@sedbus
|
Bölüme geçmeden önce yıldızı parlatmayı unutmayın Keyifli okumalar ❣️ ____________________ 25 Yaşına kadar yalnız yaşamış, hatta yalnızlığı kendisine sığınak bilmişti genç kız. Çocukluğunda da kaldığı kurumda kimseyle konuşmaz bir başına geçirirdi zamanını. Şimdi ise isminin yanında başka bir soy isim vardı. Sığınması gereken kişi Selim miydi? Veya Hüma'nın sığınacak bir limana ihtiyacı var mıydı? Zaten adamın değişken tavırları da bir tuhaftı. Bir günü bir gününe uymuyordu. Başını yastığa biraz daha gömdü. İçinde ki savaş bitmiyordu. Gün kararmaya başlamıştı. Ayaklanıp odasının penceresini açıp göğe baktı. Derin derin nefes alıp verdi. Odasından çıktığında ağır ağır indi merdivenleri. Masayı kuran kadına bakıp gülümsedi. "Ellerine sağlık Sevda teyze" Yaşlı kadın gülümseyerek karşılık verdi kendisine. Masayı el birliğiyle kurdular. Hüma elinde ki son tabağı masaya koyduğunda açılan kapıya dönüp baktı. Sabah işe giden adam gelmişti. Bir süre adamın yüzüne bakıp tekrardan önüne döndü. Merdanoğlu sessizliğini koruyarak yerine oturdu. Hüma da önünde ki masaya oturup yemeğini yemeye başladı. Sessizce yenen yemekten yükselen tek ses çatal, bıçakların çıkardığı sesti. Önünde ki peçeteyi dudağına yaklaştırıp sildi adam. Ayaklanıp kalktığında derin nefes verdi Hüma. Kendisi de doymuştu. Yaşlı kadının da yardımıyla kurduğu sofrayı tekrardan kaldırdı. Mutfakta bulaşıklarla ilgilenen kadına yardım ettiği sırada adını yüksek sesle seslenen adamın sesini işitti. "Sen kocana bak kızım, ben hallederim" Ayaklarının geri geri gitmesini istese de ayakları onun isteğinin aksine ilerledi. 3. katta bulunan çalışma odasının kapısını tıklatıp girdi içeriye. Adam her zaman olduğu gibi rahat tavrıyla koltuğunda oturmuş önünde ki laptoptan bir şeylere bakıyordu. "Efendim" Merdanoğlu karşısında ki kadına bakıp kafasını geriye yasladı. "Sade Türk kahvesi. Kendine de yap gel" 'Adama bak Hüma! Hem 3 kat çıkardı hem de uşağa emir verir gibi kahve istiyor' Kendisinden önce konuşan iç sesine hak verdi. Ama kendisi hiç konuşmadan çıktı odadan. Mutfağa inerken bir yandan da kendi kendine konuştu "Sade kahve istiyormuş beyefendi! Kendine de yap diyor bir de ya. Lütfettin!" Mutfakta ki kadına baktı. "Sen uzun zamandır bu adama iyi dayanıyorsun Sevda Teyze." Sevda hanım söylene söylene kahve yapan kıza baktı. Hüma tek bir fincan yapmış tekrardan çalışma odasına çıkmıştı. Çalışma odasına girip adamın önüne sertçe bıraktı kahveyi. "Kendine de yap demiştim" Adamın kendisine zıt rahatlıkla söylediğiyle kaşlarını çattı. "İstemiyorum" Adam kahvesinden bir yudum alıp tekrar kıza baktı. "Eline sağlık" Hüma yalnızca başını salladı. "Hayırdır,küs müyüz yavrum?" 'yavrun muyum gerçekten?' Bu iç ses gerçek olamazdı. Hafif öksürerek kendine geldi. Merdanoğlu cevap vermeyen kızın üzerine gitmeye niyetliydi. "Sabah işe öperek gönderdin, geldim yüzün sirke satıyor" Hüma başını adamın olduğu yönün zıttı olarak kapıya çevirdi. "Ben naz yaparım, sen çekersin diyorsun yani" "Hiçbir şey demiyorum ben Selim" Merdanoğlu kızın üzerine biraz daha gitmeye niyetliydi ki çalan telefonu engel oldu. "Söyle!" Karşıdan duyduklarıyla telefonu kapatıp yerinden ağırca kalktı, önünde ki fincanda kalan son yudum kahvesini de içip karısına baktı. Çekmecesinden silahını alıp beline yerleştirdi. Odadan çıkıp giden adamın ardından ayaklandı Hüma. Boş fincanı da alıp mutfağa yöneldi. Saat geç olmuştu Sevda teyze gitmiş olmalıydı. Fincanı makinaya yerleştirdiği sırada mutfaktan bahçeye açılan kapıda ki hareketlilik dikkatini çekti. Bahçeye çıkıp ileride kendisine sırtı dönük adamı gördü. Karşısında kendisinin önünde diz çökmüş adama bağırıyordu. Etraflarını saran 5-6 adam da pür dikkat onu izliyordu. Selim bir süre daha bağırmış ardından belinden çıkardığı silahla adamı elleri titremeden, bir saniye olsun çekinmeden kafasından vurdu. Hüma gördükleri karşısında sessiz kalamayıp küçük bir çığlık attı. Merdanoğlu tanıdık gelen sese döndü. Hüma kendisine bakan gözlerden korkuyordu. Geri geri sendelemişti ki bedeni daha fazla dayanamayıp yığıldı. Kızın bedeninin yere serilmesiyle başını göğe kaldırdı Merdanoğlu. "Hay böyle işin!" Kızı kucaklayıp salonda ki genişçe koltuğun üzerine yatırdı. Arkasından odaya giren Emir kızın haline bakıp abisine döndü. "Doktor kaçırdık, şimdi doktoru ayıltmak için bi doktor daha mı kaçıracağız?" Merdanoğlu sinirini çıkarırcasına bağırdı. "Lan defol git kolonya getir bana ağzını kırdırma" Burnuna gelen keskin limon kokusuyla burnunun sızladığını hissetti genç kız. Gözleri yavaş yavaş açıldığında karşısında ki adam da netleşmişti. Hızla doğrulmaya yeltense de dönen başı engel olmuş tekrardan koltuğa bırakmıştı kendisini. Merdanoğlu elini kaldırıp kızın yüzüne yerleştirdi. "Daha iyi misin?" Hüma başını yana çevirip yanağında ki ellerden uzaklaştı. Koca salonda bir tek ikisi vardı şimdi. Bu durum kızın daha da korkmasını sağlıyordu. Ne de olsa karşısında ki adam katildi! "Gördüğün şeyin elbette açıklaması var. Biraz dinlen konuşacağız" Hüma uzandığı yerden doğrulup adama korkuyla baktı. "Sen katilsin Selim! Adamı öldürdün" Yiğit Selim boynunu kütletip derin nefes aldı. "Doğru öldürdüm, ama o adam hak etmişti. Çatımın altında bana çalışan herkes ailedendir, ve o ailesine ihanet etti. Bizden çalıp çırpıp başkasına aktarmış. Ben ihaneti affetmem Hüma, Hatasını canıyla ödedi" Adam sanki günlük rutin bir konuşma yapar gibi açıklamıştı adamı neden öldürdüğünü. "Her ne yapmış olursa olsun öldürmemeliydin" Adam karısına biraz daha yaklaşmıştı ki kendisini geri çekti Hüma. "Bu durumun seni korkutmasını istemiyorum" Adamın gözünde kapıdan girdi gireli kendisinin istediklerinin bir önemi yoktu zaten. Hem iki haftada adamın kendisine gösterdiği yumuşak yüzünün ne kadar aldatıcı olduğunu da anlamış oldu. Bu adam değil miydi oynadığı iyilik meleği eş rolüyle polisleri bile kandıran? Adamın yüzüne baktı. Gözlerinden zerre pişmanlık duygusu sezilmiyordu. Yarım saat önce kendisi tarafından bir adam öldürülmüştü ama adam birazdan kalkıp her zaman ki sade kahvesini içecek gibi duruyordu. Oturduğu koltuktan kalkıp merdivenleri çıkarak bu eve ilk geldiği günlerde kaldığı odaya geçip kapıyı kilitledi. Sevda teyze umurunda değildi şuan. Hem hangi akılla o adamla aynı yatakta uyumayı kabul etmişti ki? Yatağa iyice sinip gözlerini sıkıca kapattı. O anları unutmak istiyordu. Adam giden karısının yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu bildiğinden ardından gitmemişti. O anlara şahit olması hiç iyi olmamıştı. Zaten kız yeni yeni uysallaşmış, yeni yeni kendisine alışıyordu. Hümanın gözlerinde ki korkuyu görmüştü ve şimdi o korkuyu nasıl sileceğini bilmiyordu. Saygı ve Sadakat Merdanoğullarının yaşamlarında altın kuraldı. Geçmişte dedesi ve babasından böyle görmüştü. Ailesine ihanet eden her kim olursa olsun af yoktu. Başını koltuğun sırtına yaslayıp gözlerini kapattı. Damarlarında dolaşan kan onun bir çok yerde anahtarı olmuştu. Merdanoğlu olduğu için bir gün dahi pişmanlık hissetmemiş aksine daima onur duymuştu. Yiğit Selim Merdanoğlu şimdi 33 yıllık hayatında karısının gördükleri yüzünden ilk defa nasıl hareket edeceğini bilmiyordu. Gönül işleri kendi bildiği işler gibi yürümüyordu. Karısının hayatı değişikti kendi hayatına göre. Daha sade, daha muhafazakar, daha sessizdi. Hümanın böyle bir hayatı benimsemesini bekleyemezdi. Ama yıllarca hayatına hiçbir kadını almamış olan kendisine tek layık gördüğü kadın da Hümadan başkası değildi. Kadının göz değmemiş gözleri ve hiçbir kirli elle muhatap olmamış elleri bir tek kendi benliğine yakışırdı. Ayağa kalkıp sakince çıktı merdivenleri. Üçüncü kata geldiğinde yavaşça indirdi kapı kolunu. Yatakta bulamadığı karısı banyo ve giyinme odasında da yoktu. Aklına gelenle ikinci kata inip kapının kolunu yavaşça indirdi. Açılmayan kapıyla gözlerini sıkıca kapattı. Kapı kilitliydi. Çalışma odasına çıkıp elinde A4 kağıdıyla geri döndü, kağıdın bir kısmını kapının altından içeriye gönderip elinde ki ince çakının ucuyla hafifçe kapının ardında ki anahtarı iteledi. Bir süre daha anahtarı itmekle uğraştığında kağıda düşen anahtarın çıkardığı ses hedefe ulaştığını gösteriyordu. Kağıdı kendisine çekip anahtarı eline aldı ve kapıyı açtı. Yatakta iki büklüm yatan karısını sarsmadan kucakladı. Genç kız kucağa alınmasın etkisiyle uyanır gibi olmuş söylenmeye başlamıştı bile. "Yatağıma götür beni uyuyorum" Merdanoğlu kızı biraz daha sardı. "Yatağımıza götürüyorum zaten yavrum" Kızın bilinci tekrar kapanmış adam ise yavaş adımlarla merdivenleri çıkıp açık bıraktığı kapıdan odaya girdi. Kucağında ki kızı yatağa bırakıp bir süre yüzüne baktı. Kendisine korkarak bakan gözler aklına geldikçe içinde anlam vermek istemediği duygu nüksediyordu. Kapıyı kilitleyip karısının yanında ki yerini aldı. Sabah güneşin tüm ışığını yüzüne vurmasıyla uykusundan uyandı, gözleri hala kapalı uykusuna devam etmek isterce söylendi. "Uyumak istiyorum" Merdanoğlu kızın sesine uyanmış kızın gözleri kapalı bir şekilde mızmızlanmasını seyrediyordu. "Uyu güzelim, uyuma diyen yok" Hüma duyduğu sesle gözlerini aniden açtı. Kendisine bakan adama bakıp gözlerini odada gezdirdi. En son alt katta ki odada uyumamış mıydı? "Nasıl geldim ben buraya? Alt kattaydım ben" Yiğit Selim yastığa yüz üstü yatmış gözlerini kapatmıştı. "Selim cevap ver nasıl geldim diyorum" Merdanoğlu kızı kendisine çekip yamacına getirdi. "Gece yanlış odaya gitmişsin. Uyku haline veriyorum. Ben de aldım ait olduğun yere getirdim" Hüma adamın kollarından kurtulmak için çırpınırken bir yandan da konuşuyordu. "Bana sordun mu? Yeter artık sadece kendi isteklerin doğrultusunda hareket edemezsin! İstemiyorum bu odada kalmak" Merdanoğlu yataktan doğrulmuş karşısında ki kadına baktı. Gece koynunda uyuduğu kadın şimdi kollarından çıkmış sinirle odada bir o yana bir bu yana gidip konuşuyordu. Sinirli anlarda ne kadar çok konuştuğundan haberi var mıydı acaba? Kızın konuşmasının bittiğini umut etti "Bitti mi konuşman yavrum?" Hüma rahat tavırlarla konuşan adama hayret ediyordu. "Bitti Selim bitti" Arkasını dönüp kapıyı açmak istedi. İstedi ama kapı kilitliydi. "Anahtarı ver" Merdanoğlu tekrardan başını yastığa koyup uyur pozisyona geçti. Hüma delirmek üzere olduğunu hissediyordu. Yatağa yaklaşıp adamı dürttü. "Sana diyorum anahtarı ver! Kalmak istemiyorum burada" Merdanoğlu kadının kendisini uyutmayacağını biliyordu. "Ara bul senin olsun anahtar" Hüma gözlerini kapatıp derin nefes aldı. "ne istiyorsun Selim? Bana zaman ver ben dün yaşanan olayları bir anda hazmedemem. Senden sadece beni anlamanı istedim. Sen yine her zaman ki gibi benim isteklerimi umursamadan kendi bildiklerini yapıyorsun" Merdanoğlu yataktan tamamen kalkmış kızın karşısına geçmişti bile. Karısının mavi gözlerine baktı. "Ne istiyorum biliyor musun Hüma?" Genç kız devam etmesini istediğinden konuşmadı. Merdanoğlu bir adım daha yaklaştı. Şimdi aralarında hiç mesafe yoktu. İkisi de birbirinin nefesini yüzünde hissediyordu. "Bu hayata alış istiyorum, bana alış istiyorum, eve alış, çevreme alış, en önemlisi karım olmaya alış istiyorum" Hüma başını olumsuzca iki yana salladı. "Benden yapamayacağım çok şey istiyorsun" Kızın açık saçlarında parmaklarını gezdirdi Merdanoğlu. "Hiç denemedin ki" Hüma sesini kısarak cevapladı adamı "Seni nasıl sevmemi bekliyorsun Selim? Bu yaşantıyı kabullenemem, durmadan senin birilerini öldürme ihtimalini kabul edemem. Ben bahçemde çiçek görmek isterim, ölmüş insan bedenleri değil" Merdanoğlu bir adım gerileyip kapıya yürüdü. Cebinden çıkardığı anahtarla kilitli kapıyı açtı. Hiçbir şey demeden giyinme odasına giden adama bakıp odadan çıktı Hüma. Bu hızlı yaşanan haftalar yormuştu kendisini. Önceden çok çalışmaktan şikayet ediyordu ama en azından sessiz sedasız bi yaşantısı vardı. Şimdi ise her gün farklı aksiyona şahit oluyordu. 2. katta ki odadan dün başından çıkardığı şalı alıp taktı. Hazırlanan kahvaltı masasına oturup kahvaltısını yapmaya başladı. Az önce ki konuşma hiç gerçekleşmemiş gibi. Merdivenlerden gelen sert adım sesleriyle Selimin geldiğini anlamıştı. Merdanoğlu masa da yerini alınca karısına ayak uydurarak kahvaltısını yaptı. Sessiz sedasız kahvaltısını yapan adam ayaklanıp çıktı evden. Çıkan adamın ardından Hüma Sevda hanıma yardım edip ev işleriyle ilgilendi. "Bir çay yapayım kızım kurabiye de yapmıştım yeriz. Yorulduk" Yaşlı kadın çay ve kurabiyelerle gelip yanına oturdu. Biraz sohbetin ardından Sevda hanım ayaklandı. "Saat geç olmuş masayı kurayım artık, Yiğit oğlum gelir birazdan" Adamın adını duymasıyla sabah aralarında geçen konuşma aklına geldi. Gün içerisinde düşünmemek için kendisini temizliğe vermiş aklından çıkmasını sağlamıştı. Yaşlı kadın masayı kurarken Hüma da salonun geniş ve tüm duvarı kaplayan penceresinden dışarıya bakıyordu. Hava yavaş yavaş kararıyor, gökyüzü lacivert rengi almıştı bile. Bahçede dikkatini çeken renkli kısımla gözlerini kısarak oraya baktı. Tam dikkatini vermişti ki beline sarılan güçlü kollarla irkildi. Merdanoğlu kızın sırtını kendi göğsüne yaslayıp omzunu öptü. "Artık bahçeye her baktığında çeşit çeşit çiçekleri göreceksin. O gördüğün görüntü silinecek aklından. Yavaş yavaş alışacaksın bana da, yaşantıma da. Sadece denemek iste yeter." Hüma duyduklarının gerçekliğini sorguladı. Sabah ki konuşma da 'bahçem de çiçek görmek isterim' dediği için mi ekilmişti bu çiçekler? Yüzünü Selime döndü. Adamın bal rengine dönen gözlerine baktı. Merdanoğlu biraz daha yaklaşıp kızın alnını öptü. "Deneyecek misin?" Bölümde en sevdiğiniz kısım neydi? Merdanoğlunun tavrı hakkında ki düşünceleriniz neler? Sizce Hüma deneyecek mi? |
0% |