@sedadmrl
|
BARIŞ DEMİRKAN Ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama karşımdaki kızın yavaş yavaş gözlerini açtığında uzun bir süre geçtiğini anlamıştım.
AYDA GÜZ Gözlerimi açtığımda karşımda Barış’ı görmeyi asla beklemiyordum. Refleks olarak bakışlarımı çekinerek çekip birden doğruldum. “Sakin ol” dedi buna karşılık. “Sakinim ben!” dedim yersiz bir panik yapıp geri çekilmiştim. Ben uyurken beni mi izlemişti? Hiç duymadığım kadar büyük bir utanç duyuyordum şimdi. Ne diyecektim uyurken beni nasıl izlersin mi? Birde maaşından kes tam olsun Ayda! “Uyumuşum” dedim sanki uyuduğumu bilmiyormuş gibi bunu sesli dile getirmem onu güldürmüştü. “Neye gülüyorsun sadece uyudum?” dedim sinirlerime engel olamayarak. “Her neyse seninle uğraşamam kafeyi toplamam lazım-” derken bakışlarımı kafeye çevirmiştim hiç olmadığı kadar derli topluydu. Engel olamadığım bir şekilde dudaklarımda bir gülümseme belirdi. O kadar yorgun ve uykusuzdum ki bundan daha güzel bir şey olamazdı. Bir dakika… Ben uyuyor olduğuma göre burayı kim toparlamıştı? Çınar? Olamazdı erkenden gitmişti. Tuğçe? O da olamazdı Çınar ile beraber gitmişti. “Buraları,” dedim işaret parmağımla tüm kafeyi göstererek, “Sen mi toparladın?” dediğimde çok garip bir şey söylüyormuşum gibi bakıp çok rahat bir şekilde “Evet” dedi. Şaşkınlığın alasını yaşıyordum. Aniden ileri atılıp ona sarıldığımda ağzımdan “Teşekkür ederim!” diye birkaç kelime döküldüğünde gerçekten rezil olmuştum! Geri çekileceğim an Barış’ın elini beni rahatsız etmeye korkarmış gibi belimde hissettim, o an dondum kaldım da diyebilirim. “Rica ederim” dediği an kendimi hızla geri çektim şimdi ben yerin dibine tam anlamıyla girebilirdim mümkünse yer de yarılırsa çok sevinecektim! “Şey,” dediğimde ne diyeceğimi bilemedim. “Ney?” dediğinde sanki bilerek yapıyordu. “Yani ben buraları normalde tek başıma topluyorum da, uyanınca da birden öyle-” dediğimde lafımı bölüp, “Anladım kendini yormana gerek yok” dediğinde gülümsemem genişledi. “Ee sen neden gitmedin?” derken buldum kendimi bir anlığına. “Gitmeli miydim?” diye sordu. “Öyle demek istemedim! Evin yolunu bilmiyorsun doğru yani ben-” üst üste daha en kadar saçmalayabilirim yarışmasında mıydım? Acaba diye düşünmeden edemiyordu insan. Barış yine lafımı böldü, “Yorgunsun farkındayım, ayrıca gözündeki şey,” dediğinde bir parmağıyla gözümü işaret ediyordu “Rengi akmış” diye tamamladı cümlesini. Koşa koşa kendimi lavaboya attım hızla. Aynada gördüğüm görüntümde farım akmıştı. Elime bir peçete alıp akan yerleri sildim iki tarafı da eşitlediğimi düşünüyordum artık. Lavabodan çıktığımda Barış’ı kendi kendine gülümserken gördüm. “Çıkabiliriz yani, sen de hazırsan” dedim çantamı ve montumu giyerken. “Olur” dediğinde yola çıkmıştık.
LEVENT ERENDİL Kendimi bir anda aynada gülümserken gördüğümde durdum. Tekrar baktım aynaya yanılmamıştım yine gülümsüyordum. Bir insan bir insanı bu kadar gülümsetebilir miydi? Ne oluyor oğlum sana silkelen bir kendine gel. “Levent?” dedi babam kaşları çatık olduğuna göre sinirliydi. “Efendim Baba?” dediğimde yüzümdeki gülümseme silindi. “Yukarıdaki kızın okula yetişmesi lazım bırakırsın sen” dedi babam umursamazca. “Hemşire kız mı?” diye sordum, okuyor muydu o? “Evet” dedi babam memnuniyetsizce. “Tamam” dedim gülümseyerek ama benim aksime babam tebessüm etmiyordu bile. Merdivenden adım sesleri duyduğumda hemşire olduğunu düşündüğüm kız gelmişti. Elinde bir çanta vardı. Kız sesini bile çıkarmadan önden önden yürüyüp dış kapıdan çıktı peşinde dolanan Rıfat’ı gördüğümde anlamsızca sinirlendim ve kızın peşinden gittim. Sabah Meltem’in de peşinde böyle dolanıyor kızın canını sıkıyordu demek sabah ona yetmemişti. Yeşille Mavinin oluşturduğu o muhteşem ton gözlerimin önüne gelince ister istemez gülümsedim, hele o kömür karası saçları pamuk teni… Enfes bir şekilde gülüşü başkasına değil bana gülüşü… Rıfat’ı kızı kolundan tutup ilerlettiğini görünce sinirlerim tepemin bile üstüne çıkmıştı. Rıfat’ın kolunu tutup ters çevirdiğimde kız korkarak geri çekilmişti. “Adam gibi davran, anladık adam değilsin ama bir daha uyarma gereği duymak istemiyorum Rıfat” dedim dişlerimin arasından kulağına fısıldarken, ileri ittirmiştim sertçe yere yapıştığında korkan kıza baktım hayretle bakıyordu bana, ama benim ona baktığımı görünce bakışlarını kaçırdı. “Merhaba,” dedim elimi uzatıp ama ne elini uzatıp el sıkıştı ne de yüzüme baktı. Kaçarcasına arabanın arka koltuğuna oturdu ve kapıyı hızla kapattı sanki arkasından binecekmişim gibi. Neden böyle davrandığını anlamadan arabanın sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırıp yola çıktım. “Levent ben” dedim aynadan gözlerine bakmak istedim ama gözlerini kaçırıyordu. “Adını söylemeyecek misin?” dediğimde bana kinle baktı resmen. Orman yolundan çıktığımızda pencereleri açtım. İçeri temiz bir hava giriyordu artık. Öksürük sesi duyduğumda arkama dönüp baktım öksürüyordu iyi gibi de değildi. Arabadan inip yan tarafta su satan adamdan bir su aldım hızla. Arka koltuğun kapısını açıp suyu uzattığımda panikledi ama suyu görünce paniği geçti. “İyi misin?” dedim soran gözlerle bakarak. “Bilmem iyi miyim?” dedi kinle. “Sana zarar vermek için burada değilim korkmana gerek yok,” dediğimde bakışları bir anlığına da olsa değişti. DAMLA DURAN İki seçeneğim kalmıştı. Giderek tükenip kendi sonumu mu getirecektim? Yoksa karşımdaki tek yardım çığlığımı duyabilecek adama güvenecek miydim?
|
0% |