Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@sedadmrl

2.BÖLÜM

SENİN ÇOCUKLUK HAYALİN BENİM ÇOCUKLUK KABUSUM

Önümde ardı ardına dizili kağıtları okurken derin düşünceler içerisindeydim. Tarık Abi bana sessizce kimsenin görmemesine dikkat ederek bir dosya daha verdi bu dosyayı gizlemişti ve bakışları etraftaydı dosyayı ne Deniz'in ne Ege'nin görmesini istemiyordu farkına varmıştım.

Babamın bir sözü çınladı kulaklarımda "Bir şeyi gizlemek istiyorsan umurunda değilmiş gibi davran Mavi'm önemli değilmiş gibi hissettir Mavi boncuğum" demişti babam öyle de yapacaktım babamı dinleyecektim. elimdeki dosyayı sanki çöpe atacağım taslak kağıdı gibi yırtarcasına açtım umursamazca görünerek sayfalarda göz gezdirdim. Bu dosya benim değildi görev dosyası filan da değildi bu dosya tamamen Deniz hakkındaki tüm bilgilerden oluşuyordu demek bu yüzden dosyayı gizliyorduk.

İlk sayfa doğum tarihi yaşı ve bunun gibi bir çok gereksiz bilgi.

İkinci sayfada Denizin yetiştirme yurdunda büyüdüğü yazıyordu tam olarak bilinmese bile on sekiz yaşından sonra gerçek ailesini bulduğu yazıyordu. İşte bu noktada şaşırarak Tarık Abiye baktım sonra hızla kağıda döndüm.

Deniz Aras.
Annesi Pervin Aras ünlü Psikolog.
Babası Yalçın Aras ünlü Doktor.

Kardeşleri vardı.
Toprak Aras
Güneş Aras
Gece Aras
Derin Aras
Beş kardeşlerdi çok güzeldi, benim bir tane bile kardeşim yoktu. Kardeşleri ile ilgili az olsa da bilgi vardı ama beni şaşırtan şey Deniz'in nasıl yetiştirme yurdunda büyümesiydi bu kadar iyi durumda olan bir ailenin çocuğu nasıl yetiştirme yurdunda büyürdü? Ben bile Arasları biliyordum. Araslar, Hastaneleri vardı çoğu doktor olan bu ailenin çok eskiden beri Aras Hastanesi vardı bunu biliyordum, Eskiden hasta olduğumda babam beni Aras hastanesine götürürdü ve hiç şaşmaz yine aynı doktora giderdik.

Sayfayı değiştirdim, Deniz 12 yaşına kadar Ailesi ile büyümüştü. Neden 12 neden sonrası yetiştirme yurdu ve yatılı okullarda geçmişti hiç bir bilgi yoktu devamı yoktu bu kadardı neden bu kadar gizemliydi?

Dosyanın kapağını kapattım. Tarık Abiye baktım gözleri etrafta geziniyordu. Dosyayı ona geri uzattım ve "Neden bu kadar az bu bilgiler yeterli değil" diye fısıldadım gözlerini Deniz ve Ege üzerinden çekip bana baktı kulağıma fısıldadı "Görevi üstlendin gerisi sende" dedi. Üstü kapalı bir şekilde bana diğer bilgileri benim bulacağımı anlatmaya çalışıyordu ben bunu zaten biliyordum ama bu kadar az bilgiyle nasıl yapacaktım?

"Mavi?" bana seslenen kişi Denizdi kafamı dosyadan kaldırdığımda tam tepemde dikilmiş bana bakıyordu "Adım Ada" dedim. "Adın beni ilgilendirmiyor, kalk ezber yapacaksın" bana emir mi veriyordu hemen Tarık Abiye baktım Denizi onaylayıp bana "Ezber gerçekten gerekli Adacım hadi kardeş kardeş ezberinizi yapın bitsin" dedi kardeş kardeş?

Ege, "Vakit yok çıkmanız lazım, Tarık ev tamam değil mi birde ev ile uğraştırma bizi" dedi "Ev sorunu ortadan kalktı söylediğiniz yerde ev var ben ayarladım" dedi Deniz. Ev neden gerekliydi bilmiyordum görev ne kadar sürecekti onu bile bilmiyordum.

"Ada paravanda bıraktım kostümleri bekliyoruz seni"

"Birde Mavi'yi mi bekleyeceğiz? Üç saatte giyinemez o" diyen Deniz üzerine lacivert bir gömlek giyinmiş altında da çok şık bir pantolon vardı.

Cevap vermeden paravanın arkasına girdim kabinin içinde yine şık olduğunu belirten bir elbise vardı Mavi renkliydi sırt dekolteli bu elbisenin altında şeffaf topuklu terlikler duruyordu.

Elbiseyi giyinip kabinden çıktım. Aynaya baktığımda ne ara topladığımı bilmediğim saçlarımı açtım ufak dokunuşlarla yüzüme renk verdim.

"Hazırım çıkabiliriz" dedim.

"Mavişimiz de hazırsa çıkalım artık" dedi Ege büyük bir samimiyetle.

Depodan çıktığımızda bizi baya pahalı olduğunu bildiğim lüks bir araba karşıladı. Ege anahtarı Deniz'e fırlattığında Deniz sürücü koltuğuna geçti. Tarık Abi elime bir çanta tutuşturdu çantan bezdendi ama içi doluydu. Sarılıyormuş gibi yapıp kulağıma eğilip "Bundan sonrası sende her öğrendiğin bilgiyi ilet" dedi. Uzaklaştığında Deniz arabadan inip kapıyı sertçe çarptı.

"Tam olarak daha ne kadar arabaya binmeni bekleyeceğim Mavi?"

"Adım Ada" dediğim aynen der gibi bakıp beni ciddiye almadı.

Tarık Abi kolumdan ittire ittire beni arabaya bindirdiğinde Deniz de hızla binip arabayı çalıştırdı. Şimdi içimi kemiren soruyu sorsam acaba yine laf sokar mıydı? Kendime güvenerek neşeli bir sesle sormaya karar verdim.

"Nereye gidiyoruz?"

"Alice harikalar diyarına " dedi. Benimle dalga geçiyordu!

"İki akıllı mantıklı insan gibi soru sordum, nereye gidiyoruz dedim! Çok mu zor cevap vermen?"

"Söyledim işte Alice harikalar diyarına gidiyoruz" yine benimle dalga geçiyordu madem öyleydi bende konuşmazdım.

Üç saatin sonunda bir eli kolumda hissetmemle açtım gözlerimi. Ne zaman uyumuştum?

Deniz'in "Mavi hadi ama her zaman böyle her yerde uyuya kalamazsın" diyen sesini duydum. Gözlerimi açtığımda Deniz kapımı açmış uyanmam için koluma dokunuyordu. Deniz'in ellerini ittirip indim arabadan ve biliniz bakalım ben salaklığın kaçıncı seviyesindeyken suçsuz bir insana suç atıyordum?

Kafamı biraz daha yukarı kaldırdığımda gördüğüm yazıdan dolayı utandım gerçekten utandım!

Büyük rengarenk boyalarla süslenmiş demirlerin kenarlarına bağlanmış uçan rengarenk balonların üzerindeki tabelada gerçekten de Alice harikalar diyarı yazıyordu!

Deniz'e dönüp baktığımda gülen yüzüyle karşılaştım.

"Utanmak istiyorsan, şu köşede iki dakika utanıp gelebilirsin vaktimiz var" dedi saatine bakıp eliyle köşeyi gösterip gülerken.

"Bilmiyordum!" dedim sinirlendiğimi belli eden bir tonlamayla.

"Anladım" dedi yine gülerken!

"Çok eğleniyorsun değil mi?" dedim sinirle.

"Evet baya" dedi eğlenirken.

"Yalnız birazcık haklılık payı var Adacım" dedi içimden bir ses.

Deniz içeri doğru yürüdüğünde her şey normal görünüyordu renkli büyük demir kapı açıldı. Arabayı vale olduğunu sandığı bir adam gelip aldı.

Deniz yanıma yaklaşarak kulağıma fısıldadı.

"Eve girene kadar mümkünse konuşma karıcım" dediğini duyduğumda karıcım dediği kısımda yüzümü ekşittim. Her ne kadar oyun gibi olsa da garip hissettiriyordu

Kocaman bir bahçeye sahip yan tarafında geniş bir havuzu olan evin bahçesine girdiğimizde içimdeki kız çocuğu kahkahalar atıyordu ,çünkü bu ev o kız çocuğunun hayaliydi...

Çoğunlukla sarı ve grinin tonlarından beyaz renge doğru giden üç katlı bir villaydı.

Kendimi tutamayıp konuştuğumda "Bu ev benim çocukluk hayalim" demiş bulundum. Konuşmamam gerekiyordu!

"Senin çocukluk hayalin, benim çocukluk kabusum" dediğini duydum Deniz'in.

"Anlamadım?" diye sordum ama yüzüme boş boş bakmakla yetindi.

Evin geniş büyük sarı kapısının önüne geldiğimizde anahtarla açtı kapıyı. Bizi ilk önce sarı çerçeveli ayna ve mont ceket gibi eşyalarımızı asmamız için beyaz askılık karşıladı. Köşede duran beyaz puf vardı. Deniz yavaş adımlarla ilerlediğinde peşinden gittim. Kısa ama oldukça güzel süslenmiş koridoru geride bırakıp salona doğru geçeceğimizde salon ve mutfak arasında sadece bir tezgah ve sarı bar tabureleri duruyordu. Mutfağa yine sarı ve beyaz tonları hakimdi. Salona doğru geçerken duvardaki tonlar yavaş yavaş koyulaşıp canlı bir sarı haline geldi. Salonda uzun sarı bir L koltuk beyaz bir orta sehpa ve karşısında gri ve beyaz tonlarına sahip televizyonluk televizyonun kenarlarında neredeyse tüm duvarı kaplayan gömme kitaplıklar vardı. Kitaplar ilgimi çektiğinde yakından gidip incelemeye başladım bir iki tanesi şiir kitabı olsa da çoğu tıp ve psikoloji kitaplarıydı. Kitaplığın bitiminde uzun ve geniş bir sarı çalışma masası vardı biri sağ biri sol karşılıklı birbirine bakan sarı çalışma sandalyeleri vardı. Masanın manzarasıymış gibi gözüken veranda çok güzel ışık alıyordu içeri. Verandaya doğru çıktığımda duvarların tonları koyulaşarak turuncuya dönmüştü. Verandanın bir köşesi turuncu tondan maviye geçmiş ve aynı yerde duvara dayalı mavi bir yemek masası takımı vardı. Turuncu tarafa döndüğümde duvarlarla aynı tona sahip turuncu oturma takımını gördüm ve tabi beyaz orta sehpayı.

Verandadan aşağı inen üç basamaklı geniş bir merdiven vardı yeşil renkteki merdivenlerin sağ ve sol taraflarında duran rengarenk çiçeklerin saksıları vardı. Verandanın aşağısında köşede duran yeşile boyanmış ve üzerinde mor çiçeklerin desenleri olan çardak vardı.

Yeşil çimenlerin hemen ortasında yere gömülü bir çardak daha vardı ama onun üstü su geçirmez perdelerle örtülüydü.

Diğer bir köşede kırmızı dört tane armut koltuk ve dört tane turkuaz renginde minderler vardı. Bahçenin biraz arkasında geniş büyük bir havuz ve havuzun etrafında sarı, turuncu, kırmızı renklerinde şezlonglar vardı ve üstünde de beyaz şemsiyeler.

"Bahçeyi incelemen bittiyse içeri geçelim" dedi Deniz. Ona doğru dönüp verandanın kapısından yeniden salona girdim. Mutfak ve salonun birleştiği noktada yukarı çıkan mavi merdivenler vardı. Mavi merdivenlerden yukarı çıktığımızda geniş bir koridor çıkmıştı önümüze ama yukarı doğru çıkan mavi bir merdiven daha vardı.

Deniz, "İçinde kalmasın gezebilirsin" dedi.

İlk önce sarı kapılı odaya girdim sarı tonlarda düzenlenmişti ama daha çok çocuk odası gibiydi. Lacivert kapılı odaya girdim az önce girdiğim odanın lacivert tonlarıydı sadece, her şeyi aynıydı. Kahverengi kapıyı açtığımda burası biraz daha genç odası gibi bir yerdi. Açık mavi tonlarında bir odaya girmek istediğimde Deniz beni durdurdu.

"Orası yasak" dedi kapıyı kilitlerken.

Arkamı döndüğümde büyük beyaz renginde bir kapı ile karşılaştım. Beyaz kapıyı açtığımda en büyük odanın burası olduğunu fark ettim çift kişilik geniş bir yatak pahalı süslemelere sahip bir dekoru vardı beyaz ve gri tonlarındaydı bu oda. Odanın içinde iki kapı daha vardı. Birinde geniş kocaman bir küvet vardı küvetin hemen yanında duş ve köşede lavabo vardı. Diğer kapıdan girdiğimde büyük bir giyinme odasıyla karşılaştım odanın içinde bir sürü kıyafet vardı.

"Bu odadaki kıyafetleri Tarık getirdi buradan giyineceğiz yani" dedi Deniz açıklama yaparak. Onu kafamı sallayarak onayladım. Geniş odanın güzel bir terası vardı bir taraftan havuza bakan terasın diğer tarafı bahçeye bakıyordu. İleride içinde bulunduğumuz evlere benzer başka evlerde vardı terastan çok net olmasa da görüyordum. Tam karşımızda beline kadar uzun sarı saçları olan kafasına beyaz bir bandana takmış üzerinde mavi bir elbise olan kadın vardı ve kadın resmen Barbie bebek gibiydi.

Deniz arkamdan gelip elini belime koyduğunda elini ittirmek istedim ama kulağıma eğilip söylediği cümleler beni durdurdu. "İşte tam karşımızda karıcım, Alice ve harikalar diyarı"

"Rol yapacağımız kişi karşıda, bu akşam bize özel maskeli balo partisi verecek"

"Fazla bakma. Daha tanımıyormuş gibi yapacaksın, Mine Karay"

"Anladık herhalde çek elini artık" dedim sıkılmıştım. Elini yavaşça çektiğinde terastan çıkıp en üst katı gezmek istedim ama düşündüğüm gibi fazla oda yoktu. Mor kapılı odaya girdiğimde burası diğer odalardan daha özensizdi, mor mobilyalarla donatılmıştı ama bu odada diğer odalardan farklı bir şeyler vardı.

Mor odadan da çıktığımda karşıda daha küçük bir oda vardı ve kapının tam ortasında sökülmüş bir yazı vardı. Gri kapıdan içeri girdiğimde minik bir ofis karşılamıştı beni. Çalışma odasına benzeyen küçük bir odaydı.

Bu odadan çıktığımda karşımda Deniz duruyordu.

"Çok vaktimiz yok, iki saatimiz var açsan mutfakta bir şeyler hazırlayabilirsin. Maskeni ve kostümünü salona bıraktım ben çıkıyorum"

"Nereye" diye sorarken buldum kendimi birden bire.

"Ne o sen gerçekten evli mi zannediyorsun bizi?" dedi gülüşünün arasından.

"Ne halin varsa gör Deniz Aras, görev için sormuştum"

"İyi" dedi giderken.

Aşağı indiğimde mutfakta kendime küçük bir sandviç hazırladım.

Çantamda bir şeyin titrediğini fark ettiğimde çantamı alıp içinden telefonumu çıkardım arayan Tarık Abiydi.

"Efendim Tarık Abicim"

"Ada akşam maskeli balo için Alice sizi davet etti Deniz söyledi mi?"

"Evet söyledi Abi"

"Ama zoraki bir söylemeydi bu adam sanırım benden nefret ediyor"

"Tamam bana bak dikkatli ol tamam mı silah kullanamazsın maalesef Deniz'in yanından ayrılma"

"Tarık Abi ben çocuk muyum?"

"Ada güvenliğin için söylüyorum Alice senin düşündüğün gibi sadece harikalar diyarı filan değil"

"Anladım" dedim Tarık Abiye, aksini düşünürken.

"Deniz ile ilgili ne öğreniyorsan öğrendiğin an haberdar et "

"Tamam Tarık Abi" dedim telefonu kapatırken.

Elimdeki sandviçi bitirdiğimde ellerimi yıkayıp salona doğru yürüdüm.

Koltuğun üzerinde Mavi bir elbise duruyordu ama bu elbise gece elbisesine benziyordu. Askısından tutup kaldırdığımda sol bacağımda üstten aşağı inen bir yırtmacı vardı ve sırt dekoltesi vardı.

Üst kata çıkıp giyinme odasına girdim kıyafeti denediğimde boy aynasından üzerime tam oturduğunu gördüm. Deniz'in bıraktığı beyaz topuklu ayakkabıyı giyindim. Salona doğru indiğimde Deniz ile karşılaştım. Ne zaman nereye gittiği bilmediğim gibi ne zaman geldiğini de bilmiyordum.

"Ne zaman geldin" dedim üzerindeki lacivert takım elbisesini incelerken.

"Maskeni unutmuşsun" dedi koltuğun üzerindeki mavi ve mor karışımı maskeyi uzatırken.

Elindeki maskeyi alıp kapının girişinde olan aynaya doğru ilerleyip saçımın bir kısmını kaldırıp ipli maskeyi bağlamaya çalıştım ama doğru düzgün bağlayamadım. Arkamdan bir el maskemin iplerini eline alıp bağladı. Önümü döndüğümde yüzünde siyah maskesi olan Deniz vardı.

"Sen daha maskeni bağlayamıyorsun" diye söylendi.

İçeriye doğru gidip Tarık Abinin verdiği çantayı giyinme odasında elbiselerin arasına sakladım. Küçük siyah kol çantasını aldıktan sonra Deniz'in yanına indim.

"Umarım kimliğimizi belli etmezsin Mavi" dedi Kapıyı açıp çıkmamı beklerken.

Dışarı çıktığımda etrafı kontrol ettim, ilk deneyimim olduğu için silah kullanamıyordum bu yüzden Deniz'in yanından ayrılmamalıydım. Ne güvenlik ama! Adamın hayatına sızıyordum hainliğini ortaya çıkarmak için ama aynı zamanda beni koruması için peşinden ayrılamıyordum bu nasıl işti böyle?

Deniz önden giderek arabasının kapısını açıp benim binmemi bekledi hafif bir gülümsemeyle bindim arabaya kapımı üzerime kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Parti alanına doğru ilerliyorduk.

"Alice Rüya Royan Harikalar diyarının sahibi yani" dedi açıklama yaparak.

"Eşi Waya Mirza Akalı"

" Eşinin kardeşi Albert Furkan Akalı, Bir oğlu iki kızı var ama burada değiller yurt dışındalar" dedi anlatmaya devam ederken.

"Oğlu Stew , Claria, Gloria söylediğim gibi yurt dışındalar"

"Senin işin Alice ile ,gerisine karışmıyorsun" dedi.

"Pardon farkındaysan bende görevin içindeyim? Ortağız biz!"

"İşin olan kadarını yap Mavi daha fazlasını değil" dedi büyük bir sakinlikle. Benim adım Ada bana neden Mavi diyordu?"

"Adım Ada" dedim.

"Gerek yok, artık Mine" dedi görevi kast ederek.

Parti alanına geldiğimizi yoğun müzik sesinden anlıyordum.

"Birazdan ineceğiz içkilerden içme verilen küçük lokuma benzeyen ikramlardan yeme"

"Ne yiyip içeceğime sen mi karar veriyorsun?" dedim sinirle

"Çok bir şey içip yemek istiyorsan limonata iç pasta ye" dedi çocukmuşum gibi.

"Karşında çocuk yok!"

"İn arabadan" beni arabadan mı kovuyordu?

"Sen ne hakla-" cümlemi tamamlamama izin vermedi.

"İn arabadan"

Arabanın kapısını açıp indim üzerine de sertçe kapattım.

Arkamı döndüğümde büyük parti alanında buldum kendimi.

"Sen yani ben-"

"Cümle kur karıcım, kelimeleri birleştirmemi bekleme" dedi yüzündeki gülüşü bozmadan.

Parti alanına geldiğimiz için in demişti. Yanıma gelip elimi tuttu beraber geniş süslü alana doğru ilerliyorduk. Azıcık ileride konuşma yapan Alice vardı.

"Hepinize Harikalar dilerim" diyerek bitirdi konuşmasını. Hepinize harikalar dilerim ne demekti ya?

Yanımıza doğru geliyordu sarı fırfırlı bir midi elbise giyinmişti saçlarını topuz yapmış yüzünde de göz alıcı bir maske vardı.

"Hoş geldiniz harikalar diyarıma" dedi gülümseyerek.

İşte şimdi başlıyorduk.

 

Loading...
0%