@sbeyza97
|
Yaşadığı büyük sinir krizinden sonra telefonunu alıp evden çıkmıştı. Nereye gittiğini bilmeden kulaklığını taktı ve uzun bir yürüyüş için hazırlandı. Bacakları tutmayana kadar yürümek istiyordu. Varış hedefi olmadan sabaha kadar sadece yürümek istiyordu. Zaten kimsenin onu merak etmeyeceğini de biliyordu. Eve birkaç gün gitmese bile endişelenmeyeceklerine öyle emindi ki… Belki kardeşi endişelenebilirdi ama o da bu aralar kendinde değildi o bile fark etmeyebilirdi. Kulaklığını taktı ve müzik listesinden “D4vd - romantic homicide” şarkısını açtı. Bu şarkı ruhuna iyi geliyor, onu dinlendiriyordu. Telefonunu da uçak moduna aldı. Sanki onu arayan birileri olabilirmiş gibi. Kardeşi de etütteydi bir süre aramazdı. Boş, eski sokak aralarında yürümeye başladı. Bazı çocuklar sokakta top oynuyorlar, birbirlerine bağırıyorlardı. Ne kadar birbirlerine bağırsalar da çocukların arasındaki bağın güçlü olduğunu biliyordu. Çocukların sevgisi masumdu, en temiz sevgiydi. Çünkü bir çocuk sizi sevmediğinde bunu açıkça belli ederdi ya da direkt söyleyebilirdi. Ancak büyük insanlar öyle değildi. Sevmeseler de bunu kolay kolay söylemezlerdi. Hatta tam tersi bazıları daha iyi bile davranabilirdi, siz arkanızı döndüğünüzde de acımasızca sizi arkanızdan bıçaklarlardı. O yüzden insanlardan özellikle kendi yaşıtı ve daha büyük olan tüm insanlardan uzak durmayı tercih ediyordu. Kendi annesi babası bile onu sevmezken diğer insanların sevgisine ne kadar güvenebilirdi? Kardeşi hariç kimseye güvenmiyordu. Ara sokaklardan caddeye çıkmış caddedeki kafelerin önünden geçerken insanları izliyordu. Dışarda olduğunda en sevdiği şeyler insanları izleyip onları gözlemlemekti. Onları gözlemlerken birbirleriyle samimi olmalarına ilk başlarda özeniyordu hatta “Benim de böyle arkadaşlarım olsaydı” diye düşündüğü çok olmuştu ancak çok geçmeden insanlar onu yine şaşırtmıyor ikiyüzlülüklerini ortaya çıkarıyorlardı. Caddeden karşıya geçerken güzel ambiyansı olan bir kafenin dışında oturan üç kişilik arkadaş grubuna uzunca baktı. Ne kadar da samimi gözüküyorlardı. Birbirlerine sarılıp fotoğraflar çekiliyorlardı, gülüp eğleniyordular. Yanlarına yaklaştıkça yavaşladı. Onları izlemekten zevk almıştı. Gerçekten eğleniyor ve mutlu gözüküyordular ancak gerçekten de öyle olup olmadıklarını merak etti. Yakınlarında duran bir bankta oturup dinleniyormuş gibi yaparak onları izliyor, konuşmalarını dinliyordu. O sırada kızlar gülüşerek eğlendiklerini herkese duyurmak ister gibi kahkaha atıyordular. Biraz sonra bir tanesi lavaboya gitmek için kalkınca diğeri de eşlik etmek için kalktı ve beraber gittiler. Tek kalan kız ise onlar gider gitmez birini aramış telefonuyla konuşmaya başlamıştı: “Ne yapayım valla çok sıkıldım. Evet ikisiyleyim.” Diğer iki kızda bahsediyor olmalıydı. Sonra devam etti. “Ne eğleneceğim ya eziyet çekiyorum sanki. Hiçbir şeyden memnun olmuyorlar. Burayı bulana kadar canımız çıktı. Birkaç fotoğraf çekilmeye geldik kalkacağız birazdan.” Diyerek telefonu kapatmıştı. Diğer kızlarda yanına gelmişti o sırada. Suratları asıktı. Daha demin telefonla konuşan kız: “Ne oldu?” diye sordu. Daha uzun boylu olan gözlerini çevirip: “Sude fotoğraflarını beğenmemiş başka yerde yine çekmemi istiyor ben onun kölesi değilim.” Deyip surat asmıştı. “Ben Sude’yle uğraşamam işim gücüm var” diyerek çekip gitmişti yanlarından. Diğer kızsa oturan kıza: “Bir daha çağırma onu ne sardın onu başımıza sanki.” Diye söyleniyordu. İşte bu kadardı. Saye her ne kadar kendisinin haklı çıkacağını başından beri düşünse de belki bir umut farklılardı demişti içinden ama maalesef bunlarda tamamen fos bir arkadaş grubuydu. Oturduğu banktan kalktı. Daha demin çok mutlu gözüken arkadaşlar birbirini gerçekten sevmiyor çıkar uğruna arkadaş kalıyordular. Hiç şaşırmamıştı. Yanlarından geçerken oturan iki asık suratlı kıza bakarak onlar için üzüldü. İnsanlar onu şaşırtmayı yine başaramamıştı. Kimlerin arkadaşlığına özendiyse hepsinin ilişkisinin boş olduğunu görmüştü. Birbirlerine sarılıp fotoğraflar çekilip ayrılınca arkalarından atıp tutuyordular. Hoşlanmadıkları ya da istemedikleri şeyleri birbirlerine söyleseler belki sorun olmazdı ama onlar gidip hoşlanmadıkları şeyleri üçüncü bir kişiyle paylaşmayı tercih ediyordular. Üçüncü kişilerde genelde ağızlarından bir şekilde kaçırıyordular ve ortalık karışıyordu. O kadar çok tanıdığı vardı ki böyle. Özellikle okulda o popüler olan 4 kişilik sınıfında bulunan gruplar. Hepsinin birbirinin arkasından ne dediğini biliyordu ve sırnaşık, insanları kandıran ilişkilerine gülüp geçiyordu. Etrafı izleyerek yürümeyi özlemiş ve oldukça yol kat etmişti. Bayadır bu kadar yürümüyordu. Karnı guruldamaya başlamıştı. Evden çıkarken yanına sadece biraz para ve telefonunu almış başka bir şeye gerek duymamıştı. Cebindeki paraya bakıp akşam yemeğinde ne yesem diye düşündü. Pek parası yoktu o yüzden idareli harcamaya karar verdi. Bu parayı da kardeşinden almıştı. Genelde paraları da ondan alıyordu babası ona fazladan fazladan veriyordu ve aldığı burslarla beraber oldukça parası oluyordu. Kardeşi de ona yardım ediyor parasından biraz Saye’ye veriyordu. Babası ona para verse bile ayda yılda bir birkaç tl verir bununla idare et deyip gülerdi. O paranın yetmeyeceğini çok iyi biliyor bilerek dalga geçiyordu. Aklına gelince sinirlendi. O evdeki insanlara artık katlanamıyordu. Gökyüzüne bakarak lütfen artık annemle babamdan kurtulayım diye dua etmeye başladı. “Lütfen bir mucize olsun ve hayatımdan defolup gitsinler. Lütfen.” Diye dua ederek bir simitçinin önüne geldi. Parasını idareli kullanmak için bir simit ve yanına ayran almaya karar verdi. Bu gece eve gitmek istemiyordu o yüzden de sabaha da parası kalmalıydı. Simidini ve ayranını alıp köşede bulunan bir parka gitti. Çok acıkmıştı o yüzden hiçbir şey umurunda olmadan poşeti açıp simidini iştahla yiyip ayranını içti. Basit bir simitle ayran olsa da bu simit ve ayranın tadı ona o kadar güzel gelmişti ki bütün siniri, üzüntüsü gitmiş yerine mutluluk hormonu salgılanmıştı. Şu an kendini çok mutlu hissediyordu. Daha önce o evde bir sürü yemek yemişti ancak hiçbirini bu simit ve ayran yerine seçmezdi. Hiç değilse bu simit ve ayranı boğazına dizen yoktu. Huzurlu bir şekilde yiyip içmişti. Huzurlu hissetmesiyle ağırlık çökmüş, uykusu gelmişti. Biraz bankta uzandı. Gökyüzüne baktı. Hava kararmaya başlamıştı. Şu an bir parkın bankında da olsa hava kararsa da kendini çok huzurlu ve özgür hissediyordu. Derin bir nefes aldı. İşte yaşamak buydu. Özgürlüktü, mutluluktu, huzurdu. Bazen zincirlerini kırıp herkesi geride bırakabilmek gerekti. O da artık böyle yapacaktı, özgür olmanın tadını almıştı artık kimse onu durdurmazdı. Ancak bu hislerin tadını çıkarmalıydı çünkü bundan sonra uzun bir süre bu duyguları yaşamayacaktı. Hiçbir şeyden habersiz bankta uzanıp düşünceleriyle kendini onaylamaya devam etti.
****
Parkta oynayan çocukların çığırtısıyla kendine gelmişti. Ağzının kenarındaki suları silerek yattığı yerden kalktı. Biraz dalıp uyuya kalmıştı demek. Saate baktığında çok da geçmediğini fark etti. Sadece 20 dakikadır yatıyordu ancak bu uyku ona saatlerce uyuyup uykusunu almış gibi hissettirmişti. Hava kararmıştı. Park kalabalıklaşmış, aileler çocuklarını parka getirmiş başlarında duruyorlardı. Çığırmasıyla uyandığı çocuk düşmüş olmalıydı çünkü annesi olduğunu tahmin ettiği kadın onu kucağına almış sırtını sıvazlıyordu. Çocuk annesinin gösterdiği sevgiyle biraz olsun ağlamayı kesmişti. Cebindeki telefonunu çıkarıp uçak modundan çıkarttı. İnternetini açtı belki kardeşi merak etmiş olabilirdi. Telefonuna bir süre bildirim gelmesi umuduyla baktı ama hiçbir şey yoktu. O sırada bugün otobüsteyken gördüğü o pembe arabayı parkın karşısında duran büfenin önünde gördü. Arabayı merak edip yanına gitmek ve bir göz atmak istiyordu. Oturduğu yerden kalkıp kapşonunu kafasına geçirdi. Karanlık olmasından istifade ederek arabanın yanına doğru yürüdü. Aynı araba olup olmadığından emin olmak için plakasına baktı ve aynı araba olduğuna emin oldu. Tam o anda marketten çıkan iki kız ve bir erkek arabaya doğru gitmeye başlayınca adımlarını yavaşlattı. Dikkatli bakınca kızlardan ikisini de tanıdığını fark etti. Bu kızlar… Kardeşine zorbalık yapanlardı. Koyu saçlı olan kız, Aleyna ön tarafa erkeğin yanına bindi. Kıvırcık saçlı ise arkaya. Kıvırcık saçlı binerken: “Garibim bizim arkadaşımız olabileceğine inandı.” Dedi gülerek. “Bugün partiye gel beraber eğlenelim sana bir şans daha verelim dediğimde gözlerini görecektin.” Dedi Aleyna dalga geçen kahkahasını ortama yayarak. Yanlarındaki genç çocuk: “Çok ileri gittiniz.” Dedi ciddi ses tonuyla ve arabayı çalıştırıp gaza bastı. Birden gözden kaybolmuşlardı. Araba nasılda hızlı gitmişti öyle başka bir şey de duyamamıştı. Ama emin olduğu şey bu arabanın bugün gördüğü o araba olmasıydı. Nedense o araba hakkında bazı kötü hisleri vardı. İçini büyük bir sıkıntı kapladı. Arabanın arkasından baktığında araba da bir kişi daha olması gerektiğini hatırladı. Arkada 2 kız önde bir kız vardı. Bu kızların yanındaki kızın arkadaşları olan kızıl kafalı olmadığından emindi. O arabada değildi olsaydı saç renginden hatırlardı. Ama çok iyi tanıdığı başka bir kız vardı. Hem de o kız arabanın önünde oturuyordu. Arkasında da arabadaki şimdiki kızlar vardı. Şimdi her şey daha netti. Neden bu kadar takılı kaldığı, neden bu kadar düşündüğü ortadaydı. Kendini tüm gün kandırmayı başarsa da artık emindi bugün bu arabayı gördüğünde arabada önde oturan kişi kardeşiydi.
|
0% |