Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.BÖLÜM "İyiler kötüler kadar cesur olsaydı Dünya daha farklı bir yer olurdu."

@sbeyza97

Olan bitenlerden sonra İlay, Saye’yi ailesiyle yaşadığı evine getirmişti. Evleri tam olarak İlay’ı yansıtan cinstendi. Şirin mi şirin pembe panjurlu bir evi andırıyordu. Eve geldiklerinde annesi evde değildi. Babasının ise yurtdışında çalıştığı için genelde evde olmadığını söylemişti.

Saye’nin içi Sungur’a yaptıklarından sonra oldukça rahatlasa da İlay’ın yüzünde endişeli bir ifade vardı:

“Şimdi ne olacak? Senin için endişeleniyorum.” Dedi iki kaşının arası kaşlarını çatmaktan ve endişeden çizdi çizgiydi.

“Bu akşam burada kalıp yarın bu işi bitireceğim.”

“Korkuyorum. Yarın Aleyna ve arkadaşları seni rahat bırakmayacaklar biliyorsun değil mi?” Saye bunu tabii ki de biliyordu. Sadece Sungur’un peşinden gelip kendisine zorbalıklar yapmasını beklemişti ancak yapmamıştı. Belki de daha sonra yapmayı planlıyordu. Henüz olan bitenin farkında olmayabilir ya da şokta olabilirdi.

“Biliyorum ve hazırlıklıyım. Endişelenme, bana güven.” Dedi elindeki telefonu uzatarak. “Onları uyuşturucu kullanırken yakaladım hem de babalarının barında. Eğer bunu paylaşırsak babasının işletmesinin başı da derde girer. Şimdi bunu bilgisayarına aktar ve bir şey olursa benim yerime paylaş. Okuldaki zorbalık alanları ve yapılan zorbalıklar da içinde.” Gerçekten telefonda çok şey vardı yedeklemek iyi bir fikirdi. İlay bilgisayarını getirip telefonu usb ile bilgisayara bağladı. İçindekiler öyle fazlaydı ki hepsinin yüklenmesi saatlerce sürdü. O sıra beraber yemek yediler.

İlay, Gaye ile çekildiği bazı güzel resimleri gösterdi. Kardeşi o çocukla sevgili olduktan sonra fazlasıyla değişmişti. O çocukla sevgili oldukları tarihten sonraki Gaye ile önceki zamanlardaki Gaye, fotoğraflarda oldukça farklıydı. Bunu kendisi pek fark edememişti çünkü beraber hiç fotoğrafları yoktu ve her gün gördüğü için gözünden kaçmış olabilirdi. Ama fotoğrafları sıralayınca fark daha net ortaya çıkıyordu.

Elinde tuttuğu fotoğrafta sadece Gaye vardı. Gözleri ışıl ışıldı ve bir dolu gülümsemesiyle poz vermişti. Şimdi ise onu en son gördüğünde bile bakışlarında hüzün olduğunu anlayabilmişti. Kardeşinin fotoğrafını öperek “Yarın bu iş bitiyor kardeşim.” Dedi. Onun eski mutlu haline dönmesini sağlamalıydı. O sırada telefonu çalmaya başladı arayan Aleyna’ydı. İlay korku dolu gözleriyle “Ne yapacağız Aleyna öğrenmiştir?” diye sordu. Şimdiden oldukça endişeliydi, alnında küçük ter baloncukları meydana gelmişti.

Saye bunun olacağını biliyordu. Sungur koşa koşa gidip Aleyna’ya tabii ki de her şeyi anlatacaktı. Aklı sıra Aleyna, Saye’yi sıkıştıracak Saye onunla barışacaktı. Telefonuna bakıp “Sungur tam bir zavallı.” Dedi İlay’a.

“Aleyna’yı seni geri döndürmek için kullanacaktır.” Dedi İlay oturduğu yerde stresten sallanmaya başlamıştı. Eli, ayağı titriyordu.

“Sakin ol İlay. Merak etme onları oldukça çok gözlemledim. Böyle bir şey yaptıysam bir planım vardır değil mi?”

“Peki Gaye’yi hiç düşündün mü? Sence o ne tepki verecek?” Diye sorarak konuyu değiştirdi İlay. Saye bunu düşünmeyi en son seçeneğe bırakmıştı her zaman. Kardeşini kurtarmak şu an her şeyden önemliydi. Belki ilk başta ona kızabilirdi ama sonrasında yumuşayacak ve teşekkür edecekti. Saye buna inanıyordu.

Ama bazen bazı şeyler inandığımız gibi gitmeyebilir ve birisi hakkında karar vermek farklı tepkiler almamıza yol açabilirdi. Saye bunu henüz bilmiyordu ancak çok acı bir şekilde öğrenecekti.

“Bursu yandığı için kızabilir ancak onlardan kurtulduğunu öğrendiğinde sevinecektir.” Dedi Saye kendinden ve kardeşinin vereceği tepkiden emin bir şekilde.

“İçimde kötü bir his var Saye.” Dedi İlay.

“Merak etme sana bir şey olmayacak. Her şeyi üstleneceğim. Gaye’ye de bir şey olmayacak herkes bir ikizi olduğunu ve her şeyi benim yaptığımı öğrenmeli.” İlay kafasını sallayarak anladığını onayladı. Başka hiçbir şey demiyordu ancak endişeli gözüküyordu. Nedense bu olanların onları kışkırtacağını düşünüyordu. Ama Saye bunu da düşünmüştü. Gaye onun yanında olduğu sürece onlara bir şey olmayacaktı. Her şeye hazırlıklıydı.

“Yarın uzun bir gün artık yatıp uyuma zamanı.” Dedi Saye ağzını kocaman açıp esneyerek.

“Gerçekten bu durumda uyuyabilecek misin?”

“Neden uyumayalım anlamadım? Uyuyamaması gereken kişi onlar.” Diyerek yere kendisi için serilen yatağa yattı Saye. Bu yatak yer yatağı da olsa kendi yatağından daha rahattı. İlay daha yatmamış odanın içinde bir o yana bir o yana volta atıyordu.

“İlay biraz daha gezersen senin yerine yatacağım.” Dedi kafasını kaldırıp.

“Lütfen yat çünkü ben henüz yatamayacağım.” Dedi İlay odadan çıkarak. Bu kadar abartmasına gerek yoktu biraz ona güvenmeliydi. Saye omuz silkip tekrar yattı. Uyku vakti gelmişti. Uyumadan önce ayrıntılı bir şekilde yarını düşündü. Sungur’un şu an ne yaptığını, Aleyna’nın ne tepki verdiğini ve asıl yarın olacaklardan sonra onların yüz ifadesini merak etti. Yarın yeni bir gündü ve her şey daha güzel olma yolunca ilerleyecekti. En azından o öyle düşünüyordu.

 

****

 

Sabah alarmın sesiyle uyandı. Kafasını kaldırdığında stresli bir şekilde İlay’nın ona bakan suratıyla karşı karşıyaydı. “İlay lütfen şu suratını değiştir ya da yanımdan uzaklaş içimi karartıyorsun.”

“Aleyna’dan sana bir sürü mesaj var.” Dedi Saye’nin telefonunu uzatıp. Ekrana baktığında Aleyna’dan 20 tane mesaj geldiğini gördü. Kilidini açıp baktığında “Sen kimsin de benim kardeşimi terk ediyorsun?” “Kendini ne zannediyorsun?” Canını seviyorsan okula gelme!” gibi bir sürü mesaj gelmişti.

“Okuldaki öğretmenler varken sınıfta bir şey yapamaz sonuçta.” Dedi Saye, İlay’a bakarak. Aslında bu bir soruydu bunun mümkün olup olamayacağını bilmek istiyordu ona göre tekrar bir kayıt alıp okula suç duyurusunda bulunabilirdi.

“Tam olarak öyle değil aslında. Aleyna ders öğretmenimizin biraz geç gelmesini sağlayacaktır.”

“Anladım babasının gücünü kullanıp okulun patronu gibi davranan bir kız bu. O zaman babasının kızına kontrolü bırakmasının cezasını da çekmesi gerek.”

“Of Allah’ım lütfen bugün sağ salim geçsin.” Dedi İlay oturduğu yerde bir bacağını hızlı bir şekilde yere vurarak.

“Artık korkma İlay. Biraz cesur ol. Cesur olmak zorundayız çünkü iyiler de kötüler kadar cesur olursa Dünya daha farklı bir yer olur.” İlay onun doğru söylediğini bilse de o kadar cesareti olmadığını biliyordu. Saye onun sessizleştiğini fark ederek konuyu değiştirdi.

“Dün gece uyumuşsundur umarım.”

“Tabii ki uyuyamadım ama sen neredeyse horlayacaktın.” Dedi kızarken ki sesi çatallaşarak çıkmıştı.

“Hadi hazırlanalım. Güzeeel bir kahvaltı yapalım.” Dedi gerinerek Saye. İlay karnını tutarak

“Geceden beri stresten midem kasılıyor sen bana kahvaltı yapalım rahatça diyorsun.” dedi.

“Tamam sen yapma ama benim yapmam gerek baya enerjiye ihtiyacım var biliyorsun.”

İlay, Saye’ye onu anlamıyormuş gibi bakıyordu. “Hadi kalk hazırlanalım.” Dedi Saye ona gülümseyip. İlay zorda olsa kalktı ve beraber hazırlanmaya başladılar. İlay resmen cenazeye gider gibi duruyordu. Saçlarını sadece öylesine taramış ve formasını üzerine geçirip hazır olduğunu söylemişti. Uykusuzluktan göz altı morlukları fırlamıştı. Saye ise ondan beklenmeyecek şekilde özenli giyinmiş, sade bir makyaj yaparak çok güzel hazırlanmıştı.

“İki dakika bekle özel günlerde yaptığım saçımı yapacağım.” Dedi İlay’a.

“Kuaföre mi gideceksin yoksa?” dedi ağzı beş karış açık kalan İlay.

“Evet İlay sim de dökeceğim saçıma. Çattık ya.” Diyerek aynanın karşısına geçti Saye. Aynaya, kararlı gözüken yüzüne bakıyordu.

Aklına onların kardeşiyle alakalı söylediklerini getirmeye çalıştı. Bunları unutmamalıydı ki onlara acımasın. Kazan dairesinden gelen çığlıkları aklına getirdi. En son zorbalık yapılan kızdan önce onun orada olduğunu söylemişlerdi. “Sungur olmasa bu kızın yerinde sen vardın” demişlerdi. Kimsenin öyle bir şey yaşamaya ve yaşatmaya hakkı yoktu. Sungur’un o çocuklara acımasız vuruşlarını aklına getirdi. Kendisine tokat attığı gibi kardeşine defalarca tokat atmıştı. Saçlarını ortadan alıp balık sırtı bir şekilde ördü. Artık hazırdı.

“İlay sen önden çık ben bisikletimle geliyorum.” Dedi İlay’a. Giderken börekçiye uğrayıp börekte yemeliydi. “Ohh mis.” Dedi kendi kendine.

O sırada Sungur’dan da mesaj gelmişti. Mesajı açmada yukardan baktı: “Gaye bana dönmek için son şansın bu yoksa çok kötü şeyler olacak ve bunu ben bile durduramam.” Yazıyordu.

“Off sıktınız ama bir güzel sabahımız var içine ediyorlar ya.” Diye söyleniyordu odadan çıkarken. Evden çıkarak bisikletine bindi. Önce o sevdiği börekçiye uğrayıp böreğini yiyecekti. Çok fazla yememeliydi sadece birkaç lokma yeterdi.

Bu arada Gaye’de Aleynalardan haber alamadığını söyleyip akşam İlay’a mesaj atmıştı. İlay cevap vermeyince aramış İlay ise onun telefonunu açmamıştı. İki gün sonra okula dönecekti ama o döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bir daha onlardan hiç haber alamayacaksın kardeşim.” Dedi kendi kendine. Bisikletiyle börekçiye girip birkaç parça peynirli börek aldı. “Ah. Kokusu bile harika.” Dedi oradaki pala bıyıklı abiye gülümseyerek. Abinin gülümsemesi her ne kadar bıyıklarından görünmese de gözlerinden gülümsediğini anlamıştı. Dışarıda bulunan dikdörtgen masaların birine oturarak iştahla böreğini yemeye başladı. O yerken telefonu titredi; mesaj İlay’dandı.

“Burada olay büyük. Aleyna ve arkadaşları sınıfı kapatmışlar seni bekliyorlar.” Yazmıştı. Saye gülümseyerek son böreğini ağzına attı. Cevap bile vermeden telefonu cebine atıp bisikletine bindi. Onu bekleyenleri bekletmemeliydi.

******

Okulun sokağına gelmişti. Okulun bahçesindeki büyük kalabalık Saye’nin olduğu yerden bile rahatça gözüküyordu. Etrafından geçen insanlar “Kavga mı varmış?”, “Kimle kimin?” diye sürekli birbirlerine soru soruyorlardı. Okulun önüne bisikletini bırakıp kilitledi. O sırada uzaktan ona bakan birini fark etti. Ne kadar uzakta olsa da sağında bulunan parka baktığında ona bakan kişinin Aren olduğunu gördü. Onu bayadır görmemişti. Sanki ona şans dilemek için gelmişti ve büyük ihtimalle okulda olanlardan haberi vardı. Ama onun şansına ihtiyacı yoktu çünkü kendisini yarı yolda bırakmıştı. Kafasını çevirip arkasını dönerek okula girdi.

O okula girer girmez etrafındakiler “Geldi, geldi.” Diye söylenmeye başlamıştılar. Bazıları “Yazık olacak ona üzülüyorum.” diyordu. Zorbalarsa genelde “Hak etti birinin ona gününü göstermesi gerekiyordu.” Diyorlardı. Okulun içine doğru ilerlerken telefonlar ona doğru çevrilmişti. Etrafına baktığında tek bir öğretmen bile göremedi. Sınıfa doğru yaklaşırken sınıftakilerin hepsi dışarı çıkmıştı ve ona üzüntülü gözlerle bakıyorlardı. Sınıftaki arkadaşlarının kendisini –yani Gaye’yi- sevdiğini biliyordu. Onlara bakarak gülümsedi. O sırada endişeyle bakan İlay ile göz göze geldi. İlay gözleri dolu dolu bakıyordu. Onun için de öç alacaktı, buradaki bütün zorbalığa uğrayanların öcünü alacaktı. En çok da kardeşinin. Sınıfın kapısını açınca karşısında simsiyah saçlarını at kuyruğu şekilde toplamış Aleyna’yı gördü. Elinde bir sopa vardı ve elindeki sopayı yere vurarak kendini hazırlıyordu.

Arkasında ise kırmızı kafalı, saçlarıyla uyumlu olmayan siyah kaşlara sahip saçma görünümlü aptal arkadaşı Ceyda vardı. Bir halt yapabilirmiş gibi boynunu kütürdetiyordu. Dilara ise daha stresli gözüküyordu ama Ceyda’dan güç alıyordu.

“Dersi mi kaynatmaya karar verdiniz Aleyna?” Dedi içeri elini kolunu sallaya sallaya girerek. Bu rahat tavrı onları rahatsız etmişti.

“Yok güzelim seni.” Dedi Dilara araya girerek. Ardından Ceyda gülerek “Hemde fokur fokur.” Dedi.

“Öyle mi? Peki o kaynattığınız şey üzerinize dökülürse ne olur biliyor musunuz?” Sonra ağzını kapatarak “Hele yüzünüze dökülürse. Olacakları düşünemiyorum o zaman.” Dedi endişelenmiş gibi. Aleyna’nın gülümseyen yüzü ciddileşmişti.

“Kardeşimin sana çok yüz verdiğini ona söyledim ama asla dinlemedi. Seni hep korudu, bizde ona rağmen senin gibi bir eziğe katlandık. Ama çok şükür bizim kâbusumuz bitti şimdi seninki başlayacak. Hem de tekrar ama bu sefer daha acı.” Dedi Aleyna, Saye’nin etrafında dönmeye başlayarak.

“Ne oldu Aleyna tavaf mı edeceksin? Ama sakın zahmet etme senin günahların bir tavafla af olmaz.” Dedi Saye, Aleyna’nın etrafında sopasıyla dönmesini izleyerek.

“Bu sefer öncekinden daha acı olacak.” Önceki. Bu laf Saye’nin aklına kardeşine yaptıklarının tekrar gelmesini sağlamıştı.

“Hımm öncekileri unutmuşum biraz hatırlatır mısınız?” Anlatmalarını istiyordu. Onlar anlatırken hayal etmek istiyor ve acı çekmek istiyordu. Çünkü acısıyla öfkesini besleyip onları çok daha iyi haklayabilirdi.

“Tek tek ne yaptığınızı anlatın.” Dedi Aleyna’nın gözlerinin içine dik dik bakarak. Ceyda burnunun dibine gelerek “Bence anlatmayalım direkt uygulayalım.” Dedi saçından tutarak. Saçından tutmasına izin vermişti kontrolün kendilerinde olduğunu sanmalarını istiyordu.

“Bugün okul boş olacak galiba.” Dedi Saye, Ceyda’ya bakarak. “Uygulamaya zamanınız olduğunu göre.”

“Korkmuş gözüküyorsun güzelim. Ne oldu cesaretine?”

“Sana aylardır yaptığımız şeyleri bir günde yapmak zor olabilir ancak sen istedin.” Dedi Aleyna kulağına yaklaşarak. Dilara araya girerek heyecanla “Benceee.” Dedi sıraları göstererek ve devam etti “Sıraları bir kere yalattırmıştık ya ona. Tek tek temizledi diliyle sıraları öyle mi yaptırsak önce?” Saye gözlerini dikmiş Dilara’ya bakıyordu. Nefes alışverişi istemsizce hızlanmıştı. Göğsü inip kalkıyordu. Bunu duyduktan sonra bugün onlara yapacağı hiçbir şey yeterli gelmeyecekti. Gözleri dolmuş, içindeki ateş tüm vücudunu kavurmuştu. “Sıraları yalatarak temizletmek neydi?” Elini kafasına götürdü ve başını tuttu. Kardeşini öyle hayal etti, bu onu daha da delirtmişti. Göğsü acıyordu.

“Kendi bineceğim gemiyi yakacak kadar öfkeliyken, beni bir kibritle korkutmaya çalışmanız ne acı.”

“Ne yaptın buraya gelmeden önce internetten özlü sözlere mi baktın?” Diye sordu Aleyna gülerek. Saye artık dayanamıyordu ama onların yaptıklarının hepsini onlara tek tek yaşatacaktı buna o an yemin etti. “Başka?” dedi dişlerini sıkarak. Çenesi kırılacak gibi hissediyordu. Ceyda parmağını çenesine götürüp “Hımm dur bakayım en sevdiğimmm. Heh buldum.” Dedi parmağını şıklatarak.

“Kafanı su dolu kovaya sokup seni nefessiz bırakmak.” Saye kafasını arkaya doğru atarak gülmeye başladı. Delirmiş gibi hissediyordu kendini. İçin için yanan ateş artık dışarı çıkmalıydı.

“Yeterli.” Dedi omuzlarını geri geri çevirip rahatlatarak. Ellerini esneterek olduğu yerde koşmaya başladı. “İçim kaynıyor şu an ve artık dayanamıyorum.” Diyerek yanında duran Aleyna’nın saçından tutarak sıraya geçirdi. Çok sert vurmuştu ve Aleyna’nın burnunun kanadığına emindi.

Diğer kızlar hemen müdahale etmeye çalışarak ona yumruk atmışlardı ama işlememişti bile. İkisinin kafasını tutarak birbirine sertçe çarptı. Aleyna kanayan burnuyla ona hamle yapmıştı ama bu hamle sopayı da kaybetmesine neden olmuştu. Sopayı var gücüyle duvara vuran Saye “Bugün” diye bağırarak sınıfın kapısında bulan cama doğru baktı.

“Yaptığınız zorbalıkların hepsini size tek tek yaşatacağım.” Dışarıda dizilip onları izleyenleri gördü. Dışarıdakiler “Huuuu!” diye bağırmaya başlamış, tezahürat ediyorlardı.

Aleyna gülerek “Bence yanılıyorsun.” Dedi. Diğer kızlar biraz korksa da Aleyna gururundan ödün vermiyordu.

“Hâlâ beni yeneceğini sanman çok acı.” Dedi Saye.

“Bu okul benim, sağ çıkabileceğini mi sanıyorsun?”

“Çıkamazsam seni de yanımda götürürüm. Ben yanmaya hazırım Aleyna peki ya sen?” Diye sordu sadistçe gülerek. Saye cebindeki telefonu çıkararak “Bak burada ne var?” dedi. Onların uyuşturucu kullandıkları an çektiği videoyu gösterdi. “Videoyu okulun girişinde bulunan televizyona yansıt.” Diye bağırdı Saye. Aleyna onun kime bağırdığını bilmiyordu ama dışarıdan biri ona yardım ediyordu bu kesindi. Aleyna “Bunu yaparsan seni ne yapar ne eder kendi ellerimle gebertirim.” Diye bağırmaya başlamıştı.

Çıldırmış gibiydi; saçları dağılmış, gözlerindeki makyaj akmıştı. “Bu daha hiçbir şey.” Dedi Saye. Aleyna delirmiş gibi ona koşarak saldırmaya çalıştı. Ama Saye onu yine daha hamle bile yapamadan yere indirmişti.

“Bir süre onlarla oynamak istiyorum.” Dedi dışarıdakilere bakarak. Sırasıyla onları fena şekilde benzetti. Hâlâ karşı çıkmaya çalışsalar da güçlerinin tükendikleri öyle belliydi ki... Bu Saye’nin hoşuna gitmişti. Her ne kadar onların saçlarını yolsa da onlara bir güzel yaptıklarının karşılığını verse de bu asla ona yeterli gelmiyordu. O an kendini Sungur’a benzetti. Onun delirmiş haliydi şu an. Ancak kendisinin kavga ettiği kişiler masum değillerdi. O sırada dışarıya bakarak “Su dolu bir kova getirin.” Diye bağırdı.

İlay sayesinde birkaç destekçisiyle daha önceden konuşmuştu. Bunlar zorbalığa uğrayan kişilerdi. İçlerinde şu an zorbalığa uğrayan Gaye’nin yerinde bulunan o kızda vardı. Her ne kadar ona nefretle baksa da Saye’nin(onlar Gaye sanıyorlardı) onları alt edebileceğini görmüş ona güvenerek onunla anlaşmıştı. Kovayı getiren kız oydu. Saye onun gözlerine bakarak “Yardım etmek ister misin?” Diye sordu. Kız donuk ve kararlı gözlerle kafasını salladı. Bir kişi daha kovayla girmişti içeri; bu kişi ise İlay’dı. Ona öcünü alabileceğini söylediğinde ilk başta yapmak istememişti. Anlaşılan şimdi kararını değiştirmişti.

“Öcümüzü alalım kızlar.” Dedi bağırarak. İlay karşılarına telefonu koyup çekmeye başladı-gerçi dışarıdakiler de çekiyordu- ancak net çıktığına emin olmalıydı.

“Demek en sevdiğin buydu öyle mi Ceyda?” dedi İlay. “O zaman sende tadına bakmalısın.” Diyerek kafasını suya soktu. Aleyna, Saye’nin elindeydi; diğer kızda ise Dilara vardı. Bu arada dışarıda da ortalık karışmış gözüküyordu. Zorbalık yapılan öğrenciler, zorbalık yapanlara fena şekilde saldırıyordular.

“Olay büyüyebilir Saye.” Dedi İlay kulağına. Saye’nin umurunda bile değildi bu. Aklına söyledikleri şeyler gelip duruyordu. Onların söylediklerini düşünürken Aleyna fazla su da kalmış çırpınmaya başlamıştı. İlay telaşla fark ederek “Ne yapıyorsun öldüreceksin onu?” Diye endişelenmiş Saye’nin elini kaldırmaya çalıştı. Ancak Saye onu duymuyor dümdüz karşıya bakıyor, kardeşine yaptıkları şeyleri hayal ediyordu. En sonunda İlay onu zorla çekerek Aleyna’nın kafasının dışarı çıkmasını sağlamıştı. Aleyna nefessiz kalarak boğazını tutup, öksürerek yere kapanmıştı.

“Sen manyak mısın be?” diye bağırmaya başlamıştı ama hâlâ yerden kalkacak hali yoktu. “Bunun bedelini fena ödeyeceksin. Çok fena..”

“Hayatını kurtardım sayılır.” Dedi İlay ona bakarak. Saye yerdeki kırılmış sopayı alarak sallamaya başladı. Etraflarında dönerek “Şimdiiii.” Dedi uzatarak.

“Sıraları temizleyeceksiniz. Aynı bana yaptırdığınız gibi.”

“Hahah delirmiş olmalı.” Dedi Ceyda. Hâlâ yerde Aleyna’nın yanındaydı. Saye elinde sopayı duvara vurarak “Size yapacaksınız dedim.” Aleyna alev çıkan gözleriyle ona bakarak:

“Bunun sonu senin için hiç iyi olmayacak.” Demişti.

“Bekliyorum.” Dedi Saye onlara dik dik bakarak. Aleyna sıraya eğilirken “Yapmayacağım.” Dedi. “İstersen öldür yapmayacağım.”

“Hımmm yapmayacaksın öyle mi?” dedi Saye. Yanına gidip saçından tutarak sıraya kafasını eğdi. “Zırlaya zırlaya yapacaksın. Sana yemin ederim bütün gün kafanı böyle tutarım.” Aleyna ne kadar çırpınsada, delirse de sonunda yapmak zorunda kalmıştı.

“Neyse ki ben yine size acıyıp tüm sıraları yaptırmıyorum.” Dedi Saye. O sırada dışarıdan bağırış sesleri gelmeye başladı. “Sungur geldi. İşte şimdi görürler onlar.” Diye zorbalar bağırıp alkışlıyordular. “Yuhaaaaa” diye saçma sapan bağrışlar vardı. Saye onun geldiğini duyunca o psikopat gülümsemesini ortaya çıkararak güldü ve Aleyna’yı ittirip:

“Misafirim varmış. Sizinle bu kızlar ilgilenir.” Dedi İlay’a işaret ederek.

“Bunlar sizde kızlar bunları bağlayın.” Dedi sınıftan çıkarken. Dışarı da büyük bir kalabalık Sungur’a tezahürat yapıp. “Gaye, Sungur’un kuklası diye bağırıyordular.” Saye okulun dışına çıkarken okula ilk geldiği gün gördüğü esmer çocuğun yanına gitti. İlk başta onu da zorbalardan sansa da aslında Gaye’den yana olan bir çocuk olduğunu anlatmıştı ve planı ona da anlatıp onu da aralarına almıştılar. Elindeki usb’yi verip “Dışarı yansıt.” Dedi. Çocuk gülümseyerek ubs’yi alarak yanından ayrıldı. Saye dışarı çıkarken sağ tarafta bulunan okulun kürsüsünün üzerindeki mikrofonu alıp açtı. “Vay vay kimler gelmiş.” Dedi bir yandan alkışlayarak.

“Zorba kardeşlerden Sungur.” Tezahüratlar kesilmiş herkes ikisine dikkat kesilmişti. Okulun bahçesi kalabalıktı sadece bahçe değil okulun camları da doluydu. Hatta dışarıdan bile insanlar bakmaya çalışıyorlardı. Sungur okulun tam ortasında durarak “Gaye ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama kendi sonunu getirmek üzeresin.” diye bağırmıştı.

“Bir dakika bulunduğum noktadan sesin gelmiyor. Seviyene inmem gerekiyor.” Dedi ve merdivenlerden yavaş yavaş inerek Sungur’a doğru yürüdü. Sungur ve Saye okul bahçesinin ortasında buluşmuştular. Sungur ona yaklaşarak “Gaye ne yapıyorsun sen? Delirmiş gibisin. Bizi geçtim bunun sonucu sana büyük zarar verecek.” Saye bir adım geri çıkarak:

“Yaptıklarınızın öcünü alıyorum.” dedi.

“Tamam bak haklısın kızlar sana çok kötü şeyler yaptı ama bunlar geri de kalmıştı.” Dedi onu sakinleşmeye çalışarak.

“Ne kadar kolay söylüyorsun sanki zorbalığa uğramanın nasıl bir şey olduğunu biliyormuşsun gibi.” Dedi sonra mikrofonu ağzına yaklaştırarak. “Sanki zorbalığa uğramak kolay unutulacak bir şeymiş gibi nasılda güzel söylüyorsun.” Diye bağırdı kalabalığa bakıp. Zorbalığa uğrayanlar bağırmaya tezahürat etmeye başlamışlardı.

“Bu bir savaştı ben de karşılık verdim.” Dedi.

“Senin yüzünde çok fazla insan okulundan olacak, buna sende dahilsin.” Sungur sakin kalarak onu ikna etmeye çalışıyordu. Pek ona göre bir davranış değildi. Ya onu oyalıyordu ya da gerçekten aptaldı.

“Bu okulun artık var olacağını mı düşünüyorsun? Sungur bugünden sonra bu okul olmayacak. Sizin yüzünüzden bu okulun da sonu geldi.”

“Ne saçmalıyorsun?” O sırada Saye’nin Sungur’la dün kavga ettiği video okulun dışarıdaki televizyonunda yayınlanmaya başlamış ve bazı öğrenciler hemen canlı yayında ekrandaki videoyu paylaşmaya başlamışlardı. Saye’nin barda Sungur’u fena halde benzettiği videoydu bu. Mikrofon’u ağzına yaklaştırarak “Ben kuklaydım öyle mi? Peki bir kukla sahibine bunu yapabilir mi sizce?” Etrafındaki kalabalıktan mırıldanmalar yükseliyordu. Herkes şok içindeydi. Sungur’un oldukça güçlü olduğu biliniyordu ve şimdi o bir kızdan dayak mı yemişti?

“Kim kimin kuklasıymış şimdi gördünüz mü?” diye bağırdı Saye büyük bir öfkeyle.

“Ben kimsenin kuklası değilim ve sizde olmayın. Cesur olun ve zorbalıklara karşı çıkın.” Dedi kalabalıktan gelen tezahüratları dinleyerek.

“Unutmayın iyiler kötüler kadar cesur olsaydı Dünya daha farklı bir yer olurdu. Korkak olmayın!” dedi. Sungur ise Gaye’nin okulda ne ara bu kadar etkili olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ezilen, itilen ve kakılan bu kıza ne olmuştu da böyle bir şeyi yapabilmiş ve okulu bu hale getirebilmişti?

O sırada okulun dış kapısından içeri bir sürü sıra sıra araba girmeye başlamıştı. En başta olan arabanın içinde Sungur ve Aleyna’nın babasını görmüştü. Diğerleri de okul müdürü, yardımcılar ve öğretmenlerdi. Herkes bir yerlere kaçışarak dağılmaya başlamıştı. Sungur babasını görünce saygı duruşuna geçmişti. Ona bakarak “Ne kadar da hayırlı bir evlatsın. Dünün aksine. Dedi Saye gülerek. Sungur ona ters ters bakarak hiçbir şey demedi. Gerçek yüzünü babası biliyor muydu acaba? Arabayla gelen siyah elbiseli adamlar- Sungur’un babasının adamları oldukları kesindi- koşa koşa okulun içine girdiler. Sungur’un babası, müdür ve müdür yardımcıları ise oldukları yerde durup önce etraflarına baktılar. Okulun nasıl bu kadar karıştığını anlamakta zorlanıyor gibiydiler. Sungur’un babası, Saye ve Sungur’a yaklaşarak yanlarına geldi.

“Tüm bunların sebebinin küçük bir kız olduğunu söylediklerinde gülmüştüm.” Dedi kaşları çatık bir şekilde. Oldukça ağır bir duruşu vardı. Cüssesi adeta bir devi andırıyordu. Sungur’un babasından neden çekindiği anlaşılıyordu. Adamın öyle bir ağırlığı vardı ki onu tanımasanız bile karşısında hazır ol da durma istediğine sahip olurdunuz. Bu ağırlık hem duruşunda hem de kilosunda mevcuttu. Esmer, kilolu suratının altındaki gıdığı oldukça büyük olan yüzünü daha da büyük gösteriyordu. Burnu, ağzı ve kulakları da oldukça büyüktü. Sanki bu dünyadan değil de başka bir diyardan gelmiş gibiydi. Bu da ona farklı bir çekicilik ve ağırlık katıyordu.

Saye önce konuşamayacağını sansa da cesaretini toplayarak “Tüm bunların sebebi küçük bir kız değil.” Dedi dik dik bakarak. Bu adamın karşısında zor da olsa cesur durmalıydı.

“Sizin çocuklarınız.” Henüz adını bile bilmediği adam Sungur’a sert sert bakarak: “Aleyna nerede?” diye sordu. Saye’nin dediğini duymamış gibi davranıyordu. Sungur korkudan kaskatı kesilerek “Bi..Bilmiyorum efendim.” Dedi kekeleyerek. Sonra Saye’ye aşağılayıcı gözleriyle bakarak:

“Sen küçük hanım bursunu kaybetmekten endişelenmiyorsun da küçük aklınla ayaklanma mı çıkarıyorsun?” diye sordu üstten üstten. Saye gülerek “Bursumu kaybedeceğim bir okulum olacağını artık sanmıyorum.”

Korkunç, şişko suratlı adam tek kaşını kaldırarak “Ne demek istiyorsun sen?” demişti sesini oldukça gür çıkartarak. Onu kale bile almayan adam şimdi biraz endişelenmiş gözüküyordu. Kalın kaşlarını öyle çok çatmıştı ki neredeyse gözleri görünmeyecekti.

“Bu okulun kurucusu siz misiniz?” dedi Saye onun gözlerinin içine bakarak.

“Belli olmuyor mu?” dedi gerinerek.

“Olmuyor. Çünkü sizin gibi zengin ve güçlü gözüken bir adamın nasıl olurda böyle bir okulu kızının eline verip kızının oyuncağı haline getirebilir aklım almıyor.” Adam hayret ederek Saye’ye bakıyor, afallamış gözüküyordu.

“Sizin okulunuz da ki birçok zengin öğrenci okuldaki burslu öğrencilere zorbalık yapıyorlar hatta bunun için gizli alanları bile var. Onun dışında nasıl oluyor da bir insan zorbalık yapabilmek için öğretmenlerin ders saatlerini bile değiştirebilir?” Derin bir nefes alarak devam etti “Ve siz hâlâ okulun kurucusuyum diyorsunuz.” Sungur’un dikkatle onları izlediğini fark eden adam.

“Bunların bir iftira olmadığı ne malum. Bunları odamda konuşalım.” Dedi. Saye’den cevap beklemeden arkasını dönüp yürümeye başlamıştı.

“Benim sizle konuşacak bir şeyim yok. Konuşacağım kişi siz değilsiniz yüksek mercii de bulunan, bu okulu şikâyet edeceğim kişiler.” Adam küçümseyici bir bakış atmıştı. Omuz silkerek

“Bence sen asilik döneminde olan bir ergensin. Anladım kızmışsın ama sadece kendi bursunu değil tüm arkadaşlarının bursunu da yakacaksın bu gidişle.” Dedi. Adamın hiç istifini bozmaması Saye’yi kızdırmıştı. Saye cebindeki telefonu çıkarıp X uygulamasına baktı. Önce Aleyna ve arkadaşlarının yaptığı tüm zorbalıklar daha sonra ise Saye’nin bugün onları haklar yaptığı canlı yayın tt olmuştu. Hashtag’ta ise #seckinkolejindeolay yazıyordu.

Telefonu adama uzatıp “Asi bir ergen için bu olay fazla büyük sanki.” Dedi.

“Ve daha elimde bir sürü görüntü var. Buna...” dedi ve Sungur’a bir bakış attı. “Çocuklarınızın uyuşturucu kullanan görüntüleri de dahil.”

İşte şimdi adamın dikkatini çekmişti. Suratında daha önce de bulunan o kötü ifade daha da kötüleşmişti. Şu an gözlerinden ateş çıkıyordu. “Ne istediğini odamda konuşalım.” Dedi sert bir dille. Konuşması öyle sertti ki ağzından büyük bir ejderha gibi ateş çıkmak üzereydi. Saye tabii ki de gitmeyecekti. Bu okulu şikâyet etmeliydi hem de derhal.

“Olur gelirim ama önce Sungurla konuşmalıyım.” Adam ters ters bakarak okula doğru ilerledi. Bu arada müdür olay çıkaran bütün öğrencileri toplamış olaya karışmayanları ise evlerine yollamıştı. Adam gidince Sungur, Saye’ye bakıp kafasını olamaz anlamında salladı.

“Gaye neden böyle bir şey yaptın?”

“Beni sorgulama.”

“Beni ve Aleyna’yı cezalandırmak istedin ama kendini de cezalandırdın Gaye. Bu işi bu kadar büyütmemeliydin.” Gözlerinde büyük bir endişe ve korku vardı.

“Korkma baban seni affeder zengin çocuğu.”

“Ben kendim için korkmuyorum bizi en fazla yurt dışına gönderir, verdiği paraları ve kredi kartlarını alır. Ben senin için korkuyorum.” Dedi Sungur.

Saye belki de ilk defa Sungur’un samimiyetine inanmıştı. Gözlerindeki korku gerçekten kendisi için değil Saye için gibiydi. O ise neye bulaştığını bile bilmiyordu belki de kardeşini bataklıktan çıkartmaya çalışırken daha da bataklığa bulaştırmıştı bunu zaman gösterecekti.

 

.

.

Selam sevgili okuyucularım. Nasıl gidiyor? Neler düşünüyorsunuz merak ediyorum :) Bölümlerin altına yorum yapıp bölümlere oy verirseniz sevinirim :) İlerde sizi daha güzel ve bol kaoslu olaylar bekliyor hee bir de aşk ❤️

 

 

Loading...
0%