
11.BÖLÜM
KARMAŞA
Ona güvenmiştim. Hayatımda ondan başka kimse kalmamıştı. Kendimi kandırılmış gibi hissetmeyi bir kenara bıraktım, ona aşık olmuş olmam daha acıydı..
Boran'a bir daha asla güvenmeyecektim...
Ona tüm kalbimle güvenen ben, beni yarı yolda bırakan ise Boran olmuştu. Ben ne ara aşık olmuştum böyle? Ne ara onu bu kadar kıskanır hale gelmiştim? Ben her zaman kendimi kontrol edebilecek biriydim ama bunu yavaş yavaş kaybediyordum. Merdivenlerden usulca yukarı çıktım. Odama geçtikten sonra gözyaşlarımı sesli bir şekilde çıkmasına izin verdim. Dayanacak gücüm tükeniyordu. Olanları beynim almıyordu. Kendimi bir Karmaşa da hissediyordum. Bu karmaşa benim içimde olduğu için ömrüm boyunca bitmeyecekti, biliyordum... Yatağa uzanıp bacaklarımı kendime çektim. Kafamı dizime yaslayıp saatlerce ağladım. Vicdanıma, güvenime ve en önemlisi aşkıma.. Hayatıma kolay kolay kimseyi almazken, Boran'ı hayatımın başrolü yapmıştım. Bu yüzden bu kadar hayal kırıklığı yaşıyordum. Bu sefer başkaydı. Bu sefer ona gerçekten inanmayacaktım. Telefonumun çalma sesiyle komodine baktım. Arayan yabancı numaraydı. Elime alıp açtım.
"Alo?"
Ses gelmemişti. Tekrarladım..
"Alo? Kimsiniz?"
"Defne.. Ben.."
Söylemese de kim olduğunu anlamıştım.
"Atlas neden arıyorsun beni?"
"Defne.. Biliyorum sen onu seviyorsun. Gözlerinden anladım ama yapamıyorum Defne. Ben uzaklaşmıyorum senden.."
Cevap vermediğimi anlayınca devam etti.
"Bana bi şans versen, bir kere gülsen, evet desen Dünyalar benim olacak sanki Defne.. Seni o adama bırakmış olmayı kabullenemiyorum."
"Atlas, böyle bir şans yok. Benim artık hayatım yok. Bitti.."
"Ne demek Defne o? Bir şey mi yapıyor o pislik sana?" Neler yapmıyor ki.. Önce kendine aşık ediyor. Sonra başka kızların onu öpmesine izin veriyor.
"Yo..Yok.. ne yapacak bana?"
"Defne, bak beni iyi dinle. Ben senin arkadaşınım. Sadece arkadaşın olarak gör beni. Duygularımı unut. Eğer kötü bir şey olursa beni arayabilirsin."
İşte o an tereddüt ettim. Atlas'a tekrar güvenebilir miydim bilmiyordum ama buradan gitmek istiyordum. Boran'dan uzaklaşmak istiyordum.
"Atlas.. Mardin'e gelebilir misin?"
"Defne. Tabiiki de gelirim! Adres neresi? Yanında kim var?"
"Ben bilmiyorum. Adresi bilmiyorum."
"O zaman şöyle yapalım. Benim engelimi kaldır ve konum at."
Kararlılığım buraya kadar sürmüştü.
"Atlas düşündüm de bu tehlikeye seni sokmamalıyım. Burada kalsam daha iyi olacak."
"Defne.. Lütfen sana yardım etmeme izin ver. Gerçekten çok mutlu olacağım. Konum at bana.."
"Hayır Atlas. Lütfen zorlama. Seni buradan da engellemek zorunda kalacağım."
"Tamam, Tamam dur! Tamam söz veriyorum sen ne istersen o olacak. Tamam mı?"
"Sağol Atlas.."
"Defne iyi ol.. çünkü senin iyi olmadığını biliyorum."
"Sonra görüşürüz Atlas.."
"Defne.. Defne dur.. Babannenle, Büyükbaban.. İyiler. Yani ben dün onların yanına gittim. Merak etme.
"Gerçekten mi? Çok sağol Atla.." Cümlemi tamamlamadan odaya giren Boran oldu. Atlas dediğimi duymuş olmalı ki sinirden ellerini yumrukladı. Sonra ise yanıma gelip telefonu alıp, fırlattı.
"Defne! Nasıl böyle bir şey yaparsın? Sana güvenmiştim. İlk fırsatta Atlas şerefsizini mi aradın?"
"Ben de sana güvenmiştim Boran Kaya!"
"O ne demek oluyor Lan!?"
"Ne anlıyorsan o! Bundan sonra sana güvenmeyi bırak yüzünü görmeyi bile istemiyorum. Benim için bittin.. Artık yoksun!"
Boran gözlerini anlamsız ifadelerle gözlerime ve ellerime çevirdi. Ne olduğunu anlamıyordu farkındaydım.
"Boran! Çık odamdan."
"Defne.. Ne oldu sana böyle?"
"Ne mi oldu? Korumamın sadece beni koruması gerektiğini anladım. Ötesi olmamalı! Değil mi Boran? ÖTESİ YOK!"
"Defne ne diyorsun sen? Ben sana evlenme teklifi ettim. Sende kabul ettin. Nası.."
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden aynanın önünde ki yüzüğü alıp Boran'ın avucuna sertçe koydum. Bir yüzüğe bir de bana bakıyordu.
"Boran bu yüzüğün sahibi ben değilim. Seninle evlenmek istemiyorum. Şimdi çık odamdan."
Yüzüme baktığını görünce sözümü tekrarladım. "SANA ÇIK DEDİM!"
Boran yüzüme anlamsız ifadelerle bakarken, elinde ki yüzükle dışarı çıktı. O dışarı çıktıktan sonra olduğum yere çöktüm. Ağlamalarım derinleşti. Biz olmayacaktık. Olmuyordu..
Odamdan gün boyu çıkmadım. Odama arada yemek geliyordu sadece.. Dışarıda bazen Boran'ı, bazen ise Dilan'ı duyuyordum. Gerçekten beni çok zorluyorlardı. Onları duymamazlıktan gelip uzun bir uykuya daldım.
Boran'ın ağzından;
Defne'nin saçma davranışlarından sonra kendime gelememiştim. Onun bana böyle davranması beni bu Dünya'dan siliyordu. Az önce gördüğümde gözleri şişmişti. Uzun zamandır ağlamıştı belliydi. Hakan'ın üstün zekice fikri ile Dilan'ın yanıma sokulmasına izin verip ses kaydına alıp her şeyi çözecektik ama muhtemelen Defne'de bu ana şahit olmuştu. Dilan yanıma gelip oturdu. Ondan biraz uzaklaşıp koltuğun diğer ucuna geldim. Ellerim kafamda, kafam ise eğikti.
"Boran ne oldu?"
"Dilan.. Niye yalan söyledin herkese? Ben öyle bir şey yapmadım. Sende bende biliyoruz.."
"Boran ben seni kaybetmek istemiyorum. Senin için her şeyi yaparım. Her şeyi!"
"Böyle daha çok düşüyorsun gözümden. Ben sizin düşmanınızım kızım. Babamı öldürten aileden kız mı alacağım. Aklın eriyor mu? Hadi bunları geçtim. Defne'yi ne kadar sevdiğimin farkında mısın?"
"BORAN SUS! O SENİ SEVİYOR MU ACABA? İLK FIRSATTA SENDEN KAÇAR O KIZ! BEN İSE ÖMÜRLÜK SENİNLEYİM AMA GÖZÜNÜ AÇMIYORSUN."
Dilan'a hak vermek istemesem de ilk defa haklıydı. Az önce Defne, Atlas'ı aramıştı. Onunla konuştuğunu düşününce bile sinirlerim bozuluyordu.
"DİLAN SUS ARTIK. DAHA NE İSTİYORSUN BENDEN?"
Dilan'a bağırmak için ayağa kalktığımda kapının arkasında ki Hakan'ı gördüm. Düşündüğümüz planı az önce yapacakken Defne'nin gelişiyle yarım kalmıştı ama şimdi Hakan işaret yapıp ses kaydını başlattığını söyledi. Dilan'a yanaştım.
"Dilan.. Belki de haklı olabilirsin. Defne'yi çıkarmalıyım hayatımdan."
Dilan anlamaz gözlerle bana bakıyor. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Hadi be Dilan itiraf et de bitsin bu çile!
"Gerçekten mi Boran?"
"Gerçekten Dilan.. Az önce dediğin gibi biz seninle aynı yerden geliyoruz. Düşmanlığı bitirmeliyiz belki de.."
"Evet Boran.. Bu düşmanlık ancak bizim aşkımızla biter."
"Evet ama sana tecavüz ettiğimi düşünen adamlarla nasıl barışalım?"
"Söylerim ben babama. Boran benimle evlensin diye yalan söylemiştim derim.. Boran bana dokunmadı, o kızı kıskandığım için söyledim derim."
"Ya inanmazlarsa?"
"O zaman bekaret testi almak zor değil."
"Dilan onu şimdi de alabiliriz yani önceden elimizde olabilir değil mi?"
"Sen istiyorsan alalım."
"Kızım ben istemem de senin babanlar ister diye düşündüm."
"Haklısın Boran. Hadi gidip halledelim şunları. Sonra nikaha başvururuz dimi? Ha bu arada çok kabarık bir gelinlik istiyorum. Geçen sene beğenmiştim...."
Dilan'ın konuşmaları sürmeye devam etmişti. Hakan'ın ses kaydını kapattığını anladım. Dilan koluma girmiş beni dışarıya sürüklüyordu. İçimden bu anıların çabuk bitmesi için dua ettim. Ulan Dilan bir daha aramayacaktım seni. Haber almak için bile! Dilan'ı hastaneye getirmiştim. Doktorla birlikte içeri girip istediği testi almıştık. Daha sonra ise hastanenin çıkışında Dilan'ın zoruyla kahve içmek için bir yerlere oturmuştuk. Bu onu son şansıydı. Hakan'ın işlerini beklemem gerektiği için ondan haber beklemeliydim o yüzden burada oturabilirdim. Cafe 'de otururken yanımızdan bir kız geçti. Elinde resim dosyası.. RESİM DOSYASI... DEFNE SÜREKLİ ONU SAĞ ELİNDE TAŞIRDI.. ve o resim Dosyasına dünyası gibi bağlıydı.. Düşündüm de onu uzaktan izlemek çok zordu. Dokunamıyordum. Sesini duyamıyordum.. Daldığım uzak yerlerden Dilan'ın sesiyle irkildim.
"BORAN?"
"BORAAANN BENİ DUYMUYOR MUSUN?"
"Efendim, Dilan. Ne oldu?"
"Kaç tane diyorum?"
"Ne kaç tane Dilan?"
"Çocuk yahu. Ne olacak? Çocuk kaç tane yaparız diyorum"
"Dilan acele etme önümüzde daha çok zaman var değil mi? Bunları konuşmanın zamanı değil."
"Haklısın Boran. O kız ne olacak?"
"Hangi kız?"
"O sürtük işte. Defne! Annesi gibi oru.."
İşte o an kan beynime sıçradı. Daha fazla dayanamayacaktım bu oyuna! Dilan'ı kollarından tutup ayağa kaldırdım.
"Artık dayanamıyorum Dilan. Kalk hadi gidiyoruz. Kalk."
"Boran ne yapıyorsun? Bırak kolumu."
"Yürü Dilan gidiyoruz."
"Nereye ben daha kahvemi içmedim."
"Ben sana içireceğim o kahveyi. Çabuk yürü."
Dilan'ı kollarından tutup arabaya bindirdim. Çantasında test sonucunun yazdığı kağıdı elime alıp arabayı Piroğlu konağına sürdüm. Dilan ağlamaya başlamıştı.
"Ne yapıyorsun Boran? O kız için değil mi? Yine o kız için vazgeçiyorsun benden!"
"DİLAN O KIZLA ALAKASI YOK! SENİNLE HİÇBİR ZAMAN BİRLİKTE OLAMAYACAĞIZ! BEN SANA HİÇ O GÖZLE BAKMADIM. ANLA ARTIK BUNU!"
"O kız olmasaydı benimle evlenecektin. 20 yaşında gittin. O günden sonra bana hiç eskisi gibi davranmadın. Biz arkadaştık."
"DOĞRU DİYORSUN BİZ ARKADAŞTIK! AMA SEN O ARKADAŞLIĞI DA BİTİRDİN."
Geldiğimiz yere varmıştık.
"İN ARABADAN!"
Dilan geldiğimiz yerin onun evi olduğunu anlayınca inmemek için ısrar etti. Onu kucağıma alıp konağa girdim.
"PİROĞLU ERKEKLERİ! BURAYA BAKIN!"
Herkes avluya bakarken Ferman ve Saffet ağa ile göz göze geldim.
"HAYIRDIR BORAN? DESTURSUZ NASIL GİRERSİN EVİME?i
"SAFFET AĞA! KIZINIZI GETİRDİM!"
"BURAYA NE CESARETLE GELDİN. YAPTIKLARINDAN UTANMIYOR MUSUN?"
"UTANMIYORUM SAFFET AĞA!"
Ferman ağanın haraketlendiğini gördüm. Üstüme kükreyecek bir Aslan gibi bekliyordu ama babasını ezemiyordu.
"KORKMUYORUM ÇÜNKÜ KORKACAK BİR ŞEY YAPMADIM. ALIN BU DA KANITI."
Kağıdı alıp önlerine attım. Saffet ağa Mirza'ya emir verip kağıdı aldırttı. Kağıdı alıp okuduktan sonra bana döndü.
"Nereden bilelim bunun sahte olmadığını?"
"Bende yalan yok Saffet ağa!"
Telefonumdan ses kaydını açtım. Dilan'ın dedikleri tüm avluda yankılandı;
'Söylerim ben babama. Boran benimle evlensin diye yalan söylemiştim derim.. Boran bana dokunmadı, o kızı kıskandığım için söyledim derim.'
Ferman ağanın ve Saffet ağanın gözlerinin açıldığını gördüm. Mirza'ya baktığımda ise şaşırmamıştı. Şaşırmamasını anlıyordum çünkü yaptığıma inanmadığı belliydi. O da ben de hatta tüm bunlara mağdur kalanlar da töreyi istemiyorlardı. Yorulmuştuk. Yıllardır bu saçma gelenekler bizi yormuştu. Kafamı Dilan'a döndüm.
"Dilan bu saçmalığı bir daha sakın yapma. Kendine başka bir yuva kur. Mutlu olmaya bak."
Dilan'ın bağırması her yerde yankılanıyordu.
"BORAAN BIRAKMA BENİ BURADA! LÜTFEN BORAAN!"
Saffet ağa adamlarına işaret edip Dilan'ı avludan kaldırdılar. Ben arkamı dönüp gitmeye kararlıyken Saffet ağanın sözüyle geri döndüm.
"Boran! Töre hükmü bugün verecek bilirsin demi?"
"Benim için o kararın hiç bir hükmü yok Saffet Ağa! Defne benimle!"
Cevap beklemeden konaktan çıktım. Şimdi Defneme kavuşabilirdim..
Defne'nin ağzından..
Uykudan uyanıp Boran'ın tişörtlerinden giymiştim. Gün kararmıştı. Açlıktan midem bulanıyordu. Aşağıya inip midemi doyurmaya karar verdim. Mutfağa girdiğimde Şükran Teyze'yi gördüm.
"Kolay gelsin Şükran Hanım."
"Sağol kızım. Acıktın mı?"
"Acıktım valla."
"Kızım bak bir sürü sulu yemek yaptım. Koyayım mı azıcık?"
"Yok Şükran abla ya. Ben hafif bir şeyler yemek istiyorum. Belki Hakan felan gelirse yemeği onlarla yerim."
Masanın üstünde duran salatayı gördüm.
"Hah.. bu salata iyi. Bunu önden yiyeyim ben."
"Olur kızım dur tabak vereyim sana."
Şükran Ablanın tabağa koymasını bekleyip Avluya çıktım. Koltuğa oturup salatamı yemeye başladım. Kapıdan girenin Boran olmadığını umarak heyecanla baktım. Neyse ki gelen Hakan'dı.
"Oo yenge. Yemeğe erken başlamışsın."
"Yok sizi bekledim de önden atıştırmak istedim. Ayrıca ben yengen felan değilim Hakan."
"Yenge daha sabah yengemdin şimdi nasıl değişmiş olabilir?"
"Onu da dostuna sor. Her saati ayrı vukuat. Uğraşamayacağım valla."
O sırada kapıdan girenle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Salatalığın boğazımda kalmasıyla öksürmeye başladım. Öksürmeye başladığım an Hakan sırtıma vurmaya başladı. Boran yanıma yaklaşıp Hakan'a kızmaya başladı.
"Lan Hakan kızın belini kopardın. Çek elini."
Elini sırtıma getirecekken sağa doğru kaydım.
"Boran, çek elini."
"Defne ne oluyor? Bu ne hal?"
"Ne varmış halimde? Tam da esir gibiyim işte."
"Esir felan değilsin Defne."
"Ne çabuk unuttun. Sen benim korumamdın ya hani?"
"Senin karşına çıktığım an korumalık bitti. Bunu ben bile isteye yaptım."
Hakan'ın sesiyle ikimizde Hakan'a döndük.
"Buralar kızışacak ben kaçayım en iyisi..."
Boran'la ikimizde aynı anda konuşmuştuk; "HAYIR BURADA KAL!"
Sonra Hakan yokmuşçasına tartışmaya başlamıştık.
"Defne her şeyi yanlış anlıyorsun kızım ya."
"Neyi yanlış anlayacağım ya? Ne diyorsun sen?"
"Defne Dilan'la aramda hiç bir şey yok."
"Boran o kız seni öptü ya öptü!"
İkimizde deli gibi bağırıyorduk.
"Defne, sana bana inanmanı söylemiştim."
"Emir etmekle olmuyor. O güveni sen inşa edecektin Boran."
"Ne yani ben sana güven vermiyor muyum?"
"HAYIR! Vermiyorsun!"
"Öyle mi Defne Hanım?"
"Öyle Boran bey!"
Boran cebinden cep telefonunu çıkardı. Wattsaba girip Hakan'la konuşmalarından ses kaydı açtı. Ses kaydında Dilan her şeyi itiraf edip beni kıskandığı için öyle dediğini söylüyordu. Bu sefer bu kadar kolay değildi. Onları resmen dudak dudağa görmüştüm.
"Bu hiç bir şeyi değiştirmez Boran."
"Lan nasıl değiştirmez? Duydun işte."
"Sizi dudak dudağa gördüm Boran! Beni başka bir adamla dudak dudağa görsen ne yapardın!"
Durdu ve nefes aldı. Ne söylemek istediğini seçiyor gibiydi. Bu lafımın onu sinirlendireceğini biliyordum ve tam olarak bunu istiyordum. "BİR DAHA BÖYLE BİR ŞEYİ AĞZINA ALMAYACAKSIN!" Başarmıştım bile.
Duraksadı. Sinirden konuşamıyordu.
"Peki sana ne demeli? Bana her kızdığında Atlas'ımı arayacaksın sen?"
"Ne diyorsun sen be? Ben Atlas'ı felan aramadım. O beni aradı."
"Ben o şerefsizi engellemiştim Defne!"
"Başka numaradan aramıştı Boran!"
Boran yüzüme bakıp gülümsedi. Sanki biraz önce birbirimize bağıran biz değilmişiz gibi bana yaklaştı.
"Biz şimdi ilk kavgamızı mı yaptık?"
"Hayır Boran. Biz bu ilişkiyi başlamadan bitirdik."
"Defne Ne diyorsun sen?"
"Boran o kızı öptün."
Boran'la aramda mesafe kalmamıştı. Hakan aramıza ve lafa girdi;
"Defne burada müdahale etmem gerekiyor. Dilan'a yaklaşması gerektiğini ben söyledim. Dilan başka türlü itiraf etmezdi. En iyi yol buydu. Yoksa Boran'ı öldürürlerdi."
Boran gözlerimin içine deyim yerindeysek Ejderha gibi bakıyordu. Her an ağzından ateş çıkacakmış gibi..
"Defne, çocukluk etme. Ben senden başkasına bakmam. Anlamadın mı güzelim bunu?"
Offf.. güzelim deyince hemen yumuşuyordum. Birşeyyok,birşeyyok,Birşeyyok,birşeyyok,Birşeyyok,birşeyyok,Birşeyyok,birşeyyok..
"Defne bana bak güzelim.."
Offf kalbim yerinden çıkacaktı . Ne yapacaktım ben şimdi?
"Defneee? Sana diyorum?"
"Boran. Ben.. Şey.."
"Defne. Sen.. şey..?"
Boran gittikçe üzerime yürüyordu. O kadar yaklaşmıştı ki bir an beni öpeceğini sandım. O ise bana yaklaştığı an yüzüğü parmağıma taktı.
"Bir daha bu yüzüğü çıkarma. Olur mu? Bu yüzük senin parmağında özelleşiyor ve senin düşüncenin aksine sadece senin için. Senin takman için."
Ben yüzüğe baktığım an sarılmaya başlayan Boran'a baktım. Nasıl olurda sinirim bu kadar çabuk bitebiliyordu?
"Yenge, sinirin bittiyse yemek yiyebilir miyiz? Çok acıktım valla."
Hakan'a bakıp gülümsedim. Boran bana bakıp kulağıma eğildi.
"Bana böyle gülmüyorsun, kıskanıyorum bak.."
"Hakan, Boran seni kıskanıyormuş."
"Lan Boran, ben ne alaka oğlum? Neyse ben gideyim de biraz Beril'imin gülüşünü göreyim. İçimi sıktınız valla."
İkimizde Hakan'ın gidişini izledik. Boran yanıma daha çok yaklaştı. "Ee ne zaman evleniyoruz?"
"Ne diyorsun Boran? Daha bugün evlenme teklifi ettin."
"Tamam işte. Evlenelim bitsin."
"Boran her şeyimiz bu kadar tuhaf olmak zorunda mı?"
"Tuhaf değil ö z e l.."
"Kendinizi kandırmayınız Boran Bey."
"Kendimi sana kaptırıyorum ben. O ne olacak?"
Hafifçe bana eğildiğini gördüğümde öpmek için haraketlendiğini anlamıştım.
"Heey.. Yavaş ol.. bugün o dudaklarla başkalarını öptün. Sakın yaklaşma. Cezalısın."
"Defneee.. beni öldür ama bana senden uzaklaşma cezası verme."
"Çok geç Boran kaya.."
"Neyse görürsün şimdi sen. Yukarı çık geliyorum."
Gözlerim kaçırıp 'ne oldu?' dercesine baktım.
"Çık dedim Defne. Bir kere de dinle şu sözümü kızım ya."
"Tamam ya. Çıkıyorum işte."
Merdivenlerden yavaş yavaş çıktım. Boran ise arkamdan gülümsüyordu. Odaya girip beklemeye başladım. Ne yapacaktı bu şimdi? Ne diye odaya gönderdi beni? Salatamı da yemeden çıktım odama. Merakımdan patlıyordum. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Yatağın olduğu odaya girdiğimde kapı açıldı. İçer bir sürü ellerinde malzeme olan insanlar girdi. Ben onlara şaşkın şaşkın bakarken en sonunda odaya Boran girdi. Ellerinde beyaz güller vardı.. O kadar tatlı görünüyordu ki.. Anlatamam..
"Defne.. Belki çok ani olacak biliyorum ama her ihtimali düşünmeliyim. Bugün töre yeni bir karar alacak. Seni evlendirmek istiyor olabilirler. Seni başka kimseye veremem, anlıyor musun? Karım olursan her şey daha güzel olur. Senin için sahte olsa bile bir gün kendi isteğinle benim karım olacağına eminim. Hem benim için hem senin için. Seni ömür boyu seveceğime yemin edebilirim.. Gözyaşının sebebi olmayacağım.. Seni mutlu edeceğim Defne.. Kabullenmek zor oldu ama ben seni çok seviyorum Defne.. Sen beni bu hayata bağlayan tek şeysin. Evlen benimle, kıyalım bugün nikahı. Her şey hazır.."
Ne dedi o?
Her şey hazır mı dedi?
Kıyalım bugün nikahı mı dedi?
Ben yanlış mı duyuyorum?
Biz.. evlenecek miydik?
-BÖLÜM SONU-
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.55k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |