Yeni Üyelik
56.
Bölüm
@saudade47


Emin'e o kadar söyledik ki artık benim dilime de dolandı. Dün kardeşime sesleneyim derken ağzımdan kuduruk kelimesi çıkmasın mı asafadadfsd


(Emin'in soyadını Kudurmuş yapmak vardı alın bu bilgiyi ne yapıyorsanız yapın.)


Zaman atlamaları olacak. Artık bu sefer finale doğru gidelim. Yoksa ben de bu kurguyu yazarken çok sıkılacağım.


Bu zamana kadar yazdığım hiçbir karakter İpek'e hiç benzemiyor. Arada kendime soruyorum ben bu karakteri nasıl yazdım diye. Diğer karakterlerini bilen ya da okuyan varsa ne demek istediğimi anlamıştır. 🙈


Yüzüme konulan öpücüklerde huysuzlanıp bir bacağımı yorganın içinden çıkarıp bir şeye sardığımda bu sefer de boynuma dolu bir gıdıklama hissi oluştu.


Boynumu kaşıyıp anlamsızca kelimeler sıraladığımda en son dudaklarıma dokunan öpücükle gözlerimi araladım.


Bakışlarıyla göz göze geldiğimde elleri yastığa yaslamış bedeni de üzerime çıkmış bir şekilde öpmeye devam ediyordu.


"Günaydın yavrum."


Genişçe esneyip ellerimi boynuna doladığımda "Günaydınlar kocacım." Dedim mayışan sesimle.


"Bir an hiç uyanmayacaksın sandım."


"Kaç saattir uyandırmaya çalışıyorsun ki?" Tereddütle sorduğumda üzerimizdeki çarşafı kenara itti.


"Bir saat oluyor." Demesiyle yerimden kalktığım gibi şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.


"O kadar derin mi uyudum ben ya!"


"Normal değil mi?"


Yataktan kalkıp üzerime giyecek bir şeyler ararken kenarda duran gömleğini alıp giydim. Emin ise yatakta oturur bir vaziyette beni süzerken "Bakmasana öyle Emin!" Diye çığırdım.


"Manzara güzeldi ne yapayım."


"Emin!"


"Tamam tamam. Kahvaltı hazırlamıştım aşağıya." Demesiyle yerinden kalkıp pantolonu giydi sadece.


"Benim kocam alıştırmasın sonra hep isterim." Muzurca önüne doğru eğilip yanağına teşekkür niyetine öpücük kondurduğumda kucağına aldığı gibi odadan çıkarıp mutfağa getirdi.


"Sen hep iste yavrum." Diyerek sandalyeye oturttu beni. Sofraya şöylece bir göz attığımda hiçbir şey eksik değildi.


İştahım kabarmıştı resmen.


"Çok güzel görünüyor her şey." Emin de yanımdaki sandalyeye oturttuğunda boynumdan bir öpücük kaptı. "Bir sen kadar değil karıcım."


Karıcım.... imdat.


"Karıcım..." nefesim hızlandı. Karısıydım değil mi?


"Evet yavrum, evlendik.. dün gece karım da oldun. Çok güzeldi doyamadım sana. " deyip elleri gömleğinin içine girdi.


İma dolu bir bakış attığında "Susar mısın!" Diye kızdım.


"Niye ki yoksa güzel değil miydi? İstersen bir kere daha dene..."


"Çok açım ben! Sen aç değil misin Emin." Deyip kahvaltıya dönerken yanaklarım ısınmıştı. Ağzına tıktığım salatayı yutup elleri daha da yukarıyı buldu. "Açım." Derken rahat durmuyordu.


"Ama karın aç mı kalsın? O kadar özenle hazırlamışsın bir de. Senin şu an yaptığın çok ayıp." Deyip surat asarken "O zaman ilk seni doyuralım." Deyip beni kucağına çekti.


Sinirle gözlerine döndüğümde gülümsedi.


Daha sonra çayımı da önüme koyduğunda ciddi bir ifadeyle soru sordu. "Hala Ağrın var mı?"


Aslında vardı. Şerefsiz dün beni bir saniye olsun bırakmamıştı.


"Çok değil ama var."


"Çok yordum seni tabi. İlaç içsen geçer mi?"


"Kuduruk herif! Sus ya lütfen."


"Tamam hatun sinirlenme hemen. Kahvaltıdan sonra ilaç alırız sana." Deyip yanağımdan naif bir öpücük kondurdu.


"Olur." Diye mırıldandım.


"Evimizle ilgili bir değişiklik yapmak istiyorsan söyle tamam mı hatun. Her şey istediğin gibi olacak. "


Bizim evimiz... kulağa ne hoş geliyor değil mi?


"Ya yerim ki seni Kocacığım!" Hayır hayır ya bunu sesli söylemiş olamam!


Bana yoğun bir şekilde baktı. Kucağında olmam onun için büyük bir avantajdı. Gözleri alev alev olurken "Yiyebilirsin hayır demem valla." Dedi hemen fırsatçılık yaparak.


Şirinlikle gülümsedim.


"Şey biz şimdilik önümüzdekileri yesek?" Dedim yutkunurken.


"Tabi Karıcığım vaktimiz bol ne de olsa?" Dudaklarıma uzandı yeniden. Uzunca bırakmayıp öperken zorlukla çekildi.


"Ay yeter be adam dakika bir yedin bitirdin beni! Bir dur soluklan be dingil Mafya!" Dedim dayanamayıp.


Kocaman gülümsedi. "Ben de diyorum o dişli hatun nereye kaçtı? Özüne döndü nihayet."


"Ayarlarımla oynadın yemin ediyorum ya! Dön önüne Kahvaltını et! Uslu dur azıcık."


"Emrin olur." Önüne dönüp çayından yudumdadı.


"Aferin." Deyip bende kahvaltıdan döndüğümde "Emin?" Diye seslendim.


"Efendim yavrum?" Bakışları anında bana doğru döndü.


"Senin karın oldum ya?"


"Çok da güzel oldun üf?"


"Edepsizleşme!" Diye kızdım.


"Dinliyorum hatun?"


"Artık mekana gelip çıkabilirim değil mi? Sen öyle demiştin hatta."


Anında kaşları çatıldı. "Nedir senin bu mekana merakın desene bana?"


"Bir merakım yok ki ne olacak canım. Sadece seni görmek istediğim de yanına gelebilmek o kadar?" Dedim yaptığım ballı ekmeği ağzına doğru uzatırken.


Bir ısırık alıp "Sen ne zaman beni görmek istersen ben yanına koşa koşa gelirim hatun." Dedi bir ısırık daha alırken.


"Ama sen demiştin... inkar mı ediyorsun şimdi de?" Çıplak göğsünü okşadım göz kırpıştırdığım sırada. Saçlarımı öne doğru hafif uzattığımda kulağına doğru yanaştım.


"Sözünden mi döneceksin? Koskoca mafya bozuntusu sözün eri değil mi yoksa?" Ensesine elimi atıp saçıyla oynadım. Zorlukla nefes alıp verdi.


Bingo.


"Hatun sen iyice kurnaz bir şey oldun ha. Bir şeyi kabul etmediğimde cilvenle mi olduracaksın sen?"


Gözlerim kocaman oldu. "Anladın mı sen ya onu?" Gözlerimi kaçırdım ardından.


"Anlamamam gerekiyordu?"


"Evet!" Diye çığlık attım. "İşin sırrı çözülürse eğlenceli olmaz ki."


"Hım... madem öyle diyorsun öyle olsun hatun. Parmağında oynat ama hakkımı da isterim." Deyip boynumdan öpünce ters bir bakış attım.


"Fırsatçı horoz!"


"Fırsatçı değil sana giden yollar diyelim."


"Bal ye!" Dedim ballı ekmeği yeniden yapıp ağzına tıkıştırken. "Ne de olsa ağzından bal damlıyor."


Ekmeği yiyip parmağımı öpe öpe bana çapkınca baktı. "Tek bal mı damlıyor karıcığım?"


Gözlerimi kaçırdım yeniden. "Ee şey ne yapsak? Sen mekana mı geçeceksin? Ayrıca neden bu kadar sakin hayatın var senin? Düşmanların yok mu senin be adam gidip onlarla uğraşsana!"


Sorgular gibi tek kaşını havaya doğru kaldırdı. "Sakin bir hayatım var mı gibi gözüküyor? Hayırdır hatunum sen benim mafyalığımdan ne istiyorsun! Düşmanım olsa ne olur?"


"Dışardan bakılınca öyle görünüyor ama. Ay tövbe düşmanın olsun istemem ama seninki biraz yalan mafyacık gibi geliyor gözüme."


Ne olduğunu anlayamadan kucağına daha çok yerleşmeme neden oldu. Çığlık atarak omuzuna bir tane geçirirken kaşlarımı çattım.


"Ne yapıyorsun be dingil Mafya? İnsan bir haber verir."


"Hatun seni pek bir meraklı gördüm. Önceden korkup imdat diye çığlık atan kadına ne yaptın sen? Ayrıca kocaya hakaret etmek cezası büyüktür."


Oyunbaz bir edayla sırıtıp elimle göğsünde çizgiler oluşturdum. "Ben zaten meraklı bir kadınım." Deyip cilveyle tebessüm edip konuşmaya devam ettim.


"Neymiş bu yalan mafyacığın cezası?" Zorlukla yutkunurken kulağıma doğru eğilip fısıldadı. Söyledikleriyle anında göğsüne vururken "Edepsiz kuduruk horoz!" Diye kızdım.


"Ne o beğenmediniz galiba cezayı? Ama ben daha çok beğendim." Deyip dudaklarımdan uzun uzun öptü.


"Senin tabiatın o zaten. Beğenmesen asıl o zaman sorun vardır."


"Beğenmeyen kadın benim nikahlı karım oldu?"


"Aldık bir kere ne yapalım. Katlanacağız."


"İlk günden şikayet olmaz. Az bir zaman geçseydi hatun?" Deyip gülümserken yanağımı okşadı.


Omuz silktim. "Biz de böyle yersen?"


"Hani artık önümde bir engel de yok."


"Ee." Dedim kaşlarımı yukarıya doğru kaldırıp alayla sırıtırken.


"Seni bir sevsem mi yine?" Ayağa kalktı. Kucağında daha sıkıca tutunurken sövmeye başlamıştım bile.


"Yeminle sen uslanmaz arlanmaz kuduruk Edepsiz bir mafyasın! Bir dur be adam! Ay imdat beni kötü ameline alet ediyorlar!"


"Bağırışını odamıza sakla yavrum."


"Ayarsız mafya bozuntusu!"


"Ben de sana aşığım karıcığım." Odanın kapısını ayağıyla ittirip içeriye geçtiğimizde geri kapattı.


"Kahvaltıdan sonra ne yapacaksan yapsaydın bari!"


"Beni kudurtmadan önce Kahvaltını etseydin yavrum şu an yatak odasında olmazdık." Deyip yatağa bıraktığında üzerimize yorganı çekmişti en son.


"Senin genine Emin."


"Ben de seni seviyorum yavrum." Deyip gömleğimi de çıkardı.


🕯


BİRKAÇ GÜN SONRA...


İpek: Ben danstan çıktım kocacım. Sen neredesin? İki gündür yüzünü göremedim zaten. Çokkk özledim seni.


İpek: Ya cevap versene adam! Balayına çıkmadığımız için trip atıyorsan şimdiden söyleyeyim o tribini..


İpek: Anladın diye umuyorum beni.


İpek: Evde değilsin anlaşıldı. Cevap vermediğine göre.


İpek: Ama sen mekana gelmemi istemedikçe gelmem için bir neden veriyorsun? Sonra da İpek neden çıldırıyor!


İpek: En güzel mavilerimi giyip yanına geleyim de gör sen! Bak nasıl da mesajlarıma anında dönüyorsun! (Gönderilmedi)


İpek: Sorumsuz koca bozuntusu!


Çevrimdışı...


"Eve sür arabayı Kerem!" Diye direktif verip telefonumu yanıma bırakırken "Abin hangi cehennemdeyse ara!" Dedim yeniden.


Gözleri anında korkuyla büyüdü. Geçen sefer ki gibi Emin'den hiç işitmediği küfürleri yiyince hızla olumsuzca konuştu.


"Canımı iste yenge ama abimi bu yüzden aramamı isteme benden."


Yalvarır moduna geçmişti.


"O Abin de telefonlarıma hemen dönsün o zaman! Bu ne canım, evliliğin ilk günlerinde sanki 20 yıllık evlilik geçirmişiz gibi karısının çenesinden kurtulmak isteyen erkek tipi gibi!"


"Beni karıştırmayın yenge evliliğinize. Kendi aranızda halletseniz? Benim ne suçum günahım var?"


"Abinin yanındasın ya bundan büyük ne günah olabilir ki değil mi? Bir kere de yengenin tarafında ol be!"


"Şey yenge zaten öyleyim?" Deyip arabanın içinde oluşunu işaret edince "İcraat yok İcraat! Benim tarafımda dursan kaç yazar!" Dedim elimi öne doğru savurup kaşlarımı çatarken.


"Ben en iyisi abimi arayayım. Onun küfürleri daha çekilir hal alıyor?"


Gözlerimi kıstım. "Sen bana kurban be! Sen benim gibi yengeyi zor görürsün! Diğer yengeler olsaydı ohoo şu an abine karşı seni doldurup dururlardı!"


"Allah razı olsun yenge." Susmamı ister gibi huyuma giderken gözümün önüne başka yengeler belirdi. Daha doğrusu Emin'in karısı....


"Ben o yengeleri ne yaparım biliyor musun! Hele bir Emin'e yaklaşmaya cesaret etsinler ümüğünü sıkarım!"


Benim ani Bağırmamla Kerem yerinden sıçrarken eli damağımı buldu. Hızlıca öne doğru eğilip Kerem'e baktım. Bir katil edasıyla "Başka kadınlara yenge dediğini duymayayım yoksa o ümüğünü sana sıra gelince sıkarım!" Deyip elimle boynunu gösterdiğimde Kerem'in telefondan bir ses yankılandı.


Kerem anında rahatlar gibi "Abi!" Diye bağırırken yerime geçtim.


"Kurbanın olayım abi, yengenin telefonlarının bir daha cevapsız bırakma. Bak, Allah'ın adını verdim abi, ne olur aç şu yengemin telefonlarını!"


"Ne saçmalıyorsun lan sen sabah sabah içki mi içtin?"


Kerem tam dudaklarını aralayıp konuşacaktı ki engel oldum.


"Yeni kumam Kerem herhalde? Benim telefonlarıma dönmek bilmediğine göre?"


"Toplantıdaydım hatun, mesajlarını yeni gördüm. Arıyordum ki Kerem arayınca yine bir şey oldu sandım."


"Sen mesajları okuduğuna Emin misin hayatım?" Şüpheyle gözlerimi kısarken telefonu hoparlöre almıştım.


"Okudum yavrum, o mavi elbisenle beni yeniden sorguya geleceğini bilseydim anında toplantıyı iptal ederdim. Odamızda beni sorguya çekişini dört gözle bekliyorum. Kucağıma.." demeden gözlerim kocaman oldu. Aceleyle telefonu elime alıp hoparlörü kapattım. Allah'ın kuduruğu!


"Oturuşunu, dudaklarımın arasında kendini nasıl..."


"Sus Allah'ın cezası sus! Terbiyesizleşme yine!"


Kerem önüne dönmüş kulağını gözünü bana kapatmıştı.


"Ben de seni çok özledim Karıcım. Eve geleyim mi?" Diye hevesle sorduğunda arkadan birkaç ses yankılandı.


Dikkatle onları dinlemeye koyulduğumda "Sen pek önemli olan toplantına geri dön mafya bozuntusu. Sabırsızlıkla gelmeni bekleyenler var!" Deyip yüzüne telefonu kapatıp Kerem'e uzattım.


"Mekana sür Kerem. O mekanı abinin başına yıkmasam ben de İpek değilim."


"Eve gitmiyor musun şimdi yenge?"


"Elbise değiştirmekle uğraşamam. Zaman kaybı. Ve sende." Deyip iki parmağımı gözünü gösterir gibi yapıp geri çektim.


"Bundan sonra fedaimsin. Abine sırnaşan estetik güzellerinin listesini yazıp bana raporluyorsun. Ayrıca abine yanaştıklarını gördüğün an kendi cazibeni kullan gitsin. Senin neyin eksik ki abinden."


"Yenge, ben sap kalmakla memnunum."


"İyi halt ediyorsun Kerem!"


"Sen abime güvenmiyor musun yenge? Abim asla sana karşı yanlış bir şey yapmaz."


"Ama o kadınlar yapar. İlaç atar içeceğine belki... aklına gelebilecek her yolu denerler. Abin yakışıklı herifin teki sonuçta. Çirkin olsaymış keşke."


Gözleri büyüdü. "Abim haklı yemin ediyorum, sen şeytanla yarışırsın yenge."


"Teveccühünüz Kerem'cim."


🕯


"Kocacığım?"


Mekana geçtiğim gibi toplantı odasına daldığımda Emin'in beni görmesiyle ayaklanıp yanıma ulaştı. İmayla "Karıcım?" Derken gözlerini kıstı.


"Toplantın bitmemiş ama hala. Yarım saattir seni odanda." Deyip kulağına doğru fısıldadım. "Odamızda." Deyip geri çekildim. "Bekliyorum. Hani on dakikaya biterdi?"


Sert bir nefes alıp verdiğinde bakışlarım masayı buldu. Kadınlı erkekli bir toplantıydı.


"Sıkıldıysan kal burada." Dedi göz ucuyla masayı işaret ederken. Toplantıya katılmayacağımı sanarak rahat bir şekilde sorarken yerine oturdum hemen.


"Sorun olmazsa neden olmasın." Deyip şirinlikle gülümsedim. Oturacak yer de kalmamıştı. Emin bey ayakta kalmıştı. Sorun etmeyerek tam önüme masaya yan bir şekilde otururken devam etti toplantısına.


Ben de o sırada anında çatılan kaşlarıyla birlikte eline aldığı kalemi elinin içinde çevirmesini izledim.


Şu an içinden bana ne sayıyordur buraya geldiğim için ama kendi kaşınmıştı. Aramalarıma, mesajlarıma dönmezse hep böyle baskın yapardım.


Karısıydım canım ben artık. Öyle canı istediğinde cevap vermezlik yapamaz. Sorumsuz koca bozuntusu.


Yok canım ne terfişi. Sadece kendimi daha sık göstermek için yani. Yoksa bana ne canım burada çalışıyorlarsa kadınlar.


Elimdeki yüzükle oynaya dururken bacak üstüne bacak attım. Emin'in konuşması o an duraksarken bakışları Kısa bir an bana döndü. Ne oldu der gibi başımı salladığımda daha da sandalyeye yayıldım.


Kaşlarını çattı hemencecik. Güzelmiş ya burası. Artık sık sık yoklarım burayı. Daha evvel gelmediğim için pişmanım.


"Dediğim gibi.." Bir süre daha bir şeyler konuşurken "Toplantı bitmiştir." Diyerek son noktayı koyduğunda bir tane estetik bozması Emin'ime yaklaştı. Elindeki notları ağır ağır eline bırakırken Cilveli olduğunu sandığı gülüşü dudaklarına bahşettiğinde Emin kağıda bakmayıp başını salladı dedikleriyle.


"Çıkarken kapıyı kapat. Selim'e de söyle bu toplantıyı da kaçırdığı için ayrı bir konuşacağım kendisiyle."


"Peki Emin bey. Bu arada omuzlarınızın ağrısı bir krem getireyim mi? Toplantı boyunca bir eliniz omuzunuzdaydı?"


Gözlerim anında şahin gibi açılırken yerimde doğruldum. Ne diyor lan bu yerden bitme karı!


"Sen getir." Dedi.


Neyyy. Allah'ın dingili ne diyorsun sen!


"Karım bana masaj yapar." Dedi uyarırcasına.


He iyi bari.


Odadan çıktığı gibi bana dönen Emin'e sert bir şekilde baktım.


"Senin omzun her ağrıdığında bu yerden bitme kadın böyle hep soruyor mu sana?"


"Omzum ağrıdığında krem getirmesini istediğim oluyor arada niye soruyorsun yavrum?"


Anladın sen bence anlamazlıktan geliyorsun.


"Kremi de o mu sürüyor yoksa!"


Ulan Kerem insan bir söyler abine krem sürenler oluyor diye!


"Sürüyordu. İnsanın bir karısı olmadığı zaman mecbur."


"İyi bu saatten sonra ben sürerim kocama, kremi."


Yüzüme doğru eğildi. "Yavrum... senin şu Kıskançlıklarına ayrı bitiyorum. İki gündür yoksun zaten çok özledim." Deyip dudaklarımdan uzun uzun öptü.


"Özlediğin için cevap vermedin zaten değil mi?"


"Bu anın dejavusunu yakın zamanda yaşamıştık ve sonu çok iyi bitmemişti sanki değil mi yavrum?" Elleri belimi buldu. Yukarıya doğru gittiği gibi beni kucağına çekti. Şimdi daha rahatça Öpebilirdi beni.


"Sanırım bu dejavuyu sık sık yaşayacağız gibi görünüyor? Çünkü senin işine de geliyor kocacım."


"Çok işime geliyor hem de hatun." Deyip boynuma geçti. Küçük küçük öpücükler bırakırken odasının kapısı çaldı.


Emin'in kucağından indiğim gibi huysuzlansa da bir şey demedi.


O kız içeriye girip kremi bıraktığında odadan geri çıktı.


Kremi elime alıp "Gömleğini çıkar." Dedim.


"Sen çıkarmayı ne dersin hatun?" Muzurca göz kırptı.


"Emin!" Diye kızdım. Sırıtarak Gömleğini çıkardı. Arkasını döndüğü gibi sandalyede dizlerimin üzerine oturup kremi sürdüm omuzlarına.


"Omuzlarının ilk defa ağrıdığını görüyorum. Sık sık olan bir şey mi? Ben niye bilmiyorum bunu?"


"Çok sık olan bir şey değil hatun. Senin yanındayken ağrı mağrı olmuyor. Senin varlığın bile ağrımı dokunmadan yok ediyor."


"Yağ çekme bana." Dedim omuzlarına kremi yedirirken. Rahatladığı gevşemesinden bile belli oluyordu. Omuzunda küçük küçük öpücükler bıraktım.


"İçimden geçenleri söylemek de suç oldu." Diye hayıflandı.


Omuzunu sertçe sıktım. "Yavaş olsana yavrum. Omuzumu yerinden çıkardın."


"Bir şey olmaz sana. Alışkınsındır sen yumuşak masajlara."


Beni kendine doğru çektiği gibi kucağına geri oturttururken dudaklarımdan öptü. "Yavrum özlem gidermek varken sataşmasan bana."


Doğru diyordu. Özlemiştim dingili sonra da hesap sorardım.


"Eve geçelim o zaman." Dememle beni kucağından indirdiği gibi Gömleğini giydi. Ardından elimden tuttuğu gibi mekandan çıkarken arabaya bindik. Aceleci davranıyordu evi yanmış gibi...


Bir anda pat diye söylersen olacağı buydu İpek! Adamın huyunu biliyorsun neden Alıştıra alıştıra söylemiyorsun ki?


Arabayı resmen on beş dakikada Eve sürdü. O kadar yolu on beş dakikada.. arabadan indiğimiz gibi eve girerken anahtarı bir yerlere attı.


Kuduruk yemin ediyorum kuduruk herif.


Belimden tuttuğu gibi dudaklarıma saldırırken elimle durdurdum.


"Emin?" Dercesine harfleri uzatırken "Şu an ne dersen ikna edemezsin yavrum." Deyip tekrar dudaklarıma küçük zor bela uzaklaştırdım kendimden.


"Spor salonu var ya aşağıda..."


"Orada mı yapalım hatun, tamam." Gözlerim kocaman açıldı.


"Dur be kudurmuş herif! Bana birkaç şey öğretsen diyorum? Hatta bana bir keresinde demiştin ya idman yaparız diye... şimdi yapsak." Dememle derin bir iç çekti.


"Şimdi sırası mı yavrum. Başka bir gün yaparız."


Kulağına doğru eğildim. "İdmandan sonra sana göstermem gereken yeni kıyafetler vardı. Tüh onlara yazık olacak desene." Dememle masumca sırıttım.


"Önden yürü, yürüyen cilve." Zaferle yerimde zıplarken odadan spor kıyafetlerimi giyip aşağıya indim. Emin de üstüne bir şort çekerken üstüne bir şey almamıştı.


"Hangi sporu istiyorsunuz İpek Yıldırım?"


"Boksa ne dersin Emin Yıldırım bey?"


Dudakları iki yana doğru kıvrıldı. "İyi seçim." Deyip boks eldivenlerini getirdi.


İki tanesini elime takarken dudaklarımdan bir öpücük kaptı.


Kendi ellerine de boks eldivenlerini geçirince üçten geriye saymasını beklemeden yüzüne bir tane savurdum. Emin ne olduğunu anlayamadan bir tane daha yumruk savunurken bir yandan konuşuyordum.


"Demek sana masaj yapan çok kadın var öyle mi Emin bey?"


"Ne?" Şaşkınlıkla bana baktı.


"Ulan mekan dediğin mekan değil resmen av yuvası! Mafyaymış! Mafyanın kızlarla işi ne? Bir de çıtır çıtır kızlar. Emin bey. Bu arada omuzlarınızın ağrısı bir krem getireyim mi? Toplantı boyunca bir eliniz omuzunuzdaydı?" Diye son cümlemi kızı taklit eder gibi söylediğimde Emin gür bir kahkaha patlattı.


Yumruklarımdan nihayet kurtulurken bir yandan da hala gülüyordu.


"Gülme, gülme karşımda! Ben burada deliriyorum sen gülüyor musun ya?"


Ellerimden tutmak için boks eldivenlerini çıkardı. Sonra da kendine doğru yaslayınca ellerimi yüzüne doğru savurmaya çalışıyordum.


"Hatun bu kadar delirdiğini bilmiyordum?"


Nefes nefese kalmıştım ellerimi hareket ettirirken.


"Seni de bilmiyoruz sanki? Aynısı başıma gelse ortalığı yıkarsın. Dua et de ben evde yıkıyorum!" Öfkeyle soludum.


Kaşları anında çatıldı. "Kimse benim karıma krem süremez!" Diye soluduğunda ya der gibi başımı hafif eğerek salladım.


"Nasıl oluyormuş Emin bey!" Derken ellerinden kurtulduğum gibi yere serdim. O sırada ben de boks eldivenlerini çıkarıp bir tarafa atarken üzerine çıktım.


"Çok kötü!" Diye soludu. Göğsü sinirden inip kalktı. Ellerim zemini bulup yüzüne doğru eğdiğimde kafa atacak gibi durdum. Emin o anda refleks olarak kafasını yana doğru çevirip çenemde tutunca hinlikle gülümsedim. Hem geriye çekiliyordu hem de yüzüm yere değmesin diye tutuyordu.


"Kötüyse bir daha dile getirmeyeceksin! Yoksa omzunu yerinden çıkmasına sebep olur ve bu benim istediğim bir şey değil Kocacığım. "


"Gözün dönünce daha alev alev olduğunu söylemiş miydim karıcığım?"


"Bilmem söylemiş miydin?" Derken yerimde kıpırdandım.


İnledi. "Söyledim bence."


"Hatırlatmak ister misin kocacım?" Ellerim göğsünü buldu. Dudaklarım ise kalbini bulunca bu sefer altta olan ben oldum. Ellerimi yere doğru yaslayıp ellerini de ellerime geçirince "Büyük bir zevkle." Dedi.


Saçlarım yerde sürünüyordu. Gözlerim Öfkeyle parıldıyordu.


"Korkutuyorsun beni." Diye fısıldadı boynuma doğru. Söylerken memnun gibiydi bu durumdan.


"Korksan iyi olur kocacım. Bu daha fragmandı." Dedim genişçe sırıttırken.


"Filmini de en kısa zamanda izlemek isterim." Deyip sporcu kıyafetimin üzerinden kalbimi öptü.


"Bence çoktan izleyebiliriz." Cilveyle göz kırpıp ellerimi ellerinden ayırıp boynuna doladım.


Nefes almadan dudaklarından uzunca öperken onun elleri de belimi bulduğu gibi üzerine çıkardı. Kendisi yine altta olurken geçirdiğimiz diğer gecelerden daha yoğun ve tutkuluydu.


Ve tutkunun sonucunda iki tohum filizlenmeye başlamıştı.

 

 

 


Loading...
0%