Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19.BÖLÜM “Yaşadığımız Dünya adaletini kendin sağlaman gereken bir dünya halini alıyor.

@sbeyza97

Saye’nin yaşadıklarının üzerinden aylar geçmişti. Kestiği saçları neredeyse omuzlarına yaklaşıyor, siyah boyası akmaya, saçlarının dibindeki sarılıklar gözükmeye başlıyordu. O ise hiç üşenmeden tekrar tekrar boyayıp kesmeye devam ediyordu. İş yerindeki patronu onun çalışkanlığına bayılıyor ve arada bir aldığı maaşın üzerine avansta veriyordu. Aren’in anneannesinin evini artık daha da kendine göre düzenlemişti. Artık lise son olmuştu ve gireceği üniversite sınavına var gücüyle çalışıyordu. Hâlâ hangi mesleği seçeceğine karar verememişti ama yine de çok çalışmalıydı. Önemli olan yüksek puan almaktı, yüksek puan aldığında emindi ki istediği her yer olabilirdi.

Bu arada Aren Hukuk Fakültesi’ni kazanmış, avukatlık okuyordu. Saye onun adına çok sevmişti ve borcunu ödemek için ona biraz para yollamıştı. Aren’in onun parasına ihtiyacı olmadığını biliyordu ama bu evde anca böyle rahat oturabilirdi. Artık kendi düzeni vardı ve yalnız yaşamaya da alışmıştı.

Telefonundaki sosyal medya hesaplarının hepsini de kapatmış, bunun yanında artık kardeşini aklına getirmiyor ve ne yaptığıyla ilgilenmiyordu. Ama bir gün başarılı olup onun ve anne, babasının karşısına çıktığı anı sürekli hayal ediyordu.

Annesi Gaye’nin her zaman başarılı bir doktor olmasını ve hastalığa yakalandıklarında onları iyileştirmesini istemişti. O yüzden de Saye ne kadar zor olsa da arada bir doktor olmayı düşünüyor, sonra bunun zor olduğu aklına geliyor ve kararını değiştiriyordu. Tek istediği şey başarıydı.

Sizi düşürmek isteyen, yüz üstü bırakan ve küçümseyen insanlardan alacağınız en iyi intikam başarıydı. Sizin başarılı olmanız onları mahvedebilirdi. Hele ki Saye’nin anne babasının Saye’nin işe yaramaz olduğunu düşündükleri göz önüne alınırsa Saye başarılı bir insan olarak karşılarına çıktığında bu onları oldukça şok edebilirdi.

Bu arada Saye hayatını belli bir düzene soksa da maalesef insanlarla olan ilişkilerini pek düzene sokamamıştı. Aren hariç konuştuğu hiçbir arkadaşı yoktu. Ona yaklaşmaya ya da arkadaş olmak isteyen kişileri ise direkt olarak kendinden uzaklaştırıyordu. Birkaç kere çalıştığı yerdeki kızlar onu işten sonra kahve içmeye çağırmışlardı ancak o hiç düşünmeden reddetmiş. “Ders çalışmam gerek size iyi eğlenceler.” Demekle yetinmişti.

Kendi kendine mutluydu ve artık buna alışmıştı. Güzelce yemeğini yiyor, kendine bakıyor ve uykusunu rahatça alıyordu. Ama hâlâ yiyemediği tek bir şey vardı; Makarna. Nedense makarnayı artık yiyemiyordu gördüğü an midesi bulanmaya başlıyordu. Dünya da en çok sevdiği ve eskiden hiç hayır diyemediği şeyi yiyememek onu üzse de artık yemekten vazgeçmişti.

Bu arada yıllardır görüşmediği dövüş öğretmenini bulmuştu ve bugün onunla buluşmaya gidecekti. Heyecanlıydı çünkü bayadır onunla görüşmüyordu. Sosyal medya hesabını kapatmadan önce son kez öğretmenini bulmak için kullanmıştı onu. Arada sırada kendi kendine eskisi gibi dövüş yaptığı için ileride belki bu konuda da ders verebilirdi. Bir şekilde öğretmenini bulmuş telefon numarasını atmıştı. Sonrasında da sosyal medya ile işi kalmamıştı. Öyle ki fazla garip karşılanacağını bilmese tuşlu telefona bile geçiş yapabilirdi. Telefon rehberinde yalnızca 3 kişi vardı zaten; Aren, Öğretmeni ve İş yerindeki patronu. O yüzden bu dokunmatik çok amaçlı telefon bile bazen ona fazlalık gibi geliyordu.

Telefonu çaldı; arayan öğretmeniydi. “Ben çıkıyorum Saye yarım saate görüşürüz herhalde.” Dedi hocası.

“Tamam Atay hocam görüşürüz.” Dedi Saye evinin kapısında ayakkabılarını giymeye çalışırken. Öğretmeni nedenini bilmediği bir nedenden dolayı adını değiştirmişti. Neden olduğunu sorduğunda ise “Telefonda anlatabileceğim bir konu değil.” Demişti. Görüşmedikleri en az 5 yıl olmuştu ve Saye’nin aklında kalan nadir insanlardan biriydi kendisi.

Bu arada kendisi ikinci el dükkanlarından kendine bir bisiklet almış onunla her yere gitmeye başlamıştı. Ancak şimdi gideceği yer uzakta olduğu için otobüs kullanmalıydı.

Otobüs durağı evinin on dakika ilerisindeydi ama Saye oraya yürümeyi de oldukça seviyordu. Burayı çok sevmişti. İnsanlarının da, yaşadığı yerinde kendi halinde olması onu mutlu ediyordu. Şehrin o kirli gürültüsünden uzak, izole bir yaşam sürmek en sevdiği şeydi. Arada bir sıkıldığında kendi kendine sahile gidiyor ve denizi izliyordu. Zaten sürekli ders çalışmak zorunda ve işe de gittiği için az bir zamanı vardı. Onu da denize gidip ruhunu dinlendirerek geçiriyordu. Burası onu iyileştirmişti.

Otobüs durağına geldiğinde bir süredir otobüse binmediğini fark etti. Taşındığı yer küçük bir yerdi, her yere bisikletiyle gidebilirdi ve oraya taşındığından beri oradan dışarıya pek çıkmamıştı.

Beklediği otobüs geldiğinde binip bir yer bulup oturdu. Aklına otobüse binince okul zamanları gelmişti. Otobüsteyken ilk o pembe arabayı gördüğü zaman… Kardeşini önde gördüğünde hissettiği o korku dolu bakışlar... Kafasını sallayıp kendine geldi “Eskide kaldılar.” Dedi kendi kendine. Oturduğu yerden dolayı otobüste pek dolu değildi sakin sakin güzel bir yolculuk geçirmeye karar verdi. O zamanlardan sonra Saye’de anksiyete oluşmuştu ve uzun bir şehir merkezine gitmemişti. Şimdi ise bunu aşmak zorunda olduğunu fark ederek böyle bir şeye kalkışmıştı.

Otobüs gelmek istediği yere oldukça yaklaşmıştı. Ayağa kalkıp inmek için beklerken o arabayı gördü. Her şeyin başlamasına neden olan o araba; Sungur’un arabasıydı. Pembe üstü açık bmw; plakası da aynıydı “34 RCH 666”. Otobüs durmuş şoför onun inmesini bekliyordu Saye ise donmuş kalmıştı.

“Hadi kızım inmeyecek misin?” dedi şoför. Saye dalgın dalgın arabaya bakarak indi. Araba yanından geçerken arkasını döndü. Allahtan saçları farklı renk ve kısaydı. Gaye’nin onu böyle tanıması mümkün değildi. Araba yanından geçip giderken önde Gaye ve Sungur’un mutlu mutlu oturduğunu görünce kalbine bir ağrı girdi. Nefesi daralmaya başladı. Anksiyetesi geri dönmüştü.

Yere çöküp derin derin nefes almaya başladı. Bu arada birkaç kişi başına toplanmış iyi olup olmadığını soruyordu. Ama Saye zor nefes alıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Birisi “Açılın” diye bağırarak etrafındaki kalabalığı uzaklaştırdı ve Saye’nin elini, yüzüne bolca kolonya sürdü. O an da birçok düşünce Saye’nin aklına hücum etmişti. “Hani burada yaşamıyordular? Geri mi dönmüştüler? Her şeyden sonra nasıl bu kadar mutlu olabilirdi? Saye bu düşüncelerin kendini daha da kötü hissettiğini görünce başka bir şey düşünmeye zorladı kendini. Bir süre derin derin nefes alarak kendini sakinleştirdi ve sonunda daha iyi hissetti kendini.

Yavaşça kalkıp etrafında olan insanlara iyi olduğunu söyledi. Çantasından suyunu çıkarıp kurumuş olan dudaklarını ıslatıp son damlasına kadar içti. İnsanların şaşkın bakışlarının görme noktasından çıkarak ileride bulduğu bir banka oturdu ve biraz soluklandı. Telefonu çalınca kendine gelip düşüncelerinden ayrıldı. Arayan hocasıydı.

“Hocam kusura bakmayın trafik vardı. Şimdi geliyorum.”

“Bende merak ettim neredesin diye tamam o zaman bekliyorum Sayeciğim.” Diyerek kapadı telefonu. Kalkıp hocasıyla buluşacağı kafeye doğru yürümeye başladı.

Hocasıyla buluşacağı kafenin önüne geldiğinde daha iyi hissediyordu kendini. Kafenin önünde siyah takım elbise giyen ve siyah gözlüklü, kel bir adam kendisine doğru gelince Saye bir an ürktü çünkü kendi evlerinden ayrılmadan önce evlerinin altını üstünü getiren adamlara benziyordu. O sırada telefonu çalan Saye arayan kişinin öğretmeni olduğunu gördü. Hemen açıp nefes nefese “Alo hocam.” Dedi.

“Sayeciğim sakin ol yanına gelen adam benim adamım bir sıkıntı yok.” Dedi öğretmeni sakin ve tane tane konuşarak. Saye birazda olsa rahatlayarak “Bu kafede buluşmayacak mıyız?” diye sordu.

“Yok seni dövüş kulübüme getirmelerini istedim.” Saye “Tamamdır hocam.” Dedi. İçinden bir yandan da “keşke haberim olsaydı” diyordu. Siyah takım elbiseli adam kafenin önünde duran Mercedes siyah aracın kapısını açarak “Buyurun efendim.” Dedi. Saye arabaya bindi.

Bu arada öğretmeninin ne ara bu kadar zengin olduğunu düşünüyordu. Okuldayken gayet orta halli kendi halinde biriydi. Ne olmuştu da böyle bir arabası hatta ona çalışan adamı vardı? Adam ciddiyetle aynadan Saye’ye bakarak “Siz Saye Hanım olmalısınız.” Hanım mı? “Yok devesinin nalı” diyecekti ki zor tuttu kendini. “Evet.” Diyebildi sadece Saye.

“Atay Bey çok bahsetti sizden.”

“Öyle mi? Sevindim çünkü bende ondan hep bahsederim.” Dedi Saye. Bahsederim mi? Kime bahsediyordu ki? Anca kendi kendine hatırlıyordu.

Bir süre daha yolda gittikten sonra ara bir sokağa girdiler. Sokağın hemen köşesinde bulunan “DÖVÜŞ HER ŞEYDİR” yazan binanın önünde durdular. Bina 3 katlı ve tuğlalarla kaplıydı.

Adam Saye’ye içeri girmesini işaret ederek “Beni takip edin lütfen.” Dedi. Saye içeri girer girmez aklına direkt eski günleri geldi. İçeriye girer girmez antrenman alanında kendini buluyordunuz. Sağ tarafta 3 tane kum torbası vardı. Tam kapının karşısında ise bir ring bulunuyordu. Sol tarafta koşu bantları ve antrenman için daha birçok aletler vardı. Bu aletleri görünce içinin çalışma isteğiyle yanıp tutuştuğunu fark etti. Bayadır öldüresiye bir antrenman çalışması yapmıyordu.

Kapının hemen yanında bulunan merdivenden çıktılar. Bir üst katta başka spor dalları için çalışma alanları vardı. En son kata çıktıklarında ise kapalı bir kapının önünde durdular. Bu kapı ev kapısına benziyordu. Yanındaki adam kapıyı çaldığında kapı anında açıldı. Kapıyı açan kişi yüzünü asla unutmayacağı öğretmeniydi. Ancak yıllar geçmesine rağmen sanki yaşlanmamış tam tersi gençleşmişti. Kendisi ise çok değiştiği için öğretmeni önce bir şaşırmış sonra gözlerinden onu tanımıştı.

“Sayee” diyerek kollarını açtı. Saye de ona gülümseyerek “Merhaba hocam.” Diyerek hafif şekilde sarıldı. “Sennnn.” Dedi şaşkın yüz ifadesiyle “Hem çok güzelleşmişsin hem de çok farklı olmuşsun.” Dedi elin tutup Sayeyi etrafında döndürmüştü. Her zamanki gibi çok enerjikti.

“Hadi içerde konuşalım.” Deyip Saye’yi içeri aldı ve onu getiren adama kafasıyla teşekkür etti. İçeri girdiğinde dışarıdaki eski binanın aksine içinin harika bir biçimde düzenlenmiş olduğunu gördü. Hemen girişte simsiyah koltukların bulunduğu bir oturma odası vardı. Karşısında ise koca bir televizyon. Oturma odasıyla bir hemen sağ tarafta yine siyah ve gri renk ağırlıklı mutfak bulunuyordu. Gerçekten çok düzenli ve lüks görünüyordu.

“Hocam sizde görüşmeyeli hayat şartları olarak çok değişmişsiniz.” Dedi Saye gülümseyerek.

“Ne yersin açsın değil mi? Tam ağzının tadına göre bir makarna yaptım.” Saye makarna adını duyunca midesine giren krampla kasıldı. Yüzünü istemsizce buruşturarak “Hocam teşekkür ederim ama makarna artık bana dokunuyor.”

“Aaa öyle mi? Bilmiyordum Saye. Eskiden en sevdiğin yemekti.”

“Evet öyleydi de şartlar böyle gerektirdi.”

“Tamam dolapta pizza vardı hemen onu ısıtalım.” Dedi gülümseyerek öğretmeni. Kahverengi gözleri ışıl ışıl bakıyordu. Gözlerindeki ışıltı hiç değişmemişti. Göz çevresinde sadece küçük kırışıklıklar haricinde gerçekten yaşından genç gösteriyordu. Hafif kirli sakalları Saye’nin pek de alışık olmadığı bir şeydi ama ona belli bir karizma katmıştı. Karışık kahverengi saçları taranmamış gibi duruyordu.

“Tarzına bayıldım bu arada tam olarak seni yansıtıyor.” Dedi öğretmeni pizzayı fırına koyup kapağını kapattı.

“Biraz farklılık istedim.” Dedi omzunu silkerek. Mutfaktaki işini bitirince gelip karşısına oturdu öğretmeni. Saye onda başka bir değişiklik olduğunu daha düşünüyordu ancak ne olduğunu anlayamıyordu ya da anlamıştı da bunu kendine kabul ettiremiyordu.

“Sizde de bazı farklılıklar fark ettim.” Dedi Saye. Öğretmeninin gülümseyen yüzü ciddileşti birden. Saye özel konulara her ne kadar girmek istemese de konu oraya gidecek gibiydi. İkisinden biri mutlaka bunun için bir adım atacaklardı. Mesela öğretmeninin kızı ve eşinden hiç bahsetmemesi gibi kendisi de hiç Gaye’den bahsetmemişti. Öğretmeni bu gerginliği azaltmak adına gülümseyerek “Seni severim Saye bilirsin.” Dedi. Gerçekten de sevdiğini biliyordu Saye.

“Ancak bu işler biraz karışık. Hayat maalesef beni bazı seçimler yapmak zorunda bıraktı ve yaptım. Sonuçlarına da katlanıyorum şimdi.”

“Ben sadece sizin her zaman iyi olmanızı isterim hocam.”

“İyi miyim bilmiyorum ama seni görünce çok iyi oldum bana eski günleri hatırlattın. Eskiden ne kadar masum olduğumu, yaşamayı sevdiğimi.” Gözleri dolmuştu. Sonra kendini toparlayıp:

“Eeee Gaye nasıl? Ne yapıyor neden o da gelmedi?” Saye bu soruyu bekliyordu ama henüz nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bilemiyordu. Her şeyi anlatmalı mıydı? Yoksa saklamalı mıydı?

“O konular biraz karışık.” Dedi Saye geçiştirerek. Şu an konulara hiç girmek istemiyordu. Hocası da onu anlayışla karşılayarak kafasını salladı. İkisinin de hayatında değişiklikler olmuştu ama şu an bunları birbirlerine anlatmak için hazır değillerdi.

Fırın ötmeye başlayınca ikisi de kendilerini toparlayıp “Hadi bakalım yemeğe.” Dedi öğretmeni ellerini birbirine çarparak. Fırından enfes pizza kokusu odanın içine yayılmıştı bile. Öğretmeni fırından pizzaları çıkarırken Saye masanın üzerinde bulunan meyve suyunu bardaklara boşaltıyordu.

“Şimdi gelelim asıl konuya Saye.” Dedi öğretmeni pizzaları koyarken.

“Bu konuyu yemekte konuşmak istedim.”

“Yani buraya beni sadece özlediğiniz için çağırmadınız?” dedi gülerek Saye.

“Tabii ki o da var ancak asıl istediğim şey senin tekrar dövüşe başlaman ve burada da ders vermen.” Saye’nin gülümseyen yüzü birden şaşırmış bir ifadeye büründü. Uzun süredir dövüşmüyordu. Evet kendi kendine arada eski evlerinin bodrumunda çalışıyordu ancak eskisi kadar iyi olduğunu sanmıyordu. Onun dışında aslında aşağıdaki antrenman alanlarını görünce içinde küçük bir kıvılcımın hâlâ var olduğunu da fark etmemiş değildi.

“Emin değilim hocam eskisi kadar iyi olduğumu sanmıyorum.” Dedi Saye. Gerçi daha aylar önce çoğu kişiyi elinden geçirmişti ama sonuçta onlar profesyonel sporcu değillerdi. Öğretmeni cebindeki telefonu çıkararak bir haber başlığı gösterdi Saye’ye. Bu haber başlığında Saye’nin daha doğrusu Gaye’nin okul resmi bulunuyordu. Haber başlığında ise “Küçük direnişçi” yazıyordu.

Saye’nin bu konu hakkında haber yapıldığından haberi bile yoktu. Önce öğretmeninin gözlerine baktı. Sonra elleri titreyerek telefonu aldı ve haberi okudu. “Yıllardır gündeme gelen zorbalık haberlerini duyuyorduk ancak hiçbiriyle ilgili kesin bir şey diyemiyorduk. Özel Seçkinler Koleji’ndeki bu öğrenci ise zorbalık yapıldığı iddaasıyla okulda büyük bir direniş gerçekleştirerek zorbalık yapıldığını birçok görüntüyle kanıtladı. Haberin devamında birkaç öğrenci yüzleri karalanmış şekilde fotoğraflanmıştı. Ancak Saye’nin anladığı kadarıyla bunlar Aleyna ve arkadaşları değildi; başkaları kurban edilmişti.

Görüntüler kamuoyuna kapatılsa da zorbalığın olduğu kanıtlandı ve zorbalık yapan öğrenciler içten özür dileyip okuldan bir süre uzaklaştırıldılar. Bu görüntüleri açığa çıkaran kız ise daha sonra açıklama yaparak okulun bununla kesinlikle bir ilgisi olmadığını yalnızca birkaç öğrencinin suçu olduğu yönünde açıklama yaparak okulun adı temize çıkmış oldu. Okul’un Kurucusu Seçkin Özen ise okulda bununla alakalı birçok düzenleme yaptıklarını ve artık çok daha dikkatli olacaklarını dile getirdi.” Saye haberi okuduktan sonra gülmeye başlamıştı. Ne kadar da kolay arkalarını temizleyebiliyordular.

“O okulda ortalığı birbirine katanın sen olduğunu, görüntüleri senin yaydığını ama onların lehine açıklamaları Gaye’nin yaptığını tahmin etmek benim için hiç zor değil Saye.” Dedi öğretmeni.

“Aranız bu yüzden açıldı değil mi?”

“Aramız açılmadı hocam aramızdaki tüm kardeşlik ilişkileri bitti. Gaye beni onlar için ardında bıraktı.” İçinde bir öfke dalgası hissederek kendini durdurmaya çalıştı. Öğretmeni kafasını sallayarak anladığını belirtmiş bir yandan da önündeki kocaman pizza dilimini ağzına atmıştı.

“Gaye korkmuş olmalı. Sana bunu yapacak biri değil o. Seçkin Özen’i bilirim onlar tehlikeli insanlardır.”

“Biz bir çocuğuz hocam bunun için bize ne yapabilirlerdi ki? Bu sadece bir çocuk kavgası benim de amacım o zorbalara küçük bir ders vermekti. Onun derdi korku değil onun derdi sevgilisini kaybetmemekti. Sonuçta kötü bir şey olduğunda polise gidebilir ya da onları dava edebilirdik. Olay büyümesin diye kendi kendime halletmek istedim ancak olay sandığımdan daha fazla büyümüş.” Öğretmeni gülerek

“Adalete hâlâ inanman beni duygulandırdı.” Dedi. Bu gülüş dalga geçen bir gülüştü.

“Neden yok mu?”

“Maalesef yaşadığımız Dünya adaletini kendin sağlaman gereken bir dünya halini alıyor.”

“Size katılmıyorum o kadar avukatlar, hakimler, savcılar var.”

“Senin dediğin gibi olsun Saye.” Bu arada artık o konuyu kapatmışlar eskileri yad etmeye başlamışlardı. Uzun süre konuşmuşlar ve Saye öğretmenine gelecek planlarından bahsetmişti. Öğretmeni dövüş konusunda ısrar ettiğinde düşüneceğini söylemiş ve üniversite sınavına hazırlanmaktan bahsetmişti. Öğretmeni ise onu rahatlatacak bir sürü şey söylemişti: Burada kalabileceğini, ders saatlerini ayarlayabileceğini ve tabii ki markette çalışırken alacağından daha fazla para alacağını bahsetmişti. Saye bunu düşüneceğini söylemişti.

Saatlerce süren güzel sohbetten sonra artık geç olmaya başlamıştı. “Hocam sizinle tekrar karşılaştığım ve sohbet ettiğim için çok mutluyum ancak kalksam iyi olur.”

“Bu saatte tek başına gitme Saye. Seni alan adamım evine de bıraksın.”

“Gerek yok hocam otobüs durağına kadar bıraksın yeter gerisini ben hallederim.”

“Yok yok bir şey olmaz bu saatte tek gitmene izin veremem.” Öğretmeninden ayrılırken Saye ona sıkıca sarıldı. Gerçekten onu çok özlemiş ve iyi ki de buraya gelmişti. Öğretmeni ona bu hayatta yol gösteren tek yetişkin olmuştu.

“Arayı açmayalım ve sana dediğimi unutma her zaman kapım açık.”

“Her şey için teşekkür ederim hocam kendinize iyi bakın ve dikkatli olun.”

Saye merdivenlerden inip geldiği arabaya tekrar binmişti. Arabaya binerken daha önce kapıda olmayan bir takım siyah takım elbiseli adamlar gördü. Şoför koltuğunda olan adam aynı adamdı. Saye haritalardan açtığı konumu ona göstererek “Buraya gideceğiz.” Dedi. Adam hiç ikiletmeden hemen arabayı çalıştırdı ve yola çıktılar.

Saye bugün öğretmeniyle konuştuğu birçok konuyu aklına getirdi. Öğretmeninin karanlık işlere girdiğinin ve her ne kadar ağzına alamasa da bir mafya olması onu şoke eden en önemli kısımdı. Saye ise ailesiyle yaşadıklarını biraz da olsa öğretmenine çıtlatmıştı. Öğretmeni bunu öğrendikten sonra sürekli ona yanına gelmesini burada daha güvende olacağını söylemişti. Ancak bu konu hakkında biraz daha düşünmeliydi.

“Her zaman beklerim unutma.” Demişti öğretmeni. Şu an ne yapacağını bilmese de nedense onu buraya çeken bir şey vardı. Bir yandan da şu anki düzenini bozmakta istemiyordu. Çünkü en son yaptığı şey ona kardeşini kaybetmeye ve düzeninin alt üst olmasıyla geri dönmüştü.

O günden sonra şiddeti de bırakmış, hayatını düzene sokmuştu. Ne kadar böyle mutlu olsa da ileride bunun böyle sürmeyeceğini görecek ve istemese de hayatını tekrar alt üst edecekti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%