@saudade47
|
Emin: Günaydın müstakbel karıcığım. Sevgilimden müstakbel eşe terfi yapmak daha güzelmiş. Emin: İddiayı kaybettiğine göre bugün ödülümü alabilirim değil mi? İpek: Sabah şerifleriniz hayır olsun mafya beycim. Çok düşündünüz mü bu mesajı kurmak için. İpek: Ne iddiası? Asıl sen kaybettin be! Çıkarcılık yapma! İpek: Sabah sabah uykumdan faydalanıp iddia meselesini kendi aleyhine çeviremezsin!🫸 Emin: Tüh, son fırsatı da kaçırdım desene hatun. İpek: Allah sabır versin mafya beycim sana çok zor gerçekten. Emin: Ne için hatun? İpek: ee, sen iddiayı kaybettin ya. İpek: Benimle uyuyamacağın için kudurup durursun onu diyorum hayatım. Emin: Hatun erkenden sevinme bir bakarsın pencerenden bittiğim gibi kapında biterim. İpek: Ne ima ediyorsun sen şimdi? Emin: Bu sabah seni kaçırma planlarım var hatun. Giy kıyafetlerini hatta geçen giydiğin mavi pijamayı da giyebilirsin hiç hayır demem. İpek: Yazıyor.... Çevrimiçi... İpek: Ay imdatlar olsun! Aşağıda mısın bir de! Emin: Hem de iki saattir hatun. İpek: Lan manyak herif sabahın yedisinde ne işin var benim kapımın önünde? Deli misin divane misin? İpek: Delisin zaten ne diye soruyorum ki? Emin: Sana deli gibi aşık bir deli divane yavrum. Emin: Gözlerimi senin yanında açmak istedim ama bu mümkün olmadığı için bari dedim ki Hatunumun uyanmasını bekleyeyim de günüm güzel geçsin. İpek: Mafya bey çapkınlıktan kandırmacalara. Emin: Yazıyor... Çevrimiçi... Emin: Kimi kandırdım bu zamana kadar hatun? Çapkınlık etmişsem de sana etmişimdir yavrum. Senden başka kimi gözüm görür. İpek: Kalbimi kandırdın ya daha ne olsun dingil herif! Emin: Oh, çok iyi etmişsim kalbini kandırmakla çok güzel etmişim. İpek: İyi bok yedin! Emin: Senin ağzın yine bozuldu. Aşağıya in de o ağzını bir düzelteyim? İpek: Annem evde gelemem. Emin: Annenden izin alırım hatun. Aldım mı da İpek: Aa terbiyesiz kuduruk horoz! Emin: Ben masumum hatun. Fesat algılayan sensin. Emin: Ben başka bir şey diyecektim. İpek: Hoşt o laf benim kozum. Sen söyleyemezsin! Emin: Söyledim bile yavrum. Hadi daha fazla beni bekletme. Yoksa kaynanamla bir kahve içeriz uzun uzun. İpek: Bu bir tehdit mi dingil Horoz? Emin: Ne münasebet yavrum. Ben sadece zil basınca seni göremezsem diye olacakları söylüyorum. İpek: Arkamdan benim gıybetimi yapacaksınız yani? Emin: Ben gıybet etmem yavrum. Emin: Ben bir seni bilirim bir de öpünce kızaran yanaklarını. İpek: Defol! Emin: Ben de sana aşığım hatun. Bekliyorum aşağıya çok bekletme. Çevrimdışı... Telefonu yatağa bıraktığım gibi pencereye doğru koştum. Aşağıda iki araba park edilmiş halde duruyordu ve Emin arabasının ön kaputuna yaslı bir şekilde telefona sırıtarak bakıyordu. "Aaaaaa imdat gerçekten aşağıdaymış dingil!" Hızla pencereden uzaklaşıp gardolaba doğru yöneldim. Aceleyle mavi şortlu tulumu giyip odadan çıkınca annem mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Anneme görünmeden evden çıktığımda arabaya doğru ilerledim. Kerem geldiğimi gördüğü gibi Emin'e haber verirken bakışları telefondan bana doğru döndü. Sırıtarak yanıma doğru geldiğinde "İnanamıyorum sana!" Diye çemkirdim. "Gerçekten uyanmamı mı bekledin?" Eli hemen belimi bulduğu gibi kendine doğru çektiğinde yanağıma uzun bir öpücük bıraktı. "Bekledim hatun. Günaydın." Deyip boynumdan öpecekken kollarından kaçtım. "Burası nezih bir mahalle mafyacım hareketlerine dikkat et!" Gözlerimi kısıp kollarımı gövdemde birleştirdiğimde Emin bana yandan bir bakış attı. "Dün de sen etmiyordun hatun." Göz kırpıp üzerime göz gezdirdi. Beğeni dolu bir bakış attığında "Mavi pijama yok ama mavi şortlu tulum da iyiymiş. Sen hep mavi Mi giysen hatun. Pek bir yakışmış tenine." Dediğinde sert bir bakış atıp karnına bir tane yumruk atsam da dengesini bozmadı. "Dingil! Ayy imdat. Sabah sabah hiç çekilmiyorsun!" "Seninle işimiz vardı hatun?" Demesiyle Sorgular gibi baktım gözlerine. "Ne işiymis bu acaba? Daha kahvaltı yapmadım ben? İş falan uğraşamam. " "Mahalledeyiz?" "Ee yani?" "Diyorum ki annenlere haber et sonra arabaya bin. O zaman görürsün ne işi olduğunu." Munzurca sırıtığında ne demek istediğini anlamıştım. "Terbiyesizsin yemin ediyorum! Terbiyesiz." Deyip eve geri döndüm. Annemlere haber edip tekrar dışarıya çıktığımda Kerem öne geçmiş Emin ise beni hala bekliyordu. Birlikte arabaya geçtiğimizde "Ee nereye gidiyoruz?' Dedim heyecanla. Emin beni kendine doğru çekip saçlarımdan öptükten sonra "çok güzel bir yere." Demekle yetindi. Ardından parmağımdaki yüzüğe döndüğünde elimin üstünden yüzüğü öpüp "Yakışmış." Dedi. "Çok hem de. Seninki de sana Yakışmış." Deyip cilveyle gülümsediğimde Kerem'e doğru konuşup beni kucağına çekti. "Kerem perdeni kapat." Diye emriyle Kerem hızla onunla aramıza bir duvar örüp bizi baş başa bıraktı. "Nerede kalmıştık hatun?" "En son sen beni öpecektin öyle diyordun?" "Öpeyim mi?" Diye sorduğunda dudağını dudağıma sürttü. "Eh öp madem. Hatrın kalmasın." "Az önce terbiyesiz bir şey diyordunuz hanımefendi? Yoksa ben yanlış mı duydum?" Ellerim göğsüne gidince munzurca sırıttım. "O benim hanım hanımcık kişiliğimdi mafya beycim. Bu da..." diyemeden sözümü kesti. "Bu da, benim yanımdayken Cilveli hatun halin mi?" "Hıhı, öyle." Deyip dudaklarından bir öpücük çaldığımda karşılık vermemesiyle gözlerine huysuzca baktım. "Adam, o iddia dünde kaldı özüne dönsene!" Diye çığırdığımda bir eli bacağıma gitti. "Böylesi daha cazipmiş azıcık da sen uğraş." Deyip dudaklarımı es geçti. Yanaklarımdan öperken öfkelenmeye başladım. Fırsatçı herifin dizginliği tuttu emi! Ama ben de İpek'sem onda idarenin i'sini bırakmazdım. "Öyle olsun madem." Deyip yerime geçtiğimde bana elinden oyuncağı alınmış gibi baktı. "Böyle iyiydik hatun?" "Rahat edemezsin şimdi mafya bozuntusu. Rahat rahat otur sen tamam mı?" Deyip önüme döndüğümde beni tekrar kucağına alacaktı ki Kerem'e seslenmemle elleri dizlerine gitti. Kendin kaşındın dingil Mafya! "Sabahları ayrı bir hatun olduğunu söylemiş miydim?" "Sırnaşma hakkını kaybettin hayatım. Geri bas!" Elimle kışkışlarken bacak üstüne bacak atıp cama doğru döndüm. Yansımadan Emin'in yüz ifadesine bakarken gözleri aşağıya doğru kaymıştı. "Sen bir daha mavi giyme hatun. Giyme." Diye temkin verse de kendine söyler gibiydi. "Ne münasebet canım aaa, ben bundan sonra hep maviciyim. Ne giyersem mavi bundan sonra. " deyip imayla saçlarımı arkaya attığımda "Nikahı basınca bak bakalım üzerinde mavi bir şey kalıyor mu?" Diye fısıldadığında duymazlıktan gelerek "bir şey mi dedin Mafya bozuntusu?" Diye sordum. "Aklım diyorum hatun. Aklımı yitirmek üzereyim." "Korkma sevgilim sen aklını henüz kaybetmedin kaybetseydin burada olmazdın." "Doğru, tımarhanede olurdum." Deyip önüne döndüğünde eline telefonu almıştı bile. Kulağına doğru eğilip fısıldadığımda boğazından sert bir soluk aldı. Gözleri alev alev olurken göz kırpıp "...olurdun hayatım." Dedim. "Kerem kapat perdeyi geri." Der demez beni kucağına çekti. Çektiği gibi dudaklarıma saldırırken yetişmeye çalışıyordum hızına. İradesiz mafya ne olacak. İki saniye dayanamadı. Ellerim yanaklarına giderken onun elleri de belimi buldu. Acele eder gibi dudaklarımı öpmeye devam ederken alt dudağımı emip ısırmıştı. Nefes nefese kalırken hızlı hızlı konuştu. "Başlayacağım teklifine de sürprizine de! Evlenelim diyorum direkt hatun. O zaman da bu kadar cesaretli sözler söyler misin bak bakalım?" "Deneyelim mafya beycim. Et o teklifi sonrasını ben düşüneyim?" Deyip dudaklarımı boynuna bastırdım. "Yak hatun. Beni her zerrenle yak." "Ben bir şey yapmadım ki ama." Masum masum gülümseyip dudaklarına yöneldim. "Sen çok sabırsızsın sadece." "Sabır mı bıraktın adamda hatun. Biraz insaf." "İki dudağına bir ömür vereyim her adımına yüreğimi sereyim e nazını da yap ama gözünü seveyim insaf, benimki de can bebeğim." Diyerek şarkının nakaratını mırıldandığımda "Benimki sabır canı hatun. Biraz daha sabır imtihanına sokarsan hiç iyi şeyler olmayacak." Dediğinde bakışları gerdanımı buldu. "Hadi kıyamam sana Bugünlük sınır kotanı aşmam yeter." Deyip yerime tekrar geçtiğimde "Allah razı olsun hatun." Dedi kinayeyle. "Ne demek her zaman." 🕯 "Ya bu şimdi mi söylenir Dingil Mafya? Akşama ne kaldı ki, hih ben ne giyeceğim! Ben gelmezsem olmuyor mu gerçekten?" Telefonda Emin'e azar çekmeye devam ederken bir yandan da kıyafet bakınıyordum. Bay mafya bey, son dakika eşli bir yemek daveti olduğunu söylediğinden beri beni bir telaş kaplamıştı. Bu iş yemeği de mayfa bağlantıyla olan iş yemeği değil de şirket için olan iş yemeği olduğundan beni de yanında görmek istemişti. Yoksa beni Mafyaların arasına asla sokmazdı. "Hatunum, seni çağırmasam bu sefer ne anlamı kalır birbirimize olan değer? Ben seni müstakbel eşim olarak her davete götüremeyecek miyim?" "Mafya ile ilgili bir yemek olsaydı görürdüm ben seni?" "Öyle bir yemeğe seni götüreceğimi düşünmen bile sinirlerimi bozuyor hatun." "Peki kimler kimler olacak orada? Ona göre şık mı giyineyim? Restoran nasıl çok mu lüks?" "Mavi bir şeyler giyme de ne giyorsan giy hatun. Benim yanımda kimse sana nasıl giyeceğini soramaz bile. Tenine ne yakıştırıyorsan onu giy." Elime bir mavi elbise geçince Ne giyeceğimi o An karar verdim. "Buldum. Kapat kapat. Hazırlanacağım." Deyip telefonu yüzüne kapattım. Derin bir yırtmaçlı olan mavi bir elbiseydi. Askısız göğüs dekolteli vardı. Bu elbisenin varlığını bile unutmuştum. Hemencik makyaj masasına oturup saçımı, makyajımı yapıp kıyafetimi girdiğimde Kerem beni yemek yenilecek restorana götürecekti. Annemlerin karşısına geçtiğimde babam hayranca bana baktı. "Vay vay bu benim kızım mı hani serseri olan?" Başımı hayıflanırcasına hafif yana doğru eğdiğimde "Tamam, tamam." Dedi. "Çok güzel olmuşsunuz İpek hanım." "Teşekkürler Kenan bey." Deyip anneme döndüğümde beğeni dolu bir bakış attı. "İyi bari dolaptaki paspal kıyafetlerden giymemişsin." "Onlar paspal değil anne. Moda." "Renk cümbüşünden çıkmış o kıyafetler moda mı? Modayı bilmesem." "Geç kalıyorum anne." Deyip yanaklarından öptüm. "Moda konusunu da gelince uzun uzun dinlerim senden." Deyip babama doğru döndüm. Yanaklarından öpüp "Görüşürüz." Deyip evden çıktığımda Kerem beni karşıladı. Arka kapıyı açtığı gibi binerken öne doğru geçip arabayı çalıştırdı. "Çok geç kalmayız değil mi Kerem? Abin valla telefonlarına cevap vermediğim için canıma okuyacak ya orası ayrı dert." "Yok, yenge. Geç kalmadık. Abim seni bekliyor zaten. Sen gelmeden başlamaz yemeğe." Dediğinde Gözlerimi kıstım. "Pişt Kerem bak bana?" Deyip öne doğru eğildim azıcık. "Buyur yenge?" Aynadan bana bakmayı seçtiğinde merakla sordum. "Orada toynak biri var mı? Bilirsin sen abinin kimlerle yemek yediğini?" Anlamayarak "Anlamadım yenge, ne demek istiyorsun?" Diye sorduğunda "Anlasana işte, gözü oynaşta olan topukları kendinden yüksek olan yüzü gözü badanaya boyanmış hemcins?" Dedim sinirle. "Kadın var mı diye soruyorsun yenge?" "Yok canım salak var mı diye soruyorum! Tabi ki kadın da olacak orada. Ben diyorum ki abine kancayı takan biri var mı?" Aklına şimdi girmiş gibi bir ha çekerken "Anladım yenge." "Ee?" "Şey yenge?" Gözlerini kaçırır gibi oldu. "Şeyine başlatma Kerem!" "Estetik manyağı bir kadın var. Görsen abimin içine düşer gibi duruyor. Gözlerinden tut ayak tırnaklarına kadar estetik bildiğin." Gözlerim kocaman oldu. "NE YANİ BU ESTETIK BOZUNTUSU DAHA ÖNCEDEN DE ABİNE Mİ YAZDI! NE ZAMAN?" Bağırmamla ani bir irkilme yaşarken az kalsın diğer tarafa gider gibi nefes alıp verdi. "Yenge benim ne suçum var da bağırıyorsun kulağımın dibinde. Ödüm bir yerlere kaçtı." "Sus ve cevap ver!" "Susayım mı konuşayım mı?" Benim anı çıkışlarıma ne yapacağını şaşırırken "Cevap ver!" Dedim. "Bu seni kaçıran kansızın metresi. Ne yapsak etsek peşinden ayrılmıyor abimin. Bugün de fırsatını buldu, yemeğe katılacakmış." Demesiyle elim telefona gitti. İpek: O yemekten hemen ayrılıyorsun ve bana cevap veriyorsun mafya bozuntusu, dingil herif, horoz, mafya horozu! Emin: Hatunum, neye cevap vereyim? Sen iyi misin? Hem nerede kaldın gözlerim yolunu gözlüyor. İpek: Bırak şimdi yavşamayı! O estetikten bozma kadın sana mı yürüyor? Emin: Yazıyor.... Çevrimiçi... Emin: Estetik kadın mı? Kafanda yine ne senaryo kurdun acaba hatun? İpek: Kerem bana bir şeyler yumurtladı. Metresmiş kendisi. Emin: Yazıyor.... Çevrimiçi... Emin: Kerem'in ağzını sikeyim! (Gönderilmedi) Emin: Kerem yalan yanlış bilgi vermesin sana! O kadının yanımda bile durmasını bırak aynı restoranda adımı bile atamaz. İpek: Sana yürüdüğü de yalan yani? Emin: Buraya gelince o Kerem'i bir güzel...* (Gönderilmedi) Emin: Yavrum yok öyle bir şey. O güzel kafanı boş şeylere yorma. İpek: Ama Kerem dedi ki yemeğe katılacakmış. Hayatım Arıyor... Emin'in aramasıyla telefonu açıp kulağıma doğru götürdüm. "Yavrum, telefonu öndeki gerzeğe uzatır mısın?" Dediğinde hemen telefonu Kerem'e uzattım. Elimden telefonu aldığı gibi her ne dediyse yüzü renkten renge girdi. "Anladım abi." Deyip telefonu bana geri uzatınca "Yavrum, bir an önce burada ol. Yerin boş kaldıkça deliriyorum." Demesiyle "Delir!" Dedim homurdanarak. "Az önce ben delirdim şimdi de sen Delir. Ne söyledin bu arada?" Diye meraklı yanımı öne çıkarınca "Psikolojin bozulur yavrum söylemem." Dedi uyuz bir şekilde. "Sen beni kıskanıyorsun ya öpesim geliyor ama Hatunum beni sorgulatacağına direkt bana gel ben sana sorularının yanıtını veririm." "Sana sulanan biri var mı diye sorsam sanki cevap vereceksin? Erkek değil misiniz hepiniz!" "Cevaplardım hatun. Senden mi sakınacağım ama böyle yersiz tatsız konuları açtırmayı da doğru bulmuyorum. Benim gözüm senden başka birini görmüyor ki? Sen buna odaklansana bırak başkasını." "Sen yine söyle bileyim? Uzun zamandır kafa da attığım da yok zaten. Hamlandım." "Psikopatlık yapma hatun cilvene kurban olurum senin. Hadi daha fazla bekletme beni." "Kafa atmak Psikopatlık mı dingil?" "Değil mi?" "Yersiz yere atmadığım için değil." "Eh, öyle olsun hatun." "Alay mı ediyorsun sen benimle?" Kaşlarımı çatıp sövecekken Kerem'in arabayı durdurmasıyla sövemedim. "Geldik yenge." Demesiyle başımı salladım. "Geldim ben. Görüşeceğiz bu konuyu ayrı bir gecede!" Deyip telefonu kapattım. Arabadan indiğim gibi Kerem de yanıma geçip restoranda içeriye geçtiğimizde ben önde Kerem ve iki koruma da arkamdaydı. Emin'in olduğu masayı gözlerim arayışa geçtiğinde az ilerde eşli bir yemek masası vardı. O tarafa doğru ilerledikçe temkinliydim bir yandan. Emin o estetik bozmasının gelmeyeceğini söylese de içimdeki kıskançlık bir kere ortaya çıkmıştı. Her topuk sesiyle bir adım daha yaklaştıkça neredeyse tüm bakışlar beni buldu. Yüzüme bir tebessüm yerleştirip "Merhaba, umarım çok geç kalmadım." Derken Emin'in bakışları beni bulduğu gibi dondu kaldı. "Hayatım, öyle bakacağına bir yer ayırsana bana?" Emin'e doğru konuşsam da cevap verememişti. Hala ayakta durmamla pencere tarafındaki bir genç ayağa kalktı ve yerini verir gibi eliyle işaret ettiğinde bunu nezaketten yapmıştı. Emin nihayet kendine geldiği gibi ayaklanıp yerini bana sunduğunda "Teşekkürler hayatım." Deyip çantamı kenara koyup yerine geçtim. Emin bu sefer ayakta kalmasıyla Kerem anında olaya müdahale edercesine bir sandalye kapıp Emin'in önüne koydu. "Bu güzel konuğumuz da kimdir Emin? Masamıza böyle güzel şereflendiren kadının adını bilmek isterim." Bunu diyen az önceki gençti. Masaya göz attığımda estetikli kadın yoktu. İçim bir rahatlarken Emin zorlukla yutkunup konuşan gence ağır ağır döndü. "Ağzına mukayyet ol yoksa o ağzını yamulturum Can!" Demesiyle yerine oturdu. "Anladım ben, yasaklı bölgedeyim sanırım." Can denen genci boş verip kulağıma doğru fısıldadı. "Sana mavi giyme demiştim?" "Niye ki, yakışmamış mı yoksa?" "Yakışmamış ne demek dehşet derece afet olmuşsun." Şu an masada kimse olmasa dudaklarıma saldırırdı öyle bakıyordu çünkü. "İtirafın için teşekkür ederim hayatım. Ben zaten bunu biliyorum." Deyip dudaklarımı ısırdığımda genzinden bir ses verdi. "Bilerek yapıyorsun değil mi hatun?" Bilmezlikten geldim. "aa neyi? Ben ne yaptım ki şimdi? Uslu uslu geldim oturdum yanına." "Kudurt kudurt sonra ne yaptım ki de!" Diye homurdanıp önüne döndüğünde beni herkesle tanıştırdı ardından. Masada yaşı geçmiş evli çift de vardı yeni nişanlanan da. Bir iki kişi hariç hepsi çiftti. "Emin'in evleneceğini bırak birini seveceğine asla ihtimal vermiyordum." Diyen kişi kırmızı elbiseli olan kadındı. "Emin'in çapkın olduğunu düşünmüştüm ben de, onu tanımadan önce." Emin bana ters bir bakış attığında omuz silktim. "Şimdi değil galiba geçmiş Zaman kullandığına göre?" "Bilemiyorum öyle misin Emin?" Derken imayla sordum. Öyle biri olmadığını biliyordum ama kızdırmayı da seviyordum. "Hatun!" "Değilmiş." Deyip önüme döndüğümde bacak üstüne bacak attığım sırada Emin'in bakışları değişti. Sinirle mi yoksa terlediği için mi derin bir nefes alıp veriyordu bilmiyorum ama daha şimdiden eğlenmeye başlamıştım bile. "Sipariş verelim bence şimdiden. O sırada biraz iş de konuşuruz. Hanımlar da kendi aralarında kaynaşırlar." Diyen Emin'le dediklerini onaylarken Mustafa bey araya girdi. "Selim daha gelmedi." "Onu beklersek bu akşam hiç bitmez. Randevulara ne zaman erken geldiğini gördünüz ki?" Diyen Can oldu. "Biz başlayalım yetiştirşe kaldığımız yerden dinlesin artık. Bir de ona ayrı mı anlatacağım!" Emin'in sözleriyle karar verip garsonun gelmesini beklerken Emin'in bakışları tekrar bana döndü. "Gözlerimi senden çekemiyorum hatun. Yanımda ol istedim ama aklım bu haldeyken odaklanamam ben bu yemeğe." Derken kulağıma doğru konuşmuştu. "Aklınızı şimdi aldığımı sanmıyorum Emin bey. Çoktan aldım diye biliyorum." "Bugün bir başka alıyorsun ama. Ve seni Şu an öpememek çok acımasızca." "Öpebilirsiniz mafya beycim." Şur bir gülümseme yolladığımda sertçe yutkundu. "Herkesin içinde öpmem seni." "Herkesin içinde olduğunu kim söyledi?" Deyip arka tarafı işaret ettiğimde başını onaylamaz bir şekilde salladı. "Vicdansız kadın, masayı terk edemeyeceğimi bildiğinden üzerime geliyorsun değil mi?" "O zaman yemekler geldikten birkaç dakika sonra görürsün ciddi olup olmadığımı." Derken yanımıza garsonun gelmesiyle önüme dönüp saçlarımı avucumun arasına alıp kıvırdım. Yavaştan sipariş verirlerken sıra bize gelmesiyle Emin bana sordu. "Ne yersin hatunum?" "Buranın güzel yemeğini nedir bilmiyorum açıkçası. Bizim için sen seçer misin?" Diye rica da bulununca başıyla onaylayıp garsona siparişi söyledi. Garson yanımızdan gider gitmez Emin, masadaki beyefendilerle sohbete girerken biz kadınlar da sohbete giriş yapmıştık. Birkaç dakika geçtikten sonra yemekler servis edildi. Hem yemek yiyip hem de konuşmaya devam ederken Emin'e gizliden gizliye bakan kadını fark ettiğim gibi sinirlerim hopladı. Kıskançlık ne büyük belaymış gerçekten. İnsanı içten içe yiyip bitiriyordu. Herkesin içinde kafa atsam içimin yağları erirdi ama ben salon kadınıydım. İşimi tenhada hallederdim. "Yavrum, bir şeye dokunmamışsın? Hani yiyeceksin?" Diyen Emin'le kendime gelirken balıklarının kılçıklarını ayırdığını gördüm. Ayırma işi bittiğinde ise tabağıma koymasıyla yiyesim geldi Emin'i. Sevgilisine balık da ayıklarmış benim mafyam. "Ben ayırırdım hayatım?" Çatala batırıp ağzıma doğru görürdüğünde yok artık der gibi baksam da inatla elinden yememi bekledi. "Senin huyunu biliyorum hatun. Sen kılçıkları ayıklamayı sevmezsin." "Ay ben seni yerim ki." Bunu sesli dile getirmiş olacağım ki Nefes alışverişleri değişti. Allah'tan tek Emin duymuştu. "Daha çok dillendir bu isteğini hatun. Bakarsın 40 kere söylemene bile kalmaz." "Edepsiz." Diye mırıldandığımda gülümsemekle yetindi. "Afiyet olsun Hatunum." "Sana da kuduruk horoz." Deyip kemdim yemeğe döndüğüm vakit bir bakışla göz göze geldim. Yok ben daha fazla dayanamayacaktım. Yerimden apar topar kalkmamla tüm gözler beni buldu. Ani bir şekilde kalkarsam olacağı bu. "Hatun ne oldu?" Emin de endişelenmiş gibi görünüyordu. "Bir şey yok hayatım. Acil bir lavaboya gitmem gerekti de. Kusura bakmayın." Deyip masadan ayrılırken Emin de peşimden geliyordu. Hızlandım. Hızlandıkça adımları koşar gibi ilerledi. Lavabonun önüne doğru ilerleyip karşıdaki acil çıkış kapısına girdiğimde Emin de lavaboya girdiğimi zannederek birkaç saniye kapı önünde bekledi. Daha sonra kapıyı araladığım gibi elimle gel gel yapıp "Pişt yakışıklı bak hele buraya?" Dememle arkasını döndü. Döndüğü gibi ceketinden tutup içeriye çektiğimde etrafı kolaçan edip kapıyı kapattım. Kapıyla arasında sıkışıp kaldığımda ise bana çapkın bir bakış attı. "Seni gidi oyunbaz. Çok mu öpmek istiyordun hatun. Bilmiyordum bu kadar istekli olduğunu." Deyip dudaklarıma yapışacaktı gibi dudaklarına engel niyetine elimi koydum. "Dur, hemen sen de! Sinirlendim, yatışayım masaya dönerim." Dememle tek kaşını hayretle yukarıya kaldırınca "Bunun için mi beni buraya sürükledin?" Dedi. "Sürüklemedim, sen peşimden geldin." "Masada lavaboya geçince öpücüğünü alırsın demiştin, hatırlatayım?" İmayla konuşurken "Dedim." Dedim söylediğimin arkasında durarak. "Ee?" "Ee'si lavaboda değilim. O yüzden olmaz." "Buraya niye geldin peki?" "Sinirlerim yatışsın diye." "Peki, burada benim kârım ne?" "Sinirlerim yatışması için yanımda durman." Deyip ellerimi boynuna götürdüm. İmdat bunlar benim yapacağım işler değildi. "Benim hatunum neden Sinirlendi peki?" Deyip burnunu burnuma sürttü. "Sana bakan ne kadar çok kadın varmış ya! Masadayken kafa atmamak için zor durdum." Sinirle kaşlarımı çattım. "Kıskançlık krizi yani?" Deyip bana daha çok yaklaştı. Dudaklarıma dudaklarını sürtünce "Öyle oldu nasıl olduysa içimden bir kişilik daha çıkmış gibi hissediyorum." Diye itiraf ettim. "Belli oluyordu zaten." Gizlerim kocaman oldu. "Nasıl belli oluyordu ya?" "Beni tenhalara çekmeler, öpmek için delirmelerin, cilvelerin bir ayrıydı hatun." "Güzelmiş gibi anlatıyorsun bir de Emin ya!" "Çok güzel hem de tıpkı şu an olduğu gibi." Deyip boynuma yönelirken küçük küçük öpücükler kondurdu. "Beni delirtiyorsun İpek. Bu halinle nasıl dururum bilmiyorum ama zorlanıyorum. Ben masadan kalkıp peşinden koşturulacak adam değildim. Senden sonra peşinden gelmek için her bahaneye sığınıyorum sanki." "Sitem eder gibisiniz mafya beycim?" Gözleri Gözlerimi bulduğunda "Sitem etmek değil şükrediyorum buna hakkım olmadığı halde." Deyip nihayet dudaklarıma kapandı. Bunu bekleyen dudaklarım anında harekete geçerken elleri belimden aşağıya doğru indi. Hafif bir okşamalarla beni öpmeye devam ederken tüm sinirim uçup gitmişti. Hani çiftler birbirine benzer derlermiş ya gerçekten doğruymuş. Ben ona, o bana benzemeye başlamıştı. Elleri rahat durmayıp bacaklarımı bulduğunda beline götürdü. Artık onun kucağında kapıya yaslı duruyordum. Dudakları daha çok hırslanırken ellerim ensesindeki saçlarını buldu. Sertçe onlarla oynarken nefes nefese kalmamıza rağmen öpüşmeyi kesmedik. Biz burada, onlar orada bizi bekleye dururken tamamen dünyadan soyutlanmış gibiydik. Emin nihayet nefes nefese kalırcasına benden uzaklaşınca alnını alnıma yasladı. "Geçti mi siniriniz küçük hanım?" Başımla onayladım. Konuşacak takatim yoktu. "Öyleyse sürprizime geçelim mi yemeği boş verip?" Nihayet nefes alışverişlerim düzene girince heyecan ve merakla "Ne sürprizi?" Diye sordum. Hala Kucağımdaydım. "Bir öpücük verirsen söylerim." Oyunbaz bir edayla dudak kıvırırken "Az önceki neyine yetmedi?" Diye kızdım. "Seni öpmek yeter mi hatun? Doymak mümkün müdür?" "Doyumsuz olduğunu unutmuşum pardon." Diye kıkırdarken dudaklarına yöneldim. Birkaç dakika daha öpüştükten sonra ayrıldığımda "Söylemeyeceğim." Dedi. "Fırsatçı, çıkarcı herif!" Deyip kucağından indim. Saçımı başımı düzeltirken acil kapısının kapısını açıp dışarıya çıktığımda adımlarım lavaboya gitti. "Hatun nereye, yol mu şaşırdın yine? Masamız bu tarafta?" Deyip eliyle yönünü gösterdiğinde imayla söylendim. "Makyajım bozuldu kuduruk horoz! Karşılarına böyle mi çıkayım?" "Çok da bozulmamış sanki?" Deyip yanıma geldiğinde ona inanıp "Gerçekten mı?" Diye sordum. "Gerçekten." Deyip dudağımın kenarından öpünce gözlerim kocaman açıldı. Dudaklarımdan ayrılıp şaheserine bakar gibi yüzüme bakarken keyifle "İşte şimdi bozulmuş makyajın hatun. Lavaboya şimdi gidebilirsin. İstersen ben de gelirim." Demesiyle "İmdat!" Diye bağırıp lavaboya kaçarcasına girdim. Birkaç dakika ardından masaya döndüğümde Emin yerine oturmuş iş konuşuyordu. Yanına geçtiğimde ilgili bakışları beni buldu. "Daha iyi misin hatun?" Ne der gibi başımı iki yana doğru salladığımda "Miden rahatsızdı ya?" Demesiyle tek kaşını havaya doğru kaldırdı. Ha der gibi dudaklarımı aralayıp gülümsedim ardından. "İyiyim hayatım. Midemi bozmuşum biraz da. Kusura bakmayın sizi de beklemiş oldum." Hayalarım bozulmuş desek daha doğru olurdu. "Ne kusuru, sen iyiysen sorun yok." Dedi Can. Diğerleri de onaylarken Emin konuştu. "İpek bu haldeyken daha fazla yorulmasın. Sizin için de bir sorun olmazsa başka gün devam edelim?" Demesiyle o kadın ilk itirazda bulundu. "Ama Emin bu iş yemeği sonuçta. İpek hanımı şoförünüzle eve yollayabilirsin ne de olsa değil mi?" Yok ben kafa atacağım kadına. Kaşınıp duruyor. Emin Anında kaşlarını çattı. "Söz konusu bile olamaz! İpek'ten daha mühim değil yemek ne de olsa değil mi?" "Sen bize bakma Emin bey. İpek hanımı eve götür dinlensin." Demişti Mustafa bey. "O halde size iyi geceler. " Diyerek elini bana uzatınca yüzük olan parmağımı göstere göstere elinden tuttum. "Tekrardan kusura bakmayın." Deyip Emin'le restorandan ayrıldığımızda koluna sığındım. "Ee, sürpriz neymiş söylesene artık?" Arabaya doğru ilerleyip arka kapıyı açtığında binip Emin'i bekledim. Yanıma geçtiği gibi Kerem de öne binip aracı çalıştırdığında "Gözlerini bağlamamı istemiyorsan uslu uslu gideceğimiz yere kadar bekle hatun." Dedi sabırlı ol der gibi. "Ama ben meraklı insanım." Gözlerimi kırpıştırıp durduğumda iç geçirdi. Ardından bana bakmayı kesip önüne döndüğünde "Mafya horozu!" Diye sinirle söylendim. "Az sabret yavrum. Beklemene değecek. " Göz kırpıp telefonuna döndü. Göz ucuyla ne yaptığına baksam da anında yakalayıp telefonu kapattı. Beni kendine doğru çekip boynuma yüzünü bastırdığında "Meraklı kedi misin sen?" Diye mırıldandı. "O telefonu niye kapattın? Ne saklıyorsun benden mafya bozuntusu?" "İzin verirsen sürpriz ile bir pürüz var mı diye yazacaktım?" "O kadar yani?" Kaşlarımı çattığımda başını salladı. "Bana güven hatun." Deyip başımı göğsüne yasladı. "Güveniyorum zaten." 🕯 Araba bir mekanın önünde durduğunda Emin de inerken ben de indim. Etraf kapkaranlıktı. "Neden buraya geldik?" Diye sorduğumda "İlerle hatun." Dedi, dediğini yapıp ilerlediğimde kolundan tutuyordum bir yandan da. İçeriye girmemizle bir karanlıkla daha baş başa kaldığımızda burası bir sahneye benziyordu. "Burası niye karanlık Emin?" Küçük bir ışık tam önüme düştüğünde sadece benim ve Emin'in bulunduğu yere yayılmıştı. Ardından bir şarkı çalındı. Ne olduğunu anlayamadan Emin beni kendine doğru çekip "Dans edelim mi?" Diye sorduğunda ne yapacağını merak ederek başımla onayladım. Ardından dans ermeye başladığımızda Tourner dans le vide - İndia çalmaya başladı. Etrafta düzenli bir şekilde dönüp durduğumuzda bir yandan da soru soruyordum. "Bu dansı niye yapıyoruz Emin? Başka bir yerde de dans edebilirdik?" "Ama bu başka bir dans hatun. Bizim için özel." Deyip beni etrafında döndürdü. "Peki, Burası niye karanlık neyin peşindesin sen?" "Çünkü karanlıkta aydınlığımı buldum. Bu söz çok kullanılırsa da herkes için anlamı çok başkadır. Kişiye özeldir hissettikleri. Sadece bizim olduğumuz alanın aydınlık olması, senin benim hayatıma girmenle kaynaklı. Ve bu dans, seni bana getirdi hatun." "Bir telefon değil miydi seni bana getiren. Ay, beni sana getiren?" "Öyle hatun ama bir danstı sana karşı hissettiklerim ortaya çıkışı. O gün tango dansı yaptığımızda bir şeyler daha ağır bastı içimde." "Hani senin, Adem'i tehdit edip yerine geçtiğin dans?" "Benim alakam yok hatun, onun bahtsızlığı benim şansımmış." Deyip dudaklarımdan uzun uzun öptü. "Öyle olduğunu sanmıyorum ama hadi öyle olsun." "Hatun!" "Tamam, devam et sen." "Sonra işte sana karşı hissettiklerim ağır bastı. Sana itiraf edeyim derken..." "O şerefsiz eski kumama ettin evet. Bak hala onun hüsranını yaşıyorum ben içimde." Burnumu burnuna sürttü. "O zaman tam karşımdayken, sarhoş da değilken geciken itirafı ilan edeyim mi?" "Et!" Diye heyecanlı bir şekilde konuştuğumda genişçe sırıttı. "Ben sana deliler gibi aşık oldum hatun. Hiçbir şey düşünemez oldum. Nereye bakarsam sen nereye dönersem sen. Uykumda, rüyamda, kabuslarımda bile sen. Kabus dediğime bakma. O bile çok güzel bir düş. Ölüyorum sensizlikten, nefes bile alamıyorum. Çok seviyorum seni İpek. Kalbimden taşacak kadar derbeder oldum." İtirafta bulunmasıyla gözlerine aşkla baktım. Ardından dudaklarına yönelmeden önce "Ben de sana deli divane aşığım Emin." Dedim. Birkaç dakika da dudaklarımız dans ettikten sonra tüm ışıklar açıldı ve sahnede alkışların sesi yankılandı. Ne olduğunu anlayamadan seyirci koltuklarıyla bakıştığımda şaşkınlıkla kalakaldım. En önde bizimkiler otururken onun aralarındaki kısımlarda da tanımadığım birçok insanla karşılaştım. Ardından bir ıslık çalındı. Arkalardan biri bağırdı. "Önüne bak!" Dediğiyle önüme dönerken bir şaşkınlık daha yaşadım. Emin öne doğru eğilmiş elinde ise bir yüzük kutusu. "Emin?" Şaşkınlıktan konuşamıyordum. "Dilerdim ki gerçek bir dans gösterisinde bu teklifi yapayım ama plan defterine göz attığımda uzunca bir süre gösteri olmamasıyla daha fazla beklemek istemedim. O yüzden bende böyle bir organizasyon kurmak istedim." Deyip duraksadı. "Hem dans ederiz hem de bu anı taze tutarız diyerekten kim varsa çağırdım. Tanıdık tanımadık. Şimdi hatun bana kalsa direkt yıldırım nikahı derim ama o zaman da sen canımı okursun." Derken kıkırdadım uzunca. Yapardım valla. "Benimle bir ömür var mısın, iyi günde kötü günde kavgamızda, didişmemizde, hastalandığımızda her şeyde benimle bir ömür yaşlanır mısın hatun? Huysuz da olsam bana söylenir misin?" Derken altında yatan manayı çoktan anlamıştım. Annemler burada diye açık açık söyleyemiyordu. Bu dediğine daha çok güldüm. İmdatlar olsun! Bana hala bekletiyle baktığında başımı hızlı hızlı salladım. Bu sessiz cevabımdan memnun olmayarak kaşlarını huysuzca çatarken "Evet!" Diyerek bağırdım. Herkes alkışladı. Emin ayağa kalkıp elime bir yüzük daha takıp alnımdan öptü. Kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Artık kaçışın da yok hatun. Evleniyoruz nihayet." Deyip bir şeyler daha mırıldanınca omzuna bir tane yumruk attım. "Kuduruksun yemin ediyorum!" elim koptu bölümü yazacağım diye ama değdi bence. Ve rekor kırmış olabilirim bir günde 4k yazdım ay imdatlar olsun |
0% |