22. Bölüm

22.BÖLÜM

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

22.BÖLÜM

KETRİK

 

 

 

 

Eve vardığımda kafam allak bullaktı. 1 ay içerisinde o şirketi mükemmel yapıp Boran'ı delirtmeliydim. Bana resmen başaramazsın dedi ya. Bak bak bak.. Bir de gülümsemişti o değil mi? 'Gülümsemeyi bırak, kahkaha attı.' Dedi siyah olan. İyi ki iç sesimi kimse duymuyordu. Yoksa kafayı yediğimi düşünebilirlerdi.

 

Dalga geçiyordu hayat benimle.

 

Sinirlerimi yatıştırıp nefes aldım. Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Pekala ilk önce en zor olanından başlamalıydım. Peki en zoru neydi? En zoru tabiiki de Boran'ın odasıydı. Elim çizime alışıktı. Doğru çizim yaptığım takdirde, doğru mimari ve inşaata da başlayabilirdik. İşte o an Beril'e o kadar ihtiyaç duydum ki.. Benim esmer güzelim.. Keşke yanımda olsaydı. Emir'le bir ara bu konuyu konuşsam iyi olurdu. Beril'ide şirketimizde işe başlatabilirdik. En azından sevgilisine ve kardeşine daha yakın olurdu. Tabii Emir kabul ederse.

 

Kağıtları ayarlarken Emir ve Nisa'yı düşünüp elime telefonumu aldım. Emir'i aramak beni tedirgin ediyordu. O yüzden ilk önce Nisa'yı aramaya karar vermiştim. 3. çalışta açmıştı.

 

"Efendim Defne?"

 

"Nisa.. İyi misin? Ahmet Bey nasıl?"

 

"Çok zordu Defne. Kalp spazmı geçirmiş. Babamın artık kalbi dayanmıyor. Ama şu an iyi. Hatta şirket konularını konuşuyorlar."

 

"Çok sevindim. Geçmiş olsun."

 

"Teşekkür ederim. Ee bana ne zaman taşınıyorsun? Ev çok sessiz Defne. Ben alışık değilim böyle."

 

"Ben.. bilemiyorum ki.. Sen ne zaman uygunsan."

 

"Kızım ne uygunluğu? Çık gel Allah aşkına. Benide yalnızlıktan kurtar. Bugün çok iyi hissetmiyorum biliyorsun."

 

"Peki o zaman. Ha bu arada Nisa?"

 

"Efendim?"

 

"Ben Kaya Şirketinin bitmesi için 1 ay süre verdim."

 

Nisa'dan uzun bir süre ses gelmediği için tekrarlamıştım. "Nisa? Nisa? Orada mısın?"

 

"Defne? Bekliyorum işte."

 

"Anlamadım. Neyi?"

 

"Kızım şaka yapıyorum demeni işte. 1 ay da şirket mimarisi ve dekorasyonu biter mi Allah aşkına? Sen ne yaptın Defne? Gece gündüz çalışmamız gerekiyor. O kadar ustaya ve dekorasyon çizimi için gerekli ekibimiz bile yok. Dur ben arayıp yanlış anlaşılma olduğunu söyleyeyim. Bekle."

 

"Nisa dur. Dur dur dur. Sakın arama çünkü ben.. Çünkü ben Boran'la iddiaya girdim."

 

"İddia mı? Defne gerçekten şu an seni anlamıyorum. Ben eve geçiyorum. Sende gel konuşuruz."

 

"Peki tamam görüşürüz."

 

Şu an gerçekten Dünya'nın en yüksek dağına çıkıp atlamak istiyordum. Onun yerine kendimi yastıkla boğmakla yetindim.

 

Rezil olacaksın Defne rezil. Böyle bir şeyi nasıl söylersin ya?

 

Ayağa kalkıp üstüme pijama ve yarın giyeceğim kıyafetlerimi aldım. Resim çantamı ve dosyalarımı almayı unutmadım. Geri kalan eşyalarımı sonra ki günler aldırırdım. Odamdan çıkıp babaanneme haber verdim. Babamın evde olmadığını öğrenince mesaj atıp bilgilendirdim. Nisa'yı tanıdığı için sorun yapmadı ama yine de kuşkuluydu. Babamla mesajlaşırken Beril konusunu açmayı ihmal etmedim. " Tamam kızım ayarlayacağım." Demekle yetinmişti. Babam tamam dediyse bir şekilde yapardı. Şu an için tek sorun Gülsüm Teyze gibi gözüküyordu. İşte onu da ben halledecektim. Evden çıkıp Nisa'nın attığı konuma geldiğimde kapıyı çaldım. İçeri girdiğimde Nisa gerçekten çok yorgun gözüküyordu. Kahvelerimizi alıp konuşmaya başladık.

 

"Defne.. Üzgünüm ama bu oyunu kaybedeceğiz. Baştan çekilmek en iyisi. Böyle bir şeyi nasıl söyledin kızım? Bu senin ilk işin."

 

"Ne bileyim ya? Boran çok gıcık bakıyordu. Sinir oldum. Bana yapamazsın dedi ya."

 

"Kızım haklı. Bu işi 1 ayda gerçekten yapamazsın. Şirkette 2 tane çizimci var ve biri daha mimari çalışamıyor. Diğeri desen yani ben.. aklım başımdan uçmuş gitmiş."

 

"Peki 1 çizimci daha eklense bize? O zaman olur mu?"

 

"Yanii.. daha kolay olur ama. Yok yine de zor."

 

"O zaman ben yarın Boran'ı bulup işi 1 ayda bitiremeyeceğimizi söyleyeyim."

 

"Bence de Defne.."

 

 

•••

 

 

 

Kalan günlerde ise zamanının nasıl geçtiğini anlamamıştım. Resmen akrep ve Yelkovanla savaşmıştım bu bir haftada.

 

3 gün önce Boran'la karşılaşıp işi yapamayacağımızı söyleyecektim fakat o gıcık gülümsemesiyle " Hayırdır? Yapamayacağınızı mı anladın?" Demişti. İşte o an daha da sinir olup doğruyu söyleyememiştim. Nisa artık daha çok inanıyordu çünkü 3 gün önce Beril gelmişti ve Beril-Nisa tıpatıp aynıydı. Birlikte çok eğleniyorlardı ve Hakan bu durumu kıskanıyordu. Bunların yanında Berfin'i hiç görmesem de Boran'ın kardeşi Ali'nin de bize katıldığını görmüştüm. Çok sessizdi fakat en az Boran kadar yakışıklıydı. Esmer, ela gözlü, uzun boylu ve kaslıydı. Nisa ile sürekli bakışsalar da konuştuklarına şahit olmamıştım.

 

İşe gitmek için hazırlanıyordum. Kahve tonlarında ki kot tulumum ile spor ayakkabım da tamamlandığında hazırdım. Boran gilin şirketi çok tozluydu ve ben rahat olmak istiyordum. Gerçekten bu işi alabilmek adına çok çaba gösteriyordum. Uykuya daldığım an aklıma çizim fikirleri gelip başa sarıyordum. Bu arada mimari eğitimi almaya devam ediyordum. Ebru Hoca gerçekten iyi biriydi Ve şirketi bitirebileceğime de inanmıştı. Dışarı çıktığımda Nisa ve Beril hazır halde kapıda bekliyorlardı. Hepimiz Nisa'nın arabasıyla gidiyorduk. Arabaya bindiğimde Beril bana dönmüştü.

 

"Defne, bugün sana söylediğim mekana gidiyor muyuz?"

 

"Beril bugün duvar kağıtları belirlenecek. Ustalarla kalacağım kızım ne mekanı?"

 

"Defne bırak inadı Allah aşkına. Bitmeyecek işte."

 

"Nereden biliyorsun? Planlı ilerlediğimiz sürece biter işte."

 

"Bak Emir'de gelemiyor işe. Sürekli başka işlerle uğraşıyor. Emir olmazsa bu işin evrakları bile bitmez."

 

"Biliyorum Beril.."

 

Nisa ise umutluydu.

 

"Defne... Abim onları 2 dakikada halleder. Sen git duvar kağıdını seç. Sonra da mekana gelirsin."

 

"Evet öyle yapalım. Çok mantıklı. Ha bu arada Nisa beni, Kaya Holdinge bırak. Ustalarla koordineli olmam lazım."

 

"Tamam tamam."

 

Beril ise Nisa'ya takılıyordu. Son günlerde olduğu gibi..

 

"Defne bugün Nisa ayrı bir güzel olmamış mı? Farklı bir tarz yaratmış sanki."

 

Nisa bugün gerçekten marjinal duruyordu. Sıkı topladığı at kuyruğu, siyah deri ceketi ve siyah kotuyla uyumluydu. Deri bir botla tamamladığı kombiniyle rock bara gitmeye hazırdı.

 

"Farklı değil.. Aslında ben hep böyleyim de.. İş için giyiyorum onları."

 

Beril merakla sormuştu.

 

"Bugün işe gelmiyor musun?"

 

"Geleceğim ama kısa kalacağım kızlar."

 

Beril yüzünü asmıştı. " Defne'de yok. Ne yapacağım ben şirkette? Daha alışamadım zaten."

 

"Merak etme Beril. O kadar iş var ki, Sıkılmaya zaman bile bulamayacaksın."

 

"Hainler beni yalnız bıraktınız."

 

Nisa ile kahkaha atıp durmuştuk. Uzun bir araba yolculuğundan sonra ise şirkete varmıştım. Her yer çok karanlıktı. Muhtemelen ustalar hala gelmemişti. Şirketin içinde ilerlerken lambanın yanma umuduyla ışığa bastım. Girişte ki lamba maalesef yanmıyordu. Biraz daha ilerleyip Boran'ın odası olarak düşündüğüm odaya girdim. Işığa elimi atacakken önümde bir dağ kütlesi varmışçasına çamura düşdüm. Bağırdığım için boş olan şirkette sesim yankılanmıştı. Üstüm, saçım, elbisem hatta kulaklarımın içine kadar çimento olmuştu. Ayağa kalkamıyordum resmen üstümde ağırlık oluşmuştu. Arkamı döndüğümde ise ayak sesi duydum ve ışıklar birden yandı. Keşke yanmasaydı dedim o an..

 

O mu gelmişti? Yoksa ben hayal mi görüyordum yine? Şimdi diline düşecektim.

 

"Defne.. Bu kadar çalışmana gerek yoktu ya.. Çimento işini ustalar hallederdi."

 

"Boran ne diyorsun ya? Gel kaldır beni."

 

"Oraya düşmeyi nasıl becerdin acaba?"

 

"Her yer karanlık görmüyor musun?"

 

Sırıtıyordu ama gıcık sırıtışıydı ve ben her defasında rezil olmaktan nefret ediyordum.

 

"Ben görüyorum da, sen görmüyorsun." Dedi.

 

Boran beni kaldırmaya çalışırken çimento daha çok ağırlık yapmaya başlamıştı. Elini uzatan Boran'a baktığımda elimi uzattım. Kalkmaya çalışmak yerine onu da bu betonların arasına daldırdım.. Tabii ki de yanlışlıkla..

 

'Sus.' Dedi beyaz ses. 'Bilerek yaptın. Gördüm.' Susturdum onu hemen.

 

"Defne. defne ne yapıyorsun sen ya?"

 

Bu sefer gülen bendim.

 

Siyah gömleği ve siyah pantolonun tamamı çimento olan Boran'a baktım. İşte şimdi, gerçekten Ödeşmiştik.

 

"Aferin sana gerçekten Aferin. Toplantım var benim 2 saat sonra.."

 

Ona derin bir gülümseme yollayıp "Koskoca Boran Kaya toplantıya böyle gidemez değil mi?"

 

"Gülme Defne. Nasıl kalkacağız şimdi buradan? Oturdukça ağırlaşıyor farkındasın değil mi?"

 

İşte o an acı gerçek yüzüme vurmuştu. Şu an üstümde 100 kg vardı sanki. Kalkmaya çalıştım fakat yapamadım.

 

"Ne oldu Defne Hanım? S*keyim böyle işi ya. Çoluk çocuk işler.Nasıl kalkacağım şimdi?"

 

"Eskiden benimle eğlendiğini söylerdin. Şimdi çocukça mı geliyor?" Dedim. Bu gerginliği ben bile beklemiyordum ama içimde kalanları da tutamıyordum.

 

Cevap vermedi. Cevap vermediği için de konuşmaya ben devam ettim.

 

"Ne yapacağız?"

 

"Onu az önce düşünseydin. Tam bir baş belasısın."

 

"TÖM BÖR BÖŞ BÖLÖSÖSÖN."

 

"Beni taklit etmeyi kes. İkimizde aynı anda kalkacağız şimdi. Tamam mı? Ben biraz senin üstüne doğru eğilip dizlerimden alacağım kuvveti."

 

"Tamam.." Ne diye açıklama yapıyordu ki?

 

"Hadi o zaman"

1..

2..

3 dediğinde ise ikimizde kalkmaya çalışıp başaramamıştık. O ise ellerimden tutup havaya kaldırırken çimentodan kurtulurken üst üste düşmüştük. Boran'ın tam üstüne düşmüştüm. Gözlerim burnunun üstünde, dudaklarım ise dudaklarına çok yakındı. Bu mesafe.. çok kötüydü.. çünkü ben.. Böyle.. Borana kızamıyordum..

 

Boran'ın gözlerine baktım. Bana eskisi gibi baktığını düşündüm o an. Sonra ise bu kararımdan hemen vazgeçtim.

 

'Kendine Gel Defne..' Defne diye seslendi içimde ki ses.

 

"Ne işin var senin burada Boran?!"

 

Üstünden ayrıldığım Boran ayaklanmaya çalışıyordu.

 

"Ne işim mi var? Burası benim şirketim."

 

Ne diyorsun sen Defne? Saçmalıyordum yine.. Hemen toparladım.

 

"Olsun. Daha bitmedi."

 

"Evet bende onu diyorum. 3 haftan kaldı fakat hala bir gelişme göremiyorum."

 

"Önemli olan sonuç.." yetiştiremeyeceğimi bilmek yenilgiyi kabul etmek demekti. Kabul edemezdim.

 

"Neyse ben şirkete bakmaya gelmemiştim zaten Nisa'yı arıyordum."

 

"Neden?"

 

"Özel bir işim var."

 

"Nasıl özel bir iş?"

 

"Defne beni mi sorguluyorsun sen?"

 

"Yok canım bana ne. Nisa bizim şirketteydi."

 

"İyi, gidiyorum o zaman."

 

Sonra aklıma gelen şeyle sustum. " Yani hala oradaysa. Bugün bir tuhaf giyinmişti ve şirketteki işlerini hallettikten sonra işinin olduğunu söyledi."

 

"Nasıl? Ne giyinmişti ki?" Neden böyle merak etmişti?

 

"Böyle rock çalmaya giden gitarist gibi.."

 

"Sikeyim böyle işi. Hadi gittim ben."

 

"Boran dur.. Dur ne oldu ya?"

 

"Beni tutma Defne."

 

"Boran anlat ne oldu ya?"

 

Boran çok kızgın gözüküyordu. Bir şeyler dönüyordu ama çözemiyordum.

 

"İşler çok karışık Defne. Ben çözmezsem bu iş hepimize sıçrayacak."

 

 

Aklım karışmıştı. "Ne işi? Nisa'yla ne alakası var? Hiç bir şey anlamıyorum."

 

"Sonra anlatırım hadi görüşürüz."

 

Arkasını dönüp yürümeye başladığında ise duraklamıştı. Bana dönüp tekrar konuştu. " Sen nasıl geldin? Eve nasıl döneceksin bu halde?"

 

"Nisa bırakmıştı ama içeride erkek gömleği felan vardı. Onları giyip çıkarım."

 

"Gömlek? Erkek gömleği? Ne saçmalıyorsun Defne? Düş önüme."

 

"Sana, seninle gelmek istiyorum diyen oldu mu?"

 

"İstesen de seni böyle göndermem dışarı. Hele erkek gömleğiyle, asla!"

 

Boran arkasını dönmüş gidiyordu. "Bir dakika ya.. sen kim oluyorsu.."

 

Beni susturmuştu. Her zaman yaptığı gibi. " Sus ve yürü dedim sana."

 

Başka çarem olmadığı için yürümek zorunda kalmıştım. Arabasına bindiğimizde her yer Boran kokuyordu. Bu gerçekten hoş değildi çünkü ben bu kokuyu yeni yeni unutmaya başlamıştım. Ya da öyle sanıyordum.Kokudan mayışıp uyuyacaktım şimdi. Neyse ki beni ayakta tutabilen iç seslerim vardı.

 

Boran, altında koca bir dağ olan cümleyi kusmuş gibi konuşmuştu. " Ali.. Ali ve Nisa sevgililer sanırım."

 

"Ne? Bir haftada mı?"

 

"Bilmiyorum. İkisini ortak kılan bir şey var ve umarım bu düşündüğüm şey değildir. Çok eskiden tanıştıklarına dair fotoğraflar var elimde."

 

"Ne? Boran açık ol biraz. Kafanda ne var? Anlat bende bileyim. "

 

"Bazen bilmemek daha iyidir."

 

"Boran.. Neyse ya anlatma. Bana ne."

 

Uzun bir sessizlik olmuştu. Yol ilerledikçe merakım artıyordu. Ne dönüyordu yine ortalıkta? Ve ben nasıl anlamamıştım? Bakıştıklarını görmüştüm ama.. Bu kadar çabuk olduğunu düşünmüyordum. Salak Defne. Herkesi kendin gibi sanıyordun.

 

"Boran.."

 

"Efendim.."

 

"Merakımdan çatlayacağım."

 

"Biliyorum. Yüzünden belli oluyor."

 

"Anlat o zaman. Sen de kurtul bende."

 

Gözlerime baktı önce. Sonra ise konuştu. "Ali.. Ali uzun zamandır boks maçına çıkıyormuş. Hemde yer altı maçlarına. Yasal değil."

 

"Ee bunun Nisa ile ne alakası var?"

 

"İşte ben de onu anlamaya çalışıyorum. Var aklımda bir şeyler."

 

"Şimdi nereye gidiyorsun o zaman?"

 

"Adres aldım birinden. Muhtemelen ikiside oradalar."

 

"Bende geliyorum."

 

Boran dönüp bana bakmıştı. Kaşlarını çatıp konuştu. " Bu kılıkla mı?"

 

"Sen nasıl bu kılıkta gidiyorsan bende gidebilirim."

 

"Ben otele uğrayacağım."

 

"İyi bende üstümü değiştirmek için eve uğrarım."

 

"Defne.. Gelmesen daha iyi olur."

 

Kaşlarımı çatmak istemesem de Boran'ın ağzından çıkan her kelimeye çatıldıklarından emindim.

 

"Ne demek gelme ya? Nisa benim de arkadaşım. Ne olduğunu bilmeye hakkım var. O yüzden sus ve bana neler döndüğünü anlat."

 

Boran sustu ve derin nefes aldı. Canını acıtan şeyler vardı. Anlıyordum. Uzun bir cümleye giriş yaparmış gibi konuştu.

 

"Biri beni sürekli kardeşlerimi, seni ve şirketimi kullanarak tehdit ediyor. Benim hakkımda her şeyi biliyor ve yıllarca devam etti bu. Bunun yanında ise iyi olarak notlar bırakan da biri var. Bana kötü olayları bildiren. Senin vurulacağını bile bana o söylemişti. Kötülerin yanında değil ama iyi olan notun altında hep aynı işaret var. İki çizgi arasında ki nokta. Ona güvenebiliyorum ama şu tehdit mesajları gerçekten canımı sıkmaya başladı. Şimdi de Kaldığım otel'e not bırakıyor. Yolda giderken arabama kurşun sıkıyorlar ve en önemlisi sen ve kardeşlerim. Çok bir şey yapacaklarını düşünmemiştim ama..

 

"Ama?"

 

"Ama Ali'yi içlerine almış olabilirler."

 

"Ne demek istiyorsun?"

 

"Ali 3 yıldır kumar oynuyor. En az 1 yıldır da Boks maçlarına çıkıyor. İlk başlarda kumar parası bulmak için oynuyormuş ama şimdi tamamen o dünyaya ait olmuş. Beni korkutuyor. Gözüm korkuyor ve.. en kötüsü düşmanlarımın kim olduğunu tanımıyorum."

 

"Ne zamandır tehdit ediliyorsun?

 

"En az 2 yıldır.."

 

- Ne? Beni hayatına almadan önce de tehdit ediliyordun yani?

 

"Evet. Senden boşanıncada tehditler devam edince anladım. Saffet ağayla alakası olmayan durumlarda varmış. Barda vurulduğunu hatırlıyor musun?"

 

"Evet.."

 

"Ben onu töre için yaptıklarını sanmıştım ama.. O ilk tehditmiş. Sonradan anladım."

 

"Bu.. Bu çok kötü.. Bir sürü düşmanın vardır senin. Hangisi olacağını bilmiyor musun sanki?"

 

 

Boran yoldan gözünü ayırmıyordu ve bu konu gerçekten onun canını sıkmıştı.

 

 

"Çok.. Hangisini daha çok kızdırdım bilmiyorum."

 

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

 

"Var aklımda bir şeyler. Ali'yi bu yer altı Dünyasından kurtarmak zorundayım. İlk başta bununla başlamam gerekiyor."

 

"Nisa? O ne alaka?"

 

"Biraz araştırma yapınca Nisa'nın zaten uzun zamandır orada kaydı varmış. Raund tabelasını belirliyor, bazen paraları toparlıyor, bazen de iddiaları yönetiyormuş."

 

"Ne? Nisa mı? Hayatta inanmam. O çok.. çok hanımefendi gözüküyordu."

 

"Bildiklerim bunlar. Gidince daha çok şey öğreniriz belki."

 

Susup önüme döndüm. Ben psikolojik sorunlarımı atlatırken Boran bunlarla uğraşıyormuş.

 

O an için bencil hissetmiştim kendimi. Onun kendi hayat çabasında olduğunu nedense düşünmemiştim. Normalde bu kadar bencil değildim ama konu Boran olunca tek düşündüğü ben olayım istiyordum.

 

Arabayı sürüp ilk önce otele sonra ise benim eve uğramıştık. Babam evde olmadığı için gerçekten şanslıydım. Siyah pantolonumu ve siyah tişörtümü giyip çantamı aldım. Hava akşam olmak üzereydi ve bugün her zamankinden soğuktu. Deri montumu giyip, deri ayakkabımı giymiştim. Uzun zaman sonra kendimi gerçekten Defne gibi hissetmiştim. Dışarı çıktıktan sonra Boran boydan aşağı beni süzdü.

 

"Mekanımıza çok uygun giyinmişsin. Bana senden tam puan." Göz kırpmıştı. Hayır sadece göz kırpmamıştı. İçimde ki kıyameti de dışarı çıkarmıştı.

 

"Dalga geçme." Dedim kendimi toparlayarak. "Elbise mi giyseydim?"

 

"Yok yok iyi. Atla hadi."

 

Boran ise siyah kot bir pantolon ve siyah dar bir kazak giymişti. Muhtemelen arabada yedek kıyafeti vardı çünkü otele uğramamıştık. Arabadaki koltuk kılıfları ise çimento olduğundan çıkarmıştı.

 

Her zaman ki gibi ise uyumluyduk. Her arabaya binişimizde o klimayı ayarlar, ben şarkı seçerdim. Yine öyle olunca ikimizde eski bir ana ışınlanmıştık. Anın büyüsüne kapılıp kaptırmıştık. İkimizde kendimizi düzelttik ve devam ettik.

 

Arabadayken navigasyonu açıp, ilerlemiştik. Boran arada telefon konuşması yapıp önüne dönmüştü. Benimle de hiç konuşmamıştı. Vardığımız yerde ise insana ait hiç bir iz bulamamış gibiydim. Çok sessizdi. Havanın aydınlık olmasına rağmen çok karanlık bir yerdi. Ara sokaklardaydı ve araba bile buraya zor giriyordu. Etrafında eskimiş fabrikalar vardı. Burayı bulmanın ne kadar zor olduğunu düşündüm. Boran önde ben arkada yürürken durdu ve elini uzattı. Kaşlarımı çattım. Yine ve yine..

 

"Ne? Elini tutmayacağım tabiiki de." Dedim.

 

Aferin dedi siyah olan. Beyaz olan ise tutmak için deliriyordu.

 

"Defne. Seni kaybetmemek için. Burada da başıma bela olma lütfen. Hiç uğraşamam. Anlıyor musun?"

 

Sessiz kaldım. Haklıydı. Başımıza ne geleceği belli değildi. Telefonunu açıp birini aradı.

 

"Hakan..

Aynen geldim..

Yok sen gelme..

Defne..

Sen gönder adamları 15 dakikaya.

Tamam."

 

"Adamlarını da getirmek biraz tuhaf karşılanmayacak mı?"

 

"Sessiz girecekler. Bizi korumak için."

 

"Anladım. Onları mı beklesek?"

 

"Gerek yok. Hadi gel."

 

Elini uzatmıştı.. Ve ben gerçekten yine eskiye dönüyordum. Elini tutmak istemiyordum çünkü yine ona dayanamayacaktım. Dilimin söylediğini rüzgar alıp götürmüş gibi yüreğim tut diyordu.. Tut çünkü çok özledin.. o yokken elin hep acıdı ve üşüdü.. Şimdi ise ısınmıştı. İçimde bir yerlerde gizlenen siyah ve beyazı aradım.. Yoklardı. Boran'ı ne zaman görsem susmak bilmeyen beyaz bugün kılını bile kıpırdatmıyordu.. Peki siyah? Sürekli bana Boran'ı kötüleyip durmuştu. Şimdi.. Şimdi neden susuyordu? Ben alev alıyordum.. Yüreğim susmuyordu.. Siz neredeydiniz?

 

Boran'a gözlerim dolu dolu bakarken sadece bir an onun da gözlerinin dolduğunu düşünmüştüm sonra ise bu düşüncemden hemen vazgeçmiştim. O gayet ciddiydi. Elimi tutup yer altı mağaralarına girermiş gibi bir tünele girdik. Tıpkı Antep'teki mağaralara benziyordu. Çok dar ve tozluydu.. Ben böyle dar yerleri hiç bir zaman sevmememiştim. Nefesim daralıyordu ve yok olacak gibi hissediyordum. Boran ellerimi sıktı ve bana baktı. "İyi misin?"

 

İyi değildim çünkü korkudan terliyordum." İyiyim Merak etme." Dedim sessizce.

 

Uzun bir tünelden geçip kocaman bir kapıya çıktığımıza inanamıyordum. Boran'a baktım. Oda şaşkındı. Çünkü tünel gerçekten de gittikçe daralacakmış hissiyatı vermişti. Kapının üstünde kocaman ve renkli ışıklarla Ketrik yazıyordu.

 

Büyük kapıdan içeri girecekken 2 korumanın bize baktığını gördüm. Önümüzden 2 insan geçip hayvan gibi bize çarptıklarında korkudan elim ayağım titremişti. Boran sinirlense de nefes almayı başarmıştı. Yani o kadar insan içinde çarpacak bizi mi bulmuşlardı?

 

Önümüzden pardon bile demeden geçen o iki hayvanı korumalar durdurmuştu. Kulaklarına eğilip bir şey sormuşlardı ve geçmelerine izin vermişlerdi. Bir an için bizi de durduracaklarını düşündüğümde ise yanılmıştım. Sadece başlarıyla selam vermişlerdi. "Buyrun efendim." Demişti iri yarılığı ve kaba sesiyle.

 

Boran ise başıyla selam verdiğinde ben yürümeye başlamıştım. Arkama baktığımda ise iki koruma kulaklıklarını tutup konuşmaya başlamıştı. İçeriden bağırış hatta haykırış sesler geliyordu. Dışarının aksine burası o kadar hareketliydi ki, Az önce böyle bir ortama gireceğimi söyleseniz muhtemelen dalga geçtiğinizi düşünürdüm.

 

Boran'ın eli belimde, beni yönlendirdiği yola doğru yürüdüğümde esrar ve içki kokusunun karışık olduğu bir alana yürüdük. Resmen midem bulanmıştı. Bunlar burada ne yapıyordu böyle?

 

Herkesin yürüdüğü, kalabalığın geldiği sese doğru ilerleyip içeri girdik. İçeri girdiğimizde ise gözlerim ayrılmıştı. Boran'la olduğumuz yere çakılmıştık. Kocaman bir ring alanı ve etrafında şuursuzca bağıran insanlar vardı. Olduğumuz yere çakılmamızın sebebi bu değildi. Karşımızda terli kıvırcık saçlarıyla rakibinin ağzını burnunu dağıtan Ali sebep olmuştu buna. Boran ellerinde ki elimi sıkmıştı.

 

"Boran o Ali.. Ali değil mi?"

 

"Evet ta kendisi.. Eve götürüp beynini sikecek kadar döveceğim bu ibneyi. Bizi soktuğu işe bak."

 

"Sakin ol. Sen böyle yaptıkça daha çok yönelir bu işe."

 

"Defne şu ibneye bakar mısın? Adamın ağzını gözünü yamultmuş. Ben Ali'yi çok yalnız bıraktım. Hemde çok.."

 

Boran yorulmuştu. Benimle uğraşmaktan kardeşleriyle ilgilenememişti. Suçluluk duygusu tüm bedenime yayılmıştı. Şu an karşımda gördüklerim benim yüzümdendi. Eğer ben olmasaydım. Boran ailesiyle birlikte olurdu ve Ali bu duruma düşmezdi. Kötü insanların maşası olmazdı. Boran Ali'yi izlerken donmuştu. Sadece ringe bakıyordu. Ben ise ona..

 

Ama az sonra daha kötü bir şey oldu. Sanki bizi bekliyormuşçasına Ali'nin rakibi güçlendi. Zaten ikiside kocaman gözüküyorlardı ama Ali'nin rakibi daha bi iri duruyordu. Ali'yi defalarca yumruklayıp yere fırlattığında ise Boran dayanamadı. Ringe koşacakken biri onu omzundan yakaladı ve biz olduğumuz yerde kalakalmıştık. Arkamızı döndüğümüzde ise bir şok dalgası yine bizi bulmuştu..

 

Aklımın ucundan bile geçmeyecek o kişi..

Bana her baktığında rahatsız olduğum o adam..

 

Buradaydı ve en güçlü haliyle gülümsüyordu..

 

Gülümsemenin herkesi iyi birine dönüştürdüğünü düşünsem de o an bu düşüncemin ne kadar yanlış olduğunu farkettim. Karşımda ki bu iri yarı adam çok güzel gülse de çok kötü hissettiriyordu. Histerik bir halde Boran'a ve bana bakıp " Hoşgeldiniz, bizde sizi bekliyorduk." Dedi en samimiyetsiz haliyle.. Kesinlikle onu ilk görüşüm değildi.. İşte o an içimde kor olan o alevin tekrar yanışını dinledim..

 

Usul usul..

 

Acımasızca..

 

 

 

 

 

 

-BÖLÜM SONU-

 

 

 

 

 

 

Vote atmayı ve yorumlamayı unutmayın 💕 Düşünceleriniz benim için çok önemli.

Bölüm : 14.01.2025 10:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...