@sbeyza97
|
“Sen…” dedi Saye fısıltıyla. “İlk başta ne yalan söyleyeyim anlamamıştım.” Dedi Sungur yerinden kalkarak, kollarını kavuşturmuş bir zafer edasıyla Saye’ye bakıyordu. Sungur anlamıştı, Saye’yi tanımış ve onun kim olduğunu öğrenmişti. Saye, başından kaynalar sular döküldüğünü hissetti. Tek şansı inkâr etmekti. “Sen saçmalıyorsun, nişanlını kaybetmek sende bazı hasarlara neden olmuş bence.” Dedi Saye. Tam yerinden kalkıp gidiyordu ki Sungur, Saye’yi kolundan tuttu. Saye’nin sağ omzuna bakarak “Orada bir doğum leken var. Mühre benziyor. Madem ben uyduruyorum bana onu göster.” Saye işte şimdi köşeye sıkışmıştı. “Sana hiçbir şeyi göstermek zorunda değilim.” Saye çuvalladığını hissediyordu. Tüm planı alt üst mü olmuştu? Bu kadar emek, hayal? Saye ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi bir yanı kaçıp gitmek istiyor bir yanı Sungur’u tehdit etmek istiyordu ama nasıl tehdit edeceğini bilmiyordu. “Gerçekten onları yenebileceğini mi düşünüyorsun?” diye sordu gözlerini kısarak. İş işten geçmişti artık her şeyi biliyordu o yüzden bu oyunu devam ettirmenin bir anlamı yoktu. “Düşünmüyorum, yeneceğim.” Dedi Saye ona meydan okurcasına. Sungur bir kahkaha atınca Saye onu kolundan tuttuğu gibi ters çevirip yatırdı. “Ve sen.. Eğer ki bir şey söylersen belli edersen sana yemin ederim önce seni ortadan kaldırırım.” Sungur kolunun acısıyla yüzünü buruşturmuş ancak çok geçmeden eski haline dönmüştü. Gözlerinde acıyan bir ifade vardı. “Bir şey belli edeceğimi kim söyledi tam tersi ben izlemeyi seçeceğim.” Dedi ve sonra ekledi “Senin nasıl yenildiğini.” “Kardeşimi öldürdüler ve ben onları ne pahasına olursa olsun yeneceğim.” Dedi Saye vücudunda büyük bir öfke dalgası hissederek. Sungur ayağa kalkmış ve buz gibi bakışlarıyla Saye’ye yaklaşmıştı. “Sende aynı kardeşin gibisin. O da boyunun yetmediği şeylere bulaşmaya kalktı ve ne olduğunu gördü.” Sesi biraz hüzünlü çıkmıştı. “Yanılıyorsun.” Dedi Saye ona yaklaşarak gözlerini Sungur’un gözlerine dikti: “Ben çok daha acımasızım.” “Bunu biliyorum, eskiden yediğim dayaktan hatırlıyorum ama şunu unutma güçlü olman ya da dövüşmeyi bilmen sana bu savaşı kazanabileceğini göstermez.” Saye soğuk bir kahkaha attı. “Dövüşmeyi bildiğim için kazanacağımı düşünmüyorum, daha zeki olduğum için kazanacağımı düşünüyorum.” “Ve bu işin içinde sende varsan Sungur Özen sende korkmalısın.” Dedi Saye. Konuşması tam bitmişti ve gidecekti ki dışarıdan bir adam ve bir kız sesi gelmeye başlamıştı. “Şu an da müsait değil, lütfen.” Diyordu adam. “Kim var içerde, ben buraya istediğim gibi girerim.” Diye cırlayan ses Aleyna’ya aitti. Sungur ve Saye hemen göz göze geldiler ve Sungur bir hışımla dışarı çıktı. Sungur neden bu kadar korkup paniklemişti? Saye anlayamasa da o Aleyna’yı oyalarken aradığı şeye bakmaya karar verdi. Saye etrafa bir göz gezdirirken Gaye ve Sungur’un resmini tekrar gördü. Gaye’nin yazdığı mektupta okuduğu bir metin aklına geldi. “Ben hâlâ Sungurla tanıştığım o yerde onunla yaşıyorum ve orada var olacağım.” Fotoğrafı alarak etrafına bakındı. Hiçbir şey bulamayınca çerçeveyi çıkardı. İşte oradaydı. Küçük bir hafıza kartı fotoğrafın arkasına saklanmıştı. Kardeşinin bir şekilde bir mesaj bıraktığını biliyordu. Çünkü bu odada her yeri aramak fazla zaman kaybettirirdi. Hemen fotoğrafı koyarak hafıza kartını telefonunun arkasına sıkıştırdı. Kardeşine de zekâsı için teşekkür etmeyi unutmadı. Onu büyük bir dertten kurtarmıştı. Arka tarafa doğru uzanan bir kapı görünce merak edip kapıyı açtı. Burası bir tuvaletti. Vip salonda her şey vardı. Kendi dairesinden bile büyük olan bu yer tamamen zenginlere ait bir yerdi ve daha önce kendini böyle bir yerde hiç düşünmemişti. “Sungur içerde kim var?” diye bağıran Aleyna’ya “Tamam gel de gör.” Diyerek karşılık verdi Sungur. Saye’nin duyması için oldukça çok bağırmıştı. Saye onları duyar duymaz tuvalete saklandı. Bir yandan Aleyna’nın neden bu kadar psikopat olduğunu anlamaya çalışıyordu. Özellikle Sungur’a karşı hem hassas hem de onu zorbalıyor gibiydi. “Artık Gaye aramızdan çekildi şimdi ne oldu gözün kimde?” diye odaya girerken bağırmaya başladı Aleyna. Aramızdan çekildi derken? Saye şaşkınlıkla onları dinliyordu. “Gözüm kimse de değil Aleyna.” Dedi Sungur sessiz olmaya çalışarak. Bu arada Saye olan biteni anlamaya çalışıyordu, o ikisi arasında neler dönüyordu? “Ona nasıl baktığını gördüm.” Dedi Aleyna acı çekercesine. “Ona neler yapabileceğimi biliyorsun.” O, kimdi? Saye kalp atışlarının istemsizce daha hızlı atmaya başladığını fark etti. Yüzü de alev alevdi. O an aklına bir şey geldi tuvaletin kapısını hafifçe aralayıp onları kayda almaya başladı. “Aleyna. Kimseden hoşlanmıyorum. Gaye’den sonra da kimseyi istemiyorum.” Aleyna sinirle elinde tuttuğu çantasını yere fırlattı. “Neden gözünün önünde olan beni göremiyorsun? Çocukluktan beri sana âşık olan beni neden istemiyorsun?” diye bağırdı. Sungur o an onun ağzını kapamaya çalışsa da artık çok geçti. Saye her şeyi duymuştu. Aleyna, Sungur’a aşıktı. Ama aklının almadığı şey onların kardeş olmasıydı. “Biz kardeşiz.” Dedi Sungur sonra düzeltti. “Biz kardeş gibiyiz.” “Seninle aynı evde büyümüş olmam kardeş gibi olduğumuz anlamına gelmiyor!” Aynı evde büyümek mi? Saye’nin aklı git gide karışıyordu. Onlar öz kardeş değiller miydi? Saye şok üzerine şok yaşıyor ve bunları Gaye’nin bilip bilmediğini merak ediyordu. “Çık buradan.” Diye bağırdı Sungur. “Başımızı belaya sokma ve çık.” Aleyna boğuk boğuk bir şeyler söylüyor ama duyulmuyordu. Sungur’un onu çıkartmaya çalıştığı belliydi. Bir kapı kapanma sesi duyduğunda o da kaydettiği sesi direkt olarak İlay’a gönderdi. İşte şimdi yem olmaktan kurtulmuştu. Onun çıkmasıyla Saye büyük bir nefretle tuvaletten çıktı. “Başından beri sana takıntısı bu yüzdendi demek. Başından beri kardeşinin seni kıskandığını sandım aslında doğruymuş ancak kardeşi olarak değil sevgilisi olarak kıskanıyormuş.” Sungur arkasını birden dönerek çatık kaşlarını Saye’nin üzerinde gezdirdi. “O benim hiçbir zaman sevgilim olmadı. Olamazda.” “Sen üvey çocuk musun?” diye sordu Saye onu inceleyerek. Kara kaşlarını çatmış oldukça mutsuz gözüküyordu. “Seçkin Özen öz baban mı değil mi?” Sungur, Saye’ye öyle bir bakış atmıştı ki Saye sustu. Ancak taşlar da yerine oturmuştu. Sungur o evdeki öz çocuk değildi. Saye bunu tahmin etse de Aleyna ile yalnızca anneleri farklı sanıyordu ancak babaları bile farklıydı. Peki Sungur’un anne ve babası neredeydi? Neden bunlarla kalıyordu? “Gaye biliyor muydu?” diye sordu sonunda Saye. Aleyna her şeyi Sungur’a olan aşkı yüzünden yapmıştı, kardeşine onun yüzünden zorbalık etmişti. Hatta sadece kardeşine değil Sungur’un sevgilisi olan tüm kızlara. “Bize bulaşma Saye. Kardeşin gibi canın yanmasın.” Bu söz Saye’nin damarına basmıştı çünkü şu an içerisinde kaynayan kazanlar vardı. “Sonun onun gibi olmasın istiyorsan Seçkin Özen’den uzak dur.” Sesi tok ve sessiz çıkmıştı. Oldukça yorgun gözüküyordu. O da o evde zorbalığa uğramış olabilir miydi? “Aptal olduğun kadar öyle korkakmışsın ki sevgilinin ölümünden sorumlu insanları suçlayacağına sevgilini suçluyorsun. Senin en başından beri yanlış insan olduğunu biliyordum. Bu yüzden Gaye’yi çok vazgeçirmeye çalıştım ama şimdi anlıyorum neden seninle sevgili olduğunu. Aileye girmek için sana ihtiyacı vardı.” Dedi Saye. Onun canını yakmak istiyordu belki ağzından bir şeyler kaçırabilirdi. “Bizim aşkımız gerçekti!” diye bağırdı Sungur. Ortadaki masaya bir yumruk atmış camı ikiye ayrılmıştı. Eli kan içinde kalan Sungur karanlık gözleriyle Saye’yi süzerek yaklaştı. “O adam öyle korkunç ki kendi çocuğunu bile acımadan öldürür. Kaybedeceğini bildiğin bir savaşa girmek aptallıktır Saye.” Yeşil gözleri dolmuştu. “Kaybetsem bile babanı da yanımda götüreceğime söz veriyorum. Eğer yanarsam söz veriyorum alevlerin içinde tek başıma kalmayacağım ve sizi de yanıma alacağım. Ben bunu canım pahasına da olsa yapacağım, sende kuyruğunu kıstırıp köşede korkudan ağlayabilirsin.” Dedi Saye. O da Sungur’a oldukça yaklaşmıştı. Öyle ki burnunda ki çillerini bile oldukça net görüyordu. “Ve sen Sungur Özen. Bundan en etkilenen kişi olacaksın.” Diyerek kapıyı çarpıp çıktı.
****** Saye olanlardan sonra İlay’a mesaj atarak eve çağırmıştı acil konuşmaları gerekiyordu. Birinci konu Sungur’un onu tanımasıydı. İkinci konu ise Aleyna ve Sungur’un arasında olanlardı. İlay ise şu an yalnızca ikinci konuyu biliyordu. Telefonda Sungur’un onu tanıdığını söyleyerek onu endişelendirmek istememişti. Eve geldiğinde İlay, kapının önünde heyecanla ayağını sallayarak onu bekliyordu. “Neler olmuş öylee?” diye sordu sesini alçaltmaya çalışarak buna rağmen sesi oldukça gür çıkmıştı. İçeri geçtiler ve ikisi de ceketlerini çıkarırlarken “Hemen anlat hemen.” Dedi İlay. Saye ceketini asar asmaz mutfağa giderek “Öncelikle sana bir su koyayım çünkü buna ihtiyacın olacak.” Dedi. “Ne? Neden? Saye korkuyorum.” İlay heyecandan resmen titriyordu. Saye onun suyunu doldurarak tam karşısına oturdu. Nasıl söyleyeceğini bilemiyordu ama söylemeliydi. “Demek Aleyna ve Sungur üvey kardeşmişler.” Saye sessizce kafasını salladı. “Ve o salak kız Sungur’a aşıkmış.” “Öyleymiş.” İlay, Saye’nin yüzünden başka şeylerde olduğunu sezmişti. “Ne oldu Saye?” “Sungur…” dedi düşüncelere dalarak. Onun kendisine bakışlarını unutamıyordu. “Ne olmuş ona?” “Benim kim olduğumu biliyor!” dedi Saye sonunda. İlay büyük bir şok geçirerek ayağa fırladı ve ellerini birbirine vurarak: “Saçmalama Saye imkânsız.” Ellerini saçlarına dolamıştı bu sefer “Böyle bir şeyi bilemez. Nereden bilecek?” “Gaye ona beni anlatmış.” İlay bir şok daha yaşamıştı. Bu planı Saye’yi korumak için yapan Gaye nasıl olurdu da Sungur’a Saye’den bahsederdi. “Bunda bir mantıksızlık var. Gaye ona asla senden bahsetmezdi.” “Belki de ona güveniyordu.” “Ne yapacağız şimdi? Her şey bitti mi?” Onlar konuşurlarken birden kapı çalmıştı. İkisi de korkuyla birbirlerine baktılar. “Birini mi bekliyordun?” “Yoo.” Saye ne olur ne olmaz ses çıkarmamaya karar vermişti ki... Aren’in sesini duydular. “Benim açın.” Diyordu zar zor çıkan sesiyle. Saye kapıyı açınca Aren arkasında tuttuğu ellerini birden çıkararak sarı güllerden yapılmış buketi Saye’ye uzattı. Saye uzun uzun çiçeğe bakarak hiçbir şey demedi. “Almayacak mısın?” dedi Aren zorla konuşarak. Leş gibi içki kokuyordu. “İçeri gelsene.” Dedi Aren’e soğuk ve mesafeli bir şekilde. Aren ona gerekli mesajı verse de bilmezlikten gelmek istedi. “Bir sorun mu var Aren? İyi gözükmüyorsun.” Diye sordu İlay. Sonra onları yalnız bırakması gerektiğini düşünerek “Ben mutfağa geçiyorum bir şey olursa seslen Saye.” Diyerek yanlarından ayrıldı. “İyi gözükmüyorsun?” dedi Saye onu baştan aşağıya süzerek. Daha önce onu hiç böyle görmemişti. Üstü başı kırış kırış olmuş, ayakkabıları çamur içindeydi. Ayakkabılarını çıkarıp içeriye girerek: “Değilim zaten.” Dedi sinirli ses tonuyla. Saçı başı dağılmış, konuşması yarım yamalaktı. “Neden?” dedi Saye tek kaşını kaldırarak dikkatle onu inceliyordu. “Her an senin tehlikede olduğunu düşündükçe deliriyorum.” Dedi elleriyle saçlarını karıştırıp. “Ben bu işlere karışmaktan nefret ediyorum.” “Tehlikede olduğumu nereden çıkardın?” Aren koltuğa oturmuş bir o yana bir bu yana devrilip konuşmaya çalışıyordu. “Kardeşini öldürdüler ya. Hatırlamıyor musun?” dedi haddini aşarak. Saye bir an kaşlarını çatsa da sonra derin derin nefes alarak sakinlemeye çalıştı. Aren şu an ne dediğini bilmiyordu. “Hiç unutmuyorum. Ama onların yanında olmamın sebebi de bu zaten. Bir an olsun unutmamak.” “Neden kahrolası hayatını yaşayamıyorsun da bir intikam sevdasına tutuldun gittin? Bıraksaydın da hayatımızı mutlu mesut yaşasaydık.” Dedi Aren ne dediği zor anlaşılarak. Saye anlamıştı anlayacağını. Onu yakasından tutarak kaldırdı. “Yaşa.” Dedi ittirerek. “Git ve yaşa Aren.” Seslerin yükselmesine yanlarında biten İlay ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. “Saye bak..” dedi Aren ayakta zor durarak. “Başından beri buna uygun olmadığını biliyordum. Ama sen ısrar ettin ben sana hiçbir şey için ısrar etmedim.” “Biliyorum ama yapamıyorum. Başkalarına zarar veremiyorum.” “Anladım.” Saye birçok şey diyebilirdi ama hiçbir şey diyemiyordu. Saye için o bunu yapamayacak kadar acizdi. Aren onun kardeşi öldüğün de neler yaşadığını biliyordu ama buna rağmen karşısına geçmiş bencil bencil konuşuyordu. “Neler oluyor burada?” diye araya girdi İlay. “Bazıları yan çizdi.” Diye dişlerini sıkarak cevap verdi Saye. “O kız bunu hak etmezdi.” Diye bağırınca Aren. Saye kendini tutup sıktığı yumruğunu Aren’e geçirdi. Aren afallamış bir şekilde sendeledi. “Sayee ne yapıyorsunuz siz?” diyerek İlay, Saye’yi tutmaya çalışsa da Saye ağız dolusu bağırarak: “Aren bu evden hemen git ve bir daha sakın karşıma çıkma.” Demişti. Gözleri dolu dolu olmuş akmaması için kendini zor tutuyordu Saye. “Saye ben seni çok seviyorum. Yemin ederim.” “Aren bence şimdi bunun sırası değil. Gitsen iyi olur.” Dedi İlay onu göndermeye çalışıp bir yandan Saye’yi sakinleştirmeye çalışıyordu. “Sen sus be. Her şey senin yüzünden oldu. Sen karıştırdın ortalığı.” Diyen Aren’in üzerine geldiğini gören İlay şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı. “Aren biraz daha burada kalırsan gerçekten hiç iyi olmayacak. Git ve bundan sonra amacın bana yardım etmekte olsa asla hayatıma girme. ” diye ittirdi Saye onu. Daha fazla onu görmeye dayanamıyordu. Aren giderken Saye yanaklarını yakan tuzlu yaşlarını sildi. “Ve sakın, sakın planımı alt üst edecek bir şey yapayım deme.” Kalbi o kadar kırgındı ki ne söylese az geliyor onun da canının yanmasını istiyordu. Yavaşça acıyı unuttuğunu sandığı canı tekrar acımaya başlamıştı. Aren hiçbir şey demeden kapıdan çıkıp öylece gitti. “Aptal Aren, korkak Aren.” Diye bağırıyordu Saye. Telefonunu çıkardı ve telefon numarasını sildi, gruptan çıkardı ve en sonunda dayanamayıp her yerden engelledi. Ama bunlar onun öfkesini, kırgınlığını dindiremiyordu. İlay ise şaşkınlık içinde olan biteni anlamaya çalışıyordu. “Saye onun dediklerini ciddiye alma, sarhoştu.” “İnsanlar asıl sarhoş olduklarında doğruları söyler.” Dedi Saye, Aren’in gittiği yola camdan bakarak. Derin derin nefes alıp vermeye başladı. Sakinleşmeliydi. Aren’e inat bunu yapacaktı. Bu intikamı alacaktı. Sonu ölümde olsa umurunda değildi. Aren’in onun hayatına girdiği andan bu zamana kadar tüm yaptıklarını düşündü Saye. Bir sürü şey almıştı, en zor zamanın da o vardı. Ama şimdi basit bir sarı gülle veda etmişti. Aren akıllı bir adamdı sarı gülleri bilerek almıştı. Madem öyle istiyordu artık o hayatını gül gibi yaşayabilirdi. İlay ona soru sormaya korktuğu için sessiz kalmayı tercih etmişti. Saye ise saatlerdir Aren’in getirdiği koltuğun üzerinde duran sarı gülleri alıp üzerindeki dikenlere aldırış etmeden sımsıkı tutarak gülleri yolup camdan dışarı attı. Dallarını da çöpe fırlattı. Bu arada elleri de biraz kanamış, yıpranmıştı. “Beni yaralayan şeylere ihtiyacım yok.” Dedi ve ellerini yıkamaya gitti. Bazen her şey planladığımız gibi gitmeyebilirdi aynı şu an olduğu gibi. Planı neredeyse çöp olmak üzereydi. Aren- en büyük destekçisi- gitmiş, Sungur ise onun kim olduğunu öğrenmişti. Bundan sonra ne olacaktı? İlay yanına gelerek Saye’nin omzuna dokundu “Bazen oynadığımız oyunda değişiklikler olabilir Saye ama biz pes etmeyeceğiz.” Dedi. “Aren gitti, bizi bıraktı. Sungur ise beni biliyor.” “O zaman bizde rolleri yeniden dağıtalım ve bu oyunu kazanalım.” Saye, İlay’a bakarak ne kastettiğini anlamıştı ve bunun içinde elinden geleni yapmaya hazırdı. Planın seyri değiştiyse de o vazgeçmeyecekti ve bu plan ne olursa olsun başarılı olacaktı.!
|
0% |