Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. BÖLÜM “KADER/ TESADÜF”

@sedbus

Keyifli okumalar 💕
Oy ve yorumda bulunmayı unutmayııınn✨

__________________

Sıcak kahverengi ve mavi dalgalar bir süre daha izledi birbirini. Hüma adamın bilmediğini düşünmüştü.

Yiğit Selim karşısında ki kıza bir adım daha yaklaştı. Sırtı duvara yaslı olan kızın kaçacak yeri kalmamıştı.

"Ben sana yaramazlık yok demiştim değil mi?"

Cevap vermeyi düşünmüyordu Hüma.

"Adamlar benim izin vermediğimi söylüyor, benim iznim olmadan çıkmaması gerektiğini bilen karım dinliyor mu onları? Hayır"

Hüma hala sessizdi.

"Bana cevap ver Hüma!"

Yaptığında bir kötülük olmadığını biliyordu. Ama adam o kadar sinirliydi ki inatlaşmak onun açısından kötü olacaktı onun için sessizce konuştu;

"Sadece sıkılmıştım Selim, hem Emir de yanımdaydı."

Sinirlenen adamın gözlerinin beyazı hemen kırmızıya dönüyordu.

Bu durum kızı korkutmaya yetiyordu.

"Bir daha! Bir daha benim sözümü ezip geçmeye kalkarsan. Ben de seni ezer geçerim."

Bir tehdit daha...

Artık şaşırmıyordu Hüma.

Yiğit Selim karşısında ki kızın kendisinden korktuğunu biliyordu.

Sesini biraz kısması gerekiyordu. Zira karşısında ki küçük beden sıradan biri değildi. İşaret ve orta parmağının tersiyle kızın yanağını okşadı

"Bir daha sıkılırsan bana söyleyeceksin. Habersiz işler çevirmek yok. Kızdığım bahçeye çıkman değil, çık bahçe senin. Kızdığım nokta bana söylememen"

Adamın sakinleşmeye çalıştığı belliydi.

"Ama Selim telefonumu buraya geldiğimde aldınız. Sana nasıl haber verebilirdim ki?"

"İsteseydin kapıda elli tane adam var"

Köşeye sıkışıyordu Hüma.

"Bir daha olmaz tamam. Çıkmam bahçeye."

Hala anlamıyordu genç kız.

Yiğit Selim kızın yanağını okşadığı elini çenesine getirip kendisine çevirdi.

"Hala anlamıyorsun kadın!"

Bu muhabbet Hümayı sıkmıştı.

"Ben sofrayı kurayım"

Adamın etkisi altından çıkıp, hızla girdi mutfağa.

Kalbi korkudan hızlı atıyordu

Yemeği ısıtırken bir yandan da düşünüyordu.

Yiğit Selimin hareketleri hep birbirini çürütür cinstendi. Bir gün kendisini öpüp koklarken, ikinci gün tehdit edebiliyordu.

Isınan yemekleri tabaklara koyup hazırladığı masaya bıraktı.

"Yemek hazır"

Merdanoğlu sofraya oturup yemeğini yemeye başladı, küçük karısı hala sessizdi.

"Yemekten sonra hazırlan"

Hüma konuşan adama baktı.

"Ne için?"

En son hazırlan dediğinde kendisini nikahı kıyılırken bulmuştu.

"Dışarıya çıkacağız"

Adama daha fazla bir şey söylemedi. Ki söylese bile Selimin cevap vermeyeceğini biliyordu.

Yemeğin ardından önce masayı ardından mutfağı topladı.

Üçüncü katta ki odalarına girdi. Nasıl bir yere gideceklerini söyleseydi bari.

Kapının tekrar açılmasıyla Selim girdi.

Giyinme odasına giden adamı bekledi. Onun giydiklerinden az da olsa gidecekleri yeri çözebilirdi.

Giyinme odasından çıkan adam. Keten lacivert pantolonu ve kollarını katlamakla uğraştığı beyaz gömleğini giymişti.

Gerçekten çok yardımcı oldu diye düşündü Hüma. Kendisi de giyinme odasına girip kahverengi pantolon ve beyaz gömlek giydi. Şalını yapıp odaya döndüğünde Merdanoğlu hazırlanmış kendisini bekliyordu.

Adamı takip edip kapıdan çıktı. Evden çıktıklarında abilerini gören adamlar el pençe divan olmuş, başları önde bekliyorlardı.

Merdanoğlu kızı belinden tutup arabaya yönlendirdi.

Araba ilerliyordu ama genç kız nereye gittiklerini bilmiyordu.

Araba durunca Hüma geldikleri mekana baktı. Daha önce arkadaşlarıyla da gelmişti bu mekana. İlerleyip boğaza sıfır olan masaya oturdu genç çift.

Kahvelerini söyledikten sonra Hüma başını denize çevirip kokusunu içine çekti.

Merdanoğlu karısını izledi. Mavi gözleri denizle buluşunca parlamıştı.

Genç kız gözlerini çekip Merdanoğluna baktı.

"bugün için çok mu kızdın bana?"

"Kapıda İlyas duruyor. Bundan sonra bir şey olursa ona söyleyeceksin ve beni arayacaksın! Anlaşılmayan bir şey var mı?"

"hayır yok"

Kahvesi geldiğinde konuşma bitmiş sessizce kahvesini içiyordu Hüma.

"Kadere inanır mısın?"

Selimin sorduğu soru sessizliği bozdu.

"Tabii ki inanırım"

Merdanoğlu sigara paketinden sigarasını çıkarıp yaktı. Hüma bu konunun nereye varacağını merak ediyordu.

Merdanoğlu sigaradan bir nefes daha aldı.

"Tesadüfe inanır mısın?"

"Hayır inanmam, tesadüf yoktur. Bir şeyle karşı karşıya geliyorsan bu sana verilen ya güzel bir fırsattır, ya da zor bir sınav"

Merdanoğlu daha fazla konuşmadı. Sade Türk kahvesini içti.

Hüma da kahvesini içince ayaklandılar.

Hala sessizlik sürüyor arabada çıt çıkmıyordu.

Eve girer girmez üzerini değiştiren kız, hala akşamın şaşkınlığını yaşıyordu. Önce kızmış, sonrasında kahve içmek için dışarıya çıkarmıştı.

'bu adam sana aşık mı oldu Hüma?'

Bu iç ses peşini bırakmıyordu bir türlü. Ne aşkı canım? Selim aşık olacak ve aşık olunacak son insan bile olamazdı.

Oturduğu ayaktan kalkıp dişlerini fırçaladı, döndüğünde Selim hala yoktu. Yatağı açıp uzandığında odanın da kapısı açıldı. Merdanoğlu direkt giyinme odasına gidip üzerini değiştirdi.

Hüma sırtını dönüp gözlerini kapattı. Odayı aydınlatan tek ışık hümanın tarafında açık olan lambaderdi. Kendisine sarılan güçlü kollarla gözlerini kapattı. Merdanoğlu kıza sarılmış yüzlerini yan yana getirmişti. Başını hafifçe kızın boynuna indirerek konuştu.

"Seni karşıma çıkaran kader mi? Tesadüf mü? Bilmiyorum. Ama kader olması ve senin benim en büyük şansım olman için ne kadar dua ettiğimi bilmiyorsun"

Hüma sessiz kaldı. Bunlar Selimden beklemediği sözlerdi.

Merdanoğlu karısının boynuna dudaklarını bastırdı. Öpmemişti.

Güçlü kollar belinden ayrılınca yüksek bir uçurumdan düştü Hüma.

Onları karşı karşıya getiren, karşı karşıya getirmekle kalmayıp onları karı-koca yapan neydi? Bir nefes uzağında olan adama başını çevirerek baktı. Gözleri kapalıydı ama uyumuyordu.

Daha fazla düşünmek istemediğinden uyudu.

Sabah erkenden kalktı, Yiğit Selim hala uyuyordu.

Üzerini değiştirip sessizce çıktı odadan.

Mutfakta kahvaltıyı hazırlayan yaşlı kadını görünce gülümsedi.

"Günaydın Sevda teyze"

Sevda hanım neşeyle döndü.

"Günaydın kızım, kocanı da uyandır hadi menemen yapıyorum soğumasın"

Hüma tekrar merdivenleri çıkıp odaya girdi. Merdanoğlu hazırlanmış, saatini takıyordu.

"Günaydın"

Genç kız dün gece duyduklarından sonra nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu. Ama bir şeyi biliyordu ki Yiğit Selim Merdanoğlu bu saatten sonra onu asla bırakmazdı.

"Günaydın"

Diye yanıtladı karısını Merdanoğlu

Merdanoğlu önde karısı arkasında girdiler salona.

Yerine oturan Merdanoğlu mutfaktan elinde menemenle gelen yaşlı kadına baktı.

"Eline sağlık Sevda hanım"

"Afiyet olsun oğlum"

Sevda hanım Merdanoğlu çiftini yalnız bırakıp mutfağa geçti.

Masadan yükselen tek ses çatal bıçağın sesiydi. Kahvaltısı biten adam ayaklandı. Kız da ayaklanıp adamla birlikte kapıya gitti. Ceketini giyen adam onu izleyen karısının bir şeyler demek için kıvrandığının farkındaydı.

"Kıvranma artık, söyle"

O kadar belli oluyor muydu ya?

Hüma yutkunup baktı adama. Ardından yaklaşıp parmak uçlarına yükseldi. Adamın yanağına ufak bi öpücük bırakıp geri çekildi.

"Dün akşam için teşekkür ederim. Deniz havası almak iyi geldi."

Merdanoğlu karısını kendine çekip alnını öptü. Kızı bırakıp ceketinin yakalarını düzeltti

Kapıyı açacağı sırada aklına gelenle karısına döndü.

"Yaramazlık istemiyorum Hüma Merdanoğlu. Usluca evinde otur"

Hüma gözlerini devirdi.

"Yirmi beş yaşındayım Selim"

"Dün ki hareketler beş yaşında ki çocuk hareketleriydi."

Adam çıkıp gidince durdu bir süre Hüma.

Selimin 'Hüma Merdanoğlu' ve 'evin' demesi yüzünü gülümsetti. Onu işe öperek göndermişti

Ne oluyordu?

Mutfaktan çıkan yaşlı kadın kapının önünde dalgın duran kıza baktı.

"Leyla oldun iyice sen kızım"

Hüma kendine gelip kapıdan ayrıldı. Merdanoğlu dengesini bozuyordu.

"Ne leylası Sevda teyze sen de"

Sevda hanım kızın zaten kızarık yüzüne baktı.

"Kızardın bile deli kız"

"Kızarmadım ya rose'dan o. Zaten sevmiyorum şu kızarıklıkları"

Arkasında ki kadının kahkahasını umursamadan hızla odasına çıktı

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere 🍀

Loading...
0%