Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM "O saklı bir çocuktu."

@sbeyza97

Sabah bodrumun camındaki parmaklıklardan gelen güneş ışığının gözlerine verdiği rahatsızlıkla gözlerini kırpıştıran Saye artık uyanmıştı. Uyurken hiçbir şey hissetmemeyi seviyordu. O an kendini bilmiyordu. Nerede, nasıl olduğunun önemi yoktu. Bilinmez bir dünyada kendi halindeydi yalnızca. O yüzden uyku onun için kaçış yoluydu. Şimdide ilk kalktığında neden bodrumda olduğunu sorguladı. Kardeşi yüzünden bodrumda olduğunu unutmuştu.

Karşısında duran büyük demir kapıya baktığında kimsenin gelmediğini anladı. Ne içinde yemek olan bir tabak vardı ne de su dolu bir bardak. Kardeşi gelmemişti. Kolunda ki saate baktığında saatin sabah 7 olduğunu gördü. Kardeşi henüz okula gitmemişti. Ama gidecekti ve o kızlarla karşılaşacaktı. Annesinin babasının kızıp kızmamasına aldırış etmeden kalkıp demir kapıyı yumruklayacaktı ki… Kapının kilit sesi duyuldu. Kapı açılırken bir adım geri çekildi. Gelen kardeşi Gaye’ydi. Kapıyı arkasından kapatıp uzun süre kardeşine baktı. Yaptığı şeyden pişman gibiydi. Kafasını eğerek:

“Özür dilerim.” Dedi zor duyulan bir sesle. Saye’den cevap beklemeden yere kapaklanıp ağlamaya başladı. Kardeşini böyle görünce içi burkuldu. Onun hep çok mutlu olduğunu görmüştü ve neredeyse ağladığına-çocuklukları hariç-hiç tanıklık etmemişti. O yüzden nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Ağlamasının nedeni yaptığı şeyden dolayı duyduğu pişmanlık mıydı? Yoksa o kızların zorbalıklarından mı korkuyordu? Kardeşinin yanına yere oturdu bir eliyle sırtını sıvazlayarak:

“Gaye lütfen ağlama. Seni böyle görmek beni üzüyor.” Dedi. Kardeşi kafasını kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözleriyle ona bakarak gülümsedi. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti.

“Ne olursa olsun yanındayım kimse sana zarar veremez.” Dedi Saye onun ışıl ışıl parlayan sarı saçlarını öperek.

“O kızların sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. Söz veriyorum.” Kardeşi gözyaşlarını silip sadece gülümsemekle yetindi. Ancak bu minnettar olmuş ya da rahatlamış bir gülümseme gibi gözükmüyordu. Bu gülümseme nedense onu oldukça rahatsız etmişti. Kardeşi ona sarılarak “İyi ki varsın ama bence o kızlar dün yaptıklarından sonra emin ol bana yaklaşmayacaklardır. Belki de kimseye karışmazlar artık. O yüzden sende rahatla.” Dedi. Sonra yüzü düştü ve donuk bakışlar gözlerinde ki sevgiyi aldı götürdü.

“Sadece senin o kızlara bulaşmanı istemiyorum.” Dedi. Kardeşini inceleyen Saye, Gaye’nin gözlerinde büyük bir boşluk görüyordu. Kardeşi duvara donuk bir şekilde bakıyor ve sırıtıyordu. Bu Saye’yi biraz korkutsa da kardeşinin nasıl biri olduğunu bildiği için çok önemsemedi. Kardeşine sarılarak: “Bana söz ver. Bir şey olursa anlatacaksın. Biri zarar verirse de saklamayacaksın.” Dedi. Kardeşi karşılık vererek: “Tamam.” Demekle yetindi sadece.

Sonra hızlıca kalkarak: “Okula gitmem gerek. Bugün olay çıkarmazsan annem akşam çıkmana izin verecek. Onu ikna ettim. O yüzden sorun çıkarma. Seni seviyorum.” Diyerek Saye’nin yanağına bir öpücük kondurup kapıyı açıp çıktı.

Saye o günü bodrumda geçirdi. Bodrumda olmak onu kötü etkilemiyordu. Çünkü genelde burada büyümüştü.

O saklı bir çocuktu. Evet doğru saklı bir çocuk ya da gölge çocuk da denilebilirdi. Kardeşinin gölgesinde hareket eden bir çocuk. Komşular, akrabalar onu fazla bilmezdi. Herkes kardeşini tek çocuk sanardı. Onu herkesten saklarlardı. Babası okula bile gizli götürürdü onu ilk zamanlar. Sonra ücra bir mahalleye taşınınca buna gerek bile kalmamaya başladı.

Gerçi gittiği her yerde kendisi de görünmez olmayı başarıyordu. Kimseye bulaşmıyor, siyah kapşonlusunu geçirip kenarda oturuyor, sesini çıkarmıyordu. Her yerde görünmezdi. Çocukluktan beri buna alışmıştı. İlkokula kadar bir kimliği bile yoktu. Babası kardeşinin kimliğini de onun için kullanırdı. Okula yazdırılma yaşı geldiğinde mecbur uyduruk bir kimlik çıkarmıştılar. Okula göndermelerinin sebebi de artık onu görmek bile istememeleriydi.

Etrafına bakındı. Küf tutmuş duvarların kokusu bir başkası tarafından kötü algılansa da onun için huzur olarak algılanıyordu. Çünkü tek başınaydı. Başında dırdır eden yoktu. Onun sürekli bir baş belası olduğunu söyleyen yoktu. Ona vuran, iten kimse yoktu. Küçüklükten beri ilgili olduğu dövüş teknikleri için köşede bir kum torbası vardı. Okulda bulduğu kullanılmayan boks eldivenleri de gizlice buraya getirmişti. Burası onun gizli alanıydı. Anne babası sadece onu buraya atardılar ve kolay kolay bir daha buraya uğramazdılar. Allah bilir kardeşi olmasa onu burada unuturdular bile. Çok büyük bir yer olmasa da bu eski püskü bodruma bir sürü şey sığdırmıştı. En değer verdiği şeyleri.

Kardeşi ile olan anılarını, fotoğraflarını, ilkokulda ona kendini değerli hissettiren ilk ve tek öğretmeninin resmini, en sevdiği kitaplarını, ailesinde gizli katıldığı tekvando turnuvasında ki madalyasını. Aklına buraya bazen yiyecekte getirmek geldi. Neden daha önce burada hep aç kalıp kardeşinden yemek istemişti ki? Buraya yiyecekler getirebilirdi. Bunu yapacağını en kısa sürede yapmalıydı. Köşe de duran karton kutuyu görünce uzun süredir içini açmadığını hatırladı. Kalkıp yanına gidip şöyle bir sallayınca içinin baya dolu olduğunu fark etti. Kapağını açıp içini karıştırdı. Burada bir yerlerde kalemler olacaktı. Belki duvarlara biraz resim çizerdi. Resim çizmeyi seviyordu. O sırada karton kutuda bulunan bir albüm gördü.

Albümü açtığında üç kişinin resmi vardı. Kardeşinin, annesinin ve babasının. Biraz daha karıştırdı albümü. Kendi resmi neredeyse hiç yoktu. İlkokuldan sonra birkaç fotoğrafı vardı kardeşiyle o kadar. Bu fotoğrafta kendisinin saçları kazınmıştı. Kardeşinin ise örülmüş, güzel saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. O zaman okullarda giymek zorunda olunan mavi önlükler üstlerindeydi. Kardeşinin yakası dantelliydi ve düzenliydi. Kendisininki ise her zamanki gibi dağınıktı. Hatta yakalığı bile yoktu. Küçükken birkaç kere bitlenince annesi uğraşmak istemeyip saçlarını kazımıştı. Aslında kardeşi de bitlenmişti ama onun saçlarını hiçbir zaman kazıtmamışlardı. Demek kendisiyle uğraşmak istememişlerdi. Her zaman yük olmuştu onlara. Ve her seferinde bunu yüzüne vurmuşlardı.

18 yaşına basmasına 1 sene kalmıştı o gün geldiğinde gidecekti bu evden. Her şeyi herkesi arkasında bırakıp yük olmaktan da kendini kurtaracaktı. Kardeşi de isterse gelirdi istemez ise burada da kalabilirdi. Bunları düşünürken kapının çarpma sesiyle kendine geldi. Annesi demir kapıya vurup bağırarak:

“Hadi çık yukarı. Sen dua et kardeşine yoksa ben seni aylarca tutardım burada.” diyordu.

O an aklına kardeşi geldi. Günü nasıl geçmişti acaba? O kızlar bir daha bir şey yapmaya cesaret edebilmişler miydi? Hemen koşup kendi odasına gitti. Annesinin görmediği bir anı fırsat kollayıp kardeşinin odasına gitmeliydi. Telefonunu alıp kardeşini aradı. Telefonunun sesi geliyordu ama kardeşi açmıyordu. Bir kere daha arayınca tekrar çalıyordu ancak telefonun sesi çıkmıyordu. Telefonunu sessize mi almıştı? Gelen bildirimle irkildi. Kardeşi mesaj atmıştı:

“Yanına geleceğim birazdan.” Diye yazmıştı. Oh! Bu onu rahatlatmıştı. Demek sorun yoktu. İçine su serpilmişti. Yarın okula gidecekti. Bu sefer sorunsuz bir şekilde bu dönemi kapatmaya karar vermişti. Gerekirse derslerine de çalışmalıydı. 18 yaşına yaklaştığı için mutluydu. Artık bu evden gitmesine çok az kalmıştı. O yüzden kendini iyi hissetmeli, derslerini düzenli çalışıp üniversiteyi kazanmalıydı. Evin kapısının çaldığını duyunca dikkat kesildi. Yattığı yataktan kalkarken eski yatağı oldukça fazla gıcırdamıştı. Odasının kapısına doğru giderken sessiz olmaya özen gösteriyordu. Gelenin babası olduğunu esip gürlemesinden anlamıştı.

“Yemek yok mu be açım aç.” Diye bağrınıyordu.

“Eve para mı getirdin de yemek istiyorsun sen?” diye çemkirdi annesi ona karşılık.

Bu akşamda o akşamlardandı olacaktı anlaşılan. Birbirlerini görür görmez söylenmeye başlamışlardı. Yatağına dönüp kulaklıklarını göz ucuyla aradı. Bu odada kolay kolay bir şey kaybedemeyeceği için kulaklıklarını göremese de kolayca bulabileceğini bilerek etrafa bakındı.

Odası küçücüktü. Uyduruk bir yatağı, hemen yanı başında küçük bir komodini ve karşısında eşyalarını koyduğu küçük bir dolap vardı. İşte kulaklığı da yerdeydi. Alıp tam takacakken kardeşi odaya girdi. Bu kavgadan yararlanıp kaçmıştı. Anne babaları kavga ederlerken genelde onları unuturdular.

Kardeşine dikkatli bakınca iyi gözüktüğünü gördü. “O kızlar sana bulaşmadı değil mi?” Kardeşi gülerek:

“Onları fena korkutmuşsun.” Dedi sonra ciddileşerek: “Ama bir daha yapma sakın aileleri okula geldi. Güya okulun çevresinde zorbalık yapan birisi var diye şikayet etmişler.”

“İyi olmuş onlara az bile daha fazlasını hakkediyorlar.” Dedi Saye gülümseyerek.

“Yarın okula gidiyorum bende.”

“Bir daha uzaklaştırma alma sakın.”

“Merak etme artık üniversite sınavına çalışacağım ve 1 seneye bu evden gideceğim.” Kardeşi gülümsemişti. “Buradan uzakta aynı üniversiteye gidelim. Beraber kalalım.” Dedi Saye, kardeşinin onaylamasını bekleyip.

“Olur öyle yapalım.” Deyince ikisi de sevinçle birbirlerine sarıldılar.

“Annemle babam bu gece bizimle ilgilenmezler kavga baya sürecek gibi.” Dedi Gaye odanın dışından gelen sesleri dinleyerek.

“O zamaaaaan bu geceee beraber uyuyalımm.”

“Anlaştık.”

Beraber bir süre lafladılar. Güldüler. Gaye, kardeşine okuldaki bazı çocukların gülünç durumlarını anlattı. İlerde ki hayatları için hayaller kurdular. Sonunda ise beraber küçücük yatağa sığındılar. O küçücük yatakta ikisinin yatması dışarıdan göründüğünde rahatsız edici gibi görünse de aslında ikisi de çok huzurluydu. En büyük dayanakları olan birbirlerine sarılıp uyuya kalmıştılar.

 

****

 

Beraber uyudukları geceden sonra Saye’nin günleri oldukça güzel geçmişti. Okula geri dönmüştü, artık kimse ona sataşmamaya çalışıyordu yani en azından eskiye nazaran daha iyiydi, derslere kendince katılmaya çalışıyordu ve bunun sonucunda öğretmenleri de onu daha da ciddiye alıyordu. Ancak Gaye ile arası maalesef bu olanlara göre pekte iyi sayılmazdı.

Gaye geceleri eve olduğundan geç geliyor, geldiğinde de odasından hiç çıkmıyordu. Bir kere o tuvaletteyken odasına girmişti ve odası tamamıyla duman altıydı. Odada sadece Gaye sigara içmesine rağmen sanki onlarca kişi odasında sigara içmiş gibi yoğun bir koku vardı. Gaye onu odasında gördüğü gibi çığlığı basmış ona derhal odasında çıkmasını söyleyerek bağırmaya başlamıştı. Eskiden hiç öfkelenmezken şimdi öfkeden ne yaptığını şaşırıyor hatta ağzından çıkanı kulakları bile duymuyordu. Çok ağır konuşuyordu, küfür ediyordu. Bazen de eskisi gibi olup sanki tüm bunlar yaşanmamış gibi davranıyordu. Sanki aynı bedende iki farklı kişi varmış gibiydi. Kardeşi için oldukça endişeleniyordu ama yakın zaman da ne yapıp ne edip neden böyle davrandığını çözecekti. Bunları düşünürken gözleri kapanmaya başlamış ve uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken sonunda uyuya kalmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%