
15.BÖLÜM
İLAÇ
Şok oldum demek o kadar az kalıyordu ki anlatamazdım. Boran'da ben de şu an resmen donup kalmıştık. Karşımızda annemin kuzeninin kızı, hemde kocama aşık bir psikopat, Dilan. Diğer yanında ise Boranın kuzeni Serhat. Arabadan indiklerinde yanımıza doğru yürüdüler. Biz ne yapacağımızı bilemiyorduk. En sonunda Boran boğazını temizleyip sordu.
"Ne işiniz var lan sizin burada?"
Serhat mahcup bir ifadeyle kafasını eğdi. Dilan'ın yüzünde mahcubiyet arasamda tek bir an bile mahcup olduğunu hissetmemiştim.
"Boran kardeşim.. Dilan ve ben kaçtık. Dilan'ı evlendireceklerdi Boran. Buna dayanamazdım." Serhat'ın saf olduğunu ilk gördüğüm an anlamıştım ama bu kadar saf olacağını gerçekten düşünmemiştim. Resmen Dilan, Boran'a yakın olmak için Serhat'ı kullanmıştı.
"Başka yere kaçırsana Serhat. Bizim yanımıza niye geliyorsun lan?"
"Boran.. Biz sizi Mardin'den beri takip ediyoruz. Bi ara Avm'de kaybettik sizi ama sonra bulduk."
"Siktir!" Dedi Boran. Bu sefer gerçekten haklıydı ve devam etti. "Serhat bak Defne'yi, Beni, hatta hepimizi tehlikeye atıyorsun kardeşim. Çabuk git buradan."
"Gidemem Boran.. Töreden kaçabilen başka tanıdığım yok. Bu işi en iyi yöneten sensin."
"Serhat bak ben bir şey yapamam kardeşim. Lan bizi tehlikeye atıyorsun. Yanyana olduğumuzda saniyesinde bulurlar bizi. Hemde onların kanından biri varken yanımızda."
Boran'ın kastettiği kişi Dilan'dı. O düşmanlarımızın kızıydı. Boran sinirlenmekte çok haklıydı ama sakinleşmesi gerekiyordu. Elimi uzatıp kolunu tuttum. Yüzünü yüzüme çevirse de kontrolü sağlamak zor oldu. Ben kolunu tutmaya çalışırken o sinirlenmeye devam ediyordu.
"Serhat çabuk gidin buradan. Koskoca ülkede başka yer mi kalmadı?"
"Boran istemezsen gideriz kardeşim. Ben senin bana gerçekten kardeş olduğunu düşünüp buraya geldim."
"Serhat sen benim öz kardeşimsin ama beni de anla. Sen Dilan'ı tehlikeye atmak ister misin? Bende Defne'yi atmak istemiyorum."
Hakan sonunda araya girebilmişti.
"Durun bi sakin olalım. Herkes mantıklı düşünsün şimdi. Boran sende sakin ol kardeşim. Serhat buraya kadar gelmiş zaten. Buraya kadar takip edilmediyse bir sorun yok demektir. Bugünlük gideceğimiz yere birlikte gidelim sonra Serhat için bir şeyler düşünürüz."
"Olmaz Hakan. Gideceğimiz yeri onlara ayarla. Biz başka bir yere gidelim."
"Boran, olmaz kardeşim. Akşam oldu. Gidebileceğimiz yerler birbirine çok uzak, sende biliyorsun."
Boran gözlerinden alev çıkarırcasına küfür etmişti. Bu olaya el koymanın zamanı gelmişti. Boran'ın yanına gidip ellerini tutup, gözlerini gözlerime denkleştirdim. Onu arka tarafa doğru çekiştirdim.
"Boran sakin ol.."
"Defne. Onları takip etmiş olabilirler. Dilan buraya bilerek bile gelmiş olabilir. Bana attığı iftirayı duymadın mı? Aynısını yine yapabilir. Kafayı yiyeceğim. Seni tehlikeye atıyorlar. Sıçarım böyle işe. Ben kaçtıkça beni buluyorlar."
"Haklısın. Tamam ama bu saatten sonra bir yere gidemezler. Bugünlük kalsınlar yarın düşünürüz olmaz mı? O sonuçta senin kuzenin Boran.."
"Defne.. bu kadar saf olma güzelim.. Bu kadar iyi olma. Dilan düne kadar Serhat'ı sevmiyordu. Yanımıza gelmek için kabul etmiş onu görmüyor musun?"
"Bize ne Boran. Onu da Serhat düşünsün. Göze almıştır o bunu. Bizim yapmamız gereken tek şey yardım etmek."
Boran gözlerime bakıp ısrarcı olduğumu görünce benden başka yöne dönüp küfür etmeyi ihmal etmedi.
"Tamam mı Boran?"
Ses çıkarmadı.
"Sana tamam mı dedim?"
"Lan tüm kararları benim vermem lazım ama sen benim aklımın karar yetkilerini aldın elimden. Defne.. bak kendini koruyacaksın tamam mı? Hemen inanmak yok. Hatta konuşmayacaksın bile."
"Tamam Boran. Merak etme."
Boran ön tarafa doğru yürüyüp Serhat'a bizi takip edin gibi bir işaret yaptı. Hepimiz toparlanıp arabalarımıza binip yola koyulduk. Kimse o konuyu açmak istemese de Hakan cesaretli davranıp konuya dalmıştı.
"Ulan bu Dilan daha düne kadar Boran'a aşık değil miydi?"
Boran aynadan Hakan'a kaş göz işareti yapıp duruyordu.
"Ne var Boran ya? Yalan mı kardeşim? Daha dün bu kız yüzünden neler geldi başımıza."
"Hakan biraz sussana oğlum. Kızlar uyumak ister belki.."
Hakan sussa da benim susmaya niyetim yoktu.
"Ne yapacağız şimdi Boran?"
"Bir şey yapmayacağız güzelim. Onları başka bir yere göndereceğiz."
"Ne zaman?"
"En yakın zamanda.."
Boran'ın son lafını devam ettirmeye kimsenin niyeti yoktu. Herkes bu savaştan yorulmuştu. Derelerden akan sular gibi durulmuyordu bu töre. İnsanlar savrulup gidiyordu.. bizde bu insanların arasındaydık. Hayatımda törenin t'si yokken bu kadar içine dalmayı nasıl başarabildim, inanın bende bilmiyordum. Yıllarca farketmediğim karşı komşumun beni korumasına mı, yoksa bana aşık olmasına mı şaşırmalıydım. Hoş.. bende bir öyle bir böyle davranıyordum ama aşık olduğumu hissediyordum. Nasıl derler işte, kabullenmek zor oluyordu galiba.
Aşık olmak yorucu ve kırıcı. Beklentilerimizin, duygularımızın, hatta aklımızın bile doğru çalışmadığı bir dönem. Etrafımda aşık olup mutlu olan insan hiç görmedim. Hepimiz bir konuda anlaşalım. Aşk acıtıyor arkadaşlar.. Veya... Hepimiz yanlış biliyoruz. Ya aşk bizim yaşadığımız kadar acı verici değil. Ya da biz hep yanlış insanlara denk geliyoruz. İlacımız olana değilde, Yaramızı kanatacak olana koşuyoruz.. Peki, Boran.. Boran bu aşkın hangi tarafındaydı? Yara mı? İlaç mı? Onun bana her gün ilaç oluşunu hatırladım. O gerçekten ilaç gibiydi ama sadece tek bir gün, Tek bir gün bile yaramı derinleştirmesine yetiyordu. Kendime anlatamasam da onun yanında güvende hissettiğimi biliyordum. Bu yol nereye gidecek bilmiyordum.. ama bu yolu Boran'la yürümek istiyordum..
Yol boyu Boran elimi tuttu. Sertleşmiş çenesi.. Gözlerinde ki karartı, derinlik.. Elleriyle direksiyonu sıkması.. Bunlar Boran'ın en sinirli halleriydi . O beni yıllardır evimin içinden izlese de ben onu yeni yeni tanıyordum.
Uzun yoldan sonra villa tarzında bir yerin önünde durmuştuk. Deniz kokusu arabadan indiğim ilk an burnuma dolmuştu. Gecenin karanlığında etrafı seçemesemde yakınlarımızda Deniz olduğunu anlamıştım. Ben ve Beril yavaş yavaş eşyalarımızı alırken Dilan'la göz göze gelmiştik. Bir nebze iyilik kırıntısı arasam da gözlerinden ateş fışkırıyordu. Bu kızın buraya gelmesi iyi olmamıştı.. ama yapacak da bir şey yoktu işte.
Boran ellerimde ki eşyaları görünce hali hazırda çatık olan kaşlarını daha çok çattı.
"Defne bırak şunları.. Alacağım işte gir içeri sen."
"Ne fark eder Boran?"
"Çok şey fark eder. Hadi içeriye."
Beril'le kol kola girip içeriye girmiştik.
Eve ilk girdiğimizde büyük bir mutfak ve salon karşılıyordu bizi. Gri ve siyah tonlarda döşenmiş mutfağa aynı renklerde olan salon koltukları eşlik etmişti. Mutfağın yanından yukarı çıkılacak bir merdiven vardı. Salonun solunda ise dışarı çıkılacak bir kapı görünüyordu. Kapıdan dışarı çıkıp bahçeye baktım. Önüme bakmadan yürüdüğüm için önümde ki havuzu görmeden ilerlemeye devam ettim. Tam ayağım boşta kalacakken beni bir elin çektiğini hissettim.
"Defne.. Neden önüne bakmıyorsun?"
"Boran.. Ne bileyim çok karanlık. Işığı yok mu buranın?"
"Sen varsın ya.. Yetmez mi?"
"Yaa dalga geçme. Ciddiyim ben."
"Var ama şimdi üşürsün burada. İçeri geçelim, odamıza yerleşelim."
Ben az önce doğru mu duydum? Odamıza mı dedi o? O-d-a-m-ı-z-a ?
"Odamız mı? Aynı odada mı kalacağız?"
"Defne buna niye bu kadar şaşırıyorsun acaba?
Günlerdir aynı odada kalıyoruz.."
"Şimdi fazladan odamız vardır ama.."
"Seni yanımdan 1 metre uzağa bile göndermeyeceğim Defne. Kimseye güvenemem."
"Boran sen paranoyaksın biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum.. Paranoyak olduğum için hayattasın Defne.."
"Paranoyak olduğun için mi? Yoksa bana şey olduğun için mi?"
"Ne olduğum için?"
"Aşık olduğun için.."
"İkisi de Defne.."
Boran'a bakıp gülümsedim. Onun bu aşık halleri hoşuma gidiyordu. Birlikte Boran'la odaya çıktık. Yan odalardan Diğerlerinden sesler gelse de o tarafa hiç dönmemiştim. Aşağı katın aksine en ferah olan oda burasıydı. Beyaz dolap ve krem rengi yatak başlığıyla oldukça güzel duruyordu. Perdenin arkasından olan balkona baktım. İşte şimdi Deniz manzarasını görebiliyordum. Dışarı çıkıp kokuyu içime çektim. Çok güzeldi. Sonsuz ve huzur verici.. Boran yanıma gelip sigarasını yaktı.
"Odandan da hep böyle bakıyordun. Karşında Deniz varmış gibi.."
"Belki de var. Size göremediniz sadece.."
"Keşke sende biraz kendini görsen Defne.."
"Boran ben yıllarca seni göremedim.. Kendimi nasıl göreyim?"
"Kendini görsen, beni de görecektin zaten."
"Haklısın.. Boran.. Baban, babam hakkında hiç bir şey anlattı mı?"
Boran 'ın yumuşayan ela gözleri aniden sertleşmişti.
"Benimde bildiklerim seninkinden fazla değil."
"Yaşasaydı seninle evlenmeme ne derdi acaba babam? Mutlu olur muydu? Veya kızar mıydı?"
Boran uzaklara dalıp uzun uzun düşündü.
"İstemezdi..."
"Neden? Bence isterdi. Sizin aileyi çok sevdiğini söylemedin mi?"
"Babanı azıcık anladıysam, onun tek isteği senin töreden uzak olmandı. Oysa ki ben Törenin içinden geliyorum."
"Haklısın.."
Boran sigarasının son dumanını içine çekerken sigarayı söndürüp içeriye girdi. Ben de eşyalarımızı yerleştirmek adına dolaba yürüdüm. Tek tek her şeyi yerleştirirken Boran duştan çıkmıştı. Yine ve yine havlusunu sardığı alt tarafına inat üst tarafı çıplaktı.Bu çocuk hep böyle çıplak mı gezecekti? Ona bakmamaya çalışırken istemsizce daha çok bakıyordum. Dolaptan kıyafetlerimi alıp duşa yöneldim. Boran üstüme doğru yürüyünce bende kapıya doğru gerilemiştim.
"Defne." Allahım bakmamalıyım. Şimdi değil.
"Boran."
"Defne nereye gidiyorsun?"
"Ben.. Şeye.. banyoya evet banyoya." Kekelemenin sırası mıydı şimdi?
"Defne banyoya gittiğin belli oluyor zaten. Duşun musluğu iyi çalışmıyor dikkat et. Onu söyleyecektim."
"Haa sen onu mu diyecektin?"
"Sen ne sandın ki?"
"Hiç.. Hiç yani ben bir şey sanmadım."
Boran iğrenç sırıtmasını yüzüne yerleştirirken ben direkt banyoya koşmuştum. Bu çocuk kalbimi nasıl bu kadar hızlandırabiliyordu?
Kendimi suyun altına bıraktığım da sürekli muslukla uğraşıp durdum. Su bir sıcak, bir soğuk akıyordu. Bazen ise tamamen kesiliyordu. Tam su geldi derken bu sefer tamamen kesilmişti. Ne yapacaktım şimdi ben? Kafam da köpüklü kalmıştı. Öylece musluğu izleyip, sinir küpü olmama izin veriyordum. Sinirden banyo camını yumruklayıp sakinleşmeye çalışsam da olmadı. Boran sesimi duymuş olacak ki kapıyı çaldı.
"Defne iyi misin?" Hıh. Anlamıştı işte. Yine dalga geçecekti benimle.
Sinirimden un ufak olmak istesemde ona en tatlı halimle seslendim.
"İyiyim. İyiyim merak etme."
"Bak musluk bozulduysa üstüne havlunu al ben yaparım onu 2 dakikada."
"Yok yok ben hallediyorum sağol."
"İyi sen bilirsin."
Nasıl halledeceksin acaba Defne Hanım? Kafamı el yıkamak için olan yere zorla tıkayıp çok soğuk olan suyun altında duruladım. Resmen beyin hücrelerim donmuştu. Kafamı kaldırıp havluya sardığımda dudaklarımda ki morlukları gördüm. Resmen donmuştum. Ağustos bitmiş Eylül'e girecektik. Sonbahar yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlamıştı. Burası da birazcık soğuktu.. Üzerimi giyinip dudağımın geçmesi için bekledim. Kurutma makinesiyle dudağıma kadar kurutsam da geçmedi. Şimdi dışarı çıksam Boran bir sürü söylenecekti. En iyisi banyoda beklemekti. Uzun bir süre oyalandıktan sonra Kapımın tıklandığını duydum.
"Defne.. Ne yapıyorsun bu kadar saattir ? Çık artık."
"İşim var Boran. Rahat bırak beni
"Defnee. Ne yaptın sen? Bir şey yapmışsın." Allahım ses tonumu bile benden daha iyi tanıyordu.
Kapıyı açıp hayaleti andıran suratım ve dudaklarımla Boran'a selam 👋 işareti yapmıştım.
"Lan Defne.. Sana ne oldu? İçeride ölülerle parti mi yaptınız?"
"Boran dalga geçme.."
"Musluk bozuldu değil mi? Neden söylemiyorsun? Hallederdim."
Boran gülümsüyordu. Neyse ki kızıp durmamıştı.
"İşte bu yüzden söylemedim. Gıcık gıcık gülme diye." Hala gülüyordu. "Kafam dönüyor Boran. Gülme ya."
"Gel ben seni ısıtırım."
Beni koltuğa koyup yanıma oturdu. Üstümüze battaniye açıp kocaman sarıldı. Yavaş yavaş ısınmaya başlıyordum. Bu an çok güzeldi.. Elleriyle kollarıma dokundu. Dokunduğu yerler tekrar üşümeye başlıyordu sanki.. Boran'ın yanında kendimi hayata adapte edemiyordum resmen. Kollarıma dokunduğumda yanık yerimde durdu..
"Bu yanık.. Sürekli baktığın, krem sürdüğün yanık değil mi? Neden önemli senin için?"
"Geçmişim.. Geçmişim var. Annemle babamın öldü sandığım yangından kalma.. Sonradan ölmüşler ama benimle birlikteyken ölmemişler.."
"Anladım.."
Boran suratını değiştirmişti. Aklına bir şeyler geldiği belliydi. Tam soracakken ayağa kalktı. Bana bekle işareti yapıp tekrar yanıma oturdu. Eline krem almış benim yaptığım şeyin aynısını yapıyordu. Yavaş haraketlerle ovalıyordu.
"Bu iz yangında olmadı.." Dedi usulca.
"Ne? Ne dedin?"
"O izi.. baban yaptı. Kaybolursan bulalım diye. Senin sen olduğunu o yanıkla öğrendim.."
"Bu.. bu çok saçma.."
"Evet bende ilk duyduğumda çok saçma bulmuştum ama şimdi hak veriyorum. Seni öldürüp başka birine bu Defne'de diyebilirlerdi. Veya kaçırıp başka birinin ailesinden biri olabilirdin. Bu riski göze almadı baban.."
"O öldü.. beni neden bulmak için iz bıraksın ki?"
"Bizim bulmamız için. Seni koruyabilmemiz için.."
Ben cevap vermeyince Boran konuşmaya devam etti.
"Defne baban seni çok seviyordu. Emin ol bu yarayı açmak onu da kahretmiştir. Sadece o hızlı bir çözüm buldu. Anlıyor musun?"
Sadece kafamı salladım. Boran kremi sürdükten sonra dirseklerime baktı.
"Kızım o kadar yıldır yarana krem sürüyorsun azıcık da dirseğine sürsene şunu. Kanıyor baksana."
"Hiç farketmedim."
"Sen neyi farkediyorsan ki? Küçük bir kız çocuğusun resmen."
Dudaklarıma bakıyordu ve sonu olmaması gereken bir yere gidecekti. Ufak bir yutkunma yaşamıştım ama kesinlikle başarılı olamamıştım.
"Ne alaka?" Dedim. Kendi sesimi bile duyamamıştım.
"Gerçekleri göremeyecek kadar kör müsün yoksa çocuk mu çözemedim."
"Belki de böyle kalmayı ben seçiyorumdur."
"Böyle kal zaten.. Sen en çok kendin olduğunda güzelsin.."
"Boran?"
"Efendim güzelim?"
"Neden? Neden aşık olduğunda hemen çıkmadın karşıma?"
"Cesaret edemedim. Engeller vardı."
"Neymiş o engeller?"
"Öğreneceksin, az kaldı."
Suratımı asmış Boranın suratına bakıyordum. Sinirlendiğimi anlamıştı. Kaçmak için kalkarken belime daha çok sarıldı.
"Nereye kaçıyorsun acaba?"
"Kaçmıyorum. Bırak beni uyuyacağım."
"Uyuyabilirsin ama burada."
"Nedenmiş o?"
"Çünkü sen olmadan rahat uyuyamıyorum."
"Ne demek o Boran?"
"Ne demekse o demek işte. Sürekli seni takip ettiğimden mi, Yoksa dağ evinde uyuyakalıp seni kaçırdıklarından mı bilmiyorum. Uyumak için senin varlığını hissetmem gerekiyor."
"Ne zaman farkettin bunu?"
"Mardin'de."
"O yüzden gece geç gelip, sabah erkenden çıkıyordun.. Geldiğini bile anlamıyordum."
"Sarılıp uyuyabilir miyim artık Defne?"
Kafamı döndürüp şaşkınca ona baktım.
"Şimdi hiç kaçamam değil mi?"
Gülümsedi.. Her güldüğünde daha çekici oluyordu sanki. Kafasını yukarı kaldırıp hayır anlamında salladı.
"Nereye kaçarsan kaç yolun hep beni bulacak.."
O çekici gülümsemesi beni mahvediyordu. Söylediği sözler, hissettirdikleri bambaşkaydı ama aklıma başka düşünceler gelince ellerinden kurtulup kaçmaya çalıştım. Boran resmen çırpınıyordu.
"Defne..., Defne..... Defne bir dur kızım ya. Karı kocayız lan biz. Birlikte yatamayacaksak neden evlendik?"
"Töreden kaçmak için.."
"Defne sana mantıklı olmayı yasaklıyorum. Ayrıca sana bu evliliğin benim için gerçek olduğunu söyledim."
"Boran.. bu benim için çok erken.
"Ne çok erken Defne?"
"Karı koca işte.."
"Lan karı koca olalım demiyorum ki. Sarılıp uyuyalım diyorum. Sen ne sandın?"
Yanaklarımın Kızardığına yemin edebilirdim. Bu andan hemen kurtulmalıydım. Boran çoktan sırıtmaya başlamıştı bile.
"Hiç. Bir şey sanmadım."
"Hadi gel uyuyalım. Yarın yorucu bir gün olacak."
Birlikte yatağa uzanıp sarılarak uykuya dalmayı bekledik. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, uyuyamıyordum. Boran benim dengemi bozuyordu resmen... Boran uyuyamadığımı anlayınca saçlarımı okşamaya başlamıştı. Yavaş yavaş sakinleşip, kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
|•|
Sabah uyandığımda yanımda uyuyan bir Boran görmüştüm. Günlük duruşunun aksine çocuklar kadar masum uyuyordu. Onu uyandırmak istemesem de elleri belimde olduğu için haraket edip ayağa kalktığım an beni tekrar yanına çekmişti. Uykulu sesiyle mırıldandı;
"Nereye kaçıyorsun? Ben uyanana kadar görevin bitmedi."
"İzin verirsen yüzümü yıkayacağım Boran."
Boran iki gözünü açıp yüzüme baktı. Sonra bana bakıp birden telefonuna döndü.
"Saat 10:27 olmuş biz nasıl uyanmadık Defne? Bir sürü işim var. Sıçayım böyle işe ya. Hep senin yüzünden."
"Ben ne yaptım Boran ya?"
"Senin kollarında mışıl mışıl uyudum. Uyanmak aklıma gelmedi ki.."
Boran'ın dedikleriyle gülümsedim. Pantolonunu giyerken bir yandan da tişörtünü giyiyordu. Saatini takarken yanıma gelip burnuma ufak bir Buse kondurdu.
"Bugün Serhat ve Dilan'ı ayarlayacağım. Diğer işlerimi de halleder gelirim."
"Nasıl yani ben burada Dilan'la mı kalacağım?"
"Beril ve Hakan'da var. Serhat'ta benimle gelecek."
İstemsizce kabullenmek zorundaydım.
"İyi tamam.. Bende denize felan giderim Beril'le."
Arkası dönük olan Boran birden yüzüme dönmüştü.
"Deniz pis olur şimdi. Sen havuza gir."
"Ne alaka Boran? Şu manzaraya bak. Tertemiz.. kendimi Milas'ın sularına atmak istiyorum. Bu zamana kadar hep havuzda yüzdüm zaten. Merak ediyorum."
"Dikkat et boğulma Defne."
"Merak etme."
"Ederim Defne. Şimdi gidin yemeğinizi yiyin. Hakan malzeme almaya gider belkide gitmiştir bile. Öğün atlama. Dilan'la konuşma. Haber vermeden dışarıya çıkma."
Ben konuşacakken onun lafının bitmediğini anlayıp sustum.
"Ve banka için arayan telefonları açma Defne..."
Boran dün anlamış olacak ki bunun lafını vuruyordu.
"Merak etme.. Engelledim."
"Numaranı değiştirmemiz gerekiyor. Akşam getiririm."
"Ama okulum, stajım, arkadaşlarımın bana ulaşabileceği tek numara bu."
"Hallederiz güzelim. Sıkıntı yapma."
"İyi o zaman."
Boran sürekli haraket edip hazırlandığı için başım dönmüştü. En sonunda bana sarılıp odadan çıkmıştı. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmemi sağlamıştım. Saçlarımı tarayıp üstümü giydim. Üstüme şortlu beyaz takıp giyip, içime ise turuncu bikinilerimi almıştım. Çantama gerekli gereksiz her şeyi attıktan sonra Beril'in yanına gitmek için odadan çıkmıştım.
Beril'i odasında ararken o bana aşağıdan seslenmişti. Merdivenlerden inip ona kocaman " Günaydın" demiştim. Karşılığında ise aynı sıcaklığı sonuna kadar hissetmiştim.
"Defne bende senin gibi düşünüp bikinimi giydim kızım. Denize gideriz değil mi?"
"Milas'tayız Beril. Gitmezsek ayıp olur."
"Bende öyle düşündüm ama Hakan biraz kem küm ediyor."
"Hallederiz onu."
Hakan mutfağın arka kısımlarından çıkıp yanımıza geldi.
"Günaydın Yenge."
"Günaydın Hakan. Uyanmadı mı Yukarıdakiler?"
"Serhat çıktı ama Dilan yukarıda galiba."
"Aman aman uyusun. Biz onu görmeden gidelim en iyisi. Beril hazır mısın?"
"Yenge nereye gidiyorsunuz? Gidemezsiniz." Dedi en heyecanlı tonuyla.
"Nasıl gidemeyiz ya? Denize gireceğiz biz."
"Olmaz ya ben de geleceğim. Ya da siz de gitmeyeceksiniz."
Beril lafa dayanmayıp girmişti. Sinirli gözüküyordu.
"Hakan şuradan bile bizi izleyebilirsin. İki adımda yanımdasın. Abartmayın ya."
Bahçeyi gösteriyordu.
"Olmaz aşkım. Ne olacağı belli olmaz."
Lafı uzatmamak adına konuştum.
"Tamam Hakan sen de gel. Birlikte gidelim o zaman."
"Beril, ne yaptın kızım?" bakışı atıyordu resmen. Ona "Ne yapayım mecburum." bakışını da ben yollamıştım.
"Tamam bekleyin geliyorum."
Biz beklerken yukarıdan Yılanlar başkanı inmişti. Ay pardon pardon. Dilan hanımefendileri...
"Nereye gidiyorsunuz?"
Beril sert çıkıp " Sana ne." Demişti. Onu dürtüp susturdum.
"Dilan, Serhat'la evlenmeye ne zaman karar verdin? En son Boran benim olacak nutukları atıyordun.."
"Boran benim olmadı ama ben soyadımı kaya yapmaya kararlıydım Defne."
"Çıldırmışsın kızım sen. Serhat'ı kullanmak zorunda mıydın?"
"O bilmiyor mu gerçekleri sanki. Töreden hiç bir şey anlamıyorsunuz. Eğer buraya gelemeseydim. Dedem yaşında ki bir adamla evlendirilecektim. Siz ne anlarsınız bizim hayatımızdan.."
Ona bir an üzülsem de o yılan bakışlarını yine dahil etmişti hayatıma. Hemen pişman olmuştum bu fikrimden.
"Boran'la evlenip mutlu olacağını mı düşünüyorsun? Ben onun peşinden kaç kızı silip süpürdüm senin haberin var mı?" Dedi yılan ağızlı Dilan.
"Dilan ben senin bu oyunlarına yenilecek kadar basit biri değilim. Unutma ki seni de ben süpürdüm."
Dilan bu tavrımı beklemese de hazırlıklıydı..
"Ben en kolayıydım. Boran'ın beşik kertmesi olduğunu bilir misin?"
Uzun bir süre bakıştıktan sonra tekrar konuştu..
"Töre onların beşik kertmesiyle bittiydi.. senin evliliğin yeni bir töre doğurdu. Varlığın zarar bize Defne hanıım.."
Beril araya girip müdahale etti.
"Dilan saçma saçma konuşup zehirleme bizi. Hadi odana git kızım ya."
Ben duyduklarımla şok yaşarken Beril ve Dilan atışmaya devam ediyorlardı. Boran'ın benim için kaçtığı töre yetmezmiş gibi yeni düşmanlarımız da vardı.. Bu olay iyice kötü sürüklenen töre dizilerine benzemeye başlıyordu.. Pes edip ağlayacak değildim. Ayrıca Dilan'ın abarttığını biliyordum. Önemli olsa Boran bana kesin söylerdi diye geçirdim içimden. Hakan aşağıya indikten sonra bizi alıp dışarı çıktı. Dilan'a dışarı çıkmaması gerektiğini tembihleyip başına dün gece gelmiş olan korumalarımızdan en iri olanını koydu. Yolda Beril'le beşik kertmesi olayını konuşup duruyorduk. Hakan anlamış olacak ki bize döndü?
"Kim söyledi bunu size?"
Beril "Dilan yılanı." dedi.
"Yalan söylemiş. Boran kızı istemedi ve kızın abisini kurşundan kurtardı. Töre orada bitti."
Merak edip kızın ismini sordum.
"Kızın ismi ne?"
"Berfin. İyi kızdır ama Boran'a da hiç ilgisi yok. Merak etme."
"Mardin'de mi yaşıyorlar?"
"Evet. Bizim de çocukluk arkadaşımız zaten."
Beril, Hakan'ın omzuna vurup ne alaka der gibi baktı.
"Yani o arkadaşım sen yengemsin sonuçta değil mi?"
En yakın zaman da Boran'a bunu sormam gerekiyordu. Yoksa rahat edemeyecektim. Dilan yine aklıma bombayı yerleştirip gitmişti.
Denizin kenarında ki şezlonglara havlumuzu yerleştirmiştik. Beril ile birbirimize güneş kremi sürüp eğleniyorduk. Çok eğlenceli ve özeldi bu an benim için. Burası annem ve babamın en sevdiği yerlerden biriymiş. Ölmeden önce ki gördükleri son Deniz...
|•|
Boran'ın ağzından;
Serhat'la bizim Muğla'daki akrabamızın yanına gelmiştik. Onları Konya'daki evlerinden birine yollayacaktı. Kadir Amca'yı tehlikeye atmak istemesem de Serhat'la Dilan bizimle kalmamalıydı. Buna izin veremezdim. Serhat, Kadir Amcayla konuşurken sigara içmek için dışarı çıkmıştım. Defne'yi özlediğimi hissettim.. Şimdi ne yapıyordu acaba? Sigaramdan bir nefes çektikten sonra şirketi arayıp işlerin düzenini sordum. Kapatıp telefonumdan instagramıma girdim. Defne'yle fotoğraf paylaştığım için bir sürü mesaj gelmişti. Herkesin kim bu mesajlarıyla dolu olan DM kutuma hiç bakmayıp anasayfaya girdim. Anasayfaya girdiğimde Defne'nin hikaye paylaştığını gördüm. Ne oluyor lan? Ne hikayesi? İçimden sövmeye başlarken fotoğrafı görünce daha da sinirlendim. Defne Beril'le bikinili pozlarını paylaşmış altına da kalp koymuştu.
Lan bu kız hem Deniz'e gidip, hemde bikini mi giydi. Çokta yakışmıştı. Ah defne.. Ne yapıyorsun bana böyle?
Ulan Hakan.. Sana emanet eden aklıma sıçayım. Defne'yi arayıp inat ettirmemek adına Hakan'ı aradım. 2. Çalışta açtı.
"Efendim kardeşim."
"Hakan neredesiniz?"
"Denizdeyiz abi. Kızlar eğleniyor."
"Lan Hakan, güzel kardeşim. Madem Denize götürüyorsun bana niye haber vermiyorsun? İnstagrama bikinili fotoğraf atmışlar lan."
"Ne? Ne zaman?"
"Fotoğrafı sen çekmedin mi?"
"Hayır abi. Ben çekmedim."
Hakan bir süre konuşmadı.
"Laan, lan bu adam kim?"
"Ne? Ne adamı? Hakan sen neredesin kardeşim?"
"İçecek almaya gelmiştim. Yanlarında bir adam var ve eli Beril'in belinde abi."
"Hakan git al kızları eve götür. Yoksa ben geleceğim oraya."
Hakan cevap vermeden kapatmıştı. Şimdi çalış çalışabilirsen.. Günde bitmez şimdi. Serhat'ı eve bırakıp o arada Defne'yi kontrol edebilirdim. Hiç rahat durmuyordu bu kız..
İçer girip Kadir Amcayla el sıkıştıktan sonra Serhat'ı alıp oradan çıktık. Arabada sessizliği bozan Serhat oldu.
"Dilan'ın sırf evlenmemek için benimle kaçtığını biliyorum."
"Neden seni kullanmasına izin veriyorsun Serhat? Sen iyi bir adamsın."
"Ben dayanamam abi. Mutlu olacağı biriyle evlense girmem aralarına ama her gün mutsuz olduğunu bildiğim birini kalbimde yaşatamam.."
"Sende haklısın kardeşim.. Ne diyeyim Hayırlısı olsun.."
"Yardımın için sağol Boran.. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum."
"Sadece bana değil. Defne'ye de teşekkür borçlusun. Beni o ikna etti serhat.. Dilan'ın bana yaptıklarından sonra onunla aynı ortama girmeyi bırak uzakta olduğunu bilmek bile sinir bozucu."
"Haklısın Boran. Bizim için ilk gün önemliydi. Çok şükür geçti.."
"Konya'da ki evde de çok durmayın Serhat. Komşulara isminizi söylemeyin. Bunlar sizi her yerde bulur."
"Ben başka bir ev ayarlıyorum Boran. Oraya gideceğiz bitince."
"İyi o zaman."
Eve vardığımızda Defne hala eve gelmemişti. Ulan kaç saat oldu be.. İçeride Defne'yi ararken Dilan'la karşılaşmıştım. Ateş fışkıran gözlerini çekmedi üzerimden.
"Hayırdır Boran.. Karını mı arıyorsun?"
"Sana ne Dilan. Git Serhat'la ilgilen."
"Ben ilgileniyorum da sen karınla ilgilenmiyorsun. Sahilde erkeklerle yüzüyordu en son."
"Dilan. Konuşmana dikkat et."
Dilan'ın yüzüne bakıp onu öldürme isteğimi içime gömüp sahile doğru yürümeye başladım. Tabiiki de Dilan 'ın gazına gelip Defne'nin üstüne gitmeyecektim ama artık eve dönmeleri onlar için de benim için de daha iyiydi.
Denize yaklaştığımda herkesten çok farklı durduğum için tüm gözler bana çevrilmişti. Ne var ya? Sahilde iş adamı olamaz mıydı?
Tüm gözlerin içinde sadece bir göze döndü gözlerim. Yeşil gözleriyle bana en içten, en heyecanlı haliyle bakıyordu. Saçları ıslak, üstünde bikini vardı. Ulan Defne.. Sana eriyorum kızım... Ben adım atmaya kalmadı, Defne yanıma koşarak geldi.
"Hoşgeldin Boran."
Onun bana sarılmasını beklemeden kocaman sarıldım ona.. Saçlarında ki kumlar gömleğime gelse de umursamadım. Şu an benim için sadece bu an önemliydi.
"Defne.. ben sana Deniz'e gitmeyin demedim mi?"
"Demedin, deniz kirli olur diye bi bahane uydurdun."
"Ee, aynı şey.."
"Aynı şey değil Boran.."
"Hadi güzelim.. Eğlenceni Havuzda sürdür. Kızım boşa mı havuzlu eve getirdim seni?"
"Boran.. Biraz dah.."
"Defne.. eve hadi."
Hakan ve Beril tartışarak yanımıza geliyordu. Beril'e anlattığı şeyi anlamıştım bile. " kıskançlık" çünkü aynı duyguları şu an bende yaşıyordum.
"Hakan beni duyuyor musun kardeşim?"
"Oo Boran sen mi geldin. Abi götür beni buradan yoksa ben katil olacağım."
"Ne oldu ?"
"Abi yüzme öğreten bir erkekle yüzüyor saatlerdir. Yok belini tutuyor yok ayağını tutuyor. Hoş mu sence?"
"Ben karışmıyorum." Dedim elimi Defne'nin beline daha çok attım. İçime de sarsam yetmiyordu. Doyulmuyordu ona. Beyaz bikinisiyle ise asla ama asla mümkün olmuyordu.
Defne yüzüme bakıp kaşlarını çattı. Her hali güzeldi bu kızın..
"Boraaan.."
"Defne, Beril artık eve.. Hakan'ın da benimle gelmesi gerekiyor. Tek başınıza da dışarı çıkamazsınız."
Kızları önüme alıp Hakan'la yürümeye başladık..
Hakan bana bakıp konuşmaya başladı.
"Ne yaptın kardeşim? Kadir Amca'yı hallettin mi?"
"Evet. Serhat bir süre Konya'da kalacak. Bizimle hiç ilgisi olmamış gibi gözükecek. Kadir Amca benim yanımdalardı diyecek."
"Töreye'de o mu haber verecek?"
"Evet. Dikkat çekmemek için Serhat'la Dilan Konya'ya vardıklarında Mardindekileri arayacak. Buradalardı ama sizi arayacağımı anlayınca kaçtılar diyecek."
"Abi adama zarar vermesinler?"
"Merak etme bizim adamlardan bir kaç tane daha koydum kapının önüne."
"İyi iyi. Şimdi ne yapacağız?"
"Derviş'i piyasadan sileceğiz kardeşim."
"O ne demek?"
"O pisliğin foyasını ortaya çıkaracağım demek."
"Ee hadi gidip halledelim o zaman Boran."
"Ben bir eve girip üstümü değiştirip geleceğim."
"Aynen bende bi içeri gireyim. Beril'in gönlünü yapayım. Bir de o tripleniyor abi ya."
"Halledersiniz merak etme."
Eve girip Hakan'ı alt katta bırakıp üst kata çıktım. Odaya girip gömleğimi değiştirip kısa kollu tişört giydim. Saatimi takıp Defne'ye bakınmak için arkamı döndüm. Telefonumun sesiyle yatağımın üstünde ki telefonu aldım, kulağıma götürdüm. Arayan yabancı numaraydı.
"Alo.. Kimsiniz? Alo.."
"Boran.."
"Sen.. Sen ama bu Türk numarası."
"Sana konum atacağım Buraya geleceksin."
"Beni dinle Azad amca. Benim niyetim kötü değildi."
"Sen sınırını aştın Boran! Sana güvenmiyorum artık."
"Yanlış anlıyorsun Azad amca.."
"Konuma gel."
"Tamam, hemen geliyorum."
Hazırlanıp aşağıya inerken Defne, Beril'in odasından çıkmıştı. Yüzü bembeyaz olmuş, korkmuş gibiydi. Koşup ona sarıldım.
"İyi misin?"
"İyiyim. Nereye gidiyordun?"
"Önemli bir işim var. Akşam geleceğim. İyi görünmüyorsun Defne. Ne oldu sana?"
"Bir şey olmadı acı... acıktım galiba. Deniz yordu baya.."
"Hadi inelim. Sende yemeğini ye olur mu?
"Tamam."
Defne çok solgundu. Aklım onda kalacaktı. Aşağı inip onu mutfakta bırakıp yanağına Buse kondurdum. O ise tepkisizdi.. Hakan'ı alıp dışarı çıktık. Arabayla yola koyulduk.. Azad amcanın gönderdiği konuma doğru..
Defne'nin ağzından..
(10 Dakika önce)
Boran yukarı çıkıp gömleğini çıkarırken kapının önünden onu izlemeye koyulmuştum. Kokusunu buradan bile hissedebiliyordum. İçeri girecekken telefonu çaldı. Kulağına götürüp konuşmaya başladığında içer girmedim. O konuşmaya başlamıştı..
"Alo.. Kimsiniz? Alo.."
"Sen.. Sen ama bu Türk numarası."
"Beni dinle Azad amca. Benim niyetim kötü değildi."
"Yanlış anlıyorsun Azad amca.."
"Tamam, hemen geliyorum."
Azad Amca demişti yine.. Gözlerim dolmuştu. O konuştuğu kişi benim babam olabilir miydi? Bir yanım Boran'a inansa da diğer yanım inanmıyordu. Aklımdakine engel olamadım. Boran'ı takip edip tüm her şeyi öğrenecektim.. Boran kapıya doğru yönelince Beril'in odasından çıkar gibi yaptım. Ruh gibi halimi görünce Boran anlayacak diye çok korkmuştum. Birlikte mutfağa indikten sonra beni öpüp giden Boran 'ın arkasından baktım. Beril'e haber vermeden evden çıktım. Onlar arabadayken arkalarından gelen taksiye bindim. Taksi onların hareket etmesini beklerken ben sabırsızlanıyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Karşımda göreceğim adamı tanımıyordum. Babamın resmini bile görmemiştim ama babam olduğunu anlar mıydım acaba? Onu hiç görmeden bile çok özlemiştim.. Araba taşlık bir yola girerken yaklaştığımızı hissettim. Taksici abi Boran'ın indiği eve çok yaklaşmadan evin arkasında durdu. Abi durup bana bakarken evden para almadan çıktığım aklıma geldi. Kulağımda büyükbabamın aldığı altın küpeleri çıkarıp abiye uzattım.
"Kardeşim bu çok fazla. Paran yoksa kalsın.."
"Yok abi sen al bunu."
"Yok kardeşim almam ben bunu. Değerli bir şeye benziyor. Seni aldığım evin arkasında durağımız var. Benim adım Fatih, durağa gelirsin ödeşiriz sonra. Hadi eyvallah."
Taksici abi küpemi tekrar uzatırken teşekkür edip çıktım. Küpemi takarken bir yandan da taşlı yollardan eve çıkmayı umuyordum.
Camdan bakıp içeriyi görmeye çalıştım. Arkası dönük bir adam ve bizimkiler vardı. Biraz daha yürüyüp kapıya ulaştım. Ne göreceğimi bile bilmiyordum.. Belki de abartıyordum. Açık olan kapıdan içeri girip içerden gelen sesleri dinledim. Boran'ın karşısında ki adam çok bağırıyor ve arada öksürüyordu..
"Sana bu töreyi bitir demiştim! Sen ise kendi kafandakileri yaptın. Bana ve babana ihanet ettin!"
"Ben, bizim için en doğru olanı yaptım. Onlara başımı eğmedim Azad Amca!"
Yine Azad amca demişti.. Kapı aralığından adamı görmek istedim ama yine arkası dönük kalıyordu. Konuşmaya ve bağırışmaya devam ediyordu.
"Sen kolay mı sanıyorsun Töreyi Boran! Mirza ile evlenseydi bu iş bitecekti!"
"Ölürüm de vermem Defne'yi! O artık benim karım Azad amca.."
"Senin karın dediğin benim kızım!"
Duyduklarımla Gözlerim alev almaya başlamıştı. Kalbim çarpıyor, dünyam duruyordu. Yıllarca öldü sandığım babam karşımdaydı. İçim içimden sökülüyordu sanki.. Herkes bana yalan mı söylemişti? Ne sevinmeyi, nede üzülmeyi biliyordum şu an.. Dünya dönüyor, ben yetişemiyordum. Nefes almayı bile unutmuştum. Adım atacak gücüm kalmasa da ayağımı kaldırıp içeri girdim. Herkesin bana bakmasıyla olduğum yere daha çok çakıldım.. Babam, babam bana döndüğünde daha da mahvoldum..
"Ba..Baa baba..."
Bölüm sonu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.55k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |