@sbeyza97
|
2 ay boyuncu bütün plan hazırlıklarını yaptılar. Saye öncesinde Sungurların evine çok yakın bir ev kiraladı kendine. Kıyafetlerini yeniledi, saçlarını uzattı ve bu sefer bakır rengi yaptı. Normalde kardeşiyle aynı göz rengi olan mavi göz rengini kullanırken bu sefer yeşil lens alıp yeşil kullanmaya başladı. Yüz hatlarını da makyajla biraz değiştirmesi gerekiyordu o yüzden makyaj tekniklerini de öğrendi. Daha önce topuklu ayakkabı giymemesine rağmen topuklu ayakkabılar alıp nasıl yürüneceğiyle ilgili çalışmalar yaptı. Burada en sevmediği şey bu olmuştu çünkü iki kez ayağını burkmayı ucuz atlatmıştı. Kendine bir Instagram adresi açmış ve aktif olarak kullanmaya başlamıştı. O kızların arasına girmeliydi. Bu arada tekrar üniversite sınavına girmiş ve aradan yıllar geçmesine rağmen üniversite sınavından ilk sefer ki kadar olmasa da yüksek not alarak Aleyna’nın gittiği üniversiteye tam burslu girmeye hak kazanmıştı. Ailesiyle artık bir bağının kalmadığını söyleyerek mahkemeye başvurmuş zor da olsa soyadını da değiştirmişti. Bu arada öğretmeni Gaye ve Sungur’a araba ile çarpan adamı aramaya koyulmuş ama adam maalesef evinde ölü bulunmuştu. Üniversite de 2 gün sonra dersler başlıyordu. Beraber toplanıp planlarının üzerinden son kez geçmeleri gerekiyordu. Mümkün olduğu kadar beraber görünmemeye çalışacaklardı en önemlisi şu an buydu. Saye’nin öğretmeniyle uzun zamandır ilk kez görüştüğü dövüş kulübünün üst katındaki ev de buluşmuşlardı. Her şeyin üzerinden tek tek geçmişlerdi. Yalnızca Saye onlara söylemediği bazı çılgınlarda yapacaktı. Ama henüz bunu onlara söylememişti. Zamanı gelince öğrenirlerdi. “Yeni okulun için heyecanlı olmalısın.” Dedi öğretmeni gülerek. “Tabii ne demezsin o kokoşların arasına katılmaya çok heyecanlıyım.” “Yalnız sende bir kokoş olmuşsun.” Dedi saçına işaret ederek. Kalkıp kapının girişindeki aynaya bakmaya gitti Saye. “Neden bakır ki? Neden mesela siyah veya kahverengi değil?” dedi İlay’a bakıp. “Çünkü bakır zengin gösterir.” Diye göz kırptı İlay. Onun saçı ve kıyafetleriyle İlay ilgilenecekti. Saye gözlerini çevirerek oflayıp pufladı. “Lütfen Saye kendini kaybedip dikkat çekme. Böyle bir şey yaparsan hepimiz bu zamana kadar yaptıklarımızı boşa yapmış oluruz.” “Merak etme sizin kadar benim de emeklerim boşa gitmiş olur.” Oturma odasındaki kocaman televizyonda Sungur Özen’in resmi vardı. “Seçkin Özen nedeni bilinmeyen bir nedenden dolayı şu anda yurtdışında. Güya oğlunun çok az sıyrıklarla kurtulduğu ama kız arkadaşının vefat ettiği kazadan sonra kendine gelememiş.” “Ne yalan ama…” dedi Saye. “Bunun arkasında başka bir şey var henüz çözemedim ama çözeceğim.” “Yani şu an şirketin başında Sungur var ve öyle de devam edecek gözüküyor.” “Evet ve Aleyna da şirketin yüzü olmaya hazırlanıyor.” “Ne beklenirdi ki zaten. Arkadaşları ne alemde?” “İki kızda tasarımcılık okuyor ama birkaç yıldır öylesine gidip geliyor gibiler okula.” “Onlarla karşılaşabilir miyim sence? Okulda değil ortak derslerde.” “Okulun kurucusu arkadaşlarımdan biri ve ders programlarını istedim. Bu sene 3. Seneleri ancak derslere neredeyse hiç gitmemişler. Bu sene Aleyna da senin gibi yeni başlayacağı için o var diye gideceklerini düşünüyorum.” “Sevindim. O zaman Pazartesi başlıyoruz.” “Başlıyoruz.”
Pazartesi günü geldiğinde Saye dikkat çekici ama hiç rahat etmeyen kıyafetlerini giymişti. Bugün ilk gündü o yüzden fakültedeki herkesin dikkatini çekmeliydi. Sabahın köründe kalkıp yüz hatlarını farklılaştıran makyajını yapmakla uğraşmıştı. İlay’la iki aydır bu makyaj için uğraşıyordular ama hâlâ unuttuğu şeyler varmış gibi hissediyordu. Umuyordu ki bu durum kısa sürsündü. Bu arada öğretmeni ona göre küçük şirin mavi bir araba da almıştı. Okula giderken bu arabayı kullanacaktı. Kısa kot bir şort, üzerinde önü açık mavi braleti gösteren beyaz bir gömlek giymiş. Boynunu uzun gösterecek bir şekilde bakır saçlarını topuz yapmıştı. Bileğine çok pahalı olmayan ama ucuz da olmayan güzel bir saat takmış ve Aleyna’nın en sevdiği markadan çantasını takmıştı. Bu arada sırf Aleyna’nın dikkatini çekmek için bu çantaya binler harcamıştı. İçi hâlâ acıyordu. Evden çıkmadan camın yanındaki dürbününü alarak Aleynaların evine baktı. Gayet mutlu bir şekilde hoplaya zıplaya merdivenden iniyordu. Sungur’da arkasından geliyordu. Sungur’u görünce daha da yaklaşıp yüz ifadesini incelemek istedi. Pislik yüzü, her zamanki gibi pislik olduğunu gizleyemiyordu. Ama birkaç aydır değişmişti sanki. Yüzü daha da bir solgundu, göz altları ise her zamankinden daha da çöküktü. O zamandan itibaren birçok kez onu izlemişti ancak hiç güldüğünü görmemişti. Gülmemeliydi zaten gülmeyi hak etmiyordu. Onların evden çıktığını görünce Saye’de evden çıkmıştı. Öğretmeni, İlay ve Aren’in de olduğu 4 kişilik bir grupları vardı WhatsApp’ta. Oraya girip “Başlıyoruz.” Diye mesaj attı. Arabaya hızla binerek Sungurların evinin oraya çıkan kör noktada beklemeye başladı. Sungur’un kullandığı aracın kafasını görünce ani bir hızla dönerek geçerken Sungur arabanın geldiğini görmeyerek arabasına hafif çarptı. Hemen arabadan inen Sungur öfkeyle Saye’nin arabasına gelirken Saye arabadan çıkınca yüz ifadesi değişerek: “Kusura bakmayın geldiğinizi göremedim.” Dedi. Saye onun yüzüne nefretle bakıp onu süzdü. Takım elbise giyerek oldukça beyefendi gözükmeye çalışmıştı ama iş maalesef takım elbiseyle bitmiyordu. Saye onun gerçek yüzünü biliyordu. Yüzünü yumuşatarak “Asıl siz kusura bakmayın derse geç kaldığımı sanarak hızlı davrandım.” Dedi. O sırada Sungur’un arkasındaki araba da olan Aleyna’nın arabadan çıkarak yanlarına geldiği topuklu ayakkabılarının sesinden anlaşılıyordu. “Neler oluyor?” dedi hem Sungur hem Saye’ye bakarak. Saye’yi baştan aşağıya süzmüştü. “Bu hanımefendinin arabasını görmeden biraz çarptım.” “Sorun değil ben de hatalıydım hem pek bir şey olmuşa benzemiyor.” Dedi Saye arabaya bakarak. “Bir sıkıntı olursa lütfen arayın.” Dedi Sungur cebinden çıkarttığı kartı Saye’ye uzatarak. “Önemli bir şey olduğunu sanmıyorum. Şimdi derse yetişmem lazım tekrar kusura bakmayın.” Diyerek arabasına binip hızla uzaklaştı. Kartı almamıştı. Kart Sungur’un elinde öylece kalakalmıştı. Arabaya binerken Sungur’a bakmış yüz ifadesinden bozulduğunu anlamıştı. Okula giderken gülümseyerek orta aynaya baktı ve “Karşılaşma 1” dedi.
****
Okula geldiğinde arabasını otoparka bırakıp okulun girişine doğru yürümeye başladı. Yürürken içinden bir kere daha söylenerek topuklu ayakkabı giydiği için küfretti. Dik yürümesi lazımdı ama kendisini yalpalıyormuş gibi hissediyordu. Umuyordu ki dışarıdan komik bir görüntüsü olmasın. Kendi kendini sakinleştirerek “2 aydır bu aptallara alışmış olmalıydım.” Dedi kendi kendine. Okula birinci sınıflar gelmiş herkes onlarla ilgili dedikodulara başlamıştı bile. Bu o kadar belliydi ki bakışlardan bile bunu anlayabiliyordu. Okulun kafeteryasını bulmaya çalışıp bir kahve içmek istiyordu. Normal okulda kafeterya ile işi olmasa da bu okulda baya olacaktı. Sıraya girip etrafını gözlemlemeye başladı. Baba parası yiyenler kendini o kadar belli ediyorlardı ki… Anında bunu anlayabiliyordu. Bir kere daha fazla şımarıktılar, ders kaygıları yoktu. Arkasında konuşan iki kızdan birinin “Bu sene de dersten kalırsam babam artık okulu dondurmam gerektiğini söyledi.” Dediğini duydu. “Babana artık tak etmiş desene. E ama adam haklı hiç derse girmiyorsun sende.” Dedi daha uzun boylu olan. “Bu sene ful girmek zorundayım. Sınırla bile olsa geçmem lazım.” Saye onları dinlerken kapıdan giren 3 kız gözüne ilişti. Bunlar onlardı: Aleyna, Ceyda ve Dilara… “Ne alırsınız?” demişti bu sırada kafeteryadaki çalışan. “Ben bir filtre kahve istiyorum.” Kahvesini hazırladıklarında Aleyna ve arkadaşları da sıradaydılar. Okulda belki de en göze çarpan kişiler onlardı. O kadar çok göze çarpıyordular ki bunu bilerek yaptıkları her hallerinden belliydi. Bu arada hepsi gerçekten güzel kızlardı. Aleyna’nın bebek gibi bir suratı vardı ancak abartılı giyimi ve makyajıyla kendini çirkin hale getiriyordu. Ceyda ise tam bir şeytan gibi gözüküyordu; o kıpkızıl saçları tam bir cadı gibiydi. Normal duruşu bile burnundan soluyor gibi gözüküyordu. Dilara ise daha masumdu tek suçu onlarla arkadaş olmak gibi gözüküyordu. Ama ne olursa olsun suçlu suçluydu. Saye bir masa bulup oturdu. Telefonunu çıkardığında Aren’den bir mesaj geldiğini gördü. “Her şey yolunda mı?” “Henüz öyle.” Yazıp Instagram’a girdi. Kahvesini masanın üzerine koyarak “Varlık Üniversitesi Kafeteryası” yazının çıkmasına dikkat ederek fotoğrafını çekip Instagram’a attı. İlk başta hiç takipçisi olmayan hesabında şu an neredeyse beş bin takipçisi vardı. Instagram’ını açtığında bu üniversitenin sayfasını takip etmesi takipçilerin gelmesi için yeterli olmuştu. Tabii bir de nereye giderse gitsin konum atarak orasının fotoğrafını da paylaşınca oraya giden insanlar onu ekliyordu. Zaten hesabı herkese açıktı. Tam çaprazındaki masaya Aleyna ve arkadaşları oturmuş ve kahkaha ile bir şeyler anlatıp gülüşüyordular. Aleyna’nın giydiği kısacık eteği bacak bacak üzerine atınca daha da kısalmış, porselen bacakları ortaya çıkmıştı. Yanlarındaki Dilara onlara yapmacık gülücükler sergileyerek sürekli fotoğraf çekiliyordu. Ceyda ise sürekli etrafına bakınıp sataşacak biri arıyor gibiydi. “Ne saçma üçlü ama.” Dedi kendi kendine. “Nasıl yani yurtdışına gittin ve hiç erkek arkadaşı bulamadın mı kendine?” demişti Ceyda saçıyla oldukça uyumsuz olan siyah kaşlarını kaldırarak. Allah için bu kız neden kaşlarını boyamıyor. Nasıl bir güzellik uzmanı olacaktı. Ceyda’yı araştırdıklarında annesiyle beraber güzellik uzmanı açtığını duymuştular. Ceyda okuldan kalan vaktinde genelde oraya gidiyordu. “Aslında bana çok yazan vardı ancak..” dedi havalı havalı saçlarını geriye atarak “Kimse beni hak etmedi.” “Seni hak edecek kadar mükemmel bir insan bulamayabilirsin.” Dedi Dilara ona hayran hayran bakarak. Saye, Dilara’nin Aleyna’ya olan hayranlığını görebiliyordu. Tam anlamıyla bir Aleyna özentisiydi. Öyle ki onun gibi olan giyimiyle bunu açıkça belli ediyordu. “İşte duymak istediğim şey buydu Dilara.” Aleyna ise onu grupta sadece övsün diye tutuyordu. Bu o kadar belliydi ki... Çıkar uğruna kurulan arkadaşlıkları gerçekten vasat gözüküyordu. Ama yakında o gruba gelecek olan kız bu dengeleri feci halde bozacaktı buna emindi. Saate baktığında ilk dersin başlamasına az bir zaman kaldığını fark ederek sandalyesinden kalktı. İlk ders Temel Sanat Eğitimi’ydi. Çok umursamasa da derse katılmalıydı ve hiç değilse bu bir sene boyunca okuldan atılmamalı, dersten kalmamalıydı. Dersliğe girdiğinde en arka sıralardan birine oturdu. Genelde kızların bulunduğu sınıf oldukça kalabalık gözüküyordu. Hepsi birbirinden süslü ve şımarıktı. Her biri yanındakine yazın nerelere gittiğini anlatıyor, telefondan fotoğraflarını tek tek gösteriyordu. Sonra en önde tek başına oturan ve kimseyle konuşmayan bir kızı fark etti. Bu kız kesinlikle bursluydu, kendi halinde takılıp en ön sırada sadece dersleriyle ilgilenmesinden belliydi. Allahtan lisede değillerdi yoksa bu kızı burada yerlerdi. Beş dakika kadar sonra hoca derse girdiğinde önce bir tanışma dersi yapacağını söyledi. Bazı kişiler yeni gelmişti bazıları ise üst sınıftı. Üst sınıflar her şekilde kendini belli ediyordu. Sınıfta bir sohbet havası varken içeri Aleyna ve arkadaşları girdi ve hoca yokmuş gibi direkt sıralarına oturdular. “Merhaba kızlar ama bir şey demeniz gerekmiyor mu?” Ceyda ağzında bulunan sakızı gevşek gevşek çiğneyerek “Ne gibi hocam?” diye sordu. O an öğretmene bu sınıfta derse giriyor diye üzüldü Saye. “Hani geç kaldınız ya mesela özür dileyebilirsiniz.” Aleyna arkadaşlarına bakıp gülmeye başlayınca öğretmen ilk gün diye ısrar etmek istememiş olacak ki “Bugün ilk gün diye bir şey demiyorum ama lütfen bir daha olmasın. Yoksa anında yok yazarım.” Aleyna hiç dikkate almayarak arkadaşlarıyla konuşup gülüyordu. “Derse mi almayacakmış.” Dedi Ceyda, Aleyna’ya bakıp gülmeye başlamıştı. Saye senelerdir onları görmese de onların değiştiğini artık büyüdüklerini düşünmüştü. Sonuçta artık yirmili yaşlardaydılar. Ancak onların böyle değişmediklerini görünce içten içe sevindi. Hâlâ oldukça ukalâ ve kötüydüler. Onlara olan öfkesi tazeleniyordu ama öfkesini tazeleyecek en önemli şey ise onların hâlâ zorba olup olmamalarıydı. Umuyordu ki hâlâ zorba olsunlar o da keyfini çıkara çıkara onlardan intikamını alsın. Kötü olmasaydılar intikam almak zevkli olmayabilirdi sonuçta çok eskiden olan şeyler için cezalandırılmaları biraz anlamsız kalabilirdi. Özellikle Dilara ve Ceyda’nin. Ancak onlar değişmemiş gözüküyordular ve bu Saye’yi biraz daha keyiflendirdi. Bugün sadece 4 dersleri vardı. Saat 2 gibi dersleri bitiyordu. Bugün ki okulun bitmesine az kalmıştı. Saye telefonunu alttan çıkararak öğretmenine yazdı. “Adam hazır mı?” “Hazır merak etme.” “Tamamdır.” Sabırsızlıkla okul çıkışını beklemeye başladı. Aleyna’nın gözlerinin içine tekrar bakacaktı bu onu heyecanlandırıyordu. Sevgi ile nefret birbirine ne kadar da benziyordu. Birini çok severseniz de onu düşünmeden yapamıyordunuz nefret ederseniz de. Sevdiğiniz zaman da kalbiniz hızla çarpıyordu nefret ettiğiniz de de. Ancak nefretteki o kalp çarpıntısı daha çok içinizdeki öfkeden oluyordu. “Ders bitmiştir arkadaşlar.” Dedi dersteki hoca. Hoca cümlesini bitirmeden herkes ayaklanmıştı zaten. Saye biraz oturduğu sırada oyalanarak Aleyna ve arkadaşlarını izledi. Nereye gitsek diye konuşurlarken yanlarından geçen burslu kızı durdular. “Hey sen.” Dedi Aleyna o delici bakan gözleriyle kızı süzerek. Saye bu baştan süzüşü daha önce görmüştü. Kendine kurban ararken ve insanları aşağılarken yaptığı bakıştı bu. “Efendim.” Dedi kız onlara hevesle bakarak. Kendisine ciddi bir şey soracaklarını sanmıştı galiba. “Çalışkan birine benziyorsun burslu musun?” dedi Dilara onun omzuna elini atarak. Bu arada Saye onları duymadığını sanmaları için sınıftan çıkmış kapının önünde onları dinlemeye başlamıştı. “E..Evet.” dedi kız. “O zamaaan sana süper bir haberim var.” Dedi Ceyda. “Bundan böyle notlarını bizimle paylaşmaya hak kazandın.” “A..Ama.” Aleyna ciddi ses tonuyla “Bir sorun mu var?” “Yani yok da siz not tutmayacak mısınız?” Üçü birden gülüşmeye başladılar. “Yok tatlım biz genelde tutulan notları alırız.” “Pe..Peki ya ben vermezsem.” Saye gözlerini kapatarak kafasını salladı. Kendini buna hazır hissetmiyordu. Bu kızlar başkasına zorbalık yaparlarken nasıl yanlarında duracaktı bilmiyordu. O an bir tokat sesi duyuldu. “Şimdi bir daha düşün vermek zorunda mısın değil misin?” “Güzel düşünde bir dahakine daha sert bir tokatla karşılaşmayasın.” Dedi Dilara sesini incelterek. Saye onlardan tiksiniyordu. Daha fazlasına katlanamayarak okuldan çıktı. Bahçenin pek gözükmeyen köşesine geçip onların okuldan çıkmasını bekledi. İşte ordaydılar. Merdivenlerden iniyordular aynı Gaye’nin okulunun oraya gittiğinde ilk kez onları gördüğü gibiydiler. Kol kola girişleri, gülüşleri, etrafa bakışları… Hepsi aynıydı. Onlar okuldan çıkarlarken okul neredeyse boşalmış dışarıda hiç insan kalmamıştı. O üçü önden Saye ise arkalarından ilerliyordu. Aleyna’nın arabası tam okulunun önündeydi. Aleyna kızlarla buluşmak için sözleşirken uzaktan saçı başı dağınık, gömleğini bir tarafı yırtık, pantolonu tozlanmış biraz da kalıplı bir adam onlara gidiyordu. “Hey kızlar biraz konuşalım mı?” dedi onlara yaklaşarak. Aleyna önce adamı fena halde terslese de adam onlara yaklaşmaya devam ederek bıçağını çıkardı cebinden. Aleyna’nın o kendinden emin ses tonu gitmiş yerine korku dolu ses tonu gelmişti. Diğer kızlar da küçük çığlıklar atarak “Para istiyorsan çok paramız var.” Diye sesleri titrek titrek konuşmaya çalışıyordular. Artık Saye’nin sahne zamanıydı. Saye okulun bahçe kapısından çıkarken kızların çığlıklarını duyunca o tarafa doğru gitti. Adam ise bıçağını oraya buraya doğru sallıyordu. Aleyna ve kızlar adamın tam arkasında olan Saye’yi görünce adamı biraz oyalayıp konuşturmaya çalışırken Saye arkadan adama bir tekme atarak yere yatırdı. Dengesini kaybeden adam düşünce Aleyna çantasından çıkardığı biber gazını adama doğru tüm gücüyle boşalttı. Saye adamın elindeki bıçağı alarak adama bir yumruk geçirdi. “Seni bir daha burada görürsem gerçekten çok fena olur duydun mu? Defol git hemen buradan.” Diye bağırdı. Adam gözlerini açamayarak yerde kıvranıyordu. Ceyda korkuyla “Polisi arayalım.” dedi. “Arayalım ama..” Aleyna’yı işaret ederek. “ Arkadaşınız biber gazı kullandığı için adam da şikayetçi olursa işler uzayabilir.” “Yok yok gerek yok.” Dedi Aleyna. Bembeyaz olan yüzü biraz kendine geliyordu. Sonra Saye’ye dikkatle bakarak “Sen..” dedi. “Sen sabahki kızsın.” Saye’de hatırlamış gibi yaparak “Ah doğru ya iki saattir seni nereden tanıdığımı düşünüyorum.” Dedi kafasını tutarak. Aleyna elini uzatıp “Ben Aleyna.” Dedi. Elleri oldukça bakımlıydı, tırnakları ise uzun ve renkliydi, daha yeni yapılmışa benziyordu. Saye eline önce tiksintiyle bakıp sonra mecburen uzattı “Ben de Saye.” Elini tutunca onun her gün el bakımı yaptığına emin oldu. Çünkü bir insanın eli bu kadar yumuşak ve pürüzsüz olamazdı. Onlar el sıkışınca diğer kızlar da gelip ellerini uzattılar. “Biz kafeye gideceğiz gelmek ister misin?” dedi Aleyna hayran kalmış bir ifadeyle. Saye’yi hayran hayran süzüyordu. “Teşekkür ederim belki daha sonra.” Deyip uzaklaştı Saye. Hemen kabul etmeyecekti. Hemen kabul etmemek her zaman başarılı olurdu ve başıyla selam vererek aracına binip uzaklaştı.
Hemen Whattsap grubuna girip mesaj attı “Karşılaşma 2”.
*********
Saye her gün okula yeni kombinler yapmaya çalışarak gitmekten oldukça sıkılmıştı. Bu planın en sabredemediği kısmı onlara saldırmamak için kendini tutmak değil kombinler yaparak okula gitmek olmuştu. Gün geçtikçe bu durumdan daha da sıkılıyordu ama daha bir süre buna katlanmak zorundaydı. Bir gün dersteyken bir hoca sınıfa bir göz gezdirip “Bu sınıfta tıpı bırakıp gelen bir öğrenci olduğunu duydum.” Dedi. Tüm sınıf aralarında fısıldaşarak birbirlerine bakıyordular. Haberler çabuk yayılıyordu. Saye elini kaldırarak “Ben.” Dedi. Kendisini bu konuda gizlemenin bir anlamı yoktu. “Ah adın neydi?” diye sordu fön çekilmiş saçlarını kulağının arkasına atarak. “Saye.” “Merhaba Saye çok merak ediyorum tıpı kazanıp okumak bu kadar zorken neden bıraktın? Hem de ilk sene de değil 3. senesinde bırakmışsın. O zamana kadar aklında olmayan ne olmuşta bırakmış olabilirsin?” Of bu insanlar neden bu kadar soru sorarlardı ki? Bırakmıştı işte sonuçta şu an buradaydı. Saye ne cevap vermesi gerektiğini düşünürken birden Aleyna ile göz göze geldi. Ve ciddiyetle: “İntikam için.” Dedi. Herkes suspus olmuş şaşkın suratlarıyla ona bakınca ortamdaki gergin havayı azaltmak için güldü. “Şaka yapıyorum tabii ki. Sadece benlik bir meslek değildi. Ben daha cıvıl cıvıl bir ortamda olmak istedim.” Deyince herkes rahatlayarak gülümsedi. Aleyna atlayarak “Bence çok doğru bir karar vermiş hocam. Moda harika bir şey.” Dedi tüm havalı sandığı ancak embesil gibi durduğu yapmacık mimikleriyle. Sanki ona soran olmuştu da her şeye atlıyordu. “Bu arada bir proje ödeviniz olacak. Bu proje için 4 ay vaktiniz olacak. Bugün de gruplarımızı oluşturacağız.” Bir de bu eksikti diye düşündü Saye. Şu burslu kızla grup olabilirdi ancak onunla yakın olursa Aleynalara yakın olamayabilirdi. “Gruplarınız 4 kişilik olmalı. Ben de belirleyebilirim, sizde seçebilirsiniz.” Elinde tuttuğu açık kitabı kapattı ve yuvarlak çerçeveli gözlüklerini düzelterek “Şimdi size biraz vakit vereyim. Grup oluşturamayanlar olursa müdahale ederim.” Herkes arasında konuşurken Saye, Aleynaların kendisine baktığını fark etti. İçinden “Onlarla grup olmalıyım.” diyordu. Mantıken onlar da kendisini seçerdi çünkü bu sınıftan başka kimseyle iyi olmadıklarını biliyordu. Biraz sonra birkaç kız geldi ve onu gruplarına almak istediler. Aleyna gözlerini dikmiş onları izliyordu. Ama Saye kabul edemeyeceğini söyledi. Biraz sonra ise Aleyna ve arkadaşları yanına gelmişlerdi. Onu gruba almak istediklerinden emindi. Hiç istifini bozmadan onları süzdü. Normalde bu kadar amatör bir grupla asla olmazdı ancak şu an da yapacak bir şeyi yoktu. Aleyna “Selam.” Dedi o havalı ama bir o kadar da yapmacık gülümsemesiyle. Gülümserken Saye onun kırmızı rujunun dişine bulaştığını fark ederek tiksintiyle bakmasına engel olamadı. Aleyna karşısına, diğer kızlar da yanındaki sıralara oturup Saye’ye doğru sıralarını yaklaştırdılar. “Henüz bir grubun yok sanırım.” Dedi Dilara. “Maalesef kendime değer bir grup bulamadım.” Dedi Saye gülümseyerek. “Ah ne büyük tesadüf bizde kendimize değer birini bulamamıştık.” Dedi Aleyna. “Ne dersin grubumuza girmek ister misin?” Ceyda tek kaşını kaldırmış ona sorduğu sorunun yanıtını bekliyordu. Ceyda, kendisinden en hoşlanmayan kişiydi. Saye onu anlayabiliyordu çünkü Aleyna’nın en yakın arkadaşlık konumunu kaybedeceğinden korkuyordu. Haklıydı da. Yakında Aleyna’nın tüm sırlarını her şeyini anlattığı kişi Saye olacaktı. Bunun için elinden geleni yapacaktı. “Babamın bir moda dergisi çıkartan şirketi var. Bu konu da bizde çok iyiyiz bence katılacağın en iyi grup bizim grup.” Saye biraz düşünerek gülümsedi “Harika!” dedi sonunda. “O zaman sizin grubunuza katılmayı bende çok isterim.” “O zaman grubumuza hoş geldin.” Dedi Aleyna elini uzatarak. Saye de onun elini sıkıp gözlerinin içine bakarak elini uzattı. O gözlerin içinde kendisine duyulan merakı görebiliyordu Saye. Aleyna, Saye’yi deli gibi merak ediyordu. Bir kere tarzını sevmişti Aleyna. Korkmadan adamdan onları koruması hoşuna gitmişti. Ancak sevginin çok da Aleyna’ya uygun olmadığını biliyordu Saye. Çünkü Aleyna tam bir narsisti. O ihtiyacı olanı alır sonra kendisine muhtaç eder ve hayatından çekip giderdi. Ama bu sefer aynısını Saye yapacaktı. Hep gizemli olacak, kendisiyle ilgili en ufak bir bilgi bile vermeyecek ama Aleyna’yı kendisine bağlı hale getirecekti. En kötü Aleyna bağlı bile olmasa şirketleri Saye’ye bağlı olacaktı. “Hocam bizim grup tamam.” Dedi Dilara elini kaldırarak. “Harika isimlerinizi yazayım o zaman.” Hoca isimlerini yazarken Aleyna samimiyeti arttırmak istiyor gibiydi. “Ders bittikten sonra ne yapıyorsun?” “Bilmiyorum eve giderim projeye başlarım herhalde.” “Amaaan projeye daha 4 ay var yaparız sen merak etme. Biz diyoruz ki hep beraber babamın bir kafesi var oraya mı gitsek?” Her konuşma da babamın osu var şusu var deyip duruyordu. Babası olmadan bir hiçti. “Olabilir aslında.” Dedi Saye. Ceyda bu durumdan hiç hoşlanmamış gözükerek kaşlarını çatmıştı. Tahtın yanındaki koltuğu sallanıyordu bunu çok iyi biliyordu. Bir süre sonra herkes sırasına döndü. Saye ise onlarla daha da yakınlaşmanın peşindeydi. Ders bittikten sonra beraber okuldan çıkmak üzere sınıfın kapısının önünde buluştular. Saye onların arasında olmaktan ne kadar nefret etse de kardeşiyle ilgili şeyler de öğrenebileceğini düşünüyordu. Okulun dışına çıktılar ve Saye arabasına binerken Aleyna yanına gelip “Benim arabam şu an tamirde ben seninle geleyim.” Dedi. Ceyda ve Dilara de beraber Ceyda’nın arabasına bindiler. Arkadaşlarını hemen satmıştı. Yeni birisi ilgisini çekiyordu demek ki. “Anlamadığım bir şey var.” Dedi Saye yolda giderlerken. “Ne konuda?” “Ceyda ve Dilara 3. sınıftalar sen ise benim gibi yeni geldin ama siz hiç yeni tanışmışa benzemiyorsunuz.” “Yeni tanışmadık zaten biz liseden beri arkadaşıyız.” Saye sanki bunu bilmiyormuş gibi gözlerini şaşkınlıkla açtı. Bir yandan da yola konsantre olmaya çalışıyordu. “Aaa öyle mi? Çok güzel baya yakınsınız o zaman.” Aleyna gözlerini devirerek “Yanii öyle de denebilir. Onlar bensiz yapamıyorlar diyebiliriz.” Demişti. Tam da ondan beklendiği gibi bir cevaptı bu. Ama asıl onların ilgisine ihtiyacı olan kişi Aleyna’ydı. “Anladım.” Dedi Saye gülümseyerek. Bu arada Aleyna yanında o tarafa dön bu tarafa dön diye onu yönlendiriyordu. Bir sokağa girdiklerinde Saye bu sokağa daha önce gelmiş olabileceğini düşündü. İleri de ki barı göstererek “Orası.” Dedi Aleyna. Diğer kızlar da gelmiş kapının orada bekliyordular. Saye barı gördüğünde burayı nereden hatırladığını anladı. Burası lisedeyken Gaye’nin yerine geçtiği zaman geldikleri yerdi. Kaşları çatılmış, kasıkları ağrımaya başlamıştı. “Bir sorun mu var?” dedi Aleyna ona dikkatle bakıp. “Ah hayır. Yediğim bir şey dokundu galiba karnım biraz ağrıyor.” “Hııı tamam bir ağrı kesici al o zaman.” Dedi. Çok da önemsemiş gibi gözüküyordu ama Saye öyle olmadığına yemin edebilirdi. İçeri girdiklerinde Saye kafenin hiç de değişmemiş olduğunu gördü. Etrafına bakındığında tek farkın önceki geldiğinden daha kalabalık olduğunu gördü. İleriye doğru ilerlediklerinde karşılarına takım elbiseli bir adam çıkarak “Aleyna Hanım. Hoş geldiniz buyurun.” Dedi arka tarafı işaret ederek. Bar kısmını işaret ediyordu adam. Buraya son geldiğindeki anıları depreşti. Sungur’un ona tokat atması, Aleyna ve arkadaşlarının Gaye sanıp onunla dalga geçmeleri, uyuşturucu kullanmaları ve Saye’nin hepsini videoya çekmesi. “Saye sen iyi misin?” dedi Ceyda yapmacık bir merakla. “İyi iyi sadece biraz karnı ağrıyormuş.” Diye cevap verdi Aleyna onun yerine. Saye henüz buraya gelmekte hazır olmadığını hissederek: “Yediğim bir şey rahatsız etti beni kızlar gününüzü mahvetmek istemem o yüzden ben gitsem daha iyi olur.” Dedi Saye. O koltuklara ve masaya yaklaştıkça daha da kötü duygular içini kaplıyor ve dayanamayacak hale geliyordu. “Bir ağrı kesici al tatlım geçer bence.” “Tamam önce bir lavaboya gitmem gerek.” Deyip lavaboya yöneldi. Karnına giren kramplar onu rahat bırakmıyordu. Kendine kusacak gibi hissederek lavaboya koşarken Ceyda onu tutup: “Daha önce buraya geldin mi nereden biliyorsun lavabonun o tarafta olduğunu?” diye sordu. Saye’ye şüphe ile bakıyordu. “Yo..Yok canım ama genelde bu tarz yerlerde arka tarafta olur.” Diye gülümsedi. “Yanlış mı tahmin ettim?” “Yok yok tamamen doğru canım doğru tahmin ettin.” Dedi Aleyna sonra da Ceyda’ya bakarak “O buraya nasıl gelebilir Ceyda lütfen mantıklı konuş buraya sadece üyeliği olan müşteriler girebilir.” Dedi. Saye onları dinlemek istemeyip tuvalete doğru gitmeye başladı. Midesi daha kötü bir hale geliyordu. O sırada tam tuvalete girerken üst kattan inen biri karşısında durdu. Kafasını kaldırdığında Sungur’un karşısında dikilmiş ona baktığını gördü. “Sen..” dedi Sungur gülümseyerek. Saye onu görmeyi hiç düşünmüyordu. “Ah merhaba.” Dedi zorla gülümsemeye çalışarak. Nereden inmişti o? Burası tek katlı değil miydi? Yanlış mı hatırlıyordu? “Nereden çıktın? Aaa doğru Aleyna geçen söylemişti onlarla aynı sınıftaymışsın.” “E.. Evet. Beraber geldik.” “Harika. Seni tekrar gördüğüme çok sevindim.” Dedi 32 dişini gösterip gülümseyerek. “Bende çok sevindim.” Tam tuvalete girecekken durup “Bu arada burası tek katlı değil miydi? Üst kattan indin?” dedi şaşırmış yüz ifadesiyle. “Tek katlı zaten. Ama üst kat tamamen bana özel oraya kimse giremez. Çok merak ettiysen bir gün seni çıkartırım.” Dedi göz kırparak. Şeytan Saye’yi dürterek dedi ki o an çak suratına bir tane de görsün göz kırpmayı. Sadece gülümsemekle yetinerek kendini tuvalete attı Saye. Daha fazla katlanamıyordu onun o alçak suratına bakmaya. Öğürerek tuvalete girdi ve içinde ne varsa hepsini çıkardı. Aklına o gün gelmişti, burada olduğu o şeyleri yaşadığı gün. Gaye’nin yerindeyken ona nasıl davrandıkları aklına gelmiş ve midesi bulanmaya başlamıştı. Gaye yoktu ama her şey aynı gözüküyordu. Gaye hayatından olmuş ama onların hiçbiri hiçbir şey kaybetmemiş ve hâlâ buraya gelip bir şey olmamış gibi oturuyor, gülüyor, eğleniyordular. Saye elini yumruk yaparak ısırdı ve bağırmamak için zor tuttu kendini. Telefonu titreşimde çalmaya başlayınca arayanın Aleyna olduğunu gördü ve hemen toparlanmaya çalıştı. Telefonu açarak zorla konuşmaya çalıştı. “Efendim.” “Bir sorun yok değil mi? İyisin?” “İyiyim birazdan geliyorum.” Deyip kapattı Saye. Aynaya bakarak elini yüzünü bir güzel yıkayıp makyajını tazeledi. Yüzünü yıkamak iyi gelmişti. O sırada telefonu titredi. İntikam grubundan mesaj gelmişti. “Bu akşam buluşuyoruz değil mi keratalar?” yazmıştı öğretmeni. Saye sadece evet işareti yollamış, Aren de “Buluşuyoruz tabii ki” diye yazıp hevesli bu anı beklediğini belli etmişti. Saye iyi gözüktüğünden emin olunca içeri Aleynaların yanına gitti. Sungur’un yanlarında olacağını düşünmüştü ama Sungur gitmişti. Yanlarına gelince Dilara ona bakarak “Vayy birileri makyaj tazelemiş.” Dedi. “Hımm acaba kim için?” dedi Aleyna gülümseyerek. Saye anlamayarak “Anlamadım kim için?” deyince aklına Sungurla karşılaştığı geldi. Onun için yaptığını sanmışlardı. Ceyda’nın memnuniyetsiz suratından da bu anlaşılıyordu. “Yalnız Sungur’un işi vardı gitti tatlım sen kaçırdın?” dedi Ceyda ters ters. “Eee ne düşündüğünüzü fark ettim ama ben beraber fotoğraf atarız diye makyaj tazelemiştim.” Dedi ve telefonunu çıkardı Saye. “Harika fikir hadi çekilelim.” Diye yanına geldi Dilara. Diğerleri de yan yana gelerek samimi bir poz verdiler. “Aaa Instagram’dan takipleşmiyoruz.” Dedi Aleyna hemen son model telefonunu eline alarak. “Evet takipleşelim o zaman.” Birbirlerini takip ettikten sonra oturdukları yere Aleyna birer bira söyledi. “Ben şimdilik alkol kullanmayayım sadece soda alacağım.” Dedi Saye midesinin hâlâ oldukça rahatsız olduğunu belli ederek. Diğerleri omuz silkerek önlerine gelen biraları yudumlamaya başlamıştılar bile. Saye onları içirerek ağızlarından laf almaya çalışmaya karar verdi. Sohbet koyulaşmaya başlamıştı. Saye, Aleyna’ya iki senedir yurt dışında neler yaptığını sorunca Aleyna canla başla anlatmaya karar vermiş çektiği bütün fotoğrafları tek tek göstermeye başlamıştı. Diğerleri bunları defalarca dinlemiş olsalar da merak etmiş gibi yapıyorlar ve Aleyna’yı her seferinde onaylıyordular. Bu o kadar yapmacıktı ki Aleyna’nın anlamamasına imkân yoktu. Ya anlıyor da hoşuna gittiği için bir şey demiyordu ya da gerçekten aptaldı. Aleyna ve arkadaşları baya içmiş artık ne konuştuklarını bile anlamayacak duruma gelmiştiler. Saye ortaya bir yem atmanın zamanının geldiğini düşünerek “Liseden beri her gün geliyorsunuzdur buraya o zaman. Peki hiç aranıza yabancı katılmadı mı yani? Tek ben miyim?” diye sorunca üçü birden susmuş ve birbirlerine sessizce bakarken birden gülmeye başlamıştılar. “Aslında biri vardı…” dedi Aleyna. “Neydi adı Gaye miydi Lale miydi öyle bir şeydi.” dedi Ceyda. Onlar yüzünden ölen kardeşinin adını bile hatırlamamaları Saye’nin canını fena sıkmıştı. Ceyda, Saye’ye yakınlaşarak “Aaa hatta sen de biraz benziyorsun ona.” Deyince. Aleyna kahkahayı basarak “Ne benzemesi be o sümsüğün tekiydi baksana bir de Saye’ye.” Deyince Saye’nin başına ağrılar girmeye başladı. Kendini öyle çok sıkmıştı ki şakakları ağrıyordu. “O kız kimdi ki? Şu an onunla görüşmüyorsunuz sanırım.” Yine birbirlerine bakıp sarhoş sarhoş gülmeye başlamıştılar. “Görüşmek mi?” diyerek daha gülüyordular. “O kızla görüşemeyiz ki?” dedi Dilara üzülmüş gibi yaparak. “Neden görüşemezsiniz İstanbul’dan mı gitti?” Saye’nin bu sorusunu duyunca daha da gülmeye başladılar. Bir an üzgün gözüken Dilara de onlara katılmış gülüyordu. “O kız sadece İstanbul’dan değil bu Dünya’dan.. deyip elini hava da süzülüyormuş gibi yaptı ve.. göçüüüüp gitti.” Dedi. Sonra hep beraber yine gülüşmeye başladılar. Saye dayanamayarak karnını tuttu burada daha fazla durursa çok kötü şeyler olabilirdi. “Kızlar daha sonra bu hikâyeyi dinlemek isterim ancak şu an kendimi çok kötü hissediyorum.” Diyerek bir hışımla kalkıp koşa koşa arabasına gitmeye başladı. Dolu dolu olan gözlerinin arabaya binmeden akmaması için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu. Arabaya bindiği gibi ise bütün yaşlar gözlerinden birden akmaya başladı. Hem ağlamaya hem de bir yandan arabayı çalıştırmaya çalıştı. Sonunda çalıştırdığı arabayı gazladı ve hızla oradan ayrıldı. Hızla başlayan yağmurla, gözlerinden akan yaşlar görüş alanını bulanıklaştırmaya başlayınca arabayı ıssız bir yere çekti. Burası dalgaların falezlere çarparak dans ettiği bir uçurumda. Arabanın içinde kalıp onların söylediği sözlerin kulaklarında yankılandığını duyunca bağırmaya ve yumruğuyla direksiyona vurmaya başladı. “Bunlar insan değiller. Bunlar tam anlamıyla bir canavarlar.” Diyordu ağlayarak. Biri ölmüştü. Bir insan… Sevseler de sevmeseler de bir insan ölmüştü ve içlerinde en ufak bile bir üzgünlük yoktu. Tam tersi gülüyordular. Biraz üzülmelerini beklemişti Saye onlardan ya da üzülerek bahsetmelerini. Ama onlar tam tersi kahkaha ile gülmüşlerdi. Arabayı stop ettirip bir hışımla çıktı ve arabanın kapısını öyle hızlı kapattı ki araba sallandı. “Canavarsınız öyle mi?” diye bağırdı uçurumun ucuna gidip. Coşkun dalgaların falezlere çarpmasıyla ettikleri vahşi dansı izliyordu. Denizin simsiyah geceye benzer rengine bakıp dalgaların arasından parlayan ayın gölgesini inceledi. “Demek siz birer canavarsınız. O zaman bende bir canavar olurum. Öyle olmalıyım zaten değil mi yoksa nasıl anlaşabiliriz. Canavar olmayan biri canavar olanları anlayamaz değil mi?” Yanaklarını ıslatan göz yaşlarını silmiş boş boş aşağıya uçurumun en dibine bakıyordu. Hani şu hikayeler de anlatılan yalanlara bir kere daha kahkaha ile güldü. “İyiler kazandı kötüler sonsuza dek kaybetti” safsatasına kahkaha ile gülüyordu. Kötülerin hakkından iyiler falan gelemezdi. Çünkü onların o temiz kalbi kötülük yapmaya uygun değildi. Kötülerin hakkından anca daha da kötüler gelebilirdi ve her insanda kötü olma potansiyeli vardı. Saye çok da iyi bir insan olmadığını biliyordu ancak onlar kadar kötü olmadığını da biliyordu. Bundan sonra ise onlar kadar değil çok daha kötü olmaya karar verdi. Çünkü onları ancak böyle yenebilirdi.
|
0% |