@seda_06
|
Evin kapısını açtım,ayakkabılarımı çıkarttım ve oturma odasına doğru yol aldım Çünkü annem ve babam ben eve gelmeden asla uyumazlardı, bunu biliyordum. Ki öyleydi. Oturma odasının kapısından baktığımda annem ve babam sitresli bir şekilde yere bakıp bacaklarını hareket ettiriyorlardı. Geldiğimi gördüklerinde beni soru yağmuruna tuttular. "Kızım,neredeydin bu saate kadar? Merak ettik seni. Neden bizi hiç arayıp sormadın? Okulda olanları duyduk. Okula geldiğimizde ise sen yoktun. Belki eve gelmiştir, bizi bulamamıştır,bize ulaşmıyordur diye de eve geldik hemen. Ama sen evde de yoktun. Nerelerdeydin Allah aşkına!?" "T-tamam. Sakin." "Ne sakini kızım. İnsan evladindan haber alamayımca nasıl sakın kalabilir?" "Ya hastaneye gitmiştim. Belki o sırada okuldaydınız,ondan görememişsinizdir beni." "Ne hastanesi! Ne işin vardı orda? Bir yerine birşey mi oldu yoksa. Dur bakiyim!" "Anne hayır! Bana değil." "Kime ?" "Ya bir arkadaşıma işte. Begüm'e" "Hii. Vah kızım nasıl, iyi mi peki?" "Evet evet. Hatta hemen çıktı hastaneden birkaç saat sonra." Şükür ki üzerime düşen o baskısıyı azaltmıştım. "Benim baya uykum geldi. Odama gidiyorum." Bu sözlerimin ardından anneme ve babama sarılıp, odama gitmek üzere oturduğum yerden kalktım... O gece belkide en fazla üç dört saat uyumuştum. Kulaklıktan müzik dinliyor ve aynı zamanda yıldızları seyrediyordum. Sadece tek başıma kalarak,kendi sesimi dinleme fırsatı bulmuştum. Ne yapıyordum ben? Kimden hoşlanıyordum? Onur ile geçirdiğimiz o olaylar sonucunda 'hoşlanmıyorum' demek o kadar saçma gelirdi ki. Ve nasıl söylerdim ona bunu? Boynumdan onun bana taktığı kolye asılırken,benim Arif'i düşünmem fazlasıyla malca birşey olurdu. Ama Akif'i görünce içimdeki kelebekler şiddetle uçuyor,ve gözlerimi ondan alamıyordum. Acaba o kimi düşünüyordu? Belkide okulda hiç ummadığım birisiyle sevgili idi.. Bu sorunun cevabını.kesinlikle alamayacağını biliyordum. Sonuçta Akif' e gidip de soracak değildim. Onun kumral ve dalgalı saçlarını,esmer tenli yüzünü,kahve gözleri ile uzun boyunu görünce dünya ile iletişimim kesiliyor,yalnızca onu düşünüyordum. Düşünüyordum,evet.. Hani ,umarım o aşkın küllerinden tekrar bir alev olmaz demiştim ya. Bu alev,olmuştu. Ve üstelik fazla yakıcı bir alevdi bu. Bu yüzden bende o aleve dokunmamaya,yalnızca uzaktan bakıp ısınmaya çalışıyordum. Bir tarafta benim düşündüğüm değil de,beni düşünen, esmer,orta boylu, zeytin gözlü,kahverengi ve düz saçlı bir çocuk vardı... Yatağıma geçme kararı verdiğimde saat 03:17 idi. Yarın şişik gözlerle uyanacağımı bildiğimden,korkmuyordum değil. Gözlerim yavaş yavaş uyku ile buluşuyordu. Gözlerimi kapatmıştım. *.........* "Sıla,Hadi kızım uyan!" Gözlerimi açtım ve yüzüme vuran güneş ışığı gözümü rahatsız ettiğinden perdeyi iyice çektim. Ardından aynadan kendime baktığımda,sanki birisiyle kavga etmiş gibi saçları birbirine dolanmış,ve mezardan çıkmış gibi ölü bir yüz gördüm. Kendime gelmem gerektiğini anladım ve önce elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Saçlarımı topladım,ve pijamalarımın yerine bir tişort ve bol bir eşofman giydim. Okul kıyafetlerimi giymeye alışmıştım aslında. Bu yüzden bugün sanki okul varmış da,yok yazılacakmışım gibi bir hissiyat verdi bana. Evde boş boş oturup ne yapacaktım akşama kadar? Bunu anneme sorduğumda:" Ders çalışırsan,canın hiçbirşekilde sıkılmaz Sıla!" "Off anne ya!" "Anneye off denilmez!" Psikolojim bozulduğu için ağlamamak için zor tuttum kendimi. Bugün canım sıkılmasın diye (güya),annem kahvaltıyı bana kitlemişti. "Anne vazgeçtim vallaha canım sıkılmıyo. Hatta ben test çözeyim ya. Evet evet. Hadi görüşürüz." Tam gidecekken annem bana olan gülümsemesi ile:"Hoop,küçük kız! Nereye öyle. Kahvaltıyı hazırlamadan şuradan şuraya adım bile atmazsın. Hadi kolay gelsin." Bu cümlenin ardından moralim sıfıra inmişti. Ancak annemin yanımdan ayrılmadan yanağıma kondurduğu öpücük,moralimi bir nebze de olsa yükseltmişti.. Evet,hadi bismillah! ... (18-20 dakika sonra) "Anne! Kahvaltı hazır. Hadi gelin!" "Tamam kızım,geliyoruz. Hadi Ali işe geç kalacaksın!" Annem ardından babamı uyandırmaya çalışana kadar,ben bardaklara çay doldurmuştum,ve telefona bakıyordum. Bir süre sonra geldiler ve kahvaltı yapmaya başladık. Babam:" Bu çay niye soğuk?" "İki saattir gelemediğiniz için olabilir babacığım bilemiyorum." "Hahaha. Doğru..." Kahvaltımızı yaptık ve ben odama geçip telefona bakmak üzere telefonu tekrar elime aldım. Bir kaç dakika baktıktan sonra annem odamın kapısına üç kez vurup kapıyı açtı. "Ne yapıyorsun kızım? Bu güzelim havada evde oturmak da neymiş. Okulun yoksa dışarıya çık. Begüm,Gonca..biraz dolaşın hadi bakalım." "Off anne yaa. Tamam çıkarım bir kaç saat sonra." "Ben o bir kaç saatleri çok iyi biliyorum Sıla. Hem işim var odanda nevresimleri değiştireceğim,dolabını düzenleyeceğim,yastık kılıflarını değiştireceğim. Ohoo. Çok işim var. " "Tamam anne ben yaparım ya sen kendini yorma." "Sıla! Şuan seninle inatlaşacakmıyız kızım. Ha? Bebek gibi.." "Tamam anne dur bari Begüm ile Gonca'ya söyleyeyim." "Tamam." Bizim bir grubumuz vardı. Üçlü kız grubu. Hemen mesaj çektim ve bizim eve en yakın olan parka çağırdım. İkiside ne yazıkki gelmeyi kabul ettiler. Ne yazıkki dememin sebebi dışarı çıkmak istemememden kaynaklanıyordu. Üzerime siyah bir crop ve altına siyah bir kot pantolon giydikten sonra beyaz cantamı alıp, beyaz ayakkabımı giymek için kalıyı açıl ayakkabılarımı aldım. Tam ayakkabımı giyecekken adım atan ayak sesleri duydum merdivenden aşağıya doğru baktığımda Onur'un merivenlerden çıktığını gördüm. İlk cümle Onur'dan geldi. "N'aber Sıla?" "İ-iyi sen?" "Bende iyi . Nereye böyle?" "Adeta evden kovulmuş gibiyim. Annem beni zorla Begüm ve Gonca ile buluşmak için zorladı. Bende şu parka gidiyorum işte. İrada buluşacağız." "Biliyor musu,bende seni dışarıya çıkmak için çağıracaktım..." "Ya?... E sende gel o zaman benimle. Eminim Begüm sevgilisi ile, Gonca'da ikizi ile gelir." "Tamam o zaman,hadi gidelim!" Zaten konuşa konuşa ayakkabılarımı.giymiştim. Hemen ayağa kalktım ve merdivenlerden inemye başladık. "Şeyy... Bu arada çok.." "Bu arada ney Onur?" "Hiçç. Şey.. Imm.. Çok sıcak diyecektim. Evet!" "Hmm. Peki!" Onur'a birşeyleri açıklamam gerektiğini düşündüm. Çünkü biz neydik? Bu kısacık süre zarfında neden daha fazla samimi olmuştuk? Arif neredeydi?.. Tabii Arif sorusu bu açıklamadan hariç bir soruydu. Bir süre sonra parka yaklaştığımızla bir masada oturan dört kişi gördük ve emindik ki bunlar bizimkilerdi. Parka biraz daha yaklaştığımızda ise yanlarına bir kişinin geldiğini fark ettik. Bir dakika! Bu oydu!! Arif'ti. Yanlarına Arif gelmişti. Onur'a baktığımda çok sinirli duruyordu. Elini yumruk yapmıştı. "Geri mi dönsek Onur?" "Yoo. Niye ki? " "Ya iş büyümesin ha? Hadi lütfen." "Ne işi ? Kavga mı edeceğimizi sanıyorsun. Yok yok. Merak etme..."
|
0% |