Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sedadmrl

3. BÖLÜM

ALİCE VE HARİKALAR DİYARI

"Alice Rüya Royan" dedi elini uzatıp gülümseyerek.

Elimi Deniz'in elinden çekip el sıkıştım "Mine Karay" dedim onun gibi gülümseyerek.

Deniz bana döndü benden sonra o elini uzattı. "Mert Karay" dedi.

"Çok süpersiniz auranızı buradan bile hissedebilyorum" dedi büyülenmiş gibi yaparak.

"Tekrardan hoş geldiniz Harikalar diyarıma" dedi Alice.

"Alice tatlım ne yapıyorsun?" dedi Waya Mirza Akalı olduğunu düşündüğüm adam.

"Yeni Harikalarımı ağırlıyorum hayatım gel sende tanış" dedi Alice eşine.

Harikalarım nasıl bir sevgi sözcüğü oluyordu?

Eşi Waya Mirza Akalı elini uzatarak Deniz ile el sıkıştı sıra bana geldiğinde bende elimi uzattım.

"Mine Karay"

"Waya Mirza Akalı" dedi elini uzatarak.

İleriden genç yine herkes gibi maskeli bir adam yaklaştı yanımıza. Waya Mirza Akalı ile el sıkıştıktan sonra çektim elimi, elim havada asılı kaldığında genç maskeli adam sağ elimi havada tutup dudaklarına götürdü güzel bir gülümseme takındı yüzüne ben ne olduğunu anlamadan Deniz diğer elimden tutup çekti yanına beni.

"Sizinle tanışmaktan onur duyarım ?" dedi adımı sorarcasına, çünkü daha çok Deniz den izin alır gibiydi. Deniz den elimi kurtardığımda gülümseyerek konuştum "Mine Karay" dedim.

"Albert Furkan Akalı" dedi gülümsemesi büyürken.

"Kardeşim Albert" dedi Waya Mirza Akalı.

Deniz beni yeniden yanına çekerek "Eşim Mine Karay" dedi.

"Mert ve Mine hoş geldiniz" dedi Alice yeniden sohbete dahil olarak.

"Ah tatlım Mine gel seni Harikalarımla tanıştırayım" dedi kolumdan çekerek. Deniz ile kısa bir an bakışsak da umursamadım. Alice ile beraber ilerideki rengarenk masalara geçtiğimizde maskeli dört kadın yan yana sohbet ediyordu.

"Kızlar bakın sizi yeni harikamla tanıştırayım" Harikam nasıl bir sevgi sözcüğüydü? Ve ben bu sözcüğe kısa bir süreliğine de olsa alışmak zorundaydım.

"Alice kim bakalım bu Maviş kızımız " dedi Esmer uzun boylu barbie . Barbie diyordum çünkü buradaki kadınların Barbie bebekten farkları yoktu yüzlerinde anlamlandıramadığım bir şeyler vardı onları barbie gibi gösteren.

"Yeni harikam Mine!" dedi Alice büyük bir heyecanla.

"Memnun oldum Mine ben Karen" dedi kumral maskeli barbie.

"Yade" dedi uzun esmer barbie.

"Layana" dedi bir diğer barbie .

"Belinda " dedi köşedeki sessiz barbie.

"Memnun oldum" dedim gülümseyerek.

"Ee Harikalar diyarına gelme sebebiniz ne?" dedi Yade. Bir dakika... Buraya gelmemiz için sebep mi gerekiyordu? Gerekiyorsa da ben bilmiyordum! Deniz söylememişti!

Soruya soruyla cevap vermek her zaman kazandırırdı, derdi babam bakalım bugünde kazandırıyor muydu?

"Sen neden gelmiştin Yade?"

"Tatlım ben eskiden beri buradayım" dedi gülümseyerek.

"Ne kadar eskiden?" dedim onun gibi gülümseyerek.

"İki yıl" dedi Karen. Yade ona sorduğum soruya Karen'in cevap vermesine bozulsa da belli etmemeye özen gösterdi.

"Eşin ile mi geldin?" dedi Belinda köşede Mirza ile sohbet eden Deniz'i süzerek.

"Evet" verdiğim cevapla Alice hariç hepsi bozulmuştu anlam veremeyerek Alice baktığımda sessizce kulağıma eğilip "Çok kafaya takma" dedi.

Ben nereye düştüm böyle?

 

İki saattir hiç durmadan sohbet ediyorlardı ve hiç susmadan. Ben konuştukları şeylerden gram bir şey anlamıyordum. Mavilerim etrafta gezindi Denizi gördüğümde durdu. Mirza Akalı ile sohbet ediyordu. Benim aksime iyi idare ediyordu.

"Mine harikam bir sorun mu var?" Alice bana bir sorun olup olmadığını soruyordu peki sorun var mıydı? Tabi ki vardı!

"Ne sorunu hiç sorun yok" dedim düşündüğümün aksine.

"Ee bir şey yemedin ikramlarımızdan da almadın?" Alamazdım ki.

Önüme ikramlıklarla kokteyl bardaklarından uzattı garson olduğunu düşündüğüm kız.

Deniz'e baktığımda bana baktığını fark ettim gözleri alma yeme içme diyordu.

"Mine iyi misin Harikam?" dedi Alice.

"İyiyim neden kötü olayım?" dedim.

Garson kız ikramlıkları yemem için uzatıyordu büyük bir ısrarla.

"Yok yemeyeceğim" dedim kıza.

"Aa neden " dedi Belinda.

"Gelmeden önce atıştırdım bir şeyler, ama limonata alabilirim" dedim gülümserken.

"Limonata mı?" dedi Layana küçümseyici bir şekilde.

"Evet?" dedim.

Limonata bardağını aldığımda Deniz'in bana bakıp gülümsediğini gördüm.

Alice ve Yade durmadan konuşuyordu ama o kadar alakasız şeyler konuşuyorlardı ki anlayamıyordum mesela konudan konuya geçiyorlardı.

Ayakta durmaktan yorulmuştum hele bu topuklularla nasıl ayakta durduklarını hiç anlamıyordum.

Telefonumu aldım elime biraz bakındıktan sonra Sevgili eşim diye biri mesaj atmıştı. Bir dakika sevgili eşim kim ya?

 

Sevgili Eşim: Sıkılmaya başladım, hazırsan gideceğiz.

Ada: Sen kimsin?

Sevgili Eşim: Sevgili eşinim.

Ada: Sen benimle dalga mı geçiyorsun engelliyorum!

Sevgili Eşim: Saçmalama Mine bekle geliyorum.

Deniz yanıma geldiğinde mesajlaştığım kişinin o olduğunu anlamıştım. Eh biraz geç olsa da.

"Biz gidelim artık" dedi Deniz muhatabı kim miydi? Tabi ki ben değildim.

Alice her ne kadar erken gittiğimizi söylese de arabaya doğru yürüyorduk. Deniz çok nazik bir şekilde kapımı açıp oturmamı bekledi. Oturduğumda aynı kibarlığı gösterip kapımı kapattı.

Araba hareketlendiğinde o kadar da kibar davranmamıştı çünkü acemice davrandığımı öne sürüyordu!

"Bence gayet iyiydi" dedim savunma moduma geçerek.

"Acemisin ya ondandır!" dedi.

"Kaçıncı yılınız Deniz bey?" diye sordum.

"5. yılım" dedi. Oha yani ben bir yıl nasıl geçecek diye düşünürken adamın beşinci yılı yuh!

Bir kahkaha attığımda "Neye gülüyorsun tam olarak?" dedi, sinirlendirmiştim onu!

"Ben bu görevde sana ne kadar daha dayanabileceğimi düşünürken millet sana beş yıl katlanmışta ona gülüyorum"

Ciddi misin dercesine baktı. O konuşmayınca ben konuştum tartışmayı devam ettirmek için.

"Pardon da neyi beğendiremedik sana?" dedim.

"Albert ile samimiyetini görmedim zannetme, ajansın sen! Ne bu samimiyet!"

"Ne alaka Deniz, toplasan iki saniye sadece tanıştık!"

"Evcilik oynayacağız bitecek gidecek işte!" dedim.

"Sen çok fazla dizi izliyorsun Mavi" dedi.

Ne o cevap verdi ne de ben konuştum , eve gidene kadar ikimizden de çıt çıkmadı.

Arabadan inip eve doğru yürüdüm arkamdan geliyordu biliyordum. Benden önce davranıp kapıyı açtı bende izin verdim çünkü ben anahtarımı evde unutmuştum!

Kapıyı açtığında içeri girdiğim gibi boy aynasını bulup maskemi sökercesine çıkardım aynadan Deniz'e baktığımda onunda maskesini çıkardığını gördüm.

"Yarın Mirza Akalı'nın evinde yemeğe davetliyiz haberin olsun!" dediğinde gerçekten sinirlendirmişti.

"İstersen yemeğe gittiğimizde söyleseydin ,baya erken söyledin de!" diye bağırdım.

"Saçmalama istersen Mavi, haber versem ayrı vermesem ayrı dert!" diyerek söyledi.

"Saçmalama istersen Mavi" diyerek onun taklidini yaptım az önceki ciddi misin bakışını atıp merdivenlerden yukarı çıktı.

Üzerimi değiştirmek için merdivenlere doğru yönelip odaya çıktım. Giyinme odasına girip bütün dolabı karıştırdım resmen yeni evli çiftlerin dolabı gibi özenliydi dolaplar ,Tarık Abiye buradan teşekkürlerimi iletmeliydim. Üzerimi değiştirip aşağı inecektim.

Aşağı mutfağa doğru indiğimde önümden bir karartı geçtiğini hissettim. Mutfağa geçip elime en ağır tavayı aldım ve ilerledim önüme bir karartı daha geldiğinde hızla vurdum büyük bir ses ve bir erkek bağırışı çıktı. Kafasına tavayla vurduğum karartı yere yığıldı. Onu yere bırakıp ışıkları açtığımda vurduğum kişinin Ege olduğunu anca fark edebilmiştim.

"Ege!" diye bağırdım hızla yanına koştum. Buzluktan buzu çıkarıp eğildim ve başına koydum.

"Yaa Ege ya İnşallah ölmemişsindir! Yani resmen polis olacağım derken katil mi olacaksın kızım Ada ya!" diye söyleniyordum.

"Yani ölse bile polislere hırsız zannettim derim hem bende polisim, görevdeydim derim suçlu zannettim derim ya of katil mi oldum ben! Birde tavayla insan öldürdüm of!" söylenmeme devam ederken bir alkış sesi duyduğumda alkış yapan kişinin Deniz olduğunu fark ettim.

"Bravo sana, demek ki eve gerçekten hırsız girse hem savunman hazır hem de tavan" diyerek gülmeye başladı.

Mantıklı düşünürsem bir bıçak alırdım zaten, ama o an mantıklı düşünemiyordunuz o yüzden lütfen bu anı yaşamayanlar oturduğu yerden konuşmasınlardı.

"Mavi soruyorum ama, bıçak almak aklına gelmedi mi?" diye sordu Deniz gülüşünün arasından.

Acaba az önce söylediklerimi yanlışlıkla sesli mi söylemiştim? Yok canım o kadar da salaklık yapamam canım değil mi?

Umarım öyle bir salaklık yapmamışımdır diyerek konuşmaya başladım.

"Mantıklı düşünseydim bıçak alırdık herhalde aniden gelişti elime tava geldi bende sorgulamadım, of sanki tek derdimiz tava!" diyerek bağırdım Deniz'e o hiç rahatlığını bozmadan gülüyordu.

"Deniz bir şey soracağım" dedim panikle.

"Sor" dedi sakince.

"Ege ölmüş müdür? Beni tutuklarlar mı?" dedim alelacele.

"Ege öldü mü ölmedi mi bilemem, ama görgü tanığı olarak istersen ben seni tutuklarım" dedi heyecanla gülerken.

"Şaka mısın sen komik bir şey mi söylüyorum sana ? Güleceğine cevap ver!" dedim yine bağırarak.

Yanıma gelip eğildi Ege'nin başına baktı ve anlamlandıramadığım ama sağlıkçıların yaptığı bir kaç hareket olduğuna inandığım şeyleri yaptıktan sonra gidip bir bardağa su doldurdu.

"Su ne işe yarayacak?" diye sordum merakla.

"Bu işe" diyerek cevap verdikten hemen sonra suyu Ege'nin yüzüne boca etti. Ege birden sıçrayarak açtı gözlerini, Deniz'e ithaf ettiğini düşündüğüm bir kaç küfür savurduktan sonra kendine geldi.

"Manyak mısın sen oğlum!" dedi Ege.

"O tam zamanlı bir Manyak Ege" dedim Deniz'e ithafen ama onun umurunda değildi galiba. Bar sandalyelerinden birini çekip oturdu Deniz.

"Ege iyi misin ya?" diye sordum hüzünle.

"Her şeye tamam ama tava nedir Ada ya!" dedi gülümserken.

"Ege!" dedim uyarırcasına.

"Ayrıca senin ne işin var burada? Hadi diyelim ki işin var neden haber vermiyorsun karanlıkta gezilir mi ya? Yarasa gibi!" dedim yeniden savunma moduma geçerek.

Artık Ege de gülüyordu resmen birdiler iki oldular!

"Birdiniz iki oldunuz !" diye bağırdım onlar gülerken.

Ege buzu yerden alıp kafasına koyarken "Eli de ağırmış" diyerek Deniz'in yanına oturdu.

"Öncelikle sorularını cevaplayayım istersen Maviş" dedi Ege.

"Cevapla!" dedim.

"Öncelikle beni Deniz çağırdı" diyerek başladı açıklamasına.

"Deniz çağırmışsa çağırmış bana ne bundan, beni mi gözetliyordun sen?!"dedim.

"Valla Deniz istedi!" diyerek Ege kendini savunmaya başladı.

"Pardon neyi istedi?"

"Git bak dedi ne yapıyormuşsun diye" dedi.

"Ege Deniz yanına gelse dese ki 'Ege sekizinci kattan atla' dese atlayacak mısın?!" sorarken bağırıyordum Deniz kahkaha atarken Ege ciddiyetle soruma cevap verdi.

"Atlarım tabi ki ama Deniz derse" dedi Ege ve Deniz'e katılarak güldü.

“Ne kadar salakça savunmalarınız var!” dedim sinirle.

"Ee ilk gün nasıl geçti bakalım genç çiftimiz?" diye sordu Ege söylediğimi takmamıştı bile.

"Çok güzel" dedim heyecanla anlatmaya başlayacakken ama Deniz izin vermedi.

"Çok kötü" dedi birden Deniz.

"Pardon neresi kötü ?" diye sordum Deniz'e.

"Pardon neresi güzel ?" diye sordu beni taklit ederek.

"Tartışmayı uzatmamak için gidiyorum!" dedim merdivenlere doğru yönelirken.

En son Deniz'in Ege'ye "Ege Tarık Abiye söyle bu yol yakınken vazgeçsin" deyip söylendiğini duydum merdivenlerden çıkarken.

Beyaz tonlu odaya girdiğimde üzerimdeki elbiseyi çıkarıp rahat bir şort birde salaş tişört seçtim. Yüzümdeki makyajı temizleyip odanın kapısını kilitledim. Geniş yatağın üstündeki pikeyi kaldırdım ve yumuşak yatağa bıraktım kendimi.

Güzelce uyumalıydım tabi kabuslarımdan kurtulabilirsem.

Loading...
0%