@sedeffa
|
BEKLENMEDİK
Gözlerimi açmadan hemen önce hissettiğim o tuhaf, içimi ürperten duygu, üzerimde ağır bir yük gibi asılı kaldı. Zaman sanki durmuş, nefesim sıkışmış gibiydi. Yavaşça gözlerimi araladığımda, camdan sızan beyaz ışığın altında parlayan yeşil gözleri bana çevrilmiş olan avcımla göz göze geldim. "Sürpriz!" Fısıldarken, sesinde hem bir tehdit hem de şehvetin karanlık bir dokusu vardı.Gözlerini üzerimizde gezdirirken, içime korkunun soğuk dalgası yayıldı. Onu küçümsemek, yaptığım en büyük aptallıktı. Yavaşça doğruldum. Timuçin hemen yanımda oturur pozisyonda uyuyordu. "Sebebini anlıyorum. Kokun. Bu hiç iyi olmadı." Gülümsedi ama hareketsiz kaldı. "Kalbinin çılgınca atması hoşuma gitti. Bu his baş döndürücü… Kalbin kulaklarımda atıyor Güneş. " Derken aldığı haz gözlerinden okunuyordu. Timuçin kıpırdandıktan kısa süre sonra ve gözlerini araladı. Bakışları Mavi'yi bulur bulmaz hemen atıldı. Öyle bir hızla oldu ki her şey... Timuçin Mavi'nin kolları arasındaydı. Elleri Timuçin’in boynunu sıkıca kavrarken nefesi kesilen bendim. Hırsla atıldım ama bedenim öyle bir hızla geriye doğru savruldu ki duvara çarpıp yere serildim. Karnıma aldığım sert darbe kısa bir an soluğumu keserken kendimden geçtim. Zihnim çaresizlik ve öfke içinde bulanıktı. Ayağa kalkıp ileri atılmadan önce gözlerim karşı koyacak bir şey aradı. "Bırak onu?" "Bunu neden yapayım ki?" Öfke ile bağırdı. "Seni lanet olası, ilk hedefinin ben olduğumu sanıyordum!" Timuçin nefes almak için debelenirken hızla kalktım. Mutfaktan kaptığım bıçakla boynuna hedef aldım ama o ben harekete geçmeden bıçağı kavramış ve beni bütün gücüyle tekrar savurmuştu. Göğüs kafesime aldığım darbe öyle sarsıcı oldu ki acıdan kıpırdayamadım. "Hedef sendin evet ama farklısın ve sen benim çıkış biletim olacaksın. Seni William'a vereceğim ama küçük avcın ölecek." "Hayır!' Bağırmamla beraber göğsümdeki keskin sızı nefes kesici bir boyuta ulaştığında, gözlerimden istemsizce süzüldü yaşlar. Benden aldığı bıçağı Timuçin'in karnına sapladığında ben yerdeydim. Timuçin gözlerime baktı. Ben sürünerek ona ulaşmaya çalıştım. Başımdan aşağı süzülen kanı ellerimdeki izlerden anladım. Ona benim yüzümden bir şey olursa kendimi asla affedemezdim. Bu şekilde olmamalıydı. Onun yerine ben… "Beni al ama ona dokunma." Sesim boğuktu. "Bu hoşuma gidiyor." derken gözleri bir başka bakmaya başladı. Timuçin'in kanı ellerindeydi. Kalkmak için çabaladığım her an dönen başımla başa sardım. Mavi dudaklarını Timuçin'in boynuna yaklaştırırken elimden bir şey gelmiyordu. Dişlerini boynuna geçirdiğine gözlerimden akan yaşlar kaybetme korkusundandı. Çaresizce çabaladı. Öfke ile bağırdığına emindim. Ama kulaklarım uğulduyordu. ‘’Timuçin…’’ Bir an her şey karardı. Midemin bulantısı ve başıma saplanan keskin sızıyla kasıldığımda gözlerimi araladım. Bulanıktı görüntüler. Mavi yerdeydi. Kalbine saplanan kazığı gördüm. Jake, Timuçin’in yanından ayrılıp ani bir hızla bana ulaştığında, Şafak’ın seslenişini ardından bana bakan endişeli gözlerini gördüm. "Timuçin." Sesimi ben bile işitemedi. "Özür dilerim." Sesim fısıltı halindeydi. "Güneş." Sesi fısıltı halindeydi. Gözleri bayık bir şekilde bana baktı. Minik bir tebessümden sonra da kapandı o gözler… İşte o an anladım. Ben kendimden geçerdim ama benim yüzümden bir başkasının canını kaybetmesine katlanamazdım. Bununla başa çıkamazdım. Ben istediğimi aldım. Ama bunu yaşamak, ölümü bir başkasının gözünde görmek bambaşkaydı. Acısı nefes kesiciydi. Ölüme ramak kala… Dudaklarımda hissettiğim metalik tat. Kan. ‘’İyi olacaksınız.’’ Jake’nin sesi… ‘’Bitiyordu. Ölüyordu.’’ Sesim bana bile uzak geldi. Ya yetişemeseydi?
…
"Gözlerin..." Hemen karşımda Şafak belirdi. Gözlerini gözlerime diktiğinde boşlukta olan bakışlarımı zor da olsa ona çevirdim. "Aklından ne geçiyor?" "Onu kendi ellerimle öldürme isteği." "Başka?" "Ne duymak istiyorsun?" "Bu bakışı tanıyorum." Bir süre daha öylece baktı bana. Bu sefer kaçırmadım gözlerimi. Usulca kalktı. "Gün doğacak. Kız konuşsun. Bırak işi Jake halletsin." Mutfak tarafına ilerlediğinde yerimden kalktım. "Sen az önce benim ne dediğimi duymadın mı?" "Duydum. Katil olmaktan bahsediyoruz. Daha önce birini öldürdün mü?" Sırtını tezgaha dayayıp ellerini göğsünde birleştirdi. Bir kaç adım kala durdum önünde. "Cidden tartışmaya başlayacaksanız hiç yeri değil." O sırada çalan telefonuyla Gölge çıktı odadan. Derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimi gözlerinden ayırmadım. "Daha önce birini öldürüp, öldürmemem seni ilgilendirmiyor. İnan inatlaşmanın hiç yeri değil. Bak ona..." Başımı Timuçin'in kanlar içinde uzanmış olduğu koltuğa çevirdim ama bakamadım. "Ölmüş olabilirdi. Benim yüzümden ölmüş olabilirdi. Neden canım yanıyor biliyor musun?" Gözlerimi gözlerine çevirdim. "Olacakları bana söylemiş olması ama benim buna rağmen vazgeçmemiş olmam."
|
0% |