Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.BÖLÜM "İnsanlar bu evrendeki tüm hayvanlardan daha korkunç olabilirlerdi."

@sbeyza97

Eve zamanında gelmişti. Şimdi Gaye’nin odasına gidip telefonunu alma zamanıydı. Umuyordu ki Gaye uyuyor olsundu. Odasının kapısına yaklaşıp sesi dinlediğinde hiç ses gelmediğine sevindi. Yavaşça kapıyı açıp odaya girdi. Kardeşi mışıl mışıl uyuyordu ve uykusunda bir şeyler mırıldanıyordu. Saye kulağını yaklaştırsa da ne dediği hiç anlaşılır gelmiyordu. Üzeri her zamanki gibi açıktı zaten hiçbir zaman da örtmezdi. Yavaşça üzerini örttü.

“Sana bunu yaptığım için özür dilerim.” Dedi ve kızın yanı başında duran telefonunu aldı. Tam gidecekken hafif açık olan bacaklarına baktı. Bacaklarına bakınca odadaki gece lambasının ışığından zar zor görebildiği bazı karartılar gördü. Kendi telefonunun fenerini açıp kardeşinin bacağına yaklaştırınca bacaklarının etrafında yuvarlak yuvarlak morluklar olduğunu gördü.

İlk başta bunun o kaza yüzünden olduğunu düşündü ancak biraz daha yakından bakınca bunların daha çok bilerek yapılan izler olduğunu fark etti. Ağzını kapatarak kendini ses çıkarmamak için zor tuttu. İçindeki sinir gittikçe kabarıyordu. Şeytan onu dürtüyor ve kızlara yaklaşıp onları yaptıklarıyla tehdit etmek yerine ağızlarını burunlarını dağıtmak istiyordu. Gaye’nin bacaklarının fotoğraflarını tek tek çekti. Kardeşine bunu kim yaptıysa bulacaktı ve yemin ediyordu ki daha fazlasını onlara yapacaktı.

Kardeşi kıpırdanınca yere çöküp telefonunun fenerini kapadı ve hızlıca sürünerek odadan çıktı. Aklı o morluklardaydı. Yumruklarını öyle çok sıktı ki tırnaklarının derisine geçtiğinden emindi. Gözlerinden damlayan yaşları tutamıyordu.

Gaye’den ne istiyorlardı ve Gaye tüm bunlara rağmen neden bu kızlarla takılıyordu? Bunu bulmalıydı. Odasına geçip hemen yatağa oturdu. Kalbi küt küt atıyordu; bunun sebebi heyecandan çok ne göreceğinden korkuyor olmasıydı.

Ya gerçekten çok kötü şeyler görürse buna hazır mıydı? Derin derin nefes aldı.

Bu işe giriştiysen her şeye hazırlıklı olmalısın.” Dedi kendi kendine. Telefon kilitliydi ama bunun olacağını zaten biliyordu o yüzden kardeşinin şifresini birkaç kere uzaktan bakıp öğrenmişti.

Desen kilidine bir S harfi çizdi; kilit açıldı. Mesajlara girdi. Bir şey yoktu. Instagram adresine girdi çıkış yapılmıştı. WhatsApp’a girdi; en son mesaj Aleyna’dandı.

“Sungurla aranızda bir şey mi oldu?” Sungur mu? O da kimdi. Bugün arabasına bindiği çocuk mu? Cevap vermek zorundaydı çünkü görüldü olmuştu ve Aleyna hâlâ aktifti.

“Bir şey olmadı. Sonra anlatırım.” Yazdı direkt görüldü oldu. Önceki mesajlar silinmişti. Hemen kişilerine girip Sungur yazdı ancak bu isimde kimse yoktu. Sonra tekrar Aleyna ile olan mesajlarına girdi.

“Aslında daha önemli bir şey oldu.” Diye Aleyna’ya yazıp gönderdi.

“Ne????” yazmıştı Aleyna. Saye onun en ufak bir şekilde umurunda bile olmadığını biliyordu.

“Annem, sakladığım şeyleri bulmuş. Çok kızdı ve bir süre telefonuma el koydu.” Bilerek ucu açık şeyler söylemişti, pot kırmak istemiyordu.

“Hay senin yapacağın işe. Geri zekalı mısın kızım dikkat etsene!”

“Dikkatli olmalıydım ama bir şekilde hallettim merak etme. Sadece telefonuma el koydu. Şimdide ondan kaçırarak aldım telefonu.”

“Tamam yarın geliyorsun değil mi? Sungur kaza geçirdiğinden bahsetti.”

“Geliyorum ama pek iyi değilim hafif bir kafa darbesi de aldım. Neyse annem uyanmadan telefonu bırakayım. Sen sakın bana yazma ben sana yazmadan. Yarın görüşürüz.” yazarak telefondaki tüm mesajları sildi. Son kez bir şeyler bulma umuduyla galeriye baktı. O kızlarla olan fotoğrafları vardı ve oldukça samimi gözüküyordular. Daha çok Dilara ile samimi gibiydi. Beraber yanak yanağa fotoğrafları vardı. Fazla geçmiş fotoğraflara gidince ise daha önce hiç görmediği farklı bir kızın yüzünü gördü.

Bu kız sarışın, kahverengi gözlere sahip oldukça şirin bir kızdı. Peki ama diğer kızlarla olan fotoğraflarda neden bu kızda yoktu?

Bazen gerçekten aklı karışıyordu acaba gerçekten Saye onlarla arkadaş mıydı? Yoksa zorba mıydılar? Belki de durum o kadar da kötü değildi ve kendisi kafasında kuruyordu. Ama nedense içini fena halde huzursuz eden bir şey vardı. Telefonu oldukça fazla karıştırdı ama sonu yine hüsrandı.

Saate baktığında zamanın ne çabuk geçtiğini gördü. Okul vakti gelmişti. Kardeşinin formasını çantasına koydu. Üzerine kendi okul formasını giyip kardeşinin odasına girdi; telefonu bırakmalıydı. Telefonu sessizce komedine bırakıp kardeşinin yine açılmış olan üzerini örttü. O sırada kardeşi gözlerini açmadan mırıldanarak “Okula mı?” diye sordu. Onun sesiyle ürken Saye kekeleyerek “E..Evet ama sen uyu daha dinlenmen gerek.” Dedi.

“Biraz su içeceğim.” Dedi Gaye. Mahmur gözlerle etrafına bakınıyordu. Saye eğilip onu yanağından öperek “Ben veririm aman siz yorulmayın Gaye Hanım.” Deyip su dolu sürahiden bardağa suyu koymaya başladı.

Bardağın yanı başındaki telefonu gördü. Bu telefondan o kızlara mesaj atmasını bir şekilde engellemeliydi o yüzden iyi bir fikir aklına geldi. Bardağı alıp kardeşine verecekken bardağı devirdi; telefon tamamen su içinde kalmıştı. Gaye yerinden sıçrayarak telefonuna baktı ve su içinde olduğunu görünce “Sayee ne yaptınnn?” diye bağırdı.

“Ö..özür dilerim Gaye gerçekten yanlışlıkla oldu.” Dedi hemen kardeşinin çarşafıyla telefonu silmeye çalışarak. Gaye elinden telefonu çekerek “Tamam bırak. Gerçekten neyin var Saye bu aralar?”

“Özür dilerim Gaye gerçekten yanlışlıkla oldu. İstersen bugün gidip telefoncuya bırakabilirim.” Saye oldukça mahcup gözükmeye çalışsa da içten içe telefonun çalışmaması için dua ediyordu. “Bakalım bir açılacak mı ona göre yarın götürürsün.” Hâlâ sinirli olduğu ses tonundan anlaşılıyordu. Saye ona masum masum bakıp odadan çıktı. Babası evin içinde ne bu bağrışma diye bağırmaya başlamıştı bile. Hemen ona gözükmeden bir hışımla evden koşarak çıktı. Zaten stresli bir gün olacaktı onunla karşılaşmak gününü kötü etkileyebilirdi. Bugün kendine gidip bir bisiklet alacaktı ve artık otobüs beklemek zorunda kalmayacaktı. Dün akşam o adamdan aldığı parayı kullanıp bugün okula da taksiyle gidecekti. Ancak önce okul formalarını giymeli, kendine biraz bakmalıydı. O artık Saye değil Gaye’ydi.

Etrafta biraz dolanıp bir tuvalet bulmaya çalıştı. Uzun sürse de sonunda bir tuvalet bulmuştu. Birkaç kişi sıra beklerken ona dikkatle baktılar.

Tuvalete farklı formalarla girip farklı formalarla çıkınca ise daha fazla dikkat çekmişti. Bu arada Saye biraz kilo almıştı galiba çünkü bu giydiği şort etek onun bacaklarını sıkmaya başlamıştı. Bununla rahat edemezse başka almalıydı. Aynaya bakarak “Off bir de bu eksikti.” Dedi. İnsanlar ona değişik değişik bakıp ne yaptığını anlamaya çalışırlarken o sadece gülümsemekle yetindi.

Güneş gözlükleri de dikkat çekmiyor değildi. Onları evden çıktığından beri çıkartmamıştı. Tuvalete onlarla girmesi de ayrı bir dikkat çekmesini sağlamıştı. Şimdi ise güneş gözlüklerini çıkartmış ve Aren’in aldığı lensleri takıyordu. Aren aklına geldi. Normalde bugün onunla konuşup plan başladı derdi. Ancak artık o yoktu. Nasılda inandırmıştı yanında olacağına sonra da en ufak bir şeyde korkup saçma sapan konuşmaya başlamıştı. Neyse ki gerçek yüzünü erken göstermişti.

Hazırlanıp dudak parlatıcısını da sürünce tuvaletten tamamen çıktı ve köşe de bulunan taksi durağına gitti. Boş olan taksiye bindi ve “Özel Seçkin Kolejine” dedi. Zaten az olan parasını bugün bu taksiye vermek onu bir hayli üzse de ilk günlük idare etmeliydi. Artık plan uygulanmaya başlıyordu. Taksideyken Gaye’nin telefonunu aradı ama telefonu kapalıydı. Normalde bu telesekreter kadından nefret ederdi ama bu haberi verdiği için bugün sesi hoşuna gitmişti. Bir süre lüks caddelerde yol alan taksi, Saye’nin okulunun yaklaşık iki katı kadar büyük bir binanın önünde durmuştu. İşte o çok ünlü okula sonunda gelmişti.

Şimdi uzaktaki parktan buraya bakan kız değil; bu okulda öğrenci olan bir kız olmuştu. Bu arada taksimetre hâlâ açıktı bunu fark eder fark etmez taksici amcaya “Amca borcum ne kadar?” diye sordu. Taksicinin söylediği fiyatı duyunca birden mavi gözlerini kocaman açıp “Yuh” diye bağırdı. Sonra gülümsemeye çalışarak “Pardon amca baya pahalıymış da.” deyip cebinden çıkarıp ücreti ödedi. Yarın kesin bisikleti ile gelmeliydi. Taksiden iner inmez okula doğru yürümeye başladı. Zengin okulu olduğu belliydi çünkü kapısına sürekli lüks arabalar geliyordu. Kızları da ayrı bir süslüydü, kendi okuluyla kıyaslandığında çok büyük farklar olduğunu fark etti.

Daha okulun kapısına ayak basar basmaz ise birinin ona çarpmasıyla sarsıldı. Kimin çarptığını görünce arkasına dönüp ona bakan saçlarına bolca jöle boşaltmış ve inek yalamış gibi yapmış olan çocukla göz göze geldi. Çocuk ona bakarak işaret parmağı ile orta parmağını bir uzatıp gözüm üzerinde işareti yaptı. Bu çocukta nereden çıkmıştı? Daha önce ne görmüştü ne de duymuştu böyle bir çocuğun olduğunu. Neyse nasılsa yakında öğrenecekti, Gaye’nin çevresinde bulunan herkesi.

Bahçede okula doğru ilerlerken etrafına bakınca buradaki çocukların ve kızların kendi okullarından çok daha beter olduklarını gördü. Kendi okulundakiler hiç değilse gösteriş budalası değillerdi (birkaç kişi hariç) ancak bu okuldaki herkes öyle gibi duruyordu. Daha okula adımını atar atmaz herkesin dilinde “Oraya tatile gittim, babam bana en pahalı çantayı aldı, son model bisikletim oldu…” gibi bir sürü saçma sapan şeyler duymuştu. Bir kişi de arkadaşına çıkıp “Sen neler yapıyorsun?” diye sormuyordu. Tek dertleri kendi yaptıklarını anlatmaktı. Hepsi kendilerini öne çıkarmaya çalışan zengin müsveddesiydiler.

Okulun içine girmişti. Bir an önce sınıfına gitmek istese de etrafında gördüğü şeyleri hayretle izlediği için bu onun için şu an pek mümkün gözükmüyordu. Okul koridorların da ilerlerken merdivenlerin bile nasıl lüks olabileceğine hayret içinde bakıyordu. Çıktığın merdiven lüks olsa ne olur ben anlamadım? Diye düşünüp duruyordu. Duvarları da o biçimdi. Gerçekten her duvarda farklı desenler, farklı tasarımlar vardı. Etrafa bakınırken birine çarptı.

Karşısındaki kız kahverengi kızarmış gözleriyle küçümseyici bakışlar atarak “Ne oldu Gaye okulu ilk defa mı görüyorsun?” Kızı umursamadan yoluna devam edecekti ki arkasından başka esmer bir kız çıkarak önünü kesti “Aleyna ile yakınsın diye seninle işimizin bittiğini sanma.” Diyerek ikisi de gülüşerek yollarına devam ettiler.

Kardeşinden kaç kişi hoşlanmıyordu böyle? Daha okulun ilk dakikalarıydı ve üç kişi ona sataşmıştı bile.

Peki sınıfı neydi? Sanki defterin üzerinde yazıyordu, 10/A mıydı? Evet sanki öyleydi. Risk alarak ilerledi ve sonunda 10/A’yı buldu. Peki hangi sıra onundu?

Belki de belli bir sıra yoktur diye düşündü ve en arka sıralardan birine giderken diğer sıraların yanında geçti. Sınıfta birkaç öğrenci vardı ve dikkat çekici şekilde onu izliyordular. Sıraların üzerlerine bakarak ilerlerken birinde bir şey fark edip durdu. Sıranın üzerinde kırmızı, büyük harflerle bir yazı yazıyordu. “O…PU GAYE.” Dikkat kesilip olduğu yerde kaldı.

O sırada içer zili çalmış, öğrenciler akın akın içeri giriyordular. Birkaç tanesi bilerek ya da bilmeyerek pek de önemli değildi ona çarpmıştılar. Sıranın üzerindekileri okumaya çalışıp sıraya oturdu. “BU OKULDAN GİDECEKSİN.”, “SEN İKİ YÜZLÜ BİR S….KS..N.” Bunlar kardeşi için mi yazılmıştı? Daha neler neler yazıyordu? Yazıların devamını okumaya gönlü el vermedi. Gözlerini kapayarak bir süre okuduklarını sindirmeye çalışıyordu.

Bu arada o kendine gelmeye çalışırken birisi kafasına var gücü ile çarpıp “Ah çok özür dilerim.” dedi. Saye’nin gözleri dolmuştu ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ona çarpan kişiye öfkeyle kafasını kaldırıp baktı. Kızın kafasındaki kocaman taç tüm kafasını kaplıyordu. Nerede sanıyordu kendini? Defilede mi?

“Bunları sen mi yazdın?” diye sordu kızın bolca rimel sürmekten kirpiklerinin neredeyse kaşına kadar çıktığı gözlerine bakarak.

“Yazmışsam ne olmuş? Aaaa dur eksik bir şey var galiba.” Dedi parmağını çenesini koyup düşündü. Sonra gülümseyerek devam etti “Senin artık kendini kullandıran, kendini satan bir S..RT.K olduğunu yazmayı unutmuşum pardon.” Kaşlarını kaldırıp kıza can alıcı bir şekilde baktı. İçindeki öfke taşmak üzere olan bir nehir gibiydi adeta. Hani bir nehirde su dolar dolar ne son taşınca sel olur her şeyi yakıp yıkardı ya işte tam olarak şu an o da böyle taşacaktı ve etrafında bulunan herkes bundan fena şekilde etkilenecekti. Oturduğu yerden yavaşça kalkarak kızın gözlerinin içine baktı sonra birden bir eliyle kızın kafasını alıp sıraya çat diye vurdu. Öyle sert vurmuştu ki çat diye ses çıkmış ve kızın burnunun kırıldığını daha o an anlamıştı.

Kız burnunu tutarak karşı koymaya çalışmıştı ancak bir kere delirmişti Saye, artık onun elinden zor kurtulurdu. Arkadaşı olduğunu düşündüğü birkaç kişi kıza yardım etmeye gelmiş ancak hepsini bir güzel haklamıştı. İçinde tuttuğu bütün öfkeyi onların üzerine dökmüştü.

Burnunu tutan kızın saçları ise hâlâ ellerindeydi. Biri içeri girerek öğretmen geliyor demişti ancak kimse istifini bozmamıştı. Sınıfın çoğu etraflarında toplanmış tezahürat ediyordu. Bu sırada sınıfa öğretmen gelmiş olmalıydı çünkü birisi sürekli “Öğretmenim kavga ettiler.” Deyip duruyordu. Birisi çığırtkan bir sesle “Açılıınnnnn!” diye bağırmış herkes duyduğu sesle geri çekilmişti. Saye burnunu tutan kızın başında duruyor, burnunu tutan kız ise “Burnum, burnum kanıyor.” Diye cırlıyordu. Kısa boylu, arka sıralardan zar zor sınıfta olduğu fark edilmesi güç, kırmızı dikdörtgen çerçeveye sahip gözlükleri olan bir öğretmen yanlarına geldi.

“Ne oluyor burada? Gaye sen de mi benzedin bunlara?” dedi şaşırmış bir halde gözlüklerinin üzerinden bakarak. Saye ne diyeceğini bilemeyerek “Ho.. Hocam.” Demişti ki öğretmen yerdeki kıza bakarak “En sonunda kendinize benzettiniz kızı değil mi Gözde? Sana her seferinde onu rahat bırak demiştim. Gelin benle hemen.” Diyerek arkasını döndüğü gibi hızlı hızlı yürümeye başladı. Saye daha ilk günden böyle bir şey yapmayı planlamıyordu ama söylenilenlere dayanamamıştı.

Öğretmen önde, Saye ve adının Gözde olduğunu öğrendiği kız arkada yürüyorlardı. Saye kadının onları müdürün odasına götürdüğünde başının belada olduğunu anladı ama iş işten geçmişti. Kadın büyük kahverengi kapının önünde durup kapıyı tıklayıp içeri girdi. Saye ve Gözde de tam arkasındaydılar. Kadın girer girmez Saye ve Gözde’ye hiç söz hakkı tanımadan kendi olayı anlatmaya başlamıştı. Şaşkınlıkla kadını izleyen Saye kadının oldukça profesyonel olduğunu anladı ancak şaşırdığı şey bu değildi. Olayı bilmese de Saye’yi savunan konuşmalar yapıyordu. Gözde “Öğret.. A..Ama..” diye araya girmeye çalışsa da kadın her seferinde parmağını 1 dakika şeklinde kaldırıp onu susturup konuşmaya devam ediyordu.

“Müdür Bey böyle bir şeyin olacağını öncesinde size söylemiştim hatırlasanız. Çünkü Gözde gerçekten Gaye’nin üstüne son zamanlarda çok gidiyordu. Ve Gaye’nin ilk olayı o yüzden Gaye’ye bu konuda müsamaha gösterebiliriz diye düşünüyorum.” Gözde tam bir şey diyecekken Müdür ciddiyetle bakan yüzünü Gaye sandığı Saye’ye çevirdi. Ton ton suratı düşünürken daha da ton ton oluyor ve çok tatlı bir hâl alıyor, alttan kocaman gıdısı çıkıyordu. Saye onun bu görüntüsüne gülmemek için kendini zor tutmuştu. Sonra yine Gözde’ye dönerek:

“Evet Gözde.” Dedi müdür baya düşünerek. “Son zamanlarda çok olayla karşımıza geldin. Gaye’yi uzun zamandır kışkırttığından haberim vardı zaten. O yüzden sana bir hafta okulda çöp toplama cezası veriyorum. Aileni de çağır hemen gelsinler seni alsınlar hastaneye gidin.” Sonra kafasını Saye’ye döndürüp “Sende eğer böyle bir daha bir şey yaparsan bir hafta tuvaletleri yıkarsın duydun mı?” Saye yalnızca kafasını sallamakla yetinmişti. Bu arada teneffüs zili çalmıştı.

“Hoca Hanım sen ve Gaye çıkın.” Dedi. Saye ve öğretmen odadan çıkarken Gözde müdüre tonla itiraz etmeye devam ediyordu. Öğretmen biraz yürüdükten sonra arkasını dönüp Saye’ye bakarak:

“Bu yaptığını bir daha asla yapmıyorsun tamam mı Gaye? Eğer benim dışımda bir öğretmen olsaydı başın daha büyük belaya girebilirdi.” Saye tamam anlamında başını sallamıştı ancak buna yine de söz veremiyordu. Çünkü bu okula gelme nedeni zaten olay çıkarmaktı.

“Hadi şimdi sınıfına.” Dedi öğretmeni kıyafetiyle tamamen uyumsuz ruj sürdüğü dudaklarını kıvırarak. Saye ise teşekkür ederek sınıfına doğru gitmeye başladı. Tam sınıfa girerken daha önce gördüğüne emin olduğu bir kızla karşılaştı. Kız durup ona uzun uzun bakıp yanında hiçbir şey demeden geçmişti. Nedense bu kız Saye’ye fazla tanıdık geliyordu.

Başka derse girdiklerinde Saye artık dersi dinlemiyor bu kızın nereden tanıdık geldiğini düşünüyordu. O zorba kızlardan biri değildi buna emindi. Okul sitesinde görmüş olabilir miydi? Sanmıyordu. Önünde oturan ve nereden tanıdığını çözemediği kız telefonunu çıkarmıştı işte o zaman kızın arka plan fotoğrafında bir şeyi fark etti. Daha önce gördüğü bir fotoğraftı bu; kardeşi ve o kızın yanak yanağa olan fotoğrafı. O sırada aklına kardeşinin galerisinde aynı fotoğrafı gördüğünü hatırladı. İkisi yakın arkadaşsalar neden kız onu görünce konuşmamıştı? Anlayamıyordu.

“Haydi hemen edebiyat kitaplarınızın 49. Sayfasını açın ve sen” dedi sabah sabah gereksiz enerjik olan öğretmen. Ön sıralardan kısa saçlı bir kızı işaret ederek. “Oku bakalım.” Bu nasıl bir enerjiydi böyle? Sınıfa girdiğinden beri kıpır kıpır olan bu öğretmen asla yerinde duramıyordu.

“Sabah sabah bir sakin ol be adam.” Dedi kendi kendine.

Dört ders neredeyse bitmişti ancak derslere dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Önünde oturan ve kardeşiyle yanak yanağa resmi olan o kızla konuşacaktı ama sürekli Saye’den kaçıyor gibiydi. Sonunda öğle arasına gireceklerdi. Zil çalar çalmaz öndeki kızın hemen kalkıp kaçmasına müsaade vermeden önüne geçerek “Sen. Benimle gel bir.” Kızın bir şey demesine fırsat vermeden kolundan tutarak sürüklemeye başladı.

“Burada konuşacağımız gizli bir yer yok mu?” dedi. Okulu biliyor olması gerektiğinin farkındaydı o yüzden toparlamaya çalışarak “Dün ufak bir kaza geçirdim ve kafa darbesi aldım da doğru düzgün düşünemiyorum.” Kız ona kahverengi gözlerini bölertip şüphe ile bakarak

“Her zamanki yerimize neden gitmiyoruz?” dedi. Saye bir şey diyemeden “Önden neden sen gitmiyorsun?” dedi. Zorlamaya başlamıştı. Saye gözlerini kısıp onun ne yapmaya çalıştığını anlayamayarak “Sana söylediğim şeyi anlamadın mı? Kafam allak bullak diyorum.”

“Ben güzellikle söylerken yardımcı ol.” Kız kahverengi gözlerini çevirip oflayarak önden gitmeye başladı. “Buraya inerken bana zorbalık yapıyor gibi görün.” Dedi kız zor duyulan bir sesle.

“Anlamadım. Ne alaka?”

“Buraya genelde zorbalık yapılanlar getirilir. En kuytu köşe yerler burada bulunur. Sende konuşurken rahatsız edilmek istemiyorsan bana öyle davran.” Okulda zorbalık alanı mı bulunuyordu? Burayı da çekmeliydi. Bu okulu kesinlikle şikâyet etmeliydi. Öğretmen yokken kavga edebilir ve kuytu köşelerde birbirine zorbalık edebilir miydin yani? Bodrum katına benzer bir yere geldiler. Biraz ilerleyince birkaç sıralı 4 tane kapı gördü. Arka taraftan ise bağrışma sesleri geliyordu. Pardon biri acıyla çığlık atıyordu.

“Ne oluyor?” Kız arkasını dönüp Saye’nin gözlerinin içine bakarak “Burayı nasıl unutursun? O kızın çığlık attığı yerde bir zamanlar sen vardın.” Saye afallayarak sesin geldiği yere doğru baktı. “Be.. Ben mi?” Yani kardeşi... İçini büyük bir hüzün kapladı birden. Sonra yerini öfkeye bıraktı canı öyle acıyordu ki kendini çok zor tutuyordu. Kızın ona merakla baktığını fark edince

“Bastırmışım demek bazı duygularımı.” Dedi ve olduğu yerde bir süre durdu. Şaka mıydı? Keşke herkes Gaye’nin yerine geçtiğini bilse ve biri ona şaka diye bağırsaydı. Gaye ona fena bir eşek şakası yapmış olsaydı.

“O arka taraf yalnızca onlara ait. Orası özel bölüm.” Dedi kız Saye’nin oraya gittiğini görünce. “Ama sende onlardansın zaten artık. Seni oraya kabul ederler. Git ve neler yaptıklarına bak.” Kimlerdendi?

“Oraya hep zorbalık gören biri olarak girmiştin artık bir zorba olarak girebilirsin.” Dedi kız öfke dolu sesiyle. Sözleri sitem doluydu. Demek kardeşiyle bir zamanlar arkadaş olan bu kız artık eskisi kadar yakın değildi. O zaman neden hâlâ telefonun arka planında onunla resmi vardı?

“Ve eski en yakın arkadaşına zorbalık yapmaya geldiğini söyle onlara.” Dedi tekrar tiksinerek.

“Bana kızgınsın.” Dedi Saye durup onun hüzün dolu yüzüne bakarak. Kız acı acı gülümseyerek “Hah. Hadi canım ciddi olamazsın.”

Kardeşini günlüğünde yazan bir başka şey aklına geldi o an “Sonunda onlar gibi olsam bile onu kazanacaksam olabilirim.” Artık arkadaşı o kızlar mıydı?

“Merak etme bu okulda çok kalmayacağım. Ve onlar hariç herkesle bağımı koparacağım.” Dedi adını bile bilmediği kıza. Kardeşinin en yakın arkadaşının adını bile bilmiyordu. Arkaya giden ayaklarıyla geri geri gitmeye başladı çünkü o zorbalıklara dayanamayacağını biliyordu. Mutlaka engel olurdu. O yüzden biraz daha beklemeliydi.

 

 

Loading...
0%