Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.BÖLÜM "İntikamını er ya da geç onlardan almalıydı."

@sbeyza97

Kendini çözmesinin üzerinden birkaç gün geçmişti. Evet yaşıyordu ancak o parmaklıklardan henüz geçip kendini dışarı atamamıştı. Her gece olduğunda sesler çıkarıyor belki birileri duyar diye bir sürü şeyi dışarıya atıyordu. Ancak bodrumun camı küçük ve biraz içeride kaldığı için insanlar ya sesleri dikkate almıyorlar ya da bu evde kimse yok nereden ses geliyor diye korkup kaçıyordular.

Yiyeceği ve suyu yavaş yavaş azalmıştı. Kendisi de buradan çok sıkılmıştı. Aklına gelecek her şeyle meşgul olmuştu; duvarlara resim yapıp boyamıştı, sayfalarca kitap okumuştu, kardeşiyle olan birkaç fotoğrafına bakmıştı. Eski boş deftere bir sürü yazılar yazmış, dövüş çalışmıştı. Her şeyi yapmıştı ama daha fazla burada böyle kalmak istemiyordu.

Yine gece vakti olmuştu ve o bu sefer insanlara sesini duyurmaya kararlıydı. Sesi kısılsa da umursamamalı bağırmalı; buradan çıkmalıydı.

Sandalyenin üzerine çıkarak resmen bir çığlık atarak son ses bağırmaya başladı. Eline geçirdiği her şeyi dışarı atmaya başladı. Sonra aklına bir şey geldi; kâğıda burada mahsur kaldığını yazabilirdi. Birkaç kâğıda evi tarif edip bodrumda mahsur olduğunu kocaman yazıp sokağa attı. “Umarım insanlar çöp sanıp vurup geçmezler.” Dedi kendi kendine. Yazı yazdığı kâğıdı buruşturup atmıştı çünkü anca böyle isabetli bir şekilde sokağa gidiyordular düz attığında maalesef uçuyordular.

Buruşuk oldukları için insanların içine bakması da biraz zor olabilirdi. Çok fazla efor sarf ettiği için yorgun düşmüştü. Yiyeceği de azdı o yüzden iyi bir şekilde beslenemiyordu ve bu da çabuk yorulmasına neden oluyordu. Yere yatıp uyumak istiyordu, sabah kâğıt atmaya devam edebilirdi. Zaten bu saatte de kimse görmezdi. Gözleri yavaşça kapanıp kendini uykuya teslim etti.

Rüyasında artık buradan çıktığını görmüştü, kapının kilidini açan kişi kardeşiydi. Özür dileyip duruyor ve neden böyle yaptığını anlatmaya çalışıyordu. Daha sonra tam sarılırlarken arkasında Sungur denilen o çocuk şeytani gülümsemesi ile belirdi. Gaye’yi geri çekerek Saye’den ayırmaya çalışırken Saye birden Gaye’nin yüzünün değiştiğini ve onun Aleyna’ya dönüştüğünü gördü. Bu sefer Aleyna gülerek “Burada mahkûm kalacaksın.” Diye gülüyordu. Tekrar onu içeri ittirip üzerine kapıyı kilitlemişlerdi.

Saye çığlık atarak, ter içinde uyanmıştı. Berbat bir kâbus daha görmüştü. Onu bıraktıkları geceden beri hep kâbuslar içinde uyanıyordu.

Parmaklıklı pencereye baktığında güneş ışığının küçük küçük içeriyi aydınlattığını gördü. Büyük ihtimalle sabaha karşı bir saatti. Buradayken saat kavramını kaybetmişti. Günü tahmin edebiliyordu çünkü bodruma indiği günü hatırlıyordu ancak saat kavramı tamamıyla yoktu. Ayağa kalkıp bir damla su içmeye giderken demir kapının yarı aralık olduğunu gördü. Durup dikkatle baktı. Önce gözlerine inanamadı sonra korktu; tam anlamıyla aklını yitirdiğinden korkmuştu. Kapı nasıl aralık olabilirdi? Acaba attığı kağıtlardan birine denk gelen birisi mi vardı? Ama ne olursa olsun anahtar yoksa kapıyı kırmadan açamazdı. Saye’yi de mutlaka uyandırırdı. Bu onu ürkütse de kendine gelip havalara uçmaya başladı. “Kurtuldum.” Diye yerinde zıplamaya başladı. Kilidi kimin açtığı, nasıl açtığı umurunda değildi. Kurtulmuştu. Belki de hayatında ilk defa yerinde dans etmeye başladı.

Rüya olup olmadığını anlamak için kapıyı yavaşça araladı ve sonuna kadar açtı. Merdivenler karşısındaydı. Artık çıkabilirdi. “Yes be!” diye bağırdı. Adım adım yukarı çıktı. Evde birinin olup olmadığına bakması gerekiyordu. Bodruma evin içinden inip çıkılıyordu o yüzden bodrumun kapısının açılması için evin kapısının da açılması gerekiyordu. Evin kapısına baktığında zorlanmamıştı. Hatta açmaya çalıştığında kilitliydi. Sonra evin içinde dolaştı. Her yere her deliğe baktı. Kendi odasına baktığında ise camının açık olduğunu gördü. Giren kişi buradan girmişti. Ama kim olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. Kardeşi ilk başta aklına gelmişti ama o gelmek için neden bu kadar beklesindi ki? Dışarıdan biri olsaydı da polisle gelir, hırsız gibi eve girmezdi.

Neyse önemli olan bu değildi şimdi. “Boşver kurtuldun o yerden nasıl olduysa oldu.” Dedi kendi kendine. Evin içi baya düzenli gözüküyordu hatta hiç olmadığı kadar düzenliydi. Banyoya girdiğinde banyodaki sabunlar, şampuanlar alıp götürülmüştü. Havlu bile da yoktu, banyo tamamen bomboştu. İçerideki koltukların üzerinde toz olmaması için bir örtü vardı geri kalan her şey ise alınmıştı; ortadaki eski masa, karşısında duran tüplü televizyon, üzerinde bir sürü leke olan o halı…

Kardeşinin odasına gidip aralık olan kapıdan içeriye baktı. Odasındaki mobilyalar hariç üzerlerinde bulunan her şey alınmıştı. Sonra gözüne bir şey takıldı; çerçeve içinde bulunan bir fotoğraftı bu. Hemen yatağının yanındaki komedinde duruyordu. Yaklaşınca ikisinin senenin başlarında çekildiği bir fotoğraf olduğunu gördü. Zaten beraberken fotoğraf çekilmek bile aklına gelmeyen kızlar o gün beraber Gaye’nin ısrarıyla fotoğraf çektirmeye gitmişlerdi. Evet hem de fotoğrafçıya giderek. Şimdi ise bu fotoğrafı bile ardında bırakmıştı Gaye. Kafasını sallayarak üzülmemesi gerektiğini kendine hatırlattı. Artık eski günleri aklına getirmeyecekti, yalnızdı çünkü.

Henüz 17 yaşındaydı geçimini nasıl sağlardı ya da okulu nasıl hallederdi bilmiyordu ama başarabilirdi. Herkes onun durumunda olabilirdi, kendi ayakları üzerinde durabilmeliydi. Evin içinde dolaşırken dışarıdan bir araba sesi duydu. Tanımadığı birkaç adam siyah bmw bir araba ile evin önündeydiler. Saye bu adamların hiç de hoş olmayan adamlar olduğunu anlayınca hemen gidip bodruma indi. Evin saklı alanından onu fark etmemeleri için sessizce bodruma indi. Kapıyı kapatmayıp biraz ittirdi, onların sesini rahat duymak istiyordu. Bir yandan korku bedeninin titremesine neden oluyordu bir yandan içinde saçma bir cesaret ortaya çıkıyordu. İçeri kapıyı zorlayarak girdiklerini duydu. Bir tanesi “Hemen arayın evi ve patronun aradığı şeyi bulun.” Dedi. Patron mu? Neden evlerini arıyordular ki?

Babam kesin borç batağındaydı ve kötü işlere bulaştı.” Diye düşündü. Bu arada her yeri alt üst ettiklerini duyuyordu Saye. Bir tanesi bağırarak “Burada yok kahretsin.” Diyor. Bir diğer adam da ona katılıp küfürler savuruyordu. “Kızın odasını ara altını üstüne getir. Yanında götürmemişse mutlaka buralardadır.” Dedi adamlardan biri. Saye’nin kafası karışmıştı ve babası hangi işe bulaştıysa burada kalmanın hiçte güvenli olmadığını düşünmeye başlamıştı. Çünkü bu adamlar mafyaya benziyorlardı. Adamlar evin altını üstünü getirdikten sonra “Gidelim.” Dedi bir tanesi.

“Tekrar geliriz.” Saye onlar gittikten sonra evden derhal çıkmak için harekete geçti. Ancak kalacak yeride, parası da yoktu nereye gidebilirdi? Arabanın motorunun çalıştığını duyunca hemen yukarı fırladı. Bu sırada araba da gitmişti. Ev ise darmadağındı, tam anlamıyla her yer mahvolmuştu. Hiçbir şeye dokunmamaya özen gösterdi çünkü o adamlar eve tekrar geleceklerdi. Odasına gidip yatağının kenarında duran valizini aldı ve içinde pek de eşyası bulunmayan dolabını açıp içindekileri valizine doldurdu.

İçi bomboş olan, pek de güzel anıları olmayan bu evden ayrılmak ona neden bu kadar zor geliyordu anlamıyordu. Sanki bu kapıdan çıkınca bir daha buraya hiç geri dönemeyecekmiş gibi geliyordu. Valizini toparlamıştı ve kardeşinin odasındaki camdan çıkmayı düşünüyordu. Evin her penceresinde parmaklık vardı Gaye’nin odası hariç o yüzden çıkış için orayı kullanacaktı.

Kardeşinin odasına girdiğinde birden onunla olan anıları aklında canlandı; gizlice battaniyenin altında telefondan film izlemeye çalışmaları, beraber uyumak için anne babalarından gizlenip Saye’nin dolaba saklanması, kardeşinin onun saçlarını taraması, incindiğinde onu teselli edip sarılması. Saye’nin ona gece geç saatlere kadar çalıştığında kahve getirmesi. Gözleri dolmuştu. Kalbi hâlâ oldukça kırgındı ve canı yanıyordu. Sonra komedindeki çerçeveli fotoğrafı gördü. Alıp almamak konusunda çok kararsız kalsa da duygularına yenik düşerek fotoğrafı alıp valizine attı.

Pencereyi açıp önce valizi gönderdi. Sonra kendisi indi. Evleri müstakil eski bir evdi ve bir katlıydı bu yüzden kolayca pencereden atlayabildi. “Bu evi sevmişim.” Dedi arkasına bakıp. “İçindeki bazı insanları sevmesem de bana yuva olduğun için teşekkür ederim.” Deyip arkasını dönüp arka bahçeden yola çıktı. Artık bu yolculukta yalnızdı. Kendi başının çaresine bakarak intikamını onlardan almalıydı.

 

 

**********

 

Şu an aklında hiçbir şey olmasa da yolda yürümeye devam etti. Bisikleti de yoktu artık çünkü olanlardan sonra ailesi bisikletini kırıp paramparça etmişlerdi. Bu yüzden bir süre yürümeli ve sonra otobüse binmeliydi.

Önce bir iş bulmalıydı daha sonra okula devam etmeliydi. Okulunu bırakmayacaktı ne yapıp ne edip okuyacak okulunu bitirip üniversiteye gidecekti. Hayatını yoluna koymalıydı; onu geride bırakan insanlara inat bunu yapmalıydı ve büyüdüğünde karşılarına meslek sahibi bir insan olarak çıktığında onları şaşırtmalı ve pişman etmeliydi.

Nereye gideceğini bilmeden öylesine yollarda yürümeye devam etti. Arayacağı kimse yoktu hatta aramak için telefonu da yoktu. Biraz yorulunca bir banka oturup düşünmeye başladı. Önce iş bakmalıydı aslında açıktan da okuyabilirdi. O sırada kalan zamanında da ders çalışırdı. Zaten okuldaki o aptal insanlardan da sıkılmıştı. Hem de artık bu ilçede de kalmak istemiyordu. Başka bir yerde yeni bir sayfa açmalıydı kendine. Düşüncelerinden arınıp otobüslerin saatlerine bakmak için ayağa kalktığında karşısında bir motorun durmuş ve bir süredir onu gözetlediğini fark etti. Bu motoru daha önceden görmüştü dikkatle bakınca bunun Aren’in motoru olduğunu anladı. Hemen valizini alıp yürümeye başlayınca motor da peşinden gelerek yanında durdu. O yürümeye devam ederken Aren kaskını çıkarmış ve arkasından sesleniyordu “Saye lütfen dur. Seni çok merak ettim.” Dedi. Saye arkasına bile dönmeden yolunda hızla gitmeye devam etti. Bu sefer Aren motorunu bırakmış arkasından koşarak geliyordu.

Kolundan tutup “Lütfen Saye konuşalım.” Dedi. Saye ani bir refleksle kolunu kurtarınca “Özür dilerim ama seninle konuşmam gerek.”

“Ne konuşacağız beni nasıl yarı yolda bıraktığını mı?”

“Saye seni asla yarı yolda bırakmadım ama sen beni yanlış anlayıp hemen beni hayatından çıkardın.”

“Yanlış anladığımı düşünmüyorum. Neyse bu konuları konuşmayacağım rahat bırak beni.” Dedi Saye kolundan kurtulup yolunda ilerlemeye devam ederek. Ama Aren’in hiç vazgeçmeye niyeti yoktu. Koşarak önüne geçti.

“Eğer bana vakit ayırmazsan seni takip ederim ve asla rahat bırakmam.” Dedi. Aşırı inatçı bir kişiliği vardı ve evet istediği olmazsa asla Saye’nin peşini de bırakmazdı. Saye onu bir güzel dövse bile diyeceklerini demeden peşini bırakmazdı.

“Tam bir baş belasısın. Ne konuşacaksak konuşalım sonra yapmam gereken işlerim var.”

“Kalacak yer bulman gibi mi?” Saye sinirli gözleriyle onun gözlerinin içine baktı. Nereden bildiğini soracaktı ama bu bile artık umurunda değildi.

“Seni ilgilendirmez.” Dedi sadece.

“Hadi motoruma bin gidelim.” Saye gözlerini çevirerek sinir dolu bir ifade takındı ama Aren çoktan onun valizini almış motoruna doğru ilerliyordu. Aren motora binerek valizi önüne aldı ve kaskını Saye’ye uzattı. Saye kaskı alarak arkasına oturdu. Aren motoru çalıştırdı ve bağırarak “Hazır mısın? Özlemişsindir.” Dedi. Saye cevap bile vermeden tüm ciddiyetini koruyordu. Aren hayatından çıktığında onunla çok vakit geçirmediği halde bu onun kalbini acıtmıştı o yüzden şimdi daha da dikkatli olmalı ve onunla mesafesini korumalıydı.

Motorda Aren’in arkasında otururken kendini ne kadar da güvende hissettiğini fark etti. Aren ilginç bir şekilde ona fazlasıyla güven veriyordu. Ama Saye henüz bu güveni istemiyordu. Bu arada Aren 18 yaşına girmiş ve lise son sınıftı bu sene sınava girecekti sonra da üniversiteye gidecekti. Yani ne olursa olsun yolları mutlaka ayrılacaktı o yüzden onu hayatına almak istemiyordu.

Bir süre motorla gittikten sonra Aren, onu etrafında yeşilliğin bol olduğu bir gölün kıyısına getirmişti. Gölün çevresinde banklar bulunuyordu. Kafe dışında böyle bir yere gelmek Saye’ye iyi hissettirmişti. Beraber motordan inip gölün kıyısına yakın bir bankta karşı karşıya oturdular.

Aren biraz farklılaşmıştı. Sanki daha yakışıklı olmuş ve olgunlaşmıştı. Sakalları çıkmış bu ona farklı bir hava katmıştı. Gerçekten yakışıklı biriydi. O sıra Aren’in de kendisini incelediğini gören Saye gözlerini kaçırıp hemen toparlandı.

“Senin için çok endişelendim.” Dedi Aren birden. Saye susup onu dinlemeyi tercih etti “Bir süre ne demek istiyorsa desin.” Diye düşündü.

“Her şeyi biliyorum, her şeyi öğrendim ve takip ettim.” Tam bir manyaktı. Saye ise yine cevap bile vermemeyi tercih ediyordu. Aren kaşlarını çatarak:

“Nasıl yaptığımı neyi öğrendiğimi merak etmiyor musun?” diye sordu.

“Etmiyorum.” Dedi Saye dümdüz ve ifadesiz konuşmaya çalışarak.

“Peki seni bodrumdan kim kurtardı onu da mı merak etmiyorsun?” dedi tek kaşını kaldırarak. Saye kendini kontrol edemeyerek şaşkın yüz ifadesini takınınca Aren gülümseyerek “Ben değildim.” Dedi. Gerçekten tam bir kaçıktı.

“Aren hep sormak istemiştim sen gerçekten kafadan kırık mısın?” diye sordu tüm ciddiyetiyle.

“Ama ben sana benim demedim ki? Sadece merak etmiyor musun dedim. Bence sen insanlardan duymak istediklerini duyamayınca fazla sinirleniyorsun.” Aptal çocuk ya. Saye’yi gittikçe sinirlendiriyordu.

“Ben gidiyorum. Senin saçma sapan tespitlerini dinleyemem.” Dedi Saye birden kalkıp gitmeye çalışarak.

“Tamam tamam otur lütfen.” Aren. Saye’nin kolunu sıkı sıkı tutmuştu. Sanki bir daha bırakmayacakmış gibiydi. Saye oturup oturmayacağına karar veremeyip ayakta durunca Aren ona bakıp kolunu bıraktı.

“Onu gördüm.” Dedi. Bahsettiği kişi kardeşi miydi? Eve giren kişi miydi? Saye bilmiyordu.

“Kimi? Umarım bu da saçma dalgalarından biri değildir.”

“Değil.” Aren ciddileşmişti. Hem de oldukça ciddiydi. “Kimdi?”

“Yüzünü görmedim. Ama yağmurluk giyen bir erkek olduğunu hatırlıyorum.”

“Nereden biliyorsun peki?” Aren uzun uzun göle bakıp bir süre cevap vermedi. Saye o an yan profilden de harika bir görüntüsü olduğunu düşündü.

“Günlerdir seni hiç görmemiştim. Okuldaki olaydan sonra başına kötü şeyler geldiğini hissettim. Sizin evin oraya geldim ama evin boş olduğunu gördüm. Sonra biraz daha evin etrafında gezerken birilerinin evin içinden sesler geldiğini söylediğini duyunca aklıma direkt sen geldin.” Saye dikkatle onu dinliyordu. Onu şu ana kadar kardeşi dışında kimse merak etmemişti. O ise kardeşinin geldiğini düşünmüştü ve ne kadar da yanıldığını bir kere daha fark etmişti.

“O zaman gördüm işte. Bir erkek evinizde çıkıyordu. O gittikten sonra koşa koşa evin içine geldim ama sen yoktun. Sonra merdivenlerden inince kapının aralık olduğunu gördüm. Sen de içerideydin. Seni uyandırmak istemedim ve gittim. Sabah erken saatlerde geldiğim de ise eviniz darma dağınıktı ama sen yoktun. Çok korktum.” Aren içini dökmüştü Saye ise onu önceden kendisine yaptığı şey için hayatından çıkardığına bir an pişman oldu. Ama sonra kendisine şüpheli yaklaştığı için haklı olduğuna kendini yine ikna etti. Ama böyle davranması ve Saye’yi kendisini önemsemesi Saye’nin onu affetmesini kolaylaştırmıştı.

“Evimi nereden biliyorsun?” diye sormuştu ki... Aklına Aren’in kardeşine çarptığı zaman geldi. Kardeşini ve anne babasını eve o getirmişti taksiyle.

“Tam bir aptal olduğumu düşünüyorsun değil mi?” diye sordu Aren’e. Aren anlamayınca “Okul konusunda.” Dedi Saye. Bazen keşke diyordu “Keşke karışmasaydım.” Aren gülümseyerek kafasını salladı. Dişlerini otuz iki diş gösterip sırıtıyordu. Gerçekten dişleri de çok güzeldi ve gülümsemek ona çok yakışıyordu.

“Aptal olduğunu düşünmedim tam tersi çok cesur olduğunu düşündüm.” Yüzü ciddileşerek “Saye sen o okulda bir ayaklanma başlattın. O olaylardan sonra okul birkaç günlüğüne kapandı ve bazı düzenlemeler getirildi. Duyduğuma göre artık zorbalıkla ilgili birçok önlem alınarak tekrar başlamışlar eğitime. Senin Saye’nde.” Dedi ismini vurgulayarak. “Sadece biraz daha serin kanlı olup kendini çok öne atmamalıydın bu senin de kardeşinin de başını yaktı.”

“Dayanamadım.” Dedi Saye yutkunarak. Onların kardeşine yaptığı şeyler yine aklına gelmişti.

“Onlarla baş etmek çok zor Saye. Lütfen bir daha böyle bir şey yapma. Emin ol Kardeşin kanıtları yok edip onların tarafında olmasaydı belki de ailece canınız çok daha yanabilirdi.”

“Kardeşimin beni bırakmasıyla doğru bir şey yaptığını mı savunuyorsun yani?” dedi Saye içinde bir öfke dalgası hissederek.

“Hayır tabii ki lütfen söylediklerimi istediğin gibi algılama. Kardeşinin seni geride bırakması tabii ki de doğru değil ama onlara karşı çıkması da doğru olmazdı. Emin ol kardeşin onları senden daha iyi tanıyordu. İstediğin yere şikâyet et onların birçok adamı var.” Dedi kafasını eğerek.

“Onu hiç gördün mü?” diye sordu Aren’e. Onun hakkında hem hiçbir şey duymak istemiyor hem de meraktan çıldırıyordu.

“O ve Sungur buradan uzaklaştılar.” Saye durup uzun uzun Aren’in suratını inceledi. Siniri bozulmuştu. Hiçbir şey olmamış gibi çekip gitmişti yani. Kendisi bodrumdayken aptal kardeşi elini kolunu sallaya sallaya sevgilisiyle gitmişti.

“Aleyna ise Amerika’ya gitti. Anne ve baban güzel bir evde oturuyorlar. Başka da bir şey bilmiyorum.” Dedi Aren. Saye acı acı gülümsedi.

“Olan bana oldu yani.” Saye’nin üzüldüğünü gören Aren onu teselli etmek için eline dokundu.

“Sen doğru olanı yaptın. Kolay kolay herkesin yapamayacağı bir şey bu.”

“Keşke bende herkesin yapamayacağı şeyleri yapamasaydım.”

“Seni özel yapan da bu Saye.” Aren böyle deyince Saye koca bir kahkaha attı. Bir yandan kahkaha atıp gülüyor bir yandan canı yandığı için göz yaşları yanaklarından dökülüyordu.

“Sefil bir özellikmiş.” Dedi. Saye hiçbir zaman özel olduğunu düşünmemişti. Farklı olduğunu biliyordu ama bu onu özel kılmıyordu. Bazen farklı olmak sonunuzu getirebiliyordu. Aren o an cebinden bir anahtar çıkarttı.

“Bu anahtar vefat etmiş anneannemin evinin anahtarı. Kimse kullanmıyor, gitmiyor, gelmiyor. Bir süre orada kal. İş bul ya da oku ne istiyorsan yap. Kendini hazır hissettiğinde ise o evden ayrılabilirsin. Yani istiyorsan hiç ayrılma sadece sana bıraktım. Lütfen yaptığım hatayı böyle telafi etmeme izin ver.” Dedi birden. Gözlerinde merhameti, şefkati görüyordu Saye. Bu saf bir sevgi miydi? Yoksa acıma mıydı? Anlayamadı. Kalacak yeri yoktu doğru ama nasıl Aren’e yaptıklarından sonra bu teklifi kabul edebilirdi ki?

“Ben zaten üniversiteye gideceğim ve burada olmayacağım istediğini yap. İleride de rahat edemezsen borcunu ödersin.” Tüm bunları Saye’nin içi rahat etsin diye söylüyordu biliyordu. Normalde kabul etmemeliydi bunu. Ancak gurur yapamayacak kadar çaresizdi. Anahtarı alarak “Teşekkür ederim. En kısa sürede iş bulup buradan çıkacağım ve borcunu ödeyeceğim.” Dedi ona minnet dolu gözlerle bakarak.

“Çıkmak ve ödemek zorunda olmadığını unutma.” Sonra ayağa kalkarak. “Hadi seni yeni evine götüreyim.” Dedi heyecanla. Aren’in ne olursa olsun üzüntüsü, siniri kısa sürüyordu. Kısa bir an da birçok duygu değişimini yaşayan biriydi.

Beraber motora bindiler ve bir süre yol gittiler. Yol boyunca ikisi de konuşmadı. Bir ara rüzgar o kadar esti ki Aren’in insanı ferahlatan parfümünün kokusu Saye’nin içine işledi. Gerçekten çok güzel kokuyordu. Bir saate yakın yol gittikten sonra Saye’nin adını daha önce hiç duymadığı bir ilçeye giriş yaptılar. Burası yollarından da anlaşılacağı gibi biraz sessiz ve kendi halinde bir yerdi. Yolda giderken tarlaların kenarlarından geçiyordular. Yolun devamında ise bir deniz gözüküyordu. Çok güzel bir yerdi, insana huzur veren bir havası vardı. Bir süre daha yola devam ettikten sonra artık evlerin arasına girmişlerdi. Caddeler her ne kadar evle dolu olsa da sokaklar gayet sakindi.

Aren 3 katlı, yeşil boyası eskimeye başlamış ve bazı balkonlarındaki sıvaları dökülmüş bir apartmanın önünde durdu. “Çok iyi değil ama sana yeter.” Dedi Saye’nin kafasındaki kaskı çıkarırken. Beraber apartmanın demir kapısını açıp içeri girdiler. “Anneannemin evi ikinci katta.”

Merdivenlerde biraz kırık döküktü. Büyük ihtimalle ev yirmi yıldan eskiydi. Aren kahverengi bir kapının önünde durdu ve kilidini açıp önden içeri girdi. Saye arkasından içeri girdiğinde evin bir süre hiç uğranılmamış olduğunu fark etti. Her yer toz içinde kalmıştı. Aren onun için bir terlik getirmişti. Terlikler tam bir kocakarı terliğiydi. Onların bile içinin tozlu olduğunu biliyordu Saye o yüzden eline alıp terliği sirkeledi. Tahmin ettiği gibi terlikte tozluydu. Bu evde kalacaksa önce burayı temizlemeliydi.

“Ben sana temizlikte yardım ederim.” Dedi Aren. Sanki düşüncelerini okumuş gibi. Eve girdiğinizde küçük bir koridor sizi karşılıyordu. Koridorun hemen karşısında eski bir mutfak bulunuyordu yalnız bu eski mutfak kendi evlerinden bir tık daha temiz ve güzel gözüküyordu. Kapıdan girer girmez hemen sol tarafta bir tuvaletle banyo bulunuyordu. Buralar da oldukça pisti. Saye dayanamayıp burnunu kapayarak çıktı. Giriş kapısının sağ tarafı ise oturma odasıydı. Oturma odasındaki koltuklar bir tık daha iyi gözüküyordu. Halı ise tozdan renk değiştirmişti. Peki bir şey bulunmamakla birlikte sadece bir kanepe ve sehpa vardı bu küçük oturma odasında. Bu eski püskü oturma odasındaki kanepenin tam karşısında küçük lcd bir televizyon vardı. Saye bunun yeni taktırıldığını fark etse de bir şey demedi.

Oturma odası başka bir odaya bağlanıyordu bu oda ise yatak odası olmalıydı. Yatak odasına girdiklerinde yalnızca tek kişilik bir baza ve yanında bir dolap vardı. Gerçekten küçük bir evdi ama Saye’ye yeterdi. Sadece temizliğe ihtiyacı vardı.

“Biraz eski ama seni idare eder bir süre değil mi?” dedi Aren mahcup mahcup. Ona kalacak yer vermesi yetmiyormuş gibi evin eski halinden utanmış gibiydi.

“Aren teşekkür ederim. Bu ev benim için fazla bile.”

“Evi istediğin gibi düzenleyebilirsin. Bu arada komşular bir şey derse torunu olduğunu söyle fazla da muhatap olma.” Saye kafasını sallayarak evde ne kadar da iş olduğunu düşünüyordu. Hepsini temizlemek zaman alacaktı.

“Sana temizlikte yardım edebilirim. İstersen yarın geleyim beraber temizleyelim olmaz mı?”

“Bundan sonrasını kendim halletmeliyim fazlasıyla uğraştırdım seni.” Dedi Saye minnettar bir yüz ifadesiyle. Aren onun kal demesini bekliyor gibiydi ancak Saye bunu yapmayacaktı. Birbirlerinden uzakta kalmaları gerekiyordu. Zaten Aren onun için çok fazla şey yapmıştı.

“Ben artık gideyim o zaman.” Saye olur anlamında kafasını sallayarak “Her şey için teşekkür ederim Aren. Gerçekten.”

“Sorun değil seni çok daralttım kusura bakma ama artık seni rahat bırakıyorum. Sen arayana kadar aramayacağım ama ne zaman ararsan direkt yanına uçarım biliyorsun.” Dedi gülümseyerek. Saye gerçekten de biliyordu ama zaten onun başına da birçok iş açmıştı bu yüzden onu bir daha aramayacaktı. Ta ki borcunu ödeyene kadar. Aren ona sarılarak kendine iyi bakmasını söyledi ve evden ayrıldı. Saye onun motorunun sesini duyana kadar gittiğinden emin olamadı. Sanki her an kapıyı çalacakmış gibi hissediyordu. Motorunun gürültülü sesini duyunca gittiğinden emin oldu.

Aren onun en sıkışmış en yalnız zamanlarında kurtarıcı meleği gibi karşısına çıkıyordu. Ama o artık bir kurtarıcı istemiyordu. Çünkü herkes kendi kendinin kurtarıcısı olmalıydı ve bunu ne pahasına olursa olsun başaracaktı.

 

Loading...
0%