Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.BÖLÜM“İnsanlar aslında gözüktüğü gibi olmayabilir miydi?”

@sbeyza97

Kardeşi bu kızlarla arkadaş mıydı? Yoksa hâlâ kardeşine zorbalık mı yapıyordular? Arabada bahsettikleri, hakkında konuşup güldükleri kişi kardeşi miydi? Hemen telefonunu çıkarıp kardeşini aradı ama açan olmadı. Aklına türlü türlü kötü senaryolar geliyordu. Arabadaki genç çocuğun söyledikleri kafasında yankılandı: “Çok ileri gittiniz.” Demişti çocuk. Neyde ileri gitmiştiler? Düşündükçe delirecekmiş gibi oluyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. En iyisi eve gitmeliydi. Evet, eve bir daha gitmek istememişti ama şu an mecburdu başka çaresi yoktu. Toparlanıp giderken aklına bu kızların popüler kızlar olduğu aklına geldi. Bu kızları Instagram’dan bulabilirdi. Hemen kalktığı yere tekrar oturdu ve telefonunu eline aldı. Şarjı da azdı ve en kötüsü bir Instagram adresi hatta Instagram uygulaması bile yoktu.

“Hay ben böyle işe.” Diye söylenmeye başladı. Sinirleri bozulmuştu. Son şarjını internet kafe aramak için kullanmaya karar verdi. Çünkü şarjı asla Instagram uygulaması ve hesabı oluşturmaya yetmezdi.

Haritadan baktığında bulunduğu yere 500 metre ileride bir tane internet kafe buldu. Hemen telefonunu kapatıp oraya gitmek için koşmaya başladı. İnternet kafenin nerede olduğunu biraz da olsa anlamıştı ama yine ne olur ne olmaz diye bir kere daha bakabilmek için şarjını idareli kullanmalıydı. Adımları hızlı hızlı yürürken yetişemeyeceğinden korkarak koşmaya döndü.

Kardeşinin o kızların arabasında ne işi olabilirdi? Bu düşüncelerle koşmaya devam ederken telefonuna bakmak için durdu, az kalmış olmalıydı. Haritaları açıp baktığında doğru güzergahta olduğunu ve az kaldığını görünce telefonunu cebine koyup koşmaya devam etti. Bir sürü sokaktan geçmişti. Nasıl geri döneceğini bilmiyordu ama umurunda da değildi. Şu an tek bir amacı vardı: o kızlarla kardeşinin bağlantısını bulmalıydı.

İnternet kafeye vardığında nefes nefese kalmış, terlemişti. Gerçekten çok koşup yorulmuştu. Alnında birikmiş olan ter baloncuklarını silip içeri girdi. Daha dışarıdan oldukça duman altı bir yer olduğunu anlamıştı. Bulunduğu sokakta pek tekin bir yere benzemiyordu zaten.

Fazla kalabalık sayılmazdı ancak burada bulunanların hepsi sigara ya da nargile içtikleri için değişik bir koku etrafa yayılmıştı. İnternet kafenin başında duran mor dudaklı, piercinkli adam onu görüp baştan aşağıya süzdü.

“Bir saatlik bir masa istiyorum.” Dedi adama bakarak. Adam onun güneş gözlüğü takmasına anlam verememiş gibi bakıyordu. Bu bakışları artık o kadar iyi biliyordu ki bu nedenden dolayı baktığını anında anlayabiliyordu. Güneş gözlüğünü çıkarınca sıçrayan adam:

“Daha önce hiç böyle gözlere sahip birini görmemiştim. Çok enteresan” Dedi biraz yaklaşarak. Saye geri çekilip gülümseyerek “Bende.” Dedi.

“Ama şimdi acelem var ve acil masa açtırmam gerek.” Diyerek ona açılan masaya heyecanla ilerledi. Nefes nefese girdiği internet kafe de dikkat çekmişti o yüzden masasına oturana kadar diğer masada oturanların bakışlarını üzerinde hissetti. Bundan rahatsız olsa da asıl amacını unutmamalıydı. Gidip masasına oturdu, hemen Google’ı açtı ve Instagram yazdı. Açılan ilk siteye girdi. Ama henüz nasıl hesap oluşturacağını bile bilmiyordu. Hızlıca yan sekmeden YouTube’a girerek hesap açma videosuyla beraber ilerleyip biraz zorlansa da kendine bir Instagram hesabı açabildi.

Hesap oluşur oluşmaz Instagram’ın kendisine önerdiği kişileri takip ettikten sonra. Önce kardeşinin kolejini arama kısmına yazdı. O kızların hesabını ancak oradan bulabilirdi. Koleji buldu önce biraz sayfasında gezindi. Oldukça etkinliği olan bir kolejdi, gerçi Saye bunu daha önceden de biliyordu. Daha sonra oyalanmayıp kolejin takipçilerine baktı, siyah saçlı kızın adını biliyordu o yüzden onu bulmanın kolay olacağını düşündü. Takipçi kısmına Aleyna yazdı. Dört, beş tane Aleyna isminde kız vardı ama hiçbiri o siyah saçlı, beyaz tenli kıza benzemiyordu. Maalesef sandığı gibi olmadı ve aradığı Aleyna’yı bulamadı.

Tüm takipçilere tek tek bakmak istemiyordu çünkü neredeyse on bin takipçisi vardı. Kolejin takip ettiklerine baktı, sadece 10 kişi takip ediliyordu. O sırada kızı şaşırtan ve ona ilginç gelen bir şey gördü. İlginç olan şey şuydu ki Aleyna koleji takip etmiyordu ancak kolej onu takip ediyordu. Kolej sitesini o yönetiyor olamazdı herhalde. Neyse ne buna takılıp kalmamalıyım diye düşündü Saye. Sonunda Aleyna’yı bulmuştu. Dudaklarını büzen bir profil fotoğrafı vardı. Profiline tıkladığında ise gösterişli, herkese açık profili önünde belirdi.

Zengin olduğu her halinden belliydi. Kocaman evini bile gönderilerde birçok kez görebilirdiniz. Korkutucu derece simsiyah saçları simsiyah gözleri ve kıpkırmızı dudakları vardı. Bembeyaz teninde bu ayrıntılar çok daha çekici duruyordu. Neredeyse her fotoğrafında kırmızı rujlu dudakları belirgindi. Hiç makyajsız fotoğrafı bulunmuyordu onun dışında arkadaşlarıyla da hiç fotoğrafları yoktu. Ancak öne çıkanlar diye bir şey görmüştü profilinde ve orada sıra sıra yuvarlaklarda arkadaşlar, gezi, aile gibi şeyler mevcuttu.

Arkadaşlar kısmına girdiğinde sürekli aynı kişiler vardı. O da diğer tanıdığı iki kız. Kabarık kül rengi saçları olan kızın adı, Dilara’ydı. Daha çok gotik bir tarza sahipti. Kızıl saçlı ise, Ceyda’ydı. Çok yakın gözüküyordular. Ve neredeyse ilkokuldan beri beraberlerdi. Eski fotoğraflarını bile paylaşmıştılar. Diğerlerinin Instagram adreslerine girdiğinde de benzer şeyler paylaşmış olduklarını gördü.

Ceyda’nın paylaşmış olduğu güncel bir hikâye mevcuttu. Hemen açıp baktığında karşılaştığı şey ise ona adeta bir şok etkisi yaratmıştı. Kardeşi onlarla kol kola ve ağzında sigarasıyla yanlarında oturuyordu. Bulunduğu ortamdan mutsuz değil gibiydi. Biraz daha dikkatli baktı. Evden çıktığı giyim tarzıyla onların yanındaki giyim tarzı ise tamamen farklıydı. Şoktan ilk başta fark etmese de kardeşinin de Instagram adresi etiketliydi. Etikete tıkladığında kardeşi olduğuna inanamadığı bir kızın hesabıyla karşı karşıya geldi.

Jinx kullanıcı adıyla Instagram’daydı. Gönderilerine baktığında sadece o kızlarla resimleri vardı. Beraber bile bu kadar fazla resimleri yoktu. Bu kızlarla samimi miydi? Peki o gördükleri neydi? Kardeşiyle dalga geçmiş alay etmişlerdi. Aklı bozuk bir kaset gibiydi. Asla anlamlı parçalar çalmıyor önce başa dönüyor sonra bu gördükleri aklına gelince sarpa sarıyordu.

Evde gördüğü, tanıdığı o kızdan eser yoktu. Normalde daha sade parçalar seçen ve genelde kot pantolon giyen kardeşi çeşit çeşit kısa etekler, elbiselerle boy boy pozlar vermişti. Bu kadar kıyafete sahip olması da başka bir konuydu. Bu kıyafetlerin ona ait olmadığı her halinden belliydi. Bir süre anlamsız bir halde ve şaşkınlıkla onun profilini inceledi. Kızgın ya da üzgün değildi. Sadece aşırı şaşkındı hâlâ bu kızın kendi kardeşi olduğuna inanamıyordu. Dakikalarca profiline baktığında daha önce fark edemediği bir şey fark etti.

Bir video da dans ediyordu o videonun ise altında bir link vardı. Linkin açıklamasında:

“Fazlası için... “yazıyordu. Dans etmek güzeldi ancak kardeşi, Saye hariç başkalarının yanında dans etmekten hoşlanmazdı. Şimdi ise bu video da dans etmiş bir de üstüne paylaşım insanları daha fazla dans videosuna yönlendirmişti. Linke tıkladığında link onu tik tok adlı uygulamaya yönlendirmişti. Tik tokta kardeşinin profili açıldığında istemsizce gülmeye başladı. Bir sürü dans videosu vardı. Videoların altında birçok yorum ve kaydetme bulunuyordu.

“Çok güzel dans ediyorsun, biraz daha dans et.” gibi yorumlar vardı. Ve en başa tutturulmuş Aleyna’nın yorumu: “Daha kıvrak olmalısın!” Bu yorum bile buram buram eleştiri kokuyordu. Nasıl olur da bunun gibi bir kızla arkadaş olabilirdi? Sakin kalmaya çalışmalıydı. Kardeşinin bir açıklaması olmalıydı.

Eve gitmek en son istediği şeydi. Bugün evi o hale döndürdükten sonra eve giderek başına bela açıyordu ancak gitmek zorundaydı. Kafasında o kadar soru işareti vardı ki... Buna açıklık getirilmesi gerekiyordu. Telefonunu internet kafede biraz şarja takmıştı. Şimdi açınca kardeşinin ona birçok mesaj attığını gördü. “Neredesin?”, “Evi dağıtmışsın annem delirdi nereye gittin?”, “Beni de mi habersiz bırakacaksın?”, “Seni merak ediyorum.” Tüm mesajları okudu ancak cevap veresi gelmedi. Sadece aklına kardeşinin Instagram’daki ve tik toktaki videoları geldi.

İkisi de aynı kişi miydi? Yolda yürürken kendini her şeye hazırlıyordu. Babası evdeyse büyük ihtimalle onun üzerine yürürdü belki birkaç tokat atardı. Annesi ise hırpalayabilirdi, kardeşi kızabilirdi. Evdekilerle kavga edip her şeyini toplayıp çekip gitmeye bile hazırlıklıydı.

Geç saatlerde sokakta yürümeyeli uzun zaman olmuştu. Temiz havayı içine çekti. Her şeye hazırlıklı bir şekilde yürümeye devam etti. Loş ışıklı sokaklardan, boş parklardan, ekmek kokusu yayılan fırınların önünden geçti. Sonunda evinin olduğu o ücra sokağa geldi. Salonun ve mutfağın ışığı yanıyordu. Omuzlarından dökülen saçlarını toplayıp kendini hazır hale getirdi. Anahtarını kapıya takıp çevirdi. Çıt sesiyle kapı açıldı. Kapıdan girer girmez ortalığa dikkatini verdi; bıraktığı gibi değildi. Hatta baya düzenliydi. Mutfakta tezgâhın önünde duran annesi onu kapıda görünce hemen koşarak geldi. Gözlerini kısmış, kaşları çatıktı:

“Neredesin sen he? Allah seni başımıza bela olarak yollamış.” Diyerek kızı azarlamaya başladı. “Baban da evi yerle bir edip defolup gitmiş insan bir toplar.” Demek babası o zamandan sonra gelmemişti eve, annesi ise onları babasının yaptığını sanıyordu.

Sesini çıkarmadan hemen yanı başında endişeli gözlerle ona bakan kişiye çevirdi gözlerini. Uzun zamandır tanıdığını sandığı ancak tanıyıp tanımadığına emin olmadığı kişiye; canından çok sevdiği, her şeye onun için katlanan kardeşine. Dikkat ettiği bir şey vardı; Bu kızın gözleri, bakışlarıyla videolarda gördüğü o kızın bakışları farklıydı. Gerçek hangisiydi? Annesi hâlâ söylenip kızı itip kakarken kız bomboş gözlerle kardeşini inceledi. Ne kadar sade ve güzeldi. Cildine hiçbir zaman makyaj malzemesini sürdüğünü hatırlamazdı. Şaşalı, allı, pullu kıyafetler giymediğini bilirdi. Ve ona rağmen her zaman çok güzel ve asildi.

Instagram’daki kız ise tam tersiydi. Aynı yüze sahipti ama tamamen kardeşinin zıttıydı. Koyu göz makyajları, koyu rujlar, kısa elbiseler ya da mini etekler giymiş bir kızdı. Böyle insanları yadırgadığından ya da küçümsediğinden değil kardeşinin tarzı o değildi. Garibine giden buydu. Ya da en başından beri tarzı hep öyleydi. Sadece yanlış bir ailede doğduğu için böyle sade bir ruh haline bürünmek zorunda kalıyordu. Kardeşi, annesiyle Saye’nin arasına girerek “Lütfen onu rahat bırak. Görmüyor musun yüzünü kötü bir şey olmuş demek ki.” Dedi.

“Amaan ne olacak ona be? Kim bir şey yapabilir buna tam tersi bu millete yapmıştır.” Kardeşi mavi gözlerine yansımış endişeyle onu süzüp birden sarıldı.

“İyi misin? Seni çok merak ettim.” Dedi. O zaman neden telefonlarımı açmadın demek istedi kardeşine ama onun yerine “Konuşalım.” Deyip kardeşinin odasına doğru yürüdü. Annesi yine araya girerek bütün cazgırlığıyla “Nereye gidiyorsun sen? Sana kaç kere dedim kızımı rahat bırak diye.” dedi Saye’nin kolundan çekerek. Saye onun o iğrenç tiz dolu sesine katlanamıyordu artık.

“Kendi odana yürüüüü.” Diye bağırırken Saye kolunu ani bir hareketle kurtararak annesini savurdu.

“Kes sesini, rahat bırak bizi.” Dedi ters bakışlarıyla. Annesi ve kardeşi şok olmuş Saye’ye bakıyordular. Annesi ve babası çok kez onu zorlasalar da hiçbir zaman böyle bir hareket yapmamıştı. Ne olursa olsun onlara hiç saygısızlık etmemişti ama artık farklı olacaktı. Saye arkasını dönüp kardeşinin odasına girdi.

Kardeşi peşinden girerken şaşkın yüz ifadesiyle: “O neydi şimdi?” diye sordu. Saye bir şey demeden sadece kapıyı kilitledi. Annesi ise dışarıda bağırıyordu.

“Ne yapacaksın kızıma. Aç kapıyı.” Diyerek kapıyı yumrukluyordu. “Keşke kapatma düğmesi olsa” diye düşündü Saye ve yatağa oturup kardeşine bakarak:

“Neredeydin bugün?” diye sordu. Kardeşi bu soruyu beklemiyordu o yüzden şaşırmıştı ama cevap verirken hiç afallamadı: “Etütteydim nerede olacağım.” Dedi. Sonra heyecanla: “Dur şimdi sana çok güzel bir sürprizim var.” dedi. Ne sürprizinin olduğu Saye’nin biraz bile ilgisini çekmemişti. O sadece kardeşinin nasıl böyle bir Instagram hesabı olduğunu merak ediyordu. Kardeşi gerçekten hangisiydi? İnsanlar aslında gözüktüğü gibi olmayabilir miydi?

“Aradığım hiçbir aramaya cevap vermedin.” Dedi yine donuk ifadesiyle.

“Özür dilerim sonra gördüm. Biliyorsun ders çalışıyordum. Başına bir şey mi geldi yoksa?” Her zaman söylediği şeyler olduğu için rahatlıkla söylemesi normaldi. Sadece yüzünde Saye için endişelenen bir ifade vardı. Yalan söylüyor gibi de durmuyordu. Kız kafayı yemek üzereydi. Hiç değilse yalan söylediğini belli etse her şey yerli yerine oturacaktı ama yalan söylüyor gibi de durmuyordu.

Aklına bir soru geldi. Kardeşinin ne söyleyeceğini merak ediyordu ama soruyu sormakta istemiyordu çünkü canı acıyabilirdi. Verilecek cevap seni üzecekse hiç sorma derdi kendi kendine ama bu sefer sormalıydı.

“Instagram adresin var mı?” Bu soruyu sorarken kardeşinin yüzüne dikkatle baktı. Başarmıştı. Kardeşi afallamış ne diyeceğini bilememişti. Sonra toparlanarak:

“Biliyorsun ya bir ara vardı ancak derslere asıldığım için kullanmıyorum bu aralar.” Eski Instagram hesabını biliyordu bugün ona da bakmıştı kitliydi ve tüm gönderileri de silinmişti. Ama sorun başka bir Instagram adresinin olmasıydı ve bu konuda yalan söylemişti. Kalbi kırılmış, hayal kırıklığı yaşamıştı. İçinden sanki bir parça düşmüş ya da bir şey yitip gitmiş gibi hissediyordu.

Canından çok sevdiği yakın olduğunu zannettiği kardeşi ondan bir şeyler saklıyordu. En sonunda dayanamadı ve cebindeki telefonu çıkararak “Jinx” isimli hesabı kardeşine gösterdi. Kardeşi hesaba bakarken yüz ifadesi birden düşmüştü.

O gülümseyen, güzel yalan söyleyen gözleri gitmiş yerine afallamış, korkmuş, kızmış türlü türlü şekle giren yüz ifadesini destekleyen gözleri ortaya çıkmıştı. Beti benzi atmıştı. Kardeşinin git gide beyazlayan yüzü Saye’yi de korkutmaya başlamıştı.

“Sen bu değilsin biliyorum.” Dedi ayağa kalkıp kardeşinin omzuna eline koyarak. Bazen tek ihtiyacınız olan şey sevdiğiniz insanların size güvendiğini bilmenizdi. Kardeşinin de şu an da buna ihtiyacı vardı çünkü çok kötü gözüküyordu o yüzden kendini onu teselli etmek zorunda hissetmişti.

“Değilim.” Dedi kardeşi gözleri dolu dolu. Ancak kızın gözlerine bakamıyor gibiydi. Yere bakarak:

“Nasıl buldun?” diye sordu. Bugün başına gelenleri anlatmanın çok uzun olacağını düşündüğü için kız sadece: “Bir şekilde denk geldi.” Diyebildi omzunu silkerek. Sonra aklına o üç kız geldi. Suratlarından, duruşlarından, yürüyüşlerinden kötülük akan o üç kız: Aleyna, Ceyda ve Dilara.

“Onlar mı sana yaptırdılar bunları?” Kardeşi hiçbir şey demeden sessizce oturup yere bakıyordu. Evet tahmin ettiği şeyler doğruydu. Kardeşine zorbalık yapıyordular.

“Bak onlarla baş edebiliriz bırak onlarla uğraşayım.” Birden gözleri açılarak yerinden fırladı. “Sakın. Bak lütfen sen karışma. Beni sevip biraz önemsiyorsan sakın onlara bulaşma.” Kardeşinin bu kadar paniklemesi kızı endişelendirmişti. Zorbalık yaptıkları kesindi ancak boyutu gerçekten büyük müydü? Hiçbir şey yapmadan duramazdı. Kardeşinin ısrarları hâlâ devam ediyordu.

“Sakın onlara bulaşma sakın.” Diyor bir yandan da odanın içinde endişeden volta atıyordu.

“Tamam karışmayacağım.” Dedi sakince. Ancak karışacağına adı gibi emindi. Ama karışacağına da bin pişman olacaktı. Çünkü bir şeylere bu kadar karışıp bulaşması hepsinin hayatlarını derinden etkileyecekti.

 

Kız kardeşiyle uzun uzun konuşmuştular. Kardeşi, kızlara bulaşmaması için onu ikna ettiğini sanıyordu. Öyle sanması daha iyiydi hiç değilse huzurla uyuyabilirdi. Bu arada Gaye ona odaya ilk girdiklerinde bahsettiği sürprizini de göstermişti. Lens diye bir şeyden bahsetmişti. Bu lensler her renk olabiliyor ve göze takılabiliyordu. Daha yeni yeni Türkiye de herkes tarafından kullanılmaya başlandığı için biraz pahalıydı. Ancak Gaye duyar duymaz heyecanlanmış, artık Saye’yle dalga geçemeyeceklerini düşündüğü için hemen Saye’ye lens almak istemişti. Bunun için para biriktirmeleri gerekti çünkü yeterli paraları yoktu.

Gaye bir şekilde alacağını söylese de Saye o parayı bulmasının zaman alacağını biliyordu. Aslında gerek bile yoktu insanların kendisiyle dalga geçmesine alışmıştı.

Odasına geldiğinde aklı hâlâ o kızların kardeşine ne yaptıklarındaydı. Gaye hiçbir şey anlatmıyordu. Ne kadar ona belli etmese de içi içini yiyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Bunların acısını çıkarmalıydı. Biraz düşündü, odanın içinde bir aşağı bir yukarı volta atıp durdu. Kızlar popülerdiler, onları rezil edebilirdi. Aklına kızlara sataştığı zaman hepsinin hırpalanmış halde yere kapaklandıkları fotoğraflarını çektiği geldi. İşte bu. Şantaj yapacaktı. Gerekirse o fotoğrafları her yerde paylaşırdı.

Yatağa oturarak telefonunu eline aldı. Bugün açtığı fake Instagram adresine giriş yaptı. İçlerinden en popüler olanı Aleyna idi. Ona mesaj atmaya karar verdi. Profiline girip mesaj kutusu kısmına tıkladı. Ne yazacağına bir süre karar veremedi. Yazıp yazıp sildi. En sonunda:

“Görüşmeyeli nasılsın Aleyna?” yazıp gönderdi. Adını bilerek vurgulamıştı. Cevap verip vermeyeceğini bilmiyordu ancak vermezse başka şeyler yapmayı düşünmeliydi. Bu mesajı atıp uyuyabilecek kadar rahat değildi maalesef çünkü aklını kurcalayan çok şey vardı. Oturup düşünürken gözü ders kitaplarına takıldı. Kendine güya söz vermişti. Artık ders çalışan bir kız olacak, kimseye bulaşmayacaktı. O kimseye bulaşmıyordu ama insanlar asla rahat durmuyordu. Rahat durmayan bir insanı rahat bırakmakta olmazdı.

Telefonunun bildirim sesiyle yerinde sıçradı. Bu saatte ona kimse mesaj atmazdı (mesaj attığı kişi hariç). Mesaj da yalnızca “?” işareti vardı. Saye’nin hiç uzatmaya niyeti yoktu. Yerinde duramıyor, yaptıklarının acısını ondan çıkarmak istiyordu. Onun yaşında olan bir kızın yapacağı normal bir şeydi bu. Onların rezil hallerinin fotoğrafını Aleyna’ya yolladı ve internetini kapatıp telefonunu baş ucuna koydu. Şimdi Aleyna beklemeliydi. İnsanlarla nasıl dalga geçilir öğrenecekti.

 

 

Loading...
0%