Yeni Üyelik
51.
Bölüm
@saudade47

Twitter: melekkozeli

İnstagram: Suyabatanhayaller/ longingforbooks

Kitappad: saudade47

Tiktok: melekekinci035


Emin: Hatun, babamla bu kadar sıkı fıkı olup arkamdan dedikodumu yapmıyorsun değil mi?


İpek: Ne münasebet canım aa! Biraz sohbet ettik o kadar.


İpek: Yoksa seni çekiştirmek gibi olmasın ama hiç çapkınlık yaptığını sormadım. (Gönderilmedi)


Emin: İnanayım mı hatun? Bana pek sohbet etmiş gibi gelmiyorsun da. Daha çok benim arkamdan gıybetimi yapmış gibisin sanki?


İpek: Ay imdatlar olsun valla anlamış. Anlayacak zaten salak! O senin sevgilin sevgilin hatta evleneceğin adam! (Gönderilmedi)


İpek: Bana şu an haksızlık yapıyorsun mafya beycim. Ben hiç öyle şey yapar mıyım? Benim gibi hanım hanımcık bir kadın, kırıldım gücendim.


Emin: Hanımı at sen.


İpek: Nee demek o şimdi dingil Horozu?


Emin: Hemen atar yapma hatun. Şimdi doğruya doğru. Sen şeytana pabucu ters giydirirsin. Hiç uslu duramazsın.


İpek: Hihh çok ayıp! Uslu durmayan kim acaba hatırlatmayım istersen!


İpek: Birkaç saat gözüme gözükme lütfen mafya bozuntusu! Sinirlendim.


Emin: Hatırlatmandan mutluluk duyarım hatun. İstersen yanına geleyim bana unuttuğumu hatırlat.


*İpek: Birkaç saat gözüme gözükme lütfen mafya bozuntusu! Sinirlendim.*

Gözlerine hasret kalayım yani?


İpek: Fesat, kuduruk horoz seni!


*Emin: Gözlerine hasret kalayım yani?*

İltifatlarını kendine sakla.


İpek: Ayy defol! İşim gücüm var benim.


Emin; Yüzün mü kızardı senin? Bir göreyim mi? Göstersene bana hatun, yüzünü.


İpek: Yok sana fotoğraf!


Emin: Kerem'i kullanmak istemiyorum hatun. Fotoğraf at da günüm şenlenmeye devam etsin.


İpek: Hadi hadi acıdım sana. Al bakayım mafya beycim.


*İpek kişisi bir fotoğraf gönderdi*


Emin:


Yazıyor...


Çevrimiçi...


Emin: Kalbimin vicdansız kadını bu attığın fotoğraf eski. Yeni yok mu yenisi?


İpek: Yüzümü görmek istemiyor muydun? Al sana yüz.


Emin: Hatunum, bu eski resmin bana güncel resmin lazım. Hem de kızaran yanakların olursa çok makbule geçer.


İpek: Nikahına mı alacaksın yüzümü aa!


Emin: Direkt seni nikahıma alacağım hatun. O zaman da bak bakalım elimden kurtulabiliyor musun?


İpek: Terbiyesiz, kuduruk horoz.


Emin: Kızaran yanaklar?


*İpek kişisi bir fotoğraf gönderdi*


Emin: Kızaran yanaklarından öpeyim kadın!


İpek: Öpülmedik yer bırakmadın bedenimde daha ne kadar öpeceksin acaba kuduruk horoz? (Gönderilmedi)


İpek: Sana, gününü şenlenme şerefi verdiğime göre ben dansa geri döneyim mafya beycim.


İpek: Oradan da artık evime dönerim.


Emin: O kıl herif orada mı?


Emin: Yaraların hala geçmedi ne evi hatun?


İpek: Kıl herif diye birini tanımıyorum hayatım. Kimden bahsettiğini bilmiyorum ve eve döneceğim. Yaralarım geçti bile.


Emin: Hadım mıdır nedir o kıl heriften bahsediyorum hayatım?


Emin: Birlikte uyumayacak mıyız yani artık?


İpek: Hala kimden bahsettiğini bilmiyorum mafya bozuntusu. Neyse aklına adı gelince yazarsın.


İpek: Görüşürüz


İpek: Kıskançlıktan kuduran mafya bozuntusu! (Gönderilmedi)


İpek: Ve evet hayatım. Birlikte uyumayacağız nikah yapılana kadar. Evime baskın da yapar gibi giremezsin artık. 🫸


Ardından telefonu kenara bırakıp dansı izlemeye devam ettim.

🕯


"Anne telefonumu çaldırır mısın? Bulamıyorum hiçbir yerde."


"Tamam kızım, arıyorum." Deyip telefonu kulağına doğru götürdü. Etrafa göz atsam da ne ses vardı ne de ekran ışığının yansıması.


O sırada kapı çalınca "Ben bakarım." Deyip kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığım gibi karşımda Kerem'i görmemle kaşlarımı çattım.


"Yenge, telefonunu dans binasında unutmuşsun. Onu getireyim dedim?" Demesiyle elime telefonu uzattı. Kuşkuyla gözlerine baksam da yalana dair bir şey yoktu.


"Unuttuğumu nereden biliyorsun?" Dememle "Abim aradı söyledi yenge. Şey..." deyip Gözlerini kaçırdı.


"Ney Kerem? Lafı eveleyip durmasana!"


"Abim bir de dedi ki telefonunu bir daha bir yerde unutmazsın yoksa..." Gözlerim kocaman oldu. Cümlesini tamamlanmasına izin vermeyip "Tamam tamam anladım." Dememle paniklemiştim.


"Yenge sen yanlış anladın. Diyecektim ki..." Dememle yüzüne kapıyı kapattığım gibi içeriye geçtim.


Yüzüm haddinden fazla kızarmıştı. Annem elimdeki telefonu görünce azarlar tonda başını olumsuzca iki yana doğru salladı


"Ah salak kızım benim yine nerede unuttun telefonu kim bilir? Hayır bu kadar çok nasıl telefonuna sahip çıkmazsın ki? Başkası olsa canı gibi korur ama sen? Bir gün bu telefon unutmaların yüzünden başını belaya sokacaksın ama ne zaman?


Ah annem... bil bilsen o belaya, Emin'le karşılaşmamla bulaştığımı...


Gözlerimi kaçırdım. "Ay anne ya bir telefon sadece. Ne gibi bela gelebilir ki başıma." Dememle kalçam da bir sızı hissettim.


"Anne ya!" Acıyla sızlanıp kalçamı ovaladım surat asarken.


"Anneye of denilmez! Ben seni bilmiyorum muyum sanki? Ah akılsız kızım benim. Ah." Şikayet eder gibi dövünüp mutfağa geçtiğinde telefonuma bildirim düştü.


Emin: Sen beni delirtmekten zevk mi alıyorsun kadın?


İpek: Aa neden öyle diyorsun şimdi mafya beycim ya.


Emin: Telefonuna sahip çıkmayı ne zaman öğreneceksin acaba hatun?


İpek: Teker teker gelin be! Annem azarladı şimdi de sen başlama dingil Mafya!


Emin: Benim azarlamam biraz farklı olacak hatun. Şu isteme günü gerçekleşsin bi'


İpek: Ya sen ne...


Yazıyor....


Çevrimiçi...


İpek: Ay imdat!


İpek: Sen bana azar çekmek için mi yazdın yoksa fırsatı aleyhine çevirmek için mi?


Emin: İkisi.


İpek:


Yazıyor...


Emin: Hatun kızardın mı? Göreyim mi yine yanaklarını?


İpek: Emin bir laf var bildin mi?


Emin: Ne lafı hatun? Genelde o lafların sonu gelmiyor da.


Emin: O lafların sonunu gerçekten unutuyor musun yoksa öyle bir laf olmadığı için sonunu getiremiyor musun?


İpek: Bir şey itiraf edeyim mi?


Emin: Et hatun. Yine ne itirafı edeceksin bakalım?


İpek: O lafları anlık söylüyorum ve sonunu düşünemediğim için devam ettiremiyorum.


Emin: Unuttuduğundan değil yani?


İpek: Değil Fırsatçı adam, değil!


Emin: Çok tatlı ama o hallerin. Sen yine sonunu getiremedigin cümleler kur ve sonra da unuttum de tamam mı hatun.


Emin: Ben de o hallerine daha fazla aşık olayım.


İpek: Ay ben bu adamı öperim imdatlar olsun. (Gönderilmedi)


İpek:


Çevrimiçi...


Emin: Anladım sen yine erime moduna girdin. Kendine gelince yaz bana. Sana bir şey demem gerek.


Çevrimdışı...


🕯


Yatakta uzanırken o kadar Dalmışım ki düşüncelere, pencerenin tıklamalarına bile tepkisiz kalmıştım. Pijamalarımı giymiş yatağın içinde karşıdaki dolabın aynasından kendime bakarken yanıma uzanan beden, beni kendine çekmiş yanağımdan hızla öpmüştü.


"Ay imdat sapık var!" Diye bağırdığım an eli ağzıma gitti. Panikle yerimde doğrulmuş bana bakan Emin'le göz göze geldiğimde rahatlamış bir şekilde arkama yaslanmaya devam ettim.


"Sen miydin ya, ödüm koptu benim burada!"


"Hatun pencerene defalarca vurdum. O kadar Dalmışsın ki beni duymadın bile? Hayırdır yavrum neyin var senin?" Kuşkuyla kaşlarını kaldırırken hiç dercesine omuz silktim.


Emin de arkaya yaslanıp beni kendine doğru çekip saçıma buse kondurunca gözlerim istemsizce kapandı.


"Bir şey olmuş? Söyle hatunum seni bu kadar endişelendiren sebebi?"


Gözlerine döndüm. Endişe etmiş gibi hüzünle bakıyordu. Derin bir iç çekip göğsüne sığındım.


"Bir şey yok Emin." Gerçekten bir şey yok... sadece kafama bir şey çok geç dank etti.


Çenemden hafif sıkıp gözlerimin içine baktığında "Eğer sorun evlilik ile ilgiliyse söyle hatun. Eğer endişen ya da korkun bu yüzdense ileri bir tarihe ertelerim. Yeter ki sen canını sıkma meleğim." Dedi iç çekercesine.


Başımı hızlıca iki yana doğru salladım. Asla evlilikle alakalı değildi bu durum.


"Hayır, hayır kesinlikle bu yüzden değil."


"O değilse ne hatun?"


Söylese miydim? Kırılır mı acaba?


"Açık konuşalım mı geçen arabadaki gibi?" Dediğimde ne diyeceğimi sanki o an anlamış gibi gerildi.


Yatakta doğrulurken ben de doğrulup bacaklarımı bağdaş yaptım.


"Her zaman bunu istediğimi biliyorsun İpek'im. Bana her daim açık olabilirsin." Deyip güven verircesine alnımdan öptü.


"Ben, senin için kendi doğrumdan vazgeçtim asla bunu yapmamam gerekiyordu ama yaptım işte. Bu konuyu hep kendimden uzaklaştırdım hatta kendimi kandırmaya devam ettim. Fakat inkar ettikçe daha baskınlaştı içimde. Annemler senin.... Ne işle meşgul olduğunu bilseler hayatta buna müsaade etmezler. Onları geçtim. Ama soruyorum kendime. Bu ben miyim gerçekten, diye. Sana şimdi bu işi bırakır mısın desem kolay olacağını düşünmüyorum. Ki bırakmazsın öyle hissediyorum nedense. Ve ben bunu bile bile seninle yola çıktım. Bunu bile bile sevdim seni. Ama biliyor musun bir yerden sonra ağır geliyor. Ben... Ben."


"Bırakırım!" Dedi ciddi bir ses tonuyla. Anlayamadım.


"Ne?"


Dudaklarımdan öpüp tekrar etti. "Bana sadece sen gerek İpek. Ben senden sonrasını düşünemiyorum. Sensiz de yaşayamam. Bu konunun senin canını sıktığını ve bunu hem kendine hem de bana hissettirmediğini biliyorum zaten. Sen belki iki kere düşünürken ben bunu dört kere düşündüm. Düşündükçe ne yapacağımı bilemez oldum. Bu işe girdin mi de kolay kolay çıkamazsın ama ben seni tanıdığımdan beri çıkmak istemeye başladım. "


Söyledikleriyle dudaklarım aralandı. Sonra diyecek bir şey bulamayınca geri kapandı. Bakışlarımı kaçırırken derin bir nefes çektim. Emin de mi bunu düşünüyordu?


"Hem ilerde çocuklarımız olursa onlara daha fazla kötü örnek olmayayım değil mi?" Dediğinde çapkınca göz kırpınca bu durumda bile fırsatçılık peşindeydi pis horoz!


"Yeminle dingil herifin tekisin sen! Ay imdat vallahi de billahi de imdat! Ciddi bir şey konuşuyoruz şurada! Ciddi ol azıcık." Dememle dudak kıvırdı.


"Benim hatunum bu işte! O Gözlerine hüzün yakışmıyor." Deyip kulağıma doğru eğildi. "O Gözler hırçın ve tutkuyla öfkeleniyor ya bayılıyorum. Bayıldıkça." Deyip bir eli belimi buldu. "Seni..." demeye kalmadan Dudaklarına bir tane vurdum.


Edepsiz kuduruk horoz!


"Ben kime ne anlatıyorsam zaten!" Diye homurdanıp yatağın içine girdim. Ona doğru ters dönüp gözlerimi kapamadan önce öfkeyle soludum.


"Giderken pencereyi de kapat. Lidibo mudur nedir onu da yanında götürmeyi unutma!"


Yatağa bir çökme sesi geldi. Anında ters tarafa dönerken beni kendine doğru çekip göğsüne doğru yasladı.


Dudaklarımdan uzunca öpüp "Çok konuştun yine hatun. Az uyuyalım." Deyip Gözlerini kapayınca şaşkınlıkla ona baktım.


"Sen! Ay..."


"Benden gitmemi bekleme hatun. Sensiz uyuyamadığımı söylemiştim daha önce."


"Emin, burada ciddi bir şey konuşuyorduk ya!"


"Yarın konuşursun yine hatun. Şimdi sus da kokunda uykuya dalayım. Sabah kafa ütülemeye devam edersin!"


Yerimden rahatsız bir şekilde kıpırdanıp durduğumda Emin gözlerini açıp ofladı sıkıntıyla.


"Hatun, ben mafyayım. Keşke seninle karşılaşacağımı bilseydim hayatta mafya olmak istemezdim ama böyleyim. İnkar da etmiyorum kötü olduğumun ama kötülerin de sevme hakkı yok mu hiç! Bu dünya da kötüler sefasını yaşıyor denilse de en çok da kötüler cefasını çekiyor aslında. Benim cefasını çektiğim bedelinin sefasısın hatun. O yüzden de bu sefanın tadını çıkarmama izin ver." Deyip boynuma yüzünü gömdüğümde derince soluk alıp verdi.


"Bir şey deme hatun." Sanki konuşacağımı hissetmiş gibi daha ağzımı açmadan susturmuştu beni.


"Sana daha önce de söyledim. Kendi doğrundan vazgeçmek istemiyorsan bunu bana hissettirmeden yap."


Loading...
0%