Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@sedeffa

 

VAMPİRLE KARŞILAŞMA

 

O gece yarış pistindeki her şey adrenalin doluydu. Motorların hızı ve lastiklerin asfalt üzerindeki dansı, adeta bir melodiyi çağrıştırıyordu. Levent virajları hızla aşarak pistin hâkimi olmaya çalışırken gözünü karartmıştı.

Güneş ve Timuçin'in arabası ise hemen arkasındaydı.
Güneş tehlikeli bir şekilde sırıtırken, gözleri Timuçin'deydi. Virajı sert bir şekilde gözleri gözlerinde alırken hızla toparlanıp yola döndü ve gaza tekrar yüklendi.

Motorların gürültüsü, geceye bir nefes gibi yayılmıştı.

Her şey ani bir hızda oldu. Levent'in aracı viraja hızla girdiğinde kontrolü kaybetti. Araç gürültü ile savrulurken, lastiklerin asfalt üzerinde çıkardığı ses acı acı yankılandı.

Güneş frene asıldı. İkisinin de gözlerinde dehşet vardı.

Araç yuvarlanırken, etrafta uçuşan parçacıklar, ışıkların oyunu içinde belirginleşiyordu.

Ani fren sesleri araçların durma çabası ile birleşti. Arabaların farları gecenin karanlığında bir yıldız gibi parlıyordu. Bir an, zaman durmuş gibiydi.

Güneş ve Timuçin şoktan hızla sıyrılıp indiler arabadan ve Levent'in savrulan aracına doğru koşmaya başladılar.

Motorların homurtusu yerini sessizliğe bırakmıştı. Ancak o sessizlikte yükselen endişe ve korku, duvarları aşıyordu.

Gece, hızın çekici dansından çıkıp derin bir hüzünle sarhoş olmuştu.

 

 

Üç Gün Sonra

O an, zihnimde beliren manzara; korku, telaş ve çaresizlik içinde bocalayan bir figürdü.

Kanlar içindeki o hali...

Üçüncü kez adım attığım bu hastane koridorları, korku ve belirsizlikle dolup taşan bir hikâyenin sahnesiydi. Her adım, sonuncusu olacak korkusuyla titretiyor içimi. Levent'in durumu ağırdı ve her an son bulabilirdi.
Yorgun ve çaresiz hissettim kendimi. Elim kolum bağlı, çaresizlik içinde çırpınıyordum. Onun hareketsiz yatan bedeni ve ölüm gerçeği düşündürüyordu insana, hayatın kırılganlığını ve acı gerçekleri.

Koridorda ağır adımlarla ilerlerken Mavi'yi görüyorum. Korktuğum şey mi bu?
Duraksıyorum. Aralanan kapıdan doktor çıkıyor. Mavi, hemen doktorun karşısında…

"Üzgünüm, kaybettik."

Yan profilden bakıyorum onlara. Mavi durgun. Hareketsiz.
Ardından başını yavaşça aşağı yukarı sallıyor. Şokta olmalı.

Boğazıma bir yumru otururken ona doğru ilerlemeye başladım yavaşça.
Doktor benden tarafa yönelirken, Mavi diğer tarafa doğru adımlamaya başladı.
Açık kapıdan o çıktı. Kız kardeşi Selin.
Sedye üzerinde örtülü ölü bedeni...

Uzun kahverengi saçları bir köşesinden sarkmış sedyenin. Ayaklarını gördüm, bembeyazdı.

Nefesim kesildi bir anlığına sanki. Göğsüm sıkıştı. Sedye ilerlerken bir an orda yatan cansız bedenimi hayal ettim.
İçim ürperdi. Ölüm hepimiz içindi. Sadece bir an...

O da geçirdiği bir trafik kazasında düşmüştü bu cehenneme. Daha bir kaç saat önce...
Mavi ile kısa bir sohbetimiz olmuştu.

Donuk halimden sıyrılıp ilerlemeye devam ettim. Mavi'yi takip ederken tek istediğim ona biraz olsun destek olabilmekti. Kardeşinden başka kimsesi yoktu. Öyle söylemişti. Artık yalnızdı.

Ölüm sessizliği bu olsa gerekti. Gerçekten rahatsız ediciydi.

Yangın merdivenlerine giden ıssız koridora girdi. Açılan kapı sesini işittim sonra. Ardından , ağlayış sesini…

Bu ses kapıya ulaşmama engel olurken sırtımı duvara yaslayıp derin bir nefes aldım.

"Şşş... Geçti, geçti."

Duyduğum erkek sesiyle kaşlarım çatıldı.

"Teşekkür ederim. Geldin, geldin."

Ağlayışının ardından kısık bir sesle konuşmuştu.

"Uyanacak değil mi?"

"Uyanacak."

"Selin yaşayacak."

"Evet. Yavaş yavaş gelecek kendine. Zamana ihtiyacı var."

Sonra sessizlik oldu. Kalp atışlarım hızlanırken duyduğum sözlerle dizlerimin bağı çözüldü. O konuşmalar neydi öyle?
Sık sık nefes alıp vermeye başlarken kalbimin hızlanmasına engel olamadım.
Elimle yüzümü ovalarken karşımda Mavi belirdi.
Yeşil gözleri donuk, uzun kahve saçları ise dağınık... Düz bir şekilde baktığında tek kelime etmedi.

Yanımdan geçip uzaklaşmaya başlarken az önceki sese ait beden belirdi önümde. Hafif sarıya çalan saçlar ve kızıla dönük kahve gözler... Neredeyse aynı boydaydık.
Gözleri gözlerime kenetliyken kalbim kulaklarımda atıyordu. Sırtımı duvardan kaydırarak iki adım geriledim.

"Nesin sen?" diye bir soru yönelttiğinde bana afalladım.
Kaşlarım çatılırken o delici gözler gözlerimden bir an bile ayrılmadı.

"Asıl sen kimsin? Nesin? Az önce konuştuklarınızı duydum."

Tehlikeli bir şekilde gülümserken sivri dişleri açığa çıktı. Sonra hızla kapandı.

"Güzel isabetli bir tahminin vardır sanıyorum." derken bana yaklaşmaya başladı. Aramızdaki mesafe kapandı.
Eli çenemi kavrarken elim onu itmek için kalktığında havada yakaladı ve hemen arkamda birleştirip duvara yasladı ani bir hızla.

"Sana ne olduğunu sordum? "

"Senin gibi değilim." diye saçmalarken ürkütücü bakışlar hafifçe yumuşadı.
Çenemdeki el gevşedi. Buz gibiydi yüzüme vuran nefesi ve parmakları.

"Sen, sen bir..." devamını getiremedim. Sadece hızlı nefesler almaya ve vermeye devam ettim.

Kısa süreli bir şokun ardından kendime geldiğimde silkelendim.

"Uzaklaş benden."

Tepindim ama öyle güçlüydü ki yerinden oynamadı. Denedim olmadı.
Gözlerim irileşirken tekrar ve tekrar denedim.
Bir eli ellerimi tutarken çenemde olan diğer eli boynuma indi ve hafifçe baskı uyguladı.

"Korkuyor musun?" Gözleri gözlerime oldukça yakındı.
Öyle keskin bakıyordu ki sanki ruhumu okuyordu.

"Hayır."

"Kalp atışların seni ele veriyor ama."

Dudağı tehlikeli bir şekilde kıvrıldı.
Önce boynumdaki el uzaklaştı sonra ellerimi kavrayan diğer eli.

"Nesin sen?"

"Sen ne saçma..."

Bir küfür savurdu.

"Geliyorlar."

Keskin gözler beni buldu. Öfkeliydi.

"Tuzak ha?" dediği an ortadan kaybolması bir oldu.
Ağzım bir karış açık kalırken hızla koştum yangın merdiveninin kapısına. Sonra gecenin karanlığında beni duymasını umarak bir haykırış kopardım.

"Mavi'ye yardım ettin bana da et!"

Ama koca bir sessizlik. Öylece elim kapıda bakakaldım.

Koluma dokunan elle irkilip hızla geriye döndüm. Döner dönmez sıkıca sardı Timuçin beni.

"İyi misin?" Endişe doluydu sesi. Siyah gözleri gözlerimi esir aldı.

"Evet."

Şaşkındım. Ellerim iki yanıma düşmüştü.
Öylece kala kaldım. Yavaşça ayrıldı benden.

"İyi mi o?"

Sesle beraber geriye döndüğümde merdivenlerin bitiminde Gölge'yi gördüm. Aceleciydi. Sonra geriledi ve hızla uzaklaştı. Kaşlarım çatılırken iki adım geriledim. Gölge'nin ne işi vardı?
Kapıyı örttü ve bedeni bana döndü.

Bakışlarımız buluştu sonra. O bakışlardaki neydi öyle? Endişe doluydu. Korku muydu?

Onu bu denli korkutan şey ne olabilirdi? Ağzı aralandı bir şey söylemek için ama kelimeyi yuttu.

Düşünceler beynime üşüşürken az önce olanlar tekrar hafızamda canlandı.

O yabancı...

'Geliyorlar' Sesi yankılandı zihnimde.
Sonra Timuçin. Ardından Gölge.
İçimden bir ses onların bu olaya dahil olduğunu söylüyordu.

Aşağıda Gölge'nin o tetikte olan hali...

Timuçin'in bu hali...

Vega ve Avcılar.

Avcılar... Zihnim çılgınca senaryolar üretiyordu. Aklımdan tonca şeyler geçiyordu.

Selin öldü. Öldü. Ama o yabancı yaşayacak dedi. Gerçekti. Yaşanan her şey saçma ama gerçekti.

Timuçin'in konuşmam için gözlerime endişeyle bakması gerçekti.

O yabancı...

Efsanelerde yer alan ve üzerine kitaplar yazılıp filmler çekilen bir ölümsüz müydü?

Neye inanmalıydım?

Gördüklerime ve duyduklarıma mı?

Yoksa mantıklı bir açıklama için kendini zorlayan beynime mi?

Zihnim o an tozlu raflardan bir anıyı çekip çıkardı.

Kafamı dağıtmak için çıktığım bir gece vaktiydi. Kafam güzeldi. Tenha bir sokağa daldığımda yaşlı bir teyzenin sesiyle sıçramıştım.

"O tarafa gitme güzel kızım."

Olduğum yerde duraksayıp sesin geldiği yöne dönmüştüm.

"Ne o, o tarafta beni kesecek bir katil mi var yoksa?"

Gecenin karanlığında zar zor seçebildim gülümseyişini.

"Kim bilir. Belki de bir canavar vardır."

Gülümsedim. "Hadi ama oradan bakılınca söylediklerine inanıp korkup kaçacak ufaklıklar gibi mi görünüyorum? "

Oturduğu kaldırımdan yavaşça kalkıp yanıma gelmişti sonra.

"Efsanelere inanır mısın?"

Cevap vermedim.

"Tüm efsaneler gerçektir."

Gözlerimin derinliklerine bakışı ve ardından yavaşça uzaklaşması...

Tek bir kelime çıkmamıştı ağzımdan ve ne hikmetse girdiğim o sokaktan geri dönüp caddeye doğru adımlamıştım.

...

O an, geçmişle bugün arasında bir geçiş gibiydi. Sanki o yaşlı teyzenin sırlı sözleri, şimdi yaşanan olayların bir yankısıydı. Timuçin'in sıkı sarılışı, Gölge'nin endişeli bakışları ve o yabancının gizemli varlığı, gerçeği sorgulamama neden oluyordu.

...

 

 

 

 

Loading...
0%