Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. BÖLÜM “SUİKAST SALTANATININ VELİAHTLARI”

@sedbus

Bölümle ilgili fazla soru geliyor duyurulardan haberdar olmak için profilimi takip edebilirsiniz.
Küçük yıldızı parlatmayı unutmayın🧚🏻‍♀️

Keyifli okumalar ❤️

Güneşin etrafı aydınlatmasıyla kuşların ötme sesleri birbirine karışmıştı. Odada bulunan balkonun kapısının açık olmasından dolayı sesler fazlasıyla netti.

Kuşların sesine uyanan Hüma belini sıkı sıkı saran kolları görünce yüzünde ki gülümseme büyüdü. Bu sabah fazla güzel başlamıştı.

Dün yaşananlar aklına bir bir eksiksiz gelince yutkundu. Kendisini saran kollardan sessizce çıkıp banyoya ilerledi. Adamın yüzüne nasıl bakacağını düşünüyordu.

'O bizim yüzümüze nasıl bakacaksa biz de onun yüzüne öyle bakacağız Hüma'

Aynı şey mi iç ses?

Duşunu alıp hızlıca giyinme odasına geçti. Giyinirken adamın uyanmaması için dualar etmeye başladı.

Giyinme odasından kafasını uzatıp hala yatakta uyuyan adama baktı. Sessiz ama hızlı adımlarla çıktı odadan.

Mutfağa indiğinde sofra hazırdı. Yaşlı kadını da mutfaktan çıkacakken yakalamıştı.

"Günaydın kızım"

"Günaydın Sevda Teyze"

Kadın mutfaktan çıkacakken durdurdu onu

"Nereye gidiyorsun Sevda teyze?"

"Aşağı kata ineceğim çamaşırlar var onları sereceğim çamaşır odasına"

İşte fırsat bu fırsattı!

"Ben yaparım"

Diye atladı. Asla sessiz kalmayan iç ses devreye girmişti bile.

'Biz bu evin hanımı değil miyiz Hüma? Ne çamaşırı ya?'

Yaşlı kadını tekrar mutfağa gönderip alt kata indi. Adama ne kadar az görünse o kadar iyiydi kendince.

Öte yandan yatak odasında güne daha yeni merhaba diyen adam yatağında ki boşluğa baktı. Demek ki karısına gün çoktan başlamıştı.

Duşunu alıp giyinen adamın tavırları sakindi. Son dokunuş olarak çekmeceden el yapımı kehribar teşbihini de alıp çıktı odadan.

Merdivenleri yavaş yavaş inip salona kurulan masaya baktı. her zaman ki yerine oturup yaşlı kadının kendisine çayını getirmesini telefonunda ki son dakika haberlerini okurken bekledi.

Önüne konan çayla başını telefonundan kaldırıp yaşlı kadına baktı.

"Hüma nerede Sevda hanım?"

Kadın bu eve geldi geleli Merdanoğlu bu soruyu sık sık sorar olmuştu.

"Aşağıya indi oğlum. Çamaşır odasında"

Ayaklanan adamın adımlarının rotası belliydi. Daha önce pek fazla girmediği çamaşır odasına girip kendisine arkası dönük bir şekilde çamaşır seren karısına baktı. Arkasından sıkıca sarılıp kendisine yasladı.

Beklemediği hareket karşısında çığlık atan kadın belinde ki kola vurdu.

"Aklım çıktı Selim. Ne yapıyorsun?"

Kadının kulağına eğilen Merdanoğlu önce yeni duş alan kadının saçlarını koklayıp konuştu.

"Karım sabah erken kalkmış evinin hanımlığını bile yapıyor"

Adamın sözlerinin altında ki ima çok açık ortadaydı.

"Erken uyanmıştım hayatım. Dinlen diye uyandırmadım seni"

Karısını kendisine çevirdi ama Hümanın gözleri yerdeydi.

"Bana bak Hüma"

Pek bakmak istemese de çenesinde ki el onu zorlamıştı.

Adamın gözlerine kaçak göçek baktı.

Adamın bakışları dünü hatırlatıyordu. Tekrar yüzünü yere çevirdi.

Adam aklına gelenle kaşlarını çattı.

"Pişman mısın Hüma?"

Adamdan beklemediği soruyla yerde ki yüzünü hızla kaldırıp adama baktı. Böyle düşünebileceğini düşünmemişti.

Adama daha da yaklaşıp elini uzatıp adamın yüzünü süsleyen kirli sakallarını okşadı.

"O ne demek Selim. Pişman değilim tabii ki"

Kadının sözlerini tarttı Merdanoğlu.

"Sabah yanımda değildin, kahvaltıya iniyorum yoksun. Köşe bucak kaçıyorsun. Ne düşünmeliyim?"

Adamın daha fazla kuruntulanmaması için konuştu.

"Utanıyorum Selim. Ondan öyle saklandım senden yoksa seninle yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim"

Son cümle adama yeterli gelmişti. Karısını kendisine yaslayıp öptü.

"Utanılacak bir şey yok. Karımsın sen benim"

İkisi de çamaşır odasından çıkıp salona geçti. Adam kuruntudan kurtulmuş, Hüma ise biraz olsun utanmasını dizginlemişti.

Her sabah olduğu gibi kocasını işe gönderip en üst kata –kendi katlarına- çıktı. Selim buraya Sevda teyzenin çıkmasını istemiyordu bu nedenle yaşlı kadın diğer tarafları temizlerken kendisi de kendi katlarını temizlemeye çıktı.

-1 AY SONRA-

Bahçede yürüdüğü sırada koca eve baktı genç kadın. Buraya geleli iki ay olmuştu. Hafif çiseleyen yağmurun altında yürürken aklına sabah işe giden adam geldi.

Yiğit Selim Merdanoğlu...

Adamın, kalbini tamamen etkisi altına aldığı yetmiyormuş gibi beynini de istila etmişti. Günü adamı düşünerek geçiyordu.

Uzun hırkasının cebinden telefonunu çıkarıp adamı aradı.

Üçüncü çalışta açılan telefon ona beklediği sesi duyurmuştu.

"Efendim yavrum"

'Ne efendisi, efendiliğimiz mi kaldı Hüma? Kölesiyiz adamın'

İç sesi konu Selim olunca nasılda cilveleniyordu ama...

"Orada mısın Hüma?"

Adamın tekrar konuşmasıyla kendine geldi

"Buradayım sevgilim"

Hüma ne diyeceğini bilemezken evde uçan kuştan haberi olan adam konuştu.

"Yağmur yağıyor, artık eve girsen iyi olur"

Sorgulamıyordu bile artık. Adamın bunlardan haberi olmasa şaşırırdı asıl.

Eve girdiği yerde konuşmaya başladı.

"Giriyorum şimdi hayatım. Sen ne yapıyorsun?"

Elinde ki tesbihi çevirdiği yerde bakışları duvarı tamamen kaplayan camdan dışarıya bakıyordu Merdanoğlunun.

"İşler güçler güzelim"

Bu sorunun cevabı aylardır değişmiyordu. Hüma ne zaman sen ne yapıyorsun diye sorsa adam aynı cevabı verip konuyu kapatıyordu.

"Şu sorunun cevabı ne zaman değişecek acaba?"

Merdanoğlu gülümsedi. Kadının geçiştirici cevapları sevmediğini biliyordu.

"Toplantım yeni bitti yavrum odaya geldim kafamı dinliyordum"

Adamın detay vermesiyle gülümsedi.

"Bak sevgilim isteyince ne kadar güzel cevaplar veriyorsun"

Merdanoğlu ise kızın arama sebebini merak ediyordu.

"Yavrum sen ne için aramıştın?"

Hüma arama sebebini hatırlayınca hafif öksürdü.

"Eve erken gelebilir misin diye soracaktım"

Evden gelen haberler evde her şeyin yolunda olduğunu gösterse de kadının iç dünyasında bazı şeyler yolunda değildi demek ki.

"Hayırdır güzelim?"

Kadının sesi olabildiğince nazlı geliyordu adamın kulağına.

"Biraz vakit geçiririz diye düşündüm. İkimizin de seveceği şeyler var aklımda"

Adam aklına gelenle gülümsedi.

"Demek ikimizin de seveceği şeyler var aklında. Sevdim bu teklifi"

Adamın imasını anlamayan kadın devam etti

"O zaman erken geleceksin değil mi?"

"Geleceğim tabii. ha bu arada tercihim siyah"

Adamın dediklerinden hiçbir şey anlamamıştı.

"Ne siyahı hayatım?"

Adamın son söylediğiyle hiçbir şey demeden telefonu suratına kapattı.

"İkimizin de seveceği şeyler demedin mi güzelim? Geceliği kast ediyorum. Siyah güzel olur sana"

Bu adam utanma nedir bilmiyordu. Telefonu cebine koyup odasına çıktı. Kendisi sohbet etmekten, film izlemekten bahsederken kocasının aklına gelen düşünceyle sinirlendi.

Şirketten çıkmaya hazırlanan adamın önünü Emir kesti.

"Eve mi abi?"

"Eve"

Adamın kısa cümlelerine alışıktı Emir. Zaten Merdanoğlunun uzun cümleleri de bi karısınaydı.

Adam arabaya bindiğinde Emir de sürücü koltuğunda ki yerini aldı.

Sessiz geçen kısa yolculuk arabanın evin önünde durmasıyla bitmişti. Yağan yağmur durmuş hava ise kararmaya başlamıştı.

Eve giren Merdanoğlu önce odasına çıkıp üzerini değiştirdi. Salona indiğinde karısını televizyon kanallarını geçerken buldu.

Kapıda karşılamamasından belli olduğu kadarıyla telefonda son söylediğinden dolayı karısı ona sinirliydi.

Karısının yanına oturup yüzüne baktı.

"Bi hoş geldin yok mu Hüma hanım?"

Kadından cevap yoktu. Karısını kendisine çekip şalının üzerinden başını öptü.

"Güzel karım sinirli mi bana?"

Hümadan gelen cevap yalnızca başını sallamak oldu.

Birkaç dakika öylece durdu ardından Hüma başını adamın göğsünden kaldırıp konuştu.

"Edepsiz edepsiz konuşuyorsun telefonda. İnsan karısına öyle der mi?"

Merdanoğlu gelen cevapla başını iki yana salladı hafifçe

"Yavrum kiminle konuşayım öyle? Karı-koca arasında ayıp mı olur?"

Hüma cevap vermek yerine başını tekrar adamın göğsüne yasladı.

Televizyonda aradığını bulamayan genç kız televizyonu kapatıp adama döndü.

"Sohbet edelim mi biraz?"

Oturuşunu biraz daha dikleştirdi Merdanoğlu.

"Edelim bakalım"

Birkaç dakika havadan sudan konuşan çift kısa bir sessizlikle durdu. Hümanın aklında ki soru başkaydı, sorup sormamak arasında her ne kadar tereddüt yaşasa da hafif öksürüp Yiğit Selim'e döndü.

"Selim, sana bir soru sormak istiyorum"

Merdanoğlu konuşmamış kadının kendisine soracağı soruyu bekliyordu. Hüma derin nefes alıp adamın gözlerine gözlerini sabitleyip merak ettiği o soruyu sordu.

"Aileni merak ediyorum. Neredeler?"

Beklemediği yerden gelmişti.

Kadının kendisine beklentiyle bakması devam ediyordu.

Aldığı nefesi geri vermeden konuştu.

"Dedem ben yirmi yaşındayken suikast'e uğrayıp öldü. Babam da ondan beş yıl sonra başka bir suikast yüzünden öldü."

Merdanoğulları suikast saltanatının birer veliahtıydı.

Onların hayatı ölümle burun burunaydı.

Hüma ise başka bir şeye takılmıştı. Konu aile olunca Selim yalnızca dedesi ve babasından bahsediyordu.

Peki ya annesi?

"Annen peki?"

Diye aklında ki soruyu sordu.

Karısının ailesi hakkında en yalın şekilde her şeyi öğrenmeye hakkı vardı bunu biliyordu Merdanoğlu. Ama bazı şeylerin dile vurulması pekte kolay değildi.

"Annem"

Demesinin ardından derin nefes aldı.

"Bak Hüma o kadının lafı bir daha açılmayacak bu evde. İlk ve son."

Hüma sessizce adamın devam etmesini bekledi.

"Babam öldükten bir ay sonra evlenip yurt dışına yerleşti. O günden beri görüşmüyoruz"

Adamın karakterinin neden bu kadar sert ve soğuk olduğunu şimdi anlıyordu. Düştüğü kuyudan tek başına çıkarken kimseden medet ummamış sonrasında ki yaşamında da kimseye tamah etmemişti.

Daha fazla adamı deşmek istemediğinden konuyu değiştirdi.

"Film izleyelim mi?"

İkisi de birbirine sarmaş dolaş sarılmış bir şekilde filmi izlerken her şeyi geride bırakmışlardı. Aile yüzü görmeyen genç kadın adamı ailesi kabul etmişti. Merdanoğlunun dağılan aile güvenini ise kadın tamamlamıştı

Bölümde en sevdiğiniz kısım neresiydi?

Güzel yorumlarınızı dört gözle bekliyorum, neler hissettiğinizi fazlasıyla merak ediyor olabilirim 👀

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere🧡

Loading...
0%