@sdnr
|
Hafifçe gözlerimi aralamaya çalıştığımda dolunayın ışığı buna izin vermiyordu. Etrafımdan gelen seslerle kendimi toparlamaya çalışıyordum. Gözlerimi kırparak açmaya çalıştığımda bana bakan yabancı simalar ile karşı karşıya gelmiştim. Etrafımdaki yabancı insanları fark ettiğimde hızlıca ayağa kalkmaya çalıştım çünkü burası ne benim evim ne de benim bahçemdi. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamış ,paniklemiştim. Aklımda yankılanan iki soru vardı: Burası neresi ve bu insanlar kimdi? -Elçi! Elçi geldi. -Nerden biliyorsun belki değildir? -Elçi bu yavrucak mı? -Çabuk muhafızlara haber verin! -Yaralanmış! -Evet kafasında kan var galiba! -Hekim çağırın! -Çekilin kızın etrafından! Son duyduğum sesle gözlerim kararmaya başlayıp olduğum yere çöküvermiştim. Başımdaki ağrıdan dolayı elimi kafama koydum. Elime gelen sıcaklıkla kafamın kanadığının farkına varmıştım. Artık göz kapaklarıma engel olamıyordum. Yavaş yavaş kendimi toprağın soğuk kucağına bırakmıştım. 8 SAAT ÖNCE Rüzgârın hafifçe esen uğultulu sesi odamdaki camdan içeri girirken ben de koltukta oturmuş, elimdeki kitabın son sayfalarını okuyordum. Üniversite 3. Sınıf bitmiş artık 4.sınıfa geçmiştim. Eylülün sonuna kadar olan tatilimin tadını çıkarmaya çalışıyordum. Kitabımın bitmesiyle kitabı rafa koydum ve dışarı çıkıp kendimi ılık esen rüzgârın kucağına bıraktım. Hava da ki güneşin yavaş yavaş renginin kızıla dönmesiyle akşama yaklaşıyordum. Yavaş yavaş yürüyerek bahçeye gidiyordum ki evimizin arkasındaki küçük ağaçlıklarla kaplı ormandan gelen karga seslerini işitmeye başlamıştım. Saat 19:23’tü. Bugünle birlikte bu sesleri duymamın 4.günü olmuştu. Evet akşam alacakaranlık sularında evimizin arkasındaki bu küçük ormandan benzer saat ve dakikalarda gök yüzünde kargalar büyük bir sesle birlikte dönüyor, ardından da evimizin üstünden geçip gidiyorlardı. Bu olayı anneme anlattığımda kargaların Göktepe’nin yakınlarındaki küçük göle gittiğini söylüyordu. Olabilir diye düşündüm ancak neden her gün akşama doğru ve aynı zaman diliminde aynı şeyi tekrarlıyorlardı? Bu olay hem beni ürkütmüş hem de merak ettirmişti. Kafamı ormana doğru çevirdiğimde her zamankinden biraz daha fazla uğuldayan ağaçlar ve hala sesleri gelen kargalar rüzgarla beraber şiddetini arttırmıştı. Önüme dönüp hem eve doğru yürüyor hem de kafamın içindeki düşüncelerimle savaşıyordum. 2 SAAT SONRA Akşam yemeğini ailemle birlikte yedikten sonra sofrayı kaldırıp odama geçtim. 2 kız kardeş ve 1 erkek kardeşe sahiptim. İş bölümü yapmıştık bulaşıklar bugün ablam tarafından yıkanacaktı. Odaya geçtiğimde telefonumu kontrol ettikten sonra elime yeni bir kitap aldım ve okumaya başladım. Saat 21:13’tü. Okumaya devam ederken camdan gelen sesle dikkatimi dışardaki sese verdim. Rüzgâr hızını arttırmış ağaçlıklardaki ses uğultuya dönüşmüştü. Kalbimde garip bir his kendini göstermeye başlamıştı. Kendimi ister istemez biraz garip hissediyordum. Kitabı kapatıp sessiz bir şekilde odadan çıkarak dış kapaya yöneldim. Sessizce dış kapıdan da dışarı çıktıktan sonra serin olan havada kafamı gök yüzüne çevirdim. Yıldızlar koyu gecede parlarken güzellikleri insanı mest edebilirdi. Yönümü değiştirip balkonun ormanı gören tarafına geçtim. Fazla ürkek bir kız değildim aslında ama içimde hem korku hem de garip bir hisle merak vardı. Ormanla evimiz arasında bir sınır vardı. Ormanı genellikle kestirme olarak karşıdaki yola çıkmak için kullanıyorduk. Elimdeki telefonun ışığını açtım. Sınırdaki telleri geçtikten sonra kendimi ormanın içine attım. Ormanda ilerlerken baykuşların sesi kendini belli etmeye başlamıştı. Bir yandan ürkerek bir yandan kendime kızarak yürümeye devam ettim. Arkamı döndüğümde evden biraz uzaklaşmıştım. Daha önce bu ormana birçok kez gelmiştim o yüzden kaybolacağımı düşünmüyordum. Biraz daha ilerledikten sonra diğer ağaçlardan daha büyük olan ve karga seslerinin yoğunlaştığı kavak ağacının yanına doğru ilerledim. Uzun boyu ve kalın cüssesiyle bu ağacı yeni fark etmiştim. Ağacın arkasından gelen yavru köpek sesiyle ağacın arkasına geçtim. Telefonun ışığıyla kontrol ettiğimde burada yavru bir köpek vardı ancak köpek ağacı tırmalıyor ve havlıyordu. Köpeğe yaklaştığımda köpek havlamayı bıraktı ve bana doğru geldi. Köpek çok tatlı ve çok sevimliydi. Kafamı kaldırıp etrafı kolaçan edeceğim esnada karşımda duran ağacın arkasındaki yerden böyle bir şey göreceğimi hiç tahmin edemezdim. Ağacın içinde kocama bir oyuk ve hafif bir şekilde parlayan bir ışık vardı. Merakım gitmiş onun yerine havanın kararmış olması ve yaşadığım şaşkınlığı tetikleyen korku doğmaya başlamıştı. Hemen koşup annemgile söylemem gerekti ancak ormandan gelen insan sesleriyle birlikte ağacın oyuk olan kısmına kucağımdaki yavru köpekle beraber geçtim. -Nerde bu köpek! -Ne biliyim ben kaçtı işte! -Bizi birisi o köpekle bir görsün var ya yandık neyse hemen şu köpeği bulup işini halledelim. Ardahan Bey de gününü görsün! Şimdi bazı şeyler kafamda oturmaya başlamıştı. Evimizin yakınlarında çok iyi ve çok hayvansever biri olan Ardahan Bey vardı. Mahallemizde maddi durumu iyi olmasıyla ve hayvanlara olan sevgisiyle tanınırdı. Demek ki bu Ardahan Bey’in köpeklerinden biriydi. Adamlar bize doğru biraz daha yaklaştığında endişeyle biraz daha içe doğru geçtim. Ancak köpeğin ani bir refleks hareketiyle kafamı ağacın içine çarptım. Köpek kucağımdan inip ağacın içindeki ışığa doğru koşunca peşinden gitmekten başka çarem yoktu .Bu saatte bu ormanda olmamam gerekirdi. Anlaşılan adamlar köpeğe zarar vereceklerdi ama beni görürseler es geçmeyeceklerinden emindim. Yavru köpek ışığa doğru hareket etmeye başlayınca ben de onun peşinden harekete geçtim. İkimiz birlikte ışığın olduğu yerden adım atıp onu kucağıma aldım. Kulağımdan gelen çınlama sesi ve kucağımdaki köpekle kendimi farklı bir boşlukta hissetmiştim. Gözlerimin parlaklığa karşı kapanmasıyla birlikte hiçbir şey hissetmiyordum. Tek hissettiğim şey boşluk ve kucağımdaki yavru köpekti. … Umarım beğenmişsinizdir .Görüşleriniz için şimdiden teşekkürler 😊. Tarih:29.07.24 |
0% |