Yeni Üyelik
59.
Bölüm
@saudade47

Bölüm sonunda Emir'e çok yer vermek istemedim. Barışma ihtimalleri varsa da doğumdan sonra olur belki.

Diğer bölüm doğuma gidiyoruz zaten. Finale geçelim bir an önce bence. Her şeyi okuduk sayılır değil mi?🫣

Bu arada çok geç oldu ama yine de sormak istiyorum Emin'in bu arsız hallerinden rahatsız oluyor musunuz? Ben galiba biraz fazla abarttım. Hiç benlik olmasa bile herhangi yan hesabımın çoğu kişinin bilmemesinden kaynaklı bir rahatlık olsa gerek Emin ve İpek'i yazdım. Zaten bölümleri tekrar okuyunca ben kendimden utanıyorum hala sgdgdbfg nasıl yazabildim bunları diye.

"İnsan hiç yengesini kaçırır mı be! Hele ki hamile olan yengeyi!"

"Ha yani hamile olmasan kaçırılmaya razısın yani?"

Gözlerine öfkeyle baktım. Göz devirip "Beni ancak kocam kaçırırsa razıyım kayınbirader misin nesin anladın mı canım?" Diye çıkıştım. Ne Ellerimi bağlamıştı ne de sandalyeye oturtarak bağlamayı gerçekleştirmişti.

Beni sanki kaçırmamış gibi evinde ağırlarken derdini anlayamamıştım.

"Emin gibi biriyle nasıl evlendin hayret ediyorum gerçekten. Onun kadar katlanılmaz olan biri yoktur eminim."

 

"Sen kocama kurban ol be, kayın bozuntusu!" Diye çemkirip kafasına yastık attığında yemek sofrasından bir bakış attı.

 

"O dingilin nesine kurban olacağım!" Yüzünü ekşitti.

 

"Kocama sadece ben öyle derim, sen kim oluyorsun?"

 

"Abisi oluyorum yenge." Dedi imayla.

 

"İyi bok oldun o zaman ne diyeyim? Kardeşine düşman olan abiden ne beklersin ki?"

 

"Hşşt, Senin gibi hanımefendiye küfür yakışıyor mu? Yeğenlerim etkilenecek Diye korkuyorum."

 

Ne pişkin bir abisi var böyle. Tam dayaklık!

 

"Emir?" Dedim uslu uslu bir kız gibi. Elimle yanıma gelmesini işaret ettiğim de ayağa kalkıp yanıma gelmesiyle koltukta doğruldum. Ne yaptığımı anlamaya çalışarak üstten üstten bakış atarken boyu baya uzundu köpek herifin.

 

"Eğil." Dedim bu sefer güven verircesine. "Sana bir şey diyeceğim?" Diye devam ettiğimde eğildi.

 

Annecim siz gözlerinizi kapatın tamam mı? Bu ana şahit olmanızı istemem.

 

Ardından el verdiğince kafa atınca yere düştü inleyerek.

 

Bacaklarına tekme atarak konuşmaya devam ettim.

 

"Bir daha kocama hakaret edersen bir kafayla yetinmem! Ayrıca, yeğenlerin nereden oluyor be, benim evlatlarım? Sen Emin'e kardeş oldun mu ki, Çocuklarına da amca olasın kayın bozuntusu!"

 

"Uslu gelin dedik deli çıktı bizim yenge? Ah." Yerden kalkıp bir eli yüzüne gidince bana doğru yaklaştı. Bana zarar verecek diye korkuyla geriye gideri bir elim karnımdaydı.

 

Kızım sen diye böylesin? Mafya ailesinin içindesin neden mafyaya posta koyarsın ki?

 

"Bana bir zarar verirsen Emin seni öldürür valla bak. Durduk yere kardeş katili olmasın bir de kocam, değil mi?" Şirince sırıttım.

 

"Sana zarar vereceğimi kim söyledi yenge?"

 

"Vermeyecek misin?" Diye sordum gözlerim kocaman olurken.

 

"Zarar vermek istesem ellerini ayaklarını bağlar o susmayan çeneni bantlardım yenge."

 

"O zaman ne diye kaçırdın be beni? Kocamı kalpten götürmek mi niyetin?" Bir kere daha kafa atacaktım geriye çekildi.

 

"Eh, niyetim o denebilir? Biraz delirsin kardeşim." Deyip koltuğa oturdu.

 

"Bu arada aç mısın yenge? Bir şeyler hazırlatayım?"

 

"Sende biraz tahta eksikliği var sanırım? Bir de seninle oturup yemek mi yiyeceğim!"

 

"Evet."

 

1 SAAT SONRA...

 

"Ee anlatsana, başka ne gibi kırıkları oldu dingil kocamın! Bir de bana senden başka kimseyi gözüm görür mü diyor? Görmüş işte!"

 

"Klasik erkek tipi işte yenge. Bir de şunu çok söylerler; senden başkasına kalbim böyle çarpmadı."

 

Yemeğimden bir lokma ağzıma götürüp kaşlarımı çattım.

 

"Yalanmış yani, bu zırpatozun itirafları! Eşekler tepsin seni Emin! Sen gerçekten çapkının önde gidenimişsin."

 

Emir lokmasını yutup elinde çatalı salladı. "Hem de ne çapkın yenge. Lise de görecektin kazanovayı. Derse çalış desem bu kadar çalışmaz."

 

Çatalı dolmaya sertçe batırdım. "Ders ayağına fındık kırıyordu yani?"

 

"Hem de ne fındık yenge?" Elini salladı çok dermiş gibi.

 

Kafasına bardaktaki az suyu yüzüne boşalttım. "Hamile kadına anlatılacak şeyler mi bunlar kayın bozuntusu?"

 

Gülümsedi sadece. "Sen anlat dedin yenge."

 

"Maşallah, ağzın pek bir gevşekmiş senin de! Düşman olduğunuz ne kadar belli! Düşman olmazsanız kim bilir hangi naneleri saklardınız siz."

 

"Ayıp oluyor ama yenge. Neticesinde sen de karısısın bilmeye hakkın var düşündüm."

 

"Senin düşünmeni Emir! Bilmesem de olurmuş ya! Kafam rahattı. Ben bu kafayla Emin'in yanında durursam asıl naneyi o yer."

 

"Biraz sürünsün işte. Hak etmiyor da değil."

 

"Düşman mısın dost mu belli değil imdat! Beni, kardeşin biraz delirsin diye mi kaçırdın yoksa başka bir şeyin mi peşindesin?"

 

"İkisi." Dedi alayla sırıtarak.

 

"Sen barışmak için mi bu yolu seçtin yoksa!" Yüzündeki sırıtma yavaş yavaş soldu. Tam tahmin ettiğim gibi oldu. Üstüne gitmeye devam ettim.

 

"Sizi barıştırayım diye... Ne de olsa Emin bana karşı koyamaz, sözümü çiğnemez."

 

Bakışlarını kaçırdı. Az önce keyiflenen adam gitmiş yerine bozguna uğrayan bir adam gelmişti.

 

"Yok öyle bir şey! Ne saçmalıyorsun sen? Biraz kudursun, seni bırakırım zaten."

 

"Bana yenge diyorsun, Çocuklarıma ise yeğenlerim. Barışmak gibi bir niyetin olmasa neden abinin eşine ailedenmiş gibi sahiplenirsin ki?"

 

"Gıcıklık olsun diye..."

 

"Kendini kandırma Emir."

 

"Doyduysan seni odaya kilitlemem lazım." Dedi sofradan bir hışımla kalkarken.

 

"Doymadım." Dedim yemeğe geri dönerken. "Bilmiyor musun ben üç canlıyım ben doysam bebekler doymuyor. Ve ben Doymasam çenem daha çok açılır. Yeter diye isyan edersin."

 

"İyi, sen ye o zaman. Ben beklerim. " deyip arkasını döndü.

 

"Bana şu işin aslını anlatmaya ne dersin? Belki bir dönüşü olur. Barışırsınız." Deyip arkama yaslandım. İlk başta bana dönmese bile adımları durmuştu.

 

Kararsız kalmış gibi duruyordu. Ofladı. Yerine geri geçerken çaktırmadan telefonunu cebime koyarak Emin'i arayacaktım. Böylece hem beni bulurdu hem de abisinin gerçekten geçerli bir sebebi varsa barışma ihtimalleri olurdu. Bir kuşla iki vurmuş olacaktım.

 

Ha öyle olmadı mı? Emin gelene kadar kök söktürmeye devam ederdim.

 

Emir üstten bir bakış atarak öne doğru uzandı. Elini ver ver der gibi sallayınca "Neyi?" Diye sordum.

 

"Telefonu yenge. Çakallık yapmayı kes, kocanı arayıp bizi dinlemesini istemiyorum."

 

Bozuntuyla isteksiz bir şekilde telefonu eline bıraktım. "Hain."

 

"Asıl hainlik eden sensin yengecim."

 

Yengen batsın emi!

 

O sırada eline geçtiği gibi ötmeye başladı.

 

Emir de tuhaf tuhaf telefona baksa da fazla üstünde durmadı.

 

"Kocan da beni gebertsin istiyorsun herhalde?"

 

"Kaşınana dur dememek lazım." Dedim imayla.

 

"Emin'e gerçekten Allah sabır versin. İşi çok zor." Dedi iç çekerek. Alttan bacağına tekme attım.

 

"Sustum, yemedik kocanı!" Acıyla sızlanıp eli bacağını buldu.

 

"Sadede gel!" Dedim sabırsız bir şekilde.

 

"Anlatayım da beni tekmelemezsin değil Mi yenge?" Tereddüt eder gibi baktı.

 

"Ne diyeceğine bağlı."

 

Emir işini garantiye almak istercesine yemek masasının en uzak köşesine otururken kendini garantiye aldığını sanıyordu.

 

Kim bilir kocam ne kadar korkmuştur bizim için...

 

Emir olayı anlattıkça renkten renge girdim. Sinirden yüzüm kızarırken son sözlerini de söyleyip sustu.

 

Masaya sertçe vurdum istemsizce. "Ben boşuna bu adama çocuk gibisin demiyorum! Siz bu gereksiz olay yüzünden mi düşman oldunuz birbirinize? Bu değersiz olay yüzünden mi beni kaçırdın, lan ben hamileyim hamile! Hamile kadını bu kadar değersiz bir şey için kaçırıp ikinizi barıştırmak için beni aracı olarak kullanacak mıydın bir de! Sikerler böyle işi!" Küfür ağzımdan kaçmıştı.

 

"Salak mısınız siz, ay billahi de imdat vallahi de imdatlar olsun! İnsan gibi görüşüp anlaşmak varken kaçırma sizde adet olmuş sanırım." Diye hayıflandım.

 

"O dingil olacak kocan bir an olsun yakandan ayrıldığı mı var? Ateşlisini gördüm de sizin kadarını görmedim!"

 

"Terbiyesiz!" Diye bağırıp bardağı fırlattım. Ondan kıl payı kurtulduğunda bir tane daha attım.

 

"Ne biçim konuşuyorsun be sen?"

 

"Atarlı yenge de bana nasipmiş sanırım!Dursana yenge, kafamı yaracaksın!" Attıklarımdan kurtulmak ister gibi sandalyeyi önüne cephe alırken "Sizde gram akıl yok! Kafanı yarsam ne olacak!" Diye çemkirdim.

 

Sandalyeyi önünden hafifçe çekip başını dışarıya çıkardı. Bozgun bir ifade yüzüne ekledi. "Ayıp oluyor ama yenge!"

 

O anda ayağımdaki topukluğu çıkardım. Kafasına tam isabet olacak ki acıyla bağırdı.

 

"Anlattığıma bin pişman ettirdin be yenge! Kafamı yardın!"

 

"Oh iyi yaptım. Belki yaptığın aptallığı görürsün de bir hamile kadını çıkarın için kaçırmazsın. Dua et de bebeklerim şükür iyi yoksa anandan emdiğin sütü fitil fitil getirirdim!" Yerime tekrar oturdum. Nefes nefese kalmıştım.

 

Emir hala kafasını tutup eline damlayan kanı izlerken kenarda duran bardağı alıp su doldurdum.

 

"Kafanı yıka, şişerse de buz koy."

 

"Allah razı olsun yenge."

 

"Ne demek kaynım. Sen ne zaman istersen."

 

Banyoya doğru Söylene Söylene ilerlerken karnımı okşadım. O arabaya bindiğim an yüreğimdeki korku o kadar derindi ki... size bir şey olmasından çok korktum.

 

"Allah'ın cezası!" Diye bağırdım sinirle.

 

Erkeklerin bu araba sevdası gerçekten beni bitiriyor. Bir araba yüzünden düşman kesilir mi be! Yok, yok bu işte başka bir şey vardı kesin. Bir araba yüzünden Bu kadar düşman kesil kesilmez adam. Gerçi ikisi de mafya ne beklersin ki?

 

"Beddualarını kocana sakla yenge."

 

"Kocama niye saklayayım be kayın bozuntusu! Kocama kurban ol sen! Bu arada tatlı bir şey yok mu bu evde? Canım çekti. Yemezsem valla kocama şikayet ederim seni, beni aç bıraktı diye." Üzgün bir ifade yüzüme takındığımda sesimi de hüzünlü çıkarmıştım.

 

"Git al dolaptan yenge uşağın mıyım senin!"

 

"Emin gelene kadar kölemsin kayın biradercim. Valla gelene kadar susmam, kafan şişene kadar konuşurum. Ay doğru ya senin kafan zaten şiş idi." Deyip kıkırdadım banyoya doğru.

 

Emir banyodan çıktığı gibi bana ters bir bakış attığında "Birileri sağ olsun kafamı yardı da?" Dedi imayla mutfağa geçerken.

 

"Kim yardıysa ellerine sağlık. İyi olmuş." deyip ayaklanıp mutfağa geçtim. Kafasına buz tutarak tatlı çıkarıyordu dolaptan.

 

"Yeni gelin olan biri, tanırsın zaten sen. Bizzat çok yakından."

 

"Yeni gelin Hım... tanımıyorum. Ben yeni gelinlikten çıktım. Emin beni bir on yaş yaşlandırdı zaten."

 

"Sen yeni gelinlikten çıktın? Evliliğiniz kaç aylıktı sizin acaba?" Hayretle göz devirdi.

 

Tatlıyı masaya bırakıp çatal falan da almaya kalkarken söylendim.

 

"Evliliğimizden sana ne? Kaç aylıksa aylık! Boşandırmak için kötü yanlarını mı anlatacaksın?"

 

Gözleri büyüdü yerine otururken. "Tövbe, yenge sen beni iyice kötü biri olarak yaptın ha! Ben öyle biri miyim?"

 

"Evet." Dedim pat diye. Homurdandı. "Kocam sana düşman olduğuna göre?"

 

Dik dik gözlerime baktı. Tatlıdan bir parça ağzıma attım.

 

"Senin kocan tam salak yenge. Hatta aptalın önde gideni."

 

"Hih! Sen benim kocam hakkında ne biçim konuşuyorsun!" Diye kızıp kafasına başka bir şey fırlatacaktım ki durdurdu elimi.

 

"Kafam hala kanıyor yenge. Görüyor musun?" Diyerek kafasını öne doğru eğdi. Kısa bir göz attığımda umursamaz bir şekilde burun kıvırdım.

 

"O küçücük yaradan ölmezsin merak etme. Canın azıcık tatlı olmasın. Nazlanma."

 

"Küçücük bir yara mı?" İnanmayarak yüzüme baktı.

 

Bir bacağımı diğer sandalyeye uzatarak tatlı tabağımı büyüyen göbeğimin üzerine koyarak yemeye devam ettim. "Evet. Küçük bir yara sadece. Bu arada bunun frambuazlısı yok mu?"

 

Sinirle homurdandı. "Önündeki bitmedi daha yenge?"

 

"Ee, yani? Var mı yok mu?" Dedim Ne olmuş yani dercesine.

 

"Yok yenge. Önündekiyle yetin."

 

"Neyse, kocama söylerim alır bana. Hiç itiraz da etmez. Önümdeki tatlıma da göz dikmez senin gibi." Dedim dudak büküp.

 

"Göz dikmek mi?"

 

"Sabahtan beri yediğim tatlıya aç aç bakmıyor musun?"

 

"Yenge, kimse senin eline düşmesin. Valla diyorum."

 

"Kocam nerede kaldı ya? Şimdiye gelmesi gerekiyor... çüş dışarıdaki yakışıklı korumalar senin adamın değil de mi Emir?" Gözlerim mutfak penceresine kaydığında gördüklerime inanamadım.

 

Emir ne dediğimi anlamayarak baktığım yere dönerken şaşkınlıkla baktı. "Lan Emin tüm mafya babalarını mı ayağa kaldırdın? Bu ne kalabalık?"

 

Arkama yaslanıp tatlımdan yemeye devam ettim. "Biricik hatunu kaçırıldı sonuçta ne yapacaktı başka?"

 

Ardından görüş açıma yakışıklı kocam girdi. Öfkeden delirmiş gibi ilerliyordu. Heybetini yerim senin!

 

Emir ayağa kalktı bu kadarını o da beklemiyor olacak ki ne yapacağını şaşırdı. Kapı kırılarak açıldı. Emin bağırarak içeriye girdiğinde yerimden kıpırdayamadım ama seslendim.

 

"Emin?"

 

Sesimi duyduğu an mutfağa hızlıca giriş yaptı. Telaşla etrafına bakınırken beni görmesiyle koşarak yanıma gelip kocaman sarıldı. Ben de kocama sarılıp kokusunu içime çekerken saatler öncesinde yanında olmama rağmen çok özlemiştim.

 

"Hatun, iyi misin yavrum? Bu şerefsiz sana zarar verdi mi? Bebeklerimiz! Bebeklrrimiz iyi de mi?" Korku, endişe içinde soruları sıraladığında başımı olumsuzca iki yana doğru salladım.

 

"Aksine iyi davrandı. Ağırladı." Gözlerime döndü hızla. Şüpheyle bana bakınca güven verircesine gülümsedim. Bakışları bu sefer masaya döndü. Ardından Emir'e ve Kucağımda duran tatlı tabağına.

 

"Ne oluyor lan burada?" Diye bağırıp Emir'e döndüğünde başını hala tutuşunu gördüm.

 

"Sen.." dedi tehdit vaki bir şekilde. "Sen öldün duydun mu beni Emir! Karımı kaçırmanın cesaretini sana misliyle ödeteceğim!"

 

"Valla bilseydim bu kadar orduyla geleceğini, kaçırmazdım. Ama sende hani gerçekten değer veriyorsun karına. İyi iyi, yengem en iyi yerlerde." Pişkin pişkin sırıtırken Emin boğazına dayandı. Anında yerimde doğrulur gibi olduğumda "Kocacığım?" Dedim gözümün önünde bir şey yapma der gibi.

 

"Efendim Karıcığım?" Dedi yakasını bırakmayarak bana dönerken.

 

"Bırakır mısın lütfen abinin yakasını. Karın seni beklerken sen hemen saldırıya geçiyorsun ama!"

 

Zorlukla yutkunurken Emir'i bırakmakla bırakmamak arasında kalırken kaşlarını çattı.

 

"Abim değil hatun. Sana bir şey mi dedi yoksa?"

 

"Dedi." Diye şikayet ettim. Emir'in gözleri kısıldı.

 

"Ne dedi?"

 

"Kocan seni hiç özlememiş dedi. Gelir gelmez benim yakama yapışmazsa benim adım da Emir değil dedi."

 

"Yok artık yenge! Ne zaman dedim öyle bir şey!"

 

"Doğru mu lan!" Emir'e döndü.

 

"Karın sana bir şey anlatmaya çalışıyor bunu anlamayacak kadar salaksın kardeşim."

 

"Kayın bozuntusu beni niye hemen ifşa ediyorsun! İnsan bir doğru der!"

 

Kafası karışık bir şekilde bana döndüğünde "Siz ne ara tanıdınız birbirinizi burada? Ne oluyor lan burada!" Diye bağırdığında yanıma doğru çağırdım. Emin yanıma doğru gelip beni ayağa kaldırdığında "İlk önce şu yakışık.. şey yani korumalar mıdır mafya babasıdır onlara söyle, saldıracak bir durum yok diye. Daha sonra anlatırım." Dememle kaşlarını çattı.

 

"Ne işler çeviriyorsun sen İpek? Ben sana bu şerefsiz düşmanım demedim mi?"

 

"Ne çevireceğim aaa, sende yani. Ben burada sakinlik yaratmaya çalışırken." Deyip göğsüne sığınarak gözlerimi yumdum. Azıcık kokusunu içime çekeyim.

 

Bir şey demese de dediğimi yaparak geriye çekti mafyaları. Daha sonra beni kucağına alıp kapıdan çıkarırken ardına bakarak Emir'e seslendi.

 

"Yürü peşimden!"

 

Emir hay hay der gibi sırıtıp peşimizden gelirken Emir karnıma bir öpücük bıraktı. "Siz iyisiniz değil mi?"

 

"İyiyiz babası. Çok iyiyiz hem de." Alnımdan öptü. "Size bir şey olacak diye çok korktum."

 

"Bu korkuyu bir daha yaşamayabilirsin değil mi?"

 

Bir şey demedi ilk defa. Onun yerine beni ön tarafa bindirip alnımdan öptü. Kendisi de öne geçtiğinde Emir savsak adımlarla arkaya bindi.

 

Bu sessizlik hayra alamet değildi.

 

"Emin?"

 

"Hım.."

 

"Hım mı? Hatunum nerede?" Diye kızdım.

 

"Efendim yavrum?" dedi altını bastırarak.

 

"Ne oldu birden?"

 

"Ne olacak, seninle kaynaştığımızı anlayınca sinirlendi."

 

"Sus!" Diye aynı anda bağırdık Emin ile arkaya dönerken. Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırınca "Size de iyilik yaramıyor. Burada senin paçanı kurtarmaya çalışıyoruz." Dedi.

 

Tek kaşımı havaya doğru kaldırdım. "Sen beni kaçırdın kayın bozuntusu! Ben ne yaptım? Mağdur olan benim burada, durduk yere ortalığı karıştırma!"

 

"Ama benimle Emin'in lise dedikodusunu da yapan kimdi?"

 

"Şey o, merak. Hep meraktan. Hem kocamın geçmişini merak edemez miyim?" Bakışlarımı kaçırır gibi yaptım.

 

"Kendisine sorabilirsin yengecim. Belki ben yalan söyledim sana?"

 

Ne!

 

"Ne demek yalan söyledin bana? Lisedeki çapkınlıkları yalan mıydı yani? Ben boşu boşuna mı kocama sövdüm be!" Yüzüne bir şeyler fırlatmak için etrafıma bakınırken Emir kendi kendine konuştu.

 

"Doymadı bir şeyleri fırlatmaya. Dur yenge daha yeni kafamın kanı durdu."

 

"Sen de yalan yanlış şeyler anlatmasaydın! Kocama saydım ben. Özür dilerim kocacım. Günahını aldım." Deyip kocama sımsıkı sarıldığımda yanağından öptüm.

 

Emin ikimize far görmüş tavşan gibi baktığı sırada bir An da bağırmasıyla yerimde sıçradım.

 

"Ne saçmalıyorsunuz siz lan!"

 

"Bağırmasana, bebekler karnımda korktu."

 

Emin bana bir bakış attığında yerime sindim. Gözlerimi kırpıştırıp durduğumda göğsüne yapıştım. "Hamile kadınım ben, bağırma bir daha."

 

Alnımdan öptü. "Tamam bağırmıyorum." Dediğinde arkaya kısa bir bakış attı.

 

"Ne anlattın lan puşt herif, karıma?"

 

🕯

 

Evin bahçesine park edilen araçla Emin kapımı açtı. Kendisi inmeden benim inmemi beklerken "Gelmeyeceksin?" Diye sordum.

 

"Sen gir eve yavrum. Bizim küçük işimiz var? Geleceğim yanına."

 

"Olmaz öyle. Ne konuşacaksınız burada konuşun." Dedim inatla.

 

"Yavrum. Gir içeriye beni deli etme! Hamilesin sen, kim bilir bu şerefsiz sana nasıl davrandı?"

 

"Aman be tamam, gidiyorum! Ne yapıyorsanız yapın, ama şunu unutma kocacım. Kaynım bana iyi davrandı. Konuştuk kaynaştık hatta. Biraz pişkinlik var ama o da genlerden etkilenmiştir." Deyip kulağına doğru fısıldadım.

 

"Seninle barışmak için beni kullanacakmış ne kadar doğru dedi bilmiyorum ama samimiydi söylediklerinden ve sizin düşmanlığınızı çok basit bir neden miydi? Bunun için mi düşman kesildiniz kendinize?" Diye azarladım sonlara doğru.

 

Bana kısa bir bakış atıp iç geçirdi. "İn hatun." Dedi yeniden. Araçtan indiğim gibi gaza basmasıyla tedirginliğim arttı. Umarım kötü bir şey olmazdı.

 

Eve geçip üzerimi değiştirip rahat bir şeyler giydiğimde yavaş yavaş zorlanmaya başlıyordum. Göbeğim benim ağırlığımı bile ezecek kadardı neredeyse. Yatağa geçip bacaklarımı uzattım.

 

Ellerim karnıma gittiğinde mutlulukla tebessüm ettim.

 

"İki tane daha ben, ha? Babanız artık hangi duayı ettiyse dualarının karşılığı oldunuz ama iyi ki de oldunuz. Canım kızlarım benim. Sizleri çok seviyorum bunu unutmayın olur mu? Bu arada aramızda kalsın. Siz büyüyünce babanızı peşinizden koşturun tamam mı? Neden diye sormayın sır." Deyip sessiz olun der gibi bir parmağımı dudağımın üzerine koydum.

 

Bir an gözümün önünde belirdi iki tane kız çocuğu ve onları zapt etmeye çalışan Emin... yüzümde bir gülümseme oldu. Mafya herif iki tane kızın peşinden koşuyordu hem de hiç söylenmeden.

 

Bu hayali daha da büyütüp uykuya daldığımda istemsizce gülümsemeye devam ettim.

 

AKŞAM VAKTİ...

 

yastığı daha da kendime doğru çekerek uyumaya devam etsem de birinin beni izlenme hissine kapılıp gözlerimi açtım uyku mağruruyla tepemde dikilen kocama gülümseyerek baktığım sırada dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Günaydın hatunum. Gerçi akşam oldu ama..."

 

Yerimden doğrularak esnedim. "Ne kadar çok uyumuşum ben ya?"

 

"Baya bir uyudun hatta kocan seni çok özledi." Deyip yanağımdan naif bir öpücük kondurdu.

 

"Özledi demek?" Göğsünü okşadım yavaşça.

 

"Hıhım çok hem de!"

 

"Özleyen insan çekip gitmez ama!" Diye bağırıp yataktan doğruldum. Kapattığı gözlerini şaşkınlıkla açıp ani kalkışıma anlamayarak baktı.

 

"Ne?"

 

"Çocuğa ne yaptın sen, söyle?"

 

"Ne çocuğundan bahsediyorsun sen!" Yerinden kalkıp yanıma geçti.

 

"Emir diyorum ona ne yaptın?"

 

Kaşlarını anında çattı. "O ne demek şimdi İpek? Bana onu koruduğunu söylemeyeceksin herhalde?"

 

"Söylemiyorum tabi ki. Ben sadece ona ne yaptığını soruyorum?"

 

"Seni kaçıran herif o! Ne yapacağım sence?"

 

"Dövmüşsündür sen şimdi onu. Biraz hak ediyor ama yazık olmuş."

 

"Hatun!" Dedi keskin bir dille. Ona doğru döndüm.

 

"Efendim hayatım?"

 

"Emir'in samimiyetsizliğine kanmadın değil mi? Hem ne konuştunuz siz o şerefsizler?"

 

"Hem inandım hem inanmadım diyebilirim ama sanki söylediklerinde samimi gibiydi. Tabi bu kadar gereksiz bir olay yüzünden düşman kesilmenizi anlamadım ama.." diye tekrar ettim arabadayken söylediklerimi.

 

"O şerefsiz öyledir insanın kanına girmeyi iyi bilir puşt."

 

"Öyle mi yaparmış?" Dedim yanına yaklaşıp göz kırpıştırken. "Olabilir aslında nereden vuracağını iyi biliyor." Deyip göğsüne sığındım. Anında beni kolları arasına alırken saçlarımdan öptü.

 

"Kızlarımızın olduğuna doğru dürüst sevinemeden..." sözünün devamını getiremedi. Başını olumsuzca iki yana doğru salladığında "Kocam artık hangi duayı etmişse kabul görülmüş. Pişt mafya bey hangi duayı ettiniz bana da söyleyin?" Deyip sırıttım muzurca.

 

"Söylemem sır."

 

"Meraklı bir insanım ben, söylesen ölür müsün?" Yalandan kaşlarımı çattım.

 

"Ölmem için çok erken hatun. Seninle bir ömrüm varken ölmek bana cezadır." Kulağıma doğru eğilip fısıldarken mayıştım göğsünde.

 

"Ya kocama bak be bir ömür benim çenemi razı! Gel de sevme kocayı!" Deyip yanaklarını ellerimin arasına alıp sevmeye başladım.

 

"Kızlarımın babası sen nasıl adamsın be!"

 

"Nasıl bir adamım biliyor musun?" Deyip ellerimi avuçlarının arasına aldı.

 

"Karısına deli gibi aşık, kızlarına ölüp biten bir adamım. O gülüşüne hayran olan, bakışlarına öldüğüm adamım." Deyip dudaklarımdan öpmeye başladı. Karşılık verdiğim an hoyratça değil de naif bir şekilde öpmeye başlamasıyla ellerim boynuna gitti.

 

Karnımın el verdiğince bana daha da yaklaşıp dudağımı yavaşça öperken geri çekildim. Alnımı alnıma yaslayıp gülümsedim.

 

"Seni çok seviyoruz Kocacığım. Tanışmamız kötü de olsa hep içinde illaki bir iyi vardır. Biz o iyinin içinde olmaya devam edelim."

 

Ellerini belime koyup hafifçe sallandık. "Edeceğiz yavrum. O tüm kötülükleri iyiliklerle örteceğim. Sana aşığım yavrum." Deyip dans etmeye devam ettik.

 

Emir konusunu sabaha bırakmıştık. Sadece bu ana şahittik.

 

Kulağıma fısıldayışıyla gözlerim kocaman açıldı. Sevinçle gülümsediğimde "Gerçekten mi?" Haykırdım.

 

Başını olumluca salladı. "Bitti yani öyle mi?"

 

"Bitti yavrum bitti. Tüm her şeyi o şerefsiz kabullendi. Karşında sadece iş adamı duruyor." Göz kırpıp sırıtığında kucağına çıktım. Beni etrafında bir tur döndürüp yere bırakırken "Ee ben sana mafya ile ilgili söylenmeyecek miyim artık? Bu üzdü işte. Dingil Mafya, mafya horozu, mafya beycim, mafya bozuntusu yok yani?" Dedim masum masum.

 

Tek kaşını havaya doğru kaldırdı. "Bana hakaret edemeyeceğin için mi üzüldün sen gerçekten?"

 

"Evet." Dedim gözlerimi kısarken.

 

"Yine dersin yavrum. Hatta ağzına yakışmıyor değil, söylenmen..."

 

"Sen bence söylenmeme değil ardından gelen öpücüğe baktığın için Söylüyor olabilir misin?"

 

"Olabilir, neden olmasın?" Deyip dudağımın kenarından öptü bu sefer.

 

"Emin..."

 

"Hım?" Deyip karnımı okşadı bu sefer.

 

"Duş alacağım?"

 

"Ne demek bu? Duş alacağım sende gel mi?" İmayla baktı yüzüme. "Üzgünüm bebeğim ben artık uslu bir adamım. Beni kötü emellerine alet etme."

 

Ay imdatlar olsun! Ateşini kontrol ettim hemen. Yoktu. Bu adam ne diyordu böyle!

 

"Şaşkınlığı yerim senin hatun."

 

He iyi şükür. Devreleri yanmamış.

 

"Ama ben artık rahat duran bir adamım. Seninle duşa giremem."

 

"Ne zaman karar verdin buna acaba?"

 

"Şimdi karar verdim yavrum. Hadi git duşunu al, yardımın olursa gelirim yine ama gerçek bir yardımdan bahsediyorum?" Yukardan bir bakış attı.

 

Hemen kollarından sıyrılıp sinirle homurdandım. Adama bak ya! Uslu duracağı tuttu. Gerçi ben o maksatla söylememiştim. Beni bıraksın diye söylemiştim ama yine edepsiz olacağını düşünmüştüm.

 

İmdatlar olsun!

 

Arkamdan Emin'e kısa bir göz atıp banyoya girdiğimde bana el salladı. Yüzüne kapıyı çarpıp "Dingil herif!" Diye bağırdım.

 

"Usluluk iyidir hatun. Sana da tavsiye ederim."

 

Bunu söyleyen de dinime küfür eden Müslüman olsa acdvdbgnh Emin bey hayırdır ne bu usluluk. Hiç senlik bir hareket değil. KENDİNE GEL ÇABUK!🫸

 

Loading...
0%