Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Çikmaz Sokak

@sedaft

Güneşin gecenin karanlığını yarıp doğmasıyla yıldızlar da tüm parlaklığını çekmişti. Gökyüzü aydınlanmış gün insanların huzuruna serilmişti. Kimisine hayırlarla gelen gün kimisine de en kötü sürprizlerini bahşediyordu. Tıpkı şuan kapının önündeki davetsiz misafir gibi...

"Naber sevgilim ozlemedin mi beni?" ona türkçe konuşma dememe rağmen sanki anasının dili gibi çok seven Daniel otuz iki diş sırıtmış bir şekilde karşımda dikiliyordu.

Allahım neden ya? Hayır yani ben ne istedimki sabah ola hayrola dedim Daniel ola demedimki . Yalnız cidden alınıyorum sen bu kuluna çok yükleniyorsun.

Tam bana doğru bir adım atacakken geriye çekilmemle bir ayağı evin içinde diğer ayağı dışında öylece kaldı.
"Dur! ne işin var senin sabah sabah burda?"

Dışarıda kalan diğer ayağını da öbürünün yanına alıp iyice dibime sokuldu. "senı ozledım bitanem" saçıma dokunan elini elimin tersiyle geriye savurdum.

" Ne demek seni özledim ya abim seni burda görürse napar biliyor musun" üst kattan gelen seslerle hızla arkama döndüm Heh işte şimdi sıçmıştım. Abim benim önce Bi güzel derimi yüzücek, sonra derimi suya batırıp çıkarıp iyice yıkayacak belki bir gece de suda bekleticek sonra beni lime lime doğrayıp pişirdikten sonra da afiyetle yiyecekti.

Kafamın öne savrulmasıyla aklımdaki senaryolardan kurtulup gerçek dünyaya geldim.

"kime diyorum ben? Kim bu çocuk yalıkazığı gibi dikilmiş salonun ortasında.".

Eveeet göster bakalım Lalincim marifetini. Bismillahirrahmanirrahim Allahım sen niyetimi biliyorsun. Bir yerde büyük bir cinayetin işlenmesine engel oluyorum yani. Sen günah yazma nolurrr.

Abimin koluna girip onu mutfağa doğru çektim salondan çıkarken Daniele birazdan geliceğimizi söyledim.

Tezgahın önünde durduğumuzda abim elimi kolundan çekip bir adım geriye gitti.
"KİM LAN BU HIYAR BİR DE GELMİŞ DİBİNE GİRMİŞ"
aha şarteller attı bunda.
"Abicim tamam sakin ol öyle sandığın gibi değil beni Bi dinle anlatayım sana her şeyi."

Mutfakta bir o yana bir bu yana gidip gelirken pek de beni dinliyormuş gibi görünmüyordu.

"sakin ol diyo ya" bir anda durup iki elini teslim olmuş gibi havaya kaldırdı. "sakinim abicim çok sakinim neden sinirleniyim ki tanımadığımız dangalağın teki kız kardeşimin ağzının içine girmiş bir de salonun ortasında çok sakinim Ben. Hatta siz napın, biliyor musunuz çıkın odana rahat rahat ne bok Yiyorsanız yiyin."

"Valla mı?" keskin bir bakış fırlatmasıyla direkt sustum. Deli danalar gibi yerinde duramıyor göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.

"Tamam kim bu döl israfı anlat hadi dinliyorum."

"şimdi şöyle abicim. Hani ben 1 ay öncesine kadar New Yorktaydım ya." başını onaylar anlamda sallayarak devamını bekliyordu.

"Heh işte ben oradayken okulda bununla tanıştım abi tanıştığım ilk zamanlar kendini İngiltere kralı sanıyordu inanabiliyor musun okulda herkese var sandığı ama olmayan sarayından, hizmetlilerinden bahsediyordu."

Kaşlarını çatmış anlattığım şeyi sorguluyordu büyük ihtimalle. Allahım nolur inansın. Onu inandırdıktan sonrası kolaydı çünkü.

" yani anlamadım hiç bir şey. Hala bu angutun bizim evde ne işi olduğunu açıklamadın. "

" Abi anlasana çocuk deli, olmayan şeyleri kafasında kuruyo şizofren gibi. Ben ona... Biraz yardım edince beni de sevgilisi sandı."

İki elini beline koyup kaşlarını havaya kaldırdı. Yok inanmamıştı.
" hadi ya nasıl Bi hastalıkmış bu 'abisi olan kızları nasıl köşeye kıstırabilirim acaba' hastalığımı? " offf bir kere de anlattığım bir şeye sorgulamadan inan be adam

"Abi sana gerçekten inanamıyorum. Çocuk hasta hasta kalkmış taa nerelerden buralara gelmiş sen hala yok öyle yok böyle farkında mısın bilmiyorum ama belinde o şeyi taşıdıkça yüreğindeki merhamet kayboluyor."

Lafıma son noktayı koyup mutfaktan ayrıldım. Nasıl konuştum ama tam onikiden.

Salona girdiğimde Daniel sanki babasının eviymiş gibi koltuğa yayılmış elindeki çerçeveye bakıyordu.

Geldiğimi duyunca başını kaldırdı." abinle hallettinız galiba her şeyı." hay ben senin türkçene sıçayım.

"Evet ya hallettik abim doğal karşılar böyle şeyleri çok anlayışlıdır."

Yaaa aynen ne demezsin iki sene önceki sevgilini boğazdan aşağı atmamıştı. Allahtan çocuk yüzme biliyordu.

Daniel elindeki çerçeveyi kaldırıp bana gösterdi dedemle olan tek fotoğrafımdı.
"Baban sanirim benziyorsiniz çok ."

Yok anam töbe töbe. "Hayır dedem ve evet çok benzediğimi söylerler."

Abimin salona girmesiyle ikimizin de bakışları onu buldu. Sehpanın yanından geçip Danielin yanına oturdu.

"ee söyle bakalım delikanlı adın ne senin?" Daniel abime dönüp adını söyledi abim de kendini tanıttı kısaca.

"Eee Daniel hangi rüzgar attı seni türkiyeye.?"

"Sey ben anlamadim ne rüzgari?"

Şeyyy men anlamadimmm salak az önce konuşoyudun şakır şakır yok özledim yok bir tanem tabi işine gelince anlarsın.

"şey abim diyor ki neden geldin birden bir şey mi oldu?" elini abimin omzuna atıp
Sırıtmaya devam etti. Acaba birazdan abim o sıfatını dağıtınca da böyle gülebilecek miydi.

"no bro ben nişanlimi özledi, o yüzden ben geldi." abim omzundaki eli ters çevirip diğer elini de Danielin boğazına doladı.
"Ne brosu lan senin ebeni sikerim puşt"

Ayy valla gebertecekti çocuğu. hızla yanlarına gidip ikisini ayırmaya çalıştım.
"abi dur ne konuştuk içeride"

"yok ben öyle demek istemedi"
"Heh işte öyle demek istememiş abi bırak artık."

Abimin Danielin üstünden çekilmesiyle ben de yerime geçtim. Daniel üstünü düzeltip koltuğun ucuna abimden biraz uzağa kaydı.

" heyy ben senin derdi anladı, siz turkler çok ciddi sen kizdi ben şey demedi diye. " Allahım ne anlatıyordu bu yine ya valla ingilizce konuşsa daha iyi anlardım.
" Ne diyon lan ne
dememişsin."

Abimin sert tavrına karşılık biraz daha kenara kaydı.

" şeyy dicekti ben Heh kayinco ben de senin enişte oluyor. " Yuh resmen ateşe yalın ayak yürüyordu bu mal. Abim şoka girmiş bir şekilde bana döndü.

"Kayınço mu dedi o." parmağıyla işaret ettiği şahısa döndüm gevrek gevrek gülmeye devam ediyordu.

Elimin tersiyle Danielin görmeyeceği şekilde ağzımı örttüm

"abi mutfakta sana anlattım ya görmediğim sürede daha da ilerlemiş hastalığı anlaşılan yazık yaa" sesimi kısık tutarak sadece abimin duyabileceği düzeyde durumu toparlamaya çalıştım. Kaşlarını çatıp bir ona bir bana bakmaya başladı. Pek ikna olmuş gibi görünmüyordu ama diyeceği bir şey de yok gibiydi.

Salonu dolduran melodiyle bakışlarını üzerimizden çekti. Telefonunu çıkarıp ekrana baktı. Oh be iki dakikada şaçlarım beyazladı yeminle.
"buna bakmam gerekiyor" başımı sallayıp salondan çıkana kadar yerimden kımıldamadım. Terasa çıkınca ciğerlerime hapsettiğim tüm soluğu bıraktım.
"Oh be"

Ne oldu şimdi?

Şöyle açıklıyım. Ben bir yıl önce abimin işlerinden mütevellit New Yorka gitmiştim. Tabi 18 yaşımı geçmiş olmanın verdiği heyacanla da birkaç arkadaşla bara gittik. Tabi ben o gece hazır abim de yok bir içmişim bir içmişim ki sormayın. Sabah Bi gözümü açtım ne olsa beğenirsiniz tabiiki de yanımda çırılçıplak yatan bir adam. Artık ben buna gece ne dediysem kalktı yatağa kahvaltı getirdi.

Bir de sırf türküm diye yanına çay da koymuştu. Ben napıyorum o sırada? Hiç. dağ ayısı gibi bir abim yokmuş gibi hiç tanımadığım bir adamın, yanımda değilmiş gibi çocuğa bir de 'sosis yok, mu, ya?' diye soruyorum.

Neyse Velhasıl. Bu bana gece evlenme teklifi etmiş ben de salak gibi evet demişim. Tabi bunu sosis almaya gönderdikten sonra arazi oldum direkt. Bir yıl boyunca da hiç denk gelmedik. Ama bu artık beni nasıl ciddiye almışsa new yorkta bulamadı ama kalktı geldi türkiye de buldu beni.

Gerizekalı çocuğa desene ben hatırlamıyorum o geceyi sarhoştum

Aynen canım kolaydı dimi ya ben o günden sonra gittim bunu bir kaç arkadaşıma sordum babasının Las Vegasta falan bir sürü gazinosu var şimdi çıkarsa belinden bir tabanca dayasa alnıma...

"Lalin benim bir işim çıktı sen de gönder şu salağı aklım burda kalmasın."

Abimin tekrar salona girmesiyle ütopik düşüncelerimden sıyrıldım. Kurduğu cümleye karşılık sadece başımı salladım. Çıkp gittikten sonra ayağa kalkıp Daniele doğru ilerledim. Eveeet hadi bakalım şunu sepetleme zamanı.

"Eee aşkim biz ne zaman konuşmak deden ile" yarabbim ben dedemi de mi anlattım buna ya offfffff

Önünde durup iki elimi belime koydum. "yok canım dedem yurt dışında şuan hadi sende kalk artık ayıp buralarda hoş karşılanmaz böyle şeyler." dediklerimle kaşlarını çatıp bana dik dik baktı. Anlamadı mı acaba dediklerimden. Birden ayağa kalkmasıyla başımı 90 derece aşağı yatırdım. Ya bu dünyada tek ben mi kısayım acaba.

" Hoş karşinilmayacak şey ne nişanlim degil misin? " kaşlarını havaya kaldırıp tehtitkar bir bakış fırlatmasıyla bir adım geriye gittim. Ah abim ne diye gittinki sen yer bu beni ya.

Bana doğru bir adım daha atmasıyla bu sefer yerimden kıpırdamadım. Ellerimi belimden ayırıp kaslı kollarına koydum." Ya aşkım ben ondan bahsetmiyorum ki hani şuan evde başbaşayız ya daha evlenmedik sonuçta laf söz olur onu diyorum ben"

Allahım ne diyorum şuan kendi ellerimle kendi kendimi elin, gavuruna veriyorum ya.

İfadesi düzelmiş yine otuz iki diş sırıtmaya başlamıştı. Ellerini belime koyup kendine çekmesiyle ona yapıştım. " Demek oyle tamam sevgilim bizde evlenıriz." hızla ondan ayrılıp iki adım geriye kaçtım.

"Ya Daniel ben sana ne diyorum sen ne yapıyorsun hadi git bak biri görürse hiç izin vermezler evlenmemize."

"Okey sen söylemedi mi abine"

Cilveli bir şekilde yanına yaklaşıp alt dudağımı hafifçe ısırarak gözlerine baktım. "Hayır daha söyleyemedim ama belli ki sen benimle evlenmek istemiyorsun o yüzden buraya geldin di mi" Ah Lalin ah ateşle oynuyorsun.

Ellerini bu sefer narin bir şekilde belime koyup yanağımdan öptü.

" Çok istiyorum her şeyden ama türkçe konuştugum için anlatamıyorum pek, neyse ben gitmek
Sonra görüşürüz bye bye."

Ohh. Danieli yolcu ettikten sonra kendime ıce latte yapıp terasa geçtim güneş yeryüzünü kavuruyordu. Şuan urfada olsam kaldırıma yumurta kırardım. Ah ah memleket gibisi yok tabi.

                                      💎💎💎

Son dakika çıkan toplantı ile mahzenden ayrılıp buraya gelmiştim. Tabii yolda gelirken Ahmeti azarlamadan da edemedim. En nefret ettiğim şey plansız şeylerdi. Şuan mahzende bir kaç işimi hallettikten sonra eve doğru gidiyor olmam gerekiyordu şirkete değil.

Uzun bir masanın etrafında bir hafta önce anlaştığımız ortaklarım ve benim şirketimden de bir kaç adamla oturuyorduk.

" sizinle anlaşma yaptık fakat bir haftadır bir türlü başlayamadık çalışmalara." konuşan yardımcım Yağızdı hem şirket işlerinde hem de diğer işlerde bana yardımcı oluyordu. Aynı zamanda en yakın dostumdu.

" Haklısınız bir türlü başlayamadık yurt dışındaki acil halletmemiz gereken işler vardı. Aslında toplantıyı daha erken yapıcaktık ama kardeşimin bir misafiri geldiği için çıkamadım."

Hep bahane hep bahane en nefret ettiğim şeylerden biri yine. Hayır yani ne bokuma bunlarla anlaşma yaptıysam.

" Tabi anlıyorum Kerim bey fakat bu işe yatırım yaptık bizde. Karşılığını almak da pek tabii hakkımız. "

Kerim denen adam tekrar konuşmaya başlayacağı sırada elimi sertçe masaya vurdum.

"Muhatabım siz değilsiniz madem bu kadar önemli bir toplantı vardı dedeniz nerde benim anlaşma yaptığım kişi o buruya çoluk çocuğun bahanelerini dinlemeye gelmedim."

Lafımı bitirdiğim gibi ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Benim ardımdan yağızlarda çıktı.

" Dedesi yurt dışındaymış haftaya gelicek miş madem muhatabı o haftaya kadar beklesin sorun çıkarmasın dedi. " Heh sorunmuş.

" sorununu sıkerim lan ben onun" dışarı çıktığımızda Gökyüzü çoktan kararmış kendini karanlığın kucağına bırakmıştı.

" abicim az sakin mi olsan adamlarla iş yapmak isteyen biziz ne diye rest çekiyoruz şuan.?". Çok da umrumdaydı. En nefret ettiğim şeylerden biri başkasından emir almaktır.

" Napıyım oğlum sırf onun için, adama boyun mu eğiyim oruspu çocuğuna bak yok dedesi haftaya gelecekmiş yok onu beklerken sorun etmesinmiş o dua etsin benim bir amacım var yoksa onu eğri yatırır düz sikerim."

Arabamın gelmesiyle yağız daha bir şey demeden oradan hızla uzaklaştım.

                                     💎💎💎

" hele hele minnoş minnoş minnoş hele minnoş minnoş, minnoş"

Akşama kadar terasta uzanıp günü batırdıktan sonra mutfağa geçmiş spagetti hazırlıyordum kendime. Abim yarım saat önce geç geleceğini söylemişti. Ben de kendi yiyeceğim bir şeyler ayarlamıştım.

Tabii canım abin gelseydi içli köfte açıcaktın sanki.

Napıyım ben de okumuş bir kadınım. Ne anlarım yemek işlerinden.

Yarın öbürgün müstakbel kocanla evlenince de aynı şeyi söylersin.

Ya şuna koca. Koca diyip durma valla tüm moralim gidiyor ya.

Ne diyem Mahmut mu diyem kocan işte.

Sen bana yardım et ya Rab

Zil sesiyle ocağın altını kapattım. Kimdi bu saatte Allah aşkına ya. Umarım sabahki gibi, bir sürpriz değildir. Kapı deliğinden bakmadan direkt açtım. Evet karşımdaki adam sabahkinden de büyük bir sürprizdi.
Dedem...

"Çekil önümden" beni hafif itip yanımdan geçti. Sinirden kıpkırmızı olmuştu. Hayırdır neler oluyordu acaba. Kapıyı kapatıp ben de peşinden gittim. Ceketini koltuğa gelişigüzel fırlatmış salonda bir o yana bir bu yana yürüyordu. "Nerde senin o abin".

Tabii ya abim elalemin torunuydum ben zaten. "Bilmiyorum güneşin batmasına yakın gelen telefonla çıktı yarım saat önce de gecikeceğini söyledi dedecim.". O benim onun torunu olduğumu unutuyodu ama ben her defasında hatırlatıyordum kendimi.

Tekli koltuğa oturup dirseklerini dizlerine yasladı ben de yanımdaki koltuğun kolçağına yan bir şekilde oturmuştum.

" Dedeymiş siz ana ata bilseydiniz şimdi bu halde olmazdık.".

"Biz ana ata biliyoruz da siz evlat nedir bilirmisiniz bilmem." kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu ben de dün yaptırdığım muhteşem tırnaklarıma.

Aniden ayağa kalkmasıyla tüm dikkatim onda toplandı "ana ata bilisız he Bi bok bilmisız seni o hıyar kafalı abeye dedim ki gel bu kızı verax şimdı düşmezlerdı götümızın peşıne.".

Bu kızdan kasıt tam olarak ne oluyordu ve de abim ne alakaydı.

"hangi kız abimle ne alakası var." tekrardan yerine oturup geriye yaslandı. Boşta kalan kollarını da kolçağa koydu.

"Sen. Yurt dışında çalıştığımız Bi adam vardı amcayın oğlı kumarda para kaybedınce onlara parayı gerı ödiyemedıx onlara Bi kızımız var size verax borç morç da kalmasın dedıx ama o abey olacak gavat yok benm Bi tene kardeşım var yok o benim her şeyim oruspu çocuğu işte ne olacak. "

Aniden ayağa kalkıp masadaki bardağı sertçe yere fırlattım." BANA ABİME OĞLUNA YEDİ SÜLALENE NE DERSEN DE AMA O PİS DİLİN SAKIN AMA SAKIN ANNEME DOKUNMASIN YOKSA... " yerinde daha da yayılıp
Kaşlarını kaldırdı

" yoksa ne yaparız biricik torunum sende o oruspu anan gibi ailene rest mi çekersin"

Parmağımı tekditkar bir şekilde ona doğru kaldırıp "yoksa o dilini kökünden koparırım." hızlı adımlarla odama koştum. Kapıyı sertçe çarpıp balkona çıktım. En hassas yerime oynamayı nasıl da biliyordu. Derin bir nefes alıp titrememi durdurmaya çalıştım.

Biraz sakinleştikten sonra tekrardan odama geçip klimayı açtım. Odamı da kilitleyip banyoya gittim. İşlerimi hallettikten sonra odama geçtim. Işıkları kapatıp yatağıma oturdum. Bir an önce uyumak istiyordum. En üst çekmeceden uyku haplarımı alıp bir güne daha veda etmek üzere yastığa başımı koydum.

"Allah rahatlık versin annecim"

                                    😴😴😴

Hayatta bazen dur noktalarımız vardı. Her şey üst üste geldiğinde bardaktan taşan son damlayla hırçınlaşmaz herkesin bildiğinin aksine kal gelirdi insana. Tepki veremezdi.

Ben de durmak için uyurdum. Eğer uyanık olursam dayanamaz ya yıkardım ya yıkılırdım. Bana annemden kalan bir özellikte bu. Annem de her gün sabah geç saatlere kadar uyurdu. Ne kadar uyandırmaya çalışsam da uyanmazdı. Tabi o zamanlar bilmezdim yorgunluktan uyuduğunu sanırdım. O gittikten sonra odasını karıştırınca anladım. Bir kiler dolusu uyku hapı vardı. Her gece onları kullanıp derin uykulara uyuyan annem sonrasında sonsuz bir uykuya göz yummuştu. Daha da kaldıramamıştım onu.

Tabi benim uykumda çok uzun sürmemişti. Aşağıdan gelen seslere ilk defa minnet duyacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi. Yine ardı arkası kesilmeyen bir kabus zincirine tutulmuştum. Sanırım alışamadığım tek şey bu kabuslardı. Uyurken beni sarıp sarmalı yor kıpırdamama izin bile vermiyordu. İlaç aldığım için de uyanamıyordum.

Dünya yanıyor prensesimiz hala yatakta

Evet ya ne bu sesler sabah sabah.
DÜN geceki sahneler aklıma gelince hiç aşağı inmek istemedim. O adamla karşılaşmak her geçen gün daha da ağır geliyordu .

"DUYİSA DUYSUN LAN SONRADAN ORUSPU OLACAĞINA ŞİMDIDEN KOCASININ ORUSPUSI OLSUN"

Anlaşılan dün bana anlattığı olayın üzeri hala kapanmamıştı. Dedemin son sözlerinin üzerine gelen kırılma sesleriyle aşağı inmek üzere yataktan kalktım.

"BİR DAHA KARDEŞİME O KELİMEYİ KULLANIRSAN SENİ MAHVEDERİM DUYDUN MU LAN BE-"

"abi?" Benim gelmemle cümlesi yarıda kesilmişti.

"Güzelim uyandın mı sen?" sorduğu soruya karşılık kaşlarımı çattım. Yok hala uyuyorum. Gözlerimi salonda gezdirince orta sehpanın, vazoların hepsinin kırıldığını fark ettim. Karşı camı dahi indirmişti. Yani pek estetik çalışmasa da öfke konusunda kime çektiğim anlaşılıyordu.

"Abi ne oluyor sabah sabah" gözlerimi ovalarken onun yanına gittim. Dedem de tekli koltuğun üzerine cam parçaları serildiği için bir sandalye çekip oturdu. Hayır yani diğer koltuklara otursaydı bir tarafları eksilecek ti.

"Yok bir şey tartıştık biraz dedenle"
Yanına vardığımda iki kolumu da açıp ona sarılabiliceğim kadar sarıldım. Tabii o da beni karşılıksız bırakmamaıştı.
Bu dünyadaki her şeyim oydu. Dedeme rağmen benim için onun karşısında duruyordu.

"abi olanları biraz biliyorum dedem beni biriyle evlend-"

Daha lafımı bitirmeden kaşlarını çatıp ağzımı kapattı.

"Yok evlenmek falan sen benim dizimin dibinden ayrılmıcaksın tamam mı". Adamım be sen iste yeter ki.

"Evlenmesın Evlenmesın nasıl odeyecağız o keder parayı ha söyle biye hele"

" La havle ve la kuvvete nasıl ödiyecağız dediği şey o gerizekalı yegeni vermiyeydi o kadar parayı şimdı gelmiş bize dayılanisan"

Abimden ayrılıp dedeme bağırışımla ikisi de şok olmuş bir şekilde bana baktı.

Kız o neydi be ne çıktı içinden senin. Tövbe bismillah.

Ay ne çıktıysa çıktı be valla yeter ha zırt pırt abimin üstüne geliyor.

" efferin ikiyize de hele bak hele dedesiyle nası konuşi. Siye deyiyem al ha bunın o gavurdan farkı var mı verah işte"

Kırılmış olan sehpanın yanına gidip yere düşmüş abimle olan fotoğrafımızı kaldırıp televizyon ünitesinin rafına koydum.

" Dinime laf eden Müslüman olsa çok istiyorsan sen evlen tamam mı dedecim. Beşi bir yerde takarım ben sana"

Abimin yanına gidip yanağına ufak bir öpücük kondurdum. "Abişkom ben hazırlansam birlikte seninle şirkete gelebilir miyim seninle hiç zaman geçiremiyoruz."

O da bana karşılık kafamın üstünden öptü 5 dakikan var. "Ya sen iste ben bir dakikada hazır olurum."

Kalbimin tek sahibini ve kalbimin tek düşmanını aşağıda bırakıp seke seke merdivenleri tırmandım .

Cidden beş dakikada hazır olucak mısın

Yav he he ha beş ha elli beş ne fark ediyor ki

Sen var ya sen ne şeytansın diyicem de adam zaten biliyordur geç geliceğini.

Oof senin muhabbetine hiç doyum olmaz tatlım ben kaçar malum yıllar sonra büyümüş olgunlaşmış bir şekilde şirkete gidicem.

                                      💎💎💎

Kahvemi yudumlayıp dışarıyı izlerken arkamdaki kişinin varlığını hiç umursamıyordum. Sekreterim muhtemelen bugünkü yapılacak toplantıları falan anlatıyordu ama pek de takmıyordum. İnsanları yok saymak gibi bir huyum vardı. Şuan odaklandığım tek şey şu plandı. Kerim dedesinin yurt dışında olduğunu söylemişti. Aldığım haberlere göre dün iniş yapmıştı dedesi. Bugün acilen onunla görüşmem gerekiyordu.

"Deniz konuşmamız gerek müsait misin?" odaya giren davetsiz misafirle ikimizin de bakışları kapıya döndü yağız telaşlı bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu.

"Hayırdır ne oldu yine" Kahvemi serayın eline bıeakıp masama geçtim.

"Önemli bir konu" sorunsuz geçen günüm yokki zaten. Seraya dönüp hafifçe gülümsedim " Seraycım canım bizi yalnız bırakabilir misin?" göz kırpmamla elindeki kahve kupası titredi evet kızlar üzerinde inkar edilmeyen bir etkim vardı. Seray kendini toparlayıp odadan çıkmasıyla yağızla odada yalnız kalmıştık.

Ellerini masanın üzerinde iki yana açıp geriye yaslandım." yine ne var amına koyayım" yanıma doğru yaklaşıp elindeki siyah dosyayı önüme koydu. Önümdeki dosyayla bakıştıktan sonra açtım. Dosyayı açmamla o da konuşmaya başladı.

" Bu Alfonzoyla yaptığımız anlaşma vardı ya hani..." alfonzo alfonzo piç kurusu. Onun yüzünden planımı son anda değiştirmek zorunda kalmıştım.

"Eeee hatırladım yani...". Önümdeki dosyada birine ait bilgiler vardı okuduğu okullar yaptığı, ilgilendiği şeyler VS.

" bu alfonzonun oğlu eğer bunlarla yapacağımız iş tutmazsa tekrar alfonzoyla ortaklık sağlayabilirsin."

Dosyayı kapatıp arkama yaslandım ve dik dik yağıza bakmaya başladım.
" ben diyorum adamı gördüğüm yerde geberticem sen gelmiş bana ne diyorsun." dosyayı tekrardan açıp en arka sayfasına geldi bir kız ve bir çocuk vardı. Nerde olsa tanırdım bu yüzü şerefsiz babasının kopyasıydı.

"çocuğun sevgilisi var eğer onunla tehdit edersek alfonzo belki çok etkilenmez ama oğlu deliye döner zaten tüm mirasını da ona bırakacak yakında."

Ya sabır aman ne güzel işim gücüm bitti şimdi karı kız peşinden mi koşacaktım.

"lan sen adamı hasta mı edicen bana ne oğlum elin oruspusundan delirtme beni Siktir git işim gücüm var."

Yerinden milim kıpırdamazken sırıtışı gülümsemeye dönmüştü.

"haklı olabilirdin kardeşim ama çocuk
Üç hafta sonraya nikah tarihi almamış olsaydı."

                                     💎💎💎

Üzerimi giymiş 45 dakika sonra aşağı inmiştim. Hem elbiseme hem de geç kalmış olmama kızdığı için hala söyleniyordu.

Kız Allah da senin abine bir çene varmış maşallah

Hiç deme ya kaynanalardan beter ya.

"Oraya gidince de ben gelene kadar arabadan inmiyorsun tamam mı?"

Aa boşuna mı hazırlandım ben o kadar. "Hayır ya arabanın içini görmek için mi geldim ben abi?"

" Ya gerizekalı yolda konuştum ya bir işim çıktı oraya gidicez dedim tabi sen o sıra telefonla ilgilendiğin için."

Ne yapayım yakışıklılar peşimi bırakmıyor ki.

Kitap okuyordun Lalinn

Sinirimi bozuyorsun artık .

" Alooo kime diyorum "

Kendime geldiğimde araba kocaman bir şirketin önünde durmuştu.

" Baba bak ben yukarı çıkıyorum sen de burda kalıyorsun kapiş?"

He yavrum he

"Kapiş ama çabuk gel" başını sallayıp çıktı.

Haydi bakalım. Arabanın kapısını yavaşça açıp aşağı indim.

"Bir şey mi oldu Lalin hanım?"

İnsan az kardeşine güvenir be. Çantamdan telefonumu çıkarıp önümdeki benim iki katım olan üç adama döndüm. "Şeyy abim telefonunu unutmuştu da acilen onu götürmem gerek."

saçlarına kır düşmüş bir adam elini bana uzatıp"Tamam siz verin ben iletirim kendisine" of

Yanındaki genç çocuğa bakınca onun etrafa baktığını fark ettim. "Şeyy siz yeni misiniz" ona seslenmemle bana döndü diğer adam hala bana elimi uzatıyordu.

"Evet geçen hafta işe başladım." çocuğa bir adım yaklaşıp hiç çekinmeden baştan aşağı süzdüm onu. "Ben de diyorum böyle bir yakışıklıyı daha önce neden görmedim yeniymişsin."

Gözlerinin içine bakarken o da bana bakıyordu ama yanındaki adamlar yüzünden bir şey dememişti.
"Şey rica etsem benimle yukarı kadar gelebilir misiniz bay yakışıklı bey?"

Yanındaki adamlarla biraz geri çekilip bir şeyler konuştu umarım ikna ederdi.

Onlar konuşurken ben arabaya yaslanıp gelen gidene bakmaya başladım şirket değil evlilik programıydı mübarek kızların hepsi düğüne gelir gibi giyinmişti. Hayır yani bu sıcakta o kadar makyaja nasıl katlanıyorlardı aklım almıyordu doğrusu.

Önünde beliren bedene bakışlarımı çevirdim. "Buyrun hanımefendi çıkalım isterseniz" başımı sallayıp önden yürümeye başladım.

Çocukluğum hep böyle şatafatlı şeylerle geçtiği için çok da yadırgamamıştım. Danışmaya vardığımızda sarışın bir kadın bizi karşıladı. Acaba kurallardan biri bu muydu 'TÜM KIZLAR SARIŞIN OLUCAK EĞER OLMAZSANIZ KOVULURSUNUZ'

Ah senin şu mizah seviyen abinin yanına gidince de bu şakalardan yap tamam mı

Neyse ki şu çocuk danışmaya halletmişti. Onu durdurmuş eğer abim görürse sana çok kızar demiştim. Salak da inanmıştı. Asansöre doğru ilerlerken bir anda lavabom gelmişti. Hay Allah kahretmesin ya şu an olacak şey miydi?

Kız çabuk bir tuvalet bul yoksa mahvedicen her yeri daha ilk günden rezil olmak istemezsin umarım.

Karşıma çıkan ilk kişiye tuvaleti sorup koşar adımlarla oraya gittim. Çıkan ilk kapıdan içeri girip tuvalet kabinine girdim. Oh be rahatlamıştım.

"Tamam geliyorum şimdi" Ha? O ses erkek sesi miydi ay bu nasıl şirket. Elbisemi düzeltip direkt dışarı çıktım.
Karşımda 1.90 boylarında her bir kası kafam kadar olan bir adam Ellerini yıkıyordu. Aynadan yansıyan görüntüsüne bakarken yutkunmadan edemedim. Türkiye de böyle insanlar varmıydı ya? Ben onu incelerken o da aynadan beni gördü ve dikleşip bana döndü. Kendime gelip öne doğru bir adım attım.

"Ne işin var senin burda ya tacizci pis sapık" elindeki peçeteyle Ellerini silerken anlık olarak durdu ve peçeteyi çöpe atıp tekrardan bana döndü. Kaşlarını çatmış kızmaktan öte daha çok neler olduğunu sorguluyor gibiydi
Ellerini cebine koyup bana doğru bir adım attı.

"Sen? Tacizci sapık?"

Ondan korktuğumu sanmasın diye ben de ona doğru bir adım, attım. "Evet sen tacizci pis sapığın tekisin. Ne işin var oğlum senin burda kadınlar tuvaleti burası kadınl-!" arka tarafımızdaki kabinleri birinden bir adamın çıkmasıyla bakışlarımız oraya döndü.

Siktirrr...

Adam bize dönüp "Bir sorun mu var Deniz Bey" Bey derken ne Beyi.

"Önemli bir şey değil ya küçük bir kız çocuğu kaybolmuş da yolu soruyordu. Maalesef çıkmaz sokaktasın küçüğüm"

Hay ben şansıma çıkayım. Bu şirket onun muydu?


Loading...
0%