Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sedefinyo

Beliz Elay Korkmaz'dan..

Şırnakta ilk haftamı kazasız belasız bitirmiştim. Birkaç sorun olsa da kötü bir hafta diyemezdim. Tabii Kağan komutanım birazcık kırmasaydı daha güzel olabilirdi ama bu kadar kırılgan olmamam gerekiyordu. İstemiyorsa istemiyordu canım, devlet beni buraya layık görmüştü ve burdaydım sonuçta.

Ama şöyle de bir durum vardı;

O BENİ ÖZELLİKLE İSTEMİŞTİ!

Bu durumun beni etkilememesi gerekiyordu ama etkilenmiştim. Bu tim benim de ailem olsun istiyordum.

Önceki timlerimde, burda gördüğüm kadar sıkı bir bağ görmemiştim. Doğukanla anlaşıyor gibiydik, kafamız uyuşuyordu yani. Gökhanla anlaşmak için yerdeki taş olmak bile yeterdi, adam her saniye muhabbet döndürebiliyordu. Oktay kendi halindeydi, Doğukandan sonra en aklı başında oydu. Ama Hüseyin, kelimelerim kifayetsiz kalıyordu.

Tamam iyi hoş eğlenceliydi fakat konu mesleğime gelince dayanamıyordum. Buralara tırnaklarımla kazıya kazıya gelmiştim nihayetinde, öyle herkesin dil uzatabileceği bir meslekte değildi bizimki. Yani iyi ki benzetmiştim o patavatsızı. Asla pişman değildim.

Cumartesi sabahı erkenden kalkıp, kahvaltımı yaptım. Sonra tabura geçmek için hazırlanmaya başladım. Üniformamı giymek isterdim ama taburda giymek daha mantıklı geliyordu. O yüzden altıma siyah bir wideleg pantolon giydim, üzerime ise yine aynı renkte bir body.

Güneş gözlüklerimi takıp çantamı da aldıktan sonra hazırdım. Evden çıkmadan önce tabii ki 3 defa ocağı kontrol ettim. Sonrasında da sabah duştan sonra kullandığım düzleştiricimi kontrol ettim.

Hepsini fişten çektim, şahitsiniz!

Arabamın ve evin anahtarını aldıktan sonra kapıyı kapatıp çıktım. Lojmanda kalıyordum, burda genelde evli askerler kalsada üstümde oturan Gülümser abla ve ben kadın olduğumuz için burayı tercih etmiştik.

Elbette taburda da kalabilirdim ama rahat edebilceğimi düşünmediğim için burayı tutmaya karar vermiştim.

Merdivenleri inip dış kapıya doğru yöneldiğimde, o sırada içeri girmekte olan Gökhanla az kalsın çarpışıyorduk.

Birkaç adım geriye atıp uzaklaştım.

"Hayırdır Gökhan, ne bu acele?" Dedim.

"Beliz bugün komutanım taburcu olacak acaba sen yardımcı olur musun? Lütfen bak, her istediğini yaparım." Derken gözlerinin içinden lütfenlerini tekrar ediyordu.

Olurdum olmasına ama onlar neden gitmiyordu, hemde komutanın bir ailesi yok muydu canım?

"Tamam olur ama neden, siz niye gitmiyorsunuz?" Dedim kaşlarım havalanırken.

"Anlatıcam sonra söz." Diyip yanımdan sıyrıldı. Merdivenleri dörderli dörderli çıkmaya başladı.

Bir işler vardı bu işte ama bilemiyordum. Yavuz komutanımı daha çok bekletmemek için hızlıca arabama bindim. Hastanelerden nefret ettiğine emindim.

10 dakika sonra hastaneye giriş yapıp, hemen odasına çıktım. Kapının önüne geldiğimde içeriden hemşire çıkıyordu.

"İyi günler. Durumu nasıl acaba komutanımın?" Diyip gülümsediğimde hemşire de bana gülümsemişti.

"Taburcu edeceğiz birazdan, toparladı sayılır ama bir sür dinlenmesi gerekiyor. Doktor Bey size anlatacaktır detayları. Geçmiş olsun." Dedi.

"Teşekkür ederim." Dediğimde ise koridoru dönüp uzaklaştı.

Hastaneye gelmiştim gelmesine ama içeri girmeye biraz çekiniyordum. Tam cesaretimi toplamıştım ki içerden adımın seslenildiğini farkettim.

"Elay?" Diyen komutanımın sesiyle kapıyı çalmadan içeri girdim. Beni gördüğüne çok şaşırmıştı. Ben de kendime çok şaşırıyordum şu an.

"Komutanım... Iııı... Şey. Diğerlerinin bir işi varmış sanırım, size ben eşlik edeceğim müsade ederseniz." Dediğimde gözlerim arkasındaki duvardaydı. Duyduğum gülme sesiyle şokla ona döndüm.

"Neden gülüyorsunuz komutanım?" Derken kaşlarım çatılmıştı. Komik olan neydi. Sinirimin boyumu geçtiği o noktadaydık.

"Hiiiç.." derken bile gülmeye devam ediyordu. Sonra çatık kaşlarıma ve öfkeden kızaran suratıma bakıp en doğru şeyi seçti, susmayı.

"Birazdan doktor gelecekmiş, taburcu olacağım ya. Üstümü değiştirmem gerekiyor yardımcı olabilir misin bana?" Diyen sesi ciddiydi ama tam şu an şaka yapmasını diliyordum. Şaşkınlıktan sanırım dilimi yutmuştum.

"Tabii, tabii komutanım. Kıyafetleriniz nerde?"

"Doğu getirmişti, sanırım şu dolabın içerisine koydu." Derken bir yandan da doğrulmaya çalışıyordu. Hemen kolundan tutup yatakta oturmasına yardım ettim. Çok kötü haldeydi onu ilk bulduğumda ama öyle güçlüydü ki; hayran kalmamak elde değildi. Yaraları yavaş yavaş kabuk tutsada, zedelenen kolları ve bacakları hemen toparlayacak gibi durmuyordu.

Dolaptan çıkardığım küçük sırt çantasını açtım. İçerisinde siyah bir eşofman takımı vardı. Çekincemi anlamış olmalı ki;

"Sadece tişörtümü değiştireceğim" dedi. Çok sağol ya, çok teşekkür ederim komutanım yani.

Kafamı sallayıp üstünde olan lacivert tişörtün eteklerinden tuttum. İncitmekten çok korkuyordum, hareketlerim yeni doğan bir bebeğin üstünü değiştiriyormuş gibi yavaştı.

Sağ kolunu yavaşça tişörtten çıkarttığımda ellerim titriyordu, çünkü sağ omzuna tornavidayla büyük bir delik açmışlardı ve iyileşmesi çok uzun sürecekti. Tam bu sırada göz göze geldik.

Gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki. Koyu kahve gözlerinin arasındaki yeşilimsi renkler o kadat güzeldi ki, saatlerce izlemek istiyordu insan. Göz temasımızı kesip tişörtünü çıkarmaya devam ettim. Uzun uğraşlar sonucu başardığımda derin bir oh çekmiştim.

"Merak etme camdan değilim" dediğinde sırıtıyordu.

"Biliyoruz camdan olmadığınızı komutanım, canınızı yakmak istemedim sadece." Dediğimde gözlerinin içinin parladığına yemin edebilirdim. Kafasını çevirip daha çok gülümsedi.

Siyah tişörtünü de aynı yavaşlıkla giydirdirmeyi bitirdiğimde, doktor gelmişti.

Genel bir muayene yaptıktan sonra bana döndü.

"Sağ omzuna her gün pansuman yapılması gerekiyor ve su değmemeli. Sırtındaki yaralar içinse krem yazdım. Ağrısı çok olacaktır bu nedenle birkaç tane de ağrı kesici yazdım. Hepsini, eczanede ne sıklıkla kullanılması gerektiğini söyleyeceklerdir. Çok geçmiş olsun tekrardan." Dedi.

"Çok sağolun." Dediğimde nazik bir baş selamı verip çıktı. Komutanım bu sırada çoktan ayaklanmıştı. Doğukanın getirdiği montunu giyiyordu. Diğer eşyalarını da topladıktan sonra çıkmak için hazırdık. Sırt çantasını sol omzuma takıp odadan çıkan Yavuz komutanımın peşinden ben de çıktım.

Biraz topallıyordu, koluna girmemin mantıklı olacağını düşündüğümden yanına yaklaşıp sol kolunun altına girip benden destek almasını sağladım. Yürümekteyken bir anda durdu, sanırım şok olmuştu.

"Şey, komutanım size destek olayım dedim. Malum 1 haftadır hiç kalkmadınız, ağrılarınız artmasın." Derken şirince gülümsedim. Çünkü azar yemek istemiyordum, bir tane daha seni istemiyprum vakası yaşamak ise hiç istemiyordum.

Önce yüzümü izledi sonrasında da gülümsedi, çok güzel gülümsüyordu.

O BİZİM KOMUTANIMIZ, GÜZEL GÜLÜMSÜYORSA GÜLÜMSÜYOR BİZENE ELAY!

Sonrasında önüne dönüp, tüm ağırlığına üstüme verdi. Tabii ki taşıyabilirdim özel kuvvetlere öyle yoldan geçerken uğramamamıştık, bunu unutması ise çok manidardı.

"Komutanım, ben özel eğitim aldım biliyorsunuz değil mi?" Dediğimde ise şaşkınlıkla bana döndü. Gerçekten de unutmuştu. Gülmekten yerlere yatacaktım şimdi.

"Çok gıcıksın Elay! Komutanla dalga geçilmez." Derken çocuk gibiydi. Sonra küsmüş gibi yapıp önüne döndü. Ya da küstü bilmiyordum şu an. Bu sefer tüm ağırlığını üstüme vermedi ama yürürken gerçekten de zorlanıyordu. Arada karnını tutuyordu, çok üzülmüştüm ama onun umrunda bile değil gibiydi hissettikleri.

 

Selaaaaam 3. Bölümün sonuna geldikkkkkk.

 

Bölüm hakkında yorumlarınızı yazmayı unutmayın.

Bölümler 1 veya 2 gün içerisinde gelmektedirrr.

🤍🤍🤍

 

​​​

 

 

 

 

Loading...
0%