Yeni Üyelik
58.
Bölüm
@saudade47

"Yok artık Emin! Onu ne yapacak küçücük bebek? Sen iyice ayarını kaçırdın bırak onu!"

 

"Ama çok güzel değil mi?" Deyip önümde kocaman ayıyı salladığında gözlerimi devirdim.

 

"Hayatım, yeni doğmuş bebeğe baya bir büyük oyuncak değil mi? Ay imdat vallahi de billahi de imdat!"

 

"Oyuncak değil o hatun, ayıcık." Deyip önümde tekrar sallayıp gülümsedi bir küçük çocuğu sevindirir gibi.

 

Sabahtan beri bebekler için alışverişteydik. Daha cinsiyetleri belli değil adam koskoca dükkanı aldı.

 

İmdatlar olsun.

 

"Ayıcığına başlatma dingil! Daha cinsiyetleri belli değil. Sen gidiyorsun kızların için dükkanı satın aldın be adam! Duyuyor musun beni Emin!"

 

Beni dinlemeyip sepete gözüne kestirdiği oyuncakları doluştururken ben de arkasından boşaltıp duruyordum sepeti. Ve boşalttığım 10. Sepetti.

 

"Bu nasıl?" Diye önüme bir anda salladığı şeyle gözlerim kocaman oldu.

 

Unicorm oyuncağı ne alaka Emin!

 

"Hayatım!" Dedim sesimden kızdığımı anlasa da umursayıp yanağımdan öptü. "Cinsiyetleri kız olacak yavrum. Hissediyorum."

 

"Pabucum dama atılıyor şimdiden. Adama bak ya kızları olsun diye evrene mesaj yollama şekli kız oyuncakları ve kıyafetleri almak! Ya erkek olursa, bu kadar şey heba olmayacak mı?" Emin'in az ilerde başka bir oyuncağa odaklandığını görünce elimi havada salladım.

 

"Oho. Adam bizi kaile aldığı yok ki?"

 

"Yavrum senin yerin ayrı, kızlarımın yeri ayrı. Senin yerin hiç değişir mi?" Bir de çapkın bir bakış yollamıyor mu?

 

Yanımızdan geçen kadın Emin'e dönünce ve yanına gidip sohbet etmeye çalışmasıyla gözlerim kocaman açıldı.

 

Yanlarına giderek sessizce kadını izledim ilk önce. Emin oralı bile olmuyordu.

 

Bakışları oyuncaklardaydı. Aferin.

 

"Çocuğunuz çok şanslı olacak belli. Böyle alışveriş yapan pek olmuyor. Çok önem veriyor gibisiniz çocuğunuza." Diyen kadın sözlerine devam etti.

 

"Eşiniz yok sanırım?"

 

Buradayım lan!

 

Emin hala cevap vermek yerine eline başka bir oyuncak alıp "Bu nasıl?" Diye sordu.

 

Kadın üzerine almış gibi "Çok güzel. Gerçekten çok zevklisiniz. " Demesiyle elim yukarda kalan araba kutularına gitti ve almaya çalışır gibi yapıp kadının kafasına doğru düşürdüğümde yapmacık bir üzgünlükle "Affedersiniz, elimden kaydı." Deyip Emin'e döndüm.

 

"Kocacığım, şu oyuncağı bana uzatabilir misin? Yetişemiyorum da?"

 

"Erkek oyuncağı ne yapacaksın Yavrum?" Dedi aval aval.

 

Kadının yüzü renkten renge girdi. Acıyla kafasını tutunca içimden oh olsun diye geçirdim.

 

Salon kadını kişiliğime zeval gelmesin lütfen. Yoksa içimden çok pis psikopat kişilik çıkıyor ve sonuç hiç iyi değil.

 

"Bebeğimiz pardon bebeklerimiz illa kız olmayacak ya Hayatım. Belki erkektir. Biraz da erkek oyuncakları alalım." Deyip kolundan tuttuğum gibi oradan çıkardım. Aklı arkadaki sepette kalırken "Sepet orada kaldı hatun. Dur alayım?" Deyip o tarafa doğru yöneliyordu ki Bakışlarımla durdurdum adımlarını.

 

"Önden yürü beni delirtme Emin!"

 

"Yavrum ben ne yaptım şimdi? Tamam biraz abartmış olabilirim oyuncak konusunda ama ne yapayım hepsi çok güzel."

 

Biraz mı?

 

"Emin, yürü! O kadının saçının başını yolmadan yürü!"

 

"Kadın mı?" Diye sordu şaşkınlıkla.

 

"Emin sen salağa mı yatıyorsun yoksa gerçekten evlendikten sonra tahtalarında bir eksiklik mı oldu? Az önce sana yürüyen kadın yok mu?"

 

"Var mı?"

 

"Saftirik mafya bozuntusu!" Daha da bir şey demeyip dükkandan çıkarken bizim araba dükkanın önünden çekilmiş az ileriye alınmıştı.

 

Sinirli bir şekilde arabaya doğru ilerleyip kapıyı zorladım. Anahtarı bendeydi. Sinirden ne yaptığımı biliyor muyum? Anahtara basıp arabanın kilidini açmaya çalışsan da açılmadı. En son bir öfkeyle tekerleklere tekme savunduğumda arkada bagaja doğru yaslanmış bir adamı görerek çığlık attım.

 

"Sen kimsin be? Arabamın bagajına yaslanmışsın sanki kendi arabasıymış gibi?"

 

"E, zaten benim arabam."

 

"Ne?"

 

Cebinden Anahtarı çıkarıp kilidini açan ses yankılandığında çapkın bir bakış attı. "İstersen binebilirsin tabi, kendi araban gibi!"

 

"Ne diyorsun lan sen pezevenk?"

 

"İpek!" Emin'in dükkanının önünden Bağırışıyla yerimde sıçrarken bir katil edasıyla yanıma ulaştı. Gelir gelmez beni arkasına alıp bir güzel azar çekti.

 

"Sen neden elin adamın arabasına binmeye çalışıyorsun İpek?"

 

"Dükkanının önünde göremeyince az ileriye park ettin sandım! Ben ne yapayım, araba markası rengi aynı!" Diye kızdığımda Bakışları az önceki adamı bulduğu gibi daha da delirdi.

 

"Lan, senin ne işin var karımın yanında? Ecdadını siktiğimin ibnesi?"

 

Bakışları beni bulduğunda muzurca gözleri parıldadı. O gözlerini oyarım lan senin!

 

"Bu güzellik senin karın mı?"

 

Adamın yakasına yapıştığı gibi çığlık attığımda adam zevzek zevzek gülüyordu. Hak etmiyor değildi de, kocamın gözümün önünde birini öldürmesini istemiyordum.

 

"Ağzını topla yoksa ben toplarım Emir! Ve bilirsin benim toplama şeklim biraz kanlıdır."

 

Emir mi? Tanıyor muydu yani?

 

"Büyüklere saygı da kalmamış hiç. İnsan hiç abisine ismiyle hitap eder mi?"

 

Gözlerim kocaman oldu. Abi mi?

 

"Bir daha seni karımın yakınında bile görmeyeceğim!" Diye tehdit vaki bir şekilde uyarıp yüzüne bir yumruk geçirip beni kucağına aldığı gibi arabaya doğru ilerledi.

 

"Ben seninle ne yapacağım İpek! Bir arabaları karıştırmadığın kalmıştı. Seni yalnız bırakmaya gelmiyor!" Bana niye kızıyorsun be dingil!

 

"Arabalar aynıysa ben ne yapayım be? Bilseydim abinin arabasıyla karıştırdığımı iki çift laf ederdim!"

 

Gözleri anında beni bulduğunda "Sakın!" Diye uyardı. "Sakın aklından bile geçirme!"

 

Arabaya doğru geldiğimizde kapısını açmaya çalışsa da açamadı. Açamadığı gibi daha da sinirlenirken gözünün önünde Anahtarı salladım. Bir şey demeden Anahtarı elimden alıp kilidi açtı.

 

Ardından beni öne bindirdiğinde kendisi de öne geçti.

 

Barut gibiydi şu an ve ne dersem tersine yapıp daha da öfkelenirdi. En iyisi sinirleri yatışana kadar beklemek.

 

Birkaç dakika geçmesine rağmen öfkesi hala Alev alevken kafasını boşaltmaya çalıştım.

 

"Emin?" Diye seslensem de cevap vermedi. Kaşlarımı çatmamak için zor durdum.

 

"Oyuncakları almadın?" Diye sordum bu sefer.

 

Konuşmadı. "Ne güzel sana triplenmiştim. Eve gidince rövanşını alacaktın. Hayallerin suya düştü." Tepkisini izledim. Bana mısın demedi.

 

Buna bile tepkisiz kaldıysa çok büyük öfkelenmişti. Direksiyonu sıkmaktan ellerin kenarları kızarmıştı. Boynuna doğru akan terleri boynunu daha da parlamasına neden olurken sinirden gömleğinin ilk üç düğmesini açmıştı.

 

Bu sefer çocukları öne sürdüm.

 

"Kızların sana çok kızgınmış?" Anında Bakışları beni bulunca içimden sövdüm. Tam tepki vermişken sövmeyi sonraya alabilirdim. Elim karnıma gidince "Sen öyle delirince korkmuşlar babası.." üzgün bir ifade yüzüme eklediğimde yoldan kısa bir An Bakışlarını çekip karnımı öptü. Hafiften şişmeye başlamıştı.

 

"Hissediyorlar mı gerçekten?" Diye korkuyla sorduğunda başımı salladım.

 

"Hissediyorlar tabi. Anne karnında olsa da annesinin üzüldüğünü de Hissediyorlar?" Dediğimde bakışlarımı kaçırır gibi yaptım.

 

Derin bir iç çekti. "Prenseslerim veya prenslerim." Dedi erkek olacağını da düşünerek. Senin inceliğini yerim Emin.

 

"Bir şey yok tamam mı? Korkmayın, kızmayın da. Babanız biraz gergin o kadar. Benden Korkmayın." Çocuklar doğunca öyle güzel bir baba olacak ki.. daha karnımdayken korktuklarını sanıp üzülen bir babanız var bebeklerim.

 

Yanaklarına minnetle buse kondurunca "Sen çok güzel bir babasın." Dedim gülümseyerek.

 

Kaşlarını çattı. "Güzel nedir hatun? Erkek adama güzel denilir mi?"

 

"Yakışıklı mı diyeceğim. Güzelsin ki güzel diyorum. Güzele bakmak sevaptır neticesinde. "

 

Kısa bir bakış attı. "O atasözünün doğrusu 'Güzel bakmak sevaptır.' Hatun."

 

"Sen de güzel bakıyorsun işte." Dedim cilveli bir bakış atarak.

 

"Hatun?" Diye uyardığında omuz silkip ayakkabılarımı çıkardım. Bacaklarımı dizlerine yatırdığımda "Masaj yapar mısın Kocacığım. Ayaklarım yine şişti. Ağrıyor da." Dememle dizlerine yatırdığım Ayaklarıma baktı.

 

"Çocukları öne sürme bir daha!" Diye azar yedim kocamdan. Umursamadım. Bunun tribini daha sonraya sakladım. Karısına tepki vermesin daha doğmamış çocuklarına tepki versin! Dingil Mafya.

 

"Masaj!" Dedim başımı cama yaslarken.

 

Ofladı öfkeyle. "Oflama karına, koltukta yatarsın yoksa."

 

"Sence bu mümkün mü?" Diye kendinden emin bir şekilde sorduğunda "Mümkün Kocacığım. Adın kadar eminim ki mümkün." Deyip Yorgunlukla gözlerimi kapatmadan önce "Masaj?" Diye tekrar ettim.

 

Masajı çok güzel yapıyordu şerefsiz.

 

🕯

 

"Kerem, sana atacağım adresten birkaç poşet eşya var. Onları al, gel!" Diye emir verip Kerem'i dinledi. Daha sonra telefonu kapatınca Cebine koydu telefonu.

 

Bahçeye giriş yaptığımızda ise "Hep kız için baktın, o kadar oyuncağın odaya sığacağını sanmıyorum. Hem ne ara parasını ödedin sen Emin?" Diye hesap sorduğumda kapıya doğru gelmiştik. Anahtarı çevirip kapıyı açık bıraktı.

 

Bakışları bana döndüğünde "Kocanı tanımıyor musun sen Yavrum? Hallettim ben ödeme işini. Ayrıca deyip yüzüme doğru yaklaştı. "Erkek çocuğu için de almadığımı nereden biliyorsun.?"

 

"Aldın mı?" Diye sordum yutkunarak.

 

"Bana söylenip duracağına ya da kadının kafasına oyuncak düşürmek yerine ne aldığıma baksaydın anlardın?"

 

Burnumun ucuna bir fıskiye vurdu.

 

"Demek, kadının sana yürüdüğünü görüyordun öyle mi Emin bey? Ben de sanıyorum ki adam hepten salaklaştı." Atacağım tribe geri dönerken gözleri şokla büyüdü.

 

"Ne?"

 

"Gözüme gözükme Emin!" Saçlarımı savura savura kızgınlıkla içeriye geçtiğimde büyük koridorun ortasından bir anda bir bedene çekildim.

 

"Yavrum, ne görmesi? Yok öyle bir şey! Sizinle ilgilenmekten başka ne yapacağım ki?"

 

"Sus Emin sus!" Deyip ondan uzaklaşmaya çalıştım fakat izin vermedi.

 

"Yavrum, senin hormonların yine tavan yapmış belli. Sana şöyle güzel bir Masaj yapayım mı Odamızda? Rahatlarsın." Deyip eli tişörtümün içinden geçecekti kk bir öksürük sesi bizi ayırdı.

 

Anında Emin'den uzaklaştığımda panikle salona baktım. Gözlerim kocaman oldu.

 

"Anne, baba?" Koltukta oturmuş yan bir şekilde bizi izliyorlardı.

 

Babamın gözleri Kıskançlıkla parlarken annem ayaklanıp yanımıza geldi.

 

Emin'in bakışları beni buldu. Ardından anneme döndü bakışları. Elini öpüp "Hoş geldin Anne." Dedi gülümseyerek.

 

"Asıl siz Hoş geldiniz oğlum. Nereden böyle?" Diye sorduğunda "Bebekler için alışverişteydik Anne." Diye açıklama yaptı.

 

Annem sevinçle el çırptığında hevesle sordu. "Cinsiyetleri belli oldu mu?"

 

Salona doğru geçmek için annemin kolundan tutup yürüttüm. "Hayır, anne. Damadın sağ olsun sabırsız olduğumdan hemencecik başladı alışverişlere. "

 

Koltuğa oturmadan önce babama da sarıldım. "Babacığım."

 

"Prensesim neredesin sen? Seni görmeye gelelim dedik evde yoksun?"

 

"Alışverişteydik baba." Yanına oturdum. Emin de karşıya oturduğumda yanına oturacağımı sanıyordu. Çok beklerdi.

 

"Torunlarım nasıl, iyi mi? Bir sorun yok değil mi?" Diye sordu karnımı severken.

 

"Yok baba ikisi de çok iyiler."

 

Bakışları Emin'i buldu. Yüzünü ekşiterek tekrar bana döndü. İmayla "Damat seni üzmüyor değil mi, Prensesim? Üzerse söyle kulağını çekerim." Dediğinde Emin de karşılık verdi.

 

"Baba, buradayım duyuyorum."

 

"Duy diye söylüyorum zaten Damat!"

 

"Kenan, başlama yine?" Diye kızdı annem.

 

"Aç mısınız bir şeyler hazırlayım?" Diye sordum ayağa kalkarken.

 

Emin de ayaklarınca "İpek sen otur. Çalışanlar yemek hazırlamışlardır. Ben bir kontrol ederim." Dese de itiraz ettim.

 

"Ben bakarım!" Dedim uyarır gibi. Sonra da anneme dönüp genişçe gülümsediğimde "Siz rahatınıza bakın." Dedim.

 

Mutfağa geçtiğimde ise Elif bana döndü güler yüzle. "Bir şey mi istediniz İpek hanım?"

 

"Yemekler hazır mı diye soracaktım." Etrafta bakındım. Elif fırına doğru ilerledi.

 

"Kenan beyler geldiğinde zaten yemek yapmaya başlamıştım. Birazdan pişerler." Dediğinde memnuniyetle gülümsedim.

 

"Harika o zaman. Sofrayı terasa kurarsınız."

 

"Peki, İpek hanım."

 

"Elif iki dakika bahçeye geç." Diyerek mutfağa giren Emin'le, Elif fırından tepsiyi çıkarıp kenara koydu.

 

Ardından bahçeye çıktığında baş başa kalmıştık. Oralı olmadım.

 

Bana doğru yaklaştıkça uzaklaştım. Ocaktaki yemekleri kontrol etme amaçlı kapaklarını kaldırdığım iştahım kabarmıştı.

 

Emin yine arkamda bitince ani bir hareket yapmamaya çalışıyordu. Hem bebekler için hem de benim ani reflekslerimden dolayı.

 

Sonra boş bir anımı bulup arkadan sarılıp boynumu öptü. Elleri şişkin karnıma giderken hafifçe okşadı.

 

"Annemler içerde?" Diye uyardım herhangi bir hareketine karşı.

 

"Yavrum, trip atmak sana çok yakışıyor biliyor musun?"

 

"Yakıştığını tabi ki söylersin sonucunda istediğini elde ettiğin için. Ama bu sefer yağma yok. Sana zırnık yok Emin!"

 

Yüzünü omzuma bastırıp küçük küçük öpücükler bırakırken omzundan yine tişörtün askılı kısmı aşağıya doğru kaymıştı.

 

"Emin!" Diye uyardım.

 

"Efendim Karıcığım."

 

"Sırnaşmayı kes!"

 

"Sana sırnaştığımı kim söyledi. Ben çocuklarımı öpüyorum." deyip bu sefer de diğer omuzumdan öptü.

 

"Emin..."

 

"Hım?"

 

"Çocuklar karnımda, omuzumda değil."

 

Dudakları omuzumdan çekildi. "Karnındaydı değil mi tüh." Yalandan şaşırmış gibi yapıp bu sefer beni kendine doğru çevirip karnımdan öptü. Karnıma doğru fısıldadı.

 

"Anneniz çok güzel. Tribi ayrı, kıskançlığı ayrı güzel."

 

Kaşlarımı çattım. "Ne fısıldıyorsun fasulye kadar olan bebeklere?"

 

Yukardan bir bakış attı. "Seni çok sevdiğimi fısıldıyordum yavrum." Deyip doğruldu. Ardından yanaklarımdan öpüp "Hadi içeriye geç hatun. Ben burayla ilgilenirim." Dediğinde itiraz istemezcesine gözlerime baktı.

 

Tavırlı bir şekilde saçlarımla oynayıp "Eh, ben içeriye geçeyim bari. Burada da yapacak bir şey yok." Dedim salona geçerken.

 

"Senin cilveli tribini yiyeyim hatun."

 

Annemin bakışları beni bulduğunda "Yemekler birazdan hazır olur anne. Biz terasa geçelim mi yoksa burada mı oturmak istersiniz?" Dediğimde yerime oturdum.

 

"Burada oturalım." Dedi babam beni kollarımın arasına alırken.

 

"Yemekler hazır olunca terasa geçeriz." Diye onayladı annem de. O sırada Emin de mutfaktan çıkıp salona doğru geldiğinde yerine oturdu.

 

"Oğlum, sen nasılsın? Zorlanmıyor musunuz değil mi?" Diye sordu annem, Emin'e doğru.

 

"İyiyim şükür anne. Hayır, zorlanmıyoruz öyle çok. Hatta o kadar sakin geçiyor ki hamileliği sadece ani duygu değişimleri zorluyor."

 

Gözlerim kocaman açıldı. Beni, anneme şikayet etmek öyle mi dingil Mafya!

 

"Kızım hamile Damat. Çekeceksin tabi ki nazını da!" Aslan babam benim.

 

"Sen de fırsattan istifade oğluma laf sokma Kenan!" Diye kızdı annem.

 

"İpek, huysuzdur zaten normalde de."

 

Sat, sat anne. Beni, damadına tercih et. Yazıklar olsun annee.

 

"Öyle anne. Çok huysuz." Dedi imayla.

 

Ee, annemler gitmeyecek mi sanki Emin! Ben sana huysuzluk neymiş göstermez miyim?"

 

"Benim kızım usludur, hamilelikte olur şeyler." Babama daha çok sığındığım zaman Elif yemeklerin hazır olduğunu söylemişti. Terasa geçip yerimize oturduğumuzda Emin bu sefer yanıma oturabilmişti. Tam bir çocuk gibiydi.

 

"Ee, Çocuklar cinsiyet ne zaman belli olurmuş? Yakın mı?" Diye sordu annem.

 

"Bir hafta var demiştir doktora gittiğimizde."

 

"Az kalmış annem."

 

"Az kaldığı için oğlun sabırsız zaten. Bir hafta dayanamayıp tüm dükkanı satın aldı kendisi." Diye şikayet ettim yeniden.

 

Bana tek kaşını havaya doğru kaldırarak baktı...

 

"Sen de biraz heyecan yapsan keşke kızım. Hiç mi merak etmiyorsun?" Diye azarı yedim annemden. Emin bana İmayla bakıp annemi gösterince alttan bacağına bir tane geçirdim.

 

Kulağıma doğru eğildi. "Uslu dur karıcığım. Babanın sözüne karşı tezatlık yapma." Bir tane daha tekmeledim.

 

Güldü sadece dingil.

 

"Etmez olur muyum hiç anne. Ama sabırsız değilim ben Emin gibi. Vakti gelecek illaki, öğreneceğiz değil mi hayatım." Dedim gülümserken.

 

"Öyle hayatım." Deyip önüne döndü. "Ama yine de biraz da olsa sabırsız davransan ne güzel olur?" Dedi muzurlukla.

 

"Torunlarım bir sağlıkla doğsun size gösteriyor muyum ben. Parktan parka götüreceğim ben torunlarımı." Diyen babamla, Emin konuştu.

 

"İstediğiniz zaman babacığım."

 

"Bende hanımına kavuşurum. Hamileliğinden dolayı el süremiyoruz doğru düzgün." Kulağıma doğru eğilip fısıldarken yüzüm kızardı.

 

Tövbeler olsun imdat. Bu el sürmemiş haliyse el sürdüğü halini düşünemiyorum. Adam doyumsuzun önde gideni resmen. Hamilelikten sonra çocukları olur diye durulur sanırken daha da kudurdu herif.

 

Suyumdan bir yudum alıp yemeğine odaklandım.

 

"Yemekler çok güzel. Ellerinize sağlık. " Dedi annem, yemeye başladığı vakit.

 

"Elif yaptı. Onun ellerine sağlık." Dedim.

 

O sırada terasa Kerem'in girmesiyle Emin'in bakışları onu buldu.

 

"Getirdin mi hepsini?"

 

"Evet abi. Yukarıya çocuk odasına bıraktık."

 

"Tamam, geç sen de sofraya." Demesiyle o kadar yorulmuş olmasına göz önüne alıp teklif ettiğinde öpesim geldi.

 

Ay kocam benim.

 

"Yok abi, ben rahatsızlık vermeyeyim?" Deyişiyle Emin'le aynı anda "Kerem!" Diye bağırdık.

 

Yerinde irkilir gibi oldu. Ardından çekingen bir edayla sofraya oturduğunda Elif bir servis daha açtı.

 

"Çocuk odası da hazır öyle mi?" Diye sordu babam.

 

"Evet baba. Hazırladık yavaştan. Eksikler tabi var ama çoğu bitti."

 

"Tek eksik cinsiyetleri olmadığı için alınan oyuncaklarıydı zaten." Dedim imayla.

 

"Abim heveslenmiş almak istemiş yenge. Bu olayı neden büyütüyorsun ki?"

 

Kerem???

 

Emin, Kerem'in sırtına dostane bir şekilde vurup memnun olmuşçasına "Konuş be Kerem!" Diye arka çıktı.

 

"Siz bugün bana cephe mi aldınız ne ya? Hamileyim ben tamam mı? Hormonlarım dengesizleşebilir." Deyip yalandan üzgün bir ifade yüzüme eklediğimde gözlerimi de doldurdum.

 

Emin Anında telaş yapıp "Tamam hatun, sen ne dersen doğrudur." Diye ikna etmeye çalıştı. O sırada Kerem'e sessizce sövdü. Annemler burada olduğu için küfürleri bile seçiciydi.

 

Annem bana yandan bir bakış atıp sen ne fenasın der gibi dudak kıvırdığında bakışlarımı kaçırdım.

 

"Sabahtan beri açım zaten. Bir de sizin tribinizi mi çekeceğim!"

 

"Hatun."

 

"Sus Emin! Yemekte konuşulmaz." Deyip yemeğime döndüm sessizce.

 

"Oğlum." Dedi babam ilk defa Damat demek yerine. Emin Anında dikleşti. Gözleri anında parıldayınca babam devam etti sözlerine.

 

"Sen iplerini çoktan hanımına bırakmışsın. Geçmiş olsun."

 

🕯

 

"Emin, şu yastığı da versene?" Yatakta uzanacakken yastığım çok yumuşaktı.

 

Emin diğer yastığı da belimin arkasına yasladığında "Çok yoruldun bugün." Dedi hayıflanarak.

 

"Yoruldum gerçekten. Sırtım ayrı ayaklarım ayrı ağrıyor." Emin Anında ayaklarımın önüne geçince bacaklarını bağdaş yaparak oturdu. Bir ayağımı dizine doğru yaslandığında ayak ucumdan öpmüştü.

 

"Ayakların şişmiş yine."

 

"Karnımda çok ayaklarım şişiyor zaten." Yaptığı masajla arkama daha çok yaslandım.

 

"Evet hayatım tam o kısım. Orası o kadar çok ağrıyor ki biraz daha sık." Ayak parmaklarımı sıktı.

 

"Karnın da büyüyecek yavrum. O karın öyle kalmayacak ya."

 

"İkiz olmasından daha çok şişecek evet."

 

"Sana annelik daha da yakıştı. Böyle yanakların daha pembesi oldu. Karnından dolayı yavaştan paytak paytak yürüyeceksin." Hayranlıkla bana bakarak masaja devam ederken "Sana da babalık yakıştı hayatım."

 

Ellerim karnımı bulunca Emin'in işi bitmiş olacak ki yanıma gelip başımı göğsüne yasladı.

 

Bir eli karnımı bulduğunda okşadı hafifçe.

 

"Üçünüzü çok seviyorum." Deyip saçlarımı okşadı. Dudağıma öperken "Biz de seni çok seviyoruz babası." Dedim karşılık verirken.

 

"Babası size kurban olsun." deyip yanağımı okşadığında elleri belimi buldu.

 

"Emin?" Dedim mayışarak.

 

"Efendim yavrum?" Dudaklarımdan öpmeye devam ederken.

 

"Defol."

 

"Ne?" Şaşkınlıkla benden ayrıldığında şapşal gibiydi şu an.

 

"Yemekte yine edepsiz edepsiz konuşup durdun, üstüne annemlere şikayet ettin beni. O yüzden defol yataktan. Hamileliğim boyunca bana el sürmeyeceksin?" Diye uyardığımda ciddi gibi durmaya çalıştım.

 

Anında renkten renge girdiğinde huysuzca kaşlarını çattı.

 

"Ne diyorsun sen Yavrum?"

 

"İşim bitti seninle, postalıyorum seni Kocacığım. Hadi koltuğa." Gülmemeye çalıştım.

 

"Sen ciddi misin?" Diye sordu doğrulurken.

 

"Oldukça."

 

"Lan niye?"

 

"Canım öyle istiyor." Dedim.

 

"Yok, tövbe. Bir daha o topa girmem. İki tane yeter zaten bize. Bu ne ya!" Yataktan kalkıp koltuğa geçmeden önce bana bir umut vazgeçerim Diye baksa da arkama döndüm.

 

"İyi geceler hayatım."

 

"Yatak ayırmazmış mazallah araya şeytan girer diye." Diye ikna etmeye çalıştı.

 

"Bir güncük orada yatsan bir şey olmaz kocacım."

 

"Şu an ne yaşıyorsun kafanda bilmiyorum ama bir an önce kendine gelir. Sen iyice cozuttun hatun."

 

"Rahat bir uyku çekme derdindeyim hayatım."

 

"Ben seni uyutmuyor muyum? Ne saçma bir şey bu? Benim yanımda da uyuyabilirsin hep yaptığın gibi."

 

"Uyutmuyorsun tabi! Tam uykuya dalacağım sen geliyorsun aklıma giriyorsun bir bakıyorum uykusuzluktan haf sahada. Gerçi son aylarda rahat rahat uyku çekerim ama bunu biraz daha erkene çeksem iyi olur." Sessizce kıkırdadım.

 

"Tüm bu olanlar sırf rahat uyku çekmediği için mi?" Diye homurdandı.

 

"Evet."

 

"Yanına geleyim yavrum. Rahat bir uyku çekersin göğsümde uyuturum seni."

 

"Geldiğin an rahat durmayacaksın uyu Emin. Bir güncük benden ayrı kalacaksın o kadar."

 

"Vicdansız kadın, ben senden bir saniye olsun ayrı kalamazken için nasıl el veriyor?"

 

"Ben huysuzmuşsum ya, sana çok çektirmişim ya hani?"

 

"Sen ona mı takıldın gerçekten?" Koltukta hışırtılar çoğaldı.

 

"Uyu Emin."

 

"Ulan kadın!" Diye söylenmeye başladı.

 

"Allah kolaylık versin kocacım." Bunlar son sözlerimdi uykuya dalmadan önce.

 

🕯

 

"Tekrardan hoş geldiniz İpek hanım. Cinsiyetleri öğrenmeye hazır mısın?" Diye sorduğunda Emin'le birbirimize baktık. Çok heyecanlıydım.

 

"Hazırız." Dedim doktora doğru. Emin benden daha heyecanlıydı ama heyecanını bastırıyordu.

 

Ekrandan yine bir şeye baktı. Birkaç dakika sonra doktorun yüzü güldü.

 

"Evet ilk bebeğiniz cinsiyetini belli etti. Diğeri ise..." deyip duraksadı. Gözlerini kısarak ekrana bakmaya devam etti.

 

"Doktor bey söyler misiniz artık. Meraktan çatlayacağım şuraya."

 

"Evet." Dedi diğer bebek de cinsiyetini gösterdiğinde. Bize döndü. "İki tane güzeller güzeli kız çocuğu geliyor." Demesiyle Emin yerinden kalkıp sevinçle bağırdı.

 

"Ben demiştim. Hissettim."

 

Elim karnımı buldu. İki tane kız çocuğu. Gözlerim doldu sevinçle. Emin yanıma gelip alnımdan öptü. Alnımı alnına yaslarken "İki tane kız çocuğu. Senin gibi güzel olacak İki kız çocuğu..." diye mırıldandı sevinçle.

 

"Yandın sen Emin efendi. Birken üç tane huysuz başına bela olduk." Dedim gülerek.

 

"Ben zaten seni gördüğüm o ilk andan beri yanmışım. Şimdiki yangın ne ki." Deyip dudaklarımdan bir öpücük kaptı.

 

"Fırsatçı seni."

 

"Hayır, mutluluğu İki kat çoğalan bir babayım."

 

"Mutluluğun daim olsun kocacım."

 

"Senin de karıcım, senin de."

 

İşimiz bittikten sonra hastaneden çıkarken Emin park ettiği arabasını almaya gidince yine bana sokmuştu. Neymiş bu sefer de arabaları karıştırma diye tembihliyordu.

 

Birkaç dakika sonra hastanenin önünde arabası durduğunda ön taraftan inmeyişiyle kuşkulandım ama kornaya basınca arabaya binmemi bekliyordu. Öne doğru ilerlemek için arabanın sağından gerçekten kapıyı açtığım gibi söylendim.

 

"Kornaya basmak yeni adetin sanırım. Camını bile açmıyorsun. Hamile kadınım ben, kapımı açmamı beklerdim. Nerede o romantik adam ya!"

 

Bakışlarım direksiyon kısımdaki koltuğu bulduğu an çığlık attım. Ardından ağzımla burnum arasına bastırılan pamukla gözlerimi yumarken ellerim otomatikman karnımı buldu.

 

"Amma çene varmış sende de yenge. Bir susmadın."

 

Dırım dırım. Sizce kimdi buuu tahminleri alayım? Herkes bilir bence.

 

Bir de yazdığım bir sahne dolaylı yoldan da olsa da yaşanmış bir kısımdır. O kısım aklıma yine gelince bölüme ekleyeyim istedim.

Loading...
0%