7. Bölüm

7. Bölüm

Sedef sedef
sedefinyo

Beliz'den...

 

​​Asansörden indiğimde yanaklarımın ateşini resmen içimde hissediyordum.

"Ne demek sarılmak Elay ya, ne demek!" Derken binadan çıkıyordum. O kadar çok utanıyordum ki şu an Gökhan'ı gördüğüm yerde parçalamak istiyordum. İçimdeki sesse Gökhan'ın bir suçu olmadığını savunuyordu. Birazcık haklılık payı vardı.

Düşüncelerime bir sünger çekip arabamın kilidini açtım. İçimden bir ses camdan beni izlediğini söylüyordu ama bakmadım. Bugün daha fazla rezillik yaşamak istemiyordum çünkü.

Arabaya bindikten sonra hızlıca evime sürdüm. Yaklaşık 10 dakika sonra evimin bahçesine giriş yapmıştım. Binaya girip, kata çıktım. Kapıdan içeri girdiğimde yorgun olduğumu iliklerime kadar hissetmiştim.

Hemen kapıyı kapatıp, duşa doğru ilerledim. Temizlenmem lazımdı, kendimi fena pis hissediyordum.

Kıyafetlerimi çıkartıp, koridora fırlatmıştım. Kıyafetlerimi tamamen çıkardığımda hızlıca duşa kabini açıp içine kendimi attım. Suyu ayarlamak bir hayli zor olmuştu ama en sonunda soğuktan biraz daha ılık bir ayar tutturduğum için kendimle gurur duyuyordum.

Vücudumu yıkadıktan sonra saçlarımı köpüklemeye basladım, bu sırada içerden telefonumun zil sesini duyar gibi olmuştum ama çıktıktan sonra bakarım diyerek çok umursamadım.

Saçlarımı da duruladıktan sonra bornozumu giyip odama ilerledim. Odamın kapısının önüne fırlattığım çantanın içinden telefonumu alıp içeri girdim.

Telefonu yatağın üstüne atıp, geceliklerimi hızlıca üstüme geçirdim. Şu an saatlerce uyumak istiyordum.

Arayan kişi aklıma gelince hızla telefonumu elime aldım. Doğu aramıştı fakat açmayınca mesaj atmıştı.

"Yarın akşam toplanıp, Kağan komutanıma gitmek istiyoruz Beliz."

​​​​​​"Gelir misin sen de?"

Şu anda gitmek ne kadar doğruydu bilmiyordum çünkü Kağan'ın dinlenmesi gerekiyordu. Sonra aklıma onlarla nasıl mutlu göründüğü gelince bunu düşünmüş olmaları çok hoşuma gitmişti.

"Bilmem ki, sanki sizin gitmeniz daha uygun olur." Yazıp yolladım. Sürekli sürekli adamın dibinde bitmekte hoş olmazdı.

Fakat sürekli yanında olmak istiyordum. Yani orda olmam doğru olmasa da, orda olmak istiyordum. Çok çabuk oluyordu belki her şey ama içimden bir ses ona çok geç kaldığımı da söylüyordu.

Gelen bildirim sesiyle, irkilerek telefonuma sabitledim gözlerimi.

​​​​​​"Biz bir timiz Beliz, ailemden öte bu timdeki herkes benim ve bunun içine sende dahilsin. İnanki diğerleri de aynen benim gibi düşünüyor. Bu cevabını da evet olarak kabul ediyorum."

Bu mesaj sizi ne kadar iyi hissettirirdi bilmiyorum ama ben kötü hissetmiştim. Ölümle burun buruna yaşıyorduk, illaki bir yerde birileri bu bayrağa kan olacaktı. Fakat onları ailem yaparsam nasıl atlatırdım bilmiyorum.

Evet daha önce arkadaşlarımın şehit haberini aldım, evet bazen gözlerimle gördüm onların dönülmez yürüyüşünü ama ailemi bir kere kaybetmiştim ben. Tekrar kaybetmek canımı çok yakardı.

"Peki o zaman. İyi geceler Doğukan."

"İyi geceler."

Telefonu yanımdaki prize takıp, yatağa uzandım. Saçlarımı kurutmamıştım, yarın ki çekilmez baş ağrısı şimdiden yerini almaya başlamıştı.

Bugünki olanları düşünmekten zihnimde önümü göremez olmuştum. En sonunda düşünmekten yorulan beynim kendini kapatmaya karar vermişti.

🍁

Uyandığımda saat çok erkendi, taburdan gelen çağrıyla hemen hazırlanıp evden çıkmıştım. Belli ki bizim izin buraya kadardı. Arabamı hızlıca otoparka park ettim. Arabadan indiğimde koşar adım tabura girdim.

Odama girip hızlıca kamuflajımı giydim saçlarımı sımsıkı at kuyruğu bağlayıp, uçlarını da hızlıca ördükten sonra hazırdım. Ayağıma postallarımı geçirip hızlıca odadan çıktım.

Toplantı odasına adım adım giderken, arkamdan Gökhan'ın sesini işittim.

"Beliz komutanım!" Derken sesinden sırıttığı belliydi. Arkama dönüp, ona doğru ilerlemeye başladım.

"Söylemek istediğin bir şey mi var asker?" Derken alaycıydım. Gökhan ciddiliğimi anlamış olmalı ki sırıtışı anında yüzünden kayboldu.

"Emredin komutanım!" Derken gözlerindeki alaycı korkuyu görmüştüm. Arkamı dönüp koridorda yürümeye başladım.

​​​Hadi yürü yürü," derken arkamdaki adım seslerini işittim. Birlikte toplantı odasına girince herkesin burda olduğunu gördüm.

Beni görünce, baş selamı verdiler. Selamlarını alıp gülümsedim.

Yerlerimize oturduk. Herkesin yüzlerini tek tek inceledim. Onlara ailem diyebilecek miydim gerçekten bilmiyordum ama sanırım alışmıştım ben bu time.

Yasin Yarbay gelince hepimiz ayağa kalkıp hazır ol'a geçtik.

"Oturun çocuklar." Derken sesi tedirgindi. Elindeki kumandayla masanın tam karşısında kalan ekrandan bir fotoğraf açtı.

"Abdullah Hajar; 53 yaşında Şam doğumlu. İki oğlu var, oğullarından biri İstanbulda Doktorluk yapıyor, aldığımız bilgilere göre babasına destek sağlıyor. Yani gündüz doktorken geceleri, babasının silah teminatını gerçekleştirmek için örgüt tarafından düzenlenen davetlere katılıyor. Sonraki davet önümüzdeki aylarda gerçekleşecek içerdeki aslanlar saati ve mekanı öğrenip bize bilgi geçecekler. Bizim yapmamız gerekense diğer oğlu Fatih Hajar'ı bulmak ve onun bizi babasına götürmesini sağlamak. Birazdan helikopter sizi bölgeye bırakacak. Bu görev bitene kadar dönmek yok çocuklar." Dediğinde. İçimden sevinç nidaları atıyordum. Eğlenceli olacaktı bu görev.

"Emredersiniz komutanım!" Derken hepimiz ayağa kalkmıştık. Baş selamı verip hepimiz hazırlanmak için toplantı odasından çıktık.

 

 

​​​

 

​​​​​​

​​​​​​

 

​​​​​​Selammmm

 

​​​​​​Uzun zamandır kayıplardaydım, ama bundna sonra bölüm atmaya çalışacağım sanırım... Hepinize iyi geceler balımlar 🤍

 

​​​​

Bölüm : 15.12.2024 01:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...