Yeni Üyelik
60.
Bölüm

60 /FİNAL

@saudade47

Ee, biz artık final yaptık da 🙈🙈çok uzadı bence artık. İstediğim kısımları zaten yazdim. Finalinde ise doğumu ve kızlarının büyüdüğü sahnesini yazdım. Emin iki çocuğun arkasından koşturup durduğu sahne 💘

Banyoya geçtiğimde cam kaplı kapıyı yarım bir şekilde aralayıp başımı dışarıya doğru uzattığımda Emin yatakta uzanıyordu.

 

Beter ol emi! Böyle karalara bağlarsın.

 

"Pişt!" Diye seslendiğimde bakışları beni buldu. Yerinde doğrulup "Ne oldu hatun? Bir şeye mi ihtiyacın oldu?" Diye sorduğunda "Evet." Diye cevap verdim.

 

Eh, ben de kocamı birazcık da olsa tanıyorsam söyledikleri sadece sözde kalırdı.

 

"Sırtını mı keseleyim?" Diyerek yanıma doğru geldiğinde sinirle kaşlarımı çattım. "Emin!"

 

"Efendim yavrum?" Dedi beni süzerken. Dudakları kıvrılmıştı yine.

 

"Duşa gel."

 

"Duşluk bir ihtiyacım yok oysaki... hasiktir!" Kapıyı tam bir şekilde aralayıp genişçe sırıttığımda sertçe yutkundu.

 

"Karını yalnız bırakmayacaksın değil mi kocacım? Allah korusun ayağım falan kayar."

 

"Yavrum yapma! Zor dayanıyorum zaten. Bir dur gözünü seveyim!"

 

Bakışlarını aşağıdan yukarıya doğru kaldırdı. "Son kararın mı?" Diye sorduğumda saçlarımı önden çektim.

 

"Gir hatun gir içeriye!"

 

"Sen bilirsin?" Dedim pes etmiş gibi davranarak. "Bir daha çağırmam. Sen de şansına küsersin." Kapıyı suratına kapatıp camlı kısma göstere göstere soyundum. Emin şu an cam bölmeden izlemiyorsa ben de İpek değilim.

 

Kirli kıyafetleri kirli sepetine attığım an kapı kırılır gibi aralandı. Zaferle gülümsediğinde Emin banyoya geçmiş kapıyı da örtmüştü geri.

 

"Ne oldu hayatım? Sözde verdiğin temkin bir işe yaramadı mı? Ben diyorum sen de o icraat yok. Olmaz. Tanımaz mıyım ben kocamı?" Kınar gibi söylendiğimde beni kendine doğru çekip dudaklarımdan öptüğünde naz yaparcasına geriye çekildim.

 

"Sikeyim Sözdeyi de icraatı da hatun! Kendimi dizginleyim dedikçe sen bana hiç yardımcı olmuyorsun! Kışkırtma beni."

 

Masum masum göz kırpıştırıp "Ben ne yaptım şimdi Kocacığım? Uslu uslu sırtımı keselemeni isteyecektim? Sen de yani hemen farklı anla."

 

Tek kaşını havaya doğru kaldırdı. "Hiç de masum bir isteğin yoktu yavrum?"

 

"Öyle olmuş tüh, hormonlar coşmuşsa demek ki? Neyse Kocacığım sen git odaya. Ben duş alıp gelirim." Yandan bir bakış attığımda tepkisini izledim sinsice.

 

"Hazır duş alıyorken karımı yalnız bırakmak olmasın değil mi? Sonra ayağı falan kayarmış? İşimizi garantiye alalım." Deyip tişörtünü de çıkarırken duş kabine doğru kucağına alarak taşıdı.

 

"Hani ihtiyacın yoktu yalancı, mafya bozuntusu? Yemediniz değil mi? Ama kocacım o şansı çoktan kaybettin, beni az önce odada Reddetmeyle. Duşumu alıp çıkacağım. Sen de artık soğuk su mu alırsın yoksa yaptığın aptallığa mı dövünürsün bilmem. Sana bol kolay gelsin." Deyip kucağından indiğim gibi kabinden çıkarıp dudağından küçük bir buse bırakıp duş kabini kapattım.

 

"Hatun bu yaptığın gösterip de elletmemek ama! Biz o aşamaları geçmemiş miydik?" Suyu açtım.

 

Sesi boğuk boğuk gelmeye başladığında duymazlıktan gelerek duşumun tadını çıkardım.

 

Birkaç saniye geçmeden duş kabine bodoslama dalan Emin'le kısa bir bakış atarken su bu sefer onun üzerine de dökülüyordü.

 

"Ne oldu Emin'im, sen de mi duş almaya karar verdin?" Diye sorduğumda gözlerime baktı. Daha sonra bedenimi duvara yaslayıp öpmeye başlamasıyla dokunuşları alev alev oldu.

 

Su başımızdan aşağıya doğru akıp giderken gülümsedim. Ellerim boynuna gittiğinde beni kucağına sabitleştirmeşiyle dokunuşlarını hızlandırdı. Böylece Duşumuz yarım saatten uzun sürdü.

 

🕯

 

Bu kısım önceden yazılmış sahnedir. (Final yaptığım kısma aitti. Kıyamad

 

"Her şey hazır mı Kerem. Tek bir eksik istemiyorum."

 

"Hazır abi. Eksiksiz bir şekilde."

 

"Eyvallah Kerem." Deyip telefonu kapattığı gibi cebine koyarken ceketini askılıktan aldı. Ardından bana dönerek "Dikkat edin kendinize tamam mı hatunum?" Deyip dudaklarımdan öpünce karşılık vererek "Sen de dikkatli ol mafya beycim." Dedim.

 

Hemen ardından eli şişkin karnıma giderken orayı da uzun uzun öptü.

 

"Anneyi üzmek yok tamam mı sonra bozuşuruz!" Karşısında suçlu bir şekilde başını öne eğmiş çocuğuna uyarı verir gibi daha doğmamış çocuğunu uyanırken gülümsedim.

 

"Daha doğmamış bebeğe yaptığın oluyor mu hiç?"

 

"Geceleri uyutmuyor seni sancıların gelip gelip diniyor."

 

"Ee normal hayatım. Son aylarda sık sık olur bu?" Cilveli bir şekilde elim göğsüne gitti. "Hem Geceleri uyutmayan kızımız değil sensin." Deyip göz kırptım.

 

"Hatun beni yoldan çıkarma. Uykusuzluğumun acısını senden çıkarırım." Zorlukla yutkunurken dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Benim suçum yok ki ama. Hep kızının suçu. Gece gece bir şeyler istemese sen de Uykusuz kalmazsın ki."

 

"Kızımız değil de sen istiyor olmayasın? Kimin çocuğu gecenin köründe kar pekmezi ister hem de bu yazın ortasında. "

 

"Aa kuru iftira aşermişim ne yapayım yemeyim mi? İz mi çıksın bedenimde." Dudak bükerek ondan uzaklaşmak istediğimde izin vermedi.

 

"Bana masum masum bakma!"

 

"Niye ki?" Göz kırpıştırıp haince sırıttım.

 

"Hatun işim var."

 

"Ee git o zaman Emin. Seni tutan mı var?"

 

"Karım var yetmez mi?"

 

"Kızımız tutuyor ben değil." Dedim tüm suçu karnıma atarken.

 

"Sen iyice çıkarcı oldun başıma Hatun."

 

"Fırsatçıya çıkarcı lazım dediler ben de üstlendim hayatım."

 

Açtığı kapıyı geri kapattığı gibi beni kucağına aldı ve görev tamamlandı.

 

"Sırf o yemeğe gitmeyeyim diye böyle davranıyorsun değil mi? Yoksa sen kim cilve kim?"

 

Yalandan surat astım. "Kuru iftiraya uğruyorum şu an. Ben sana gitme mi dedim şimdi?"

 

"Bakışların Hatun. Bakışların insanı öldürür gibi bakıyor?"

 

"Korktun mu yoksa sen yalancı mafya bozuntusu?"

 

"Çok korktum şimdi korkumu yenmem gerek." Diyerek merdivenlerden çıkardı beni. Ardından odaya doğru çıktığımızda beni yavaşça yatağa bırakıp sevmeye başladı.

 

DOĞUMHANE...

 

"Emin, Emin Allah'ın cezası! Bilseydim bu kadar acı çekeceğimi hiç izin vermez..ahhh, imdat çok acıyor! Çok kötü çok kötü!" Tekerlekli sandalyeye oturduğum gibi çığlık atmaya başladım. O kadar derin bir acıydı ki bu sancı, öleceğimi hissettiriyordu. Emin'in elini öyle bir tutmuştum ki kemikleri katılacaktı sanki.

 

"Hatun, derin derin nefes al. Geçecek bu sancılar, kızlarımız geliyor sonunda." Dediğinde peşimden sürükleniyordu. Hızla gözlerine döndüğümde "Kızlarımız daha ilk dakikasında annelerine acı çektiriyor Emin. İmdat, uyutun beni uyutun öyle doğurayım!"

 

Doğumhaneye girdiğimiz gibi beni yatağın üzerine taşıdılar. Daha sonra yeşil önlükten giydirdiklerinde asıl sancılar şimdi başladı.

 

"Eminn, Allah'ın kudurduğu! Bu dakikadan sonra bir daha bana yaklaş seni..." ağzıma koyulan elle sözüm yarıda kalırken o eli sertçe ısırdım.

 

Emin acıyla inlese de çekmedi elini.

 

"Ikın, ısır elimi hatun. Şu doğumu atlatalım sonra bana sayarsın. Hadi hatunum. Ikın."

 

"Sen doktor musun be adam! Doktorun demesi gerekiyor o direktifi!"

 

"Ne fark ediyor hatun. Sen Ikınmana baksana."

 

Elini bir kere daha ısırıp ıkındığımda elini geriye çekip elimi tuttu yanındayım der gibi.

 

Birkaç saat ıkınıp çığlık atmakla geçmesiyle ilk bebek doğmuştu. Bu acı nihayet bitti sanırken bir bıçak saplanır gibi ağrı giren sancıyla gözlerim sonuna kadar açıldı.

 

"Bitmedi mi Doğum! İkincisi de vardı değil mi? İmdatlar olsun, Emin ben senin..." diye küfür etmeye başladığımda dudağımda hissettiğim öpücükle daha çok bağırdım.

 

"Allah'ın kudurduğu ne yapıyorsun herkesin önünde! Ben sana birkaç saat öncesinde ne dedim dingil herif!"

 

"Yavrum o yüzden öptüm ya. Kız. Kız ki daha çok bağır. Kızımız çabuk gelsin bu sancılardan kurtul diye." Dediğinde gözlerine öfkeyle döndüm.

 

"Adam hala ekmek peşinde imdat! Daha çok bağırınca sanki çocuk hemen doğacak!"

 

"Tebrik ederim İpek hanım. İki tane çok güzel kızınız oldu."

 

Doktorun konuşmasıyla öne doğru döndüm. Şaşkınlık içinde "Bitti mi?" Diye sorduğumda başını salladı. O an tüm dayanma gücüm bittiği gibi başımı yatağa bıraktım. Nefes nefese kalırken iki Kızımı da kollarına bıraktılar birkaç dakikalığına.

 

Emin duygulu bir şekilde kızlarını izlerken dokunmaya kıyamıyor gibi bakıyordu.

 

"Çok küçükler ama bunlar?" Gözleri mi dolmuştu yoksa yorgunluktan hayal mi görüyordum.

 

"Öyle olacaklar zaten hayatım. Her bebek gibi..." yüzleri, gözleri o kadar minikti ki kucağıma bile almaya korkardım.

 

Doktor bize birkaç dakika izin verdikten sonra küvoze alırken beni de odaya almışlardı.

 

Kim varsa odaya doluşmuştu. Emin hemen yanı başımda otururken bana mutlulukla bakıyordu.

 

"Daha iyi misin hatunum?"

 

"İyiyim kocacım. Hiç bu kadar iyi olmamıştım."

 

"Annecim, Allah analı babalı büyütsün inşallah." Diyerek alnımdan öpen annemle gülümsedim.

 

Anne olmuştum artık ben. İki çocuk annesi... Emin'in her şeyiyken üstüne iki çocuğun annesi olmuştum.

 

Herkes teker teker tebrik etmeye devam ederken kapı açıldı. Hemşirenin elinde iki kızımla yanıma yaklaşırken yatakta doğruldum.

 

"Annemizi bırak yalnız bırakalım emzirme için." Dediğinde Emin Herkes çıktı.

 

Hemşire ilk kızımı kucağıma bıraktığında bir tuhaf hissetmiştim. Ama güzel hissettiren bir histi. Emin konuşmak yerine bize hayranlıkla bakakalırken hemşirenin elindeki diğer kızımı da babasının kucağına bıraktığında şaşkınlık içinde kolların arasında tutmaya çalıştı. Ama tam olarak tutamaktan korkarak Hemşirenin elinde durmasına dikkat ederken "Ben incitmeyim şimdi? Yeni doğdu çok küçük daha." Dese de Hemşire kucağına tamamen bırakıp nasıl tutacağını gösterdiğinde Emin'in bakışları kızıyla temas etti.

 

Kucağında o kadar yakıştı ki bocalanmasına tebessüm ederek bakıyordum.

 

Hemşire daha sonra yanıma geri dönüp nasıl emzireceğini gösterirken dediklerini uygulayıp kızımı emzirdim.

 

Küçük dudakları anında göğüs ucunu kaparken iştahlı durmasını gülümseyerek izlemeye devam ettim.

 

Ardından diğer kızıma da aynı işlemi yaparken Emin kızımızla sohbet etmeye başlamıştı bile.

 

"Güzel kızım, canım kızım. Dokunmaya kıyamadığım sen nasıl bir mucizesin?"

 

Bakışları beni bulduğunda "Nasıl bir mucize ki bir anne karnından bir can büyüyüp doğabiliyor?" Diye sordu yeniden.

 

"O mucizeyi yaratan Rabbim bilir, Kocacığım. Biz bilemeyiz."

 

"O zaman ne kadar Rabbime şükretsem az. Çünkü seni karşıma çıkardığı yetmiyormuş gibi iki mucize nasip etti bana."

 

"Anneme borçlusun ama. Sonuçta o beni doğurdu." Dediğimde "Ben gidip annemi öpeyim o zaman seni doğurduğu için." Diyerek Kucağında kızıyla odadan çıkmıştı.

 

Ağzım şaşkınlıkla açık kalırken Emin diyemeden kapıyı kapatmıştı.

 

🕯

 

"Kızım az yavaş koş düşeceksin!" Beni dinlemeyip daha da hızlanırken peşinden koşturmaktan canım çıkmıştı. Bir elimle çift bebek arabasını tutarken bir yandan da Peri'nin peşinden ilerliyordum.

 

Az ilerde telefonla konuşan Emin'e seslendim kızgınca.

 

"O telefonu bırakıp da kızına mukayyet olur musun dingil herif!"

 

Telefonla konuşurken bakışları beni buldu. Ardından market canavarı olan kızına.

 

"Ben seni sonra ararım." Telefonu kapattığı gibi kızının peşinden ilerledi. Ama o bile mukayyet olamıyordu kızına.

 

Adeta peşinden koşturuyordu bizim mafya bozuntusunu. Ee mafya beycim peşimden koşarsanız sonuç bu olur.

 

"Güzel kızım onu bırakır mısın senin tıraş makinesiyle ne işin olur. Kızım bırak."

 

"Haır. Vey."

 

Elinde sıkıca tutmuş vermemekle kararlıyken elinden nihayet almıştı makineyi. Bebek arabasında oturan diğer kızım da inmek ister gibi debelenirken babasına uzanmaya çalışıyordu.

 

"Kızım dursana kime çektin ki sen? Ben annenin peşinden bu kadar koşmadım." Emin yürüdükçe Kerem de peşinden ilerliyordu. Bu hallerini kayda almasam ölürdüm yeminle.

 

"O sana olmaz bırak. Deodorantı ne yapa... Ah!" Gözüne sıkılan Deodorantla kahkaha patlattım. Bir eliyle gözünü tutarken bir yandan da kızına engel olmaya çalıştı.

 

"Ayıp değil mi senin bu yaptığın? İnsan babasını düşman beller mi?"

 

"Ding..." kurduğu kelimeyle hızla bana dönen Emin kaşlarını çattı. Ben masumum der gibi kahkaha atmaya devam edince "Senden öğreniyor bunları biliyorsun değil mi?" Dedi homurdanarak.

 

"Dingil ile Ding'in arasında çok fark var Kocacığım."

 

"Dingil."

 

"Al işte! Kızım babaya dingil denir mi?" Diye uyarsa da kızı onu tınlamayarak kıçını babasına döndürerek koşmaya devam etti.

 

"Peri!" Nihayet daha fazla hasar vermeden kucağına aldığında bana doğru ilerleyip yanı başımda durdu.

 

"Gül sen gül hatun. Seninle evde konuşacağız?" Derken sesinde ima vardı. Zorlukla gülümseyip kamerayı kapattım.

 

"Kuduruk horoz!" Sessizce mırıldanıp market arabasını sürmeye devam ederek ikisini arkamda bırakarak bebek arabasını sürmeye devam ettim.

 

"Ding."

 

"Ding kötü bir şey Kızım. Yasak pis. "

 

"Pis."

 

"Evet pis."

 

"Pis ding."

 

"Yürü kızım Yürü. Sinir sahibi yaptınız beni iyice."

 

Yanıma yetiştiklerinde Emin bana sonra görüşeceğiz der gibi baktı. Öpücük atıp kızımı elinde alıp arabaya koydum. Böylesi daha iyiydi.

 

"Kuca!" Diye mızmızlanan Peri babasına doğru kollarını açmıştı. Mehir de kardeşine uyup kollarını açtığında "Senden öğrendi bunu da?" Diye homurdanıp durdu kocacım.

 

"Kuru iftira atma üstüme! Sen alıştırdın çocukları kucağa."

 

Kulağıma doğru eğildi. "Annesinin kucağa ne kadar aşık olduğunu unutmuşum pardon."

 

"Edepsiz kuduruk horoz!"

 

"Bende seni özledim hatun. Geceyi bekle." Göz kırpıp kızlarını kucağına aldığında boynuna ellerini sarmıştı bile.

 

"İmdat diye bağıracağım şimdi!"

 

Marketten nihayet çıkıp bir kafeye geçtiğimizde tatlı söylemiştim kendime. Peri ve Mehir'e de meyve suyu sipariş verirken Emin de kahve istemişti.

 

"Peri anneciğim dur bir gözünü seveyim üstünü batıracaksın!"

 

Masada duran tatlıya uzanmaya çalışırken durdurdum. Küçük bir parça ağzına götürürken aceleyle yedi. Doymayıp yine isteyince bir küçük dilim daha verdim.

 

"Bütün tatlımı bitirdin be kızım!"

 

"Baa da!" Diye elini uzatan Mehir'e de bir küçük parça verirken ikisine de meyve suyu verdi ardından.

 

İlk önce Mehir'e içirip daha sonra Peri'ye döndüğünde "Peri babacığım meyve suyundan iç." Deyip pipetle içirdi kızına.

 

Bunu fırsat bilip kocamın kahvesini çalarken tek kaşını havaya doğru kaldırınca "Canım seninkinden içmek istedi." Dedim umursamaz bir edayla.

 

"Bal şeker olsun hatun."

 

"Teşekkür ederim hayatım." Arkama yaslanıp bu güzel anın tadını çıkarırken Emin'i izledim.

 

Doğum sonrası süreçte hiç yalnız bırakmamıştı beni. Huysuzlaştığımda bile katlanmıştı bana.

 

"Ne bakıyorsun öyle üçüncüyü yapalım der gibi?" Emin'in dediklerinde gözlerim kocaman oldu anında iki kızımın kulaklarını kapattığımda sertçe baktım yüzüne.

 

"Edepsizsin yemin ediyorum yer mekan bilmiyorsun sen!"

 

"Sana bakınca her şeyi unutuyorsam demek ki?" Masanın altından bacağına tekme savurdum. "Sus Emin sus."

 

"Baab." Peri'nin konuşmasıyla kızına döndü Emin.

 

"Efendim kızım?"

 

"Hooz."

 

Gülmemeye çalıştım. Sinirli bir ifadeye bürünerek bir tekme daha attım masa altından.

 

"Bana niye kızıyorsun hatun? Sen söylemezsen bunları öğrenip söylemeyecek."

 

"Senin Ayarsızlığın yüzünden! Deli etmesen beni sana sövmezdim."

 

"Hatun çocukların yanında yazma bana. Eve gidince kızarsın." Ağzım şaşkınlıkla açık kaldı.

 

"Sonra da neden İpek sinirleniyor sövüyor! Bir dingil herif yüzünden!" Kahvemden yudumlayıp manzarayı seyrettim.

 

"Babacığım kalkalım mı artık? Annemin heyeleri yine tepesinde sanırım."

 

Ayağa kalkmaya çalışınca belinden tutup kucağıma aldım. Emin'e bir şey söylemeden Mehir'i kucağına alıp arabaya doğru geçince birkaç dakika sonra kendisi de arabaya bindi. Kızlarımın emniyet kemerini bağladım.

 

"Pişt küstün mü yavrum bana?" Çapkınca sırıtırken "Ne münasebet!" Diye çıkıştım.

 

"Çocuk muyuz biz küseyim?"

 

Rahatlar gibi nefes alıp verdiğinde "Ha iyi bari."

 

"Aklından geçeni bana da söyle de bileyim ne geçiyor aklından?"

 

"Hiç yavrum. Bana küs olmana katlanamam sadece. "

 

Sorgular gibi baktım.

 

"Bakma öyle hatun. Hiçbir şey yok aklımda."

 

"Akşama babamlara geçeceğiz bil diye söylüyorum kocacığım."

 

🕯

 

 

"Sırnaşma bana herif!" Dedim çarşafı değiştirirken.

 

Emin yine rahat durmayıp boynumdan öperken bir eli belimi buldu. Kendine doğru çevirdi beni. "Hala kızgınsın bana hatun?"

 

"Kızgın olmayayım da ne yapayım Ayarsız herif! Sen iyice ayarın dozunu açtın ha!"

 

"Hatunum üçüncü çocuğa neden hayır diyorsun ki? Peri ve Mehir yalnız mı büyüsün?"

 

"Hayatım?" Dedim elim yakasına gidip düzeltir gibi yaparken.

 

"Efendim Karıcığım?" Dudaklarıma uzandı yeniden. Uzunca bir öpücük kondururken "Senin derdin çocuk değil." Dedim.

 

"Neymiş hatun?" Elleri tişörtümün içine girdi.

 

"Senin derdin bana bir türlü doymayaşın. Çocuk bahanesiyle daha çok dokunurum diye düşüncesindesin ama Avucunu yalarsın. Tövbe ettim ben. O doğum sancısından sonra." Hızlıca ondan uzaklaşıp gardolaba yöneldim.

 

Kendime kıyafet seçip banyoya geçecekken Emin yine beni kendine doğru çekti. "Sana doymak mümkün mü hatun. Tövbe etmedin yavrum sadece bana sövüp durdun o gün hatta çok pis küfür de ettin ama Tövbe ettiğini duymadım."

 

"Anladım zaten yıllar önce bunu. Hala aynı gün ki gibi bakıyorsun?" Ardından gözlerimi kıstım son sözleriyle. "Emin!"

 

"Bakmayayım da ne yapayım hatun. O kadar seviyorum ki seni her geçen gün daha da artıyor." boynumdan öpüp yanağıma doğru elini götürdü.

 

"Yalancısın." Tek kaşını havaya doğru kaldırdı.

 

"Ben?"

 

"Evet sen!"

 

"Asıl sen yalancısın! İnkar edip durduğun zamanları ne ara unuttun?"

 

Gözlerimi kıstım. "İnkar etmedim ben bir kere sadece..."

 

"Sadece ne?" Derken ne ara tişörtümü üzerimden çıkarmıştı anlamadım.

 

"Şey işte..."

 

"Ney?" Dudaklarıma küçük bir öpücük daha kondurdu.

 

"Ne yapıyorsun?" Dedim yutkunurken. Tişörtünü çıkardı.

 

"Çok sıcak oldu karıcığım."

 

"Ne diyorduk?" Tişörtünü bir yere fırlatıp devam etti beni öpmeye.

 

"Şey diyorduk?"

 

"Üçüncü çocuk diyorduk?"

 

"Yapalım diyorduk?"

 

"Öyle mi diyorduk?"

 

"Öyle diyorduk." Belimi okşadı.

 

"Doyumsuzsun biliyorsun değil mi?"

 

Dudaklarımdan öptü uzun uzun. "Biliyorum." Diye mırıldandı elleri yanağımı bulurken.

 

"Çocuklar odada Emin. Uyanırlar."

 

"Sessiz oluruz yavrum bizde, uyanmazlar." Deyip yatağa doğru itekledi.

 

"Emin?" Diye seslendim yeniden. Boynumu öpmekle meşguldü o sıra.

 

"Efendim yavrum?"

 

"Yaşlanıyorsun ama hala formun yerinde. Hiç durakma olmuyor mu be adam sen de?"

 

Gözlerimin içine baka baka sırıttı arsızca. "Sen de olmuyorsa ben de de olmuyor karıcığım."

 

Gözlerim kocaman oldu. "Edepsiz!" Diye çığırdıktan hemen sonra parmağımı dudağımın üzerine koyarak Sessiz olmamı istedi.

 

"Sessiz ol hatun, Çocuklar uyanmasın." Deyip yatağa tamamen uzandı. Beni de kendine doğru çekip çarşafı üzerimize örttüğünde böylece üçüncü çocuk için beni böyle kandırmıştı.

 

 

Loading...
0%