yüzüne kapanan kapıyla kalakaldı.


Kilidini de çevirip hainlikle sırıttığımda "Bu odaya girişin yasaklandı canım! Beni direkt istersin ha, al sana isteme! O teklif yoksa isteme de yok öpücük de! Şimdi git nerede kuduruyorsan kudur."


"İpek aç kapıyı! Lan bu nasıl iş! Kadın resmen beni sınırdışı etti. Aç kapıyı kadın! Ben sana göstereceğim oyun nasıl oynandığını." Kapıya tekmeler atıp durduğunda gülümsemeye devam ettim. Kapıya doğru yaslanıp tırnaklarımı incelemeye başladığımda bu kapıyı kolaylıkla kıracağını ama bunu yapmayacağını da biliyordum.


"Sana yalnız uyumak istediğimi söylemiştim oysaki Mafya bozuntusu. Eve dönene kadar müstahak sana. Belki akıllanırsın da ne yapacağını bilirsin."


"Ee sen bu kapıyı açmayacak mısın sanki eninde sonunda kadın! Bak bakalım elinden kurtulacak mısın?"


"Ne demişler Dingil Mafya, ilk önce ihtiyaç sonra istek. Hadi sana iyi geceler."


Yatağa geri dönüp yastığına sarılarak uyumaya döndüğümde Emin'in homurdanmaları durdurak bilmiyordu.


"Ulan kadın ulan kadın! Ayarlarım bozuldu senin yüzünden iyice."


"Ben de seni seviyorum dingil Horoz!" Dememle sesi kesildi.


Bir anda kapının kırılmasıyla yerimden sıçramam bir oldu.


"Tövbeler olsun imdat ne oluyor be?' Yatağımda doğrulduğumda Emin kapıyı kırmış direkt yatağa doğru geliyordu.


"Aa Mafya beycim? Sizin burada ne işiniz var ya?"


"Kendim odama giriyorum."


"Kapıyı kırarak mı?"


"Biliyor musun hatun kendi odamın kapısını kırmak hobilerimin arasında."


Sahte bir alayla gülümseyip "Peki bu hobilerin arasına adam tehdit etme de giriyor mu?" Dediğimde tek kaşını havaya doğru kaldırdı anlamayarak.


"Adem dersem hatırlar mı o beynin acaba dingil Horoz? Bir seyler çağıştırıyor mu?" İmayla gözlerine baksam da renk vermedi ama adını duyunca gerildi.


"Ne dediğini anlamıyorum hatun. Boş ver sen o kılkuyruğu. Gel yamacıma. Sensiz uyuyamam ben." deyip beni kendine doğru çekip boynuma yüzünü bastırdığında tam da tahmin ettiğim gibi oldu.


"Git öteye naş naş!" Sinirle homurdanıp yüzünü boynumdan uzaklaştırıp geriye doğru bedenini ittirdim. Hatta yataktan da atacaktım ki son anda ellerimi tutup öptü.


"Nereye gideyim hatun senden başka gidecek yerim mi var sanki?"


"Var hayatım neresi biliyor musun? Alt kat. Bak oranın koltuğu da konforludur." Dediğimde İmayla sırıttım. Bana yine yaklaşıp dudağını dudağıma sürtünce derin bir nefes alıp verdim.


"Deneyelim mi?" Diye sorduğunda "Neyi?" Diye tekrar ettim.


Yatağa iyice bastırdı bedenimi. Üzerime çıkacaktı ki yaralı olan karnım aklına gelmiş olacak ki durdu ama yine de yüzü yüzüme çok yakındı.


Bir eli bel boşluğumu buldu. "Salondaki koltuğun konforlu olup olmadığını?" Dedikleriyle gözlerim fal taşı gibi açıldı.


"Ay imdatlar olsun sen yine terbiyesizleştin kuduruk horoz! Seninle işimiz var dingil Mafya! Sen edep nedir bilmez misin be adam? Ben sana dedim ki..."


Dudaklarımdan öpmesiyle sözüm yarıda kaldı. Dudağımı emip bırakırken de çapkın bir şekilde dudak kıvırdı.


"Çok konuşuyorsun hatun. O çenen bana lazım. Biraz çeneni dinlendir olur mu?


"Kuduruk horoz!" Diye çığlık attım.


"Sana da iyi geceler meleğim. Rüyanda evlendigimizi gör mutlaka. Belki direkt evlenmek istersin bu sayede."


Gözlerimi kıstım en son. "Teklif yoksa evlilik de yok Horoz! Umarım Rüyanda sen görürsün evliliği de en azından Rüyanda gerçekleşmiş bulunmuş olursun." Deyip ona sırtımı dönmemle "Bu gidişle sadece rüyamda göreceğim zaten!" Deyip yatağa çöküp uzanmaya devam etti.


🕯


"Kerem!"


Bahçeden koşarak yanıma gelen Kerem'le "Alihan ne durumda?" Diye sordum. Onun işi daha bitmemişti. Çabuk çabuk da biteceğini sanmıyordum.


"Hala aynı patron. Yüzü tanımaz halde, baygin bir şekilde yatıyor." Dedi ceketin iki düğmesini iliklerken.


"Bugünlük yeter yarın devam ederiz. Sen bana İpek'in bilgisayarını getirebilir misin?"


"Tabi patron."


"Bundan sonra sağ kolum sensin. Eğer senin de bir yanlışını görürsem sonun Alihan'dan daha beter olur!" Diye uyardığımda kendisine güvenir gibi gözlerime baktı ve ben daha söylemeden kendisi sözümü tamamladı.


"İpek hanımın korumalığı da bende patron. Gözün arkada kalmasın. "


Elimi omzuna atıp hafif sıktım. "Aferin." Deyip eve geçtiğimde salona doğru ilerledim. İpek hala uyuyordu.


Yaralarını gördükçe delirmemek için zor duruyordum. Canımdan can gidiyordu adeta. Ayaklandım. Bu öfkeyi bir yerlerde atmam gerekti. Alt kattaki spor odasına geçip kum torbası için üzerime daha rahat bir şeyler giydikten sonra kum torbasını yumrukladım. Bir yandan da İpek'i gelinlikler içinde hayal etmeye çalıştım.


Benden hala teklif bekliyordu. Beklesindi çünkü onun için çok güzel bir sürprizim vardı. Bilip de bilmemezlikten gelmek hoşuma gitmiyor değildi. Her seferinde teklifi öne sürmesi ve benimle evlenmek için can atışı beni yıldırım nikahına sürüklüyordu. Fakat her şey istediği gibi olacaktı. Sadece ilk önce isteme gerçekleşecekti sonra teklif.


"EMİN!" yukarıdan gelen sesle kum torbasına vurmayı kestim. Nefes nefese kalırken yüzümü havluyla silip yukarıya çıktığımda salonun ortasında bağıran babamla göz göze geldim.


"Sessiz olur musun yukarda gelinin uyuyor."


Babam bir hışımla yanıma gelip öfkeli bir şekilde konuşmaya devam etti.


"Tüm bunlar ne demek oluyor Emin?"


"Hangi olanlar baba?"


"O kız çocuğu mudur kimdir, seni polise şikayet eden oymuş?"


"Kim dedi sana bunu? Kimden duydun bunu?" Dedim kaşlarımı çatıp.


Hayretle kaşlarını yukarıya doğru kaldırdı. "Ha birde doğru. O kızla birlikte olduğunda doğru yani? Aklını mı yitirdin Emin sen?"


"Doğru olduğunu söylemedim. Kimden duyduğunu söyledim? Alihan şerefsizi mi haber uçurdu sana?"


"Alihan her şeyi bana anlatmasaydı haberim de olmayacaktı zaten! Alihan nerede?" Diye bağırmaya devam edip etrafa göz attı.


"ALİHAN!"


"Sana bağırmamanı söylemiştim baba! O sesini alçaltır mısın? Ayrıca Alihan yok."


"Ne demek yok!"


"Yok demek yok demek baba. O çok güvendiğin adam ihanet etti bana. Bende cezasını kesiyorum. "


"O kızın ifşasını kestiği için mi?"


"Bir daha İpek'in hakkında doğru düzgün konuşmazsan baba bende seninle çok farklı konuşurum!" Sert bir şekilde uyarıda bulundum.


"Adı İpek Hım.. yani seni bu hale sokan kız İpek! Burada mı bari getir de tanışalım?" Deyip rahat bir şekilde koltuğa oturdu...


"Tanışacaksınız zaten ama şimdi değil."


"Neden Emin?"


"Neden mi? O şerefsizin aklına girmesine müsade vermişsin zaten. Ne dersem ikna olmayacaksın o yüzden o aklındakileri düzeltmeden Tanışmayacaksınız baba."


"İşin doğrusunu anlattığın takdirde neden olmasın?" Diyen babamla derin bir iç çekip yanına oturdum.


"Peki, dinle baba."


🕯


"Özledim, gözlerini özledim. Söyledim, bil ki başka biri yok. İki dudağına bir ömür vereyim. Her adımına yüreğimi sereyim."


Şarkı söyleye söyleye kahvaltıyı hazırlarken bir yandan da dans ediyordum. Şakır şakır mırıldanıp dolaba doğru dönerek ilerlediğimde şarkıya eşlik etmeye devam ettim.


"İnsaf, benimki de can bebeğim!"


"Günaydın hatun, sabah neşeniz bol olsun." Mutfağa giriş yapan Emin'le gülümseyerek "Günaydın!" Diye bağırıp şarkıyı mırıldandım.


"İki dudağına bir ömür vereyim. Her adımına yüreğimi sereyim!"


Emin üç adımda dibimde bitince "İki dudağına bir dudak versen de olur." Deyişiyle kaşlarımı çattım.


"Bakıyorum seninde neşen de pek yerinde?"


"Niye olmasın hatunum. Sabaha çok güzel bir manzara ile uyandım." Üzerime göz attı. Gördükleri hoşuna gitmiş olacak ki dudak kıvırdı.


"Gömleğim yakışmış. Hep mi giysen ne?"


"Birilerin aklı başka şeyde çalıştığından kıyafet almayı düşünememiş. Bende mecbur seninkilerden giydim."


Tek kaşı havalandı. "Sen bana laf mı sokuyorsun?"


"İyi bari bunu anladın. Bir gelişme var." Deyip sofraya geri döndüm.


"Yavrum kapıda ne diye korumalar var. Emir ver alsınlar neye ihtiyacın varsa."


"Ay sen ne düşüncesiz adam oldun iki günde be! Onu da ben mi düşüneyim? İnsan, sevgilisini eve kaçırırken neye ihtiyaç diye... düşünür." Mutfağa giren Kerem'le sözüm yarıda kesilmiş gibi duraksadı.


"Patron istediklerin alındı nereye koyayım?"


Emin hemen tek bir bakış attığında Kerem, yere doğru eğdiği başını mümkün olduğunca daha da yere doğru eğerken buraya bakmıyordu.


Elinde üç beş torba olmasıyla Emin "Yere bırakıp işine dönebilirsin." Deyişiyle hızlıca mutfaktan çıktı.


"Bunlar ne?" Dedim yerdeki torbalara doğru ilerlerken.


"Aç bak hatun."


"Ay indatlar olsun! Sen kıyafet mi aldın?"


"Almamalıydım, düşüncesiz herifin tekiyim ya ne olsa?"


Kıyafetlere bakmayı kesip imayla bana bakan Emin'e döndüğümde "Sen de hiç çaktırmıyorsun ama mafya beycim. Aldığını söylesen düşüncesiz der miyim sana hiç?" Dedim dudak büküp poşetlerle yanına ulaşırken.


"Ne yapacağını görmek istedim görmüş de oldum." Elleri cebine gitti. Bana hala imayla bakıyordu.


"Ya sen ne kadar düşünceli bir horozsun be adam! Ne yapsam öpsem mi seni?" Masum masum göz kırpıştırıp dursam da bana mısın demeyip tezgaha doğru ilerledi.


"Bu sefer öpmek de seni kurtarmaz İpek."


"Öyle mi Mafya bey?" Hinlikle sırıtıp yanına ulaştım. Ardından yandan bir bakış attığında ellerim göğsünü buldu.


Göz ucuyla ne yaptığıma bakıp işine dönerken "Öyle yavrum." Dedi.


Kulağına doğru fısıldadım. Fısıldadıkça bedeni gerildi. Elinden kayıp giden bıçakla beni tezgahla arasına sıkıştırdı. Ayağının altındaki bıçağı geriye itmişti.


"Yavrum?"


"Efendim mafya bozuntusu?"


"Seni çok pis öperim görürsün!"


"Bekleriz mafya beycim. Ama ilk önce kahvaltımı edip dansa geçmem gerek. Sonrası... sonrasına bakarız." Göz kırpıp ondan ayrıldığımda kıyafetlerimi de alıp odaya geçtim. Kırılan kapıyı halletmişti.


"Daha iyileşmedin sen? Nereye gidiyorsun acaba?" Aşağıdan gelen kızgın sesiyle üzerimi giymiş bir şekilde aşağıya doğru indim.


"Dans etmeye gitmeyeceğim zaten. Oturup dans izleyeceğim?"


"Olsun, senin şu an dinlenmen gerek."


"Kerem'e söyle ya araba versin ya da şoför. Kahvaltı edelim çıkacağım." Deyip Mutfağa geri döndüm. Her şey hazırdı..


"Sen farkında mısın ne atlattığından?"


"Farkındayım ve bunun için de kafam dağılması gerekiyor. Seninle evde kalırsam hiç iyi şeyler olmuyor, azıcık özle beni."


Emin yanına geçip oturduğunda "Ben seni yanımdayken de özlüyorum Yavrum. Kafanı bende dağıtabilirim biliyorsun değil mi?" Dedi bir ümit vazgeçerim umuduyla.


"Biliyorum canım bilmez miyim? Ama olmaz."


Kızgınlıkla solusa da bir şey demeyip kahvaltısına döndüğünde başka bir konu açtı.


"Dün gece babam geldi. Seni duymuşlar, tanışmak istediler."


Emin'in söyledikleriyle çayı püskürttüm. "İmdatlar olsun ne?" Diye çığlık attığımda gözlerim kocaman oldu.


"Ne o hatun? Hiç tanışmayacak mıydınız sanki? İstemeden önce bir tanıyın birbirinizi."


"Bunu bana şimdi mi söylüyorsun dingil herif! Ay yoksa evde mi Hala?" Diye kaygıyla sorduğumda gülümsedi.


"Evet şu an odasında uyuyordur."


"Tövbe imdatt. Bizi duymuş mudur?" Diye sesimi kısarak sorduğumda ağzına peynir attı.


"Kelimesi kelimesine hem de?"


"Ay ne diyorsun?" Şaşkın ve tedirgin halime dayanamayıp güldüğünde kaşlarımı çattım.


"Ne gülüyorsun dingil Mafya! Yukarda adama rezil olduk ya!"


Belimden tuttuğu gibi öperken omuzuna bir tane yumruk attım.


"Kuduracak zaman mı şimdi?"


"Seni öpmeyeyim de ne yapayım Yavrum. Babam burada olsa sence bu saate kadar uyur mu?"


"Uyumaz mı?"


"Uyumaz."


"Benimle uğraşıp durma! Burada ne hale düşüyordum ben ya!"


"Benimle uğraşmanın rövanşı Yavrum."


Ters bir bakış attım. "Ben seninle bir uğraşacağım kudurmuş horoza döneceksin zaten dur sen."


"Bir şey mi dedin hatunum?" O suratına kafa atsam yok yok kıyamam ben o surata.


"Dansa geç kalmayayım dedim hayatım. Ne diyeceğim?" Çayımdan içip gözlerim fıldır fıldır dönerken içimden gülümsedim.


"O fındık aklından ne geçti yine acaba, da gizlerin fıldır fıldır döndü?"


"Ne geçecek hayatım. Hiçbir şey. "


Bir eli yanağımı buldu. Ardından kucağına doğru çekerken "İpek Yavrum en son böyle dediğinde ne olmuştu hatırlıyor musun?" Dedi zorlukla yutkunurken.


Ellerim boynuna gitti. Masum masum yüzüne baktım. "Ne olmuştu hiç hatırlamıyorum. Bir anımsasam hatırlarım ama..."


Dudaklarımda hissettiğim baskıyla yerimde kıpırdandım. Bu adam yoğun bir şekilde temas bağımlısıydı. Bir dakika geçsin yine temasta bulunuyordu.


Dudaklarımı oynatıp öpüşüne karşılık verdiğimde elleri çenemi buldu. Ardından boynuma yönelirken saçlarımı arkaya atmıştı. Kokusunu içine çekince boğuk bir şekilde konuştu.


"Hatırladın mı şimdi Yavrum?"


"Azıcık." Diyerek oyununa katıldım.


"Azıcık?"


"Hıhı. "


"Biraz daha hatırlatalım madem." Deyip boynuma küçük bir ısırık bırakınca yerimde sıçradım.


"Emin?"


Salondan gelen gür bir sesle yarı kapanan gözlerim anında açılırken Emin hala boynumu öpüyordu kendinden geçmişçesine.


"Emin!"


Sesi bu sefer yakından gelmesiyle çığlık attığım gibi Emin'i ittirdim. İttirmemle birlikte sandalyeyle birlikte düştüğümüzde "Ne oluyor lan," diye bağırdı dingil herif!


"Elinin körü oluyor kuduruk horoz elinin körü!" Üstüne düşmekle kalmayıp Mutfağa giren kişiyle basıldığımızda yüzümü göğsüne gömdüm.


Yoktu böyle bir rezillik.


Imdatt bin kere imdat!


"Baba?" Emin'in şaşkın sesiyle bir kere daha yüzümü göğsüne daha sert bastırdım.


Allah tependen baksın emi Emin! Allah senin cezanı versin imdat!


"Ne yapıyorsunuz yerde?" Diye sordu babası.


Ne yapalım kayınbabacım oğlunun yine kudurukluğu tuttu. Eh bende biraz az değilim oğlunu yoldan çıkmaya müsait.


"İpek'in ayağı kaydı da onu tutayım derken birlikte düştük."


İyi bok yedik!


"Allah'ın kudurduğu! Bir rahat durmadın al basıldık yine!" Yüzüm göğsüne yaslı durduğundan boğuk çıkıyordu.


"Hatun kalk göğsümden."


"Hatun kadar başına taş, horoz düşsün emi!"


Yüzümü ağırca göğsünden çekince yere baka baka doğruldum. Ardından Emin de kalkınca yüzüme sahte bir tebessüm ekleyip "Ee şey Emin'in dediği oldu tam olarak. Ayağım takıldı Emin de beni tutarken düştük." Diye tekrar ettim.


Emin'in babası bir şey demeksizin bana bakmaya devam ederken elini uzattı.


"Demek oğlumun aklını başından alan kız sensin?"


Valla biraz fazla fazla almış bulundum.


"Ee öyle oldu biraz efendim."


"Kahvaltı etmiş miydin baba?" Diyen Emin'le bakışlarım onu buldu


Kahvaltı boğazında kalsın emi Emin!


"Ettim oğlum. Mekana geçmiştim de seni göremeyince bir şey oldu sandım? Ama keyfin yerinde gibi görünüyor?" Amcacım o ima ne?


O ima ne!


"Geleceğim zaten baba öğlene doğru."


Git git git.


"İyi." Deyip sofraya oturdu. Emin'e anında baktığımda ellerim terlemekten üzerime yapıştı.


"Gelin hanım bir kahve yapsın da biraz sohbet edelim?" Demesiyle ağzım açık kaldı.


"Tabi..." sesim yarım yamalak çıkarken "Bana da orta bir kahve yapar mısın yav... İpek?" Diyen Emin'le gözlerine öldürecekmiş gibi bir bakış attım.


"Yapayım hayatım. Tuzlu mu acı mı?"


"Orta dedim ya İpek?" Munzurca sırıtırken bir kahkaha attım.


"Emin'cim onu sormadım helva da kavurasım geldi onu sen acılı seversin genelde ama bu sefer bol tuzlu yapayım mı? Çok seversin sen?" Ağzımın içinde konuşurken gülümsemeye devam ettim.


"Ha, bol tatlı olsun İpek." Arkasına yaslanıp babasıyla sohbete giriştiğinde bu kadar rahat oluşuna kafa atasım vardı.


Derin bir soluk alıp kahveleri yapmaya geçtim. Aklıma gelen Hinlikle Emin'e dönüp yüzümü ekşittim. Bir yandan da karnımı tutuyordum.


"Emin buraya bakar mısın?"


Emin bana doğru döndüğü gibi karnımı tuttuğunu gördüğünde endişeyle yanıma ilerledi. "İyi misin güzelim?"


"Karnıma bir sancı girdi. Geçer şimdi." Göz ucuyla endişeli haline baktığımda gerçekten telaş yapmıştı.


"Of hatun bir kere de söz dinlesen! Dinlen dedik sana o kadar değil mi?"


"Dinleniyorum zaten Emin."


"Geç otur şuraya ben yaparım kahveyi?' Deyişiyle üzgün bir şekilde surat astım.


"Babana ayıp olur şimdi. Ben hallederim." Desem de sert bir bakış atıp "Otur hatun." Dedi.


"Peki, benimki şekerli olsun iyi gelir ağrıya." Deyip babasının yanına geçtiğimde anlamıştı ne numara çevirdiğimi. Masum bir şekilde gülümsedigimde "Kusura bakmayın efendim ağrılarım arada bir yokluyor da." Diye açıklama yaptığımda "Emin çoktan paçasını kaptırmış ben ne dersem senden vazgeçmeyecek." Dedi hafif bir tebessümle.


"Ay o ne demek şimdi? Vazgeçirmeye mi çalışıyorsunuz imdatlar olsun."


"Vazgeçirmek istedim açıkçası ama seni bırakacak gibi durmuyor." Babasının Dedikleriyle Emin'e bir kere daha aşık olmuştum.


"Çok dürüstsünüz?" Yüzümde bir saniye olsun gülümseme eksik olmuyordu.


"Sen de çok fenamısşın." Demesiyle gözlerimi kocaman açtım.


"Aşk olsun Emin mi dedi size bunu? Kuru iftira öyle biri değilim." Dedim Emin'e kısa bir bakış atarken. Ardından elimle yaklaşmasını istedim babasından.


Anlamasa dediğimi yaptı. "Benden baska nasıl bahsetti size acaba? Ne gibi konuşmalar geçti aranızda?"


"Oğlumla konuşanlar benim aramda gelin hanım? Ağzımdan ne gibi laf almaya çalışıyorsan git oğlumdan al." Demesiyle bozuntuya uğradım.


"Meraklı bir insanım ben ama."


"Oğlum bundan da bahsetmişti."


"Neyden?" Der gibi gözlerimi fıldır fıldır döndürdüm.


"Çok meraklı biri olduğunu?" Sır veriyormusçasına konuşurken arkama yaslandım.


"Peki sizde mafya mısınız?"


"Evet." Demesiyle sandalyeme iyice sindim. O sırada Emin kahvelerle yanımıza geldiğinde babasına döndü direkt.


"Umarım sorularınnla İpek'i sıkmamısşımdır baba?"


İmayla gülümseyip kahvesini önüne çekti. "Aksine soru bile sormadım."


"Gelinimle iyi anlaşacağız gibi görünüyor oğlum. Çok akıllı kadın." Diye devam etmesiyle Emin'e döndüm.


"Sen bugün mekana geçecek misin?" Diye sordum.


"Geçeceğim dedim ya İpek? Niye sordun?" Anlamayarak kahvesinden içtiğinde munzurca gülümsedim.


"Sen en iyisi erkenden git. Biz, babanla biraz sohbet etmek istiyoruz?" Dememle babası hayretle kaşlarını yukarıya doğru kaldırdı.


"Öyle mi anlaşmıştık gelin?"


"Tabi efendim. Sizinle konuşmak istediğim mevzular var hem."


"Hatun hayırdır neyin peşindesin az önceye kadar sesin soluğun çıkmıyordu?" Kulağıma doğru eğilip fısıldadı.


"O az önceye kadardı mafyacım. Şimdi ise böyle." Deyip kahvemden içtim.


"Öğrenelim bakalım gelin ne konuşacaksın benimle." Deyip oğluna döndü.


"Beni, gelinimle yalnız bırak!" Demesiyle Emin bu duruma şaşırmıştı.


"İki dakikaya kahve yapmaya gittim. Aranızda ne geçti de bu kadar samimiyeti ilerlettiniz acaba?"


Emin'in kulağına doğru fısıldadım. "Tatlı bir cazibem var diyorum inanmıyorsun bana. Tatlı tatlı konuşmaktan başka ne yapmış olabilirim ki?"


"O tatlı tatlı konuşmanı bir ben göremedim zaten." Diye huysuzca homurdanıp durduğunda "Görürsün hayatım." Deyip önüne döndüm.


"Sen dansa gitmeyecek miydin?"


"Giderim yine Ama şu an daha mühim işim var hayatım. Çıkarken kapıyı kapatmayı da unutma." deyip babasına döndüm hevesle.


Loading...
0%